• Sonuç bulunamadı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share ""

Copied!
16
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

i

Gandhi

İ Ç İ N D E K İ L E K İktisadî L a u s a n n e zaferine doğru

Dil anketinden Kırıntılar , La rançon du Machinisme Şa‘iriıı tacı [K ıt‘a ]

Anlamadıkları kadına [ Şi‘iı- ] Özlediğim lalın » (

Geeeler »

Aşk kasideleri » Edison un heykeline

Fir‘avn ın mezarından bir ses

A‘malık , sebebleri ve korunma çareleri Gandhi Dr. AB. Djevdet M. Fuat d. Galoti AB. DJ. Midhat Cemal Fuat Hulusi H. S. Salih Zeki Dr. Kaya Dr. î. Temo Dr. AB. Djevdet îctihad

Gelecek nüshalarımızda : .Japon ve Çin döğüşü, Wordsvord [ Kadri Kemal B. ] 1 Dr. Kaya J, Ruba'î [Fuat Hulusi ), Sahne ‘ alemi [ M. Ferid j, Arkadaşım [M. GorkiEylül

(2)

Yeni Neşriyyat:

KARLI DAĞDAN SES

Dr. Abdullah Djevdet Beyin son senelerde yazmış olduğu kıtalar bu ‘ unvanla intişar etdi, 185 sahifeük ve iyi kâğıd üzerine basıl- mışdır. fi: 1, «Lux» tab' ve müellif tarafından imzalı nüshalar 2 liradır. Haricden siparişlere t a ‘ahhüdlii irsaliye olarak 20 kuruş ‘ilâve olunur.

İstanbulda Babfâli kitabcılarmda ve Beyoğ- lunda L i b r a i r i e M o n d i a l e de satılıyor.

P E R S E F 0 N

Türk şi‘rinde ilk Yunuanî eserdir ; mii - elidi Salilı Zeki beydir . Kadim devirlere a‘i.1 esatiri resimlerle müzeyyendir . Baştan başa efsanevî bir ‘aşk macerasını zevkle şi‘ irle h e ­ yecanla ve içten gelen duygularla anlatan yüz sahifahk bu kıymetli manzum kitabı suhulet Kütüphanesi basmıştır. fi.* 50 kuruştur

r.K S F L E I R S O EG EN ER EEK Kbııbekir Hâzini B. EN nin fran'sızca şi irler nıecıriu‘ası. Beyoğlunda L i b r a j i ’io M o n d i a l e da ve Babi ‘ Ali caddesi kitabcilarmda bulunur. İçtim a'i tefekk/ir ve endişeleri, şa‘ ir heyecan­ larına tezvic eden bu nefis şi‘irieri yüksek

edebi nefâ'is- müştaklarına tavsiye ederiz . Fi : 50 kuruş.

I imimi KiUtibbnnc

Bu ‘umumi ‘ unvanla ııeşr edilmeye başlanan ve Avrupanııı büyük mütefekkir ye ediblerin - den terceıııe edilmiş seçme eserlerden müteşek­ kil olan ufak broşürleri okuyucularımıza tav. sie ederiz, Nüshası 10 kııruşdur. Her hafta bir nüsha ç ık a r, şimdiye kadar bunlardan 11 ‘aded çikmışdır.

H a k k ı n S e s i Bursada münteşir bu sesi işitin .

GLİSERO FOSFATLI ŞAKR

MALT HULÂSASI

Eczacı Ekrem Beyin nezareti altında sureti hususiyede i‘mal edilmekdedir. Deposu Ekrem Necip Ecza Deposu

Telefon: İstanbul: 78

Rafale de Parfums

S O N N E T S

PAR LB Dr. AB. DJEVDET Edition de luxe, pages 131, Prix : lOO piastres

İç ti h a d m b u l u n d u ğ u b a ‘ zı y e r l e r “ Içtihad „ m istanbulda satıldığı ba‘zı yerler :

Kadı köyü nd e Muvekkithane caddesinde

Tütüncü Dikran Efendi, Köprü üzerinde

M. Kem al Efendi, Büyük A da da İske­

le başında Tütüncü Nike Efendi, Üsküdar da İskele başında Tütüncü İlbamiEfetıdi

Dükkânları

‘AMELİ RUHİY YA T

«■ S a" ati haziranın -kararsızlıkları >> adile Dr.Gustave Le Bon ıın neşr etmiş olduğu tür kitabın tercümesidir 223 sahifel.i bir kitabdır . Devlet adamlarım , meb'ıısları ; hakimleri, nıu- ‘alUnıleri, terbiye ve tedris işlerinde bulunanları, vali ve kaymakamları son derecede ‘alakadar eder.

Ey i kâğıd üzerine basıîmışdır. fi. 100 k. dur .

İSTANBUL

.ÇİNKOGRAFHANESÎ

Ankara caddesinde İllıaini matbbaası üstünde, her nevi' çinkograf işleri dikkat ve siir'atle

ve ehven fiatla yapılır

M. Ütüciyan

Çinkoğrafhanesi Fincancılar da Kalifidi Flanında

(3)

ABONNEMENT

Pays étrangers Pour un an : 2 Dolars Edition spéciale : 3 Dolars

A D R E S S E «id.jtihad» Constantinople Téléph : St. 865 xxvuème ANNÉE / Décembre

1931

İ G T İ H A D

Türkçe ve Fransızca

İLMİ, EDEBİ, İKTİSADİ

No : 334

A Ro n n e m aN

Seneliği ( 24 Nüsha ) Türkiye için: 2 1,2 , A‘lâ kâğıdlısı

5 liradır

A D R E S

Oığaloğlunda İçtihat! Evi Tarihi Te’sisi : 1904 Genève Yirmi yedinci sene

1 Kânımı evvel 1931

iktisadi sütun

İktisadi « LAUSANNE» zaferine doğru

Büyük Avrupa Harbi, bir çok nmesseseleri alt iist etdi , hakimiyyetlerin yerlerini değiş - türeli : Alman tahakkümünü söndüren Harb, Haşmetin Para Hz lerin i, Alman împratorunun ve her hükümdarın tahtına , her zeman olduğundan çok ziyade bir kudret ve şevketle oturtdu .

O zeman Hz. M u h u ı m n e d in, muzaffe - ren ‘avdet etdiği bir cihaddan sonra ashabitıi

toplayarak

demesinde ki pek sağlam ve nazar nufuzuııu gösteren ma‘ na daha eyi anlaşıldı. Peygamber, « küçük harbden büyük harbe 'avdet etdik » diyerek sulh devrinde, iktisad sahesinde yapı - lan mucahedeyi, da’iına daha ziyade ni‘ met ve refah vermesi için Tabiatı' zorlamayı murad ediyordu .

Gene Türkiye Cumhurîyyeti L a ı ı s a n ı ı e da siyasî istiklalini fetlı etdikden sonra bütün diğer istiklâllerin anası olduğuna mıEtakid olduğumuz İ k t i s a d i İ s t i k l a l ini feth etmeye teveccüh etmek dirayetini göstermekde gecik - ıııedi denile bilir. Denile bilir diyoruz : Bulga­ ristan mütarekenin ferdasından beri ve hattâ , az şiddetli olmakla beraber , daha evvelden beri, idhalati tahdid etmişdir: İ c t i l ı a d ın sü­ tunlarında bir kaç def‘ a yazılmış olduğu üzre Bulgaristaııda K r a l B o r i c e den dümen nefe­ rine ve Baş vekilden en vazi' me’mure kadar

her me’mur Bulgar Şayak fabrikalarının yap - dığı her nevi4 kumaşdan ma‘mul elbise giymeye mecburdur. Lüxe eşyası kat‘ ivyen Bulgar hu - dudu içine sokulmaz . Diğer tarafdan ihracat maddelerini istihsal ve ihracata büyük bir gay- • ret sarf olunur.

Bizde yalnız Hereke mensucat fabrika - smdan giyinmeyi me’murlar için olsun mecburî yapamazrtıiyiz?

İran ¡iç seneden beri kendisine mal getiren ecnebi tacirlerini, idhal olunan malın. bşdelile İran malı almak mecburiyyetim te’sis etdi . İhracat yapan. İran tacirleri de harice götür - dükleri malın bedelinin ancak yarısile ecnebi malı ala bilirler. Bedelin diğer yarısını ecnebi parası olarak İr a n a getirmeye mecburdurlar. Vaktile dünyanın en güzel çiçeklerini yetişdirrniş olan memleketimizde bugün İtalya ve Fr a n sa

dan Tayyare ile getirilen Karanfil ve Krizaıı - temlerin danesiııeöOı ba‘zan 80 kuruş vererek almak sefahet-inde bulunuyoruz. Memleketimize haricdeıı bir buçuk milyon liralık çiçek gir -

ıııekde imiş !

