• Sonuç bulunamadı

beni kayaların içinde yapmış olduğu evine götürdü. Kendisine benzetti. Fakat ruhumu değiştirmedi. Şeyda: -Eee sonra ne oldu? Faruk: -O dışarıya

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "beni kayaların içinde yapmış olduğu evine götürdü. Kendisine benzetti. Fakat ruhumu değiştirmedi. Şeyda: -Eee sonra ne oldu? Faruk: -O dışarıya"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

LANETİN BİTİŞİ

Rahat bir yaşam sürmüştü babası zengindi. İstediği her şeye sahipti, Sevgilisiyle iki yıldır konuşuyorlardı. Sevdiği erkekle evlenmek en büyük hayali idi. Sevgilisinin evlenme teklif etmesini bekliyordu. Bir yaz günü sevdiği çocuk sabah saatlerinde evinden aldı pikniğe götürdü. Sevdiği çocuk her zamanki gibi nazik davranıyordu. İki sevgili bir süre birbirlerine sarılıp etrafı seyre daldılar. Uzaktan gelen uğultu sesi sessizliği bozmaya yetmişti. Gelen ses kulakları tırmalıyordu. Ses biraz daha yaklaşıyordu. Yaklaştıkça kulakları neredeyse sağır olacaktı. Sevgilisi Faruk çok değişmişti. İnsan değildi artık korkunç yaratık oluvermişti.

Çirkin yüzle karşılaşan Şeyda çığlıklar atarak:

-Ne oldu sana kimsin?

Faruk insan ses tonuyla:

-Benim Faruk korkma.

Şeyda ayağa kalkıp iki adım geriye giderek.

-Bu nasıl oldu? Eski Faruk değilsin.

-Doğru ben insan değilim. Bugün benden evlenme teklifi beklediğini biliyorum. Fakat uzun zamandır. Sana anlatmaya çalışsam da başaramadım. Anlatsaydım inanmayacağını biliyordum.

-Sende bana ispatlamak için beni inandırmak için bu yöntemi seçtin.

-Evet

Faruk elini Şeyda’ya uzatarak:

-Gel bak hava karardı. Dolunay’ı izleyelim birlikte.

Şeyda ürkerek baktı fakat Faruk’un bakışlarındaki şefkati görünce ona yaklaşmakta sakınca görmedi. İçinden şunu geçirdi. <Görüntü çirkin olsa da içinde şefkati ve iyiliği barındırıyorsa çirkin güzelmiş gibi görünür> bu düşünceyle Faruk’a yaklaştı. Faruk çok şaşırdı Şeyda’nın kendisine yaklaşacağını düşünmüyordu. Şeyda’nın yaklaştığını görünce mutlu yüz ifadesi ile:

-Şeyda beni gerçekten seviyorsun.

-Evet Faruk seni seviyorum.

Faruk Şeyda’ya sarılmak istedi fakat kendisinden nefret etmesini istemediği için sadece aklından geçirmekle yetinebildi. Çimlerin arasına tekrar oturdular. Dolunay’ı seyre daldılar. Dolunay’dan süzülen ışıklar gözlerine değil de ruhlarını aydınlatıyordu. Sanki yürekleri yorulmuştu. Dolunay ışığına bakarak yorgunluklarını atmak istiyorlardı sanki, sessizliği bozan Şeyda oldu. Aklında dolaşan bin bir türlü sorulara yenik düşerek.

-Faruk insan değimlisin?

Faruk acı bakışlarıyla Şeyda’ya bakarak

-Evet insanım fakat kaza sonucu vücut olarak değişime uğradım. Şeyda:

-Bu nasıl Oldu? Anlatır mısın?

Gece yarısıydı uyuyordum dışarıda çığlıklar duyunca merak edip uyku sersemliğiyle Kendimi dışarıya attım. Gördüklerime inanamadım çirkin ve kötü yaratık havada uçarak yerde ona meraklı gözlerle bakan insanlara bakıyor. Tehditler savuruyordu, İçlerinden biri ona karşı çıkınca topluluğa saldırmak isteyince bu duruma dayanamayıp ona engel olmaya çalıştım. Bir süre dövüşmemize rağmen dövüşü kaybedince zaferini kutlamak için

(2)

beni kayaların içinde yapmış olduğu evine götürdü. Kendisine benzetti. Fakat ruhumu değiştirmedi. Şeyda:

-Eee sonra ne oldu? Faruk:

-O dışarıya çıktığında fırsatını bulup kaçtım. Şimdi beni arıyor her yerde arada insan olmam işini zorlaştırıyor tabiî ki. Şeyda:

-İçine düştüğün durumdan kurtulma şansın var mı?

-Evet var onu öldürebilirsem kurtulabilirim. Fakat bu o kadar kolay değil daha önce denedim fakat düşüncelerimi okuyabildiği için bana engel olmayı başardı. Yeniden insan olabilirsem seninle evlenebilirim.

Şeyda ne diyeceğini bilemedi. Faruk oturduğu yerden ayağa kalktı. Faruk ayağa kalkınca Şeyda da ayağa kalktı.

-Neden ani hareketle oturduğun yerden kalktın?

-Az önce sana bahsettiğim yaratık beni bulmadan evime gitmeliyim. O genelde geceleri dışarıya çıkıyor. Beni bulursa mağarasında yeniden beni hapseder.

Şeyda’ya elini uzattı Şeyda gülümseyerek sevdiği çocuğun yüzüne bakarak elini tuttu.

Hızlı adımlarla Faruk’un evine doğru yürümeye başladılar. Uzun yolları yürüyorlardı. Eve yaklaşmışlardı ki Şeyda’nın az önce duyduğu gürültü tekrar duyulmaya başladı. Faruk adımlarını daha da hızlandırdı. Şeyda

-Neler oluyor?

Faruk:

-Onun sesi geliyor beni bulmadan evimde olmalıyım.

Şeyda adımlarını hızlandırdı Faruk koşmaya başlayınca Şeyda hızlı adımlarını koşmaya terk etti.Faruk’a yetişmekte güçlük çekiyordu. Üstelik yol bitmek bilmiyordu.

Sonunda ikisi de yorulmuş halde evin kapısına geldiler. Bu defada anahtarı bulamayan Faruk çareyi kapıyı kırmakta buldu.

Kapı Faruk’un ilk tekmesiyle kırılınca hemen eve girdi. Ardından Şeyda içeriye girdi. Şeyda kapıyı kapattı. Açılmaması içinde arkasına koltuk koydu. Sonra da Faruk’un arkasından odasına koltuk koydu. Sonra da Faruk’un arkasından odasına gittiğinde Faruk’un yatağının üzerinde oturduğu ve de az önceki çirkin yaratık halinden kurtulup eski insan haline

döndüğünü görünce şaşırdı fakat aynı zamanda da mutlu oldu.

-Kapıyı kapattın mı?

-Evet arkasına koltuk bıraktım kolay açılmaması için.

-İyi yaptın.

-Işıkları kapatayımmı Faruk?

-Hayır gerek yok. Perdeleri kapatsan yeterli olur.

Şeyda hızlı davranarak evin perdelerini teker teker kapattı. Son perdeyi kapatırken her yeri aydınlatan ışık gördü. Perdeyi hafif aralayıp dışarıya baktığında Faruk’un az önceki haline benzeyen yaratığın havada uçtuğunu gördü. Perdeyi hemen kapatıp Faruk’un yanına koştu.

