Kan Kalp Damarlar
KAN
Kan
Damarlar içinde sürekli dolaşan bir sıvı ortamdır. İki kısımdan oluşur.
Hücreler
Eritrosit
Lökosit
Trombosit
Plazma:
Hücrelerin
bulunduğu sıvı
Hematokrit
Total kan hacminin eritrosit % si dir.
Normal hematokrit değeri erkeklerde % 40- 50
Kadınlarda ise % 35-45 arasındadır.
Bir kişinin total kan hacmi yaklaşık olarak 5.5 litre olduğu kabul edilirse
Toplam eritrosit hacmi = 0.45X5.5=2.5 L Plazma hacmi = 5.5-2.5=3L dir.
Pıhtılaşması
önlenmiş kanın sıvı kısmına plazma
denir.
Serum pıhtılaşma faktörlerini
içermeyen plazmadır.
Plazma
Su % 93
Suda çözünen inorganik maddeler < %1
Katyonlar
Na
K
Ca
Mg
Plazmanın organik bileşenleri
Lipidler
Karbonhidratlar
Proteinler
Plazma proteinleri
Plazma proteinleri
Albumin
Globulin
Alfa, beta, gama
Fibrinojenden oluşur.
Plazma proteinlerinin spesifik fonksiyonları
Kanın onkotik basıncını sağlamak (Özellikle albumin)
Plazmada bulunan birçok maddenin taşınmasında rol almak (Globulin ve albumin).
Taşıyıcı globulinler alfa beta globulinlerdir.
Kandaki glılozun 2/3 ü alfa 1globulin molekülleri ile taşınır.
Plazma lipidlerinin %75 i lipoprotein şeklinde taşınır.
Demir bir beta globulin olan transferin ile taşınır.
Gama globulinler humoral bağışıklıktan sorumlu olan antikorların yapısını
oluştururlar.
Koagülasyonda görev almak (Özellikle fibrinojen) .
Organizmayı çeşitli enfeksiyonlara karşı korumak (globulin).
Plazma proteinlerinin ortak fonksiyonları
Kan asit- baz dengesini sağlayarak tampon görevi yapmak
Kan vizikositesinin sağlanmak
Dokuların protein ihtiyacını sağlamak
Yanıklar, plazma dokulara sızar ve plazmada protein miktarı artar.
Diyarede su kaybına bağlı olarak plazmada protein miktarı artar.
Protein miktarını azaltan durumlar.
Hemoraji
Siroz
Nefrit
Uzun süreli açlık
Barsak emilim bozuklukları
Kanın fonksiyonları
Kan gazlarınının (O2 ve CO2) taşınmasını sağlar (solunum).
Glukoz, aminoasitler v.b. besin maddelerinin sindirim kanalından alınarak dokulara
taşınmasını sağlar (beslenme).
Üre, ürik asit gibi metabolizma artıklarını böbreklere taşır (Boşaltım)
Beden sıcaklığının korunmasını sağlar.
Organizmayı koruyacak olan elemanları taşır.
Lökositler v.b.
Vücut sıvılarının pH, osmatik basıncını dengeleyerek homeostazisi sağlar.
Organlarda meydana gelen değişikliklerden diğer organları haberdar eder.
Kan kaybını önler
Enfeksiyonlara karşı korur.
Pıhtılaşması engellenmiş kan kendi haline bırakılırsa kan hücreleri
çökmeye başlar. Buna sedimantasyon denir.
Sedimantasyon hızı kadında 0-20 mm/saat, erkekte 0-10 mm/saat tir.
Sedimantasyon hızını arttıran faktörler
Eritrositlerin rulo yaparak çökme hızı
Fibronojen ve globulin miktarında artış
Doku hasarı oluşması
Kan hücrelerinin miktarının artmasıdır.
Gebelik, menstürasyonda fizyolojik olarak artar.
Kronik ve akut hastalıklarda, romatizmal hastalıklarda sedimantasyon hızı artar.
Protein miktarında azalma, sedimantasyon hızını azaltır.
