• Sonuç bulunamadı

Sulama Birlikleri dayanak Kanunu olan Belediye organları gibi örgütlenmiştir

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Sulama Birlikleri dayanak Kanunu olan Belediye organları gibi örgütlenmiştir"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Tarımsal üretimde su yapılarının örgütlenme biçimi aynı zamanda, kırsalda demokratik rejimin nasıl inşa edildiğinin de fikrini vermektedir. Su yapıları gibi üretim araçlarının işletilmesi, denetlenmesi, onarımı ve bakımı gibi

faaliyetlerin nasıl yapılacağı hususunda tartışmalar, tarımsal yapının endüstrileşmesi ile birlikte hızlanmıştır.

Köylerde sulama kooperatifleriyle örgütlenen su yapılarının işletilmesine ilişkin bakış açısı 1994 yılından itibaren hızla artan sulama birlikleriyle değişmeye başlamıştır. DSİ tarafından kurulması teşvik edilen sulama birlikleri, 90’lı yılların ikinci yarısından itibaren DSİ’nin elindeki su yapılarının işletme, bakım, onarım faaliyetlerine özgülenecek biçimde parlatılmıştır. [1]

Sulama Birlikleri 2005 yılında yayımlanan Mahalli İdare Birlikleri Kanunu’na kadar, 1580 sayılı Belediye Kanunu’na dayanılarak kamu kurumu niteliğinde kurulmuştur. Bu dönemlerde de Sulama Birlikleri, hizmet yönünden yerinden hizmet kuruluşu olarak örgütlenmiştir. Sulama Birlikleri dayanak Kanunu olan Belediye organları gibi örgütlenmiştir.

Sulama Birliği Meclisi, Sulama Birliği başkanı genellikle patronaj ilişkilere dayanılarak oluşturulmuştur. Birliklerin kimi yerlerde Belediye bütçesi kadar büyük olan bütçesi, bu birliklerde bu dönemde istihdam edilenlerin 657 sayılı Devlet Memurları Hakkında Kanuna tabi olması, kırsalda yerel yöneticilerin güçlerinin arttırdığı, siyasi ve ekonomik statülerini perçinledikleri bir araç olarak kullanılmalarına yol açmıştır.[2] Bu yönüyle de sulama birliklerinin sayısının giderek arttığı doksanların ortalarından iki binli yılların sonlarına kadar bu patronaj ilişkileri ekseninde hiçbir zaman demokratik bir çiftçi özörgütü olarak gelişmemiştir. Sulama birliklerinde özdenetim mekanizmalarının olmaması, gerektiği gibi denetlenmemesi sonucunda da su yapılarının işletilmesi konusunda etkin rolünü yürütememiştir.

Bununla birlikte, sulama hizmetlerinin kamu işletmeciliği yöntemi yerine özel işletmecilik biçiminin geliştirilmesi için ön plana alınan sulama birliklerine hâkim olan patronaj ilişkileri, sulama birliklerinin temsilde adaleti kuramayan bir hizmet yerinden yönetim kuruluşu olarak örgütlenmesi; sulama birliklerinin su yapılarının iyileştirilmesi, kamuya yük getirmemesi, mali özerkliği doğrultusunda gelirlerini arttırmasına yönelik beklentiyi karşılayamamıştır. Bu

beklentilerin yerine getirilmesi için de Sulama Birlikleri Kanunu 2011 yılında kabul edilmiştir.

Sulama Birlikleri Kanunu’na göre, “ülkenin su varlık ve kaynaklarının rasyonel kullanımı maksadıyla umumi sulardan faydalanmak üzere Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğü tarafından inşa edilmiş veya halen inşa edilmekte olan ya da inşa edilmesi planlanan sulama tesislerini gayelerine uygun şekilde kullanmak, işletmek, Devlet Su İşleri Genel Müdürlüğünün onayını almak suretiyle işlettirmek, bu tesislerin bakım, onarım ve yönetim sorumluluğunu yürütmek, tesisi geliştirmeye yönelik yeni projeler yapmak, yaptırmak veya tesisi yenilemekle görevli sulama birliklerinin kuruluşu, organlar ile görev ve yetkileri”[3] düzenlenmiştir. Sulama Birlikleri’nin kamu hukuku tüzel kişiliğine sahip olduğu, diğer yandan da birliğin çalışma konuları ve devir sözleşmesindeki esaslar doğrultusunda, DSİ’ye ait yetki ve görevlere de sahip olduğu Kanunla düzenlenmiştir.[4] Daha önceden sulama birlikleri, sulama tesislerinin işletmesiyle yetkilendirilmişken, kanunla bu sulama tesislerinin işlettirilmesini de sağlama yetkisi verilmiştir. Bu şekilde sulama birlikleri, su yapılarının piyasaya arzı ve ticarileştirilmesi konusunda kanundan yetki almıştır. [5]

Sulama Birlikleri ile ilgili esas dönüşüm ise, sulama birliklerinin örgütlenme biçiminde yaşanmıştır. Kanun’un 4.

