• Sonuç bulunamadı

T.C. Ondokuz Mayıs Üniversitesi. Eğitim Fakültesi. Anadolu Araştırmalan Enstitüsü. IKiNCI TARiH BOYUNCA KARADENiZ KONGRESi BiLDiRiLERi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "T.C. Ondokuz Mayıs Üniversitesi. Eğitim Fakültesi. Anadolu Araştırmalan Enstitüsü. IKiNCI TARiH BOYUNCA KARADENiZ KONGRESi BiLDiRiLERi"

Copied!
14
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C.

Ondokuz

Mayıs

Üniversitesi

Eğitim

Fakültesi ve

Fransız

Anadolu

Araştırmalan

Enstitüsü ·

IKiNCI

TARiH BOYUNCA KARADENiZ KONGRESi BiLDiRiLERi

(Uluslararası

I) 1 - 3 Hazir . an 1988 ·

/

• Yayma Hain layanlaa • •

Prof.Dr. Mehmet

SAÇl.AM

Prof.Dr.Bayram KODAMAN Prof.Dr .J.L. BACQut-GRAMMONT Doç.Dr.Mehmet All 'ÖNAL Yrd.Doç.Dr. Mustafa ÖZBALCI

SAMSUN 1990

(2)

IlüGU KARADENİZ'DE BATIL İNANÇLARlN PSiKOLOJiK DİLİ

Prof. Dr. KERİM YAVUZ

Tebliğimiz kendisine hede( olarak Doğu Karadeniz'de batıl inançların psiko- lojik dilini seçmiş bulwımaktadır. Başlangıçta konwnuz için gerekli materyali ko- layca bulacağımızı umuyorduk. Aı1cak meseleye nüfuz ettikçe, ınev.zuun çok karı­

Ş<k ve oldukça güç bir problem olarak kendisini hissettiı-diğini gördük. Biz önce- likle tamamen bu bölgeye has olan batı! inançlar üzerinde dunnayı planlamıştık.

Ancak bu yörede görülen batı! inançlara sadece Anadolu'da yaygın olan başka yö- relcrin batı! inançlan karışınamış, aynı zamanda tarih boyunca çeşitli zamanlarda buralarda yaşamış başka kültür ve inançlam sahip olan insan gruplarından kalan

batı! inançlan da karışmıştır. Durum böyle olunca, bu yörelere .ait balı! inançları kısa zamanda belirleyebilmenin çok zor bir iş olduğunu iliraf etmek zorundayız.

Çünkü bu bilimsel güveniriilik ölçülerine uygun sonuçlara ulaşmak ciddi ve uzun zaman ah:ın bir araştırınayı gerektirmektedir.

Sonra, batıl imınçların tahsil durumlı fazla gelişmemiş çevrelerde daha çok

yayıldığı bir gerçek olduğu gibi onlar arasında dini inarıçla batı! inançların bir- birinden ayrılmasında güçlük çekenlerin olduğu da bir gerçektir.

Netice itibariyle biz bazı taramaların, birbirleriyle karşılaştırılmasını yaptık.

Bu bölgeye hns olduğunu tahmin ettiğimiz veya bazı de~işikliklere uğrayarak bu-

ranın özelliklerine göı·e nıana ve şekil kazanmış batıl inançlan genel çizgiler halin- de ele almaya çalış1ık.

Biz konuya teolojik açıdan ziyade psik-::>lojik açıdan yaklaşınaya gayret etlik.

Şu halele biz onlann ne Jeyhlnde ne de aleyhinde olacağız; ne de onlaı· yanlış veya

doğrudur diyeceğiz. Sonra, onların dini değeri ve geçerlili~ini ölçmek bizim bura·

daki görevlerimiz arasında yer almayacaktır.

Bizim için burada esas olan, batı! inançlanyla birlikte \'e ıçıçe yaşayan insa-

nın bunlarla gi.inlük hayatın akışı içinde ne yaptpığını veya ruhunda ne yapmak

istediğini, neler beklediğini, nelere ulaşmak istediğini ve onların günlük hayatı nasıl etkilediğini öğreıımeğe çalışmaktadır.

Bir kimse duyguları, düşünceleri, tasavvurları, istekleri, yaşayışı ve davranış­

Ianyla ilahi kudretle ilişki kurduğu ve onu gönülden kabul ettiği andan itibare:ı

onda dini inancın varlığından söz edebiliriz. Başka bir deyişle Allah düşüncesi ve duygusu kimin hayatına girınişsc ona bir din veya inanç salıibi bir insan gözüyle

1) Sözünü ettiğimiz bu inançlar; Trabzon, Rize ve Artvin i ileri, llçeJ.eri ve köylerini içine almaktadır. Bunlar Fal<ültemizin Necdet Toptaş, Hasan Aksu, Resul I<mtuluş, Ergü- ven Aslan, Ömer Haliloğlu, Mehmet Günaydın, Aydın Kayer, Remzi Aydın, Nurettin Köksal isimli öğrencilerince derlenmlştir.

193

(3)

bakabiliriz. 1nançı ilc ruhen bir bağ kuran diridar kimsenin günlük hayatındaki binbir çeşit arzuları, ihtiyaçları, dilekleri, planları, idealleri hayalleri ümitleri ve ümitslztikleri, kaderi ve neşesi, mutluh.ığu veya mutsuzluğu v.s. dile gelirken az veya çok inancı ile birlikte dile geLecektir. lnsan bunları istediği veya istemediğı şekilde yüriitebilmek için yaradanma yönelecek ve ondan bir çözüm bekleyccektir.

inancının müsaadesini almadan şuna ya da bun.a başlayamayacak, şunu veya btınll neticelendirmeyecektir.

Es.asen insan ruhuna bakıldı~nda onun inanan bir ruhi yapıya sahip olduğu

göriilecektir. Hele insanın içinden gelen ruhi davete kattiması normal bir hareket- tir. Bu onun kolay inanma ve çabuk bağlanma özelliğind:m ileri gelir. (2) Esasen insan neye olursa olsun inanan bir varlıktır. Onun inanmadan yaşaması mümkün

değildir. En azından onun inandıitl mutlaka bir şey vardır. Böyle olunca insanın

dini inancına, şu ya da bu şekilde batı! inançların karışmış olması mümkündür.

Nitekim dini inançta olduğu gibi. hayatın her alanında kendilerini gösteren

:;atıl inarıçlar doğum öncesinden başlayıp ölüme hatta ölüm ötesine l<adar uzandı­

ğını ve böyleoe bütün hayatı kucakladığıru söyleyebiliriz. Her ne kadar bu tür

inançların pek çokları bugün eski değerini koruyamamışsada yine de bunların

birçoklan ömür boyu insanı kendi haline bırakmadı~ gibi insanda onları bırak·

mamaktadır. Şu halde batı.! inançlar insanla birlikte olmuş ve nesillerden nesillere her seviyedeki insana az veya çok nüfuz etmesini bilmiştir.

Batı! inançlar hayatın geçti~i her yerde, yani insanın evinden yerine, oradan

tarlasına, bağına bahçesine, çiftine çubuğuna, malına mülkü~. yaylasına salıi­

line ballanndan yazma, yazından kışına, boBuğundan kıtlığına, hastalığına sağlı­

ğına, iyi günü ve kötü gününe uzanmış; böylece insanın varlığına yo.kluğuna fayda-

sına zararına, sevincine ve kedcrine, endişesine korkusuna, mutluluğuna mutsuz-

luğuna, kısaca onun bütün dünyasına karışmıştu.