Hemoliz: Eritrosit membranının parçalanarak hemoglobinin hücre dışına çıkmasına hemoliz denir.
Eritrositlerin hipotonik ortamda şişmeye başlaması ve membranın parçalanmasına ozmotik hemoliz denir.
Bakteri toksinleri eter kloroform gibi maddeler ile meydana gelen hemolize hemositoliz denir.
Hematopoesis
(Kan hücrelerinin yapımı)
Kan hücreleri kemik iliğinde bulunan çok-
yönlü hemopoetik kök hücre adlı hücrelerden kaynaklanırlar.
Bu hücrelerden yönlendirilmiş kök hücreler (progenitöR hücreler) oluşur ve bu hücreler
sadece belirli tip kan hücrelerini oluştururlar.
Çok sayıda faktör tarafından kan hücrelerinin büyüme ve çoğalması kontrol edilir.
Bu faktörlere hematopoietik büyüme faktörleri denir.
Eritrositlerin yapımını arttıran
eritropoetin
Granülositlerin ve monositlerin yapımına sağlayan koloni
stimule edici faktör
Lökositler arasında haberlemeyi sağlayan interlökinler bu
faktörlerdendir.
Kan hücreleri üreten kemik
iliklerine
kırmızı kemik iliği
denir.
Kan hücreleri üretmeyen yağ
dokusu ile dolmuş kemik iliklerine ise
sarı kemik
iliği
denir.Eritrositler
Oksijen taşımakla görevli kan hücreleridir.
1 mm3 kanda sayıları
Erkeklerde 4.5-5.000.000
Kadında 4-4.5.ooo.ooo
Olgun bir eritrositte
Nukleus ve organeller bulunmaz.
Bikonkav disk şeklindedirler.
Şekil ve boyutları, yüzey- hacim oranlarının yüksek olmasını sağlar ve oksijen ve karbondioksit
difüzyonunu kolaylaştırırlar.
Kendi kendine çoğalamazlar ve normal yapılarını çok fazla sürdüremezler.
Yaşam süreleri 120 gündür.
Her gün eritrositlerin % 1 i haraplanır.
Eritrositler oksijeni bağlayan
hemoglobin içerirler
Her bir hemoglobin molekülü dört alt üniteden yapılmıştır. Her bir alt ünite
Bir polipeptid zinciri
polipeptid zincirleri birbirine bağlanır ve globulin ismini alır.
Hem olarak adlandırılan organik kısımdan oluşur.
Hem molekülleri birer oksijen
molekülü bağlayan bir demir (Fe +2)atomu içerir.
Farklı hemoglobin alt tipleri polipeptid zincirindeki
aminoasit sıralanışının farklı olmasından
kaynaklanır.
Kanda hemoglobinin
ortalama konsantrasyonu kadınlarda 14g/dl;
erkeklerde 16g /dl dir.
Eritrositlerin yapımı
Kemik iliğinde alyuvarların yapımında tanımlanabilen ilk hücre
proeritroblasttır.
Bir dizi olaydan sonra% 34 oranında hemoglobin içeren nukleusun çok
küçüldüğü, çok az miktarda diğer hücre organellerini içeren eritrosite ise retikülosit adı verilir.
Retikulositde bulunan organel
kalıntıları 1-2 gün içinde kaybolarak olgun eritrosit meydana gelir.
Eritrositlerin yapımı için B12,B6 ve folik asit C,E gibi vitaminler, amino asitler,
karbonhidratlar, lipidler Fe Cu Ni Co gibi mineraller gereklidir.
B12 ve folik asit vitaminlerinin eksikliği eritrositlerde olgunlaşma yetersizliğine neden olur.
Normalden büyük, hücre membranı
dayanıksız oval eritrositler meydana gelir, bunlara makrosit adı verilir.
İntrensek faktör yokluğunda B12 vitamini
emilimi gerçekleşmez , B12 eksikliğine bağlı olarak pernisiyöz anemi meydana gelir.
Eritrosit yapımının düzenlenmesi
Dokulara taşınan oksijen miktarında azalmaya neden olan her hangi bir neden alyuvar üretiminde artışa neden olur.
