• Sonuç bulunamadı

MİLLETLERARASI ÖZEL HUKUK TEK NUMARALI ÖĞRENCİLER VİZE SINAVI CEVAP ANAHTARI ( )

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "MİLLETLERARASI ÖZEL HUKUK TEK NUMARALI ÖĞRENCİLER VİZE SINAVI CEVAP ANAHTARI ( )"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

MİLLETLERARASI ÖZEL HUKUK TEK NUMARALI ÖĞRENCİLER VİZE SINAVI CEVAP ANAHTARI (28.01.2019)

I. Milletlerarası Usul Hukuku

1. Aşağıdaki kavramları birer cümle ile açıklayınız. (40 puan) a. Yargı Yetkisi

b. Yargı Bağışıklığı c. Milletlerarası Yetki d. Münhasır Yetki e. Aşırı Yetki

f. Milletlerarası Derdestlik g. Milletlerarası İstinabe h. Tanıma/Tenfiz

a.Yargı Yetkisi: Devletin sahip olduğu egemenlik hakkı neticesinde, kural olarak herkes ve her konu üzerinde mahkemeler eliyle yargılama yapma hakkını ifade eder.

b.Yargı Bağışıklığı: Sahip oldukları istisnai statü sebebiyle bazı gerçek veya tüzel kişilerin kısmen veya tamamen devletin yargı yetkisinin dışında kalmasıdır.

c.Milletlerarası Yetki: Yabancılık unsuru taşıyan uyuşmazlıklar bakımından ülke mahkemelerinin yer itibariyle yetkisini ifade etmektedir.

d.Münhasır Yetki: Uyuşmazlığın mutlaka belirli bir devletin mahkemelerinde görülmesinin zorunlu olduğunu ve bu uyuşmazlığın başka bir devlet mahkemesinde açılmasının kabul edilemeyeceği hallere ilişkin yetkiyi ifade eder.

e.Aşırı Yetki: Mahkemenin dava konusuyla veya taraflarla gerçek bir ilişkisi bulunmadığı halde kendisini yetkili görmesini sağlayan kuralları ve mahkemenin yetkisinin geçici, zayıf, sunî veya sübjektif bağlantılara dayanılarak belirlenmesini ifade eder.

f.Milletlerarası Derdestlik: Tarafların bir ülke mahkemesinde görülmekte olan bir davanın aynısını (tarafları, konusu, sebebi bakımından) bir başka devlet mahkemesinde açması sebebiyle aynı davanın iki farklı devlet mahkemesinde aynı anda görülmekte olmasıdır.

g.Milletlerarası İstinabe: Farklı devlet mahkemelerinin delillerin toplanması hususunda milletlerarası anlaşmalar veya iyi niyet esasları doğrultusunda birbirine adli yardım sağlamasıdır.

h.Tanıma/Tenfiz: Yabancı yargı mercileri tarafından verilen kararın, yalnızca kesin hüküm kuvvetinden yararlanılması için yapılması gereken işleme ‘tanıma’; icra kabiliyetinden yararlanılması için yapılması gereken işleme ‘tenfiz’ adı verilir.

II. Vatandaşlık Hukuku

“Mehmet, 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu'nun 25. maddesi uyarınca Türk vatandaşlığından çıkmak üzere 23.09.2011 tarihinde İçişleri Bakanlığı’na başvuruda bulunmuştur. İçişleri Bakanlığı’nın 09.12.2011 tarih ve 2011/15 sayılı kararında, Mehmet’in bir başka devletin vatandaşlığını kazanması şartıyla Türk vatandaşlığından çıkmasına izin verilmiştir. Ancak Mehmet, askerliğini tecil ettirmiş olduğu 31.12.2011 tarihine kadar yabancı bir devlet vatandaşlığına geçememiş ve çıkma belgesini teslim alamamıştır. Bunun sonucunda, Mehmet’in 31.12.2011 tarihinde askerlik tecil süresinin sona erecek olması nedeniyle, Türk Vatandaşlığından Çıkma Belgesinin verilmemesine karar verilmiştir. Bu durum üzerine Mehmet, çıkma belgesinin verilmemesine ilişkin

(2)

idari işlemin iptali talebiyle idare mahkemesinde dava açmıştır”. (Danıştay 10. D., E. 2013/6594, K.

2016/3084, T. 07.06.2016 kararından esinlenilmiştir.)

