• Sonuç bulunamadı

1 1

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "1 1"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

(243 ncü sayfadan devam)

Aziz arkadaşlarım;

İnsan hayatının her yönünde olduğu gibi, me-deniyetin bayındırlık alanında da Türk tarihi, ata-larımızın üstün değerde eserleriyle doludur. Bu ba-kımdan kendimizi gelecekte değil, geçmişte dene-miş ve yokladene-miş bulunuyoruz. Biz, tarih boyunca yapıcı ve teşkilâtçı bir millet olarak yaşadık. Eski dünyanın büyük bir parçasında camilerimiz, türbele-rimiz, imaretletürbele-rimiz, çeşmeletürbele-rimiz, kervansarayla-rımız, hanlakervansarayla-rımız, hamamlakervansarayla-rımız, yollakervansarayla-rımız, köp-rülerimiz, bentlerimiz; halâ yaşamakta olan tanık-lardır. Ustadan çırağa geçen usullü ve düzenli bir öğretim devri geçirdik. Çırağın ustadan öğrendiği, din gibi kutsal bir bilgi ve maharetti. Bu inanla gra-nit taşları yonttuk, yedi gök kemerleri gibi revakları kurduk ve başımızın üstündeki mavi gök ihtişamlı kubbeleri yükselttik. Yakın geçmişimizde bu gele-neğin tertiplendiği büyük kurum, 1566 da Süley-maniye'de kurulan (Darülhendese) dir. Onsekizın-ci asrın ilk yarısına kaıdar bu yaptığımız eserleri öi-ç'ip biçerek yaratan Türk mühendis ve mimarları, o darülhendesenın sermimarı Büyük Hasan'ın pra-tik okulundan yetişmiş bir sanatkârlar silsilesi vü-cude getirirler. Onkır, bu işte bizim unutmıyacağı-mız yapıcı bir atalar ailesidir. Üçüncü Selim zama-nından Cumhuriyete kadar askerî ve sivil ihtiyaç-larla modern anlamda kurulup devam ettirilmiş o lan Hendesane, Kara ve Deniz mühendishancleri bu yolda eski Türk geleneğinin yeni bir uzayışı ol-du. Meşrutiyet devri d,e dahil olmak üzere bu alan-da büyük emekler çekildiğini söylemeliyim. Fakat yine söylemeliyim ki, her kademesi beraberce dü-şünülmüş ve yetşip çalışacakları sahalar gözönünde tutulmuş bir esaslı programın vücude gelmesi bah-tiyarlığı, Cumhuriyet devrine rastlar. Teknik Üni-versitenin kuruluşuna kadar altmış yıllık ömrü içer-sinde Yüksek Mühendis Okulunun verdiği mezun-lar, ancak 1 1 74 ün içersindedir. Bu altmış yılın Mut lakıyet devrine rastlıyan 25 inde 230, Meşrutiyet ve mütareke devrinin 13 yılında 187 mühendis ye-tisebilmiştir. Cumhuriyet devrinde Yüksek Mühen-dis olanlar, 756 dır. Asıl amaç, yetiştirilen yüksek mühendisleri işlerinde başarılı kılacak yalnız kendi bilgi ve maharetleri olmayıp yaptıkları tasarıları ger çekleştirmek için daha alt kademede duvarcı, de-mirci ve diğer ikinci üçüncü derecede elemanları be-raberce yetiştirmek olduğu halde; bu öğretim bü-tününün yüksek kısmı bir otoritenin elinde, ondan sonraki kısım başka bir otoritenin idaresinde bulu-nuyordu. Nafia Vekilliğinin, böyle geniş bir

