• Sonuç bulunamadı

Sulama birlikleri borçlarının en büyük bölümünü elektrik borçlarının oluşturduğu ve Türkiye’deki 418 adet sulama birliğinin toplam borcunun 800 milyon liraya ulaştığı açıklandı

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sulama birlikleri borçlarının en büyük bölümünü elektrik borçlarının oluşturduğu ve Türkiye’deki 418 adet sulama birliğinin toplam borcunun 800 milyon liraya ulaştığı açıklandı"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Geçtiğimiz günlerde bazı basın organlarında bir haberle karşılaştık. Haberin yeni bir şey ifade etmiyor olmasına karşın yaşanılanların tekrar gündeme getirilmesi çok önemli. Haberde, sulama birliklerinin borçlarından dolayı kapanma noktasına geldikleri işleniyordu. Ekonominin her geçen gün büyüdüğünden söz eden AKP hükümeti ve şakşakçılarının geleneksel tarımın küçültülmesini bilerek ve isteyerek yarattıklarını ve bu küçülmeden büyük muratlarının olduğunu düşünüyoruz.

Sulama birlikleri borçlarının en büyük bölümünü elektrik borçlarının oluşturduğu ve Türkiye’deki 418 adet sulama birliğinin toplam borcunun 800 milyon liraya ulaştığı açıklandı. Her yönü ile borç sarmalı içine düşürülen çiftçilerimiz topraklarını satmak zorunda kalıyor ya da bankalara olan borçları nedeniyle tarım topraklarına el konuluyor.

Geleneksel tarımımız yok edilirken yerine ikame etmeye çalıştıkları şey ise tekelci tarım. Tekelci tarımınsa bugün Türkiye’ye biçtiği rol etonol ekim alanlarının yaratılması. Yani bu yolla biyoyakıt üretmek.

Biyoyakıt!

AB (Avrupa Birliği) yakın gelecekte olası bir gıda krizine karşı biyoyakıt üretimine sınırlamalar getirme kararı aldı.

Ancak bu alınan karara rağmen şuan ulaşım amaçlı kullanılan biyoyakıt toplam ihtiyacın %4,5 iken, bu oranın 2020 yılına kadar %10 düzeyine yükseltilmesi hedefleniyor. Bu çelişki gibi görünen durum aslında kendi topraklarında biyoyakıt üretimini kısıtlarken birliğe aday üye ülkelerden veya farklı ülkelerden ithal etme yoluyla biyoyakıt ihtiyacının karşılanmak istendiğini düşünmek zorundayız. Bu üretim içinde en uygun toprakların Türkiye toprakları olabileceğini görmek durumundayız. AB olası gıda krizine karşı önlemlerini alırken Türkiye’de tarımsal üretime destekler bir bir kaldırılıyor. Kotalar ve taban fiyat politikaları ve genel anlamda uygulanan tarım politikalarıyla ülke insanının tarımdan uzaklaşması sağlanıyor. Bu uygulanan politikalara bir örnek; bakın sulama birlikleri derneği başkanı Mehmet Ercümen yaşadıkları durumu nasıl izah ediyor; “Birliklerin en önemli borcunu enerji oluşturuyor.

Tarlalara su pompalamak için elektrik şart. Ancak birlikler çiftçilerden gerekli parayı toplayamıyor. Bu borçlar yeniden düzenlenmezse kısa sürede tarlalara su pompalanamaz hale gelecek. Tarım sektörü de büyük bir darbe alacak” diyerek sözüne devam ediyor; “Elektrik dağıtım ihalelerinden sonra sulama birliklerini bekleyen tehlike büyümüştür. Eğer bu birlikler kapanırsa tarım alanları susuz kalır. Eskiden devlet elektrik borçlarında tolerans tanıyordu. Ancak birçok elektrik dağıtım şirketi özelleştirildi. Şirketlerin bu konuda tolerans göstermesi imkânsız. Elektrik kesilirse tarım alanlarına su pompalayamayız”

Bu gelişmelerin yaşanacağını tarımsal sulamayı yani pompajı ve kanaletleri köylüye devredenler biliyordu. Ü;rettiği ürünün para etmediği, üretim sürecinde oluşan tohum, işçilik vb. maliyetlerin dahi karşılanamadığı bir ortamda çiftçinin birliklere su parası ödemesi zaten mümkün değildi. Ödeme gayretine girmesi aç kalması demekti. Tarım sulama birlikleri çiftçinin suya direk ulaşımını engellemek amacıyla oluşturulan bir yapıdır. 2011 yılında çıkarılan

sulama birlikleri yasası ile suyun maliyeti, çiftçiler için ödenmesi imkânsız boyutlara çıkarılmıştır.

