• Sonuç bulunamadı

ÜNİTE SOSYAL HİZMET TARİHİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER TÜRKİYE DE SOSYAL HİZMETLERİN TARİHSEL VE KURUMSAL GELİŞİMİ I

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ÜNİTE SOSYAL HİZMET TARİHİ İÇİNDEKİLER HEDEFLER TÜRKİYE DE SOSYAL HİZMETLERİN TARİHSEL VE KURUMSAL GELİŞİMİ I"

Copied!
29
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

İÇİNDEKİ LE R • Türkiye'de Sosyal Hizmetlerin Gelişimi

• Kızılay

• Sıhhat ve İçtimai Muavenat Vekaleti

• Halkevleri

• İş ve İşçi Bulma Kurumu

• Barındırma Yurtları

• Vakıflar ve Vakıfların Kurumsal Yapısı

• Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun Süreci

HEDE FL ER

• Bu üniteyi çalıştıktan sonra;

• Sosyal hizmetlerin Osmanlı'dan cumhuriyete geçiş aşamasını kavrayabilecek,

• Kızılayın ve yardım derneklerinin görevlerini anlayacak,

• Vakıfların türkiye' de ki fonksiyonlarını ve sürecini bilecek,

• Sosyal hizmetler ve çocuk esirgeme kurumunun geçirdiği süreçleri ve görev alanlarını

değerlendirebileceksiniz.

ÜNİTE

9

TÜRKİYE’DE SOSYAL HİZMETLERİN TARİHSEL VE KURUMSAL GELİŞİMİ I

SOSYAL HİZMET

TARİHİ

(2)

Türkiye’de Sosyal HizmetlerinTarihsel ve Kurumsal Gelişimi I

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu’nun temelleri

imarethanelere, vakıflara ve buna benzer kuruluşlara

dayanmaktadır.

yerinden yönetim kuruluşlarında sosyal hizmetler ve yardımlar konusunda standart bir

yaklaşım ve uygulamabirliği bulunmamaktadır.

GİRİŞ

Türk toplumu, Osmanlı’dan günümüze kadar yardıma muhtaçlara her zaman yardım eli uzatmış, dul ve yetimlerin haklarını gözetmiş, ekonomik ve sosyal açıdan güçsüzlere maddi manevi anlamda destek olmuştur. Milletimizin bu hassasiyeti gelenek ve göreneklerimize o kadar yerleşmiştir ki bugünkü Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumunun temelleri imarethanelere, vakıflara ve buna benzer kuruluşlara dayanmaktadır. 2828 sayılı kanunun alt yapısını bu geleneklerimiz ve kuruluşlarımız oluşturmaktadır. Ülkemizde sosyal hizmet bilim ve meslek erbapları, maddi ve manevi yönden yoksun ve yoksul olan bireye, gruba ve topluma yönelik çalışmalarını Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü ve bu kurumun çıkarmış olduğu 2828 sayılı kanun paralelinde hareket eden tamamlayıcı nitelikteki diğer müesseseler vasıtasıyla yürütmektedir. Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, genel bir müdürlüğe bağlı olup merkez ve taşra teşkilatından oluşmaktadır. Ancak hizmetlerin tek bir kurumdan sağlandığını söyleyemeyiz.

