• Sonuç bulunamadı

Taşıyıcı Sistemler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Taşıyıcı Sistemler "

Copied!
11
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

FABAD Farın, Bil. Der, 8, 250 - 260, 1983

F ABAD J. Phann. Sci.. 8, 250 • 260, 1983

Nanopartiküller : Katı Kolloidal İlaç

Taşıyıcı Sistemler

özet : Bu yazıda kolloidal ilaç taşıyıcı sistemler olan nanoparti- küllerin özellikleri, hazırlamada kullanılan maddeler, hazırlama yön- temleri ve uygulanışları ile ilgili çalışmalar derlenmiştir. Hazırlama

yöntemleri; misel polimerizasyonu, sulu ortamda polimerizasyon, koaservasyon ve katı kolloidal maddeler üzerine adsorpsiyon şeklinde sıralanmıştır. Tıptaki uygulanışları da kanser tedavisi ile ilgili çalış­

malar, diagnostik olarak uygulanışları, yardımcı etkileri, karaciğer

parazitlerine karşı kullanılışları ve oral insülin preparatı halinde kul-

lanılışları olmak üzere beş grup altında toplanmıştır.

NANOPARTICLES : SOLID COLLOIDAL DRUG CARRIERS

Sumınary : Properties, materials and methods used in prepara- tion, and applications of nanoparticles which are solid colloidal drug carriers were reviewed. Preparation procedures are classified as misel polimerization, polimerization in the aqueous medium, coaservation and adsorption on the solid colloidal materials. Medicinal applications were also grouped in five headings : research in cancer therapy, appli- cations as diagnostics, adjuvant effects, applications as flukic!des and

usage as oral insulin preparations. ~

GİRİŞ

Son zamanlarda kolloidal ilaç

taşıyıcı sistemler üzerindeki çalış­

malar yoğunlaşmıştır. Nanopartikül- ler ilaç veya etken maddeler için nanometre boyutundaki ilaç taşıyı-

cılarıdır. Mikrokapsüller (1), mik- roküreler (2), lip0zomlar (3), ve nanopartiküller (4) gibi kolloidal ilaç taşıyıcı sistemler arasında na- nopartikilller bazı üstünlükler ta-

şıdıklarından daha fazla ilgi topla-

(*) H.ü. Eczacılık Fakültesi, Farrnasötik Teknoloji Anabilim Dalı,

Hacettepe - Ankara.

250

(2)

maktadırlar. önceleri nanokapsül- ler (5) olarak da· adlandırılan bu partiküller kapsül benzeri bir ka- bukla sarılı olmadıklarından bu

adlandıİ'ma uygun görülmemiştir (4).

İdeal bir kolloidal ilaç bırak­

ma sisteminin (6) tuttuğu ilacı is- tenen etki yerine götürmesi ve uy- gun bir hızla salıvermesi istenir.

Bu arada taşıyıcının kendisi toksik

olmamalı, dokularda parçalanabil- meli ve birikmemelidir. Ayrıca far- masötik yönden dayamklı ve kolay uygulanabilir olmalı, parenteral yolla kullantlacaksa sterilizasyona

elverişli olmalıdır.

10 nm'den 1000 nm'ye kadar

değişen büyüklüklerde olan (7) bu nanopartiküller, küçük boyutları

nedeniyle suda hemen dağılırlar ve mikrokapsüllerin aksine ince kanal-

enjektör iğnelerinden geçebilen, berrak, kolloidal dağılımlar oluş­

tururlar (8). Bu sistemlerin etkin-

liği ilgili olduklan hücreler tara-

fından alınma veya fagosite edilme yeteneklerine bağlıdır. Hücre içi en- zimler, özellikle lizozomal enzimler

asıl hedef olduklarından bu taşı­

yıcılar «lizozomotropik taşıyıcıları>

olarak da adlandırılmışlardır (9).

Kolloidal ilaç taşıyıcı sistemlerin

ilacı hedef bölgeye götürmesi a-

maçlanırken, ilacır;ı kontrollu olarak

salıverilmesi de gözönünde tutul-

malıdır. Amaç, istenmiyen toksik etkileri en aza indirmek üzere kul-

lanılan ilaç dozunun azaltılması,

bu arada kontrollu bir salıverilme

ile etki süresinin de uzatılmasıdır.