Alyuvar üretimini arttıran esas faktör eritropoetindir.
Eritropoetin
%90 nı böbreklerde, %10 ‘nı karaciğerde yapılır.
Hipoksik şartlarda
proeritroblast hücrelerin yapımını stimüle ederek eritrosit yapımını arttırır.
Hipofiz hormonları
Büyüme hormonu
tiroit hormonları
androjenler
Eritrosit yapımını arttırırlar
Östrojenler inhibitör etki
yaparlar
Eritrositlerin yıkımı
Alyuvarlar çoğunlukla dalaktan ve
karaciğerde bulunan makrofajlar, kemik iliği ,lenf bezleri( fagositik
sistem;retiküloendotelyal sistem) tarafından gerçekleşir.
Alyuvar parçalandığı zaman hemoglobin açığa çıkar.
Demir yeni alyuvar yapımında kullanılır veya karaciğerde depo edilir.
Hem kısmı karaciğerde sarı renkli bir bileşik olan biluribin haline getirilir.
Demir metabolizması
Demir oksijenin bağlandığı elementtir.
Hemoglobin, miyoglobin, sitokromlar,
peroksidaz, katalaz gibi maddelerin yapısında önemli rol oynar.
Toplam demir miktarı 4-5 gramdır.
% 65’i hemoglobinde
% 4’i miyoglobinde bulunur.
% 15-30’u ferritin halinde depolanır.
Demirin taşınması ve depolanması
Alınan besinlerdeki demir ince
barsaklardan aktif transport ile emilir.
Emilen demir, apotransferritin (plazmada bulunan bir beta globulin) ile birleşerek transferrini yaparak plazmada taşınır.
Eritroblastlarda bulunan reseptörlere bağlanarak hücre içine alınır.
Transferrin içindeki demir hem
sentezinde kullanılır.
Kandaki fazla demir
Özellikle karaciğer hücrelerinde
(hepatosit), retikuloendoteliyal sistem
Kemik iliğinde ferritin halinde depolanır.
Bu demire depo demiri denir.
Plazma demir miktarı çok düşük düzeylere indiği zaman ferritinden demir kolayca
ayrılarak kullanılır.
Alınan demir ferritin halinde depolanacak demir miktarından daha fazla miktarda ise demirin bir kısmı hemosiderin halinde çözünmesi çok zor olan şekilde depolanır.
Hemakromatozis gelişebilir.
Hemakromatozis gelişebilir.
Genellikle önce karaciğer etkilenir, risk altında olan diğer organlar ise örneğin pankreas bezi, kalp ve
hipofiz bezidir. Hastalık doğuştan vardır ve ömür boyu sürer.
Hemokromatozis, son evresinde karaciğer sirozuna ve karaciğer kanserine yol açabilir.
İdrar, feçes, ter ve deriden dökülen hücreler yoluyla hergün az miktarda demir kaybedilir.
Kadınlarda menstrüel kanama yoluyla demir kaybı daha fazladır.
Et, karaciğer, balık, yumurta, fasulye, fındık, tahıllarda demir fazla miktarda bulunur.
Anemi
Eritrositlerin çok hızlı kaybı veya çok yavaş üretimi nedeniyle olabilen alyuvar eksikliği demektir.
Hemoglobin miktarı normal olan eritrositlerin sayısında azalma (hemorraji)
Kemik iliğinin çalışmaması nedeniyle aplastik anemi
Vitamin B12, folik asit (B9 vitamini), interensek faktör eksikliğine bağlı olarak gelişen
megaloblastik anemi
Eritrositlerin yapısındaki bozukluklara bağlı
olarak yıkımının artması hemolitik anemi gibi farklı şekillerde oluşur.
Herediter sferositozis (eritrositler küre şeklinde)
Orak hücreli anemi (anormal yapıda hemoglobin içerirler).
Sekonder Polisitemi: Yüksek
yerlerde yaşama , kalp yetmezliği gibi dokulara giden oksijen azlığı
nedeniyle eritrosit yapımının artmasıdır.