Çünkü SHÇEK’in yanında, Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Kadın ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü, Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışma Genel Müdürlüğü, Özürlüler İdaresi Başkanlığı, İnsan Hakları Başkanlığı gibi bazı ek kuruluşlar yapılanmıştır. 2011 Yılında kurulan Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı bu kuruluşları bünyesinde toplayarak adlarında ve işleyişlerindeki bazı görevleri birleştirmiş ve bazı yeni ilaveler yapmıştır. Merkezî yönetim kapsamındaki kamu idarelerinin (genel ve özel bütçeli idareler) kendi aralarındaki uygulama farklılıkları ve koordinasyonsuzluğun yanında bu idareler ile yerinden yönetim kuruluşları (il özel idareleri, belediyeler, üniversiteler gibi) arasında da uyum problemleri ve yaklaşım farklılıkları görülmektedir. Özellikle yerinden yönetim kuruluşlarında sosyal hizmetler ve yardımlar konusunda standart bir yaklaşım ve uygulama birliği bulunmamaktadır. Sunulan hizmetler ve yapılan yardımlar her bir idareye göre farklılık göstermektedir. Merkezî yönetim kuruluşları bu konuda gereken işlevleri üstlenememektedirler (T.C. Cumhurbaşkanlığı Denetleme Raporu, 2009). Bu ünite ve 10. ünitede Türkiye’deki sosyal hizmetin gelişim sürecini, ilgili kuruluşların kuruluş ve gelişmesini, görev alanlarını ve bağlı oldukları kurumlar hakkında bilgileri öğreneceğiz.

TÜRKİYE’DE SOSYAL HİZMETLERİN GELİŞİMİ

M.Ö. 3000’li yıllarda Orta Asya’da Türkler bir çeşit sosyal güvenlik kurumları ve hayvanları korumak için vakıflar kurmuşlar. Anadolu’nun Türkleşmesi ve İslamlaşması ile başlayan çağla birlikte insanı korumaya yönelik yasal ve kurumsal

(3)

Türkiye’de Sosyal HizmetlerinTarihsel ve Kurumsal Gelişimi I

Hilal-i Ahmer’in adı Cumhuriyetin ilk yıllarında Türkiye Hilal-i

Ahmer Cemiyeti, ilerleyen yıllarda Türkiye Kızılay Cemiyeti

ve Türkiye Kızılay Derneği olarak değiştirilmiştir.

örgütlülük kazanarak yardımlar ve çalışmalar vakıf örgütlenmesi üzerinden

yürütülmüştür. Bu dönemde yoksullar, düşkünler, yetimler, kimsesizler, kadınlar ve sakatlar için sosyal refah seviyesini arttırıcı iyileştirme çalışmaları geleneksel bir yapı oluşturmuştur. Bu yapı 18. yüzyıla değin önce “Ahilik” sonra “Gedik-Lonca”

teşkilatı adı altında birleştirilmiştir. Bugünkü meslek odalarının, sendikaların ve sosyal sigorta kurumlarının yerini tutan bu kuruluşların amacı üyelerini bir çatı altında toplamak ve korumaktı (Keleş, Tomanbay, Nowak, 1991). Bu alanda ondokuzuncu yüzyılın ikinci yarısı, yirminci ve yirmi birinci yüzyılda batı da önemli çalışmalar yapılmış, özellikle çocuklar, gençler, kadınlar ve son zamanlarda yaşlılar ve sosyal yardımlar üzerine önemli adımlar atılmıştır. Osmanlı ve Batı’daki

çalışmalar önceki ünitelerde anlatılmıştır.

Abbasiler devrinde vakıfların kurduğu hastanelerle örgütlü hizmet olarak hasta tedavisine başlandı. İlk büyük örneği Darüşşifa’dır. İlk kez 18. yüzyılda sosyal yardım amaçlı vergi toplanmaya başlandı. 19. yüzyılda Darülaceze (düşkünler yurdu), Darüşşafaka(yoksul, öksüz ve yetimler için okul), Darüleytam (yetimler yurdu), Islahhaneler (ıslahevleri) gibi kuruluşlar, askere ve sakatlara yardım derneği geçici adıyla Hilal-i Ahmer (Kızılay) kurulmuştur. Hilal-i Ahmer’in adı Cumhuriyet’in ilk yıllarında Türkiye Hilal-i Ahmer Cemiyeti, ilerleyen yıllarda Türkiye Kızılay Cemiyeti ve Türkiye Kızılay Derneği olarak değiştirilmiştir. Osmanlı döneminde kurulan ve hâlen hizmetlerine devam eden Darülaceze ve Darüşşafakanın

günümüze kadar gelen tarihsel süreci ve görev alanları sekizinci ünitede anlatıldığı için Cumhuriyet döneminde devam eden işleyiş durumuna bu ünitede

değinilmeyecektir.

