• Sonuç bulunamadı

YENİ KURUMLAR VERGİSİ TASLAĞINDA ULUSLAR ARASI TRANSFER FİYATLAMASINA İLİŞKİN DÜZENLEMELER

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "YENİ KURUMLAR VERGİSİ TASLAĞINDA ULUSLAR ARASI TRANSFER FİYATLAMASINA İLİŞKİN DÜZENLEMELER"

Copied!
14
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

YENİ KURUMLAR VERGİSİ

TASLAĞINDA ULUSLAR ARASI TRANSFER FİYATLAMASINA İLİŞKİN DÜZENLEMELER

R A P O R

06 /

24-25-26-27- 28-29

15 MAYIS 2006

(2)

YENİ KURUMLAR VERGİSİ TASLAĞINDA ULUSLAR ARASI TRANSFER FİYATLAMASINA İLİŞKİN

DÜZENLEMELER

I- Giriş:

Bilindiği gibi küreselleşme ile birlikte çok uluslu şirketlerin dünya tica- reti içindeki payları gittikçe artmaktadır. Çok uluslu şirketlerin kendi grup- ları arasında yaptıkları işlemler dünya ticaretinin % 60'ını oluşturmaktadır.

2005 yılı ekim ayı sonu itibari ile Türkiye’de 9.778 adet yabancı sermayeli şirket ve şube ile 1.929 adet yabancı sermaye iştirakli şirket olmak üzere toplam 11.707 adet yabancı sermayeli şirket faaliyette bulunmaktadır.

Portföy yatırımları oldukça büyük boyutlarda olmasına karşın doğrudan yabancı sermaye yatırımları portföy yatırımlarına kıyasla daha sınırlıdır.

2005 yılı Uluslararası doğrudan yatırımlar raporuna göre, Türkiye'ye 2005 yılında gelen uluslararası doğrudan yatırımlar toplam 9 milyar 700 milyon dolar olup, söz konusu tutarın 7 milyar 900 milyon dolarlık kısmı sermaye transferi, kalan 1 milyar 800 bin dolarlık kısmı ise yurtdışı yerleşiklerin Tür- kiye'den gayrimenkul alımlarından oluşmaktadır.

Çok uluslu şirketler küreselleşme ile faaliyette bulundukları ülkelerde elde ettikleri karları ana merkez ülkelere transfer etmekte, faaliyette bu- lundukları ülkelerin vergi gelirlerini aşındırmakta, karlarını maksimize et- mekte ya da zararlarını en aza indirmektedirler. Vergi gelirlerinin aşındırıl- ması yöntemlerinden olan Örtülü kazanç ve örtülü sermaye, elde edilen karın çevre ülkelerden merkez ülkeye aktarılmasına sağlayan en önemli araçlardan biridir. Bugüne kadar Transfer fiyatlaması ile ilgili olarak A.B.D ve OECD ülkelerinde düzenlemelerde bulunulmuştur. ABD hükümeti, şir- ketlerin kendi içlerindeki işlemleri düzenleyen vergi kanunlarını manipüle ederek vergiden kaçınan uluslararası şirketlerle mücadeleyi sürdürmekte- dir. Amerikan vergi idaresi, çok uluslu şirketlerin transfer fiyatlaması dola- yısıyla 2001 yılında 53 milyar dolar vergi kaybının olduğunu hesaplamak- tadır.

Kıta Avrupası Transfer fiyat uygulamasından farklılıklar gösterse de ABD Grup içi uluslar arası işlemler yapan işletmeler kendi aralarındaki transferin fiyatlamasında;

• 1935 Piyasa Fiyatı standardı uygulaması

• 1968 ABD Gelir idaresi Piyasa Fiyatı standardına kurallar getirdi.

• 1986 Gayri maddi iktisadi kıymetlere ait kurallar getirildi.

• 1988 - 1992 arası beyanname ve kayıt düzeni ile yeni kurallar geti- rildi.

• 1992 ABD Gelir idaresi maliyet-paylaşım yöntemleri konusunda ye- nilikler getirmiştir.

• 1995 yetkili otorite prosedürü düzenlenmiş.

• 1996 Önceden yapılmış fiyatlama anlaşması ile ilgili revize çalışma- sını yapmıştır.

R A P O R

06 /

24-25-26-27- 28-29

15 MAYIS 2006

(3)

OECD tarafından yapılan Transfer Fiyatlamasına ilişkin düzenlemeler ABD hariç diğer gelişmiş ülkeler tarafından uygulamaktadır. OECD 1979 yılında (“Organization for Economic Co-operation and Development”) Çok Uluslu Şirketler ve vergi idareleri için Transfer Fiyatlaması rehberini, 1995 yılında ise genel transfer fiyatlandırma prensipleri raporunu yayınlamıştır.

Söz konusu rapora göre transfer fiyatlandırma prensip ve kuralları kısaca aşağıdaki gibi özetlenebilir.1

1) Bağımsız taraflar arasındaki işlemlerde geçerli olan “Mesafeli Du- ruş” ilkesi

2) Transfer fiyatlandırması ile ilgili geleneksel işlem metotları 3) Geleneksel işlem metotları dışındaki diğer yöntemler

4) Transfer Fiyatlandırması ile ilgili ihtilafların bertaraf edilmesi ve çö- zümüne yönelik idari yaklaşımlar

5) Dökümantasyon

6) Gayrimaddi varlıklara ilişkin transfer fiyatlamasında özellikli husus- lar

7) Grup şirketlerinde grup içi hizmet ifalarında transfer fiyatlama ilke- leri

8) Grup şirketleri arasında gider paylaşımlarında transfer fiyatlama il- keleri

OECD söz konusu rapora müteakiben 1998 yılında “Zararlı Vergi Re- kabeti” konusunda, 2000 yılında ise “Küresel Vergi işbirliğine doğru :Zararlı vergi uygulamalarını belirleme ve bertaraf etme” konusunda rapor- lar hazırlamıştır.