öğre-tim davasıyla, kanunun kendine verdiği bir vazife olarak, meşgul olması imkânsızdı ve bu türlü teşki-lâta teşebbüs etmemesi tabii idi. Burada söyleme'* istediğim nokta, Cumhuriyet maarifinin üstüne dü-şen vazifeyi düşünmemiş olmadığını belirtmek için meselenin tercihine temas vesilesini ıars,makdlr-Cumhuriyetin memlekette endüstri kurmaya başla-dığı ilk devirlerde belki biraz hafif, fakat o endüst-ri kurulup işlemeye başladıktan sonra, bilhassa ikin-ci Cihan Harbî içinde, mevcut fabrikalarımızı işlet-mek için çalıştırılacak elemanlara ihtiyaç, derin ve şiddetli surette duyulmuştur. İlk zamanlardaki hafif diye vasıflandırdığım ihtiyaç, 1927 senesinde Ve-killiğimizce Bir Teknik Öğretim Umum Müdürlü-ğünün kurulmasını sağladı. Yıllardan beri Vekilli-ğimizde bu işin başında bulunan ve Teknik Öğretim dâvasına bütün ömrünü veren kıymetli arkadaşım Meslekî ve Teknik öğretim Müsteşarı Rüştü Uzel'-in, bu dâvanın bir progrrma bağlanıp gerçekleş-mesi için sarfettiği gayretler: huzurunuzda söyliye-rek, onun yakın çalışma arkadaşı sıfatıyla duymak-ta olduğum şükranları dile getirmek isterim. Yüce Şefimiz ve millî eğitim dâvamızın ilham kaynağı Büyük inönü, ben naçiz arkadaşınıza ilk Öğretim meselesinden sonra Teknik Öğretimi ele almak buy ruğunu verdikleri zaman, bu programın hazırlan-masında o zaman Umum Müdür olan Müsteşar ar-kadaşımın bilgi ve tecrübesi en feyizli dayanağım oldu. Yıllardır uğraşılarak en küçük teferruatına kadar, belki de arkadaşımın zihninde tatlı bir hayal gibi duran hesapları dosyalarından toparlayıp bir rapor haline koyabildik. Bu hazırlığa rağmen o ra-porun bir program ve bu programın bir kanun şek-line girebilmesi, iki yıla yakın ciddî bir gayreti ge rektirdi. 4304 sayılı ve 81 milyon liralık tahsisatı veren bu kanunun kabulü, 1942 yılının 20. Ağus-tosuna rastlar. Bundan önce de Teknik Müsteşarlık

(2)

yükselmiş-tir. 6 Ticaret Lisemizi O, 7 Orta Ticaret Okulumuz 18 olmuş ve bu okullardaki talebe sayısı da 1721 iken 3929 u bulmuş, istanbul Yükek İktisat ve Ti-caret Okulundan başka Izmiı'de de açılan bir yük-sek İktisat ve Ticaret Okulu ile birlikte iktisat ve Ticaret bilimlerinde yüksek öğretim görenlerin* sa-yısı 829 dan 1 792 ye yükselmiştir. Kız Enstitüle-rimizin sayısı da plânın tatbikinde 1 5 iken bugün 35 i bulmuş, öğrencileri 3268 den 5193 e çıkmış, Akşam Kız Sanat okulları 30 iken 65 olmuş ve öğ-rencileri 6708 den 14092 ye yükselmiştir. Kadrosu 600 den 888 e yükseltilen Teknik Üniversitenin 150 mezun verebilmesi için sıkı tedbirleri de göze ala-rak üç yıldan beri her ders senesi başında 1 80 den fazla öğrenci kabul edebilmek üzere takdiri sizler-ce pek kolay, büyük fedakârlıklar ihtiyar olunmuş-tur. Öğrencisi 477 den 618 e çıkarılan istanbul Tek-nik Okulu, yüksek bir okul halinde organize edil-miş, Ankara Teknik Üniversitesi plânları takdire lâyık bir gayretle hazırlanmış ve Yüksek Mühendis okulu gördüğünüz yeni yapıların ilâvesi, Taşkışla'-nın bu bütüne katılmasiyle kuvvetlendirilmiş, iç teşkilâtı yeni kanunla tertiplenmiş ve dört fakülte-den mürekkep bir Teknik Üniversite durumunu ala-rak yeni tanzim olunan programlariyle beş senelik yüksek bir öğretim veren ileri bir kurum haline ge-tirilmiştir.

Bütün bu işlerin en kesif yapılma döneminin 4304 sayılı kanunun Büyük Millet Meclisinde ka-bul edildiği 20. Ağustos. 1942 tarihi ile 20. İkinci teşrin. 1944 tarihi arasında olduğunu düşündükçs hayrete düşmeyiniz. Devletin işleri ve milletin di-lekleri, bu iki kutsal varlığa inananların elinde her zaınar böyle verimli olacaktır.