Osmanlı döneminde vakıflar ve loncalar aracılığıyla yürütülen sosyal yardımlar ve sosyal hizmet uygulamaları, Cumhuriyet dönemine geçişle birlikte, devlet görevleri arasına alınmış ve çeşitli yasal düzenlemelerle birlikte kamu kurumları oluşturulmuştur (Şahin, Erş. Tar. 06.07.2011).

1923 yılında cumhuriyetimizin kurulmasıyla mevcut sosyal hizmetler çağın ve Cumhuriyet düzeninin gerektirdiği hukuk ve örgütlenme düzeni içine alınmaya başlandı. Cumhuriyet hükümetinin çıkardığı ilk yasalardan ikisi Kurtuluş Savaşı döneminde koşulları hayli ağır olan Zonguldak ve Ereğli bölgesinde çalışan işçilerin koşullarının iyileştirilmesine yöneliktir. Bu dönemden sonra sosyal yardım

sandıkları ve sosyal güvenlikle ilgili adımlar hızlanmaya başladı. 1945‘ten sonra çalışma hayatı ile ilgili önemli adımlar atılmış, çalışanların hakları korunmaya ve sosyal güvenceleri sağlanmaya başlanmıştır. Buna bağlı olarak Türkiye’de 1945’te Sosyal Sigortalar Kurumu,1948’de Emekli Sandığı, 1971’de Bağ-Kur kurulmuştur.

1921‘de kurulan Himaye-i Etfal Cemiyeti 1935’te Çocuk Esirgeme Kurumu adını aldı ve 1937 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile kamu yararına çalışan dernek

(4)

Türkiye’de Sosyal HizmetlerinTarihsel ve Kurumsal Gelişimi I

1986 yılında Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik

Fonu kurulmuş, Türkiye’de sosyal hizmetlerin sosyal yardım alanı yeni bir

kimliğe büründürülmüştür.

Birleşmiş Milletlerin ilgili programlarıyla uyum içinde Türkiye’de,

sosyal hizmet kavramı geniş bir çerçevede

tanımlanmıştır.

statüsüne kavuşturulmuştur. Hizmetleri 1981 yılına kadar sürmüş ve o tarihte Milli Güvenlik Kurulu kararıyla kapatılmıştır. Cumhuriyetle Halk Eğitim çabaları da örgütlenmiş, 1932’de kültür derneği olarak Halkevleri kurulmuş ve gönüllülük temel felsefesiyle Anadolu’da yaygınlaşmıştır.

1949’da korunmaya muhtaç çocuklar hakkında ilk yasal düzenleme çıkarılan 5387 sayılı kanun, 1957 yılında 6972 sayılı “Korunmaya Muhtaç Hakkında Kanun”

ile yeniden düzenlenmiştir. Bu kanun gereği illerde “Korunmaya Muhtaç Çocukları Koruma Birlikleri” oluşturulmuş, bu birlikler kimsesiz ve korumasız kalmış çocuklara yönelik hizmetleri yürütmüşlerdir (Duyan ve diğerleri, 2008: 17).

1959 yılında Sosyal Hizmetler Enstitüsü, 1961’de ilk sosyal hizmet okulu

“Sosyal Hizmetler Akademisi”, 1963’te de Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı bünyesinde “Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü” kurularak sosyal hizmetler akademik ve kurumsal örgütlenmesinin çatısı oluşturulmuştur. 1967’de Bakanlık onayıyla İl Sosyal Hizmet Şubeleri kurularak kurumsal sosyal hizmet

örgütlenmesinin taşra teşkilatları oluşturulmuştur.