2. Karardaki bilgiler ışığında Mehmet, Türk vatandaşlığından ayrılmak için hangi yola başvurmuştur? Şartlarını sayınız. İdarenin Mehmet’in çıkma belgesinin kendisine teslim edilmemesi kararı yerinde midir? Değerlendiriniz. (10 puan)

Türk vatandaşlığından ayrılarak başka bir devletin vatandaşlığına geçmek isteyen Mehmet, 5901 sayılı Türk Vatandaşlığı Kanunu’nun 25. maddesi uyarınca Türk devletinden izin alarak çıkma yoluyla Türk vatandaşlığını kaybedebilir. TVK’nın 25. maddesi uyarınca çıkma izni almayı talep eden kişinin; (i) ergin ve ayırt etme gücüne sahip olmaması, (ii) yabancı bir devlet vatandaşlığını kazanmış veya kazanacağına ilişkin inandırıcı belirtilere sahip olması, (iii) herhangi bir suç veya askerlik hizmeti nedeniyle aranan kişilerden olmaması ve (iv) hakkında herhangi bir mali veya cezai tahdidin bulunmaması gerekmektedir. Türk vatandaşlığından çıkmak isteyen ve bunun için izin talebinde bulunan kişiye çıkma izni vermeye yetkili makam İçişleri Bakanlığıdır.

Mehmet’in TVK m.25’te sayılan şartları taşıması durumunda, Bakanlık sahip olduğu takdir hakkına bağlı olarak çıkma izni verebilir. TVK’nın 26. maddesi uyarınca Mehmet’in Türk vatandaşlığından çıkma başvurusunun Bakanlıkça kabulü halinde; (i) çıkma iznini talep ettiği anda herhangi bir yabancı devlet vatandaşlığını kazanmış ise çıkma belgesi veya (ii) henüz herhangi bir yabancı devletin vatandaşlığını kazanamamış ise, ancak yabancı devlet vatandaşlığını kazanacağına dair getirdiği inandırıcı belgelerin uygun görülmesi halinde çıkma izin belgesi verilir.

Olayda, Mehmet’in TVK m. 25’te aranan diğer şartları taşıdığı kabul edilse dahi, çıkma başvurusu anında henüz başka bir devletin vatandaşlığını kazanmamış olduğu anlaşılmaktadır. Zira, İdare tarafından başka bir devletin vatandaşlığını kazanması şartıyla çıkma izin belgesi verildiği ifade edilmektedir. TVK’nın 26. maddesinin 2. fıkrası uyarınca çıkma izin belgesi, karar tarihinden itibaren 2 yıl geçerli olup izin belgesini alanlar bu süre içinde yetkili makamlara yabancı devlet vatandaşlığını kazandıklarına dair bilgi ve belgeleri vermek zorundadır. Süresi içinde yabancı devlet vatandaşlığının kazanılamaması durumunda çıkma izin belgesi geçersiz hale gelecektir. Olayda, iki yıllık sürenin tamamlanmadığı anlaşılmaktadır ancak; Türk Vatandaşlığı Kanununun Uygulanmasına İlişkin Yönetmeliğin “çıkma izin ve çıkma belgelerinin geçerlilik süresi” başlıklı 46. maddesinin 3. fıkrasında Türk vatandaşlığından çıkmasına izin verilen kişinin Kanunda aranan şartlardan birini kaybettiğinin müracaat makamlarınca tespiti halinde, çıkma izin ve çıkma belgelerinin teslim edilmeyeceği; kişi hakkında alınan kararın ve belgelerin iptal edilmesi için Bakanlığa iade edileceği düzenlenmektedir.

Sair mevzuat hükümleri birlikte değerlendirildiğinde, çıkma izni verilen Mehmet’in başka bir ülke vatandaşlığına geçtiğini belgelemesi hâlinde çıkma belgesinin verileceği anlaşılmakta olup, TVK’nın 25. maddesi hükmünde Türk vatandaşlığından çıkmak için izin isteyen kişilerin herhangi bir suç veya askerlik hizmeti nedeniyle aranan kişilerden olmaması şartını taşımaları durumunda bu kişilere çıkma belgesi verilebileceği, olayda ise tecil süresinin dolmuş olması nedeniyle askerlik hizmeti nedeniyle aranan kişilerden olmama şartını artık taşımadığı, Yönetmelik m. 46/3 hükmü uyarınca şartlardan birinin kaybedildiğinin tespiti halinde çıkma belgesinin teslim edilemeyeceği sonucuna varılmaktadır.