-Faruk dışarıda dolaşıyor.

-Beni arıyordur ses çıkarmadan oturmalıyız. Perdeler kapalı olduğundan bizi görmesi imkansız şimdilik

-Sabaha kadar bu şekilde mi sürecek?

-Evet öyle olacak.

Şeyda evine gidemeyecekti. Faruk’u bu durumda yalnız bırakmak istemiyordu. Bütün gece Faruk’un yanında kalmasını ailesini sorun edebilirdi. Fakat sevdiği çocuk içinde bunu göze almalıyım diye düşünüyordu. Fakat ailesine haber vermeliydi. Çantasındaki telefonu çıkarıp annesini aradı. Arkadaşının hasta olduğunu ve gelemeyeceğini söyleyip telefonu kapattı.

Faruk içeri girdiğinde Şeyda’nın telefonu kapattığını görünce panikleyerek -Kiminle konuştun?

-Annemle konuştum arkadaşımda kalacağımı söyledim. Sonrada kapattım.

(3)

-Bana söyleseydin aramadan önce.

-Neden ne oldu?

-Bana söyleseydin izin vermezdim.

-Neden Faruk nedenini söyler misin?

-Telefon sinyallerini alacak kadar duyu organları gelişmiş. Telefonla konuşulan her evi kontrol etmeye gelecektir.

-Şimdi ne yapmalıyım?

-Evden uzaklaşmak zorundayız bodruma inelim. Telefonlar burada kalsın.

İkisi de vakit kaybetmeden bodruma indiler. Bodrum karanlık olduğu için ışığı yakıp beklediler. Bodrum bodrum değilde kral dairesi gibi döşenmişti. Yukarıdaki odalardan daha konforluydu. Şeyda başka birisin evine geldiklerini düşündü. Faruk Şeyda’nın şaşkın bakışlarını fark edince.

-Şeyda bodrumdan çok lüks kral dairesine mi benzettin?

-Evet Faruk düşüncelerimi okudun bakıp anlam veremiyorum sebebi nedir?

-O yaratığın elinden kaçtıktan sonra beni bulmaması geceleri burada kalıyorum. Burayı kendim hazırladım.,Uzun kırmızı renkli koltuğa oturdu. Şeyda ise ayakta duruyordu.

Kafasında beliren yeni sorulara yanıt bulma peşindeydi.

-Az önce odamda oturunca bir şey olmuyor demiştin.

-Doğru seni korkutmamak için öyle söyledim.

Birkaç defa eve girmişti telefon kullandığım için beni bulmuştu. Evin içinde dolaşıyordu.

Bense bodrum da oturup gitmesini bekliyordum.

-Burasının evin olduğunu biliyor mu?

-Evet biliyor beni bulamayınca burada yaşamadığını düşünüyordur.

Şeyda Faruk’un yanına oturdu. Yukarıdan gürültüler gelmeye başlayınca Faruk oturduğu yerden hızla kalkıp kapıya yöneldi demirden ve ışık sızdırmayan kapıyı kilitleyip yerine oturdu. İkisi de sessizce yukarıdaki yaratığın gitmesini beklediler. Yukarıdan gelen ayak seslerini duyuyorlardı. Bir süre sonra ayak sesleri merdivenlerde duyulmaya başlamıştı.

Faruk’la Şeyda ayak seslerinin kendilerine doğru yaklaşınca korkudan kalpleri hızlı hızlı çarpmaya başlamıştı. Kaçacak yerleri kalmamıştı. Birbirlerine sarılmış neler olacağını

izliyorlardı. Ayak sesi kapıya kadar yaklaştı. Kapı zorlandı fakat açılmadı. Yaratık bodrumun kapısını açmak için iki defa denemesine rağmen açılmayınca merdivenlerden yukarıya doğru çıktı. Yaratık yukarıya çıkınca Faruk’la Şeyda biraz rahatladılar. Duydukları sesi yukarıdan duyuyorlardı. Yaratık yukarıda dolaşıyordu. Bir süre sonra yukarıdaki ayak sesleri duyulmadı.

Faruk’la Şeyda yaratığın gittiğine emin oldular. Faruk -Dilersen yukarıya çıkalım. Şeyda

-İyi olur artık sesler kesildi Yaratık gitmiştir. Bu odaya tıkıldık yukarıya çıkalım.

Birlikte bodrumun demir kapısını açıp dışarıya çıktılar. Merdivenden yukarıya çıktılar. Işıklar kapalı olduğundan Faruk ışığı yakınca yaratığın salondaki koltukta oturup onları beklediğini görünce ne yapacaklarını şaşırdılar. Yaratık oturduğu yerden hiç kımıldamadan çirkin bir o kadar da ürkütücü bakışlarıyla Faruk ve Şeyda’yı bir süre süzdü. Faruk açık olan pencereye baktı. Şeyda’ya dönüp fısıltıyla

-Camdan kaçacağız hemen şimdi.

Faruk hızlı adımlarla pencereye doğru yönelip hızla pencereyi açıp dışarıya kaçtı. Şeyda’da Faruk’un arkasından kaçmak isteyince çirkin yaratık ondan önce davranıp Şeyda’nın

kolundan yakaladı. Korkudan çığlık atan Şeyda’nın sesini duyan Faruk koşmaktan vazgeçip çığlığın geldiği yere koşarak Şeyda’yı yaratığın elinden kurtarmak istedi. Yaratığa

yumruklarıyla vurdu. Yaratık yediği yumruklarla yere yığıldı. Bunu fırsat bilip Şeyda’yı yaratığın elinden kurtarıp açık olan pencereden dışarıya çıktılar.. Tüm güçleriyle

koşuyorlardı. Nereye gideceklerini bilemeden koşuyorlardı. Yanan sokak lambalarının

(4)

aydınlattığı sokaktan koştular. Yolun sonunda terk edilmiş tahtadan yapılmış kulübeyi gördüler. Koşmaktan yorulan Şeyda:

-Faruk şurada bulunan eve girelim gün ağarıncaya kadar . -Evmi?

Evin önünde durdular ikiside nefes nefese kalmışlardı. Durdukları yerden kulübeyi inceledi.

-Bu kulübe bizi korumaz.

-Başka çaremiz kalmadı. Nereye kaçabiliriz?

Şeyda’nın yürümeye hali kalmamıştı. Sevdiği kıza kıyamadığı için dinlenmesi için Şeyda’nın teklifini kabul etti. Yoruldukları için yavaş adımlarla kulübeye doğru yürüdüler. Kulübeye yaklaştıklarında kulübenin kapısını yavaş yavaş ittirince kapı gıcırdayarak açıldı. Kapının demirleri paslanmış olduğundan ses çıkardığını görünce uzun zamandır kimselerin

kalmadığını anladılar. İçeriye girdiklerinde her yer karanlık olduğundan içeriyi tam olarak göremiyorlardı. Şeyda adım attığında bir gürültü duyuldu. Gürültüyle birlikte kibrit kutusu yuvarlanarak kapının dışına gitti. Dışarıda ay ışığı olduğu için dışarıyı görebiliyorlardı. Faruk sevinçle yere düşen kibrit kutusunu alıp içindeki kibritlere baktı. İçinde on tane kibrit çöpü vardı. Kibriti yakıp içeri girdiğinde gözüne duvara asılmış olan gaz lambası takıldı. Elindeki yanan kibriti duvara asılmış olan gaz lambasına götürerek lambasını yaktı. Faruk gaz lambasını duvara yerine astı. Kulübenin içini artık rahatlıkla görebiliyorlardı. Şeyda gıcırdayan kulübe kapısını kapattı. Birlikte kulübenin içini incelediler. Tahtadan yapılmış kanepe bulunuyordu. Kanepenin üzerinde tozlu yatak vardı. Kulübenin ortasında tenekeden yapılmış soba duruyordu. Tahtadan yapılmış masa vardı. Yerde Şeyda’nın karanlıkta görmediği için devirdiği tahtadan yapılmış sehpa duruyordu. Şeyda devirdiği sehpayı eğilip kaldırdı.