Geçen .sene Taks im bahçesi ııde açılan çiçekçilik sergisine iştirkki reca edilmiş olan ve Edirne kapısı haricinde ikamet eden gül meraklısı Haşan Eî. vardır ki bu zat ser - ğiye tam 370 çeşid gül ‘arz etmiş ve 100 lira mükâfat almışdır. Üsküdarlı Hafız Neeıneıl- tlin Ef. de yüzlerce çeşid gül teşhir etdi .

(4)

5 6 0 8 10 T r H A D

Lütfi {Aı*if Bey isminde bir vatandaşımızda yetişdirdiği tezyinat çiçeklerinin binlerce çeşi­ dini çiçek sergisine getirmişdi . Madalya ve nakdî ınükfat aldı .

Çiçek deyüb geçmeyelim Bıiyük Harlı

den evvel Hollanda her sene , harice On

milyon altını liralık çiçek satiyor ve bir o kadar da bal ihraç ediyordu . Şimdi bu meblağ daha ziyade yiikselmişdir .

Ç ek o slo va ky a hükümeti , memleketine tek bir kahve daııesi sokmaz !

Hükümetimiz son günlerde iki mühim ve nıusib tedbir ittihaz etmişdir :

Birincisi idhalatın tahdidi , İkincisi Buhran vergisi te sisidir. Gpınriikde Serbest ıııiiha - (lel<‘ ve Himaye denilen iki system var bunların leh ve ‘ aleyhinde cildler yazılınışdır . Fakat en doğru sözü söyeleyen kitabların y a - zıları ve Professeurlerin dilleri değil Hadişele - rin, uıaveka‘ ların lisanıdır : ‘ Asırlardan beri gömrüğii olmayan, serbest mübadele systemine dindarane bağlı olan S a ı ı a y r c i İngiltere

bu gün Himaye usulüne ram olmak mecbu- riyyefiııi duyrnuşdur. Bir millet sanayimle, ma'- ımılatile istilâ etdiği memleketi . ordusile isti’lâ etmiş demekdir . Balkan Harbi nden evvel tür gün Miltan Ahmed meydanında dağlar gibi yığılmış şayak balyaları gördüm, bunların n e ­ reden geldiğini sordum. Bulgaristandaıı geldi - ğini ve bunlar için 800,000 Altım verilmiş ol - duğunu öğrendim,o zeınan B u l v a r l a r İslaıı-

b n lu istilâ ed iyo r ! ser nâmesile bir makale yazdım, gidilen yolun iflâs etmek ve esir olmak yolu olduğunu, dilimin döndüğü kadar söyledim. Paramızın harice gitmesine karşı çok hassas olmamız lâzımdır Para hnrriyyeti temsil eder, fakir bir ferd hur ve müstakil değildir ,, fakir bir millet içinde iş ‘ ayni merkezdedir . Bunlar, sade hakikatlerdir, fakat tekrarı faydasız de - ğildir. İstiklâlini, lıurriyyetini seven paraya hürmet etmeye mecburdur. Biz belki hu nıusib

tedbiri almakda biraz gecikdik . Şarkın Ge<* o l s u n d a ıjü ç o l m a s ı n ! darbi meselinin tesirinden güç kurtuluyoruz. Her halde Htikû - metlinizin bu tedbirini tam ihlâsla tebrik etmekdeyiz .

Buhran vergisine gelince: Bu tedbiri de ilk olarak biz almiyoruz . İtalya daha bundan bir sene evvel bu tedbiri aldı, tnğilterede ‘alesse - viyye ve Kraldan en kiiçük me'mure kadar Hükümet hâzinesinden her ne nam ile olursa olsun para alanların aldıkları meblağdan lıaddı asgarisi-yüzde 10 olmak üzre bu buhran v e r ­ gisini vaz‘ etdi .

Resmi ve gayrı resmî müesseselerde miis - tahdemlerinde Belçikanın aldığı buhran vergisi nıikdarı alınan maaş veya ücretin mikdarile mütenasiben yükselerek 100 de 45 e kadar çıkınakdadır.Bizde ise 600 liradan yukarı aylık veya iicret alanlara 100 de 16 vergi konuluyor ve 30,Ankarada 60 liraya kadar malaş ve ücret alanlar için vergi yokdur. 30 dan sonra asgarî 100 de 10 dan başlayacak ve maaş veya ücret ayda 600 olunca 100 de 16 ya kadar yüksele­ cek. Vak i‘a paranın altını ve gümüş olduğu ze-

manlara nisbetle ıııe’ınurlar sıkıntı içindedirler, bunu teslim etmeli , fakat, şunu da unutmama. - lıki bir sene evvele nisbetle hayat - lâ ekal, 100 de 20 nisbetinde ueuzlamı.şdır .

Hecen setıe bu vakit ekmeğin kilosu 17 kuruş dıı hu gün yedi kuruşdur . ’ tdhaiatın tahdidi , idhalat çeşidlerini bahalandırırsa da bu hal. geçici olacakdır . Mehııurlar Impra - torluk zemanımn 3 ayda bir çikaıı ma aşlarını da unutmamışlardır.

Hulâsa, İ s m e t l* a s a Hükümeti eyı göriyor ve İktisadî istiklâlin yüksek hürmet ve izzetini takdir ediyor , da’ima mıPazzez ve muhterem olsun .

(5)

r g t ı h a i ) 1*009

DİL ANKETİNDEN KIRINTILAR

liii'iHCİ Soı*i)ıııni!iı ardı

tuılâ kaidelerini tebdile tar.afdar mısınz ? Bu sorgu karcısında imlâ oturmalıklarının ( Kaidelerinin ) bozuk olduğuna zımnen hüküm edildiği seziliyor. Zaten söylemek gümüş, sus­ mak altındır, düsturu sigortasını girmiş olanlar hesaba alınmamak şartıyle, imlânın değişmek luzumuna inaııananların çokluk olduğu anla - siliyor. Ifele eli kalem tutanların yüzde dok - sam, geçirilen şu tatbikat devresinde bir takım güçlüklerle karşılaşarak bu kana'ata sınayışları ( tecrübeleri ) neticesi olarak varmı.lardır . Meselâ dekirnren, değirmen, değirmen ; Ta - mag, damak; Necmeddin, Neçmettin mi yaz - rnak lâzım geleceğini kestirmeydiler , bu,gibi kusurları lıep imlâ ka idelerinde bulmak isti - yorlar. Yapamayacağım yerine yapaıuıyıcağım demek , boğaz , vapor yetine bugaz , vapur yazmak beni de biraz sinirlendi!miyor değil • Hele « adli kitab » ı « atlı » yapan,takdiri tak­ tir.şeklinde inbikden çeken, hâd ( kızıklı ) yı hat ( çizgi ) ye çeviren , hâb ( lütfen hı ile okuyunuz ) uykuyu hap diye yutduraıı v. s. zevksiz ve ‘ ilmsiz imlâlara üstelik bir de tır , dır dırıltısı, kerçekdeıı okumak hevesini kıra - rak ba‘ zen gık dedirtiyor . [1] Bunların kimi alfabenin geçen makalemizde anıları bir iki noksamdatı ve kimi de gramer kaidelerimiz - den bir kaçının aykırı bir lıalkseverlik coşkun­ luğuna uğramış olmasından ileri geldiğine şüphe edilemez . Halbuki alfabemiz tab‘ an savtîdir. Böyle olunca imlâ kendi başına sor - malık ınevzu‘u teşkil edememeliydi • Çünkü Söylenildiği gibi yazılacakdır • Dil ile denk bir alfabede bunun iki türlü olmak ihtimali de yokdur; meğerki söylevimde ayrılık ola!

O halde iş imlâ sormalığı olmakdan çıkar |1] İ‘ tiıaz edicilerimizin şimdiden dikkatine çekeyim : yaptırmak değil yapthrmak, takat dedirdiyor değil dedir - tiyor deriz. Bunlar kıyası değil siıııaridir. Ce , çe bahsi de gramerde sakatdır..

ve şive bahsine geçer. Bittabi1 herkes kendi dilinin en doğıu döndüğüne ka’ildir ve öyle yazmak ister. Hattâ adalı veya tâ.ranın her - hangi bir yerinden gelip konmalı olsa bile o kimse Istan bulda b ir k a ç yıl yerdetniş ( ika - met etmiş) olmakla, bu hak ve salahiyeti ken­ disinde görmek ister .

Banker

deyen okumuş İstanbul çocuğu ile alaya kalkı-ır . Çünkü zu‘mîınca bunun doğrusu — İstanbullu kibar hamım ağzıııca bangeı imiş.