2005 yılında köy hizmetleri kapatılarak tarımsal su sağlayıcılığı özel idarelere bırakılmıştı. Özel idarelerde bu alanı sulama birliklerine devretmişti. Hazırlanan su yasa tasarısı ile sular artık özel şirketlere devredildikten sonra parasal gücü olanların tarım yapabilmesi sonucu yaşanacaktır. İstenen ve arzulanan şey de budur.

Sular kontrol altında!

Geçtiğimiz günlerde “su yasa tasarısı” üzerine gazetemizde hazırladığımız yazıda amaçlananın ne olduğunu aktarmaya çalışmıştık. Geçimlik tarımla uğraşan bir çiftçi ya da köylünün artık tarlasının yanından akan derenin suyunu dahi izinsiz ve ücretsiz kullanamayacağını, kullanması durumunda 50.000TL para cezası ile cezalandırılacağını ifade etmiştik. Yukarıda aktardığımız gelişmeler, hazırlanan yasa ve yönetmelikler suyun artık tamamen sermayenin kontrolüne ve kullanımına verilmek istendiğini açıkça gösteriyor. 2009 yılında İstanbul’da gerçekleştirilen Dünya su forumunun ardından yaşanılan süreç çok hızlı gelişiyor. Bir taraftan şişelenmiş su sektörü büyütülürken diğer taraftan sanayi ve enerji üretimi ile biyoyakıt üretimi amacıyla sular doğadan çalınarak kontrol altına alınıyor.

Uluslararası Enerji Ajansı (IEA) Baş Ekonomisti Fatih Birol geçtiğimiz günlerde yaptığı bir açıklamada, Enerji yatırımında ‘suyun’ kritik bir faktör olacağını ve su ile enerji arasındaki ilişkinin gittikçe daha da yakınlaştığını vurgulayarak şöyle demişti; “Su†kullanımının yüzde 15’i enerjiden kaynaklanıyor. Santraların soğutulmasından tutun,

(2)

“Biyoyakıtların” üretilmesine kadar bu oran yüzde 15 daha artacak. Bu şu demek, bundan sonra enerji projeleri yapılırken, suyun o projeye yakınlığı artık çok önemli ekonomik kriterlerden biri olacak. Şimdiye kadar enerji projesi yaparken maliyet yatırımı, işçilik ücretleri düşünülüyordu. Artık suyun da kritik bir faktör olduğunu göreceğiz.”

Elektrik üretmek için su, mazot üretmek için su, doğalgaz ve petrol çıkarmak için su, evet oyunun tümü su üzerinden kuruluyor.

Oyun, Kapitalizmin suyla oyunudur.

Bu oyunda kaybedecek taraf ise, doğa ve doğada yaşayan birçok canlı tür ile emekçi insanlarımızdır, yani yaşamdır, hayattır, geleceğimizdir.

Kapitalizmin oyununu bozmak yaşamsal bir gereklilik olarak karşımızda duruyor artık...

HABERLINK -03-01-2013

Referanslar

Benzer Belgeler

Değerlendirmede, Sulama ve Drenajda Teknoloji ve Araştırma Uluslararası Programı (IPTRID) ve Dünya Gıda ve Tarım Örgütü (FAO) tarafından geliştirilen karşılaştırmalı

Araştırma kapsamında Çanakkale Merkez Pınar Sulama Birliği, Çanakkale Bakacak Barajı Biga Ovası Sulama Birliği ve Çanakkale Bayramiç-Ezine Ovaları Sulama Birliği

Bununla birlikte, sulama hizmetlerinin kamu i şletmeciliği yöntemi yerine özel işletmecilik biçiminin geliştirilmesi için ön plana alınan sulama birliklerine hâkim olan

Yağmurlama makinası bir hidrant (dağıtma vanası) tan aldığı basınçlı suyu, parsel içinde yavaş yavaş hareket ettirdiği yağmurlama başlığına ileterek sulama yapar

yapılardan suyun alınıp, gerekli alanlara dağıtılmasını sağlayan yapılara su iletim ve dağıtım yapılar denir.  Su iletim ve dağıtım sistemi;

Sifonlar; giriş yapısı, asıl sifon kısmı, çıkış yapısı, boşaltma, kontrol ve emniyet yapılarından oluşur.. Boşaltma ve kontrol yapıları; temizleme bacaları ve su

Oymapınar Barajı / ANTALYA Manavgat Nehri üzerinde, Enerji amaçlı, Yüksekliği 185 m, 1984 yılında işletmeye

Dış çapı 90 mm olan sert PE lateraller için eşdağılım katsayısı grafiği.. Dış çapı 110 mm olan sert PE lateraller için eşdağılım