Polisitemi vera (eritremi): Eritrosit üreten kök hücrelerdeki gen
bozukluğu nedeniyle oluşur.
Lökositler
Lökositler vücudun savunma sisteminin hareketli elemanlarıdır.
Enfeksiyon ve imflamasyon bölgelerine taşınarak olabilecek enfeksiyon etkenine karşı hızlı ve
güçlü bir savunma sağlar.
Hasarlı hücreler ve hücresel atık gibi yabancı oluşumları sindirme yeteneğine sahip enzimleri içeren lizozomlara sahiptirler.
Savunma mekanizmasını uyaran gibi etkenler çok sayıda lökosit tipini uyarır.
Mikro organizmalar veya hücre yıkım ürünleri granülosit ve monositleri çeken kemotaksik maddeler salgılarlar.
Lökositler yabancı maddelere ulaştıklara zaman fagosite ederler.
Oksijen türevi serbest radikaller ve hidrojen peroksit oluşturan enzimlerin etkisiyle onları ortadan kaldırırlar.
Granülositler
Eozinofiller % 1-4
Bazofiller % 0.1-0.3-
Nötrofiller %50-70 bulunur.
Agranülositler
•Sitoplazmalarında
granüller bulunmaz. Bu grupta ise
Monositler % 2-8
Lenfositler % 20-40 dir.
•1 mm3 kanda sayıları 4.000-10.000 dir.
Ortalama 7.000 dir.
Lökositler yapılarına ve çeşitli boyalara olan ilgilerine göre sınıflandırılırlar.
Polimorfonüklear granülositler terimi çok loblu nukleusları ve membrana bağlı yoğun granülleri olan üç tip lökosit için kullanılır.
Fetal gelişim sırasında lökositler kemik iliğindeki ilkel kök hücrelerinden
kaynaklanırlar.
Tanımlanabilen ilk kök hücreler miyeloblasttır.
Doğumdan sonra granülositler ve monositler kemik iliğinde üretilirken
Lenfositler lenf düğümleri, dalak ve timus bezinde üretilir.
Lökositlerin genel özellikleri
Kemotaksi
Diapedez
Fagositoz
Lökositlerin 10.000 fazla olmasına lökositoz
4.000den düşük olamasına lökopeni denir.
Şiddetli egzersiz nötrofil sayısında artışa
Stress durumunda nötrofil sayısında artış
Akut enfeksiyonlarda nötrofil ve monosit sayısında artış
Kronik enfeksiyonlardalenfositlerde artış
Alerjik durumlarda eozinofil sayısında artış gözlenir.
Monositler
Ana hücreleri monoblasttır.
Kemik iliği yedeği yoktur.
Yarılanma süreleri 2 saattir.
Hareketlidir.
Dolaşımdaki monosit yaklaşık olarak 3 gün sonra dokulara geçerek sabit hale geçerek makrofaj adını alırlar.
Dokuda yaklaşık 3 ay kalırlar.
Karaciğer,dalak,akciğer,mikroglia gibi farklı yerlerde lokalize olurlar.
Retikuloendotelial sistemi oluştururlar.
Canlılığını kaybetmiş hücre ve hücre artıklarını yok ederler.
Fagositoz yapma özellikleri vardır.
Bağışıklık reaksiyonlarında rol alırlar.
Eozinofiller
•Solunum sistemi,
gastrointestinal sistemi, üriner sistemde çok
miktarda bulunur.
•Fagositoz
özellikleri zayıftır.
•İltihabın
yayılmasını önlerler
•Paraziter
hastalıklarda görev alırlar
•Hasara uğrayan dokuları
temizlerler.
Bazofiller
•Heparin ve histamin taşırlar.
•Dokularda bulunan bazofile benzer hücre tipi Mast hücreleridir.
•İnflamasyon sırasında çoğalma gösterirler.
•Allerjik reaksiyonlarda görev alırlar.
Nötrofiller
•İnfeksiyonlara karşı ilk savunma sistemini
oluştururlar
•İnfeksiyonlarda kritik bir rol
oynarlar.
Oksidatif hemde nonoksidatif olarak patojen etkenleri yok ederler.