Esasen insanın hayatını istediği gibi planlayıp programlaması ve istediği gibi uygulaması çeşitli güçlüklerle doludur. Özellikle neyin nereden, nasıl ve ne zaman

geleceği ve nelerle karşılaşacağı önceden bilinemiyen öyle olaylar, ve durumlar

vardır ki bunlar insan hay.a1ında veya hayatın devammda gerekli gördü~ şeylere karşı zararlar, kötülükler, felaketler, tehlikcler, tehditler, korkular ve huzursuz- luklar açabilirler; insan çaresizlik içine düşebilir. İşte, onu istenen hedefe götür.en

yolların kapandığı ve imkansızlıkların göriildüğü bir sırada insan çaresizlik ve im-

kansızlık içinde kendini göre göre bitmişliğin ve tükeomişü~ kucağına bırakmak

istememekte, güçsüzlüWine ve yetersizliğine bir çare aramaktadır. İstediğini veya

istemediğini kendi arzusuna göre gcrçekleştirmeyi hedef eelinmiş bulunmaktadır.

İşte bu ve buna benzer pek çok durumlarda insanın başta dini inancına ve hatta gerekli gördüğünde batıl inançlarına sarıldığını görüy;oruz. Burada batıl inancın

zaman ıx>ma.."'l dini inançla karıştığını ve daha çok esas dini inancın gölgesinde sı­

ğındığım ve onun gölgesinde varlığını sürdürdüğünü söyleyebiliriz. Aksi halde onun

yalnız başına v.ar olması oldukça güç görünmektedir.

Artık bu tesbitlerden sonra araştırmamıza geçebiliriz. Tesbit ett!ğimiz batı!

inançları 9 grupta toplamış bulunuyoruz. Bunları şöyle su·alayabiliriz.

1) Çaresizlik ve güçsüzlükler içindeki insanın gerekli hissettiğinde batıl inanç- Iara sarılması,

(4)

2) İstekiere ve beklentilere ulaşmak için insanın batıl inançlardan medet um-

ması, engelleri hertaraf edip hed~fe ulaşmak istemesi,

3) Koruma ve korunma ihtiyacının insanı harekete geçirmesi ve belli bir he·

defe doğru yönlendirmesi,

4) Halk hekimliğine VI! halk baytarhğma karışan batıl inançlar, 5) Bolluk ve bereketin hecteflenmesinde batıl inançların katkısı,

6) Toplumsal hayata uymada batıl inançların eğitici ve yönlendirici özelliği,

7) Ismma, ısındırma ve bağlanmaya yönelik batı! inançlar,

8) Olaylar ve davramşlar karşısında uğurlu veya uğursuz sayma temayülü 9) Gelecekten haber .a.lma merakı ve muhtemel olaylara karşı tedbir alma ar- zusuna batıl inançl<irın kaı"ışması.

1) İnsan hayatta pekçok olaylar ve durumlarla karşılaşmakta, başından pek- çok tecrübelei· geçmektedir. İnsan çeşitli güçlük ve dertlerle karşılaşınca, bunlara

karşı çareler aramaya başlar. Batı! inançlarda görülen özelliklerden birisi de bu- dur. Hayatın akışı sırasında insanın zaman zaman hastası veya hastalığı vardır.

Bunlar bazen büyük güçlükler doğurur. Hatta çaresi bulunamaz veya tedavi ceva.ı>

vermeyebilir. Bazılannın çocuğu olmamıştır, bazılarının ·çocuğu olmuş, fakat vak·

ti geldiği halde yürümesi gecikmiş ve gelişmesi durmuştur. Bazılarının çocuğunun

yürümesi normal, ama konuşma ve işitınesi normal değildir. Bunlar için doktora

gidilmiş, ama faydası olmamıştır.

Birisi bir. kızı veya bir oğlanı sevmiş, ama ona ulaşması güçli.iklerle doludur.

Oğlan sevdiği kızı .alacak almayacak mı kız ise sevdiği oğlana v.aracak

varmayacak mı, şayet evieniderse mutlu olacaklar olmayacaklar ·mı? Birisi

sevdiği kızı bulmuş, ama gerdek gecesi karısıyla cinsi temas ku.ramamıştır. Sonra,

işin içine kıskançlık ve düşmanlık karışmıştır. Bir zarar vermek, diğeri zarardan korunmak ister. Kadının dağ başında hastahane v.e doktordan çok uzak bir yerde

doğum sancısı başlamış, bir ·türlü doğum yapaınamaktadır. Bazılan normal do-

ğum yapmış, ama çocukları yaşamamaktadır. Bazılarının çıocuklan yaşamakta,

ancak bunlarda ya erkek ya da kız çocuk istemektedir. Birçok genç 'kız kendilerine uygun bir eş bulamamışlar, evde kalma tehlikesiyle karşı karşıya kalnuş.lardır;

ama bunlarda hala kısmetlerinin açılmasını beklemektedirler.

Bütün aile fertlerinin beslenme ihtiyacının önemli bir kısmını karşılaması için bir inek alınmış, fakat o kısır çıkmıştır. Halbuki ineğin buzağılaması Hizımdır.

Sonra, meyve ağaçları, tarla ve bahçelerin verimsiz olması insanı rahatsız etmekte ve hayat proğramının istenildiği gibi uygulanmasını engellemektedir.

İşte, insan bu ve btma benzer pekçok güçlük, çaresizlik ve dertler

ile

k.arşıla·

5ınca, hiç bir şey yapamadan eli kolu bağlı dtn·nıak istem·ez, bir hal çarı:;!si arar.

Bunlardan birisi de faydasına iuandığı batı! inançlan yardıımna çağırması ve on- lardan medet unmasıdır. Onun için esas ol.an isteğinin tahakkuk etmesidir. Bwıa ulaşmak için karşısına çıkan engelleri bertaraf etmeğe girişir. Esasen insan burada pragmatik bir düşünce tarzı içinde hareket ıeder. İnancından batıl da olsa bir fay- da unmaktadır, gelecek olan yardım, gelsinde nereden, kimden ve nasıl gelirse gelsin, düşüncesindedir. Çünkü burada önemli olan, hastanın hastalığından kur-

tulması, çocuğu olmayan ailenin bir çocuğa kavuşması, çocuğun vaktiiıde yürümesi bedeni ve ruhi şikayetlerin hertaraf edilmesi ve buna benzer diğer arzuların ta-

' .

195

(5)

hakkuk etmesidir. Ama beklediklerini bulamayan ldmselerin, dileklerinin kabul edilmesinde ve zorlukların yenilmesine ·yardım edebileceğinc inandığı şehit, veli

mezarlarına, yatır.lara ve gizli güçleri emrinde tuttuğuna inanılan cinçi

hocalaı·a perili kadınlara gider. Dertler veya dilekleri kendilerince yüksei\.

mevki sahibi ve ınanevi gücü oldtığtına inanılan bu kimselere havale edilir. Şehid

mczarmda, yutırlarda geve yatılır. Görülecek rüyanın işaretlerine göre hareket edilir. Dualar edilir, zaman zaman kurbanlar kesilir, güçlü gördi.iği.i ve Allaha ken- dinden daha çok yakın hissettiği, dileklerinin daha kolay kabul edileceğine inan-

dığı ve kutsal saydığı kimselerin tavassutunu daha netice alıcı bulmaktadır. Böy- lece insan katıl inançların yardımı ilc kendini daha çok güçlenmiş ve ümitlenmiş

hissetmektedir.

Görüldüğü üzere batıl inanç ona inanan için, özellikle bir uınudw1 devam et- mesine hizmet ettiğinden dolayı manası ve değeri vardır.