II- Transfer Fiyatlamasının Tanımı ve Konusu:

Genel kabul görmüş bir tanımı olmayan Transfer fiyatlandırmasını (Transfer Pricing-TP) kısaca; ilişkili kişiler arasındaki mal ve hizmet hare- ketlerinde oluşan fiyata verilen isim şeklinde tanımlanabiliriz. Benzer şekil- de transfer fiyatlandırılması, “ Bir işletmenin gelir-gider veya kâr paylaşımı olarak bağıntılı olduğu, kar paylaşımı açısından aynı çıkar birliğine dahil olan, ana şirket veya alt şirketlerle veya yönetim ve denetimi itibariyle ha- kim durumda olduğu ortaklık, iştirak ve şubeleriyle, karşılıklı olarak mal ve hizmet sunumunda uygulanan fiyatlama” olarak tanımlanabilir. Yada transfer fiyatlaması çok uluslu şirketlerin karlarını, değişik ülkelerde bulu- nan ana ve bağlı şirketleri arasında kaydırarak, vergiden kaçınmayı sağla- yan bir yönetim ve muhasebe tekniği şeklinde tanımlanabilir.

Transfer Fiyatlamasının Konusu’na giren hususlar genel olarak beş başlık altında toplanmaktadır.

• 1.Mal

• 2.Gayri menkul

• 3.Hisse

1 http://www.verginet.net/gündem

R A P O R

06 /

24-25-26-27- 28-29

15 MAYIS 2006

(4)

• 4.Haklar

• 5.Hizmet - Danışmanlık - Finans Hizmeti - Kiralama - Ücret

III- Mevcut Uygulama:

OECD’nin “Arm’s Length” (Mesafeli duruş) Prensibinin öngördüğü şekliyle Türkiye’de saf (pür) bir Transfer Pricing (TP) düzenlemesi mevcut değildir. Fakat gerek Kurumlar Vergisi Kanunu’nda ve gerekse Türkiye’nin çeşitli ülkelerle imzaladığı Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmalarında bu hususa yakın düzenlemeler mevcuttur.

Bilindiği üzere Arm’s Length prensibi: Birbiriyle iş yapan, birbirine çe- şitli bağlarla (akrabalık veya hissedarlık) bağlı olmayan kişilerin birbirinden bağımsız olarak hareket ederek sadece kendi çıkarlarını düşüneceklerini ifade etmektedir. Bağlı şirketler ve yakın akrabalar arasındaki işlemlerde bu prensibin geçerli olmayacağı varsayılmaktadır. Bu nedenle bağımlı iş- lemlerde devir veya satış bedeli yerine gerçek fiyata göre düzeltilen fiyat devire ve vergilendirmeye esas alınmaktadır. Bir başka anlatımla ilişkili şir- ketler arasında mal ve hizmetlerin fiyatı, ilişkinin olmadığı üçüncü şirketler- le (bağımsız şirketler) ilişkideki gibi olmalıdır.

Türkiye’nin imzaladığı bütün (yaklaşık 60 adet ) Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmalarının 9. maddesinde geçen “bağımsız şirketler arasında oluşması gereken koşullar” ifadesi bu prensibin bir sonucu olarak karşı- mıza çıkmaktadır. Aksi takdirde yani bağımsız teşebbüsler arasında oluş- ması gereken koşullar oluşmadığında, bu koşullar dolayısıyla kendisini göstermeyen kazanç, o teşebbüsün kazancına eklenerek vergilendirilmek- tedir.

Yine Kurumlar Vergisi Kanunu’nun “Örtülü Kazanç” başlıklı 17. mad- desindeki ilişkili firmalar arasında gerçekleştirilen işlemde “emsaline göre göze çarpacak derecede yüksek veya düşük fiyat veya bedeller üzerinden yahut bedelsiz” işlem (alım, satım, kiralama, komisyon vb.) yapılması ve bu şekilde örtülü olarak dağıtıldığı iddia edilen kazancın kanunen gider o- larak kabul edilmemesi bu prensibe benzer bir ifade içermektedir.

Mevcut Uygulamada Gider Dağılımı veya Aktarımına Yönelik Düzen- leme:

Yukarıda yer alan düzenlemelere rağmen ilişkili firmalar arasında gider dağılımı veya aktarımı da mümkündür. Daha az maliyet avantajı ile tek bir merkezden yapılan giderler, Maliye Bakanlığı’nın bu konudaki açıklaması çerçevesinde aşağıdaki şartlara bağlı olarak bağlı ve ilişkili firmalara her- hangi bir sınırlamaya tabi olmaksızın aktarılabilir.

a- Hizmetin mutlaka o şirkete verilmiş olması veya o şirketin hizmetten faydalanması,

R A P O R

06 /

24-25-26-27- 28-29

15 MAYIS 2006

(5)

b- Kesilecek faturada hizmet türü ve bedelinin ayrı ayrı belirtilmesi.

Çokuluslu şirketlerin grup içi faturalamalarının Türk Vergi Mevzuatı A- çısından Değerlendirilmesi;

1- Türkiye’de kurulu yabancı sermayeli şirketler açısından;

Türk Ticaret Kanunu uyarınca Türkiye’de kurulan şirketler tam mükel- lef kurum addolunarak, Türkiye içinde ve dışında elde ettiği tüm gelirleri üzerinden Türkiye’de vergiye tabi tutulurlar. Bu anlamda bu şirketlerin ana merkez veya grup şirketlerine yaptıkları hizmet bedeli ödemeleri genel e- saslara göre değerlendirilmektedir. Diğer bir anlatımla bu giderler,

- Türkiye’de vergilendirilecek ticari faaliyetle ilgili ise,

- Gerekli fatura düzenlenmiş ve hizmet türü ve bedeli ayrıntılı olarak belirtilmiş ise,

- Sözkonusu fatura gerek duyulduğunda faturanın düzenlendiği ülke- deki Türk elçilik veya konsolosluklarına onaylattırılabiliyor ise,

Gider olarak dikkate alınabilecektir. Ancak tüm firmalar için geçerli “ör- tülü kazanç” ve “örtülü sermaye” sınırlamalarının varlığı unutulmamalıdır.