Dünyanın her ülkesinde şiveler az çok vi- lâyetlerce farklıcadır . Ancak ortada dolaşan yazı dili ve imlâsı gene her yerde birdir ; çünkü o imlâ hükümetçe kabııi ed imi ;dir. Bunu yapmak için önce o lehçe eıı zengin söz var­

lığı ile ve en güzel şivesi üzere tcsblte çalışıl­

m ış tı ır ki, biı, ekseriyetle baş eltıiıı (Payitahtın) münevverle i ( dikkat buyurulsun , ayak takı minin değil ) arasında konu ulamdır. Miitekâ- mil ve seçme bu telaffuzun ö rn eği, meselâ Fransızca için , Parisde Comedie Française aktörlerinin söyleyişidir. Fransızcayı eıı temiz duruluğu üzere idâme etmek bunların borcu - dur . Gidiş böyle olmakla beraber resmiyetin dışarısında kalan değme kişi , kendi âleminde dilinin döndüğü gibi söyler ve isierse yaza da bilir. Amma makbul ve edebi olmaz ■ Folklor üzerine yapılan mahallî lehçe ve şive araşdir- maları bittabi1 ba.ka.

Gramerimiz, Dil Encümeninin delikanlılığı eseridir. Bundan dolayı « halk a doğru » gidi - şinde jargona varacak kadar yenini sıvamış bulunduğu halde bu gayreti gûya az gördük­ leri veya gramer kaidelerini yanlı , tefsne uğ- latdıkları için, kelime sonu ile kelime içindeki kapalı heceyi' [2] bir çok k i iler ayırd etme -[2] Kapalı hece, sessiz ( Konson ) ile bitene derler. Leblebi sözünde birinci « leb » kapalı , ikinci « le » açık hecedir . Yukariki sözlerimden sondaki kapalı hecelerin yumuşak sessizini Türkcenrizde mutlaka sert yapan gramer ka’idesiııi doğru gördüğüm anlaşılmasın ■

(6)

5 6 1 0 I Ç T I H A D

yorlar veya etmek istemiyorlar . Sert harfden sonra gelen yum u,ağı mutlaka sertlendiriyor­ lar . Bu gayretkeşler dilimizin tekâmülüne ne derece engel olduklarının farkında değillerdir. Bozucu bu zorbalıklarına bakılınca, imlâ lüga­ timizin haline bin şükretmemek kabil değil,öte­ beri sakatcıkiarına rağmen.

Anlaşılıyor ki alfabemizin küçük olmakla beraber sinek soyu kusurcukları orlad..n kaldı­ ğı takdirde , Türkçe kelimelerimiz hakkında ayrıca imlâ oturmalıkları ( Ka’ideleri ) biçmeğe pek lüzum kalmayacakdır . Lâkin hâs isimlere ve badıca yabancı ad ve ıstılahlara gelince , bunun mücadele kapusu ap açık bulunuyor . Unutuluyor ki bunda, millertler ârası « beynel­ milel » saygıya değer bir töre vardır. Hâs ad­ lar o millet ve adamın imlâsı ile yazılır ve telaffuzu kavrak

içinde gösterilir k i , marıtıkan — ve müsaadenizle hattâ ahlak an — doğru olan biri - cik yol da budur.

Çünkü elin ma - hna buyurmak

hakkı kimseye verilmi? değildir ; ve

kesin adı kendi öz malıdır . Istılahların im - lâsı ise beynelmilel bir kıymeti hâizdir . Bu sözümüzden bunların sonu biraz deği¡dirilip tasarruf edilemez ma‘ nası çıkarılmamalıdır ; ancak kelimenin esasını , kök veya temelde mahfuz hüviyetini, mutlaka bozmamak kayğu- sundan ayrılmağa gelmez. Çünkü kelime an - cak o şekilde olarak taşıdığı ına’namn beynel­ milel timsalidir. Bu gözedilmeyince , milletler arası değeri yetirildikden<kaybedildikden)başka, özge birtakım müııasibetsizliklerede meydan açılmış olur ■ Meselâ İngilizce ma'ruf Trade union ( tred-ünyoıı ) bir nevi' ticaret birliğidir ve ehemmiyetli bir teşekkül adıdır • Bunun asıl imlâsını bozarak tıedünyoıı yazmakla,Fran­ sızca vasıl çizgisi » demek olan tenkit atıgısı ( işareti ) ile ma‘ naca bulandırmış oluruz ; ve bunu bu türlü imlâ ile gören okuyucu, hangi

ma'nanın murad edildiğini anlamak için karine delâletine muhtaç kalır. Eski imlânın hastalı - ğını tasavvutî alfabemize aşılamak marifetine baş vurmamak yeğdir.

Hâs adların kavrak içinde telaffuzu göste - rildikden sonra bunları iineltilerine göre Türk­ çe takılamak ( lahıkalamak ) tabi'î hakkımız - dır . Meselâ Angele ( Anjel ) in deyecek ve yazacağız; çünkü Fransız imlâsında sonda bu­ lunan « e » sessiz olduğundan, bizim için yok demekdir.

Binaen-‘aleyh: Angele, « Angele » in, Aıı- gele »e [3]. Bu sormalığı ( mes eleyi ) şimdilik bu kadarla kapatmak yeter . Her halde şunu unutmamalıdır ki , bir kelimenin öz imlâsını bozmak , eğer cehil yüzünden değilse , onu benimsemiş olmak demekdir. Bundan dolayı ,

meselâ Fransızca vagon - lit ( va - g o n li) yi, k; ya - taklı vagoııdır , « t » siz yazmak, yabancı kelime - leri lüzumsuz yere dilimize sokmak yolunda el'ân ta-olduğumtızdan başka bir şey

Çokdan benimsenüerek gündelik sözlerimiz sırasına girmiş bulunmasına rağmen milletler arası bir mevki) olan kelimelerin imlâsı, mec­ buriyet baş göstermedikçe, deği .dirilmemelidir, fikrindeyim. Meselâ methûd , medium, auto - bııs > stenograph v. s. gibi • Birinci misalde metot yazarak ortadaki h - yı kaldırmakla kelimenin milletler arası pasaportunu yoğalt - mış ( imha etmiş ) oluyoruz. Sondaki d » Dil Encümeni gramerinin adi " at yapan büyü - leyici 13 üncü maddesi icabınca t » ye çe - virmekle, kelimenin sonuna ayrıca bir maske

[3l Roman gibi, hâs adların bir düzüye tekrar edil - diği yazılarda , o isim doğru imlâsı ve kavrak içinde Tiirkce telaffuzu ile gösterildikden sonra, artık onun Türk­ çe imlâ ile yüriidülmesi câ’iz ola bilir sanırım .

r

Ş A ‘ İRİN TAC D AR LI Ğ 1

£ Alıcın) ii reııy ü zemzeınenin tacdarıyıın

y

Afakim yöııiillere ardını fütuhıımuıı;

► ‘Arşın y e t ir lisana mukaddes sükûtunu,

£ Ey şi'rinı, ey fiyanı derıınl şükııhuınnn.

[ 9 -5 -1 9 3 1 A. D.

ı

•1

4

A

A

A

J

her - ban tepmek de ifade etmez .

(7)

İ Ç T İ H A D 5 6 1 1

takmış oluyoruz. İkinci misale gelince, mediu- mun yazıldığı gibi Latin telaffuzu ile mi — ki ‘ayni zamanda alfabemizin telaffuzudur— söy­ leyeceğiz* yoksa Fransızın ağzım mı yansıla - cağız ( taklid edeceğiz ) , henüz anlaşıiama - mışdır . Çünkü o ta‘ bir gazete sütunlarına geçmiş bulunmakla berber halk ağzına düşüp yoğmlmamışdır. Fakat tuhafı şudur k i , doğru im!âsı«ale mfedium yazıalcağı lıalde ınedyom yolunda şişirilmiş Fransızca iineli-.ine, kibarla - rımtzla sözde münevverlerimiz, bayağı komis­ yonculuk ediyorlar . Bıı suretledir ki Latince aM ob-.s onların himmetiyle otobüs ohımşdur v. ilhr . Oene bu kabilden olarak geçenlerde • 'ir eserin iinvanını püerikültür diye yazılı gör­ düm ve Anadolunuıı ba‘ zı cihetlerindeki " pür- tekef'» ı hatırladım[4], Latince çocuk puer dir. kültür aslında hem c = k , meni de u ile dir, ii ile değil. Ah o Fransızca; bize çok iyilik etti amma çevrini yüreğimize kada<- işletdi.