Olayda Mehmet’in, 31.12.2011 tarihine kadar yabancı bir devlet vatandaşlığına geçmediğinin;

31.12.2011 tarihinden itibaren askerlik yükümlüsü olduğunun anlaşılması nedeniyle Türk vatandaşlığından çıkma belgesinin verilmemesine ilişkin işlemin hukuka aykırı olmadığı ifade edilebilir.

3. Mehmet’in bu şekilde Türk vatandaşlığından çıkmış olması durumunda sahip olacağı hakları anlatınız. (10 puan)

TVK’nın 28. maddesi uyarınca, doğumla Türk vatandaşı olup da çıkma izni almak suretiyle vatandaşlığı kaybedenler ve üçüncü dereceye kadar altsoyları; milli güvenlik ve kamu düzenine ilişkin hükümler saklı kalmak kaydıyla Türk vatandaşlarına tanınan haklardan belirli istisnalar haricinde aynen yararlanmaya devam edeceklerdir. Çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybeden doğum yoluyla Türk vatandaşlığını kazanan kimseler yaygın olarak “mavi kartlılar” olarak anılmaktadır.

(3)

Bu madde kapsamında, Mehmet’in seçme ve seçilme, muafen araç veya ev eşyası ithal etme hakları ile askerlik hizmeti yapma yükümlülüğü bulunmamaktadır. Bununla birlikte Mehmet, bir kadroya dayalı olarak asli ve sürekli kamu hizmeti yapamayacak ancak; kamu kurum ve kuruluşlarında işçi, geçici veya sözleşmeli personel olarak çalışabilecektir. Olayda, Mehmet’in doğum yoluyla Türk vatandaşlığını kazandığı anlaşılmaktadır. Dolayısıyla, Türkiye’ye giriş-çıkış, Türkiye’de ikamet, gayrimenkul edinme ve miras ve benzeri konularda Türk vatandaşı iken sahip olduğu haklardan yararlanmaya aynen devam edecektir. Söz konusu haklardan yararlanmak istemesi durumunda, talep etmesi şartıyla kendisine “mavi kart” düzenlenecektir.

4. Mehmet ile birlikte Türk vatandaşlığından çıkan kızı küçük Ayşe’nin, ergin olduktan sonra Türk vatandaşlığını kazanmak istemesi halinde Türk vatandaşlığına başvurmak için sahip olacağı imkân nedir? Açıklayınız. (10 puan)

TVK’nın 27. maddesi uyarınca, çıkma belgesinin ilgiliye imza karşılığı teslimi ile Türk vatandaşlığı kaybedilmekte ve Türk vatandaşlığını kaybeden kişinin nüfus ve aile kütüğü kapatılarak kayıp tarihinden itibaren yabancı statüsüne tabi olmaktadır. Çıkma izni alarak Türk vatandaşlığından çıkan kişinin velayeti altındaki reşit olmayan çocukları da diğer eşin rıza göstermesi hâlinde vatandaşlıktan çıkan ana veya babalarına bağlı olarak Türk vatandaşlığından çıkarlar. Diğer eşin rıza göstermemesi halinde ise hâkimin kararı doğrultusunda kararı mahkeme vermektedir. Vatandaşlığın kaybı halinde çocuğun vatansız kalacak olmaması gerekmektedir. İradeleri aranmaksızın anne ve/veya babalarına bağlı olarak adeta onların cebinde Türk vatandaşlığından çıkan bu çocuklar, TVK’nın 21. maddesi uyarınca seçme hakkı ile Türk vatandaşlığını kazanma hakkına sahip olan kişilerdir. Olayda Ayşe’nin de babasına bağlı olarak Türk vatandaşlığını kaybettiği anlaşılmaktadır. Bu durumda Ayşe’nin, ergin olduktan sonra seçme hakkı ile Türk vatandaşlığını kazanabilmesi mümkündür. Velayeti altında bulundukları ana ve/veya babalarının iradesi ile Türk vatandaşlığını kaybeden bu çocukların reşit olmalarından itibaren Türk vatandaşlığına tekrardan sahip olmak istemleri halinde onlara, seçme hakkı ile Türk vatandaşlığını kazanma imkânı tanınmaktadır.