Sayın Meslekdaşlarım;

Memleketteki teknik öğretimi en yüksek bir öğretim merkezi halinde teşkilâtlandırmak istiyen kanun, Teknik Üniversiteye şu ödevleri vermekte-dir:

1 ) Türlü kollarda yetiştireceği yüksek mühen-dis ve doktorların ve pratik öğretimlerini bir bütün olarak sağlamak,

2) Mühendislikte ilgili bilimlerin dayandığı e-sasları genişletmek için, öğretim heyeti ve doktor mühendis namzetleri tarafından araştırmalar ve ya-yınlar yapılmasını temin etmek,

3) Memleketi ilgilendiren teknik meseleleri çözmek için kurum içindeki lâboratuarlarda ve asıl iş yerlerinde tatbikli araştırmalar yapmak ve yap-tırmak.

4) Her türlü mühendislik işlerinde ilgili ve so-ravlı mercilerle özel teşebbüslerin cevap olacak a-na fikirleri söylemek.

Kanunun kısaca hülâsa ettiğim bu emirlerini Teknik Üniversitemize yeter bir direktif olarak gör-mekteyim. Bunların gerçekleştirilmesi için görevli arkadaşlarımın yeni bir hamle ile sabırlı ve sürekli çalışmalara geçeceklerini kuvvetle umuyorum. Biz-de teorik ve pratik çalışmaların ayrılığı, öğretim ha-yatımızın eski bir derdidir. Nazarî bilgilere vukut iddia ederek kendilerini pek derin ve yüksek düşün-celerde gösteren bilginlere rastladığımız gibi, teo-rik mahiyetteki bilgileri bir fantazi sayarak sırf pra-tikle verimli işler görülebileceğini ileri süren basitçi aydınlarımız vardır. Kültür tarihimizde riyaziyatçı edebiyatçı tabirleriyle başka bir bakımdan bu ayrı-lığı gösteren yanlış ve eski dönüşe dikkatle parma-ğımızı basmalıyız. Bu yanlış düşünüş şu sanıda açık olarak görülür: «Olaylar üstünde düşünüp onların bağlandıkları kanunları bulmak demek olan pozi-tif bilim, salt rasyonel olan matematiğe muhtaç ol-maksızın varolamaz. Şu halde salt matematiğe yük-sek fikir işlevi olarak zekâyı bağlayanlar ayrı, bun-ların madde üstünde tatbikatını yapanlar ve arayan lar ayrıdır.»

(3)

bulunduğu-nu bu güzel günün fikir havasından istifade ederek söylemektir. Milletlerarası kıymette bir Türk bilgi-ninin ismini duymanın, milletinin kültürü hizmetin-de bulunanlara ömre behizmetin-del bir mutluluk olacağını bildiğiniz için, bu hususta atılgan düşünceler söyle-memi mazur görürsünüz sanırım.

Araştırma meselesine gelince: burada- iki nok-tayı beraberce mülâhazaya almak lâzımdır. Birinci nokta, beşer zekâsının bin sıkıntı ve gayretle buldu-ğu hakikatları yeniden arayıp bulmağa kalkışmak zahmeti; ikinci nokta, bulunmuş hakikatları bulun-mamış gibi alarak, yeni hakikatları bulmak maha-retini kazanma gayreti Öğretim metodlanııda hazırı kullanma ve bununla yeterlenme, netice ola-rak bize şunu verir: Öğretici daima söyleyip anla-tan, öğrenici daima dinleyip anlayandır. Bu metod-la öğrenciyi pasiflikten kurtarmak imkânsızdır ve böyle öğretilen bilgi, hayata geçebilecek kudreti kazanamaz. Kuvvet - fikir olamaz, ölü fikir olur. öğretimde yaratıcı metod, daha evvel kazanılmış bilgilerin bir kısmına dayandırarak, öğreniciyi, bu-lunmuş bile olsa, bulunmamış hakikatları buluyor-muş gibi yetiştirebilmektir. Bazı memleketlerde yüksek bilim kurumlarının son büyük harp içinde öğrenicisiz kaldığından dolayı kapandığını fakat şim di söylediğim düşüncenin zoru ile az öğrenici veya hiç öğrenicisiz olarak yeniden açıldığını biliyoruz. Açık yürekle söylediğim dilekleri her zaman ayni iyi duygu ile karşılayan bilgin arkadaşlarımın, beni, bu konuda da sevgi ile dinlediklerine ve dinleye-ceklerine güveniyorum. Sabah erkenden lâboratua-rma girip çalışmalarına birgün önce bıraktığı yer-den başlıyarak akşamın karanlığını bulanlar, bilim zevkinin en yükseğine erenler olacaktır. Kimbilir, yaşlı ve genç, bu araştırıcılar, birgün neler bulacak-lar ve insanlık onbulacak-ların adbulacak-larını nasıl bir minnetle a-nacak? Teknik Üniversitemizin kurulduğundan şu anda haberi bile olmayanlar içersinde, onlann bu-lacaklarından faydalanacak kimbilir, ne kadar kar-deşimiz var?