Gelelim üçüncü misâle. Türkçülük meyda - nında öyle dört nala at süren ba‘ zı kişiler var - dır k i , papazdan dönme dervişin taassubunu andıran aşırı gayretlerinden korkulur. Aslı Yu­ nanca sandığım “ stenographie „ niiı belki 4

[4] Portakal.

« ph » sini « f » ve • e » sini.« a » yapıp stenog-rafya derdim amma önüne bir de direk çakmaz-dtm. Milletimiz İrmazan, İlimon devrini cokdaıı geçirdi. Vaka‘a < istihza » yı artık Türkceye mal etmişizdir; lâkin bundan dolayı ona benze-' sin diye sterilize, spor v. s. sözlerin önüne birer « i » getirmeyi ka’ide makamına kadar yükselt -ıııezdim . Türklüğü hâlâ dili hantal sananlar. unutmasınlar ki iskemle ile isfakos o kılığa

gi-*

reli nice asırlar geçmiş ve o; çamlar bardak ol - muşdur . Anadolu içlerinde balkın freıık - çeye dili kolayca dönmeyeceğini farzetsek , şehirdeki bir kısmı esnaf ile ayak takımını da bn öbeğe soksak , hattâ, okumu darımızın bile söyleıken ihmal yüzünden bu gibi yanlılıklarda bulunduğunu tasdik etsek, bu türlü beciriksiz - likleri birer sayğı koltuğuna oturtmak lâzım gelmez • B u , halk severliğine bilgisizlik , ten- bellik , gibi meziyetsizlikler bulaşdırmakdır . Halka <loÇrıt gidîşde ‘irfan çırağı en dip bucaklara sinmiş loşlukları bile g'derecek k a ­ dar aydınlık saluıalıdır . İmlâ kaidesiyle buna engel olmak , sunulan çorbaya bedel kaşığın

sapıyla göz çıkarmak gibi bir şey olur . Köse Raif Paşa oğlu

M. Fuat

Tahlil

FA HANCOIS DIJ MA (İH İN İ SM .E

[ Artık 1738 de, ( dohn Kay ) ilk mutalıarrik me - kiği icad etdi.

1764 de , ( Heargraves ) iplik destgâhlarmın ma'mulatını yüz misline çıkaran J e n n y ma - kitlesini icad etdi •

1784 de, (Moldok) ilk Lokomotifi inşa etdi. (Vilkinson) da bunu raylar üzerinde işletdi.

1785 de,(Cartwrigh ) ilk « Automatique» doku­ ma cihazını vücııde getirdi .

1789 da, Iskoçyalı (Beli) kumaşların silindir üzerinde boyanması usulüııu icad etdi.

Her târafda kanallar açıldı , yollar İslah edildi, ma‘deııler işletildi, yüksek hararet de­ receleri istihsal eden fırınlar yapıldı.

ve son i

Bu fa‘aliyyetlerle muvazi bir suretde , liıiistemlekâtın isti‘marıde inkişaf etdi. Mevadı ibtida’iyye idhalâtı çoğaldı ve malıraclar artdı. Bir taraftan da cemahiri müttehide doğdu.

Kurunu cedidenin, haşad ve istihsalin gün­ den güne tezyidi , ¡‘malatın artdırılınaşı ve satışın çoğaltılması şeklindeki kanunları artık takarrür etmişdi.

İngiltere, makineleri sayesinde bu. kanun - lara ittiba‘ etmek s.uretile Avrupaya şayanı hayret bir siir'atle kesb edilmiş bir kuvvet ve kudret misâli gösteriyordu.

(8)

5 6 1 2

T Ç T 1H A D

taklide basr etdi . işte bu devrdeıı i'tibaren , beyaz ırk artık sa‘adet yolunu makine haya - tının inkişafile temsile başladı.

Şimdi biraz da mevzu‘ uınuzu teşkil eden kitabın makine hayatının faciaları » ser lev- halı kısmını tahlil etmek isterdim ; fakat bu - ııun için biis bütün başka bir makale lâzımdır. Ma‘amafilı muhtasar bir fikir vermek de kabil olacağını zan ederim ; çiiııki Tarihi kısmın yu­ karıya kayd etdiğim hulâsasında zaten netice­ lerin istihsali pek kolaydır ■

Esasen, müte‘ akıb fasılların yalnız ser lev­ haları bile bu hususda bize bir fikir verecek ıuahiyyetdedir: Maddî karışıklıklar ; fakir ve sanayi'siz memleketlerin biis biitiin- fakirleş - in esi; hayat balıalılığı ; istirahetin tenakusu ; işsizlik ; sefalet ; köylerde ııufus tenakusu ; hastalıklar: fikri inhitat ; ahlakî inhitat ; işte makine hayatının t'idye’i necatı bunlardır .

Fakat Hindlilerle Çinliler gibi ba‘zı millet­ lerin eskiden beri keşf edıib halâ i'lân etmekde oldukları bu fenalıkları , on dokuzuncu ‘ asır daki tecrübelerle de tehakkuk eden bu felâ - ketleri Avrupa ile Amerika bir türlü tasdik ve i ‘ t i raf edememekdedir . İşte bundan dolayi burada bu mes ele hakkında daha fazla ısrara lıâcet görmeksizin, doğrudan doğruya hiç kimse için Ftiraza imkân olmayan ve ehvalin inkişaf mantıkisindan miitevellid olan uıavakaMara geçeceğiz .

Tarih bize makineciliğin zuhur ve inkişafı için bir takım şera'irin mevcudiyyeti zaruri bulunduğunu göstermekledir . Fakat vekayi* bu gün bize bu şera’itin ânı ve muvakkat ol - duçunu isbat etmişdir.

Madam Lambrosonun kayd etdiği veclı ile, sanayiciliğin inkişafı için, müşteriler tarafın - dan yapılan taleb, eski aletlerle yapılan istih­ sal mıkdarına çok fazla nisbetde fa ik olmak lâzım gelir ; Serveti Tımumiyyenin nüfus ile mütenasibe!) artması icab eder ; İstimlâk ve istFmâr edilecek yeni topraklar keşi edilmek zarureti vardır

Halbuki, ihracat eşyası alan bir memleket eğer hakikaten o eşyaye muhtaç ise, onu doğ­

rudan doğruya kendisi i'mâle kolayca muvaffak olabilir. Fakat eğer ihtiyacı yoksa, onu cebren istihlâke mecbur etmek kabil değildir . Eğer yeni topraklar bulunacak olursa, bunlarda pek çabuk buluııub yoııtuldııklarından , az zetııan sonra işletilemîyecek bir hale geltuekdedir . İşte şimdi bu bal vuku‘ a gelmek üzredir - İngiliz müstemlekeleri isyana başlaıııakdadır , Mısır, muhtarîyyetini istihsal etuıisdir, Hindis­ tan, İngiliz matmulatını red etınekdedir. ( ilıaıı ticareti artık bir milletin inhisarı altında de - ğildir. Bu artık hiç bir milletin inhisarı a! tında değildir. Bu vaziyyetde her memleket . komşusunun mahracfârını çalmaye kalkışmak- d ad ır.

Makineler insanların satın alabileceklerin­ den daha fazla ¡‘malatda bulunmuş olduğun - daıı, bir çok insanlar işsiz kalmışdır. Bina'en- ;aleyh büyük sanayi* artık kemalden zevale doğru enmekdedir .

İşte bu suretle cihanın bu gün çekmekde olduğu buhran, haddi zatinde doğrudan doğ­

ruya bir makine hayatının buhranından başka bir şey değil döınekdir.

Fakat 'acaba bunun böyle olması, makine­ nin imha ve ifnası lâzım geldiğine mi delâlet eder V Hayir, öyle değildir; MadamfLaınbroso) ile hemfikir olarak diye bilirim ki : Makineyi imha etmemelidir; yalnız zabt- ve rabt altına almalıdır.

Fakat siz bu fikre i'tirazeıı diye bilirsiniz ki : makineyi zabt ve rabt altına almak ne demekdir ?

Bence bunun maniası sarrihdir: biiyiik i'ma- lat makinelerini mevâdı gıda’iyye, ıııelbusat , mesken levazımı ve "ilaç gibi tıavayicı zaru riye ¡ ‘ malinde ancak taleble ıııütena'sib bir sıı- retde işletmek demekdir .

Lüks eşyasına gelince, bunların makine ile yapılmaması hem cem'iyyetiıı , hem sanayi4! ııefiseniıı mcnafi'i muktazasındandır. Tabi'ibu noktada şöyle bir i'tiraz varid olacakdır :

— Lüks haııği noktadan haşla , ihtiyacatı zaruriyye lıanği noktada nihayet bulur ?

