• Sonuç bulunamadı

DUYGUSAL ZEKÂ, RUHSAL (BÜTÜNCÜL) ZEKÂ VE EDEBİYAT EĞİTİMİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "DUYGUSAL ZEKÂ, RUHSAL (BÜTÜNCÜL) ZEKÂ VE EDEBİYAT EĞİTİMİ"

Copied!
15
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

DUYGUSAL ZEKÂ,

RUHSAL (BÜTÜNCÜL) ZEKÂ VE

EDEBİYAT EĞİTİMİ

(2)

Edebiyat öğretiminin temel amacı ‘anlama’nın gerçekleşmesidir.

Öğrencilerin okudukları metni zihinlerinde canlandırabilmeleri ve metnin bütünlüğünü kavrayabilmeleri asıl hedeftir. Metni, toplumsal, kültürel ve tarihî açılardan değerlendirebilmek metnin dünyasına girmeyi sağlar.

(3)

Düşüncenin bütünleyici yönünü oluşturan ancak eğitimde ve diğer sosyal bilimlerde ihmal edilen ruhsal zekânın edebiyat eğitiminde kullanılması önemlidir. Edebiyat dersinde bir metnin tüm boyutlarıyla kavranmasının sağlanması ve bu konuda yapılmış beyin temelli bilimsel çalışmaların sonuçlarına göre yöntem geliştirmek bir gerekliliktir. Bu aynı zamanda eğitim sistemimizde kullanılan yapılandırıcı eğitim kavramının da nöropsikolojik tabanını oluşturmaktadır.

(4)

Zekâ Kavramı: Akıl (Rasyonel) Zekâsı

Çoklu zekâ kuramının eğitimde popüler olduğu ve uygulandığı bir dönemde ruhsal zekâ kavramının tartışılmaya başlanması beraberinde zekâ kavramına bakış açısını da değiştirmiştir. Bilişsel bilim, beynin Gardner’ın söylediğinden çok farklı bir şekilde çalıştığı gerçeğini ortaya çıkarmış ve zekâ ile beyin arasındaki ilişki bilimsel bir temele dayandırılarak çoklu zekâ kavramının yanlışlığını ortaya koymuştur.

(5)

Çoklu zekâ kavramına göre beyin zekâ çeşitleri sayısınca bölünmekte ve her geçen gün fiziksel, iş, sosyal zekâ gibi yeni zekâ çeşitlerinin

ortaya çıkmasıyla bu bölünme giderek artmaktadır.

Kuram, beynin bütünselliğini dikkate almadan beyindeki bölgeler arasındaki bağı koparmıştır.

Böylece, bütünü algılayamayan, ilişkilendirme yapamayan, her şeyi birbirinden bağımsız olarak değerlendiren bir anlayış yerleştirilmiştir.

(6)

Duygusal Zekâ

Zekâ kavramında bilişsel yaklaşımların yanında duygusal yaklaşımların da önem kazanmasıyla duygu ve zekâ ilişkisi farklı açılardan incelenmeye başlanmıştır. Bu alanda yapılan en önemli çalışma Salovey ve Mayer’a aittir. Akıl zekâsının tek başına yetersiz olduğunu, düşünce ve davranışları anlamlandırmada duyguların da rol aldığını belirtirler. Damasio, hislerin soyut olmadığını ve beyinde hislere ait sinirsel dokuların var olduğunu savunur.

(7)

Edebiyat eğitiminde temel amacımız öğrencinin bilinç düzeyinde bilgileri tam ve eksiksiz olarak algılayabilmesini sağlamak daha sonra öğrencilerin duygu dünyasında olumlu duyguları harekete geçirebilmek ve EQ dediğimiz duygu zekâsını sağlıklı geliştirebilmektir.

Daha sonra her ikisini birleştirebilme becerisini kazandırabilmeliyiz.

Yapacağımız çalışmalar sadece açıklama ve anlama düzeyinde değil aynı zamanda duygu düzeyinde bir eğitim sürecinin oluşmasını

sağlamalıdır.

(8)

Ruhsal Zekâ

Her iki zekâyı birleştiren, bir varlığı bütün boyutlarıyla algılamamıza ve doğru tanımamızı sağlayan ruhsal zekâ, üçüncü zekâ çeşididir.

Edebiyat eğitiminde ruhsal zekâ, öğrencilerin bir metinde karşı karşıya kaldığı bir kavramı, söz grubunu dış anlamı, iç anlamı ve diğer kavramlarla bağlantıları ile tam olarak bir bakışta anlamasını sağlamaktadır.

(9)

Ruhsallığın tanımında karşılaşılan en büyük sorun din ve ruhsallığın eş anlamlı olduğunun düşünülmesidir. Burada ‘ruhsal’ lıktan kastımız bilgiyi içselleştirme, tüm boyutlarıyla bir bütün olarak anlama sürecidir.

Edebiyat eğitiminde bizim üzerinde duracağımız husus, ruhsal zekânın bir duyguyu, düşünceyi veya olayı tüm boyutlarıyla bütünün içinde kavramayı sağlama özelliğidir.