2- Yurt dışında kurulu şirketin Türkiye’de bir işyeri veya şubesi bulun- ması açısından;

Dar mükellef kurum olarak adlandırılan bu firmalar, sadece Türkiye’de elde ettikleri kazançlar üzerinden vergiye tabi tutulmaktadır. Bu nedenle de yazabilecekleri giderler sadece Türkiye’deki kazançla ilgili olanlardır.

Bu tür kurumlara yönelik direkt düzenleme Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 15/5 maddesinde şöyledir.

Dar mükellefiyete tabi kurumlar,

- Bu kurumlar hesabına yaptıkları alım satımlar için ana merkeze veya Türkiye dışındaki şubelere verilen faizler, komisyonlar ve benzerlerini,

- Ana merkezin ve Türkiye dışındaki şubelerin giderlerine veya zararla- rına iştirak etmek üzere ayrılan hisseleri (Türkiye’deki kurumun teftiş ve murakabesi için yabancı memleketlerden gönderilen yetkili kimselerin se- yahat giderleri hariç)”

Türkiye’de vergi matrahından indiremezler.

Yukarıda yer alan bu hususun çok uluslu firmaların yapacakları gider paylaşımına engel olup olmadığı ve böylece Türkiye’deki şube tarafından kendisine düşen kısmının gider yazılıp yazılamayacağı halen tartışmalıdır.

Bu konuda yaygın görüş; hizmetin fiilen alınması, faturaya bağlanması ve faturada ayrı ayrı belirtilmesi halinde gider olarak yazılmasında bir sakınca olmadığı yönünde olsa da, mali idarenin bu konuya biraz daha farklı ve tu- tucu baktığını söylemek mümkündür. Bunun yanısıra Türkiye’nin çeşitli ül- kelerle yaptığı Çifte Vergilendirmeyi Önleme Anlaşmalarının bazı ülkeler açısından farklılık arz ettiği ve değerlendirmelerin buna göre yapılması ge- rektiği de unutulmamalıdır.

R A P O R

06 /

24-25-26-27- 28-29

15 MAYIS 2006

19

(6)

Bu konudaki genel prensip, işyerinin (şubenin) kazancı belirlenirken, işyerinin bulunduğu Devlette veya başka herhangi bir yerde yapılan yöne- tim ve genel idare giderlerini de kapsamına alan, işyerinin amaçlarına uy- gun düşen giderlerin indirilmesine müsaade edileceği yönündedir. Buna karşın işyerinin ana merkezine veya herhangi bir bürosuna ihtira beratı, gayrimaddi hak bedeli, ücret ve benzerleri ile faiz gibi ödemelerin yapıl- ması uygun görülmemektedir. Fakat özel bir düzenleme olarak Almanya, Hollanda ve A.B.D. anlaşmalarında bu tür giderlerin dahi indirim olarak kabul edileceği yönünde düzenleme mevcuttur. Fransa anlaşmasındaki

“gerçekten yapılan giderlerin geri ödenmesi” ibaresi de benzeri bir özellik taşımaktadır.

IV- Kurumlar Vergisi Kanun Tasarısında Transfer Fiyatlaması İle İlgili Düzenlemeler:

Avrupa Birliğinin vergilendirme alanındaki mevzuatına uyum çerçeve- sinde ülkemizde vergi kanunları yeniden gözden geçirilip, gerekli düzen- lemeler ve değişiklikler yapılmaya başlamıştır. Uzun bir süreden beri tartı- şılan Kurumlar Vergisi’ne ilişkin tasarı Plan Bütçe Komisyonu’nda 25.05.2006 tarihinde kabul edilmiş bulunmaktadır. Yeni Kurumlar Vergisi Kanun taslağında çok önemli değişiklikler ve gelişmeler yer almaktadır.

5422 sayılı Kurumlar Vergisi Kanunu’nun 17. Maddesinde düzenlenmiş o- lan “Örtülü Kazanç” ile ilgili olarak uygulamada idare ile mükellef arasında birçok anlaşmazlık ve mahkemeye intikal eden sorunlar nedeniyle bu ko- nuda Avrupa Birliği esaslarına uygun yeni bir düzenleme yapma ihtiyacı doğurmuştur. Söz konusu taslakta halen uygulanmakta olan K.V.K’nun 17.Maddesi esas itibariyle korunmuş olmakla birlikte “Transfer Fiyatlan- dırması” başlığıyla yeni bir kavram getirilerek “Transfer Fiyatlaması Yoluyla Örtülü Kazanç Dağıtımı” konusunda bir düzenlemeye gidilmiştir. Bu güne kadar Türkiye’de uygulanan mevzuat çerçevesinde transfer fiyatlamasına ilişkin bir düzenlemenin bulunduğunu söylemek mümkün değildir. Buna karşın bu sisteme çok yakın ve sonuçları itibariyle de bu sisteme oldukça benzeyen düzenlemelerin bulunduğu da bir gerçektir.

Taslakta Transfer Fiyatlandırması ilgili yapılan düzenleme, Türkiye’nin de üye olduğu OECD’nin Çok Uluslu Şirketler ve vergi idareleri için 1995 yılında bir rapor çalışması şeklinde yayımlamış olduğu genel transfer fiyat- landırma prensipleri ile uyum halindedir. Bu çerçevede, Madde metninde yeni tanımlar yapılmış ve hali hazırdaki Kanun Maddesinde de ifade edilen bazı kavramlar bu defa teknik terim olarak açıklanmıştır.