Metil,

etil

ve bütilsiyanoakrilatlar- la ilaç salıverilme süresinin siya- noakrilat konsantrasyonu arttıkça uzadığı gösterilmiştir (lOJ. Partikül büyüklükleri ayarlanarak da kont- rollu salıverilme sağlanabilir.

Nanopartiküllerin sıvı veya ya-

rısıvı sistemler olan li;pozomlar kar-

şısında farmasötik endüstri açısın­

dan başlıca üstünlükleri liyofilize tozlar halinde kullanılacakları za- man hazırlanmak üzeı;e·-saklanabil- meleri, stabil ve raf ömürlerinin u- zun olmalarıdır (4). Oysa lipozom-

ların raf ömürleri çok kısadır.

NANOPARTİKÜLLERİN HA- ZIRLANMASINDA KULLANILAN MADDELER

Literatürde yapay polimerik

yapıda nanopartiküllerle doğal

makromoleküllerden hazırlanmış

nanopartiküllere rastlanmaktadır.

Akrilatlar, oral dozaj şekillerinde

kaplama materyali olarak kullanıl­

makta olduklarından ve hızla par-

çalanmamaları nedeniyle uzun et- kili preparatlar hazırlama olana-

ğı verdiklerinden { 4, 11), nanopar- tikül hazırlamada pek çok kez kul-

lanılmışlardır (5, 12, 13).

Poliakrilamid nanopartikülle- rinde karşılaşılan başlıca sorun, ü- rün tamamlandıktan sonra kalabi- lecek artık monomerlerin toksisite tehlikesidir (14). Polialkilsiyanoak- rilat nanopartiküllerinin ise alkil zincir uzunluğuna bağlı olarak bel- li hızda parçalandıkları gösteril-

miştir. Partiküller karbon zincirinin

(3)

hidroliz olmasıyla formaldehit ve bir alkilsiyanoakrilata parçalanırlar.

Metil ve etil zincirleri daha uzua butil zencirlerinden daha hızlı par-

çalanırlar (15). İlaçsız polialkilsi- yanoakrilat nanopartiküllerinin tolt- sisitesi kültür hücreleri ve hayvan- lar üzerinde araştırıldığı zaman a- kut toksisiteye rastlanmamıştır (16).

Aynı partiküller bir başka çalış­

mada doksorubisin adlı antikanser ilaçla yüklüyken toksisiteleri yö-

nünden araştırılmış ve ilacın yan etkileriyle toksisitesinde bir azalma

bulunmuştur ll 7). Bu taşıyıcıların

kendilerinin toksik olmamaları ve antikanser bir ilacın yan etkilerin- de azalmaya neden olmaları kan- ser tedavisi için umut vericidir.

Polimetilsiyanoakrilat nanopartikül- lerinin tarayan elektron mikrosko- bu [scanning electron microscopy) görüntüleri Şekil l'de görülmek•

tedir (15).

Şekil ı. Polialkilsiyanoakrilat Nanopartiküllerinin Tarayan Elektron Mik- roskobundaki Görünümü (Kay. 15)

Doğal makromoleküllerden ha·

zırlanmı.ş nanopartiküller de biyo- lojik ortamda parçalanabilir (biyo- degredabl) oluşları ve toksik olma-

maları nedeniyle önem taşımakta­

dırlar. Jelatin ve albumin gibi do-

ğal makromoleküllerin vücutta hız­

la parçalanma avantajlarının ya-

nında istenmiyen reaksiyonlar oluş­

turma olasılıkları vardır. Ancak gü- nümüze değin deney hayvanların­

da tek veya tekrarlanan dozlarda

(4)

istenmiyen reaksiyonlar görülme-

miştir (8).

HAZIRLAMA YÖNTEMLERİ

Nanopartiküller, misel polime- rizasyonu, sulu ortamda polimeri- zasyon, koaservasyon ve katı kol- loidal maddeler üzerine etken mad- denin adsorpsiyonu yöntemleri ile

hazırlanabilir.

Misel Pollınerizasyonu Yöntemi Bu, Birrenbach ve Speiser (5)

tarafından verilen bir yöntemdir.