Türkiye’de Sosyal hizmet uygulamaları, 1983 öncesinde çeşitli kamu ve sivil kuruluşlarınca sunulmaktaydı. Bu durum problemlerin tespitinde ve hizmetlerin sunumunda bir takım aksaklıklar doğurduğundan tüm bu kuruluşların devlet çatısı altında toplanması öngörülmüştür. Soysal Hizmetler Genel Müdürlüğü ve kaldırılan Çocuk Esirgeme Kurumu birleştirilerek 27.05.1983 tarihinde 2828 sayılı kanunla yarı özerk Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Genel Müdürlüğü olarak hizmet vermeye başlamıştır. Daha sonra sosyal yardımların düzenli dağılımı için 1986 yılında Sosyal Yardımlaşma ve Dayanışmayı Teşvik Fonu kurulmuş, Türkiye’de sosyal hizmetlerin sosyal yardım alanı yeni bir kimliğe büründürülmüştür. Daha sonra gençler, kadınlar, aile, özürlüler ve diğer sosyal hizmet alanları ile ilgili farklı bakanlıklar bünyesinde çok miktarda sosyal hizmet kurumları hizmete girmiştir.

Sosyal hizmetlerin kurumsal gelişimi incelendiğinde bu alandaki hizmetlerin farklı kurum ve birimler tarafından yürütüldüğünü görmekteyiz. Özellikle 1960’lı yıllardan sonra anayasadaki kanuni düzenlemeler ve kalkınma planlı dönemlere geçilmesiyle birlikte, sosyal hizmet alanındaki gelişmeler, uygulamaya da

yansıyacak şekilde gelişmeye başlamış öngörülen planlamalar çerçevesinde görev alanına göre farklı kurum ve birimler tarafından oluşturulmuş ve uygulanmaya konulmuştur. Birleşmiş Milletlerin ilgili programlarıyla uyum içinde Türkiye’de, sosyal hizmet kavramı geniş bir çerçevede tanımlanmıştır. Türkiye’de 1960’lı ve 1970’li yıllarda sosyal hizmetler alanındaki uygulamalar, daha çok aile ve nüfus eksenli sorunları merkezîne almıştır. Sosyal hizmetler kapsamında verilen başlıca hizmetler aileye ve çocuğa yönelik sağlık hizmetleri olmuştur. Bu çerçevede

(5)

Türkiye’de Sosyal HizmetlerinTarihsel ve Kurumsal Gelişimi I

Ağırlıklı olarak sosyal hizmet kurumları 1990 yılından sonra gelişmiş ve kurumlara dağılmıştır.

gündüz bakım hizmetleri, ev yardım hizmetleri ve aile hayatından yoksun çocukla- rın, kronik hasta ve güçsüzlerin bakım hizmetleri karşılanmaya çalışılmıştır. Ağırlıklı olarak sosyal hizmet kurumları 1990 yılından sonra gelişmiş ve kurumlara

dağılmıştır.

Yürütülen sosyal hizmet faaliyetlerinin kurumlara ve faaliyet alanına göre dağılımını şöyle sıralayabiliriz:

Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu, Sosyal Yardımlaşma ve

Dayanışma Genel Müdürlüğü, Özürlüler İdaresi Başkanlığı, Kadının Statüsü Genel Müdürlüğü, Aile ve Sosyal Araştırmalar Genel Müdürlüğü ve Yüksek Öğrenim Kredi ve Yurtlar Kurumunun tüm faaliyetleri.