Esasen ciddi d~rtleri olan kimselerde aynı zamanda kurtulma veya kurtarma an:usu gorülmektedir. Bu arzu gerçekleşmek i.izcrc insanı harekete geçinnektcdir.

İnsan ferdi güçsüzlUk ve yetersizlik karşısmda ona teslim olmak istemez, aksine

derlleı-i yenebilme çareleri arar. Böylece o bunlarla güçlenrnek suretiyle çaresiz ..

liği çareye dönüştürmek ve sonuçlandırma ·gayretindedir.

2) Batı! inançlann bir başka özelliği, insamn isteklerine ve bekJenlilerine

ulaşma arzusuna yönelik olmasıdır. Burada yapdan usullerle gerçekleştirilmek

istenen arzularm bazıları şunlardır: Genç kız veya delikanlılar için beklentilerine göre bir eşin bulunması veya kısınctlerinin açılınası için yatırlara, şehid mezarla- rma gidilmesi veya başka tısi.illerin uygulanması. (3) bir genç kız veya delikanluun

rüyasında evleneceği erkeği veya kızı görebilmesi için özel tuzlu çöreklerin yapıl­

ması ve ycnilmesi, rüyada lazın elinden, yakınından veya su aldığı yerden stı içil- ınesi o kızla evleneceğlne, ancak su içiJip kusulursa, onunla 'evlenmenin bozulaca--

ğına işaret olması, küçük .ayda, yani az çeken şubat ayında nil<ah kıyılırsa ,rıikahın kısa olacağı, kızın hastalanacağı, ay küçük olduğu için ömıüniin de s olacağı,

bundan dolayı nikahın mart dokuzundan önce kıyılmamasının istenmesi; yeni cv- Jilerin erkekçocuğa sahip olmalan için yeni gelinin kucağına erkek çocuğım veya erkeklerin taşıdığı bir tabancanın konması; doğacak çocuğun güçlü, sağlıklı ve

hayırlı olması arzusunun bazı usüllcrlc dile gelmesi; ailenin doğan çocuklan yaşa­

mıyorsa, yeni doğacakların yaşaması için çeşitli usüllerin uygulanması; (4) çocuk

doğduğunda kesilen göbek kordonw1w1 cami duvannm dibine gömüli.irsc,

büyüdüğünde alim olacağına inanılması; yürümesi ıçın başparmaklarının bağlanıp cuma günü camiye getirilip namazdan ilk çıkan kimseye ba~­

laı-ın kestirilmesi; sevdalının istediği kızı kaçırınası ve arzusuna ulaş­

ması, evde ·kalan kızların kısmcti açılması ıçın mu&ka yaptırılma­

sı; (5 ) oğlan ister, ailesi istemezse o~lanın sevgisini nefrete dönü5-

3) Gelin kocasının evine gireceği s:ra<.la, başından aşağı şeker veya para atılır. Bunları

yere düşmeden bir genç kız kcıparsa, kısmeti açılırmış. Gelin olan kızın sandığının

üzerine bekar birk ız oturursa kısmeti açılacağına inanılır. Başka bir· örnek de şu­

duı·: Gelin baba evini terkederken ayaklarını süı·üyerek giderse beld\r kızların nasibi

açılırmış (Çaykara). ·

4) Böyle bir durunıda tek nikahlı gelinlerden iplik bezler toplanır. Bundan yeni doğan.

çocuğa bir gömlek dikilirse, çccuğun yaşayacağına inanılır (Trabzon).

5) Evde kalan kızlar evlenen kızın ayağının altına adlarını yazar. Böylece kısnıetlorinin açılacağını umarlar (Maçka).

196

(6)

türrnek için hocalara gidilmesi; meyve vermeyen .ağaca meyve versin diye kurban kanının sürülmesi, kısır inelderlu do~rmasını temin etmek içlıı; cami etrafında dualarla yedi defa dolaştınlması; Artvin'de inek doğurduğunda buzağısı erkele ise büyük -bir güreşçi boğa olması dileği ilc onun ·doğumunun tosun gibi böğürerck haber verilmesi. lste bunlar çeşitli arzuların 'tahakkuk t:tmesi için çeşitli hallerde

çeşitli uygulamalarla dile gelen örneklerden bazılarıdır.

Görüldüğü üzere hayatta gerçekleşmesi istenen binbirtürlü istekler ve beklen- tiler vardır. Günlük hayatın. sağlıklı ve düzenli bir şekilde yüri.ltülmesi için; bunla-

rın beklenen doğrultuda tahaklmk etmesi istenir. Burada asıl hedef, istenene isten- diği şekilde ulqşına ve kavuşmachr. Y'lık.arığa· b·atıl inançlada ilgisi' olan bir çok istekler gördü!<. Ancak onların her birls.inin ayrı bir yönü. var gibi ~örünüyorsa da yine ele temelde arzuların gerçekleşmesi söz k·onusudur. · 3) BaW inançların bir başka hususiyeli ise, gelmesi muhtemel her türli.i zarar, tehdit ve tehlikelere karşı insandaki koruma ve korunma özcUiğinin harekete geç- mesinde kendilerini göstermesidir. Bur.ada insan özellikle cin (6) denen varlıklarla

korlmtulan\:k beklenen davranışlar hecleflenmel<tedir.

Bu ti.ir inançlar arasında bunlar.a pekçok örnekler bulmak mümkündür. Bu- na göre genç ve nişanlı kızlar, yeni do~unı yapan kadınlar, küçj.ik çocuklar yalnız, başlarına özellikle geceleıi dışarı bırakılırsa, cinlerin onlara musallat olabilece~ine inarulır. Yine geceleri yeni doğum yapan kadın ve küçük çocukların yalnız baş­

larına dışarı çıkmalarına izin verilirse, onlara geceleri dolaşan cinler baslon yapa- bilirler. Geceleri mezarlıkta ve ıssız yerlerde dolaşılırsa, oralarda cinler çarpabilir.

Yine geceleri dışarda dolaşan hayvana taş atılmaz, cinler özellikle kedi kılığında dolaşırhu·mış, taş alılırsa, cinler insana baskın yapabilirler. Issız yerlerde sisli havalarda ve geceleri çocuk, kadın ve erkekler b~smelesiz küçük veya büyük .ab-

<lestlerini bozarlarsa, onlara cinler musaHal olabilirler. Yeni doğum yapan kadını

lohusa iken ( 40 gi.in), y.attığı karyolamn etrafı kıl iplerle dua okunarak ba~anı'r.

Bunlar yapılınca onu cin, peri. ve şeytan gibi yaratıklar rahatsız edemezler. Bun·

ların dışında "yeni doğan çocuğun başı üstlinde geçilirse, onun boyu kısa olur"

denmiş : sonra, yeni doğan çocuklan, buzağıları ve kuzuların vahşi suretli cadı kadınlar boğnıaktan hoşlamrla-rmış, onlara karşıte dbirler alınınakta ve yine hepi- mizin bildiği çeşitli nazar boncuğa, keçi, koç, öküz, geyik boynuzlan v.s. gibi usüllere başvurulmakta ve böylece istenenin korunınaya almdığına (1) namlmakta-

dı.r. Bunların yanında yeni bir ev yapılmaya başlandığında halk arasında kendi

inancına göre bazı usü.ller uygulanır. Bunlar şunlardır: Hoca elinde çapa ile evin bir köşesinden itibaren Yasin suresini okumaya ve ince bir çizgi çizrneğe başlar.