********

Yeşil renkli çirkin yaratıksa bayıldığı yerden kendisini zorlayarak ayağa kalktı. Yediği darbeden dolayı başı döndüğü için salınarak yürüyordu. Bir süre evin içinde dolaştı.

Kendisine geldiğinde parlayan gözleriyle açık olan cama doğru başını hızla çevirdi. Tüm kızgınlığı, nefreti yüzüne yansımıştı. Kızgınlığından homurdanarak hızla pencereden dışarıya çıktı. Sokak sessizdi o saatte insanları dışarıda bulmak oldukça zordu. Çirkin ve de kaba sesiyle

-Onları gün ağarmadan bulmalıyım diye düşündü.

Vakit azalmıştı günün ağarmasına az kalmıştı. Faruk’la Şeyda’yı uçarak aramak istedi. Tüm kasaba üzerinde uçsa da tek bir insan bulamadı. Kızgınlığı biraz daha arttı. Tek çaresi sokaklarda yürümekti. Güneş doğmaya başlayınca hızla mağarasına uçtu

*******

Faruk’la Şeyda yorgunluktan uzandıkları tozlu yatağın üzerinde uyuyup kalmışlardı. Evin kapısı beyni tırmalayan gıcırtıyla yavaş yavaş açıldı. Beyaz sakallı yaşlıca adam içeriye girdi.

İyi görmeyen gözleriyle yukarıda halen yanmakta olan gaz lambasını fark etti. Yine yavaş adımlarla gaz lambasının altındaki düğmeyi çevirip sonra da camını çıkarıp üfleyerek söndürdü. Faruk kapı açık olduğu için dışarıdan gelen sabahın serin havası yüzüne vurunca gözlerin yavaşça açtı yaşadıklarının rüya olduğunu görmeyi çok istedi. Fakat etrafa göz gezdirince kapının açık olduğunu görünce uzandığı yerden doğrularak arkasını dönüp gaz lambasını söndürmeye çalışan adamı fark edince hızla kalkıp yaşlı adamı kolundan yakaladı.

-Kimsin sen ne yapıyorsun burada?

Yaşlı adam kolu çok acıdığı için kolunu kurtarmaya çalışıyordu. Faruk’sa yaşlı adam çırpındıkça kolunu daha da sıkı kavrıyordu. Yaşlı adamın çektiği acı yüzüne yansımıştı.

-Bırak kolumu canım acıyor kolumu kıracaksın, Size zarar vermeyi düşünmüyorum.

-O halde kim olduğunu söyle.

(5)

-Delikanlı kolumu bırak anlatayım kolumun acısından konuşmakta güçlük çekiyorum. Faruk yaşlı adamın kolunu bıraktı. Yaşlı adamsa yorgun bedeniyle yavaş yavaş Faruk’a yüzünü döndüğünde Faruk yaşlı adamın ceketinin önünün yırtıldığını ve yırtığı yamadığını pantolon dizlerinin yırtıldığını onunda yamandığını görünce vicdanı sızladı. Yine o sert ses tonunu yumuşatmadan

-Evet seni dinliyorum.

-Şey şey evladım ben dilenciyim kimsem yok. Bu kulübe de bana ait. Biraz dinlenip işe çıkacaktım.

Gürültüleri duyan Şeyda korkuyla uykusundan uyandığı için uyanır uyanmaz yatakta oturdu.

Yaşlı adamla Faruk’un konuşmalarını dinlemeye koyuldu.

Faruk sert ses tonunu değiştirerek -Özür dileriz sizi yabancı sandık.

Dilenci gülümseyen yüz ifadesiyle

-Özrünü kabul ettim evladım. Dilediğin kadar kulübümde kalabilirsin.

-Teşşekür ederim gündüzleri değil de geceleri kalabilsek çok iyi olur.

-Olur evladım tabiî ki fakat neden kaçıyorsunuz? Ne oldu da buraya geldiniz? Eviniz yok mu?

-Var fakat garip yaratıktan kaçıyoruz.

-Evet seni anlıyorum yaratığı hepimiz duyduk.

Şeyda oturduğu yerden kalkıp Faruk’la dilenci yaşlı adamın yanına geldi.Faruk Şeyda’yı dilenci adamla tanıştırdı.Daha sonra el ele tutuşarak dilenci adamı kulübede bırakıp evlerinin yolunu tuttular sokakta ilerlerken evinin önünde duranlar Faruk’a acıyan bakışlarla

bakıyordu.Şeyda bakışları fark edince Faruk’a dönüp bakışların sebebini sorduğunda yaratığın peşinde olduğunu bildikleri için ve de sonunun geldiğini düşündükleri için acıyan bakışlarla bakıyorlar.Şeyda’nın endişesi ve korkusu biraz daha arttı.Fakat neler hissettiğini Faruk’a anlatmama konusunda kararlıydı.Sevdiğini her şeye rağmen yalnız bırakmak

istemiyordu.Faruk’sa kendisini unuttuğu için Şeyda’nın tehlikede olmasını istemediği için yanından uzaklaştırmak istiyordu.Doğrudan söyleyip onu incitmek istemiyordu.Yol boyunca susarak Faruk’un evine geldiler.Kapının arkasına koltuğu bıraktıkları için açık pencereden içeriğe girdiler.Ev darmadağınıktı ilk işleri koltuğu kapının önünden kaldırmak oldu.Daha sonra dağınık olan evi toparladılar,evi toparlarken Faruk buralardan gitmenin daha doğru olacağını düşünüyordu ki kapının zili çaldı.İkisi de korkudan bir an yerlerinde durdular . ne yapacaklarını bilemediler. Kapı açılmayınca zili ikinci kez çaldı. Faruk istemeyerek kapıya doğru yürüdü korkarak kapıyı yavaş yavaş açtı. Kapıda duran dilenciydi, Faruk yaşlı dilenciyi görünce gülümseyerek kapıyı açtı

-Buyurmaz mısınız?

-Gelmeyeyim evladım rahatsız etmek istemiyorum.

-Olur mu amcacığım rahatsız etmiyorsun lütfen içeriye buyurmaz mısın?

Dilenci adam yaşlı olduğundan yavaş adımlarla içeriye girdi. Şeyda dilenci adamı görünce korkusundan kurtuldu. Daha sonra korkunun yerini merak aldı. Dilenci yaşlı adam

gülümseyerek Şeyda’ya doğru yürüdü.Yaşlı adamın arkasından Faruk ilerledi.Yaşlı dilenci adam elini ceketinin sağ cebine götürüp çıkardığı kolyeyi Şeyda’ya uzattı.Kolyeyi gören Şeyda:

-Bu benim kolyem bende onu arıyordum. Nerede buldunuz?

