• Sonuç bulunamadı

Hürriyet Gazetesi nin haberine göre bazı TC vatandaşları kararı protesto etmişler ve protestoya çok sayıda kişi katılmış

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Hürriyet Gazetesi nin haberine göre bazı TC vatandaşları kararı protesto etmişler ve protestoya çok sayıda kişi katılmış"

Copied!
6
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Konuyla ilgili birkaç gelişmeden söz edeceğim.

Birincisi: İsveç’in Botkyrka Belediye Meclisi Süryani Soykırımı için de anıt dikilebileceğine karar vermiş. Masrafları başvuru sahipleri tarafından karşılanması şartıyla böyle bir anıt

dikilebilecek…

Hürriyet Gazetesi’nin haberine göre bazı TC vatandaşları kararı protesto etmişler ve protestoya çok sayıda kişi katılmış…

Acemi muhabir bir de fotoğraf kullanmış ki, katılım en fazla 20 kişi…

Fazla da olabilirdi ama tarihsel bir gerçeğin doğruluk ya da yanlışlığı onu savunan kişi sayısına göre değişmez. Zamanla belirli bir tarihsel olayı savunan ya da savunmayan kişi sayısında artma olabilir. 12 Eylül Anayasası konusunda olduğu gibi… Zamanında yüzde 90 civarında oyla kabul edilen bu anayasayı bugün savunan sayısı ciddi oranda azalmıştır.

Ermeni soykırımında da durum böyledir. Hükümetin ve ulusalcıların harcadığı büyük çabaya rağmen Ermeni soykırımını savunanlar ülkede ve dünyada azalma değil artma gösterdi. Son 20 yılda daha fazla sayıda ülke bu soykırımı tanıdı. Kimse, zamanında yanılmışız, diyerek kararı geri almadı.

Yıllardan beri devletin ve hükümetlerin defalarca belirttiği gibi, “konuyu bırakalım tarihçiler araştırsın” belirlemesi herhangi bir anlam taşımıyor. Bu araştırma çoktan sona erdi ve karar verildi: soykırımdır. Şimdi bunun gerekleri yavaştan yerine geliyor. Devletler resmi olarak tanıyorlar, anıtlar dikiliyor, kütüphanelerde konuyla ilgili kitaplar büyük bir hızla artıyor.

Hepsinden önemlisi 1915 Ermeni soykırımının Türkiye’de savunulmasıydı. 20 yıl önce

neredeyse tabu olan bu konu artık açıkça savunuluyor, tartışılıyor. Hrant Dink ile ilgili anmalara gösterilen kitlesel katılım bu konunun daha da yaygınlaşmasına neden oluyor.

(2)

Bu sürecin durdurulması ve hatta geriye çevrilmesi mümkün değildir.

Aslında “Ermeni soykırımı olmamıştır” diyen ve bu amaçla türlü çeşitli gerekçeler üreten ulusalcılar da çaresizliklerinden yalandan başka sığınacak yer bulamıyorlar.

Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi, Doğu Perinçek ile ilgili olarak İsviçre’de yaptığı bir konuşmada “soykırım yoktur” sözleri nedeniyle aldığı cezayı bozdu ve “soykırım yoktur”

demenin fikir özgürlüğü kapsamına girdiğini açıkladı.

Aydınlık Gazetesi buradan “AİHM soykırım konusunu halletti” gibisinden bir sonuç çıkardı.

Ne ilgisi varsa!

AİHM sadece ve sadece “soykırım yoktur denilebilir” dedi, hepsi bu kadar…

“Ermeni soykırımı olmamıştır” diye bir belirleme yapmadı.

Bu insanlar anlaşılan kendileri “soykırım yoktur” deyince soykırımın ortadan kalkacağını sanıyorlar.

20. yüzyılın en büyük soykırımı olan Yahudi soykırımı için de “olmamıştır” diyenler bulunuyor.

Almanya’nın özel konumu nedeniyle böyle bir belirleme bu ülkede yapılamıyor, ama başka ülkelerde yapılabiliyor.

Yapılıyor da ne oluyor? Yahudi soykırımı ortadan kalkmış mı oluyor?

(3)

Bu soykırım artık insanlık hafızasına girmiş bir soykırımdır ve aksini iddia edenlerin bulunması bu gerçeği değiştirmiyor.

Ulusalcılar istedikleri kadar “Ermeni soykırımı yoktur, olmamıştır” desinler.