Üçüncü nokta, müsbet bilimin millî cephesine işaret eder. Daima söylediğim ve her zaman söyli-yeceğim; bilginin ışığı kendi varlıklarımıza çevril-medikçe, milletlerarası kıymete yükselemiyecektir. Tecrübelerimiz bize göstermiştir ki, üç beş kilomet-relik uzaklıkta sağlam ve güzel bir cins taşın ocağı varken, araştırma yokluğundan ve kendimizi tanı-ma yönündeki dikkatsizliğimizden, nihayet bu iş-le meşgul olanlarımıza sorma ihtiyacını duymayışı-mızdan, o taştan daha kötüsünü günlerce yoldan, binlerce masrafla getirmek gafletine düşmekteyiz.

Hayatımızın her alanında kültür seviyemiz yüksel-dikçe, tıpkı hastanın doktor araması gibi maddî varlıklarımız üst'inde işliyenlerin mesele soracağı yerler ve insanlar sık sık aranmaya başlanacaktır, Burada yetişecek mühendislerimiz, Vatan dediği-miz kutsal varlığın maddesine taalluk eden husus-larda her zaman aranılacak bir hazık doktor ola-caklardır. Onun için, bu türlü yetişmelerini sağlama hususunda Profesör arkadaşlarımın tesirli gayretle-rini beklemekte kendimizi pek haklı bulurum. Bu sözlerimle kanunun müessesemize verdiği dördün-cü göreve işaret etmiş oluyorum. Salâhiyetli yük-sek devlet makamları, bilgi ve ihtisas adamlarını cid-dî surette aramaktadırlar. Maarif Vekilliğiniz her zaman bu türlü dileklerin karşısındadır. Deprem o-laylarından sonra Türk bilginlerinin toprak, gerek onun üstündeki yapılar hakkında deneysel araştır-malarının neticeleri, millî hayatimiz için faydalı ol-muştur. Teknik Üniversitemizin Fakülteleri, bu tür-lü dileklere cevap verebilmek için soruya uğrama-dan önce hazırlıklarını yapma yolundaki emeklerine daha hızla devam etmelidir.

Arkadaşlarım;

(4)

çı-kaçağım işaret ediyor. Onlara inanıyoruz. Doğu söylüyorlar. Yalnız bugünün dertlerini değil, Türk milletinin yarınki kaygılaıını da karşılamak için he-pimizi uyandırmak emeliyle yüreklerimize bağırı-yorlar. Ülkümüz, vatanımızın en kuvvetli ve en gü-zel vatan haline gelmesidir; Türk milletinin, millet-ler bütünü içersinde sayılır liyakate ermesidir. Me-deniyet ülküsüne varmanın yolu, yapmaktır. Ger-çek bilgiye, ancak yapmak, eşya ve maddeye hâkim olmak yolu ile varılabilir. Bilmeyi, sade bilmek için almak, bilginleri kendi inzivaları içerinde bile ken-di hallerine terkettirmeye yetmiyor. Milletler ara-sındaki savaşların en amansız bir hale gelişi, orta çağın sakin bilgin hayatını kökünden yok etmiştir. Olaylar o kadar tesirli, savaşlar o kadar merhamet-siz ki, bilgin de buna katılmıya ve bilgisinin hayat için olduğunu anlamaya mecburdur. Olanların ve u-yaylann yeni medenî vasıtalarla kazanmış olduğu yeni anlamlar, bütün dünya bilginlerini yeni bir ça-lışmaya, yeni bir anlayışa koşturmaktadır. Biz, bu-nu bilememezlikten gelemeyiz. Artık dünün, kendi diliyle söylediğimiz zaman, «tezyini zat ve sıfat» dediği amacı güden, «halk ve avam» dan uzak il-mi ve onun «havas» addedilen müntesipleri, tarihe geçmiş ve çökmüştür. Bugünün bilimi, ferdî bir zevk halinde kalan tiryakilikle cemiyette yer ve de-ğer alamaz; tekin zekâsı da cemiyetin, milletin ve insanlığındır.