Bu yöntemde bir ilacı veya anti- jeni nanopartikül haline getirmek için akrilamid gibi suda çözünen ve sekonder çözünürlüğü olan bir monomer gereklidir. Dış faz olarak bir hidrokarbon, genellikle n -hek- zan kullanılır. Yöntem önce mise- lizasyon aşamasıyla (18) başlar. Da- ha sonra polimerizasyon, en sonda da saflaştırma ve ayırma gelir. Su- da çözünen polimerize edilecek mo- nomerler ve kaplanacak maddeler suda çözündürülür. Bu çözelti yü- zey aktif maddeler yardımıyla ka-

rışmadığı hidrofobik fa:zda dağıtı­

lır. Böylece hidrofobik dıs faz içer- sinde dağılmış halde; ilaç, polime- rize olacak monomer ve bulunabi- lecek diğer yardımcı maddeleri içe- ren çok küçücük miseller elde edi- lir. Bu şekilde polimerizasyon için küçük reaksiyon bölgeleri oluşturu­

lur. İlacın stabilitesine göre polime- rizasyon yöntemi seçilir (5). Poli- merizasyon başlatıcısı olarak x -Işı­

nı, y -ışını veya IR gibi bir ener- ji gereklidir. Sonuçta katı tanecik-

li bir kolloidal sistem elde edilir.

Bu katı nanopartikül sistemi sıvı

kristal özellikteki misel, mikroemül- siyon ve lipozomlardan farklıdır.

Bu yöntemle x -ısını (19) ve y -ışı­

(14) kullanılarak polialkilsiya- noakrilat adjuvanlarıyla (yardımcı­

larıyla) inaktive influenza virus aşı­

ları hazırlanmış ve aşılarda yönte- me bağlı bir aktivite kaybı olma-

mış aksine koruyucu etki artmıştır.

Antijenlerin (5, 14, 19) ve indikatör moleküllerin (20) nanopartikülleri bu yöntemle hazırlanmıştır. Poli- merizasyondan sonra partiküller santrifüj veya ültrafiltrasyonla ay-

rılmaktadırlar (5).

Partikül çapı 80 -100 nm civa-

rında olup, yöntem koşullarına gö- re değişir ve küresel bir şekil gös- terir ( 5, 20).

Sulu Ortamda Polfmerizasyon Misel polimerizasyonu yöntemi fazla miktarda hidrokarbon ve yü- zey aktif madde gerektirdiğinden

ekonomik değildir. Kreuter ve ark.

( 12, 13, 14) tarafından geliştirilen

bu yöntemle influenza virüsü na- nopartikülleri hazırlanmıştır. Sulu influenza virüs süspansiyonunda monomerik metilmetakrilat çözün-

dürülmüştür. Belli miktar mono- mer virüs tarafından adsorbe edil-

miştir. Daha sonra y -ışını ile mo- nomerler poli.merize edilmiştir.

y -ışınlarının inaktive antijenleri tahrip etmediği in vitro veya in vivo deneylerle gösterilmiştir (14).

Oluşan partiküller 100 -200 nm bü- yüklüktedirler.

(5)

Bu yöntemle elde edilen aşı­

larla daha düşük antijen konsant•

rasyonlarında çok daha iyi sonuç- lar alınmış, ayrıca doku üzerinde de sıvı .aşıdan farklı bir etki gö•

rülmemiştir (11). Koaservasyon

Biyolojik ortamda parçalanabi- len, toksik olmayan ve farmasötik yönden kabul edilebilir bir ilaç ta-

şıyıcı sistem olarak doğal makro- moleküllerden hazırlanmış nano- partiküller öne sürülmüştür (6, 8). Proteinler ve sellülozlar gibi doğal

makromoleküllerden nanopartikül

hazırlamak için, mikrokapsül ha-

zırlamada kullanılan koaservasyon yönteminden yararlanılmıştır. Bu yöntemle nanopartlkül hazırlanabil­

mesi için; etken madde, taşıyıcı nıakromolekül ve desolvasyon ajanı

olar.ak kullanılan maddelerin koa- servasyon için uygun oranları bir üçgen faz diyagramından yararla-

nılarak bulunur. Jelatinin taşıyıcı,

sodyum sülfatın desolvasyon ajanı

olarak seçildiği bir jelatin-su-sod- yum sülfat sistemi için tipik bir üçgen diyagram Şekil 2'de de gö- rülmektedir. Burada önce makro- molekülün çözeltisi hazırlanır, son- ra etken madde ona katılır. Jela- tin çözeltisine alkol veya sodyum sülfat gibi çözünürlüğü azaltan bir madde eklenirse koaservat bölgesi, iki faz bölgesi ve flokülat bölgesi olmak. 'i,izere üç bölge elde edilir (21). Seyreltik çözelti halinde açık

olan jelatin moleküllerinin koaser- vasyon başlamadan önce toparlan-

ması olayı (rolling up) görülür.