20 yıldır harcadıkları o kadar çabaya karşın soykırımın varlığını savunanların artmasını engelleyemediler. Bu süreç bundan sonra da sürecektir.

Ermeni soykırımı da insanlık hafızasına girmiş soykırımlardan bir tanesidir ve bu yer giderek sağlamlaşacaktır.

KCK’den Bese Hozat’ın Ermeni ve Rumları da işin içine karıştırarak söz ettiği paralel devlet konusunda gösterilen tepki, doğrudan doğruya soykırımla ilişkisi olmayan ama tümüyle ilgisiz de olmayan bir konuda yıllardan beri harcanılan çaba sayesinde büyük bir ilerleme gösterilmiş olduğunu bir kere daha gösterdi.

Kürt sorunu ve Ermeni soykırımı konuları bu ülkedeki demokrasi mücadelesinde yer alan önemli konulardan ilk ikisidir denilebilir. Bu iki sorunda savunanlar ve karşı çıkanlar neredeyse aynıdır.

1915 Ermeni soykırımının tanınması konusunda yıllardan beri Türkiye sol hareketi –ulusalcılar dışında- büyük mücadele verdi. Konuyla ilgili yapılan konferansların basılmasını, katılımcıların Kerinçsizler ve Perinçekçiler vasıtasıyla yumurta yağmuruna tutulmasını, açılan soruşturmaları vb. yaşadık. Kürtler bu konuda pek bir şey yapmadılar, yapmalarını bekleyen de olmadı ve sonuçta ileri bir noktaya gelindi.

Hozat’ın açıklamasına gösterilen büyük tepki de sonucuna ulaştı ve KCK hem soykırımı yeniden vurguladı ve belki daha da önemlisi, “Kuzey Kürdistan sadece Kürtlere ait değildir, burada

yaşamış olan bütün halklara aittir” denildi.

(4)

Bu kadarı yeterlidir.

Muhatapları konuyu iyi anladılar ama onların dışında anlamayanlar bulunuyor.

Konu Kürtler-Ermeniler ilişkisini aşan bir boyuta sahiptir. Konu aynı zamanda Türkiye sol

hareketinin ulusalcı olmayan kesimiyle ilişkiyle de ilgilidir. Bu kesim yıllarca soykırım konusunun üzerine gitti ve meşruluk kazanmasını sağladı. Soykırımın muhatabı olan Ermenileri şu veya bu şekilde bir taraflara çekmeye çalışmak, lobici diyerek etiketlemek ülkede az sayıda kalmış Ermenilerin sayısının boyutlarını aşan sonuçlara neden olur. Böyle bir durum sol hareketin ulusalcı olmayan kesimiyle araya ciddi sorunların girmesi de demektir. KCK içinde bunu isteyenlerin olduğu da biliniyor ama belirleyici olmadıkları için açıkça konuşamıyorlar.

Sorun bir başka yönden de Kürtler-Ermeniler ilişkisini aşan boyutlara sahiptir.

Ermeni soykırımının bilince çıkarılması, bu ülkenin Osmanlı’nın son dönemi ve TC’nin kuruluş dönemini kapsayan uydurmalarla dolu tarihinin de yeniden ele alınmasını gerektirecektir. Bu nedenle Cumhuriyet’in ilk yıllarındaki Kürt isyanlarıyla ilgili olarak karanlıkta kalan konuların aydınlanması, Ermeni soykırımının tanınmasıyla yakından ilgilidir. Cumhuriyet tarihi büyük yalan üzerine kuruludur ve bu yalanlar arasından seçmece yaparak ilerlemeye çalışmak neredeyse mümkün değildir.

Bir başka önemli nokta ise şudur:

Türkler ve Kürtler geçmişleri konusunda açık olmakta, objektif değerlendirme yapmakta zorlanan halklardır. Halkların özellikleri sol hareketlere de geçer…

Kendi geçmişimizde bize uygulanan zulmü defalarca anlatırız ama kendi zulmümüzü kabullenmemek için de her yola başvururuz.

Ermeni soykırımına karşı getirilen gerekçelerden bir tanesi şudur: ulusal devletlerin kuruluş

(5)

dönemlerinde toprakları başka halklardan temizlemek yaygın bir uygulamaydı. Bulgaristan, Yunanistan gibi ülkelerin kuruluşu Balkanlar’dan, Çarlık Rusyası’nın genişlemesi ise

Kafkasya’dan çok sayıda insanın her şeylerini geride bırakarak ve hatta önemli can kayıpları vererek Anadolu’ya gelmelerine neden oldu.