Aziz arkadaşlarım;

Millet olarak meselelerimiz o kadar çok ve o kadar derindedir ki, memleketimizin öğretim dâva-larından birine bir yanından dokununca, yurt sev-gisinin ve millet bağlılığının içimizde saklı bütün di-lekleri, fikir halinde birbirini kovalıyor. Yeni bir Ü-ııiversitenin kurulduğunu kutladığımız şu günde yüksek öğretim kurumlarımızın hepsi için doğru ol-mak üzere, şu ciheti de söylemekten kendimi alamı-yorum ki, bütün bu yüksek bilim durakları, yüksek birer eğitim kaynaklarıdır. Bilgisinin derecesi ve mevkiinin mertebesi ne olursa olsun, öğretim vazi-fesi almış olan hiç bir kimse, eğitmenlik vasfını tam duymadıkça görevini tam yapamaz. Bunun sebebi Üniversitelilerin ve yüksek öğretim kurumlarının, cemiyetlerin moral hayatı üzerinde çok derin etki-ler yapmış olması ve cemiyetin maneviyatını onla-rın idare etmekte bulunmasıdır. Eğer bu kurumlar milletin sosyal hayat ve ihtiyaçlarını anlamada ve anlatmada kendilerini ödevli sayarlarsa, hizmetleri-nin en büyüğünü yapmış olurlar. Bu sebeple Teknik Üniversitemiz, kendi hususî amacına varmak için

bazı bilgileri öğreten bir kurum halinde kalmıyacak-tır. Çünkü, milletin canlı kuvveti ve geleceğinin em-niyeti olan gençliği yine millet hayatına o yetiştirip verecektir. Oradan çıkan gençlerimiz, milletlerinin hayatiyetini yükseltecek ve maddî, ruhi ilerlemesi-ni çabuklaştıracaklardır. Tayyare yapacak, yolla-rımızı, köprülerimizi kuracak, denizlerimize gemi-ler indirecek, bize en uzakların sesini duyuracak mühendislerimiz, bütün bunları niçin ve kimin için yapacaklarını bilmezlerse, ya'hut yanlıg bilirlerse kazandıkları bilgi ve maharetlerin Türk milletine ve Türk vatanına faydası nisbetini tahmin ediş, bi-ze yalnız elem vermekle kalmaz; sağlığımızdaki mesuliyet en hafifi olmak üzere, hâtıralarımıza ce-zaların en korkuncunu getirir. Onun için, fizik bil-gilerle sosyal bilgilerin ve bu sosyal bilgiler içersin-de kendi hayatımızı ilgilendiren cihetlerin gençle-rimizin dimağında bağdaşması; milletimizin ve in-sanlığın istikbali için faydalı olacak bir zarurettir. Sözlerim arasında aranması ve bulunmasından bah settiğim hakikat, insanlık hayatı için yaşatıcı bir i-deale bağlanmazsa, öldürücü olur. Son yılların sa-vaşlarında bu öldürüş, vasıtalarını müsbet bilimden almadı mı? Her şeye rağmen biz, milletimizin haya-tı gibi, bütün insanlığın geleceğini de düzenli bir i-lerleyiş içinde saadete doğru gider görmekteyiz. Bu eğimser görüşümüzün delillerini, tarihin söylediği hakikatlardan alıyoruz. Kinlerin değil, sevgilerin yaratıcı kudretine inanıyoruz. Bu inanışlar, temel-siz bir hayale saplanmıyor; bizleri harekete götüren hattâ ölümü göze aldıran özverilere kadar yürütü-cü hakikatlara dayanıyor. Etkilerin tepkilere eşit ol-ması, fizik alem için olduğu kadar, sosyal nizam i-çin de doğrudur. Altı yıldır süren dünya harbinin tepkisi olacak bir harb sonrası dönemi, harb dev-rinden daba az çetin olamıyacaktır. Milletlerin alın yazıları, liyakatlarma uygun olacak; insanlığı sev-meye dayanan bir ideal, müşterek rağbete nail ol-duğu nisbette, beşer, dünkünden daha bahtiyar bir hayata erecektir.