Lenfositler
Spesifik savunma yanıtının tanıma hücreleri olup yanıtla ilgili bütün aşamalarda
gereklidirler.
Lenfositler küçük ve büyük olmak üzere ikiye ayrılır.
Küçük lenfositler lenfositlerin büyük bir kısmını oluşturur.
T lenfosit ve B lenfosit küçük lenfosit grubundandır.
Bağışıklık organ doku ve hücrelere zarar verebilecek her türlü organizma,toksin ve tümor hücrelerine karşı direnç ve yok
edilmesi bağışıklık olarak tanımlanır.
Doğal bağışıklık:Doğuştan var olan sistemdir.
Hızlıdır. Hafızası yoktur.
Edinsel bağışıklık: Sonradan geliştirilen
antijene spesifik yanıt oranları değişken olan bağışıklıktır.
B lenfositler humoral bağışıklıktan sorumludur.
B lenfositler fötal dönemde karaciğer ve dalak erişkin dönemde ise kemik iliğidir.
B lenfositler
Bir antijenle karşılaştığı zaman antikor sentezleyen ve salgılayan plazma hücrelerine dönüşürler.
Dolaşımla enfeksiyon bölgesine giderek antijenleri işaretleyerek yıkılmalarına olanak sağlarlar.
T lenfositler hücre aracılı bağışıklıktan sorumludur
Organizmada yabancı olanı ayırt etme ve hedefi belirlemeyi sağlar.
Virus, mantar, enfeksiyonları, kanser, doku reddi gibi süreçleri kapsar.
Yardımcı, sitotoksik hücreler savunmaya katılır.
T lenfositler hücre aracılı bağışıklıktan sorumludur
Doğumdan önce timusta gelişir ve olgunlaşırlar.
Organizmada yabancı olanı ayırt etme ve hedefi belirlemeyi sağlar.
T lenfositlerin gelişimine farklı interlökinlerdir.
Virus, mantar, enfeksiyonları, kanser, doku reddi gibi süreçleri kapsar.
Yardımcı, sitotoksik hücreler savunmaya katılır.
T lenfositler hücre aracılı bağışıklıktan sorumludur.
Timusta gelişmelerini doğumdan kısa bir süre içinde tamamlarlar
Sürekli kan ile doku arasında dolaşırlar.
Organizmada yabancı olanı ayırt etme ve hedefi belirlemeyi sağlar.
Virus, mantar, enfeksiyonları, kanser, doku reddi gibi süreçleri kapsar.
Yardımcı, sitotoksik hücreler savunmaya katılır.
BaşlıcaT lenfositler
sitotoksiktirler ve bakteri, özellikle virüs, kanser
hücrelerine,bağlanarak öldürücü etki gösterir ve uzun süreli
korunmadan sorumludurlar.
Ayrıca
B hücrelerini aktive eden yardımcı T hücreleri
B hücre aktivitesini sitotoksik ve t helper hücrelerini baskılayan baskılayıcı T hücreleri bulunur.
Özel B ve T hücreleri
spesifik antijenleri hatırlar bunlara bellek hücreleri denir.
Trombositler ve kanın pıhtılaşması
•Trombositler yuvarlak veya oval 2-4 mikron çapında küçük disk şeklinde hücrelerdir.
• 1mm3 kanda sayıları 250.000 dir.
•Kemik iliğinde megakaryositlerden oluşurlar.
•İnterlökin,granülosit monosit koloni stimule edici faktör trombosit oluşumunu sağlar.
•Nukleusları yokturturur.
Yapışabilme özelliğine sahiptirler.
Aktin ve miyozin molekülleri
Sitoplazmalarında kan pıhtılaşmasında rol alan çeşitli aktif maddeler bulunur.
Büyüme faktörleri
Prostaglandinleri sentezleyen enzim sistemleri
Fibrin stabilize edici faktör
Yarı ömürleri 8-10 gündür.
Doku makrofajları tarafından yıkılırlar.
Hemostaz
Hemostaz kan kaybının önlenmesi (kanamanın durdurulması) anlamına gelir.