Bu hareket 3 kere !tekrar edilir. Birde evin giriş kapısının önlinden başlayarak 3 İhlas, Felah ve Nas sureleri, Fatiha ve Bakara'dan b.azı öyetler okunur. Her surl.!·

nin bittiği yerde deri'rıce bir çukur kazılır ve oray.a bir taş atılır. Böylece yedi taş atılmış olur. Bundan sonra eve girilir; Yasin okunur. dua edilir, .eğer ev cinli bir yere yapılmışsa, böylece onların şerrinden korunmu şoluı·. Şayet ev cinli ise cinci

6) Bu ismi taşıyan Kur'an ·ı Kerim'de bir de slır~ bulunmaktadır. Bur.ada cinlerin var·

lığı ile, onlarla ilgili uygulamaları birbirinden ayırmak gerekir.

7) Evi nazardan korumak için rmızı bibeı· asılır. Bu gözün tesirini kırıyor ve etkisiz hale getiriyormuş .. Hamile kadın yılan öldürürse çocuğu düşermiş. Bununla kan korkudan korunması öngörülüyor. Sacayak ocakta boş duruı·sa ölü çağırrrmış (Her·

halde sacayağın yıpranmasını önlemek için böyle söylenıniştir (Vakfıkebir).

197

(7)

hoca her kapının başına bir deli::.: açarak oıaya bir muska yerleştirir. Böylece eve sahip çıkan cinkrin buralara ba~lanmış o.laca~na inanılu·.

Görüldüğü gibi ev, sahibinin gözönünde basit bir barınak değil, o insanı koru- yan, emniyetini sa~Jayan, ailesine hayat veren, canın, malın, ının ve namusun ko-

runmasına hizmet eden kutsal bir yuvadır. Sonra, evin temeli atılırken kurban ke- silir, temeline kan akııtılır. Böylece bütün bunların yangına, zelzeleye, hayırsızlığa

ve u~suzluğa siper olması ve orada sakin olanlan kazaya,. belaya ve hastalığa karşı koruması istenir.

Sonra, kaybolanh ayvanlann, yaylada koyun süri.ilerinin yabanilerden(8), mısır.

fasulya ve patates tarl.alarının(9) domuzlardan, tarlaya ekilen tohumlarm kuşlardan korunması için onların ağızları bağlanır. Bunlar hoca denen veya bilıen kişiler~

yapılır. Kaybolan hayvanlar önce aranır, bulunmaziarsa en son hıU çaresi olarak kurdun veya yabanilerio ağzı bağlatıhr. Mal sal1ibi kaybolan hayvanı bulw1ca, h~

caya haber verir. Böylece yabaniletin ağzı baiDatılır. Mal sahibi kaybolan hayvanı

bulunca, hocaya haber verir. Böylece yabanilcrio ağızlarının açılınası mümkün olur; yoksa onlar açlıktan ölebilirler. Sonra, bazı yerlercie kayıp olan hayvam ko·

ruınak için belli bir ınmtıl<adaki zarar verebilecek yabani hayvanların hepsinin

ağızlan bağlanır. Eğer hayvan bu mıntıka dışına çıkarsa, oradaki yırtıcıların ağzı ba~Iı olmadığı için onu yiyebilirler. Domuz ağzı bağlanırken bazı sun~ler bir ka-

ğıda yazılır, damuzun geçeceği yere; bazı yerlerde ise bunlar tarlanın dört bir ta-

rafına gömülür. Yırtıcı hayvanlardan sürünün korunması için onun etrafına 7 defa '' Ayelkürst" okuyarak dolaşılır ve böylece onların ağzı bağlandığına inamlır. İşte

insan hiç alnıazsa bu iinançl.a hayvanlarını Allalı'a emanet etmek suretiyle içinin

birazcık olsun rahatladığım,. endişelerinin azaldığını ve hafiflediğini hissetmek- tedir.

Bütün buıılar gösteriyor ki insan zarar verici, hayati varlı~ı tehdit edici ve teh- like arzedici şeyJerden çekinmektc ve lcorkmaktadır. Bu çekinme ve korku tehdü ve tehlikenin şiddetine göre değişmektedir.

Esasen insanda bütün bunlara karşı kendini ve kendine ait olanı konırnak üzere bir karşı koyma (savunma) hareketi veya onlarla baş edebilme mücadelesi görü·

lür. Esasen insan içindeki ve dışındaki kötülüklere karşı daima mücadele halinde- dir. Bu, dini inançta olduğu gibi, batı! inançlarda da açıkça görülmektedir. Yu-

karıdaki usüll.eri uygulamakla .insan ferdi çaresizliğinin ötesinde kendini güçlen-

miş hissetmektedir. Zira burada öncelikle onun kendi emniyetini sağlaması ve bü- tün zararWara karşı korunması söz konusudur. O kötü olana karşı etkili ve başa­

rılı olmak isterken, burada korku ve endişeleri oı·tadan kaldırma ve korunma is-

teği vardır. Çünkü insan Icendi varlığını, malını mülkünü, çoluk çocuğunu koru- mak ve eınniyel altmda tutmak isLemekte ~c bunların tehdit altında bulun'ınasını nrzu etmemektedir.

Yine batı! inançlarda koruma ve korunınayı destekleyen başka bir hareket

tarzı ise korku ve korkutuımanın harekete geçirilmcsidir. Bununla başta çocuk1ar- c.lan is.tenen ve beklenen davranışların yönlerıdirilmesi söz konusudur. Mesel~ bazı

yerlerde gözle görümneye "rom-rom'' bazı yerlerde "momo" denen hayali bir hay-

8) Bunlar yırtıcı hayvanlar olup, ilk planda kurt, domuz. ayı akla gelir.

9) Mısır, fasülye, ve patatesierin çürümemesi için toprağa bakır parçası gömülür.

(Arhavi).

198

(8)

vandan söz edilir. Çocuklar istenmeyen bir hareketten men edilmek veya caydml- roak istendiğinde, "dışan çıkma orada momo var, seni alır götürür". "EvHidım, d1şan çıkma, romrom seni kapar gidcr"10 gibi sözlerle korkutulmaya çalışılır.

Korku vıe korkutmanın bir başka motive edici özelliği ise ahlak dışı hareket- lere, özellikle hırsıziıkiara karşı caydırıcı bir vasıta olarak kullanılınasıdır. Hırsı­

zın çaldJ~l mabn veya eşyanın bulunmasım ve geri getirilmesini temin etmek için halk arasnda dolaşan bazı usiiUer vardır. Bir hırsızlık olunca cinci hocaya veya perili kadına11 gidilir. 48 siya)l nohut aıınır, Her bir nohuta bir dua okumak sure- tiyle 48 nohut bir şişeye konur., i.iı.erine sirke .dökülür. Nohutlar şiŞıtikçe, hırsızın

gözü de şişermiş; . hırsız çal.dığı malı geri getirmezse gözü patlarmış. Aynı usulü fasulye ile yapanlar da vardır. Yine okuyup. üflemekle hırsızın şişip patlaması( 12)

için bir hayvanın barsağı okunur; bir ağaca asılır. Barsak orada kurudukça hıisı­

zın idrar t·orbasının şişip patlayaca~ına inanılır. Yine hırsızlık olunca,· bir hay- van yüreği .alınır, ona pek çok toplu iğneler batırılır ve yüksekçe bir yere asılır.

Yürek orada kurudukça, iğnelerle o nasıl sıkıştırıhyorsa, hırsızın da yüreği aynen onun gibi sıkıştınhr. Neticede asıl, yürek nasıl kuruyup gidiyorsa, hırsızın yüreği de aynen onun gibi kurur ve böylece salıibi ölür gidermiş.