Halen TBMM bünyesinde görüşülmesi devam olunan yeni Kurumlar Vergisi Kanunu tasarısının 13. maddesi transfer fiyatlandırması yoluyla ör- tülü kazanç dağıtımının önlenmesine yöneliktir. Taslakta yer alan madde metni aşağıdaki gibidir.

Transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü kazanç dağıtımı

MADDE 13- (1) Kurumlar, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunursa, kazanç tamamen veya kısmen transfer fiyat- landırması yoluyla örtülü olarak dağıtılmış sayılır.

R A P O R

06 /

24-25-26-27- 28-29

15 MAYIS 2006

(7)

(2) Alım, satım, imalat ve inşaat işlemleri, kiralama ve kiraya verme iş- lemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri öde- meleri gerektiren işlemler her hal ve şartta mal veya hizmet alım ya da sa- tımı olarak değerlendirilir.

(3) İlişkili kişi; kurumların kendi ortakları, kurumların veya ortaklarının ilgili bulunduğu gerçek kişi veya kurum ile idaresi, denetimi veya serma- yesi bakımından doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunduğu ya da nü- fûzu altında bulundurduğu gerçek kişi veya kurumları ifade eder. Ortakla- rın eşleri, ortakların veya eşlerinin üstsoy ve altsoyu ile üçüncü derece da- hil yansoy hısımları ve kayın hısımları da ilişkili kişi sayılır.

(4) Kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin, Türk vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkâ- nı sağlayıp sağlamadığı hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle Bakanlar Kurulunca ilan edilen ülkelerde veya bölgelerde bulunan kişilerle yapılmış tüm işlemler, ilişkili kişilerle yapılmış sayılır.

(5) Emsallere uygunluk ilkesi, ilişkili kişilerle yapılan mal veya hizmet alım ya da satımında uygulanan fiyat veya bedelin, aralarında böyle bir i- lişkinin bulunmaması durumunda oluşacak fiyat veya bedele uygun olma- sını ifade eder.

(6) Kurumlar, ilişkili kişilerle yaptığı işlemlerde uygulayacağı fiyat veya bedelleri, aşağıdaki yöntemlerden işlemin mahiyetine en uygun olanını kullanarak tespit eder:

a) Karşılaştırılabilir fiyat yöntemi: Bir mükellefin uygulayacağı emsalle- re uygun satış fiyatının, karşılaştırılabilir mal veya hizmet alım ya da satı- mında bulunan ve aralarında herhangi bir şekilde ilişki bulunmayan ger- çek veya tüzel kişilerin birbirleriyle yaptıkları işlemlerde uygulayacağı pi- yasa fiyatı ile karşılaştırılarak tespit edilmesini ifade eder.

b) Maliyet artı yöntemi: Emsallere uygun fiyatın, ilgili mal veya hizmet maliyetlerinin makul bir brüt kâr oranı kadar artırılması suretiyle hesap- lanmasını ifade eder.

c) Yeniden satış fiyatı yöntemi: Emsallere uygun fiyatın, işlem konusu mal veya hizmetlerin aralarında herhangi bir şekilde ilişki bulunmayan gerçek veya tüzel kişilere yeniden satılması halinde uygulanacak fiyattan, makul bir brüt satış kârı düşülerek hesaplanmasını ifade eder.

ç) Emsallere uygun fiyata yukarıdaki yöntemlerden herhangi birisi ile ulaşma olanağı yoksa mükellef, işlemlerin mahiyetine uygun olarak kendi belirleyeceği diğer yöntemleri kullanabilir.

(7) Emsallere uygunluk ilkesi doğrultusunda tespit edilen fiyat veya bedellere ilişkin hesaplamalara ait kayıt, cetvel ve belgelerin ispat edici kağıtlar olarak saklanması zorunludur.

(8) İlişkili kişilerle yapılan mal veya hizmet alım ya da satımında uygu- lanacak fiyat veya bedelin tespitine ilişkin yöntemler, mükellefin talebi üze- rine Maliye Bakanlığı ile anlaşılarak belirlenebilir. Bu şekilde belirlenen yöntem, üç yılı aşmamak üzere anlaşmada tespit edilen süre ve şartlar dahilinde kesinlik taşır.

R A P O R

06 /

24-25-26-27- 28-29

15 MAYIS 2006

(8)

(9) Tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü ola- rak dağıtılan kazanç, Gelir ve Kurumlar Vergisi kanunlarının uygulamasın- da, bu maddedeki şartların gerçekleştiği hesap döneminin son günü itiba- rıyla dağıtılmış kâr payı veya dar mükellefler için ana merkeze aktarılan tu- tar sayılır. Daha önce yapılan vergilendirme işlemleri, taraf olan mükellefler nezdinde buna göre düzeltilir. Şu kadar ki, bu düzeltmenin yapılması için örtülü kazanç dağıtan kurum adına tarh edilen vergilerin kesinleşmiş ve ödenmiş olması şarttır.

(10) Transfer fiyatlandırması ile ilgili usuller Bakanlar Kurulunca belir- lenir.

Söz konusu tasarının birinci bendi uyarınca; kurumlar, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alımı ya da satımında bulunursa, kazanç ta- mamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağıtıl- mış sayılmaktadır. Bu sistemde; alım, satım, imalat ve inşaat işlemleri, kiralama ve kiraya verme işlemleri, ödünç para alınması ve verilmesi, ikramiye, ücret ve benzeri ödemeleri gerektiren işlemler her hal ve şartta mal veya hizmet alım yada satımı olarak değerlendirilecektir.

Kurumlar vergisi kanun tasarısının 13. maddesinde, kurumların, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunursa, kazancın tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla örtülü olarak dağı- tılmış sayılacağına yönelik bir hükmün bulunmaktadır.