-Kulübemde buldum sizin için değerli olduğunu düşünüp geri getirdim size.

-Teşekkür ederim zahmet oldu.

-Rica ederim.Bana müsaade gitmeliyim artık..

Faruk yaşlı dilenci adamı kapıya kadar yolcu etti.

(6)

Faruk kapıyı kapatıp Şeyda’nın yanına geldiğinde Şeyda’yı düşünceli görünce sormadan yapamadı.

-Ne oldu ne düşünüyorsun?

-Kolyeyi düşünüyorum.

-Evet çok iyi adam hiç üşenmeden kolyeni buraya kadar getirmiş.

-İyi de Faruk kolyeyi burada düşürdüğüme eminim kulübede düşürmedim.

-Evet eminim yaratıktan kaçarken düşürdüm.Geriye dönüp alamadım.

Faruk telaşlı bakışlarla Şeyda ya baktı.

-Olamaz Şeyda

-Sende benim düşündüğümü mü düşünüyorsun?

-Evet yaşlı dilenci adam insan kılığına giren yaratıktı. Düşünsene bizi ilk defa gören insan evimin nerede olduğunu bilemez. Fakat yaratık evin yerini bildiği için aniden geldi.

Şeyda’nın korkusu arttı. Faruk’la birlikte kapıyı açıp dışarıya çıkıp dilenci yaşlı adamın arkasından bakmak istediler. Dışarıya çıktıklarında sokakta hiç kimse yoktu,yaşlı ve de yavaş yürüyen adamın bu kadar kısa sürede ortalıktan kaybolmasına anlam veremedikleri için yaşlı dilenci adamın yaratık olduğuna emin oldular. Hızlı adımlarla eve girdiler. Faruk:

-Şeyda benim buralardan uzaklaşmam gerekiyor yanıma alacağım birkaç eşyayla hemen buradan uzaklaşmalıyım. Sende evine git benimle birlikte tehlike altındasın.

-Hayır Faruk seni bu durumda yalnız bırakamam.

-Yanımda olman benimle birlikte o kadar zorluğa katlanman sana yardımcı olmayacaktır.

Şeyda Faruk’a sarılarak hıçkırıklarla ağlamaya başladı.

-Bırakmam seni çünkü seni seviyorum.

Faruk Şeyda’nın gözyaşlarını silerek.

-Burada kalıp beni beklemelisin. Tam insan olarak döneceğim biliyorsun şimdi yarı yaratığım.

Gündüzleri insan akşamları yaratığım. Şeyda çaresizliğini ve de bu kadar koşturmaya dayanamayacağını anlayınca Faruk’la gitmekten vazgeçti.

Faruk’un eşyalarını hazırlamasına yardım etmek için birlikte Faruk’un odasına gittiler,siyah sırt çantasına elbiselerini dizdiler. Bavulu kapatıp dış kapıya doğru yürüyünce Şeyda

arkasından koşturdu.Arkadan beline sarılarak.

-Faruk nereye gidiyorsun? Nerede kalacaksın?

Faruk biran durdu, arkasına dönüp Şeyda’ya sarılarak

-Uzaklarda arkadaşlarım var. Bir süre onların yanında kalıp kendimi unutturmak istiyorum.

Şeyda çaresiz Faruk’un sıkıca tuttuğu ellerini bıraktı. Birlikte evden dışarıya çıktılar. Faruk kapıyı kilitleyip Şeyda ile birlikte sokakta hızlı adımlarla yürüdüler. Sokağın sonunda Şeyda’nın evi olduğu için Şeyda’yı evine bırakıp koşar adımlarla uzaklaştı. Otobüs durağına gidecek vakti olmadığı için yol ortasında durup otostop çekmeyi tercih etti. On dakika kadar yol ortasında beklemesine rağmen arabalar görünmüyordu. Hava sıcaktı yol kenarında duran taşın üzerinde oturup beklemeye başladı.Ümidini kaybetmişken uzaktan beyaz minibüs göründü. Minibüs yaklaştıkça Faruk’un yüzü gülüyordu ,çünkü içi boştu yolcu yoktu yalnızca şoför vardı. Faruk oturduğu yerden ayağa kalktı, eli ile otostop işareti yaptı minibüs Faruk’un durduğu yerde yavaşladı sonra da durdu. Minibüsün içinde kısa kol tişört mavi kot pantolon giyinen orta yaşlı siyah saçlı buğday tenli adam şoför koltuğunda oturuyordu. Faruk’a -Hemşerim buyur nereye gidiyorsun?

-Beni ana caddeye bırakırsan sevinirim.

-Atla kardeş götüreyim.

kapandığından emin olduktan sonra arabayı çalıştırıp yolda ilerlemeye başladılar. Bir süre ikisi de konuşmadan öyle durdular. İlerledikleri yola bakıyorlardı,sessizliği şoför bozdu -Hemşerim tam olarak nereye gidiyorsun? belki benimde yolum orayadır.seni gideceğin yere bırakmış olurum.

(7)

Faruk başını çevirip şoförü izledi, güvenilir olduğunu düşündüğü için. Başını gittikleri yola çevirerek parmağıyla uzakta duran tepeyi işaret ederek:

-Şu ileride gördüğünüz tepenin arkasına gideceğim küçük köy var oraya gidiyorum.

Şoför heyecanla:

-Evet bakın söylediğim çıktı.bende oraya gidiyorum bakın size söylemiştim yolumuz aynı olabilir. Bu güzel tesadüfü meyve suyuyla kutlamamızda fayda görüyorum. Minibüsü

durdurup arka koltuktan aldığı meyve sularından iki tane aldı. Birisini Faruk’a uzattı diğerini de kendisi içti sonrada yollarına devam ettiler.On iki dakika geçmişti ki Faruk’un gözleri kapanmaya başladı. Uykuya yenilerek başını arabanın camına yaslayıp uykuya daldı.

Faruk’un uyuduğunu gören şöför gülümseyerek yoluna devam etti.Akşam olmak üzereydi.

Faruk uykusundan uyandı yanında şoför koltuğunda oturan şoföre baktığında hava karardıkça onu takip eden yaratığa dönüştüğünü görünce kapıyı açıp kendisini dışarıya atmak istemesine rağmen kapıyı açamadı.yaratık Faruk’u engellemeye çalışmasına rağmen Faruk’la bir süre arabanın içinde yumruklaştılar. Faruk uzun uğraşından sonra minibüsün kapısını açıp dışarıya çıkmayı başardı.

Faruk hızlı koşarak sadece çimenlerin ve tek türk etrafa serpilmiş ağaçların olduğu yere geldi. Hava tam olarak kararmıştı bu Faruk’un işini kolaylaştırmıştı. Mağara buldu mağaraya girip mağaranın içerisinde bulduğu kayayı mağaranın girişine ittirdi. Böylelikle içeriye girişini engellemiş oldu. Hava karardıkça Faruk’ta yaratığa benzemeye başladı en azından kendisini güvende hissediyordu. Yaratıksa minibüsten dışarıya çıkıp Faruk’un arkasından koşmasına rağmen yakalamadı,yaratık Faruk’u yakalayamamasına rağmen tepedeki

kayalıkların arasına doğru koştuğunu gördü. Faruk’u kayalıkların arasında aramaya başladı.