Görüldüğü üzere insanın tabiatında korku denen ruhl bir özellik vardır. İnsan tabii olarak hayatına yönelik t-ehJike ve tehdit arzeden herşeyden korkar. Bilindiği

gibi çeşit çeşit korkular· vardır. Buradaki korku muhafaza veya engellenıneye · yö- nelik olan bir korkudur. Şu halde davramşların ayarlanmasında, başkalarına zarar vermenin önlenmesi ve meşruluğun devamının sa~lanmasında insanın içindeki korku harekete geçirilmekte ve istenen davranışıa yaptırılması istenmektedir.

Esasen bütün bunların arkasında, insanın ne pahasma olursa olsun var olma ve

hayatını devam ettirme .arzusu yatmaktadır. Buda yaşamak için .insanın her türlü fedakarlı~a katlanabileceğini veya yardımına inandı~l her teşebbüse girişebilece~i­

ni göstermektedir.

4) Batıl inançların halk hekimli~i ve halk baytarlığına da karışmış oldu~ıriu

görüyoruz. Bilindiği gibi halk hekimliği .eski akti.ialitesini korumuyorsa da hala onun yaygın olduğunu söyleyebiliriz. Bi7. burada halkın yüz yıllardır sürüp gelen tecrübelerine day.anan halk hekimliğini kastetmedi~imizi hatırlatınalıyız. Bilindiği

gibi halkımız hastalarımı edavi etmek için normal olarak tıbbi tercih etmekte-

10) Buna iki örnek daha verilebilir: Çocuklar geceleri dışarı . çıkmasınlar diye 20-30 metre uzunluğunda ve geceleri dolaşan çıngıraklı yılanla korkutulurmuş. Yine bazı

insanlar ölünce acaip bir kılığa dönüşüı·, hortlak olurmuş. Böyle· birisi çıkmış. c inci hocaya haber verilmiş, o da "mezarının ortasına pelit kazığı ·dikin':, demiŞ; onlar da onu dikmişler. Bunun üzerine hortlağın sesi kesilmiş. Bunun sebebini ise şöyls açık­

lıyorlar. Güya pelit ağacı Allah'a secde etmemiş, o da kafirmiş, hortlağı kabrlnden

dışarı bırakmazmış.

11) Of'un Balahan ve Örtülü köyünde.

12) Ordu'nun merkeze bağlı Örele köyünde yaşayan ve halkın değer verdiği Hatip Hasan diye biı·isi varmış. Herkesin koyunu,. ineği çalınır; fındık ağaçları, kavakları kesilip

götürülmüş; onun malına, mülküne bir şey olmazmı;ı. Bir gün Hatip Hasan'ın ke- restelik kavaklarını kesip götürmüşler. Halk "bakın yakında o adamı nasıl şişirip

patlacak" diye konuşmaya başlamışlaı. 8-10 gün soma bir gece çalınan kavakların hepsini Hatip Hasan'ın evinin önüne getirip bırakıp gitmişler. E~asen adı geçenin başkalarının isteiderine hiç yanaşmadığı söylenmektedir (i. Akyurt'tan naklen).

199

(9)

dir. Bunun yanında halk arasında ün yapmış tecrübeli halk hekiınl diyebileceği­

miz kimselere de müracaat edilmektedir.

Bu alanda ·eskisi kadar yaşamıyan batıl inan.çlara bir göz atacak olursak di:

yebiliriz ki el ve yüzde çıkan cilt rahatsızlıklarının etrafı sönınüş kireçle çizilk dualar okunur, nazar olduğuna inanuan bir hastalığa karşı bir bez 40 parçay<i ayrılır, yakılarak hasta tütsülenir: Konuşamayan, yürüyemeyen (13) ve başka rahat- sızlıkları olan ÇX>culdar ve öteki hastaların iyileşıneleri ümidi ile şehit mezar- larına, yatırlara, ziyaret yerlerine götürülür. Orada ayetler· okunur, dualar yapılır.

Ayrıca muskalar yazılır.(14) Hastaya yöredaki yedi dereııin. suyu içirilir. Samında hastalık bezsin, usansında hastayı terk edip gitsin diye hasta şuna buna götürü- lür. Böylece hastanın iyileşeceği umulur. Gece yatağını ısıatan çocuk için yeni bir

mezardan toprak alınır ve beline bağlamr. Cin çarpan bir hastayı cinci hocaya gö- türmekle birlikte bir yerde de bir hasta kayığa veya deniz motonma bindiriliı~;

kıyıdan uzaklaştırılır. Cinlerin denizi sevmediklerinden kıyıda kaldıklanna inanı­

lır. Hasta aynı yerde yeniden cinlerin baskınına uğramamak için başka bir yer- den tekrar karaya çıkarılır ve oradan evine götürülürse, böylece omm cinlerdeıi km-lulacağına inaıulır. Çocuk zehirlenirse ham toprale yoğurtla yoğuruluı:. Zehiı'i.

çeksin diy hastaımı anlına yapıştırılır.'(lS) Dah.a bu ve blma benzer usi.iller yanın­

da başka hastalıkların ve hastalanan hayvanlannt edavisi için birçôl< usUller var-

dır.(16) Ancak bunlar bugün oldulcça azalmış vaziyettedir.

Hastalıkların tedavi edilmesi v~ insan sağlığımn korunınası her devirele önenıli bir kçmu olarak aktüa1Ltesü1i muhafaza etmiştir. Tıp ilmi ilerledikçe ommla ilgili batı! inançların azaldığı, aı:na kaybolmadığı ortadır. Özellikle tıbbın aciz kaldığı konularda yine ele insanın e.li kolu bağlı l<almalc istemediği göri.il- niektedir. Doktorun, ilacın ve imkanlarm bulımmadığı veya bunların bulunup da çaresiz kalındığı dlU'um.larda yaşama ve hayatı ne pahasına olursa olsun devam eltinne arzusunun şiddeti insanı yine de bir çareye doğru itmektedir. Zira iıia­

nan insana göre tıbbın kurtaramaclığını Allah kurtarır. Tıp balamından yapacak bir şey kalmasa da yine de Allah'tan ümit kesilmez. Bu durum batıl inandar içinde de açıkça görülmektedir. Ölmemek veya normal sağlığına kavuşmak İçin

her çareye başvurulur. Bu yapılırken mantık! vasıtalarla hedefe varılmıyorsa, ar-

kasından gelen ne ise onunla hedefe vanlmak istenir. Böylece omm akla, man-

liğa uygun <Jlup olmadığına bakılm.~z. Zil'a batı! inanç kör ve şuursuz bir davra-

13) Çocuğun belden aşağı tutmaz ve yürüyenıezse O basılmış sayılır. ÇocLıl< uyurken eve et gelirse o basılmış, bunu engellemek için çocuk uyandırılrr. Ondan sonra e·( eve sokuluı·. Çocuk basılırsa Kur'an ırlığında su ısıtılır. iki mehmet .arasında yrkaım, ısiattığı toprak sırtına yüklenir. Cami yedi defa dolaşılır. Her turda toprak- tan bir parça atılır. Son parça ise ters dönülerek atılır. Bu arada Yasin, 3 ihlas'ııı okunınası ihmal edilmez.

14) Sıtmaya karşı besınele ile bir kağıda 7, başka bir kağıda 9, bir başkasına da 11 lafza-i Celal, tövbe sOresinin son iki ayeti yazılır. Kağıtlar birkaç gün yutturuluı·­

Böylece hastanın iyi olacağına inanılır.