(9)

i

ç

t İH A D 5 6 1 3

ikisi arasındaki hududu istediğini/, gibi ta‘yiıı edebilirsiniz, elverirki esas i‘tibarile birhudud ta‘ yiıı edçsiniz ! herhalde böyle yapmak , sa- tılamayub elde kalmış liiks automobillerinin önünden işsiz alaylarına, geçi d resmi y a p d ır - ınakdan daha hayırlıdır .

Hulâsa olarak diyebiliriz ki , kurunu vusta hırafatını yıkdıkdan sonra tabi'atla olan mü - cadele kuvvetimizi mihaniki bir suretde tezyid eden lıer vasıtanın mı'ikemnıeliyyeti hakkında bir itikad telkin eden makineye karşı perestiş derecesinde ve tenkidi gayri kabil bir nevi1 iman beslemekden ictinab etmeliyiz . Şurası da varki ‘ acaba mücadele ediib durduğumuz şu tabi atla bir sulh ‘akd etsek , her halde kendi nef‘ ioıize lıidmet etmiş olmazmıyiz ?

Bu lıususda F ransamn vazMyyeti pek şayanı tedfcikdir : Çiinki zıra'i fa'aliyet sahasının küçük parçalar halinde işlenmesi ve küçük sa- nayi'a malikiyyeti sayesinde, bu gün, Fransız m illeti, Cemahiri Müttehide, İngiltere ve Al - manya gibi Devletlerin nıa‘ruz oldukları buh­ rana karşı niabî bir refah göstermektedir.

•I. Gafoti

Ş İ ‘ i R

A N L A M A D I KL A li l KADINA

Ba‘zı bir damak yaşdım eriğinde , Ba‘zı toprak da bir avuç terdim ; Didinir, çırpınır, kadınlardan Bir nebati güzellik isterdim .

Sende buldum nihayet ey meçhul, Şekli, sirnasi olmayan güzeli. İçinin bir devamidir sanki Bu vücudun ne alııı var, ne eli .

Anlasın aııtayorsa bâşkalan , Bana bigânedir o et, bu yığın . Gözlerin ömrümün dakikaları ! Benim olrnuşdur anlaşılmadığın .

Ba‘zı zulmetlerinde ben bogulub , Sonra bir şimşeğin içinde bulub, Seni bir ânde , birden aıılayorıım .

Miibhemin asümanısııı kat kat ; Ba‘ zı veznimle, kafiyemle fakat Seni ben anlatırken, aıılayorum.

M id im i C e m a l

ÖZLKDİGİM LA UN

Taptığım külliyyetin bir ciiz’idir mahiyyetiuı ; feyzidir bir vahdetin âlemde ıııevcudiyyetim . Ben bu imanımla yıldızlar kadar rif‘ atteyim ; Kim demiş ziildür ibadet? ondadır filvlyyetim. Kardeşimdir muhteliç ruhunda her hasret duyan, Ben ki hasretten örülmüştür bütün zativyetim. Bir güzel sevmiş ki kendinden geçip şevda göniil, Jptisaınından alır buyi baka faııiyyetim .

Saçlarından her seher vicdana nekbetler dolar, Sanki lâhutîleşir ıtrile nâsutiyyetim .

Ondan ey şa‘ ir haber ver, müjde sun ilham alıp ; Yadıdır ünsiyyetiın, hicranıdır meıısiyyetirn-Doldu boşluklar gönül ahiyle lıilkattaıı beri, Artıyor lıer lâhza bir tıevhayle miihzuniyyetim. Çırpınan ruh öyle bir lâfın ister âmakırıda ki , Halikiyyet, zevki bulsun onda malılûkiyyetim .

F ı ı . ı t I l ı ı h ı s i

GECKLER

Hasretin alevi çağmıştı [1] koya , Koyu karanlıklar olmuştu oya , Hıçkıran sesleri em doya doya ; Duyguları öksiiz , yetim geceler.

________________ *

[t] Kuvvetli bir ışığın büyücek bir sahayı aydınlat­ ması . Çağmak mastarından . Mahallî bir ta'birdir Oa’ip sigal/m kullanılır .

(10)

5614

t Ç T î H A L>

Hicranın dilleri kıp kızıl bir kor , Sindi gönüllere , damladı mor ttıor, üçsüz boşluklara sessiz hiiziin kor; Acı çeken kalbi saran geceler .

*

Firakın sızısı doydu elemle , Opiiştu ecelin güzel kızile , Ham dolu izlerde , nemli gözlerle, A h., çöküp ağladı yaslı geceler.

Vona-H.S.

'Aşk kasideleri

' X

Sen şi!rı yaratan Muz - 1er gibisin , ŞPrimde bir altın tel oldu sesin.

a

« Orphe » ye sihirler veren kızlardan : Fecirde ağlayan tek yıldızlardan .

ü

İlhamdan, âhenkden, ‘aşkdan üstünsün , Mikat yollarında raks eden günsün .

t*

« Apollon '» Hör Ierle nağme saçarken , Arkanda periler kanad açarken .

a

Altımdan « Şar » ınla dolaş ölkemi , Sil kitaremdeki yanan şebnemi .

t

Sözlerim göklerde uçsunlar yine ; Ş i‘ r olub düşsünler eteklerine .

*

Çimenler üstüne basdığın zaman , Ruhumda bir hızla durmadan yanan.

‘Alevler serpilsin ayaklarına , Birer lâle gihi doğsun yarina .

t

Eşyadan eşyave akan sir gibi , ‘Aşkımı nakletsin onların k alb i...

Salih Zeki

EDİSONUN Heykeline

Oemade can aerdin .. taşı söyletdiıı : Eş oldun ‘ümranın oğlu Musaya ! İçinde şimşekler çakan ma'bedin ; Benzedi çöldeki Turi Sinâya!

Dr. Kaya

Kadim ( Mısır ) da işsizlik ve ( F i r ‘avıı) mezarından bir şada

Yadî’i Nil muharrirleri bize bir « S u r p r i s e » , bir bağte yapdılar. Geçenlerde bir mezarda bir P a p i r ü s bulundu [ Papirüs madumya kâğıdın icadından evvel kâğıdlık eden ve çürümeyen bir maddedir ] Bu fevkaüade adamların vezn [Poids], cisimlerin sukutu, kesafet kanunlarını bildiklerini, ecramı semaviyenin mihanikiyye - tini ve mütenevvi4 ‘ıtırları yapmayı bildiklerini bilirdik. Fakat Mısırlıların, binlerce sene evvel yaşayan bu adanı oğullarının işsizlik den şikâ - yet ve buna karşı kıyam etmelerini tahmin etmezdik .

Torino şehrinde « Déchiffré » edilen bu P a p i r ü s , zahire aııbarları re’isi vasıtasile aç­ lar tarafından fıııperatora [ Fir‘avne ] takdim edilen bir şikâyetnamedir . İşte bu ‘arzuhalin metni ;

Ey Sahih [ Hükümdar ] Nil nehri bu sene çok çamur yapdığından hasıl olan bolluk ne - ticesi emlâk sahihleri bize iş vermediler, mez- ru'atı ellerile topladılar, biz aç kaldık . Size muraca'at ediyoruz .

H o ı u s [1] un Misra kıtlık getirmesine du‘a etmiyoruz . Bu suretle iş ve gıda elde etmeyi istemiyoruz. Hububatımız yok; sebzemiz yok. balığımız yok . Çocuklarımız açlıkdan telef oluyorlar . Bizi bu halde hrakmayınız ; açlıkdan ölürsek , İaşelerimizden çikacak pis 1

[1] HORUS Mısırlıların bir ilâhıdır ki atmaca başlı ve insan vücudlu olarak tasvir olunurdu. Evvelce semayi temsil ederdi, sonraları güneşi, temsil eder oldu .

(11)

t ç t ı s a r>

5615

koku.■ zenginlerin, mu'attâr yataklarını ve bu­ runlarını âzâde brakınayacakdır . Anbarlarm açılmasını öııır ediniz, vidalanalım . »

Dünyada y'eiıî bir ses y o k , her vâkı'a bir tckerrüfd'iir, fakat bu' dâstiıüdâ bir yenilik var­ dır. '^ s iz lik ' heifticVfei açlık ,

tafd’nİiri ]Wlİükd'aıi işsizliğin"

kıtlıkdaıı 1 , zuhuru

işsizlik hem de binlerce sene evvel vuku‘ u ve- bu şikâyet -

: ı y ■: !Ci r .y y ıj --İ-J -•

namenin altında /.eylen > riı* a v n lerden bir ■ l î ; . < İ. >!>‘ m? 1 M •

Imperatoruıı cavabı dikkate şayan ve zemaııı- mız ricali için bir ‘ibret dersidir. Bakınız Misir İmpratoru ne karar veriyor ve ne diyor :

Atıbarlar açılsın, her ‘ a'ileye nüfusuna göre zahire, balık, birer ölçü yağ ve un verilsin ,

şayed anbarİârın mevcudu yetişmez se Gılda - ııîİerden satun alımıb açlarımıza dağıtılsın ,» Zeınanımızda Âvrııpada böyle Sinirler' verilmez. Amerikada milyonlarca ton buğday denize dö­ küldü yahıid yakıldı fak'i fi'atlar’ düşmesin

Halbuki Ausfrîyâda, Almanya da şapkalarının üstüne « Karnımı doyoracak kadar ekmek mukabilinde 10 s a a t her haııği işde olursa olsun çalışmaya hazırım » ‘ibaresi yazılı bin ­ lerce açlar sukaklarda dolaşiyorlar !