Su

Şekil 2. Jelati.n • Su - Sodyum Sül- fat Üçgen Diyagraıru (z

Noktası Nanopartikül o-

luşturmak İçin Uygun Bir

Bileşimi Vermektedir

Desolvasyon durumu bulanıklık öl- çümleri ile kontrol edilerek, koaser- vasyon bölgesinin hemen dışında

koaservasyona son verilir {z nokta-

sı) (8). Elde edilen kolloidal bü- yüklükteki partiküller daha sonra formaldehit, glutaraldehit gibi al- dehitlerle sertleştirilir, izole edilir ve saklanmak üzere dondurarak ku- rutulur. Maksimum verim için sert-

leştirilecek sistemin koaservat böl- gesinin hemen dışında olması iste- nir. Bu durum, desolvasyon ajanı yavaş yavaş eklenerek ilk koaser- vasyon belirtileri görülene değin jelatin desolvate edilip, daha son- ra etanol veya isopropanol gibi bir maddeyle resolvate edilerek sağla­

nır. Sertleştirme işleminde sistemin iyi karıştırılması şarttır. Bu labo- ratuvar homojenizatörüyle sağlanır.

Ayrıca sertleştirme reaksiyonunun

hızı bakımından da pH önemlidir.

Düşük pH da yavaş giden reaksi- yon yüksek pH da hızlı ilerler (4).

(6)

Etken madde sudaki çözünürlüğüne

göre işlemin değişik basamakların­

da sisteme katılır. Suda çözünmeyen etken maddeler iı;;in çözündürücü olarak yüzey aktif maddeler kul-

lanılır. Aynı zamanda son ürünün sudaki dağılmasını kolaylqştırmak

için de yüzey aktif maddeler kul-

lanılır (8). Saflaştırma işleminde düşük molekül ağırlıklı maddelerin

uzaklaştırılması gerekir. Kolloidal sistemlerin saflaştırılmasında diya- liz ve ültrafiltrasyonun partikül ag- regasyonuna neden olduğu, Sefa- del{S GSO gibi bir jel kullanılarak

jel filtrasyonu ile saflaştırmanın

ise uygun olduğu bildirilmiştir. Se- çici filtrasYon da kullanılabilir.

Etken Madl\elerin Katı Kolloidal Maddelere Adsorpsiyonu

Bu yöntemde etken maddenin

karıştırmayla polialkilsiyanoakrilat nanopartiküllerine adsorpsiyonu sağ­

lanır. Yüksek adsorpsiyon kapasi- tesi nedeniyle seçilen aktinomisin D bu yönteme göre polimetilsiyano- akrilat nanopartikülleri üzerine ad- sorbe ettirilerek antitümoral etkisi

araştırılmıştır (22). Daktinomisin, vinblastin (23) ve 5 - florourasil (24) gibi sitotoksik ilaçlar da polialkil- siyanoalrrilat ve polimetilmetakri- lat nanopartikülleri üzerine ad- sorpsiyonla tutturulmuş ve araştı­

rılmışlardır.

NANOPARTİKÜLLERİN UY- GULANMA ALANLARI

Nanopartiküller öncelikle tıp alanındaki kullanımları üzerinde

çalışılan sistemlerdir. Ancak tıp

dışında da bazı uygulama alanla-

rı düşünttlmektedir.

TIP ALANINDAKİ UYGULA- MALAR

Kanser Tedavisi İle İlgili Ça-

lışmalar

Günümüzde kanser kemotera- pisinde kullanılan ve toksik etkile~

ri fazla olan sitostatik ilaçların

kanserli dokulara yüksek dozda gön- derilebilmeleri, ancak çevredeki has- ta olmayan dokular üzerinde yan etki yapmamaları amaçlanmakta-

dır. Nanopartiküller retiküloendo- telial sistem tarafından özgül ola- rak alınırlar. Bu nedenle ilaçlann

karaciğere iletilmesinde nanoparti- küllerden yararlanılabilir. Couvreur ve ark. tarafından daktinomisin, vinblastin ve metotreksat ile yük-

lenmiş polialkilsiyanoakrilat nano- partikülleri ile hayvanlar üzerinde

yapılan çalışmalarda, ilaçların bazı

organlara serbest ilaca göre daha fazla bırakıldıklan gösterilmiştir (15, 23). Mitomisin taşıyan jelatin na~