1- İlişkili Kişiler

Örtülü Kazanç dağıtılabilecek kişiler “ilişkili kişiler” olarak belirlenmiş ve “ilişkili kişi” tanımı yapılmıştır. Söz konusu kanun maddesi uyarınca iliş- kili kişi tabiri ise, kurumların kendi ortakları, kurumların veya ortaklarının il- gili bulunduğu gerçek kişi veya kurum ile idaresi, denetimi veya sermayesi bakımından doğrudan veya dolaylı olarak bağlı bulunduğu ya da nüfuzu altında bulundurduğu gerçek kişi veya kurumları ifade etmektedir. Ortakla- rın eşleri, ortakların veya eşlerinin üstsoy (usul) ve altsoyu (füruu) ile ü- çüncü derece dahil kan bağı olanlar ve sihri hısımları da ilişkili kişi sayılır.

Ayrıca Bakanlar Kurulunca ilan edilen bazı bölge veya ülkelerde bulu- nan kişilerle yapılmış tüm işlemler de ilişkili kişilerle yapılmış sayılacaktır.

2- Emsallere Uygunluk İlkesi Ve İspat Yöntemleri:

Sözkonusu tasarının beşinci fıkrasında “emsallere uygunluk ilkesi”nin tanımı yapılmıştır. OECD’nin “Uluslararası Şirketler ve Vergi İdareleri İçin Transfer Fiyatlandırması Rehberi” esas alınarak yapılan bu tanım, “emsal- lere uygunluk ilkesi, ilişkili kişilerle yapılan mal veya hizmet alım veya sa- tımında uygulanan fiyat ya da bedelin, aralarında böyle bir ilişkinin bulun- maması durumunda oluşacak fiyat ya da bedele uygun olmasını ifade e- der” şeklindedir. Burada, emsallere uygun fiyat ya da bedel, aralarında i- lişkili kişi tanımı kapsamında söz konusu bu fiyat ya da bedeli etkileyecek herhangi bir bağ, ilişki olmayan kişilerin, tamamen işlemin gerçekleştiği andaki koşullar altında oluşturduğu, piyasa ya da pazar fiyatı olarak da

R A P O R

06 /

24-25-26-27- 28-29

15 MAYIS 2006

(9)

adlandırılan tutarı ifade etmektedir. Bu şekilde oluşan fiyat ya da bedel, iş- lem anında hiç bir etki olmaksızın objektif olarak belirlenen ideal tutardır.

Emsallere uygun fiyat ya da bedelin tespitinde mükelleflerin uygula- yabileceği üç ayrı yöntem öngörülmüştür. Bu yöntemler, OECD’nin “Ulus- lararası Şirketler ve Vergi İdareleri İçin Transfer Fiyatlandırması Rehbe- ri”nde “geleneksel işlem yöntemleri” olarak öncelikle önerilen temel yön- temlerdir.

Mükellefler, ilişkili kişilerle yaptıkları işlemlerde bu yöntemlerden işle- min niteliğine en uygun olanını seçerek, söz konusu yöntem doğrultusun- da fiyat ya da bedeli belirleyeceklerdir. Bu yöntemlerden hiç birisi yukarı- da açıklanan emsallere uygunluk ilkesi çerçevesinde fiyat ya da bedel tespitine olanak vermiyorsa, mükellefler kendi belirleyecekleri bir yöntem ile anılan fiyat ya da bedeli belirleyebileceklerdir. Ancak, bu şekilde bir be- lirleme yapabilmeleri için maddede öngörülen üç yönteme de başvura- bilme olanağının olmaması gerekmektedir. Bu durum, maddede 4 üncü yöntem olarak belirtilmiştir. Bu yöntemler arasında uygulama açısından herhangi bir öncelik sırası yoktur, uygulama kıstası, “işlemin niteliğine en uygun yöntem”dir.

Bu bağlamda, işleme uygulanacak yöntemlerden birisi, emsallere uy- gun fiyat ya da bedeli yansıtma açısından diğer yöntemlerden daha belir- leyici ise yani “işlemin niteliğine en uygun yöntem” ise, uygulanacak yön- tem olarak söz konusu bu yöntem seçilecek, diğer yöntemlere kesinlikle başvurulmayacaktır.

Maddede emsallere uygun fiyat ya da bedele ulaşmak için belirlenen yöntemler,

- Karşılaştırılabilir fiyat yöntemi, (Comparable Uncontrolled Price Method)

- Maliyet artı yöntemi, (Cost-Plus Method)

- Yeniden satış fiyatı yöntemi, (Resale Price Method) - Diğer yöntemler, (Other methods)

a- Karşılaştırılabilir Fiyat Yöntemi,

Karşılaştırılabilir fiyat yöntemi, bir mükellefin uygulayacağı emsallere uygun satış fiyatının, karşılaştırılabilir mal veya hizmet alım veya satımında bulunan ve aralarında herhangi bir şekilde ilişki bulunmayan gerçek ya da tüzel kişilerin birbirleriyle yaptıkları işlemlerde uygulayacağı piyasa fiyatı ile karşılaştırılarak tespit edilmesini ifade etmektedir.