Çeşitli mekanizmalarla hemostaz sağlanır.
Damar spazmı (vazokonstriksiyon)
Trombosit tıkaçının oluşması (trombosit agregasyonu)
Kan koagülasyonu sonucu kan pıhtısının oluşumu (Koagülasyon)
Kan pıhtısının büyüyerek damardaki deliğin kalıcı olarak kapatılması
Damar spazmı
(vazokonstriksiyon)
Damar kesildikten veya yırtıldıktan hemen sonra damar kasılır. Rol oynayan
mekanizmalar
Sinirsel ve miyojenik kaynaklı refleksler
Trombositlerden salınan lokal faktörler (Tromboksan A2 v.b.)
Trombosit tıkacının oluşması
Damarda oluşan bir hasar endotel
tabakasının altındaki kollajenin açığa çıkmasına neden olur.
Açığa çıkan kollajene trombositler değdikleri zaman
Ş
işerler
P
södopodlar çıkartırlar Yapışkan hale gelerek kollajene yapışırlar (Adezyon)
Granüllerden çok sayıda aktif faktörler (ADP, serotonin, Tromboksan A2, tromboplastin) salgınır.
Bu faktörler yeni trombositlerin
trombositlere yapışmasına neden olurlar.
Damar içinde hızla trombosit tıkacı
oluşturan bu olaya trombosit agregasyonu denir.
Trombosit tıkacı kan damarları duvarındaki küçük delikleri kapatabilir.
Pıhtı oluşumu (Koagülasyon)
Kanın pıhtı denilen katı bir jel haline dönüşmesidir.
Fibrin denilen protein polimerlerinden oluşur.
Pıhtılaşma trombosit tıkacı çevresinde ortaya çıkar.
Amacı trombosit tıkacını desteklemek,
sağlamlaştırmak ve yara içinde kalan kanı katılaştırmaktır.
Kanda pıhtılaşmayı sağlayan prokoagülan ve pıhtılaşmayı önleyen antikoagülan maddeler bulunur
Normal şartlarda antikoagülan
maddeler baskındır ve kan pıhtılaşmaz.
Damarda bir hasar oluştuğunda hasarlanan alanda prokoagülan maddeler baskın hale gelerek kan pıhtılaşır.
Pıhtılaşma genel olarak 3 ana basamakta meydana gelir.
Protrombin aktivatörünün oluşması
Protrombin aktivatörünün protromboni trombine
dönüştürmesi
Trombonin fibrojeni fibrine dönüştürmesi
Protrombin aktivatörünün oluşması
Protrombin aktivatörü gerçekte
birbiriyle sürekli etkileşen iki yolla oluşur.
Damar duvarı ve çevresindeki dokuların hasarı ile başlayan
eksterensek
yol Kanın hasarlı endotele veya negatif yüklü bir yüzeye teması ile başlayan
interensek
yol Her iki yol Faktör X aktivasyonu aşamasında birleşirler.
Hem ekstrensek hemde interensek yolda çok sayıda pıhtılaşma faktörleri adı verilen inaktif şekilde bulunan proteinler rol alır.
Bu faktörler çoğunlukla proteolitik enzimlerin inaktif formlarıdır.
Aktif formlara dönüştüklerinde enzimatik etkileri
nedeniyle pıhtılaşma
işlemini seri reaksiyonlar şeklinde ilerlemesine
neden olurlar.
Eksterensek mekanizmanın başlangıçında:
Hasarlanan dokudan salgılanan doku
faktörü veya doku tromboplastini denen bir lipoprotein salgılanır.
Doku faktörü ve Ca ,faktör VII
bağlanarak faktör VII aktif hale getirilir ve bu olay faktör X nu aktif hale getirir.
Doku faktörü ayrıca interensek yolakta rol oynayan faktör IX un aktivasyonunda da rol oynar.
İntrensek mekanizma
İlgili bütün elemanlar plazmada bulunur.
zedelenmiş endoteliumun altındaki kollajenin açığa çıkması veya
negatif yüklü yüzeye kanın teması ile başlar.