Birden fazla mağara vardı. Hepsinin içini dolaşmasına rağmen bulamadı. Kayalıkların

saysının fazla olduğu yerdi burası. Issızdı sanki insanlar tarafından terk edilmişti. Yaratık için çok iyi fırsattı Faruk burada hiç kimseden yardım almayacaktı. Sabaha kadar olsa mutlaka arayıp bulacağına emindi. Faruk’sa mağaraya sıkışmış vaziyette yaratığın onu bulmaması için dualar ediyordu.

Şeyda endişe içerisindeydi bir taraftan da Faruk’un akrabasının yanında olduğunu düşünüp kendi kendisini teselli ediyordu şimdiden Faruk’u özlüyordu fakat Faruk’un güvende olduğu düşüncesi onu birazda olsa rahatlatıyordu. Yaratık mağaraları tek tek dolaşmaya başlamasına rağmen bulamıyordu kendine olan güveninin yerini sinire bırakmıştı. Bulamadıkça siniri biraz daha artıyordu. Aklına farklı fikirler geldi. Faruk’un Şeyda’yı çok sevdiğini biliyordu.

sesini Şeyda’nın sesine benzeterek Faruk ben geldim dedi Faruk mağaranın içinde olduğundan ve mağaranın önünü kaya ile kapattığından dolayı ses anlaşılmaz geldiğinden dolayı Faruk o kadar da umursamadı,yaratık bir süre bu yöntemi denemesine rağmen Faruk’un dışarıya çıkmadığını görünce iyice sinirlendi sinirinin etkisiyle Şeyda’nın ses tonuyla daha güçlü bağırdı. Faruk Şeyda’nın sesini daha net duydu. Endişesi arttı kendisini unuttu artık Şeyda için endişe etmeye başladı. Telaşlandı bir an için dışarıya çıkmak istedi.

kayayı itmek istedi sonra bir an duraklayarak yaratığın ona tuzak kurabileceği ihtimalini düşünerek kayayı itmekten vazgeçti. Beklemeye başladı. Yaratıksa Faruk’un ortaya çıkmadığını görünce kendi kullandığı çirkin ve kulağı tırmalayan ses tonuyla -Faruk seni bulacağım.

Faruk yaratığın sesini duyunca tahminin doğru olduğunu anladı. Şeyda’nın sesini kullanıp Faruk’a tuzak kurduğunu anlamış oldu.Bir süre sessizlik oldu sessizlik Faruk’un dikkatinden kaçmadı sessizliğin süresi git gide uzuyordu, şüphelendi.merak etmesine rağmen dışarı çıkmamakta kararlıydı. Mağaranın girişine doğru yürü kulağını kayayla mağaranın giriş bölümüne dayadı dışarıdan ses duymak istiyordu. Yaratığın neler yaptığını gelecek sesle öğrenmek istiyordu,fakat beklediği ses gelmiyordu.Ayak sesleri dahi yoktu,içinden <acaba yaratık pes edip gitmiş midir> diye geçirdi,aradan iki saat geçmişti fakat sessizliği bozan hiçbir şey yoktu yine de bulunduğu yerden çıkmak güvenliği için tehlikeli diye düşünüyordu.

(8)

Birkaç hafta burada kalıp sonra çıkıp yaratığın şatosuna gidip sihirli yüzüğü alıp parmağına takıp yeniden insan olmak sonrada yaratığın varlığını sona erdirmeyi planladı. Faruk yarı yaratık olduğu için mağarada birkaç hafta kalması sorun olmaya bilirdi. insanlar gibi temel ihtiyacı yoktu,mağaranın içi çok karanlıktı hiçbir yeri göremiyordu sadece dokunarak yürüyebiliyordu aklına sırtında taşıdığı çantası geldi. Çantasını sırtından indirip içini açtı çakmak çıkarttı. Çakmağı yakınca etrafı daha rahat görebiliyordu, her yer küçük taşlarla kaplıydı ışığı tutup iyice baktığında mağaranın girişinde uzun taş parçası gördü. Bir yanan çakmağıyla diğer elinde de sırt çantasıyla taşa doğru yaklaştı. <Bu taşı kendime yatak yapıp üzerine uzanıp burada dinlenebilirim> diye içinden geçirdi. Çantasından çıkardığı iki tane gömleğini taşın üzerine serdi. Sonra da çantasını kapatıp taşın yanına bıraktı. Çakmağının gazının bitmesi içinde çakmağı kapatıp çantanın köşesine attı. Yorucu gün geçirdiği için kendisine yatak yaptığı taşın üzerine uzandı. Yarı insan olduğundan uykusu gelmişti. Fakat taşın üzerinde uyumak onu zorluyordu. Her şeye rağmen uyuması gerekiyordu. Uykusuzluk onu da etkileyecekti. Kendisini zorlayıp uyuması gerekiyordu. Uykusuzluk onu da

etkileyecekti. Kendisini zorlayıp uyumayı başardı. Elini başının altına yastık yaptığı için uyuması biraz kolay oldu. Derin uykulara dalmışken bir elin sırtında dolaşığını hissetti.

Uykusundan uyanmak zor oldu. Tekrar uyudu sırtında dolaşan elin yüzüne doğru kaydığını hissedince gözlerini açtı. Peşinde koşan yaratığın ona baktığını gördü. İrkilip uzanmış olduğu taşın üzerinden kalktı. Yaratık çirkin ses tonuyla:

-Seni bulamayacağımı mı sandın? Faruk:

-Rahat bırak beni yeniden insan olup hayatıma devam etmek istiyorum. Yaratık:

-Olmaz seninle işim bitmedi yarı insansın benim gibi olmanı sağlayıp gücüme güç katacağım dünyaya hükmedeceğim. Faruk:

-Asla buna izin vermeyeceğim hükmedeceğin dünya zulümle,kanla acılarla dolu dünya olur.

Yaratık:

-Ben böyleyim işte sende benim gibi olacaksın.

Yaratık Faruk’un üzerine atıldı. Faruk dengesini sağlayamadığından yere düştü. Yaratık Faruk’un üzerine düştü. Faruk bunları yaşarken karanlık olan mağaranın içini nasıl gördüğünü bu ışığın nereden geldiğini anlayamamıştı. Yaratık üzerine düşünce onun parlayan gözleriyle içerinin aydınlandığını farketti. Faruk boğazına sarılmış olan yaratığı üzerinden kaldırmak için tüm gücüyle uğraşmasına rağmen başarılı olamadı. Tam nefesi kesilecekken üzerindeki yaratığa tekme atarak yere düşmesini sağladı. Faruk uzandığı yerden kalkıp yerde yatan yaratığın üzerine atladı. Bu defa da Faruk yaratığın üzerine çıkıp boğazından tutup tüm gücüyle bastırdı. Yaratık önce direnmesine rağmen nefesi kesildikçe Faruk’un ellerini bırakmaya başladı. Ağzından pembe sıvı geldikten sonra öldü. Faruk yaratıkla boğuşmasının etkisiyle yorulduğundan ayağa kalkıp bir süre dinlendikten sonra dışarıya çıkmak için mağaranın önüne bırakmış olduğu kayayı binbir zorlukla kaldırıp dışarıya çıktı. Çok mutluydu artık kurtulmuştu. Son bir işi kalmıştı, yaratığın evine gidip gizli odadaki kristal elmayı alıp oradan uzaklaşıp kristal elmanın gerçek sahibi olan iyilikler kraliçesine verdikten sonra insan olmaktı. Koşarak yaratığın evine gitti. Faruk duyduğu ses onu evin bahçesine yaklaştırmadı. Ses sanki evin etrafında duvar örmüştü içeriye girmesine engel oluyordu.