Sağlık Bakanlığının yeşil kart uygulaması ve hastanelerin sosyal servis, hasta hakları ve sosyal bakım üniteleri, tıbbi ve psikiyatrik sosyal hizmetleri; Milli Eğitim Bakanlığının pansiyon, burs, ücretsiz kitap, diğer sosyal yardım faaliyetleri, okulların rehberlik servisleri, okul sosyal hizmetleri; Adalet Bakanlığının tutuklu ve hükümlülere yönelik sosyal hizmet ve yardım faaliyetleri, denetimli serbestlik hizmetleri, aile ve çocuk mahkemeleri; Milli Savunma Bakanlığının muhtaç asker ailelerine sağlık yardımı faaliyeti ve orduda sosyal hizmet faaliyetleri; DPT Müsteşarlığının GAP-Sosyal Destek Programı ile AB eğitim ve gençlik programları faaliyetleri; Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığının çalışan çocuklara yönelik faaliyetler, işsizlik, çalışma koşulları, çalışanların sosyal güvenlik hakları ve emeklilik işlemleri; Tarım ve Köyişleri Bakanlığının doğrudan gelir desteği ve tabi afetlerden zarar gören çiftçilere yönelik faaliyetleri; Bayındırlık ve İskân Bakanlığının afetlere ilişkin sosyal hizmet ve yardım faaliyetleri, kentleşmeden kaynaklanan sorunlar, sosyal konutlar, kent, cadde ve sokakların özür durumuna göre dizaynı; Emniyet Genel Müdürlüğünün mülteci, sığınmacı, yasadışı göçmenler ile sokak çocuklarına yönelik sosyal hizmet ve yardım faaliyetleri; Sosyal Güvenlik Kurumu-Primsiz Ödemeler Genel Müdürlüğünün 65 yaş ve özürlü aylığı faaliyetleri; Vakıflar Genel Müdürlüğünün sosyal hizmet ve yardım faaliyetleri; Gençlik ve Spor Genel Müdürlüğünün gençlik ve izcilik faaliyetleri; Üniversitelerin öğrencilere yönelik sosyal hizmet ve yardım faaliyetleri, eğitimde fırsat eşitsizliğinin giderilmesine yönelik faaliyetler; Toplu Konut İdaresinin alt gelir gruplarına yönelik konut faaliyetleri; Belediyelerin ve İl Özel İdarelerinin tüm sosyal hizmet ve yardım faaliyetleri bu kapsam içindedir.

Ayrıca; sivil toplum kuruluşları (dernekler ve vakıflar), kamu kurumu niteliğinde meslek kuruluşları, sendikalar, kurum yardımlaşma sandıkları (OYAK, MEYAK, İLKSAN vb.) ve KIZILAY'ın sosyal hizmet ve yardım faaliyetleri de bu hizmetler arasında sayılabilir.

1983 yılında sosyal hizmetlerin tek elde toplanarak, sosyal devlet ilkesi çerçevesinde profesyonel olarak sunulması çok önemli bir gelişme iken sosyal

(6)

Türkiye’de Sosyal HizmetlerinTarihsel ve Kurumsal Gelişimi I

hizmetlerin bu kadar farklı kurumlara dağılması sosyal hizmetler alanında tekrar dağınıklığı ve çok başlılığı getirmiştir. Şu da bir gerçektir ki bu kadar farklı kuruluş tarafından verilmesi planlanan sosyal hizmetlerin, 2011 Haziran ayına kadar ağırlıklı olarak SHÇEK Genel Müdürlüğünün hizmet alanı çerçevesinde sorumluluk üstlendiği, klasik sosyal hizmet alanları olarak kabul edilen ve ağırlıklı olarak; aile ve çocuk refahı, yaşlı ve özürlülere yönelik hizmetler yönünde gelişme gösterdiği görülmektedir. Tıbbi ve psikiyatrik sosyal hizmet, suçluluk, mülteciler ve mülteci sorunları gibi diğer sosyal hizmet uygulamaları yeni yeni hizmete girmektedir.

Haziran 2011’de çıkarılan bir kanun hükmünde kararname ile aralarında uygulama ve koordinasyon sorunu yaşanan ve yukarıda ifade edilen birçok sosyal hizmet kuruluşu bir çatı altında toplanmak üzere Aile ve Sosyal Politikalar Bakanlığı kurulmuştur. Yukarıda saymaya çalıştığımız kuruluşların birçoğunun gelişim

süreçlerini tarihi perspektif çerçevesinde biraz açarak 9. ve 10 ünitelerde açıklamaya çalışacağız.