TVK’nın 21. maddesi uyarınca; çıkma izni almak suretiyle Türk vatandaşlığını kaybeden ana veya babalarına bağlı olarak Türk vatandaşlığını kaybeden çocuklar, ergin olmalarından itibaren üç yıl içinde seçme hakkını kullanmak suretiyle Türk vatandaşlığını kazanabilecektir. Her ne kadar TVK’nın 21. maddesinde yer alan “kazanabilirler” ifadesi, seçme hakkı ile Türk vatandaşlığını kazanma hakkına sahip olan bu kişilerin kendilerine tanınan bu hakkı kullanma imkanına sahip olduklarını göstermekte olup; idarenin bu hususta bir takdir hakkı bulunduğunu belirtmeyi amaçlamamaktadır.

Seçme hakkı ile Türk vatandaşlığının kazanılmasını Türk vatandaşlığının doğumla kazanılmasından ayıran unsur, kişinin vatandaşlığa geçmek için göstermesi gereken irade olup; Türk vatandaşlığının yetkili makam kararı ile kazanılmasından ayıran unsur ise seçme hakkı ile vatandaşlığın kazanılmasında kişinin vatandaşlığı seçme iradesinin yeterli olması ve idarenin bu konuda herhangi bir takdir hakkının bulunmamasıdır. Olayda, Ayşe’nin ergin olduğu bilgisi verilmektedir. Ayşe’nin, Türk vatandaşlığını kazanabilmek için kendi milli hukukuna göre ergin olduğu tarih itibariyle 3 yıl içinde seçme hakkını kullanması gerekmektedir. Yukarıda da belirtildiği üzere, milli güvenlik ve kamu düzeni bakımından bir engeli bulunmama şartı dahi aranmaksızın ergin olan kişinin bu hakkını 3 yıl içinde kullanması gerekli ve yeterli olacaktır.

III. Yabancılar Hukuku

(Anayasa Mahkemesi’nin 2013/655 sayılı bireysel başvuru hakkında, 20.01.2016 tarihli kararından esinlenilmiştir.)

“Özbek kökenli Kırgızistan Cumhuriyeti vatandaşı olan başvurucular, süregelen Özbek-Kırgız çatışmaları sebebiyle can güvenliklerinin olmadığı gerekçesiyle ülkelerini terk ederek Türkiye’ye gelmiştir. Daha sonra bilinmeyen bir tarihte iltica talebiyle İçişleri Bakanlığı’na başvuran başvurucular, İçişleri Bakanlığı tarafından sevk edildikleri Çankırı iline gitmemeleri sebebiyle firari sayılmış; idari gözetim altına alınarak Kumkapı Geri Gönderme Merkezi’ne yerleştirilmişlerdir.

(4)

Başvuruculara, Kumkapı GGM’de tutulmakta oldukları süreçte uluslararası koruma başvurularının reddedildiği bildirilmiştir.

Başvuru, herhangi bir yargısal karar olmaksızın, yeterli güvenceler sağlanmaksızın kanuna aykırı olarak, keyfî şekilde ve sağlıksız koşullarda, 382 gün idari gözetim altında tutulan, evli olmalarına rağmen birlikte kalmalarına izin verilmeyen çiftin serbest bırakılmalarını sağlayacak etkili bir kanun yolu bulunmadığı iddialarına ilişkindir.”

5. Başvurucuların uluslararası koruma başvuruları, hangi uluslararası koruma statüsü kapsamında değerlendirilmiş olabilir? Tartışınız. (15 puan)

Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’na göre mülteciler, şartlı mülteciler ve ikincil koruma talep eden yabancılar uluslararası koruma talebinde bulunabilirler. Mülteciler, Avrupa ülkelerinden gelen ve ırkı, dini, tabiiyeti, belirli bir toplumsal gruba mensubiyeti veya siyasi düşünceleri sebebiyle kendi ülkelerinde yaşayamayan, yaşamaktan korkan ve bu nedenle ülkesine terk eden ya da terk etmeye zorlanan yabancılardır. Şartlı mülteciler ise aynı sebepler ile Avrupa ülkeleri haricinde ülkelerden gelenlerdir ve güvenli üçüncü ülkeye yerleştirilinceye kadar Türkiye’de kalabilirler.

YUKK’da öngörülen üçüncü koruma türü ise, ikincil korumadır.