Şeyda’nın <beni kurtarın> sesiyle irkildi gözlerini açtığında halen mağarada olduğunu gördü.

Uzun taşın üzerinde kendisine yapmış olduğu yatağında oturdu. Tam kurtuldum diye düşünürken yaratığı öldüremediğini ve yaşadıklarının sadece rüya olduğunu anlayınca çok üzüldü. Şeyda’nın sesini tekrar duydu. Uyku sersemliği ile neler olduğunu anlamaya çalışıyordu. Şeyda’nın sesi dışarıdan geliyordu. Yine yaratığın oyunu olduğunu düşünüp umursamadı. Kendi kendisine söylendi. <salak şey beni kandırmaya çalışıyor> dedi. Yaratık dışarıda büyükçe bir kayanın üzerinde duruyordu.yanında ise evinden kaçırdığı Şeyda vardı.

Şeyda tüm gücüyle imdat!! Diye yardım istiyordu. Yaratık Şeyda bağırırken aynı anda Faruk’a seslendi.

(9)

-Faruk Şeyda yanımda çıkmazsan onu öldüreceğim sevgilini çok seviyorsan dışarıya çıkarsın.

Faruk yaratıkla Şeyda’nın sesini aynı anda duyunca Şeyda’nın dışarıda olduğuna inandı. Hiç düşünmeden bin bir güçlükle mağarayı kapatmak için bıraktığı kayayı yerden oynatıp dışarıya çıktı. Yaratıkla Şeyda’nın arkası dönüktü. Bunu fırsat bilip Şeyda’yı yana itip yaratığı

kayadan aşağıya atmayı başardı. Yaratık tepeden yuvarlanarak aşağıya düştü. Düşmenin etkisiyle bayılıp olduğu yerde kaldı. Faruk içeriden çantasını taşın üzerinden gömleklerini çantasına atıp Şeyda’nın elinden tutup kayalardan aşağıya inmeye başladılar. Düz yola indiklerinde bir süre durup dinlediler. Şeyda

-Faruk şimdi ne olacak?

-Yaratığın evine gitmeliyiz.

-Delirdin mi? bizi orada kolay bulur.

-Hayatım bazen kurtuluşa ulaşmak için tehlikenin içerisine atlamak gerekiyor. Kurtuluş çoğu zaman tehlikenin kendisini gizliyordur.

-İnanamıyorum bu yaşadıklarıma oraya gidip ne yapacağız?

-Rüyamda gördüm gizli oda var kristal elmayı almalıyım.

-Daha önce söylememiştin.

-Bende bilmiyorum rüyamda gördüm yaratıkların rüyaları onları yanıltmaz. Bende yarı yaratık olduğum için beni yanıltmadığından eminim.

-Hemen gidelim.,

Birlikte tozlu yollarda hızlı adımlarla yürümeye devam ettiler. Yaratığın evine ulaşmak için daha çok yürümeliydi uzun yolu vardı. Evinin nerede olduğunu bir anda unutur gibi olsada sonradan tekrar hatırladı. Yaratığın evine yaklaştıkça adımlarını hızlandırıyorlardı. Hava kararmadan gidecekleri yere ulaşmalıydılar. Giderken aynı zamanda da dönüp arkalarına bakıyorlardı. Yaratığın onları takip edip etmediklerine bakıyorlardı. Ortalıkta kimselerin olmaması onları rahatlatıyordu. Yürüdükleri yolda ve etraflarında sadece toprak ve taşlar vardı. Yol boyunca karşılarına çıkan küçük taşlar hızlarını kessede onlar hızlarını arttırmaya çalışıyorlardı. Faruk sevinçle

-Evet yaklaştık Şeyda ileriye bakar mısın?

Şeyda Faruk’un eliyle işaret ettiği yere baktığında siyah taşlardan yapılmış üçgen şeklinde mağaraya benzeyen evi görünce biraz ürktü. Taşların siyah olması canını sıktı.

-Faruk oraya gitmek istediğine emin misin?

-Evet Şeyda neden sordun?

-Evin görüntüsü hoşuma gitmedi.

-Şeyda canım biliyorsun kurtuluşum orada gitmek zorundayım.

Şeyda çaresiz Faruk’a

-Evet kendince haklısın gidelim ama korkuyorum evin görüntüsü beni ürpertiyor.

-Mecburuz gitmeye.

-Birlikte yürümeye devam ettiler. Sonunda evin önüne gelebilmişlerdi. İçeriye girmek biraz zor görünüyordu evin önünden dere geçiyordu.

-Derenin önünde bir süre durdular.

Şeyda Faruk’a dönerek -Buradan geçmek zor olacak.

-O sırada Faruk hava karardığı için yaratığa dönüşmüştü. Faruk -Bana tutun uçarak geçeceğiz.

Şeyda Faruk’a tutunarak dereden geçtiler. Üçgen şeklindeki evin kapısı da üçgendi üçgen kapıyı açıp içeriye girdiler. Kapıyı açar açmaz yaratığı karşılarında görünce çok şaşırdılar.

Faruk’la Şeyda arkaya bir adım atıp kaçmak istedilerse de yaratık ikisinin de kolundan tutup odanın ortasına getirdi. Kapanan kapı tekrar açıldı. Yaratıktan bir tane daha içeriye girdi.

Faruk aynı anda iki yaratığı görünce olaya anlam veremedi. Ne yapacağını şaşırmıştı yaratık yan yana geldiklerinde tüm şaşkınlığı sona ermişti. Çünkü gerçek yaratıkla kopya yaratığı

(10)

birbirinden ayırt etmek zor değildi. Gerçek yaratık az önce kapıdan içeriye girendi. Faruk yüzüne yumruk attığı için gözündeki yeşillik daha koyuydu. Fakat diğer yaratıkta bu durum olmadığı için aslıyla kopyayı ayırt edebildi. Asıl yaratık Faruk’a çirkin sesiyle

-Seni buraya getirmek için çok uğraşmama rağmen elimden kaçmayı başarmıştın. Kendi ayağınla buralara gelmen beni mutlu etti. Faruk:

-Kendi ayağımla geldiğim doğru fakat seni mahvetmeye geldim. Çünkü düşmanı en iyi yok etme yeri kendi evidir. Yaratık Faruk’la dalga geçer şekilde kahkahalar attı. Kahkaha sesleri gür ve bir o kadar çirkin olduğu için Faruk’la Şeyda’nın kulaklarını kapatmalarına sebep oluyordu.

-Faruk beni mahvedemezsin biliyorsun. Diğer yarısına hükmetmek için işim kolay olacak.

Faruk:

-Bunu yapamayacaksın.

Faruk bir an rüyasını hatırladı. Gizli odaya ulaşmalıyım diye içinden geçirdi. Şeyda’yla birlikte gizli odaya birlikte gitmesi gerektiğini biliyordu. Şeyda’ya fısıltıyla

-Ben tamam diyince beni takip et.