Kızılay

Kızılay’ın Osmanlı dönemine denk gelen kuruluşu, gelişim süreci, görev alanları ve kapsamı sekizinci ünitede anlatılmıştır. Cumhuriyet’in ilk yıllarında Darülaceze, Darüşşafaka ve Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti dışında en önemli oluşum Hilal-i Ahmer Cemiyeti olmuştur. Bu cemiyet, Himaye-i Etfal Cemiyeti gibi, gönüllülük esasına dayanan ancak yarı resmî nitelik taşıyan bir çerçevede faaliyet yürüterek cumhuriyet refah rejiminin asli unsurlarından birisi olarak ön plana çıkmıştır. Bu oluşumlar Osmanlı’dan Cumhuriyet’e geçişte devletin sosyal hizmet alanında en önemli yarı resmi ilk kurumlarıdır. Osmanlı Hilal-i Ahmer Cemiyeti, 1923 yılında toplanan umumi heyet kararıyla Türkiye Hilal-i Ahmer Cemiyeti olarak faaliyet göstermeye başlamıştır. Kızılay'ın amacı, her nerede görülür ise hiçbir ayrım yapmaksızın insanın acısını önlemeye veya hafifletmeye çalışmak, insanın hayatını ve sağlığını korumak, onun kişiliğine saygı gösterilmesini sağlamak ve insanlar arasındaki karşılıklı anlayışı, dostluğu, saygıyı, işbirliğini ve sürekli barışı getirmeye uğraşmaktır.

Türkiye Hilal-i Ahmer Cemiyetinin Hanımlar Merkezî sosyal yardımların sağlanmasında önemli görevler üstlenmiş Milli Mücadele sonrasında ihtiyaç içinde ve çaresiz durumda olan halka imdat heyetleri aracılığıyla yardımlarda

bulunmuşlardır. Bu çerçevede ihtiyaç sahiplerine yorgan ve battaniye, takım çamaşır, çorap, erkek, kadın ve çocuk elbisesi dağıtılmıştır. 1930’lu yılların sonlarına doğru yoksullara yardım çerçevesinde Sirkeci’de aşevleri açılmış, fakir okul öğrencilerine ve yoksul halka parasız yemek dağıtılmıştır. Bu aşevlerinde Bulgaristan ve Romanya’dan gelen binlerce göçmenin beslenme ve bakım ihtiyaçları

(7)

Türkiye’de Sosyal HizmetlerinTarihsel ve Kurumsal Gelişimi I

Türkiye Hilal-i Ahmer Cemiyeti, 1935’te Mustafa Kemal’in teklifi

ile “Türkiye Kızılay Cemiyeti”, 1947’de ise

“Türkiye Kızılay Derneği” adını almıştır.

Kızılay, Uluslararası Kızılay-Kızılhaç Topluluğu'nun temel

ilkelerini paylaşır.

Bunlar; insanlık, ayrım gözetmemek, tarafsızlık, bağımsızlık,

hayır kurumu niteliği, birlik ve evrensellik

ilkeleridir.

giderilmeye çalışılmıştır. Ayrıca göçmenlerin sağlığını korumak ve hastalananları tedavi etmek amacıyla Gelibolu, Keşan ve Çorlu’da göçmen hastaneleri açılmıştır.

Türkiye Hilal-i Ahmer Cemiyeti, 1935’te Mustafa Kemal’in teklifi ile “Türkiye Kızılay Cemiyeti”, 1947’de ise “Türkiye Kızılay Derneği” adını almıştır. Dernek kuruluş amacına uygun olarak Cumhuriyet döneminde de devletin halk sağlığı ve sosyal yardım alanındaki çalışmalarının bir uzantısı olarak faaliyet göstermiştir. II.