Aziz arkadaşlarım;

Sözüme başladığımdan beri, sizlerin şimdiye kadar yetiştirdiğiniz ve bundan sonra yetiştirece-ğiniz üstün Türk gençliğine tam ve sarsılmaz bir gü-ven duygusu ile konuştum. Size ve yetiştirmekte ol-duğunuz gençlere, benim gibi hepinizin saygı ile yüksek meziyetlerine hayranlıkla bağlı olduğunuzu bildiğim yüce Şefimizin sıcak sevgilerini, selâmları-nı, Teknik üniversitenin başarılı olma dileklerini

(5)

Mustatil bir plân içinde d u v a r l a r ı i m k â n nisbetinde az v e y e t e r m a l z e m e y l e ve asgarî a y d ı n l ı k ve giriş a ç ı k l ı k larile t e r t i p l e n m i ş t i r . Salon, bu e v i n b i r tip evi değilde i k -r a m i y e evi oluşuna gö-re geniş t u t u l m u ş a y n ı şekilde diğe-r piyeslerde de bu nisbetler m u h a f a z a edilmiştir. Y a t a k k ı

-s ı m l a r ı b i r k o r i d o r l a h i z m e t ve o t u r m a k ı -s ı m l a r ı n d a n tecrit e d i l m i ş t i r .

' O t u r m a ve y e m e k odasile b ü y ü k yatak odası üstü kapalı bir m a n z a r a terasile z e n g i n l e ş t i r i l m i ş t i r .

başı 277 inci sahifede

her zaman olduğu gibi bu öğretim kurumumuza ya-kın dikkatlerini bu kutlu günün en kıymetli hatırası olarak sunuyorum. Milletine sevgisi, insanlık duy-gulanndaki kuvveti kadar bilim ve medenilik

me-selelerinde derin vukufunu her gün bir vesile ile gördüğümüz Aziz Şefimizin emrinde ve sizlerin hiz-metinizde bulunduğumu bilerek ve bunu söylemeyi şereflerin en büyüğü sayarak istanbul Teknik Üni-versitesini Türk milletine armağan ediyorum.

İ S T A N B U L

EMNİYET SANDIĞI

Şubeleri

Kuruluşu 1868 C A Ğ A L O Ğ L U Merkezi

Buralarda ve civarındaki sayın müşterilerinin:

MENKUL M A L L A R EMLAK mukabilinde

türlü ödünç isteklerini hemen ve yerinde yapar.

EMİNÖNÜ K A D I K Ö Y BEŞİKTAŞ

Referanslar

Benzer Belgeler

“EK MADDE 37- Mülga ek 18 inci maddenin birinci fıkrasının (c) bendinde yer alan “Ek göstergeleri 3600 (dâhil) ila 6400 (hariç) olarak” ibaresi ile

a) Mahkemenin kanuna uygun olarak teşekkül etmemiş olması. b) Davaya bakması yasak olan yahut hakkındaki ret talebi, merciince kesin olarak kabul edilen hâkimin karar vermiş

Buna göre, bir yasama yılı içinde aralıksız olarak iki ay veya daha fazla izin almış olan milletvekillerine ödenek ve yolluklarının verilebilmesi, Genel Kurulun

İstanbul Metropoliten Planlama ve Kentsel Tasarım Merkezi (İMP) tarafından hazırlanan plana göre Silivri, Tuzla ve Kartal yeni çekim merkezleri olacak.. Silivri'ye dört

husus şu geçen yirmi sene zarfında Hristiyan devletlerinin devletebed mµddet.Osmaniye hakkında inhaz ettikleri harekat ve icraat-ı tetkik olunduğu halde cümlesinin amal ve efkarı

(6) 4/6/1985 tarihli ve 3213 sayılı Maden Kanununun ek 9 uncu maddesi uyarınca ücretleri asgari ücretin iki katından az olamayacağı hükme bağlanan “Linyit”

MADDE 13 – (1) Kanunun 23 üncü maddesinin üçüncü fıkrası uyarınca acentelik faaliyeti yapacak olan bankalar ile özel kanunla kurulmuş ve kendisine sigorta

Takririn meclis gündemine alınmasının gecikmesi üzerine harekete ge- çen Lazistan Mebusu Ekrem, Siirt Mebusu Mahmud, Kırşehir Mebusu Ali Rıza, Tokat Mebusu Mustafa,