Bu yöntemin uygulanabilmesi için ilişkili kişilerle yapılan işlemin, birbi- riyle ilişkili olmayan kişilerin yaptıkları işlem ile karşılaştırılabilir nitelikte ol- ması gerekmektedir. Burada karşılaştırılabilir nitelik kavramı, işleme konu mal veya hizmet ile işlemin koşullarının gerek ilişkili kişiler arasındaki iş- lemlerde, gerekse aralarında ilişki bulunmayan kişilerin arasındaki işlem- lerde benzer nitelikte olmasını ifade etmektedir. Söz konusu işlemler ara- sında, ölçülebilir nitelikte küçük farklılıklar varsa, bu farklılıklar düzeltilerek yöntemin uygulanması mümkündür. Ancak, farklılıkların büyük olması ya

R A P O R

06 /

24-25-26-27- 28-29

15 MAYIS 2006

(10)

da farklılıkların ölçülebilmesinin yani somut bir biçimde, tespit işlemlerinde dikkate alınabilme olanağının mümkün olmaması halinde, yöntemin de uygulanabilmesi mümkün olamayacaktır. Doğrudan karşılaştırma yapıl- masına olanak veren bu yöntem, karşılaştırılabilir kontrol dışı işlemler için uygulamada en sık kullanılan yöntemdir.

b- Maliyet Artı Yöntemi:

Maliyet artı yöntemi, emsallere uygun fiyatın, ilgili mal ya da hizmet maliyet bedelinin uygun bir brüt kâr oranı kadar artırılması suretiyle hesap- lanmasını ifade etmektedir. Buradaki uygun brüt kâr oranı, söz konusu mal veya hizmet alım veya satım anında ilişkisiz kişilere satılması halinde uygulanacak fiyatı yansıtan kâr oranını ifade etmektedir. Eğer koşullar uy- gunsa, işlemi yapan mükellefin bu mal veya hizmetlere ilişkin olarak ilişki- siz kişilerle yaptığı işlemlerde uyguladığı genel brüt kâr marjı (iç emsal), ideal oran olacaktır. Karşılaştırma için gerekli işlem sayısı yetersizse, uy- gun brüt kâr oranı kıstası, söz konusu mal veya hizmetin ilişkisiz kişilere satılması halinde uygulanacak fiyatı yansıtan kâr oranı olarak dikkate alı- nacaktır. Bu yöntem özellikle hammadde ve yarı mamuller ile imal edilen mallara ilişkin işlemlerde uygulama alanı bulmaktadır.

c- Yeniden Satış Fiyatı Yöntemi:

Yeniden satış fiyatı yöntemi, emsallere uygun fiyatın, işlem konusu mal veya hizmetlerin aralarında herhangi bir bağlantı bulunmayan gerçek veya tüzel kişilere yeniden satılması halinde uygulanacak fiyattan uygun bir brüt satış kârı düşülerek hesaplanmasını ifade etmektedir. Bu yöntem- de emsallere uygun fiyat ya da bedele ulaşmak için temel alınan unsur, aralarında herhangi bir bağlantı bulunmayan gerçek veya tüzel kişilere yapılması muhtemel satış ve bu satışta uygulanacak fiyat ya da bedeldir.

Varsayımlara dayalı olarak saptanan söz konusu fiyat ya da bedelden uy- gun bir brüt satış kârı düşülerek ilgili işlem için emsallere uygun fiyata ula- şılacaktır. Buradaki uygun brüt satış kârı, söz konusu mal ya da hizmet i- çin işlem anında uygulanabilecek, piyasa koşullarına göre belirlenen ya da belirlenebilecek objektif nitelikte bir oran ile saptanan kârı ifade etmek- tedir. Bu kâr tutarı düşüldükten sonra da mal ya da hizmetin ilişkili kişilere satılmasında uygulanabilecek emsallere uygun fiyata ulaşılacaktır.

Emsallere uygun fiyat ya da bedele ulaşmak için bu yöntemlere baş- vurulmasında en güvenilir karşılaştırma unsuru olması açısından öncelikle mükellefin ilişkisiz kişilerle yaptığı işlemlerde kullandığı fiyat ya da bedel (iç emsal) karşılaştırmaya esas ölçü olarak alınacaktır. Bu şekilde kullanı- lan fiyat ya da bedellerin bulunmaması ya da güvenilir olmaması halinde doğrudan benzeri nitelikteki mükellef ya da kurumların işlemleri (dış em- sal) karşılaştırmada esas alınacaktır. Bu belirleme, iç emsallerin ya da dış emsallerin birbirlerinin karşıt seçeneği olduğu, yani bu emsallerden yal- nızca birisinin kullanılması gerektiği anlamına gelmemektedir. Emsallere uygunluğun saptanması amacıyla karşılaştırma yapılması esnasında, ge- rek iç emsallerin gerekse dış emsallerin birlikte kullanılması her zaman mümkündür. Amaç, en doğru ve güvenilir şekilde emsallere uygun fiyat ya da bedeli tespit etmektir.

R A P O R

06 /

24-25-26-27- 28-29

15 MAYIS 2006

(11)

Emsallere uygunluk ilkesi doğrultusunda tespit edilen fiyat veya be- dellere ilişkin hesaplamalara ait kayıt, cetvel ve belgelerin ispat edici kağıt- lar olarak saklanması zorunludur. Bu doğrultuda, seçilen yöntem ve uygu- lanmasına ilişkin bütün hesaplama ve işlemler ayrıntılı olarak tutulmalı ve saklanmalıdır. Bu hesaplama ve belgeler, yöntemin seçilme gerekçelerini açıklayan en önemli unsurlardır.

d- Diğer Yöntemler:

Emsallere uygun fiyata ulaşmada bu yöntemlerin hiç birisi uygulana- mıyorsa, mükellef kendi belirleyebileceği ve daha doğru sonuç verdiğine inandığı bir yöntemi de transfer fiyatlandırmasına konu işlemlere uygula- yabilir. Mükellefler, bu kapsamda uygulayabilecekleri yöntemleri tamamen kendileri belirleyecekleri gibi, maddede sayılmayan ancak OECD’nin

“Uluslararası Şirketler ve Vergi İdareleri İçin Transfer Fiyatlandırması Rehberi”nde belirtilen ya da diğer ülkelerin uygulamalarında karşıla- şılabilen yöntemleri de kullanabileceklerdir.