Elli ‘asır evvl ki Mısrin medeniliğinin bu günün Avrupa ve Amerikasının medeniliğinden

üstün olduğuna hükm etmek icab ediyor. Dr. İbrahim Teııio

Halk için tibbî siitun

A'MALIK

SERERLERİ VE KORUNMA ÇARELERİ

[ Devaın ]

A v r ı l a r

Avcılar koruyucu gözlük taşınıâlımıdırlar ? Buııa'verilecek cevab 'e v e t » olmalıdıdır

-Autoınohil, bisiklet* t ay y ar e demir yol seya hatl eri

. Bahusus yollar katranlı ve sürat çok olur­ sa, tozlar, ecnebi cisimler, bittabi1 göz hasta­ lık la rı, ezcümle şiddetli göz zarı iltihabları da’ vet eder.

Eğer şofföriin görmesi kusurlu ise tashih edici geniş-ve kulaktan takma gözlük kullan­ malıdır .

Automobilciler ve tayyareciler için ticaretde bir eok iyi gözlük moddeleri vardır • Ba zıhın gözün kusurlarım düzelten gözlük camlarının muhafaza olunmasına müsaiddir, ya ni hem görme bozukluğunu hem de korunma gözlüğünü ‘aynı zamanda kullanmak miimkin

olur-Bunların intihabında esas olan şudur; Gözlük camı arası münasib derecede hava almalıdır: ‘ aksi takdirde cam, rü’yctin! bozar. Buğlannıak mahzundan ‘ari olan ve « Cristal de roche ■> denilen camlar ise ba'zan hatta dormal gözleri bile yorar; bunun sebebi, bu nevi1 kristalin yontulmamasımn güçlüğüdür .

Sporlardan ‘ avdet edildiği vakit göz kapa­ kları kapalı olduğu halde göz kapaklarını ve bütün yüzü iyice sabunlamak sonra içine bir mikdar«bicarbonate ve yalıud Borate de sude» ‘ilâve edilmiş ve kaynatılmış ılık bir su ile gözleri bolca yıkamalıdır. Göze ecnebi cisim girmiş ise ve bu yıkama neticesinde çıkmamış ise mütehassıs hekime miiraca‘atda gecikme’- ıııelidir.

Yiieııdun (lifıer h as t al ı k la ri le yoz h as ta lı kl ar ı ar as ın d a irtibat

(12)

hasta-5 6 1 6 ! Ç T I H A I)

Iıkları da yapar ve bu hastalıkları devam etdirirler. Bu keyfiyetin bilinmesi lâzımdır. Halk için yazılan böyle kiiçiik bir kitapda bu ciheti uzun yazmak luzunı ve imkânı yok- dur ; Şu kadar olsun kayd edelim ki sinir ve beyin hastalıklarının bir çoğunda göz dahi hasta olur, ve görmesi bozulur . Hysteria yauıi ilıtinakı rahm denilen ve yakın zamanlara kadar

kadıidara mahsus zan edilmiş olan hastahkda bâ'zan görmenin muvakkaten gaib olduğu.görü­ lür. Bel üzerine, haram iliğine yahud başa inen bir darbenin görmeyi teşevvüşe uğratdığı vakı‘ -

dir. Ağız, burun, kulak, mi'de, bağ rsak,-tene­ ffüs cihazı hastalıklarının , kalb ve damarlar hastalıklarının, deri " hastalıklarının, soğuicaıı ve muhtelif nevi'lerinin bağırsaklar içinde bu­ lunmasının, kadınlarda rahm hastalıklarının, böbrek, karaciğer , pancreas e te , hastalıkları­ nın görmeyi bozduğu ve gözleri hasta etdiği görülür.

Kadınlarda eskimiş bir ralıuı { Döl yataği ] iltihabi gözlerde i ri Us denilen hastalığı doğur­ duğunu ve bunu devam etdirdiğirıi ekseriya görürüz .

Çürük diş ve çürük diş kökleri, göz hasta­ lıklarında mümareseli bir hekimin derhal tanı­ dığı muannid bir göz zarı iltihabı vücude ge­ tirir .. Ve bu çürük diş kökleri çıkarılmadıkça bu hastalık ne kadar tedavi edilse şifa bulmaz. Bu hal ise göz ve görme için bir tehdid olur.

Rhumalisıııe, nıkris, ş ek er hastalık­

ları gözleri de hasta edebilir, biiluğ zamanı her iki ciıısde, ( Kız ve Erkek gençlerde) ba‘zaıı göz ve rii‘yet teşevvüşü vücude getiri; kadın­ ların ‘adet zamanları, ve güç ‘ adet görmeleri, gebelik, doğurmalar, fazla münasebeti cinsiye, ‘adetin kesilmesi, tenasül ‘uzvunu e! ile tehyiç etmekden ibaret ve ba‘zi gençlerde görülen pek feııâ ve mühlik bir i‘tiyad olan istimna, kan zay ıflığ ı, frengi ve ‘aleBuırıutn intaııi (İnfe- tieuse) vasfile tavsif olunan mikrublu hastalı­ klar gözü de hasta eder ve görmek nihnetiııi tehlikeye düşürürler.

Hulâsa, denilebilir ki gözü de az, çok uzakdatı,

yakından alakadar ve ızrar etmeyen hiç bir hastalık yokdıır.

Bu sebeble gözlerinizi sağlam ve kuvvetli bulundurmak için yalnız gözlerinize değil bütün vücudunuza, vücudunuzun bütün â'zasınııı ku­ vvet ve afiyet üzere bulunmasına ihtimam etmeniz icab eder. Heı* şeyde i‘ tidal h i k ­ met ve fetaııetiıı hiriııci k a n u n d u r : Kyi gıda, temi/ hava, rutubetsiz, h a v a ­ dar, güneşli ve her halde aydın mes­ ken, evi uyumak, aklı ve bedeni mü­ savi derecede ve i‘tidal dairesinde işletmek, hie bir şeyden fazla m ü t e e ­ ssir o lm am ak ümiılli, ııeş’eli bir hayat yaşamayı bilmek, ‘afiyetin ve s a‘ade­ tin a n a h t a r l a r ıd ı r , özün ve gözün h ay at ik sir id ir .

HATİME

Bu küçük risalede, a‘mahğı azaltacak

başlıca tedbirleri, büyük hatlarla, göster­

meye çahşdım. Bu arzuların, memleketi­

mizde, icrasının kabil olduğunu zaman

gösterecektir . Yukarıda da söylediğim

veç ile hükümetimiz, Sıhhiye Vekâleti­

mizin elile,bu sahada hayli işler görmüş-

dür: Trahom mücadelesi devam ediyor:

Körlüğe karşı müessir olduğu mütehassıs

tabihler tarafından tasdik edilen ‘umumî

tedbirlerin kanun kuvvetile taiim, ta‘-

mim, ve tatbik olunması mümkin ola-

cakdır. Asırlardan beri ihmal edilmiş bir

memleketde, asırlardanberi

münevver

bir ihtimama, ferden ve içtima‘en maz-

har memleketlerdeki ‘ilmî, sıhhî, iktisadi

zaferler, sür'atle te‘min olunamaz. Göz

hekimeri körlükden sakınmak tedbirleri­

ni her fırsat ve vesile ile va‘z ve neşr

etmekde birleşecekdirler.

Herkes tehlikeyi tanımayı ve bundan

nefsini

ve beşer cemiyeti muhafaza

etmeyi öğrenmelidir.

Hükümetler dahi, hekimlerin yardım­

cısı olarak, cem‘iyeti, bir derde karşı

müdafa‘a

için hiç bir fedakârlıkdan

çekinmeyecekdir. İngilterede,

(13)

I g T İ H A D 5 6 1 7

SOCİETY FOR THE PREVENTİON

OF BLIN DE NESS .