noküreleri ile karaciğer, dalak ve

akciğerlerde uzun süreli ve denge- li salıveren bir birikim sağlanmış­

tır (25). Sıçanlarda yumuşak doku

sarkoması üzerinde aktinomisin D yüklü polimetilsiyanoakrilat na- nopartiküllerinin serbest ilaca o- ranla daha yüksek inhibitör etki gösterdikleri bulunmuştur (22). Bu arada sıçanlarda mortalitenin art-

ması bazı organlarda aşın birikme- ye bağlanmıştır (23). Oysa ilaçsız

nanopartiküllerle böyle bir etki gö-

rülmemiştir (16).

(7)

Yine, sitotoksik bir ilaç olan 5 - florourasil adsorbe ettirilerek

hazırlanmış polimetilmetakrilatla-

rın (24) dokudaki dağılımları ve et- kinlikleri incelenmiş (26), Crocker

sarkomasında etkinliğin arttığı, tü- mörle birlikte bazı organlarda bi- rikme olduğu bildirilmiştir. Bu ne- denle etkinliğe paralel olarak tok- sisite de artmıştır.

Diagnostik Olarak Uygulanışları

Kanser tedavisine yönelik ça-

lışmalardan sonra diğer bir uygula·

ma diagnostik amaçlı çalışmalardır.

Nükleer tıpta radyoizotopların taşı­

yıcısı olarak kolloidal sistemlerin

kullanılması yaygınlaşmaktadır.

99mTc ile işaretlenmiş jelatin nano- partiküllerinin in vivo dağılımı in-

celenmiş ve sıçanların karaciğerin­

de 15 dakikada biriktiği görülmüş­

tür. Organlar arasında aktivite kar-

şılaştırması yapılarak karaciğerdeki

birikmenin yalnız karaciğerin küt- lesinin büyüklüğüne bağlı olmayıp aynı zamanda seçici bir yığılmanın varolduğu bildirilmiştir (27).

ı4c ile işaretli polimetilmetak- rilat nanopartiküllerinin de karaci-

ğer, dalak ve kemik iliğinde birik-

tiği gösterilmiştir. !ntramüsküler injeksiyondan 70 gün sonra bile ilaç injeksiyon yerinde kalmıştır (28).

Nanopartiküllerin hücre

alınmasının incelenmesinde yum floressein kullanılmıştır

içine sod-

(21).

Sodyum floresseinin nanokapsüllen- mesiyle kültür fibroblastları tarafın­

dan alınmasının arttığı ve lizozom-

256

lara gidip orada biriktiği görül-

müştür. Lizozomlar normalde flo- resseinin kendi başına gidip birike-

mediği hücre kısmıdır (29).

Adjuvan (Yardımcı) Etkileri Nanopartiküllerin yardımcı o- larak kullanılmalarıyla ilgili ça-

ılşmalar da çoktur. Genellikle aşı

ve enzimlerin nanopartikülleri ha-

zırlanır. !yi bir yardımcının etken maddeyi uygulandığı yerden çevre dokulara yavaş yavaş salıvermesi,

serumda yüksek ve uzun süreli bir antikor oluşturması istenir. Ayrıca

iyi bir yardımcı sayesinde injek- siyon dozu ve sayısı da azaltılabi­

lir. Günümüzde aşılar için yaygın

olarak kullanılan adjuvanlar, S/Y

emülsiyonları ve mineral alumin- yum bileşikleridir (13).

İnsan immünogamaglobulini ve tetanoz toksoidi nanopartikülleri,

yardımcı etki yönünden bugüne de-

ğin yardımcı olarak kullanılmakta

olan aluminyum hidroksit ve alu-

miİıyum fosfata göre daha uygun

bulunmuştur (5). Ayrıca bu çalış­

mada aluminyum fosfata adsorbe ettirilerek kullanılan tetanoz tok- soifü ile gözlenen irritasyonun da

görülmediği bildirilmiştir.

Aynı şekilde influenza aşısı­

nın model antijen olarak kullanıldı­

ğı polialkilakrilik nanopartiküllerin adjuvan etkilerinin sıvı aşıya ve aluminyum hidroksite göre önem- li ölçüde daha iyi olduğu bulun-

muştur (ll, 13). En iyi adjuvan et- kilerin 100 -200 nm çapındaki na- nopartiküllerle görüldüğü, 500 nm'-

(8)

nin üzerindeki nanopartlküllerle adjuvan etkinin çok azaldı~ı bil-

dirilmiştir (30).