Maddesine göre, Birlik görev alanında yer alan her su kullanıcısı gerçek ve tüzel kişi o birliğe üye olma hakkına sahiptir. Hizmet yerinden yönetim kuruluşu olarak kamu tüzel kişiliğine sahip sulama birliklerinin en üst karar organı sulama birliği meclisidir. Birlik Meclisi’ne üyelik şartlarının düzenlendiği 6. Maddesine göre ise, Birlik görev alanı içinde mülk sahibi olmak ya da araziyi fiilen kullanmak üzere en az beş yıl süre için kiralamış olmak. Birlik meclisi üyeliği seçimlerinde kullanılacak oy sayısı, birlik görev alanı içindeki işletmeye açılmış toplam sulama alanının aynı alan içindeki ortalama parsel büyüklüğüne bölünmesiyle tespit edilir. Her birlik üyesi, sulama alanındaki arazisinin ortalama parsel büyüklüğüne bölünmesiyle bulunacak sayıda oy hakkına sahiptir. Ancak oy hakkı beşi geçemez. Bu düzenlemenin özellikle temsilde adalet ilkesini sağlamaya ve bir mal topluluğu olan hizmet yerinden yönetim kuruluşunda temsil mekanizmasının, ekonomik gelişmeye olanak sağlayacak biçimde organize edilmesi gerektiğini savunan neoliberal katılım mekanizmalarından etkilendiği açıktır.

Bir mal topluluğu olarak hizmet yerinden yönetim kuruluşunda kamu tüzel kişiliğine ait yetkilerin piyasa aktörleri tarafından etkin olarak kullanılmasına yönelik bu girişim su yapılarının işletilmesine ilişkin bakış açısında da köklü bir dönüşü işaret etmektedir. Özel hukuk tüzel kişiliğine sahip kooperatiflerden eşit oya temsil mekanizması terk edilerek, kamu tüzel kişiliğine sahip sulama birliklerinde temsil adaleti toprak mülkiyetine özgülenmiştir. Bu noktada belirtmek gerekir ki, kooperatiflerin su yapılarının işletilmesiyle ilgili verili ekonomik model içindeki temel özelliği, kooperatif ortaklarının karar alma sürecinde eşit temsil hakkının olmasıdır. Her ortağın karar alma sürecinde bir oy hakkı bulunmaktadır. Fakat Sulama Birliklerini, sulama kooperatiflerinden ayıran temel fark, karar alma sürecinde üyelerinin temsil gücü arasındaki eşitsizliktir. Neoliberal iktisadın felsefesine uygun olarak da sulama birliklerinin

(2)

temsil yapısı düzenlenmiştir. Neoliberal iktisat, karar alma sürecinde, temsil mekanizmasında, üretilen artı değerin büyüklüğünün esas alınması gerektiğini savunur, piyasada eşitlik ve rekabetin bu şekilde yaratılabileceğini kabul eder.

Buna göre de daha çok üreten, daha çok sömürenin daha fazla oy hakkı olmalıdır. Bu fikriyatın uzantısı niteliğinde görülebilecek daha çok toprağı olanın daha fazla temsil hakkı olacağına ilişkin görüş de Sulama Birlikleri Kanunu ile yasalaşmıştır. Kimin daha fazla toprağı varsa onun sulama birliklerinde daha fazla temsil gücü olacağına ilişkin düzenlemenin de toprak rantının mülkiyetini yasal olarak elinde bulunduranın, temsil gücünün fazla olabileceğini kabul etmektedir. İşte bu noktada değerlendirdiğimiz Sulama Birlikleri Kanunu’nun neoliberal temsil mekanizmasına yaslanarak, suyun mülkiyeti üzerine karar verme gücünü, ticarileştirilmesinin olanaklarını büyük mülk sahipleri ele geçirmiştir.