Ya‘ni (A'malıkdan korunma Cemiyeti,

yüz altmış yaşındadır. Kezalik SOGÎETE

İNTERNATİONALE POUR L’AMELİO-

RATİON DU ŞORT DES AVEUGLES.

Ya‘ni “A ‘maların hallerini eyileştirmek

için Beynelmilel Cem‘iyyet„ dahi körlüğe

ve körlük avakıbine karşı canlı bir cidal

ve hareket idame etmekdedirler. Hıfzı

Sıhhacılarm mübareze etmeye mecbur

oldukları batıl fikirler

ihmaller pek

çokdur. İttihaz olunmasını bunların tav­

siye etdikleri tedbirlerin bir kısmı, tatbi­

ki müşkil ve masraflı olmak iddiasile

ihmal olunmuşsada, diğer bir kısmı tat­

bik edilmiş ve semerelerini vermişdir.

Kolera, veba ete... gibi salğm hastalıklar,

Avrupada

azalmakdadır.

Avrupa ve

Amerikada bu hastalıklar zuhur ettikleri

vakit, meselâ bundan altmış sene evelki

tahribatı yapamamakdadır, bulaşma ve

yayılma sahası mahdud kalarak sönmek-

dedir. Avrupada vasati ömür müddeti

mühim bir derecede artmışdır.

Hygienistlerin meşgul oldukları mes ­

eleler pek çok olduğundan, göz hastalık-

larile yakın zamanlara kadar; hemen he­

men hiç meşgul olmamışlardır. Bina’en-

aleyh göz hekiminin Hıfzı Sıhhacılara

yardımcı olması ve bu boşluğu doldur­

ması hakdır.

Hükümetler a‘malığa karşı mücadele

için himmetlerini bir kaç misli artirsalar

yeridir. Bu, tekrar ederiz, yalnız insa-

niyyet nokta’i nazarından değil içtima‘î

İktisadî nazar noktasından da pek mühim

bir mes‘eledir.Avrupada(bundan otuz beş

kırk sene evel) a‘malarm nufusi ‘umumiye

nisbetle ‘adedi binde bir di yani bin nu-

fusda bir ‘ama vardı, bu ise yalnız bütün

Avrupada o zaman 311,003 .amanın bu­

lunduğunu gösterir;

Bu a‘maların i'aşesinin eıiîi/ bir altın

franga mal olduğunu kabul etşek senevi

113 milyon altın frangın yani takriben beş

milyon altun Türk lirasının bunlar için

sarfedildiği anlaşılır. Bunların bir rub u-

nun hükümetlere bar olmadığını kabul

etsek yine 85 milyon altun franklık bir

masraf kalır ki İçtimaî iktisad için ağır

bir yükdür. Bu a,maların bir sülüsünün

a‘mahğının önüne geçilmiş olduğunu ve

bunların her birinin yevmiye 2 frank

kazandığını farz edersek senede 303 me­

sai günü 62 milyon frank eder, bu key-

fiyyet Avrupa devletleri için, yukarıda

zikr edilen i‘aşe masrafile senevi la ekal

147 milyon altun franklık bir ziyan teşkil

eder.

Hastalığa karşı eyi bir korunma ve

hastalık zuhur etmiş olduğu zaman ener-

gique ve hazikane bir tedavi hiç şübhe

yokdurki bir çok körlük felâketlerinin

önünü alabilir. Bu mes’ele ile çok meş­

gul olmuş ve çok mu'tena ve meşkûr

eserler vücude getirmiş olan Dr. Magnus,

Dr. Bremer ve Dr. Stefan bu veçhile

körlük felâketlerinin yüzda 40 ma mani

olmanın mümkin olacağı fikrindedirler.

Dr. Cohn ise kat‘i suretde “yüzde 33,

ve ihtimalen yüzde 43 körlük vak'asının

önüne geçilebilir ve ancak yüzde 24 nis-

betinde körlüğün önüne geçmek müm­

kin olmaz,, diyor. Bu suretle körlerin bir

sülsü mevcud olmayabilir.

Şu takdirde

yalnız Avrupada körlerin yekûnundan

100,000 ‘adedi tenzil edilebilecekdir. Bu

tenzil şayanı ihmal değildir; çünki senevi

27 milyon altın frank bir tasarruf teşkil

eder.Bu ise merhum hocamız Professeur

Fuchs’un fikrince ber tarafda teşkil ve

te’sis edilecek ( A ‘malıkdan sakınma ve

n^malııja karşı mücadele)]müesseselerinin

masarifine bol bol kifayet edecekdir.

Her tarafda yapılacak şeyler kısmen

yapılmamış ve kısmen de yapılmaya he­

nüz başlanmışdır. Her tarafda cehalete,

hurafata ve ihmale karşı kıyam ve ‘isyan

(14)

5618 Î Ç T Î H A D

etmek lâzımdır. Hıfzı Sıhha mütahassıs-

ları göz hekimleri iktisadiyatcılar, Devlet

adamları, hayrat ve hasenat adamları,

muharrirler, şairler, filosoflar, mütefek­

kirler, gazeteciler ‘ayni azm ve. gayretle

himmet sarf etmek me’murdurlar.Türkiye

Cumhuriyetimizin hududları dahilinde

a'malar mikdarının nisbetini bulmaya çok

istedim, sadre şifa verecek statisti^ue

ma‘lumatı elde edemedim; fakat Hıfzı­

sıhha ka'idelerini bilmediği için halkımı­

zın bu ka‘idelere ri ayetsizliği meydanda

olduğundan bizde nufusumuzun mikda-

rına nisbetle a‘malar ‘adedinin feci‘ bir

yekûn ‘arz edeceğini tahmin etmek güç

olmayacakdır; fakat her sahada olduğu

gibi genç ve müteceddid Türkiye hükü­

metimiz, Sıhhati Umumi> ye işlerinde cö-

merd davranmaya hazır görünmekdedir.

Verem dispanserleri, trahom mücade­

len, sıtma mücadelesi ve Ankara’da ahi­

ren büyük takdir ve iftiharla ziyaret et-

diğim Himaye’i Etfal müesşesesi bu nevi'

meşkûr eserlerdendir.

İctihadımızca HASTALIĞA KARŞI

İLK MÜCADELE.CEHLE VE HURAFA-

TA KARŞI MÜCADELE İLE BAŞLA­

MALIDIR. Çünki yebanî otlar cekilüp

atılmadan evvel bir tarlaya nafi‘ ve

müsmir bir şey ekilemez. Evet batılı

sökmek, hakikati dikmeye takaddüm et­

melidir. Bu küçük kitabımız bu pâk ve

samimî niyyetle yazılmışdır. Geniş bir

muhabbet ve şefekat eseri olan bu satır­

lar, ma'sum ve gafil beşeriyyeti saran

zülmet içine za‘if bir ışık gibi düşerse

maksadı temamen zayi1 olmuş ‘addetmi-

yeceğim. Şuna da eminim,ki hakikatin

taninleri çok ömürlüdür ve çok uzaklara

gider.

Maddiyat ‘aleminde nasıl

hiç

bir kuvvet zayi* olmazsa fikr ve akl

sahasında da hiç bir cehd temamen zayi1

olmaz ve asla semeresiz kalmaz.

SON

<; V M U II v : |j >n . ■ r *'■: ~j v

lîıı ismi eşilmeyen az oku i- yazar

» . < -•

*

va rd ır, liu adam b i r meriısi Iliıtdli .

«lir . irindisian irin istikfûl istiyor

V'

LONDRA ila lıııkıık tahsil etmiş 'l ıir

a v u k h f olan dVNDIlİ HİNİ> filerin

hfı* .Mi S A sı o l a r a k , fakat liu' ŞİO -! DKT siz bir Muşadır . Her (ptleyiufu

(jeldikee ü m m e t i n e : in;,' r.

NOT VİOLENCK ! şiddet y o k ! d i y o r ; ' d ö rd ü n ü n ü z hu kafa Orıdııotİarın r e ­ fik (jöksile lokuşiyor. Bu kemik, r e l i ­ mi d e l iy o r . Bu kellenin yapdığını hir hir (jıille y a p a m a z , d e l e r e k nüshada deyeceklerimiz v a r , b e k l e y in i z .

Posta kutusu :

I[. İhsan B.y : ' ..

Müslümanlığın ilk devrelerdeki inkişaf-ve terakkisinin sebebini anlamak için D r a p e r .in

Fransızcaya . y

Los eoııflits de la Scienee et de la Relifji-oıı adlıla terceuıe edilmiş çok nefis kitabının 8 î ve 82 inci sahifesine bakınız.MOsKinıanlar ilk Tib-

bivye mektebini İlalia da K a l e m e şehrinde ve ilk Rasad haneyi de İ s p a n y a d a S e v i ile

şehrinde bina etmişlerdir .

dlıristoph d o lo m h , Amerikanın keşfi fikrini İlmi Büsd iin kitablarından almış o l ­ duğunu söylemişdir .