İkincil koruma statüsü verilebilecek kişiler, YUKK m.63’te düzenlenmektedir. Buna göre;

 Mülteci veya şartlı mülteci olarak nitelendirilemeyen ve menşe ülkesi veya ikamet ülkesine geri gönderildiği takdirde,

 Ölüm cezasına mahkum olacak veya ölüm cezası infaz edilecek,

 İşkenceye, insanlık dışı ya da onur kırıcı ceza veya muameleye maruz kalacak veya

 Uluslararası veya ülke genelindeki silahlı çatışma durumlarında ayrım gözetmeyen şiddet hareketleri nedeniyle şahsına yönelik tehdit ile karşılaşacak olması nedeniyle,

menşe ülkesinin veya ikamet ülkesinin korumasından yararlanamayan veya söz konusu tehdit nedeniyle yararlanmak istemeyen yabancı veya vatansız kişiler ikincil koruma statüsü sahibi olabilmektedir. Mülteci veya şartlı mülteci olarak nitelendirilemeyen, dolaysıyla kendisine mülteci veya şartlı mülteci statüsü verilemeyen bir yabancı, Kanun’da sayılan sebeplerden bir veya birkaçına istinaden ikincil koruma statüsü verilmesi için talepte bulunabilir.

İkincil koruma statüsü bakımından temel alınan kıstas; insan hakları sözleşmeleri ile koruma altına alınan “yaşam hakkı” ve “işkence yasağı”dır. Yine ikincil korumada, başvurucunun sığınma sebebinin dini, ırkı, siyasi görüşü ile ilintili olması şartı aranmamaktadır. Olayda, ülkede meydana gelen çatışmalar ve ayrım gözetmeyen şiddet hareketleri yüzünden can güvenliklerinin olmadığı gerekçesiyle (“yaşam hakkı”) ülkelerini terk ederek Türkiye’ye gelen yabancıların koruma başvurusu ikincil koruma statüsü kapsamında değerlendirilmiş olabilir. Ancak, Özbek-Kırgız çatışmaları nedeniyle Kırgızistan Cumhuriyeti’nde ayrılmak durumunda kalan Özbek kökenli kişilerin ırkları dolayısıyla “haklı nedenlere dayanan zulme uğrama korkusu” da söz konusu olabilir. Bu bakımdan, Avrupa dışından gelen başvurucuların, yukarıda şartları açıklanan şartlı mültecilik statüsüne başvurmuş olmaları da mümkündür.

6. Başvurucuların iddialarını, 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu’nda öngörülen idari gözetim tedbirinin usul ve şartları bakımından değerlendiriniz. (15 puan)

6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (“YUKK”) uyarınca, İdari gözetim kararı, ilgili hakkında sınır dışı edilme kararı verilmesi veya ilgili kişinin uluslararası koruma başvurusunda bulunması hâllerinde Valilik tarafından verilebilir. Olayda, sınır dışı edilme durumu söz konusu olmayıp uluslararası koruma talebinde bulunan kişi hakkında idari gözetim kararı verilmesi söz konusudur. YUKK m.68 uyarınca, başvuru sahipleri, sadece uluslararası koruma başvurusunda bulunmalarından dolayı idari gözetim altına alınamaz. Başvuru sahiplerinin idari gözetim altına alınması istisnai bir işlemdir. Başvuru sahibi sadece “kimlik veya vatandaşlık bilgilerinin doğruluğuyla ilgili ciddi şüphe varsa, bu bilgilerinin tespiti amacıyla”, “sınır kapılarında usulüne aykırı surette ülkeye girmekten alıkonulması amacıyla”, “idari gözetim altına alınmaması durumunda

(5)

güvenliği açısından ciddi tehlike oluşturması hâlinde” idari gözetim altına alınabilecektir. Olayda, başvurucular Bakanlıkça belirlenen yere gitmemiş olmaları dolaysıyla firari sayılarak Geri Gönderme Merkezine (GGM) yerleştirilmiştir. Bu bakımdan, yukarıda zikredilen hâller tartışılarak ihtimalli bir şekilde değerlendirme yapmak gerekecektir. İdari gözetimin gerekip gerekmediği bireysel olarak değerlendirilir. İdari gözetim kararı, idari gözetim altına alınma gerekçelerini ve gözetimin süresini içerecek şekilde idari gözetim altına alınan kişiye veya yasal temsilcisine ya da avukatına yazılı olarak tebliğ edilir. İdari gözetim altına alınan kişi bir avukat tarafından temsil edilmiyorsa kararın sonucu ve itiraz usulleri hakkında kendisi veya yasal temsilcisi bilgilendirilir. Başvuru sahibinin idari gözetim süresi otuz günü geçemez.