Hayvanların Karaciğer Parazit- lerine Karşı Kullanılan İlaçların (Flukisi~lerin) Nanopartikül Halin- de Uygulanışları

Büyükbaş hayvanların karaci-

ğerine yerleşerek ölüme veya üret- kenlik azalmasına neden olan kurt-

ların yok edilmesi için de nanopar- tiküller kullanılmaktadır. Halen

kullanılmakta olan ilaçların kara-

ciğer parazitine etkili oldukları doz ile canlıya toksik oldukları doz ara-

lığı çok dardır, yani terapötik in- deksleri çok düşüktür. Flukisidin nanopartikül halinde karaciğerde

birikmesinden yararlanılarak daha yüksek dozda ve daha güvenilir şe­

kilde ilaç verilebileceği düşünülmüş­

tür. Halojenlenmiş nitratlı fenol türevi olan nitroksinil adlı fluki•

side benzer yapıda olan ve çöZil- nürlükleri çok sınırlı olan F93 ve

Fl06'nın nanopartiküileri hazırlana­

rak çözünürlükleri artırılmıştır. sı­

çanlar üzerinde yapılan deneylerde F 106 ile toksik reaksiyon görül- meksizin kontrol örneklerinde kul-

lanılan dozun iki katına çıkılmış­

tır. Sonuçta nanopartikül içinde ve- rilerek etken maddenin etkisinin

b!:>zulmadığı, üstelik dozun toksik etki göstermeksizin iki katına çı­

karılabileceği gösterilmiştir (31).

Oralı İnsülin Preparatı

İnsülin gibi yalnız injektabl o- larak verilebilen hormonların na-

nopartiküller halinde oral yolla ve- rilebilmesi mümkün olabilir. Fare- ler üzerinde yapılan bir çalışmada

oral olarak uygulanan insülin na- nopartikülleri ile injeksiyon şeklin ..

den daha yavaş fakat daha belirgi~

bir etki sağlanmıştır (32).

TIP DIŞI UYGULAMALAR

Çok küçük partikül büyüklüğü­

ne sahip olan ve suda berrak kolloi- dal bir dağılım oluşturan nanopar- tiküllerin, etken maddeyi kontrollu olarak salan sistemler olara~ dezen- fektan ve algisidlerin göl, su biri- kintisi ve su depolama tanklarına uygulanması düşüniilmüştür. Ayrı­

ca aynı amaçla hazırlanmış pesti- sit ve tarımsal gübre içeren na- nopartiküllerin tarlalara püskürtü- lerek, pestisit ve gübrelerin kont- rollu olara).{ salınabilecekleri ileri

sürülmüştür {8).

SONUÇ

Nanopartiküller; etken madde

taşıyabilen çok küçük katı taşıyıcı

sistemler olmaları, bu nedenle bazı

hedef bölgelere seçici olarak gön- derilebilmeleri1 raf ömürlerinin u- zun olması, ve biyodegredabl olma-

ları nedeniyle, özellikle tümörlere

karşı kullanılabilmek üzere umut veren sistemlerdir. Başlangıç aşa­

masında olan çok az toksisite çalış­

ması ile iyi sonuçlar alınmakla bir- likte bu konuda daha fazla çalış­

ma gerekmektedir.

(Geliş Tarihi : 20.10,1983)

257

(9)

KAYNAKLAR

1. Bakan, J.A., Anderson, J.L.,

«Microencapsulation», Lach-

man, L., Lieberman, H.A., and Kanig, J.C., (Ed'ler), The The- ory and Practice of Industrial

Pharınacy, Lea and Febiger, Philadelphia, 420 - 438, 1976.

'2. Scheffel, U., Rhodes, B.. Na- tarajan, T.K., and Wagner, N.H., «Albumin m~crospheres

for study of the reticuloendo- telial system», J. Noel. Med,, 13, 498 - 503, 1972.

3. Gregoriadis, G., «Liposomes as drug carriers», Pharm. Int. 4, 33 - 37, '1983.

4. Oppenheim, R.C., «Solid colloi- dal drug delivery systems Nanoparticles», Int. J. Pharm , 8, 217. 234, 1981.

5. Birrenbach, G., and Speiser, P.,

«Polimerized micelles and the- ir uses as adjuvants in immu- nology», J, Pharm. Sci., 65, 1763. 1766, 1976.