15) Çocuğun boğmacaya yakalanması veya tedavisi için ceviz ağacının etrafında 7 kere

dolaştınlırsa, hastalığın hafif geçeceğine inanılır.

16) Bunlar arasında hastalanan hayvanların tedavisi için nıuska yapılması, 7 dul kadına okututması v.b_ da bLılunmaktadır.

200

(10)

ıı:şın sonucu olarak ortaya çıkmmnıştır.(17) l3uracla esas olan akıl ve nıantık. süz- gecinden geçmesi değil, 'b.atıl inanca ba~lanan kims-c için duygularm gerçekleş­

mesi ve buna giden 'kapıların aralanması ve böylece istediğine, beldediğine ulaş­

ması önemlidir. Batıl inanca göre bir iş yapılırken O batıldır, diye yapılmaz; on- dan bekledikleıini gerçekten bekler. Yoksa kendisi ona girişmezdi.

S) Bolluk ve herektin artırılması için yapılan fiillere batı! inançların da ka-

rıştığını görüyoruz. Önce bunlara bazı ömekler verelim : Eski nisanın ilk hafta-

sının cumaya giden gecesi y~tsı nama~ından sonra mısır ekecek bir kimse, giz- lice kendi tarlasına gider.· Orada iki rekat namaz kıldıktan scnra, bir avuç ımsın tarlaya eker. Çapayı ve namaz kıldığı tahtayı orada bırakır. Ekime böyle başla­

nırsa o yıl mısır bereketli olur.('S) Baharcia ilk çift si.irmeye başl;,lllacağında o yılki üriin bereketli olsun diye öküzün başında yumurta kır.ılır. Üzerin~ arpa ser- pilir. Çift sürmeye başlayan erkeğin öğle yemeğini ailesi götürür. Yine ürün bol olsun diye il~ sürülen topraktan biraz .alınır, ürünün konduğu anbara bir bezle konur(19). Gelin kız baba evinden çıkarken, çorbanın içine birkaç arpa veya buğ­

day tanesi konur. Bunlar oğlan evine gelince, oradan çıkarılır, yeni ailesinin an-

barın.a konur .. Böyieee evin rızkı bol olacağına inan ılır. Yine düğün gi.ini.i gelin

kız baba evini terk eder, evden gizlice bir eşya çatnır. Böylece lozın eski evinin bereketini yeni cvegöti.ireceğine inanılır.20 Gelinkız oğlanın evine gireceği sırada başına arpap, buğday, elma serpilir ki bununla eve bolluk ve bereketin gelmesi umulur(21). Sabah erkenden kalkan ve suyu uyurken yakalayan gelinin bu su ile

yayı k vunırsa, yayığı iki misli o.lur. Meyve ağaçlarına kurban kanı si.irüli.irsc, o yll

ağaçların çok meyve vereceği umulur. Komşular kendi sebzelerini dikmeden be- reketi komşuya kaçmasın diye onun tohumw1dan başkasına vermezler.22 İnek kısır ise üç yol ağzma getirilir; boynuzları arasında bir yumurta kırılır. Üç İhlas Fatiha okumırsa, doğuracağına inamhr.

Şu halde insan hayatıııın devam etmesi ve bunun emniyet altına alınması ve

aynı zamanda rahat, mutlu ve huzurlu bir şekilde devam edebilmesi için, pek çol:c maddi ve manevi ihtiyaçların temin edilmesi gerekir. Maddi ihtiyaçlar arasında gıda ve bedn maddelerinin çok önemli bir yeri vardır. İşte bunların önce yete- rince temin edilmesi için her türlü vasıtaya başvurulduğum.ı, bununla ilgili dini inanca kanşan bat1l inançlardan da mcdct umulduğunu görii.yoruz.

6) Ferdin terbiye edilip çeşitli toplumsal h:ıyahn düzenlenmesinde batı! inan.;.- lardan yararlandığıru söyleyebiliriz: Bunuola ilgili ifadeterin görülen zahiri

ma-

n::,sınm arkasında rasyonel bir şekilele bir yönlendirici özelliğinin olduğunu söy- lememiz mümkündür. Yukanda da görüldüğü gibi çocukların dışarı çıkmalarını

ve istenmeyen h.a1·eketlerini engellemek ve istenen hareketleri yaptırabilmek içi:ı

korkutma yoluna gicliiİnektedir. Eskiden Kıır'an okumak için çocuktar hacaya

göndrildi~inde, onların hareketlerini kontrol etmek için ana babalar onların elle- rinde taşıdıklan "Eli( Cüzü"ndeki ınü11ürü göstererek; "Hocadan çıkınca hemen

17} Bkz. Müller-Freienfels, Die Seele des Alltags, s.10 vd.; Wunderle Religionspsycyogie,

s. 18.

18} Arhavi Ulaş köyü.

19} Artvin-Şavşat.

20) Trabzon-Çaykara.

21) l'rabzon-Maçka.

22) Arhavi-Uiaş köyü.

201

(11)

eve gelmez; evden çıkıp doğru hocaya g1tmezseniz, yolda yaptıklarınızın hepsini bu mühür hem bize hem de bocaya haber verir."23 derlermiş; çocuklar da buna

inandıkları için korkudan ev ile hoca arasmda düzgün gelir giderlermiş. Yine akan suların teınizliğini koruyabilmek için çocuklara "akarsuya 'çiş' yaparsan, 1\llah seni taş eder"· rlenmiştir. Yine çocuklara sabahlan yemek yedirebilmek ve nor- mal gelişmelerini sağlayabilmek için "Sabah yemeden dışarı çıl<arsan, guguk kuşu sc- ni yener. Bütün yaz hasta olursun" derlermiş, çocuklar da ona yenilmemek için

yemeğini yedikten sonra, dışarı çıkınca; ''GugL"k kuşu beni yenernedi. Ben onu yenmişim. O seni yen di mi?" diye birbirlerine sorarlarmış24.

Çocuğa mikrop geçmesini veya mikrop taşımasını önlemek için ona "süpürge vurulursa boyu kısa veya h1rsız olur." "Süpürgenin çöpü ile diş kurcalamrsa, kur- calanan yer çüıür" rlenmiştir. Evin etrafını temiz tutmak için ''evin darolasına su di.ikeni cin çarpar" demişlerdir. Kirli yerde bulunmamak ve kirlenmernek için kirli yerlerde oturmayı engellemek istenince; "Kapı eşiğine oturana ift;ira atılır".

"Eşiğe ters >Oturmak fal<irlik getirir". "Kapı eşiğine oturanın bir tarafı kurur", den-

miştir. Mutfı,ığın temiz tutulması için, "akşamdan yıkanmayan bulaşıkları sabaha kadar şeytanlar yalar''; Cuma günün temiz tutulması ve o gün ibadete daha çok

değer verilmesi için ''Cuma günü öğleye kadar ev süpüriilmez", "Cuma günü ça-

maşır yıkanması günahtır". "Cuma günü çahşılmaz'' gibi ifadeler yanında ezane

saygı gösterilmesi için de "Ezan okunurlcen dantel örüliirse, cam kolay çıkmaz"

denmiş tir.