Kırsalda temsil mekanizmalarının neoliberal tarzda düzenlenmesi ve topluluğa ait veya mülkiyet konusu olmamış üretim araçlarının, özel mülk haline getirilerek denetim altına alınmasına yönelik önemli düzenlemelerin Tohumculuk Kanunu ile ortaya çıktığını bu noktada hatırlatmak gerekir.[6]Tohumun özel mülk ve sektör haline getirilmesi ve bu sektörü düzenlemekle ilgili Tohumcular Birliği’nin yetkilendirilmesiyle kırsalın, neoliberal iktisada

uygun olarak, temsil mekanizmalarının bir dönüşüm yaşadığı bir gerçektir. Ancak Sulama Birlikleri Kanunu ile kamu hukuku tüzel kişisi niteliği taşıyan bir yapı olarak düzenlenen sulama birliklerinde, toprak sahiplerinin topraklarının büyüklüğüyle orantılı olarak söz, yetki ve karar sahibi olacağı bir düzenleme yapılması yenidir.

Su kooperatiflerinin en azından ekonomik temelli katılımcı modeli yerine ikame edilen, sulama birliklerinin merkeziyetçi ve demokratik katılımdan uzak yapısı, çiftçileri biraz daha suyla ilgili karar alma süreçlerinden kopartmıştır. Sulama Birlikleri Kanunu ile sulama birliklerinin Türkiye Milli Kooperatifler Birliği’ne üye olabilecekleri de düzenlenmiş ve kooperatifler birliğinin de katılımcı yapısı alt üst edilmiştir.[7]

Sulama birliklerinin görev alanı içerisinde su miktarına bağlı olarak ekilecek bitki desenini Tarım ve Köyişleri Bakanlığının ilgili birimleri ile işbirliği yaparak planlayabileceğini ve Birlik üyelerinin birlik tarafından su yetersizliğine bağlı olarak yapılan ekim planlamasına uymak, sulama planlaması ve su dağıtım ve münavebe programlarına katılma zorunluluğunu birlikte düşündüğümüz zaman piyasa koşullarıyla da patronaj ilişkilerin

süreklilik kazandığını görmek mümkün hale gelecektir. Ü;retim biçimiyle birlikte, neyin nasıl üreteceğini de belirleyen bu bağlamda da üretim araçlarına sahip olanların siyasal egemenliği altında iktisadi faaliyetlerini sürdürmek zorunda kalacak köylülerin orta vadede sulama sistemleri üzerindeki denetimlerini yitirecekleri gibi kendi yaşam biçimleri üzerindeki denetimlerini de yitirecekleri ve yitirdikleri açıktır. Piyasa aktörlerinin kamu kurumunda, kamu hukuku tüzel kişiliğinde temsili ele geçirmesinin bir sonucu da bu olacaktır. Bu anlamıyla, suyla ilgili üretim araçlarından kopartılan su kullanıcılarının, demokratik temsil mekanizmalarında karar verici olması şöyle dursun, onların

taleplerini dillendirebilecekleri bir zemin dahi bırakılmamıştır. Temsilde adalet sistemin toprak mülkiyeti üzerindeki egemenlikle doğru orantılı tanımlanması, piyasa güçlerini denetim altına alanlar için adil olsa da temel geçim

araçlarını yitirenler açısından bir adalet yaratmış değildir. Bu yönüyle, suyun yönetsel olarak kurumsallaştırılmasında ortaya çıkan örgütsel modelin bir yandan, tarımsal sistemin hakim güçleri lehine üretim ilişkilerinin biçimlenmesine yol açmış, diğer yandan da bu hakim güçlerin örgütlediği mono kültüre dayalı endüstriyel tarımsal sistemin

egemenliğine zemin hazırlamıştır.

[1][1] Çevikbaş’ın aktardığına göre, İlk sulama birliği 1942 yılında Antalya Korkuteli’nde kurdurulan Sulama Birliğidir. Sulama Birliklerinin asıl çoğalma ve gelişimi 1984’ten sonra olmuştur. DSİ 1993 yılında aldığı ani bir kararla o güne kadar 17 olan sulama birliği sayısını 23’e yükseltmiştir. 1994 yılında bu sayı, 67’ye, 1998 yılında ise 353’e yükselmiştir. Bu sulama birliklerinin özellikleri, DSİ’ce yapılan sulama tesislerinin işletme, bakım, onarımı için kurulan ve faaliyet gösteren birlikler olmasıdır. Rafet çevikbaş, Türkiye’de Yerel Yönetim Birlikleri ve Sulama Birliği Örneği, çağdaş Yerel Yönetimler Dergisi, Cilt 10, Sayı:3, Temmuz 2001, s.97-98