Bu bağlamda uygulama olanağı bulabilecek yöntemlerin en önemlile- ri, OECD’nin Uluslararası Şirketler ve Vergi İdareleri İçin Transfer Fiyatlan- dırması Rehberi’nde “geleneksel işlem yöntemleri”ne başvurma olanağı- nın olmadığı haller için “diğer yöntemler” başlığı altında önerilen kâr bölü- şüm yöntemi ve işleme dayalı net kâr marjı yöntemidir. Bu yöntemler, bağ- lantılı şirketler arasındaki işlemlerden doğan kârı temel almaktadır.

Kâr Bölüşüm Yöntemi, “İlişkili kuruluşların kontrollü işlemler netice- sinde elde ettikleri kârı tanımlayıp, piyasa koşullarında düzenlenmiş bir sözleşme mevcudiyeti varsayımına göre dağıtımıdır.” İşlemsel Net Marj Yöntemi ise “Vergi mükellefinin kontrollü bir işlemde, uygun bir baza (ma- liyet,satış yada aktiflere ) dayalı olarak elde ettiği göreceli net kâr marjını inceler.”

Yöntemin Anlaşma Usulü ile Tespiti:

Tasarının 13. maddesinin 8.bendi ile mükelleflere ilişkili taraflarla yap- tığı işlemlere ilişkin olarak belirleyeceği yöntem konusunda Maliye Bakan- lığına başvurarak anlaşma yapma olanağı getirilmiştir. Uygulayacağı yön- tem konusunda tereddüdü bulunan mükellef, Maliye Bakanlığı’na başvu- rarak belli bir dönem için yöntem tespiti isteğinde bulunabilecektir. O- ECD’nin Uluslararası Şirketler ve Vergi İdareleri İçin Transfer Fiyatlandır- ması Rehberinde de önerilen ve bir çok gelişmiş ülkenin vergi sisteminde yer alan bu uygulama (advance pricing arrangements ya da advance pricing agreements) için mükellefin Maliye Bakanlığına gerekli bilgi ve belgelerle birlikte başvurması gerekmektedir. Yöntem üzerinde anlaşma sağlanması halinde, bu yöntem üç yılı aşmamak üzere belirlenen süre ve koşullar altında kesinlik taşıyacaktır. Bu şekilde tespit edilen yöntem, belir- lenen koşullar altında eleştiri konusu yapılamayacaktır. Bu sistemin en bü- yük avantajı, mükellefler açısından belli bir süre için uygulanacak yönte- min kesinlik taşıması ve herhangi bir eleştiri, ceza riski olmadan plan ya- pabilme, önünü görebilme olanağı vermesidir. İdare açısından en büyük avantaj ise konunun başlangıçta belli bir anlaşma ile belirlenmesi ve eleş-

R A P O R

06 /

24-25-26-27- 28-29

15 MAYIS 2006

25

(12)

tiri sürecinden başlayarak yargı sürecine kadar taşınabilecek bir işlemin getirdiği zaman ve iş yükünden tasarruf sağlanmasıdır.

Emsallere Uygunluk İlkesinin Tespit Şekli ve Kanunun YMM’ler Açı- sından Önemi:

Kanun tasarısında emsallere uygunluk ilkesinin tespit şekli olarak, bu doğrultuda tespit edilen fiyat veya bedellere ilişkin hesaplamalara ait kayıt, cetvel ve belgelerin ispat edici kağıtlar olarak saklanmasının zorunlu oldu- ğunun belirtilmesi ile yetinilmiştir. Diğer bir anlatımla bu hesaplamaların nasıl ve kim tarafından yapılacağına dair bir belirleme yoktur. Buradan çı- kan sonuç bu hesaplamaların mükelleflerin kendileri tarafından yapılaca- ğıdır. OECD rehberine ve AB düzenlemelerine uyum sağlamaya çalışan Türkiye’de yapılan bu düzenleme maalesef yeterli değildir. Bildiğimiz ka- darıyla AB’nin tüm ülkeleri başta olmak üzere Amerika ve diğer gelişmiş ülkelerde, transfer fiyatlandırması raporları hazırlamaya yetkili kişi ve/veya kurum şeklinde bağımsız denetçiler bulunmaktadır.

Türkiye’de nasıl ki bir sigorta denetimi veya bir enerji piyasası deneti- mi için özel yetkilendirilmiş şirketler varsa kanımızca, bu sistem içinde özel yetkilendirilmiş ve transfer fiyatlandırması raporu yazabilecek ihtisas sahibi kişi veya şirketlere ihtiyaç vardır. Üstelik böyle bir denetim olmayıp, siste- min uygulamasının sadece mükellefe bırakılmasının yaratacağı sorunlarda göz önüne alınmalıdır. AB uyum süreci çerçevesinde bir çok adımlar atan Türkiye’de bu yöndeki eksiklik, yabancı yatırımlarda dahi endişe yarat- maktadır. Hangi şartlar çerçevesinde risklerini minimize edeceğini bileme- yen yabancı yatırımcılar, bu konudaki tedirginlikleri nedeniyle yatırım ka- rarlarını dahi değiştirebilmektedirler.

3- Bakanlar Kurulunca Belirlenen İlişkili Ülkelere Yapılan İşlemlerde Vergi Tevkifatı:

Tasarının 30. maddesinin 7. bendine göre kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin Türk vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkanı sağlayıp sağlamadığı hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle Bakanlar Kurulunca ilan edilen ülke- lerde veya bölgelerde bulunan kişilerle yapılmış tüm işlemler, ilişkili kişiler- le yapılmış sayılmakta ve % 30 oranında vergi kesintisi öngörülmektedir.

Söz konusu düzenleme ile vergi cenneti olarak tanımlanan ülkeler ile olan ilişkiler kontrol altına alınmaya çalışılmaktadır.

