Makedonya Masalı
Yazan: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen
Makedonya Masalı
Yazan: Yücel Feyzioğlu Resimleyen: Mert Tugen
Ne varmış, ne çokmuş, gece karanlık, güneş yokmuş. Her kasabada kabadayı insanlar varmış. Bu kabadayılar toplanır, kendilerine en
güçlü bir kabadayıyı baş seçermiş.
Günün birinde bir kasabanın en baş kabadayısı sabah erkenden kalkmış, başka kasabada belâ aramaya hazırlanmış. Bıyığını büküp iki ucunu dikletmiş, ceketini omzuna atıp ayakkabının ökçesine basmış.
“Heeey! Var mı bana yan bakan?” diye narayı koparmış.
Karısı cesaretle önüne çıkmış: “Sabah sabah nereye böyle?” diye sormuş.
Baş kabadayı göğsünü ileri çıkarıp, karnını geri çekmiş. Sert sözlerle karısını korkutmak istemiş:
“Belâ aramaya gidiyorum!”
“Sen kaç kez belâ aramaya gittin! Ama belâ bulduğunu hiç görmedim.”
Baş kabadayı karısına ters ters bakmış. Kadın devam etmiş:
“Madem sen belâ bulamıyorsun, ben Allah’a dua edeyim, Allah sana çabuk bir püsküllü belâ versin, sen de bana göster.”
Baş kabadayı hırsla kapıdan çıkıp kapıyı çarpmış, başka bir kasabaya doğru yola koyulmuş. Koyulmuş ama, daha on adım atmadan bu yol ona
çok uzun görünmüş. Gitmeye üşenip kendi kendine söylenmiş:
“A be karı, hani sen dua edecektin Allah’a! Önüme çıkacaktı püsküllü belâ. Sen dua etmezsen Allah’a, dönüp geleceğin seni dağlamaya!..”
Baş kabadayı daha sözünü bitirmeden kırış kırış yüzlü, beyaz sakallı yaşlı bir adam güçlükle önüne çıkmış.
Kabadayı ona selam verip yol gösterecek yerde yumruğunu kaldırmış, burnunun üstüne bir tane patlatmış. Zavallı
adamın aklı bulanmış, gözleri kararıp yere yuvarlanmış.
Bir süre öylece yerde kalıp kendine gelmiş. Yavaş yavaş doğrulup:
“Füüüü!” diye baş kabadayının yüzüne üflemiş, kabadayı anında eşeğe
dönüşmüş.
Ceketi semer gibi sırtında, ayakkabıları
naldan boz bir eşek.
Yaşlı adam nasıl ki döndürmüş kabadayıyı eşeğe, başlamış söylemeye:
“Bak kabadayı şimdi sen eşeksin. Eşeklik eder gene kabadayılık edersen, bir daha
üflerim, seni toprağın dibine gömerim. Bunu bilesin, uslu
uslu gidesin!”
Yaşlı adam kuşağını çözmüş, kuşağı eşeğin başına yular gibi takıp sırtına atlamış.
“Deh eşeğim deh!” Başlamış yol almaya. Yolda rast gelmiş bir oduncuya. Adam odunları sırtında taşıyormuş. Yükün altında
bacakları bükülüyormuş.
“Merhaba oduncu kardeş,” diyerek oduncuyu selamlamış.
“Merhaba dede.”
“Odunları sırtınla taşıma. Al sana kabadayı bir eşek, bir hafta boyunca sana yardım edecek.”
Oduncu utanarak: “Af edersin dede, eşeğinizin gündeliğini ödeyecek param yok benim,” demiş.
“Ben senden para mı istedim kardeş? Sen al eşeği, dert etme ödemeği! Sana yardımım olsun. Sırtına sakın semer koyma, bir hafta sonra gelirim yanına. Çok yükle odunu, işin yarım kalmasın!”
Oduncu çok memnun olmuş, yaşlı adamın eline sarılmış:
“Allah razı olsun senden, hep dua alacaksın benden!”
“Yalnız bir şartım var,” demiş yaşlı adam. “Çok kabadayıdır bu eşek, gel, kulağına bir dua söyleyeyim, eğer kabadayılık ederse, duayı
okursun, boğazına kadar toprağa gömülür, odunları alıp gidersin.”
Yaşlı adam duayı oduncunun kulağına söyleyip ayrılmış.
Oduncu bir hafta boyunca gece gündüz demeden dağdan odun taşımış, bütün kışlık yakacağını çardağa yığmış. Bir de satacak kadar odun toplamış. Eşeğin sırtı yara içinde kalmış. Oduncu eşeğe çok acımış...
Bir hafta sonra yaşlı adam çıka gelmiş:
“A be oduncu arkadaş bitirdin mi işini?” demiş.
Oduncunun ağzı kulaklarında. Keyfine diyecek yok. Yaşlı adama nasıl hürmet edeceğini bilememiş. Saygıyla elinden öpmüş, yer gösterip
yemek getirmiş.
“Çok büyük bir hayır işledin ey dede, beni bu işten kurtardın, Allah yardımcın olsun!Ama semer vurdurmadın, eşeğin sırtı yara oldu, ona
çok acıdım, kusura bakma!”
“A be oduncu neden acıyacakmışsın! Ben sana dedim, hiç acıma.
Sen bilsen bu eşek ne kadar kabadayıdır, yaptığın bütün eziyet ona haktır.
Bir hayvan bütün kış ahırda hazırdan yedi mi, yaza azgın çıkıyor, aykırı işlerin peşinden koşuyor. Buna iyi bir ders, sana da iyilik oldu. Benim arzum da
buydu.”
Yaşlı adam yemeğini yemiş, eşeğini alıp oradan gitmiş.
Oduncu: “Bu iyiliğini hiç unutmayacağım,” diye arkadan bağırıp el sallamış. Kış keyfine hazırlanmış...
Oğuzlar Mah. Mevlana Bulvarı No: 145 P.K: 06520 Balgat - ANKARA - TÜRKİYE T: 00 90 (312) 218 4000 - F: 00 90 (312) 218 4049