Şeyda olur anlamında başını salladı. Yaratık düşüncelerini okuduğu için onları engellemek niyetindeydi. Faruk bunu bildiği için ne zaman hareket edeceği düşünmemek için gayret sarf ediyordu. Düşüncesi ile ani yapacağı hareketi arasında yaratığın dikkatinden kaçacak

paralelliği kurmaya çalışıyordu. Bir taraftan düşüncelerini yönlendirmeye çalışıyordu. Diğer taraftan da yaratığın hareketlerini takip ediyordu. Yaratığın davranışlarından düşüncelerini ne şekilde izlediğini onun için hiç de zor olmuyordu. Faruk beklediği anı yakalayıp yaratığın kaçacağını anlamadan hemen uçarak Şeyda’nın beline sarılarak rüyasında gördüğü gizli odaya girip kapıyı sihirli kilitle kilitledi. Sihirli kilit yaratığın içeriye girmesini engelliyordu,yaratık kopyasıyla birlikte gizli adanın kapısına yönelse de açamadı. Taş duvardan oluşan kapıyı kırmak mümkün değildi, biraz zorlasa da açamadı.daha fazla zorlasa saraya benzeyen evi yıkılacaktı. Kapının önünde sinirin den homurdanarak dolaşmaya başladı.

***************

Şeyda kapı kapanınca kendilerini karanlık odada buldular. Hiçbir yer görünmüyordu. Ellerini boşluğa uzattılar bir şey bulamadılar. Faruk sağa Şeyda ise sola ellerini uzatınca elleri duvara çarptı. Bulundukları yerin tünel olduğunu anladılar. Her yer karanlık olduğu için etrafı görmekte zorluk çekiyorlardı. Duvarlara dokunup destek alarak yürümeye devam ettiler.

Biraz daha ilerlemişlerdi ki Şeyda’nın ayağı yabancı cisme takılıp yere düştü. Şeyda yere düştüğünde eline kemiğe benzer cisimler çarptı. Şeyda’nın yere düştüğünü gören Faruk Şeyda’yı düştüğü yerden kaldırmak için eğildi. Kaldırırken onunda eline kemiğe benzer cisimler takıldı.

-Bu nedir? Kemiğe benziyor.

Faruk ölmüş insan kemikleri olduğunu anlamıştı. Fakat Şeyda o kadar telaşlıydı ki aynı soruyu tekrarladı. Faruk:

-Sakin ola duvardan tutunarak düştüğün yerden kalkmaya çalış.

Duvara tutunarak düştüğü yerden kalktı. Birlikte karanlıkt yürümeye devam ettiler. İlerledikçe kemiklere kemik kırıklarına çarpıyorlardı. Şeyda sonunda dayanamayıp Faruk’a

-Nedir bunlar yürüdükçe ayaklarımıza çarpıyorlar. Faruk:

-Endişelenmeni istemiyorum taşlardır ayaklarımıza çarpan Şeyda Faruk’un açıklamasından ikna olmuşa benziyordu ki susmayı tercih etti. Bir süre daha karanlık tünelde yürüdüler.

Yolun sonunda büyük ve yeşil ışıkla kaplanmış odaya ulaştılar. Yeşil ışığın geldiği taş levhaya doğru ilerlediler.

-Şeyda inanamıyorum.

(11)

-Neye inanamıyorsun? Karanlık oda işte rutubetli yer bunun neyine inanamıyorsun?

-Bunları rüyamda gördüğüme inanamıyorum yaratık beni daha önce buraya getirmesine rağmen bu odanın varlığından bana bahsetmedi. Rüyamda bu odanın varlığını görmüş olmasaydım burayı bulamazdım. Şeyda

-Tanrı sana yardım ediyor.

-Haklısın galiba

-Şimdi ne yapacaksın gizli odayı bulduk.

-Gördüğün yeşil ışığın kapağını açıp elmayı alınca insan olacağım ve kurtulacağım. Şeyda -Ne duruyorsun o halde alsana buradan biran önce çıkalım.

Faruk’un kalbi yerinden fırlayacak gibi çarpıyordu alırsa tahmin ettiği gibi kurtulacak mıydı?

Çünkü rüyasında olacakların devamını görememişti. Şeyda’nın heyecan konusunda Faruk’tan bir farkı yoktu. Faruk’un yeşil ışık saçan elmayı taş uzun ve desenli taşın üzerinden almakta tereddüt ettiğini görünce:

-Neler oluyor neden almıyorsun?

-Rüyamda elmayı alırsam ne yapmam gerektiğini göremedim.

İkisi de kendilerine yaklaşan ayak seslerini duyunca arkalarını dönüp baktıklarında geldikleri tünelde çarptıkları kemiklerin birleşip çirkin yüzlü iskeletler haline dönüşüp kendilerine saldırmak için yaklaştıklarını gördüler. Şeyda’nın korkudan kalbi hızlı hızlı çarpıyor yürümek için kendisini güçsüz hissediyordu. Faruk’unda Şeyda’dan farkı yoktu. Faruk soğuk kanlı olmaya çalışarak Şeyda’yı kolundan tutarak arkasına geçmesini istedi. Şeyda’nın sanki aklı başından gitmişti. Şuursuzca Faruk’un istediğini yaptı. Faruk’sa ona saldıran iskeletlerle teker teker savaşmaya başladı. Savaşmaktan yorgun düşmüştü ki karşısına daha güçlü iskelet çıktı.

Bu iskelet bir anda Faruk’a dönüştü. Faruk bunun diğerleri gibi olmayacağını kendisine büyük sorun çıkaracağını iyi biliyordu. Yorulmasına rağmen kendisini zorlayıp kendisine doğru koşarak gelen Faruk’a saldırdı. Ona taktığı çelme ile yere düşmesine sebep oldu. Yere düşen Faruk’un kopyasının etkisiyle bulundukları oda sallandı. Faruk Şeyda’ya bu yerden

kalkıncaya kadar parlayan elmayı alıp buradan çıkmalıyız Şeyda elmayı almak için yönelince Faruk:

-Hayır sen alma insan olabilmem için benim almam gerekiyor.

Faruk’un uyarısıyla kırmızı elmadan uzak durdu. Faruk kırmızı elmaya yöneldi. Üzerinde etrafa ışık yayan küreyi kaldırmak için elini uzatırken yerde yatan Faruk’un kopyası yattığı yerden kalkıp Faruk’a saldırdı. Birlikte yere düştüler. Faruk’un kopyası Faruk’un üzerine çıkıp boğazına sarıldı. Faruk’un öleceğini düşünen Şeyda hızlı hamle yaparak kırmızı elmayı bulunduğu yerden aldı. Tam bu esnada bulundukları oda yıkılmaya başladı. Yer ikiye ayrıldı.

Büyük sarsıntılar oldu. Faruk’un üzerindeki Faruk’un kopyası olan iskelet yere düşen taşlara bakınca dikkati dağılan iskeleti Faruk tekmeyle yerde ayrılan çatlağa itip yerin dibine

düşmesini sağladı. Faruk yerden kalkıp Şeyda’yla birlikte yıkılan duvardan dışarıya çıktılar.