6. Oppenheim, R.C., «Nanopartic- les», Juliano, R.L.. (Ed), Drug delivery systems ; Charactcris·

tics and Biomedical Applica- tions, Oxford University press, New York, 1980.

7. Harmia, T., and Speiser. P.,

«Polyalkylcyanoacrylate nano- particles as drug carriers in the ophtalmology», 43 rd In- ternational congress of phar- maceutical sciences, Motreux, 1983.

258

8. Marty, J.J., Oppenheim, RC., and Speiser, P., «Nanopartic- les -a New Colloidal Drug De- livery System», Pharm. Acta Helv_, 53, 17 - 23, 1978.

9. Couvreur, P., Kante, B., Ro- land, M., Guiot, P., Baudinı

P., Speiser, P., «Polyal.kylcya- noacrylate nanocapsules as po- tential lysosomotropic drug carriers preparation, morp- hological and sorptive proper- ties», J. Pharın. Pharmacol., 31, 331. 332, 1979.

ıo. El - Samaligy, M.S.. and Roh- dewald, P., «Polyalkylcyano- acrylate nanoparticles, colloi- dal carrier of sustained release drug delivery system», 43 rd International congress of phar- maceutical sciences, Montreux, 1983.

11. Kreuter, J .. Mauler, R'., Grusch- kau, H., and Speiser, P., «The use of new polymethylmet.

hacrylate adjuvants for split influenza vaccines», Expl. Cell.

Biol., 44, 12 • 19, 1976.

12 Kreuter, J., Speiser. P., «In

vitro studies of Poly (methyl

methacrylate) adjuvants», J.

Pharm. Sci., 65, 1624 · 1627, 1976.

13. Kreuter, J., and Speiser, P.,

«New adjuvants on a polymet- hylmethacrylate base», Infect.

Imınunol., 13, 204 - 210, 1976.

14. Kreuter, J., and Zehnder, H.J.,

«.The use of soco - Irradiatio!l

(10)

for the production of vaccines», Radiat Eff., 35, 161 -166, 1978.

15. Couvreur, P., Kante, B., Ro- land, M., and Speiser, P., «Ad7 sorption of antineoplastic

: ı-cır;s to polyalkylcyanoacryla-

te nanoparticles and their re- lease in calf serum», J. Phann.

Sci .• 68, 1521 - '1524, 1979.

16. Kante, B., Couvreur, P., Du- bois - Krack, G., De Meester, C., Guiot, P., Roland, M .• Mer•

·ier, M, and Speiser, P., «To- xicity of polyalkylcyanoacryla- te nanoparticles I : Free nano- particles», J. Pharm. Sci., 71, 786 - 789, 1982.

17. Couvreur, P., Kante, B., Gris•

lain, L., Roland, M .• and Spei- ser, P., «Toxicity of polyalkylc- yanoacrylate Nanoparticles Il.

Doxorubicin Loaded N.ı­

noparticles», J. Phann. Sci., 71, 790 -792, 1982.

18. Elworthy, P.H., Florence, A.T., Macfarlene, C.B., Solubilizati- on by surf ace Active

Chapman and Hal!, 1968.

Agents, London,

19. Kreuter, J., and Liehl, E., «Pro- duction ınduced by inactiva- ted influenza virus vaccines with polymethylmethacrylate adjuvants», Med. Microbiol.

Immunol,, 165, 111 -117, 1978.

20. Couvreur, P_, Tulkens, P,, Rou- land, M., Trouet, A,, and Spei•

ser, P., «Nanocapsules : A new type of Iysosomotropic carrier», FEBS lett,, 84, 323 - 326, 1977.

21. Kreuter, J., «Nanoparticles and nanocapsules - New dosage forms in the nanometer size range»., Phann Acta Helv., 53, 33 -39, 1978.

22. Brasseur, F,, Couvreur, P., Kante. B., Deckers - Passau, L., Roland, M., Deckers, C., and Speiser, P., «Actinomycin D adsorbed on polymethylcya- noacrylate nanoparticles : Inc- reased ·efficiency against an experimental tumor», Eur. J.

Cancer, 16, 1441, 1980.