7) İnsandaki ısınma, ısınciırma ve bağlanma eğiliminin dirn inanç yanında ba-

tı] inançlar içinde de görüldüğünü söylemeliyiz. Buna baZJ örnekler verebiliriz : Gelinin yeni evine ve yuvasına ısınması, bağlanma ve orayı sevmesi için bazı

adetler vardır. Yeni yuvasında gelinin mutlu bir hayat geçirmesi dileği ile içeri girmeden önce başına şeker dökülür. Baş.Jca bir yerde gelin damadın evine ilk

girişinde tabağa konan baldan bir parmak bal alır ve kapının üst eşiğine sürer;

kalanı da yalarsa bu aileye bolluk, bereket geleceğine ve tatlı geçinmeye hazır ol- duğuna işarettir. Yine inanışa göre g:;!lin baba evini terk ederken, aklı ve gönlü ana ve baba evinde kalmasın diye oradan gizlice bir eşya alınır; oğlan evine gö- türülür. Böylece gelinin aklı ve gönlü yeni evine taşınmış olurmuş.

Burada dikkati çeken ilk husus, insan ruhunda ısınma, benimseme v.e ısındır­

ma kabiliyeti vardır. O bu kabiliyetlerini b.aşta Allah'a bağlanmada, yani dini inauçta gösterdiği gibi evine, yuvasma, kansı ve kocasına bağlanma ile ilgili bek- lentileri içeren batı! inançlarda da göstermektedir. Burada özellikle genç evlilerjn birbirlerine sahip çıkarak sıcak ve mutlu bir yuva kw·malan telkin edilmektedir.

8) Batı! inans:larda görülen bir başka özellik ise onların uğ1.ır veya ıığursuzluk

getirmeye yöneJik olmasıdır. Mesela hor•ozun vakitsiz ötmesi, karganın erkenden evin bir tarafımı komıp ötmesi, köpeğin, çakalın uluması ve bayhışun ötmesi bir uğursuzluk getireceğine işarettir. Bu tür ömeklerin sayıl.arım çağaltmak müm- kündür.

Eski takvime göre yeni yılın başladığı gün eve ilk gelen erkekse, o eve o yıl kıtlık ve hastalık uğraınaz. Kadın gelirse, o yıl işler .tersine gider. Bu bakımdan

23) Artvin-Yusufeli.

24) Arhavi-Uiaş köyü.

~02

(12)

:eve erkek gel~rneZ6e, o zaman en azmdan erkek olduğundan bir tasunun eve so-

kulması arzu edilir. Hatta onun epin içine sağ ayağı ile mi, sol ayağı ile mi gir- diğine dikkat edilir. Sağ ayağı ile girerse uğur, sol aya~ı

ilc

girerse u~rsuzluk geleceğine inarulır. Yılbaşında eve ilk gelene yemek verilir. O yıl olacak bütün olay.lar ona bagıarur. O yıl iyi geçerse, o kimse u~rlu, kötü geçerse ugursuz sa-

yılır. Evliliğin 40. gününü doldurmamış gelin veya 40'mı doldw·mamış çocuk bu- lunan eve cenazeden gelen insan, başka bir yere girmeden alınmaz; alınırsa

onunla eve ugursuzluk gireceğine, -evliliğin uzun süremeyeceğine, aynhk v(..-ya ölüm oJacağına inanılır. Aynı şekilde 40'ını doldurmamış kadın başkasının evine giderse, o eve farclcrin dolacağına, gece suya giderse sütüni.i~1 kesileceğine inanılır.

Bütün bunlada insanlar günlük hayatın akışı içinde alışılmannş tccıi.ibeleı·

dışında bir durumla karşılaşınca, bunu bir işaret kabul edip knedilerine göre on-

ları iyiye veya ·kötüye yorumlamaya ve manalaı1dırmaya kalkışmışl:ırdır. Böyle

durumların arkasında hep gizli bir şeyin s::ıklandığını düşiinmüşler ve merak et-

mişlerdir.

9) Batı! inançlarm insanın hayatın akışıyla ilgili gizli, kapalı, gonmmeyen, gelecekten haber alma veya önceden bilme merakı, muhtemel olaylara ve durum- lara karşı vaktinde vaziyet veya gerekli tedbirleri alma arzusu ile yakından iliş­

kisi olduğunu söyleyebiliriz. Bunların başında havaların veya mevsimlerin nasıl geçeceğine dair daha çok tecrübelcre dayanan tahminlerdir. Mesela kestane ve ayva ağaçlannın çok meyve vermesi gelecek kışın ağır geçeceğine işarettir. Bal pet-ekierindeki hava deliklerini anlar örüp kapatırlarsa, bu o yılki kışın ağır ge-

çeceğini gösterir. Gölekuşağı görülünce, havanın açacağına ve iyi olacağına işa­

rettir. Onun bir ucu derede ise bu havanın yağacağına veya bozacağına işarettir.

Kedinin yaş .ağaca tırmanm;:;sı, havanın bozulacağmı, kuru ağaca tırınanması ise

havanuı iyileşeceğini gösterir. Hava iyi iken çakallar topluca ulurlarsa, bu hava-

nın bozacağına işr.rettir. Küçük ayın yani, eski Şubat'ın 24'üude dağla deniz çar-

pışırmış. Dağ denizi yenerse ilkbaharda havaların iyi olacagına, şayet deniz dağı

yenerse, fazla Jcabarır, o gün hava yağışlı olursa bu daha 40 gün kış ol~cağına işarettir. Havaların deprem, ölüm, sel felaketi gibi olayları sezdikleri ve onlara dair işaretler verdikleri olur. Çamlarırı tepeleri sararırsa yağmur az, güneş fazla, çiçekler bol olacak V'e böyl.e<:c arıların o yaz verimli olacağı tahmin edilir ve o

yıl arıcılığa önem verilir.

Rüyalar da gelecekten haber verme vas~talan ve işaretleri olarak kabul edi- lir. Mesela genç kız dört yapraklı yoncayı başının altına alır; 3 İhlas, bir Fatiha okur, yatarsa rüyasında sevdiği genci görürmi.iş. Yine ıüya ile evleneceği kız veya

erkeğin kim olduğunu öğrenmeye çalışıhr. Bunu ya genç kız veya ,erkek kendisı

yapar, ya da hocalara yaptırılır. Yine rüyalarla sevdalıların sevdikleriyle evlenip cvlenemeyecekleri, evlenirse mesut olup olmayacakları hakkında bilgi alınınay;ı çalışılır. Doğacak çocuğun erkek veya kız mı olacağı, onun ileride hayırlı mı ha-

yırsız mı olacağı merak ediliı'. Evlenemiyen kızların veya oğlanlann hastalıga ya- kalanan kimselerin gelecekleriyle ilgili bilgileri öğrenme hususunda falcılar ve büyücülerden bile yararlanmak istendiğini söyleyelim.

İnsanda bitmek tükeornek bilmeyen duyma ve öğrenme mera!G vardır. O ken- disine kapalı veya gizli blanlan bilinir hale getirme arl.llsundadır. Hele bımlar geleceği, öncelikle kendi geleceğini, hayatın akışını ve yönlcndirilmesini yakından

ilgilecdiriyorsa, onları bir an önce öğrenmeyi ister. Böylece geleceğe daha emin ve daha garantili bakılnıış ol.acaktır. Nit-ekim halk kendi tecri.ibelerine göre günlük ve mevsinllik hava tahminleri geliştirmiş ve hayatın akışını buralara göre ayarla-

(13)

may.a çalışmıştır. Bu tahmin ve. beklepbleri onun hayatııı başka alanlarına da

kaydırdığı görülmektedir. · Böylece ona. göre hayatın akışı .daha ümitli ve daha emin bir hale getirilmiş ohnaktad~r.

Esasen insan sadece içinde bulunduğu hali garanti altına almaklay etinmez, .