Başvurucunun iddiaları, idari gözetimin usul ve şartları bakımından değerlendirilecek olursa; idari gözetim altında tutulan yerin koşullarının sağlıksız olduğu, ilgili yerin koşullarının insan haysiyeti ile bağdaşmayacak olduğu ihtimalinde, idari gözetimin Anayasa’nın 17. ve 40. maddelerini ihlal eder nitelikte olacağı ifade edilmelidir. Zira geri gönderme merkezlerinin insancıl koşullarda olması ve GGM’de acil ve temel sağlık hizmetlerinin ücretsiz olarak sağlanması gerekir (YUKK m.59).

Başvurucu, 382 gündür idari gözetim altında tutulduğundan 30 günlük idari gözetim süresinin aşıldığı ve bu noktada da bir hukuka aykırılığın olduğu ifade edilmelidir. İdari gözetimin keyfi olarak yapıldığı iddiasına ilişkin olarak ise; Anayasa’nın 19. maddesi uyarınca herkesin kişi hürriyeti ve güvenliğine sahip olduğu istisnai olarak bu hakkın sınırlandırıldığı hâllerde dâhi, hukuka uygun ve keyfi muamele teşkil etmeyecek nitelikte olması gerektiği, bu nedenle yukarıda zikredilen hâllerden birinin mevcudiyeti olmaksızın verilen idari gözetim kararının hukuka aykırı olacağı ifade edilmelidir. İdari gözetim altında tutulma işlemine karşı etkili bir kanun yolunun olmadığı iddiasına ilişkin iddia ise, AY m. 19 hükmünü ihlal eder mahiyette başvurucunun hemen salıverilmesini sağlayacak etkili bir kanun mekanizması olup olmadığı dikkate alınarak cevaplandırılmalıdır. Bu noktada, ilgililerin Sulh Ceza Hakimliği’ne itiraz imkânının mevcut olduğunu belirtmek gerekir. Başvurucuların evli olmalarına rağmen birlikte kalmalarına izin verilmemesinin ise, AİHS m.8 ile koruma altına alınan aile hayatına saygı hakkını ihlal eder nitelikte olduğu, uluslararası koruma başvurusunda bulunan kişiyi cezalandırıcı mahiyette bir idari gözetim kararı verilemeyeceği zikredilebilir.

Sonuç olarak, idari gözetim tedbirinin YUKK’ta öngörülen usule uymadığı ve hukuka aykırı olduğu ifade edilebilir. Ancak, idari gözetim kararının yargısal bir karara dayanması gerektiği yönündeki iddia isabetsizdir zira; idari gözetim kararı valilik tarafından alınır.

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

7 hükmü uyarınca iki veya daha fazla kişi, içlerinden yalnız biri veya hepsi için ticari niteliği haiz bir iş dolayısıyla, diğer bir kimseye karşı birlikte

GEREKÇE: Anayasa Mahkemesi vardır (Avrupa Modeli), sadece kanunlar yürürlüğe girdikten sonra denetlenebilir (sonrasal denetim), hem iptal davası (soyut norm denetimi) hem

başlıklı 148. maddesine göre özgür iredeye aykırılık ve aldatma hali oluşturur. Ayrıca müdafisi olmaksızın alınan böyle bir beyan, hâkim veya mahkeme huzurunda

Kastamonu Valiliği Çevre ve Şehircilik İl Müdürlüğünce Şirket’e idari para cezası verilmesi, İdarenin hangi tür faaliyetleri kapsamında yapılmış işlemler

Alacağı rehinle temin edilmiş alacaklı, rehnin paraya çevrilmesi yolu ile takip yapmadan, ilamlı veya ilamsız icra takibi ile borçlu iflasa tabi kimselerden ise iflas yolu ile

1. İhtiyati haciz, para alacaklarına ilişkin mevcut veya müstakbel takibin sonucunun güvence altına alınması için mahkeme kararı ile borçlunun malvarlığına

Steinzeitmnschen stammen, hat sich bestätigt. D) Urn die Tiere in einer Herde zhlen zu können, bentzten Steinzeitmnschen wahrschein(ich Steine oder Ton, a die sie