Yedinci fıkra ile yapılan düzenleme “Kazancın elde edildiği ülke vergi sisteminin, Türk vergi sisteminin yarattığı vergilendirme kapasitesi ile aynı düzeyde bir vergilendirme imkânı sağlayıp sağlamadığı hususunun göz önünde bulundurulması suretiyle Bakanlar Kurulunca ilan edilen ülkelerde yerleşik olan veya faaliyette bulunan kurumlara (tam mükellef kurumların bu nitelikteki ülkelerde bulunan iş yerleri dahil) nakden veya hesaben ya- pılan veya tahakkuk ettirilen her türlü ödemeler üzerinden, bu ödemelerin verginin konusuna girip girmediğine veya ödeme yapılan kurumun mükel- lef olup olmadığına bakılmaksızın %30 oranında vergi kesintisi yapılır. An- cak, emsaline uygun fiyatlarla satın alınan mal ve iştirak hisseleri için yapı- lan ödemelerle kredi ana para ve kâr payı ödemeleri üzerinden bu fıkra

R A P O R

06 /

24-25-26-27- 28-29

15 MAYIS 2006

(13)

uyarınca vergi kesintisi yapılmaz. Bu fıkraya göre vergi kesintisine tabi tu- tulan ödemeler, Gelir ve Kurumlar Vergisi Kanunlarına göre ayrıca vergi kesintisine tabi tutulmaz.” Denilmektedir. Görüleceği üzere hizmet bedel- leri için emsaline uygunluk ilkesinin ispatı dahi geçerli olmayıp, % 30 ora- nında tevkifat öngörülmektedir.

13. maddenin 4. bendi uyarınca Zararlı Vergi Rekabeti'ne yol açtığı kabul edilen ülkelerde veya bölgelerde bulunan kişilerle yapılan işlemler de ilişkili kişilerle yapılmış işlem olarak değerlendirilecek, Bakanlar Kuru- lunca ilan edilen bazı bölge veya ülkelerde bulunan kişilerle yapılmış tüm işlemler de ilişkili kişilerle yapılmış sayılacaktır. Bunun anlamı bu kişilerle yapılan alım yada satımda daha baştan örtülü olarak kazancın dağıtıldığı varsayılmaktadır. Tamamen veya kısmen transfer fiyatlandırması yoluyla dağıtılan kazanç, örtülü kazanç şartlarının gerçekleştiği hesap dönemi so- nu itibariyle elde edilmiş kar payı sayılacak ve dolayısıyla hem kurumlar vergisine hem de duruma göre temettü stopajına tabi tutulacaktır. Mali i- dareden şifahi olarak alınan bilgilere göre hükümetin açıklayacağı listede- ki ülkelerin off-shore ülkesi olarak tanımlanan ülkelerden oluşacağı, söz konusu ülkelerden bazılarının ise Andorra, Bahama, Bahreyn, Barbados, Belize, İngiliz Virgin Adaları, Dominik Cumhuriyeti, Cebelitarık, Liberya, Liechtenstein, Maldivler, Hollanda Antilleri, Şeyseller vb. olduğu belirtilmiş- tir. Burda serbest bölgelerin vergi cennetleri kavramı içinde değerlendirilip değerlendirilmeyeceği sorusu akla gelmektedir.

V- SONUÇ:

Yukarıda belirtildiği üzere getirilen düzenlemeler, halen vergi mevzua- tında bulunan örtülü kazanç dağıtımı müessesenin, OECD düzenlemeleri ve uluslar arası normlara uygun hale getirilerek “transfer fiyatlandırması”

olarak geliştirilmesinden ibarettir.

Getirilen bu düzenleme ile mevcut örtülü kazanç dağıtımı sisteminin uygulamadaki birçok eksik ve yanlışlığı gidermekte ve bu sistemin çeşitli belirsizliklerinin mükellef ve mali idare arasında yıllarca yarattığı ihtilaflara son verilmeye çalışılmaktadır. Tasarıda yer alan Transfer Fiyatlamasının mükellefler tarafından uygulamasının yapılması için firmaların muhasebe bölümlerinin bu konuda güçlendirilmesi ve yönetim muhasebesinin uygu- lanması gerekmektedir. Bununla birlikte transfer fiyatlandırması hesap ve yönteminin tamamen mükellefe bırakılması ise sistemin ilk zayıf noktasıdır.

Her ne kadar mali idare ile anlaşarak yöntem belirlenebilecek olsa da, bu yöntemin doğru bir şekilde uygulanıp uygulanmadığının denetiminin, ba- ğımsız kişi ya da kuruluşlarca uluslar arası kabul görür şekilde yaptırılabi- lecek tarzda öngörülmediği bir yapıda, tam bir sistem işleyişinden bah- setmekte kanımızca mümkün değildir. Bu nedenle önerimiz kurumlar ver- gisi kanunundaki bu düzenlemelere paralel olarak, bağımsız denetime yönelik düzenlemelerinde birlikte ele alınması gereğidir.

R A P O R

06 /

24-25-26-27- 28-29

15 MAYIS 2006

(14)

R A P O R

06 /

24-25-26-27- 28-29

15 MAYIS 2006

Referanslar

Benzer Belgeler

42.6.1. Sözleşmenin feshi halinde, Yüklenici İşyerini terk eder. İdare tarafından istenilen malzemeleri, araçları, tüm evrak ve belgeleri, İş için yaptırdığı tasarım

Örtülü kazançla ilgili olarak 5520 sayılı KVK‟ nın 13/1 maddesinde: “Kurumlar, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri

Teşebbüs sahibi ve kurumların, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da

Kurumların ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine göre tespit ettikleri fiyat veya bedel üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımı yapmış olmaları durumunda

Kurumlar, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunursa, kazanç

(1) Kurumlar, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunursa,

5520 sayılı kurumlar Vergisi Kanunu’nun 13’üncü maddesinde kurumların, ilişkili kişilerle emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit ettikleri bedel veya fiyat

Emsallere uygunluk ilkesine aykırı olarak tespit edilen bedel veya fiyat üzerinden mal veya hizmet alım ya da satımında bulunulması halinde kazancın tamamen veya kısmen