!'lynı zamanda bugünden yarını· ve geleceği de enıniyette görmek jster. Bunnn için ileride olabilecek muhtemel olayları ·yapılan işaretlerle .okuyup onlara kar-

şı vaktinde tedbir almak ve böylece geleceği şimdiden okuma arzusu vardır.

Görüldüğü üzere batıl inançlar esas dini inar.ç yanmda kendine has bir inanç, bir düşünce, bir duygu ve bir yaşayış şeklidir. Onlar d~~ insanm çeşitli duyguları, tasavvurları, düşünceleri, istekleri, ihtiyaçları, arayışları, merakları ve eğilimleri

ile örülmüştür. Çeşitli duygular. ve di.işünoelerle öriilen ve belli hedeflere doğru

yönelen arzular, çözüm bekleyen arayışlar, dayurulmak isteyen çeşitli ihtiyaçlar insana sürekli ·kendilerini hissettirmekte ve batıl inançlarla da olsa· d·estek aran-

maktadır.

Şu halde batıl inanç bilgilerin ulaşmadığı ve dini inancın girmediği yerlerde

görüldüğügibi kapalı ve ç.özümü güç olanın aydmlanması ve zaliiri olayların .arka-

sında kalan gizli bir mana ve etkinin açığa çıkması düşünüldüğü andan itibaren kendini gösterir(2s) ..

Bunun dışında batıl inançların şu veya bu şekilde bir telkin edici özelliği ol-

duğunu söyleyebiliriz. Zira onlar.la neler amaçlanıyorsa, onların telkin edici veya fonksi)•:>nel bir· özelliği olduğunu görmemek mümkün değil. Mesela p2k çok dert ve dilekierin halledilmesinde çok yönlü kullanılan ınuska telkin edici vasıtalardan

birisidir. Bunu kabul edip de üzerinde taşıyan kimse Irendini daha çok güçlerımiş

ve daha çok ümitlenmiş hissedecels:tir. Zira onun istediğine ulaşınada kendisine

yardım edeceğin?, eliişınanma ise zarar vercceğine inanıhr.

Netice itibariyle bütün bunlardan çıkardığımız bir başka sonuç da şudur : Karadenizli sad~ce kendisinin müslüman olmasıyla yetinmemiş, aynı zamanda

oturduğu evini, bahçesini, dağlannı, ya.vlalannı, akan sularını; Yatırları, mezar-

ları, menkibe ve efsaneleriyle sanki oraları da müslümaniaştırmış gibidir. Bu top- ral<;lar için can veren şehitlere, dağlarının yüksek tepelerinde mezarlar, yatırlar

ihdas ederele bugün de o·nıara sessiz . koruyuculuk yaptlrıyor gibidir. Dünyada iken hizmet eden bu insanlar, di.iı1yadan ayrıldıktan sonra da hala Karadenizlinin hizmetindedir. Halkın büyük değer v-erdiği bu kişiler halkın sUreldi ziyaretlerini çeken yerler olmuş, mezarları ise türli.i dileklerio ve elertlerin Allah'a hav.ale edil-

diği makamlar haline gelmiştir. Sonra, Karadenizli oturduğu yerlerin sularında şifa aramış, bunlarla hastalarını tedavi etmiştir. Böylece o dağını, toprağını, suyu- nu, evini, yuvasını kutsallaştırmış ve gerçek vatanı haline getirmiştir.

Yine Karadenizlinin gönlü, İslam ülkesinin genişlemesinde büyük hissesi olan Hz. Ali'yi mücahitl-2rle bid.lkre Doğu Karadeniz'e getirmiş, Akçaab.a;t Hıdırnebi'de

ve Araklı'ıun Alçakdere yaylasında atının izini bır.akmış, oradan daha doğuya ge- çerek o yörelerde I<afirlere karşı savaştırmıştır. Neticede onların kendisinden ayrıl­

masım istememiş, mezarlarmı bile kendi yanıbaşında göstermiştir.(26) Sonra, yine onun gönlü Hz. Nuh'un gemisini Kaşgar Dağı'nın Kaça,l tepesini çevreley-en de- mir halkaya bağlamak suretiyle, aynı zamanda kendi diyarmı Peygamber diyarı

haline de getirmek istemiştir.

25) Bkz. Krohn, A.: "Okkultes Wunderwerk"in. die Zeit Nr. 22-27 Mai, 1988.

26) Artvin-Ardanuç Pınarlı köyü. ~ ·

i,

204

(14)

KAYNAKLAR

1) Heiler, Fr.: Das Gebet, E. Reinhardt Verlag, München/Basel 1969.

2) Gruehn, Werder: Die Frömrnigkeit ·der Gegenwart, F. Bahn Verlag, Konstanz 1960.

3) Lung, C.G.: Über die Entwicklung der Persönliehkeit, Walter Verlag, Olten 1972.

4) Krohn, Rüdıger; "Okkultes Wun.derwerk:', in:. Die Zeit Nr. 22-27 Mai 1988.

5) Lexikon der islamisehen Welt, hrsg. von K. W. Diem, H.G. Ma}er, Bd. 1, Urban Tasche n·

bücher /Kohlt-.:ımmer, Berlin/Köln 1974.

6) Pruyser, P.W.: Die Wurzeln de.s Glaubens, Scherz Verlag, München 1972.

7) Schör, Hans : Erlösungsvorstelungen und ihre psychologischen Aspekte, Rascher Verlag, Zürich 1950.

8) Werner. Martin: "Giaube und Aberglaube", in; Aufsatze und Vortrage, Verlag P. Haupt, Bern/Stuttggart 1957, s. 115·150.

9) Wunderte, G.: Grundzüge der Religionsphilosophie, Paterborn 1918.

10) Yavuz, Kerim: Çocukta Dini Duygu ve Düşüncenin Gelişmesi (7·12 Yaş), Diyanet · leri Başkanlığı Yayınları Ankara 1987.

i

205

Referanslar

Benzer Belgeler

Ondokuz Mayıs Üniversitesi İnsan Bilimleri Dergisi / Ondokuz Mayıs University Journal of Humanities Cilt / Volume: 1, Sayı / Issue: 1, Haziran / June 2020 - Samsun...

Ondokuz Mayıs Üniversitesi İnsan Bilimleri Dergisi / Ondokuz Mayıs University Journal of Humanities Cilt / Volume: 1, Sayı / Issue: 2, Aralık / December 2020 - Samsun...

ORTAÖĞRETİM FEN VE MATEMATİK ALANLARI EĞİTİMİ ANABİLİM DALI BAHAR DÖNEMİ YÜKSEK LİSANS DERSLERİ.. FİZİK EĞİTİMİ

 Nörotisizm seviyesi yüksek olan kişilerin kaygı bozukluğu geliştirme riski daha yüksektir.... Gelecek hakkında sürekli

durumun biraz farklılaştığı anlaşılmaktadır. Bu yıl itibarıyla toplam ak- tiflerin% 68'lik oranını dönen varlıkların kapsadığı finansman kaynakla- rın'~ise%

Konut kooperatiflerinde vadesiz ve vadeli mevduattan kaynaklanan faiz geliri bulunmaktad~r. Bu durumda kooperatif faaliyetlerinin d~şında bir gelir elde

gelecekte sahip olabilecekleri eşyalar için düşünmeye çok fazla zaman harcarlar; yeni eşyalar edinmek için de yoğun biçimde çaba sarf ederler ve bu çaba, OKB’de gözlenen

Lisans programlarında kadrolu ders veren öğretim elemanı( Öğretim üyesi, öğretim görevlisi, okutman) başına düşen öğrenci sayısı. (Öğrenci sayısı/ kadrolu ders