23. Couvreur, P., Kante, B,, Lena- crts, V,, Scailteur, V., Roland, M., and Speiser, p., «Tissul'.!

distribution of antitumor drugs associated with polyalkylcya-

~oacrylate nanoparticles», J.

Pharın. Sci., 69, 199 -202, 1980.

24. Yalabık-Kaş., H.S., Kreuter, J.,

Hıncal, A.A., anct · Speiser, P.,

«The adsorption of 5 -fluorou- racil from aquous solutions of methylmethacrylate nanopar- ticles», 3eme Congres Interna- tional de Technologie Phar- maceutique, vol. 1, 246 - 251, 1983.

25. Yoshioka, T., Hashida, M., Mu-·

ranishi, S., and Sezaki, H.,

«Specific delivery of mitomy- cin C to the liver, spleen, <>.nd lung : Nano and microspheri- cal carrier of gelatin», Int. J, Pharm., 8, 131 -141, 1981.

26. Kreuter, J., Hartman, H.R.1

Yalabık-Kaş, H.S., and Hıncal,

A.A., «Efficacy and tissue dist-

259

(11)

ributiOh of 5 - fluorouracil bound to polybutilcyanoacryla- te nanoparticles and emulsifled in microemulsions», 3eme Congres International de Tech- nologie Pharmaceutique, vol.

1, 252 -258, 1983.

27. Oppenheim, R.C .• Marty, J.J., and Stewart, N.F., «The label- ling of gelatin nanoparticles wÜ.h 99mTechnetium and their in vivo distribution arter int- ravenous injection», Austr. J.

Pharm. Sci., 7, 113 -1'17, 1978.

28. Kreuter, J.. Tauber,

u..

and

Volker, I., «Distribution and elimination of poly (methyl-2-

14c -methacrylate) nanopartic- le radioactivity after injection . in rats and mice», J. Phann.

Sci., 68, 1443 -1447, 1979.

29. De Duve, C., De Barsy, Th., Poole, B .• Trouet. A .• Tulkens,

260

P., and Van Hoof, F .• •Lyso- somotropic agents», Biochem.

Phannacol. 23, 2495 - 2531, 1974.

30. Kreuter, J., ana Haenzel, I.,

«Mode of action of immuno- logical adjuvants : Some phy- sicochemical factors influen- cing the effectivity of polyacry- lic adjuvants.», Infect. Iınınu­

nol., 19, 667 -675, 1978.

31. Boag, C.C .. Oppenheim, R.C ..

Montaque, P., and .Birchall, G.,

«The manufacture and in vivo testing of nanoparticles con- taining flukicides», Ass. J.

Phann. Sci., (Baskıda, 1980).

32. Oppenheim, R.C .• stewart, N.F., Gordon, L., and Patel, H.M.,

«The production and evaluati- on of orally administered in- sulin nanoparticles», Drug.

Dev. lnd. Pharm. 8, 531 -546, 1982.

Referanslar

Benzer Belgeler

Haçların oral veya parenteral uygulanması sonucu sistemik konsantrasyonları müköz membranlardaki konsantrasyona göre çok daha fazla olup, sonuç olarak lokal

sağlanması sayılabilir. Bu üstünlükler şu anda sınırlı sayıda ilaç için söz konusu olup, oral ve gingival mu- kozaya uygulanan ticari preparat sayısı 7 tanedir. Bu

• Biyolojik olarak aşınabilir sistemler hariç, polimerlerin fiziksel, kimyasal ve mekanik özellikleri biyolojik çevre ile değişmemelidir. • Polimerler

 Protein ve peptitler, uzun süreli salımı veya hedeflemeyi sağlamak için

Tek tabakalı lipozomlar tek bir lipit tabaka ve sulu fazdan, çok tabakalı lipozomlar iç içe birçok tabakadan oluşurlar ve tabakalar arasında sulu faz vardır.. Hidrofilik

İlaçlar nanopartiküllerde iki şekilde taşınır: -İlaç nanopartikül hazırlanması sırasında ilave edilir, böylece polimer içinde dağıtılmış şekilde taşınır. -Boş

arasında değişen çözünmüş hapsedilmiş veya adsorbe olan etkin maddeyi kontrollu olarak salan katı kolloidal partiküllerdir.

Mezotelyoma tedavisinde de nanotaşıyıcı kullanımının, ilaç etkinliğinin arttırılması ve normal doku- lardaki toksisitesinin azaltılması ile etkili alternatif bir yöntem