[2] Bu konuda oldukça tatmin edici değerlendirmeler için bakınız, çevikbaş, Türkiye’de Yerel Yönetim Birlikleri ve Sulama Birliği Örneği

(3)

[3] 6172 sayılı Sulama Birlikleri Hakkında Kanun, 1. Madde, Resmi Gazere Tarih:22.3.2011, Sayı: 27882,

[4] 6172 sayılı Kanun’un 1. Maddesinin 2. Fıkrasına göre, “Sulama birlikleri kamu tüzel kişiliğine sahip olup, bu Kanunda hüküm bulunmayan hallerde özel hukuk hükümlerine tabidir.” Yine aynı kanunun, 4. Maddesine göre “(2) Birliğin hizmeti, mahalli müşterek ihtiyaç niteliğinde olup birlik, 3 üncü maddede yer alan çalışma konuları ve devir sözleşmesinde belirtilen esaslar çerçevesinde, DSİ’nin sahip olduğu görev ve yetkilere sahiptir.”

[5][5] 6172 sayılı Kanun’un 15. Maddesine göre Birlikler, DSİ tarafından 8/6/1994 tarihli ve 3996 sayılı Bazı Yatırım ve Hizmetlerin Yap-İşlet-Devret Modeli çerçevesinde Yaptırılması Hakkında Kanun uyarınca yapılan tesislerin işletme ve bakım hizmetlerinin yürütülmesi hususunda, görevlendirilen şirketle müstakilen veya DSİ ile birlikte müştereken sözleşme imzalamaya da yetkilidir.

[6] Emre Baturay Altınok, Fevzi Özlüer, 5553 Sayılı Tohumculuk Yasa'sının Anayasa'ya Aykırı Hükümleri, http://www.ekolojistler.org/5553-sayili-tohumculuk-yasasinin-anayasaya-aykiri-hukumleri-emre-baturay-alt.html

[7] 6172 sayılı Kanun’un 21. Maddesine göre “(3) 24/4/1969 tarihli ve 1163 sayılı Kooperatifler Kanununun

77 nci maddesinin birinci fıkrasına aşağıdaki cümle eklenmiştir. “Sulama Birlikleri Kanunu ile 29/6/2004 tarihli ve 5200 sayılı Tarımsal Ü;retici Birlikleri Kanununa göre kurulmuş birlik ve merkez birlikleri de Türkiye Milli

Kooperatifler Birliğine üye olabilirler.”

Referanslar

Benzer Belgeler

Araştırma kapsamında Çanakkale Merkez Pınar Sulama Birliği, Çanakkale Bakacak Barajı Biga Ovası Sulama Birliği ve Çanakkale Bayramiç-Ezine Ovaları Sulama Birliği

D) Aruz ölçüsü Tanzimat şiirlerinde ağırlıklı olarak kullanılmıştır. E) Divan, Servetifünun ve Fecriati şiirlerinde aruz ölçüsü kullanılmıştır.. 19)

• Karık sulama yöntemi, sıraya ekilen ya da dikilen bitkilerle meyve bahçeleri ve bağın sulanmasında kullanılır.. • Yöntem bitki kök boğazının ıslatılmasından

- Ana ve lateral boru hatları yüzeye serildiğinde, 6 atm işletme basınçlı alüminyüm yada sert PE, gömülü. olduğunda 10 atm işletme basınçlı sert PVC

Yağmurlama sisteminin unsurları Su kaynağı Pompa birimi Ana boru hattı Lateral boru hattı Yağmurlama başlığı.. •

• Damla sulama yöntemi diğer sulama yöntemlerine oranla daha fazla su tasarrufu ile birlikte daha yüksek verim ve kalite. sağlayan, toprak ve su kaynaklarının

• Sonra bir kaynak araştırması yapılarak planlama için gerekli veriler belirlenir, damla sulama sistemi koşullara ve bilimsel esaslara uygun olarak planlanır, sistemin tüm

• Eğer daha önce belirlenen damlatıcı aralığı, sulanacak bitkinin sıra arası mesafesinden küçükse her bitki sırasına bir lateral boru hattı döşenmelidir