Gelenler için Türk demek zor çünkü o dönemde ön planda olan dini kimlikti ya da Müslümanlıktı.

Ne ki, gelenlerin arasında Kürtlerin neredeyse hiç bulunmadığı söylenebilir.

20. yüzyıl başlarında Anadolu’daki nüfusun yaklaşık üçte birinin göçlerle geldiği tahmin ediliyor.

Bunlar öncelikle Müslümandır, daha sonra Türk, Çerkez, Boşnak vd. gibi ayrılırlar.

Bu doğrudur ama soykırım gerekçesi olarak alınamaz. Türklerin Balkanlar’dan büyük oranda atılması, Anadolu’dan da atılma tehlikesiyle karşı karşıya bulunması, Ermeni soykırımının gerekçesi olamaz.

Hele de Osmanlı İmparatorluğu’nun “mazlum ülke” statüsünde bulunması tek kelimeyle komiktir.

Osmanlı İmparatorluğu Birinci Dünya Savaşı’na katılan ülkelerden bir tanesiydi ve amacı da kaybettiği toprakları geri almaktı. Savaşı kaybederseniz ağır koşullarla dolu bir antlaşmayı da imzalamak zorunda kalırsınız. Kaybeden için normal sonuç budur, başka ne bekleniyordu?

Bulgarın Yunanın devlet kurmak hakkı vardır da Ermeni’nin yok mudur?

Yunanistan 1838’de zamanın önde gelen sömürgeci ülkesi İngiltere’nin desteğiyle bağımsızlığına kavuşmamış mıydı?

Bulgaristan da 1878’de Çarlık ordusunun Osmanlı’yı yenmesi –meşhur Plevne savaşı- ve Yeşilköy’e kadar gelmesi sonucu bağımsızlığını kazanmamış mıydı?

Ermeniler yapamadılar, mesele budur. Yoksa onların yapmaya çalıştığının aynısını –büyük bir devletin (Çarlık Rusyası) himayesinde harekete geçmek- geçmişte Bulgarlar ve Yunanlılar da

(6)

yapmıştı.

Çarlık Rusyası’nın İmparatorluk içindeki Hıristiyan halkları ayaklanmaya kışkırtması normaldir.

Aynısını Osmanlı İmparatorluğu yapmadı mı? Savaşta rakibi olan İngiltere’ye karşı cihat ilan etmedi mi?

Hep aynı kafa! Biz yapınca iyi, başkası aynısını bize yaparsa, ama olmaz ki!!!

Talat Paşa Komitesi gibi kuruluşlar istedikleri kadar bağırıp çağırabilirler…

Kaybediyorlar ve daha da kaybedecekler…

Ermeni soykırımı konusundaki son gelişmeler bunlardır.

Referanslar

Benzer Belgeler

Tunceli ’de bu yıl 12’ncisi düzenlenen Munzur Kültür ve Doğa Festivali kapsamında Hozat İlçesi’nde Belediye Başkanlığı ile Dersim Dernekleri Federasyonu tarafından,

çeşitli kısımlarının veya onlardan elde edilen etkili maddelerin dahilen veya haricen insan ve hayvanlarda görülen hastalıkların tedavisinde kullanılan bitkilere Tıbbi

Genel olarak dört daire tipi üzerine kurulan sistemde meyilli araziye yerleşti- rilmiş duplex'ler ve düz arazide bloklar ile manzaradan maksimum faydalanılmıştır.. Sitede

Sanatı bir imgesel mücadele alanı olarak kabul edersek propaganda amaçlı üretilen sanatsal imgelerin karşısına da bu nedenle protesto aracı olarak

Modern dönemde reklamlar daha çok ürün hakkında bilgilendirme amacı taşımakta, ürünün özellikleri, fiyatı ve nereden temin edileceği ile ilgili bilgiler

dan belki de Yaşar Nabi’ııin yeni bazı edebiyat dergileri­ nin karşısında eski Varlık de geriyle rekabete girişeceğinin işareti olabilir. Bu arada belki de

These two micro-level perspectives differ from each other— the network perspective on migra- tion stresses migrants’ specific mechanisms to facilitate the development of

Anahtar Kelimeler: Bulanık k¨ume, sezgisel bulanık k¨ume, neutrosophic k¨ume, topo- lojik uzay, neutrosophic topolojik uzay, neutrosophic fonksiyon, neutrosophic biles¸ke