(10)

Bilgilerin bütünün bir parçası olarak üç boyutuyla birlikte öğretilmesi ruhsal zekânın edebiyat eğitimindeki yerini oluşturur. Bilginin bir bütün hâlinde kavranabilmesi için disiplinler arası bir çalışma olan Bilişsel Bilginin verilerinin çok dikkatli bir biçimde kullanılması gerekmektedir.

Çünkü adına ister ‘ruhsal zekâ’ isterse ‘bilginin üçüncü boyutu’ adını verelim bütüncül yaklaşım için son derece gerekli ve önemlidir.

(11)

Chomsky dili derin ve yüzeysel olmak üzere iki yapıda tarif eder.

Yüzeysel yapı kelimesinin gramatik olarak taşıdığı anlamdır. Derin yapı, asıl söylenmek istenen soyut anlamla ilgilidir.

Edebiyat eğitiminde ruhsal zekâdan yararlanacağımız yer, bu soyut kelimelerin, anlamların metin bütünlüğü içinde algılanmasını sağlamak ve bilginin üçüncü boyutunu kavrama becerisini geliştirmektir.

Akıl zekâmızla algıladığımız ve duygusal zekâmızla içselleştirdiğimiz bir kelimeyi veya cümleyi, üçüncü boyutuyla kavramak yani derin anlamı yakalamak ruhsal zekânın işlevinin yerine gelmesidir.

(12)

RUHSAL ZEKÂ VE EDEBİYAT EĞİTİMİ

Bilginin Üçüncü Boyutu

Üç boyuttan kastımız edindiğimiz her bilginin fizik kanunlarına bağlı bölümlerinin olmasıdır. Buna örnek vermek gerekirse; masa, bizim çıplak gözle görerek kavradığımız gerçek masanın perspektif görüşünün beyinde algılanmasıdır.

(13)

Gözümüz perspektif kurallarına göre görmekte ve algılamaktadır. Bu ise bilginin hiç kuşkusuz tamamını oluşturmamaktadır. Bu da, fiziksel çevreden edinilen bilgilerin tam ve eksiksiz bilgiler olmadığını ortaya koymaktadır. Beynimizin algıladığı bu dış fiziksel algı becerisinin ölçümü akıl zekâsını oluşturmaktadır.

(14)

Duygularımızla hareket ettiğimiz ikinci boyut dışında var olan bilginin üçüncü boyutu, bilgiyi tam ve doğru olarak kavramaya, yanılgıları en aza indirmeye yönelik bir zihinsel eğitim sonucunda kazanılmaktadır.

Bilginin sadece çıplak gözle algılanması bilginin derinliğini, işlevselliğini de ortadan kaldırmakta, dolayısıyla kullanımını da sınırlandırmaktadır.

(15)

Bu yüzden özellikle edebiyat derslerinde çoğunluğu soyut bilgilerin bir bütün hâlinde üçüncü boyutu, derinliği ve işlevselliği ile kazandırılması çok önemlidir çünkü edebiyatın malzemesi dildir. Dil ise bir insanın bütün entelektüel tutum ve davranışlarının temelidir.

Bu yüzden edebiyat öğretiminin bir bütün olarak doğrudan yeni bulgulara dayanan bakış açıları üzerine kurulması gerekmektedir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Bazı uzmanlara göre Çoklu Zeka Kuramı’nın 7- 11 yaş arasında daha rahat kullanılabileceği ve öğrenciler için de yararlı olabileceği düşüncesinden yola çıkarak bu

yaşına böldükten sonra elde ettiği bölümden oğlunun yaşını çıkardığında bulduğu sayı, kendi yaşını oğlunun yaşına. böldükten sonra elde ettiği bölüme

Üç basamaklı bir sayının yüzler basamağını, onlar basamağının karesini ve birler basamağının küpünü toplayınca elde edilen sonuç sayının kendine eşit oluyor.

BTTD D:: Bilgisayarlar›n yapay zekây› gerçeklefl- tirmek için uygun bir araç olmad›¤›n› düflünen- ler, bunun nedeni olarak insan beyniyle bilgisa- yarlar›n

Çoklu zekâ envanteri ortalama puanlarının anlamlılık değeri p>0,05 olduğundan, araştırmaya katılanların çoklu zekâ envanteri puan ortalamaları, çocuk

GARDNER’İN YEDİ ZEKA BOYUTU DİL İLE İLGİLİ ZEKÂ BOYUTU SOYUT KAVRAMLARLA İLGİLİ ZEKÂ BOYUTU MEKANLA İLGİLİ ZEKÂ BOYUTU MÜZİKLE İLGİLİ ZEKÂ BOYUTU VÜCUDU

1960‟ların ortasından beri yapılan beyin araştırmaları çok zeki bireylerin biyolojik olarak farklı olduklarını ve bu farklılığın tamamen doğuştan gelmeyip, daha

Aynı ilişkiyi zekâ testleri ve zekâ testleri tarafından ölçüldüğü kabul edilen diğer değişkenlerde de bulduğu zaman; genişletilmiş formülle, değişkenlerin genel