İzmit de Ali Beye : ...

Tarihi İslî'ımiyyet in ilk cildi kalma - ınışdır, sahhafiarde elden bulunabilir.

ıVtes’ul imtiyaz Sahibi avukat İrfan Emin „

(15)

Tarif do publicité dans

F « Idjtihad »

LM, 1 pour chaque 3 centimètres de hauteur dans les colonnes de 1’ "Idjtihad«. soit 3 / 8 centimètre carrés, par insertion .

Le prix des avis et annonces est encaissé après leur insertion, contre reçu dûment établi.

Les numéros de T "idjtihad« dans lesquels les avis et annonces ont paru sont envoyés,

aux intéressés, à titre gratuit.

Le prix des avis et annonces est de 1 LtQ au minimum, par insertinon .

‘ A K L İ S E L İ M

Meşhur iialıib M e s l i o r ııiıı Y o l l a i r e ta­ rafından hulasa edilen bu eseri Dr. Abdullah Djevdet B. tarafından ba‘ zı mühim haşiyeler ‘ilâvesiIe Tfirkceye çevrlmiş ve basılmışdı.

Arab harflerinin kaldırılmasından bir az evvel tab'ı hitam bulan bu kitab ilk iki ay zarfında emsalsiz bir sür‘atle satılmış ve ,nus - hası azalıııışdı . Bunun üzerine geçen sene ikinci def‘a ve yeni Türk .harflerde de basıl - uıışdır. Kitaba, mütercim, ba‘zı maTıidar r e ­ simler ‘ilâve etmişdir ve bunlardan ilk basılış için yapılmış bir daııesini aşağıya boyıyoruz .

Eski harflerle basılmış nüshalar azalmışdır 528 sahifelidir fi. 1 liradır. Yeni Tiirk harfle - rile basılmış nüshalar 135 kuruşdur.

« İÇ TİH AD » Kütübhanesi

Me.vcu’d kitahlan:

Kuruş Aklı Selim ( Eski harflerle) 527 salıifeli 100 Aklı Selim (yeni Türk harflerde) 135 Rahib "Meslier„nin Vasıyyetnamesi 20 Ruh ul Ekvam (eski harflerle) 274 salıife 100 Dün ve Yarın ( '? » ) 254 '» 100 İlmi ruhi ictima‘ ı ( » * ) 287 » 50 Adabı mu aşeret rehberi ( Resimli, eski harflerle ) 509 salıifeli 150

Oiullame Teli 100

Dilmesti’i Mevlana ( Eski harflerle ) 50 Bir Zekâyi feyyaz (Eski harf ve resimli ) 25 Mekârimi ahlâkiyye ve Din(Eski harflerle) 25 Karlı Dağdan Ses(AB. Djevdetin Şi‘ irleri)100 Harb ve sözde İyilikleri (Eski harflerle).

219 salıifelik 100

Asırların Panoraması (Eski harflerle,

resimli). 246 sahifelik 100 Felsefe’! istibdada Eski harf )Alfieri n'ub resimli 272 salıifeli , 50

Ruba’iyyafı Khayyanı ve Tü kceye - tercümeleri. (Eski harflerle) resimli, 150 Persefon-Esaliri nefis bir menzume 75 Avrupa harbinin Psikolocyası (Eski harflerle) resimli, 708 sahifelik . 150 Bankalar ve muamelâtı (Eski harflerle) 50

Yollar ve İzler 50

‘ Ameli Ruhiyyat 100

İngiliz Kavmi 150

Dimağ ve Melekât.i ‘akliye [Resimli! 200 İ h t a r : Haneden siparişlere yüzde yirmi ııisbetinde ta‘ ahlmdhı irsaliyye ücreti zam olunur. Siparişlerle , beraber posta havalesi gönderilir. Havalenamenin vüsulu giim'i iste­ nilen kitab ta'ahhudlu olarak postaya v e rilir.

Cumhuriyet Mücellithanesi

Babıâli caddesinde « Karagöz » ittisalinde. Ki­ taplarını hem metin bir suretde, hem mu'tedil fiatla ciltletmek isteyenlerin mücellithanesidir.

(16)

9 F

Bütün « classique

»

kitaplarla diğer neşriyyatı ve mektep levazımınızı

atmak için

îs(aıılıırl<!;t iVyofjit: İstiklâl <•; <:«:< .siıaie '¿(.i)

num arada :

L A G R A N D E L Î B R A İ R l E M O N D I A L E

Müessesesine mıiraca'at ediniz

Sarİvi karilıiıı eıı Imyıik ve eeşidleri en i>j intihali edilmiş kil al hanesidir.

Telefon: Beyoğlu: 2710

► ♦» ♦* * * ♦* ■ * * ■ **■ * * ■ «► ♦»- « » ♦♦ -• ¥ - 4* ♦*- 4 * 4«- 4 4 4 4 44 4 4 44 44 44 44 44 44 44 4

Tıirk iye SANAYİ' ve M A ‘AI)İTV HAMİ ASI

Fabrikalarına ait

Y E R L İ M A L L A R P A Z A R I .

İstanbul, Bâhçe kapu Birinci Vakıf han Telefon : İstanbul : 517

i

Mağazada münlıasiren bankaya merbut fabrikalar mamulatından ipekliler ve döşemelikler yünlüler, battaniyeler, kostümlük kumaşlar, şallar, ipekli mendiller, ince ve kalın bezler, metin ve zarif bavul, çanta, kunduralar ve saire topdan ve perakende olarak satılır.

HEREKE MENSUCAT FAB RİKALAR I MA'MULÂTI

Satış m ahalleri:

-Yalnız topdan llerekede Fabrika merkezi, İstanbul ve A nkara da

YERLİ M A LLA R PA Z A R LA R I

Perakende için İstanbııldu Bahçe kapıda birinci va k ıf han altında

YE R Lİ M A LLA R PAZARI

A li kam da Çocuk S a r a y ı raddesinde

Yeıli mallar pazatile İstanbul ve sa’ir vilayetlerdeki bilumum kumaşçı mağazalarından ve terzilerden talep

ediniz-‘ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ ^ 4^ 4 4 4 4 44 4 4 44 4 4 44^44 4 4 4 4 4 4 4 4 4 4 4f- 4^ 4 4 44 -4

O s m a n l ı B a n k a s ı

b a n q u e o t t o m a n e

Sermayesi 10 milyon İngiliz lirası.

Umumî merkez : Galata Telefon : B. 36 Tiirkiyenin her şehrinde şu'beleıi vardır.

Dr. Yorği Fotaki Mavromatis

Kıııra/.ı dahiliye

Beyoğlu Venedik Sokağı M 5

Cuma ve cumartesinden başka hergütı

2,5 dan 7 ye kadar. Çarşanba günleri parasızdır.

Telefon : B. 4707

K e p h a l g i n e

Kaşeleri baş ağrısı ve her nevi' ağrı için müessirdir. Öksürük ve boğaz hastalıkları

O x y m e n t h o l

1‘E ftK A U D İN Pastillerini alınız A p r a l ı a ın E k ş i y a n Kerestecilerde No. 412

Dépôt de bois de construction en tous genres Téléfon : Stamboul : 2827

Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği Ta h a Toros Arşivi

Referanslar

Benzer Belgeler

Çevrimiçi perakende devi Amazon yeni kurulan teknoloji firmalarının ürünlerini öne çıkaracak bir hizmet sunuyor.. Amazon Launchpad adındaki programla

On vous conduira d'abord à Eyüp, un quartier qui se trouve tout au fond de la Corne d'O r pour visiter la Mosquée d'Eyüp dediée au nom du porte étendard du

The problem here is to determine which phrase is the reference point of merging. The answer to this question lies in the projection or complement factor. Which constituent in

Yılmaz (2013), “Kavram Karikatürleriyle Desteklenmiş Bilimsel Hikayelerin Öğrencilerin Akademik Başarıları, Tutumları ve Motivasyonları Üzerine Etkisi” isimli

3 kez veya daha fazla antrenman yapma ile puberte başlama zamanı arasında istatistiksel olarak anlamlı farklılık bulunmadı.. Erken pubertesi olanların egzersiz

紅十字會捐北醫 200 萬元 捐款誌謝 張貼人:秘書室 ╱ 公告日期: 2010-03-31

Bordalejo bu bölümde ilk olarak “Klasik Stemmatik: Lachmann Yöntemi” başlığı altında yazmalar arasında bir soy ilişkisi oluşturma fikrine dayanan