****************

Yaratık gizli odayı açmak istemesine rağmen açamadı. Faruk içeriden kilitlediği için dışarıdan açılmıyordu. Çok uğraşmasına rağmen açamadı. Tekmeyle açmaya çalıştı. Fakat onda da başarılı olamadı. Homurdanarak evin bodrum katına inip omzunda taşıdığı büyük ağaç parçasıyla birlikte odaya girdi. Omzundaki büyük ağacı yere bıraktı. Yorulmuşa benziyordu.

Kopyası ise onu izliyordu. Kopyasına yanına gelmesi için işaret etti. Kopya söylenene boyun eğerek yaratığın yanına geldi. Çirkin ses tonuyla:

-Şurada gördüğün gizli odaya girmemiz gerekiyor. Bu ağacı kucağımıza alıp kapıya vurarak açacağız. Kopyası:

-Kendi kopyanı yaptığın gibi kapıyı özel güçler kullanarak açmayı neden denemiyorsun?

yapmalıyız.

Kopyası yaratıkla birlikte büyük ağaç kütüğünü kucağına aldı. Aynı anda gizli odanın kapısına ağaçla vurdular. Fakat kapıyı açamadılar. Yılmadılar yirmi defa denediler. Yine de

(12)

açamadılar yaratıkla kopyası yorgunluktan tuttukları ağacı yere bırakmak zorunda kaldılar.

Yaratık sinirinden kudurmuş durumdaydı. Odanın ortasında dolaşarak kendisini sakinleştirmeye çalışıyordu. Uğraşsa da sonuç veremiyordu. Aklına evine gelip odada öldürdüğü insanların iskeletleri aklına geldi. Oda da bulunan demirden yapılmış dolaptan çıkardığı küçük şişedeki yeşil sıvıyı alıp kapağını açıp avucuna döktü. Sol eline döktüğü yeşil sıvıyı ağzına yaklaştırarak odanın duvarlarına doğru üfledi. Üfleyince yeşil sıvı toza dönüştü.

Duvarlara savruldu kopyası yaratığın çirkin ses tonuyla yaratığa:

-Bunu neden yaptın?

-Bu odaya öldürüp attığım insan iskeletlerini canlandırıp Faruk’un üzerine saldırtmak için yaptım Onlar canlanınca Faruk’u öldüreceklerdir. Kopya:

-Faruk’un öldürüleceğine inanıyorsan kapıyı kırıp içeriye girmemize gerek yok.

Yaratık sustu.

-Neden sustun bilmediğim bir şey mi var?

-Evet o benim gibi yarı insan yarı yaratık kurtulma şansı var. İnsan olsaydı kurtuluşu olmayacaktı. Yaratık yerinde duramıyordu. Biraz düşündükten sonra aklına yeni fikir geldi.

Kopyasına:

-Beni takip et yeni yöntem buldum.

-Nedir yöntemin

-Fazla soru sormada beni takip et.

Birlikte mağaraya benzeyen evlerinden dışarıya çıktılar. Büyük kayaların olduğu yere doğru yürüdüler. Yaratık gözüne kestirdiği en büyük kayaya doğru yürüdü. Büyük kaya parçasının yanına geldiğinde kopyasına:

-Gördüğün kayayı yerinden sökmeliyiz.

-Sökmek mi söküp te ne yapacağız?

-Ağaçla açamadığımız kapıyı kaya ile açacağız.

Yaratık kopyası ile birlikte kayayı yerinden söküp eve götürdüler. Kapıdan içeriye aldılar.

Gizli odaya aşılan kapının bulunduğu odaya getirip odanın ortasına bıraktılar. Sonra da gizli odanın kapısının önüne doğru sürüklediler. Kayanın arkasına geçip tüm güçleriyle gizli odanın kapısına doğru ittirdiler. Gizli odanın kapısı kaya parçalarından kaplandığı için kapı kırılarak açıldı. Kayayı kapının önünden uzaklaştırdılar. Yaratık önde kopyası arkasından tünele doğru yürürlerken ev in tavanı yıkılmaya başladı. Tavan duvarlar yıkılıyordu. İkisi de tünelde yıkılan taşların altında kaldılar.

*******************

Faruk’la Şeyda yıkılan evden hızlı adımlarla uzaklaştılar. Boyları kadar yeşil otların arasına girdiler. Daha önce görmedikleri otların arasında koştular. Fakat koştukça daha fazla otların içinde koşuyorlar sonu gelmiyordu. Bir süre sonra ikisi de yoruldular, dinlemek için durdular.

Faruk:

-Buranın çıkışı nerede koştukça otlardan kurtulamıyoruz. Şeyda:

-Buraya gelince bu otlar yoktu. Şimdi neden var? Faruk:

-Haklısın telaştan bu soru aklıma gelmedi. Neden böyle oldu? Şeyda:

-Ne yapacağız şimdi?

Şeyda’nın kucağındaki kırmızı elmanın üzerinde yazı belirdi. Elma’nın üzerinde bu otların sizi ve elmayı korumak için oluşturduğu yazıyordu. Bir süre sonra bu durumun değişeceği yazıyordu. Faruk:

-Şeyda elmaya iyi bak bizi koruyacaktır. Şeyda:

-İyi bakıyorum canım.

Biraz dinlenip yollarına devam ettiler. İlerledikçe boylarından iki santimetre uzun yeşil büyük yapraklı otların azaldığını fark ettiler Elma’nın üzerinde yazan uyarılar sanki

gerçekleşiyordu. Otlar yok olunca adımlarını yavaşlattılar. Sonra olanları merak ettikleri için durup geldikleri yola baktılar. Şeyda:

Referanslar

Benzer Belgeler

Bunun içindir ki, tüm ar­ kadaşlarının hapsi boylamış olmalarına rağmen kendisinin hiç hapse atılmamış olması onun için nerede ise bir nevi aşağılık kompleksi

Kapatı­ lan TSİP Yönetim Kurulu ve Ya­ zarlar Sendikası üyesi olan eski DP Milletvekili Samet Ağaoğlu’nun oğlu Tektaş Ağaoğlu, kendisini karşılamak

— önce şunu belirtmek isterim ki bu vakıf ile sadece Türk çocuklarının eğitimi hedef alınmamıştır, bunlara ilaveten bu vakıf, Batıdaki bazı çok yük­ sek

Beni bugüne dek, polise karşı, hü­ kümetlere karşı, öteki sınıflara karşı, benim sı­ nıfımdan olup da bana karşı olanlara karşı, be­ ni hep halk destekledi..

Böyle fevkalâde -musiki âlemlerinde insan çalman şey­ lere yalnız kulakla doyamıyor, sazlarından gönüllere güzellik iksirleri akıtan san’atkârların

Serada köklenmeye alınan çelikler ortamdan söküldükten sonra yeterince köklenme elde edilemediğinden köklenme oranları dışındaki diğer parametreler (canlılık oranı,

Tunca her kış öyle taşmaktadır I ve harap olmuş o kadar çok anıt vardır ki, fakir bir belediyenin geliri ile bunları büsbütün mah­ volmaktan kurtarmak

Afife Jale hakkında.kovusturma başlattı.(Ölümü: IstanbulBata/köy Ruh ve Siniı#fS§üaık)arı ttastahanesi’nde, 24 Em m üz 1941} 24 TEMMUZ Sahneye çıkan ilk