Prekalikrein , kininojen ve faktör XII’in hasarlı alan ile teması ile Faktör XII’ aktif hale geçer
trombositlerden fosfolipidlerin salgılanmasına neden olur.
Aktif faktör XII, faktör XI’i aktif hale geçirir.
Bu da faktör IX ü aktif hale geçirir. IX ise faktör X aktiflestirir.
İnterensek yol dakikalarca sürdüğü halde eksterensek yol saniyelerle ölçülecek kadar kısa zamanda tamamlanır.
Aktif faktör X aracılığı ile ( her iki mekanizma için ortak) Protrombinden trombin meydana gelir. Bu olayda faktör Va, faktör Xa, Ca,
fosfolipidlerde rol alır.
Pıhtılaşmanın son basamağı trombinin
fibrinojenin fibrin iplikciklerine dönüşümünü sağlamasıdır.
Başlangıçta oluşan fibrin monomerleri polimerize olarak uzun fibrin liflerini oluştururlar.
Pıhtı oluşumu tamamlanır.
Normal damar sisteminde pıhtılaşmanın önlenmesi (intravasküler antikoagülanlar)
Endotel tabakasına bağlı faktörler
Endotel tabakasının düzgünlüğü
Glikokaliks tabakası
Trombomodilin (endotel hücre reseptörü) trombini bağlayarak ortamdan
uzaklaştırması
Prostasiklin, nitrik oksit trombositlerin
agregasyonunu engellemesi
Endotel hücrelerinden
salınan doku faktörü yolu inhibitörü doku faktörü, faktör VII kompleksinin faktör X üretmesini
engeller.
Plazmada bulunan faktörler
Antitrombin II I(endotel hücreleri üzerindeki heparine bağlanarak aktif hale gelir)
Trombin Protein C ye bağlanarak aktive eder, Faktör V ve VIII
inaktive eder.
Lipoproteine eşlik eden koagülasyon faktörü çeşitli
pıhtılaşma faktörlerini inaktive ederek pıhtı oluşumunu engeller.
Protein C, Antitrombin III , doku faktörü yolu inhibitörü pıhtı
oluşumunu engeller.
Pıhtının erimesi (Trombolitik sistem)
•Pıhtı damar onarılıncaya kadar geçici bir görev üstlenir.
•Pıhtı içinde plazminojen adı verilen plazma proteini bulunur.
•Plazminojen aktivatörü ile plazmin haline dönüştürülür.
•Plazminojen aktivatörü damar endoteli tarafından çok yavaş olarak salgılanır.
• Plazmin de pıhtıyı sindirir
Pıhtılaşmanın sonlandırılmasında etken olan diğer mekanizmalar
Aktif pıhtılaşma faktörlerinin karaciğer tarafından uzaklaştırılması
Yaralan bölgedeki kan akımı
pıhtılaşma faktörlerinin
Trombositlerin
Pıhtılaşmayı uyaran faktörlerin uzaklaştırılmasını sağlar.
Trombin fibrinin polimerleşmesi sırasında ortamdan uzaklaştırılır.
Plazmada bulunan Antitrombin III,heparin,protein C antikoagülan etkir.
Aşırı kanamaya neden olan
durumlar
K vitamini eksikliği
Pıhtılaşma faktörlerinin yapımı için gereklidir.
Karaciğer
hastalıklarında hem K vitamininin
absorbsiyonunun bozulması hem de
pıhtılaşma faktörlerinin karaciğerde olan
sentezi bozulur.
Hemofili
Erkeklerde görülen genetik bir hastalıktır.
VIII faktör eksikliğidir.
Trombositopeni (trombosit eksikliği)
Trombosit sayısının 50 000 nin altına düşmesi ile vücut genelinde görülen küçük küçük
noktasal kanamalar oluşması
Trombositoz trombosit sayısının artması
Trombus ve emboli
Trombus :Damarda oluşan anormal pıhtıya denir. Yanlış zaman veya
yerde oluşan pıhtıdır. Patolojik bir olaydır.
Emboli: Oluşan pıhtının dolaşımda serbest olarak dolaşmasıdır.