Dünya Savaşı yıllarında aş ocaklarına büyük ihtiyaç duyulmuş, 1942 yılında yurdun birçok köşesinde mahallî çabalarla ve merkezî yardımlarla çok sayıda aş ocağı açılmıştır. Yoksullara yardım, yoksul çocukların himayesi, göçmenlere yardım, kıtlık ve açlıkla mücadele, yoksullar için aşevleri açılması, doğal afetlerle mücadele, afetzedelere yardım ve sıtma, verem gibi salgın hastalıklarla mücadele Kızılay’ın sosyal yardım alanındaki faaliyetlerinin genel çerçevesini belirlemiştir (Özbek- Buğra, 2006).

Kızılay, kurulduğu günden 1974 Kıbrıs Barış Harekâtı’na kadar geçen süre içinde, Türkiyenın taraf olduğu tüm savaşlarda, cephe gerisinde kurduğu seyyar ve sabit hastaneler, hasta taşıma servisleri, donattığı hastane gemileri, yetiştirdiği hemşireler ve gönüllü hasta bakıcılar aracılığıyla savaş alanında yaralanan ya da hastalanan on binlerce Mehmetçik'in dost ve düşman askerinin bakım ve tedavisine yardımcı olmuş, savaş esirlerine gereken insancıl yardımları yapmış;

savaştan etkilenen sivil halkın bakımı ve korunması için çaba göstermiştir. I.

Meşrutiyet’in ilanından sonra İstanbul'da görülen büyük kolera salgınından bu yana yurdumuzda ortaya çıkan doğal afetlerde felaketzedelerin bakımı, barınağı ve beslenmelerini sağlamış, uluslararası yardım faaliyetlerine katılmış; hemşirelik eğitimi, ilkyardım ve kanla ilgili hizmetler alanında öncülük yapmış korunmaya gereksinim duyan pek çok vatandaşımıza sosyal yardım ve hizmetler sunmuştur.

Kızılay, Uluslararası Kızılay-Kızılhaç Topluluğunun temel ilkelerini paylaşır.

Bunlar; insanlık, ayrım gözetmemek, tarafsızlık, bağımsızlık, hayır kurumu niteliği, birlik ve evrensellik ilkeleridir. Kızılay, tüzel kişiliğe sahip, özel hukuk hükümlerine tabi, kâr amacı gütmeyen, yardım ve hizmetleri karşılıksız olan ve kamu yararına çalışan bir gönüllü sosyal hizmet kuruluşudur. Bünyesinde çok miktarda sosyal hizmet uzmanı çalışır ve sosyal yardımların organizesini ve amacına uygun olarak dağıtılmasını sağlar.

Kızılay'ın teşkilatı, Genel merkez ve şubelerden oluşur. Kızılay'ın Genel Müdürlük teşkilatı dışında kalan bütün kademelerindeki görevler fahridir (Türk Kızılayı, ty).

(8)

Türkiye’de Sosyal HizmetlerinTarihsel ve Kurumsal Gelişimi I

2 Mayıs 1920 tarih ve 3 sayılı kanunla Adnan Adıvar başkanlığında

Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti

(Sağlık Bakanlığı) kurulmuştur.

1923 yılında Hanımlar Merkezi tarafından

Sıhhi ve İçtimai Muavenet Teşkilatı

kurulmuştur.

Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti

Cumhuriyet’in ilk yıllarında savaşların da tesiri ile sağlık alanında ciddi bir boşluk oluşmuş, nüfusun üretken kapasitesi, nüfusu oluşturan bireylerin sağlığı, mutluluğu, ahlaki normları, koruyucu-önleyici kamu sağlığı ve çocuk sağlığı meselesi önemli sorun hâline gelmişti. Devletin sosyal alandaki varlığı halk sağlığına yönelik politikalarda kendini göstermiştir. TBMM hükümeti döneminde, 2 Mayıs 1920 tarih ve 3 sayılı kanunla Adnan Adıvar başkanlığında Sıhhat ve İçtimai Muavenet Vekaleti (Sağlık Bakanlığı) kurulmuştur. Bu kanun, o gün Ceride-i Resmiye olarak anılan Resmi Gazetenin ilk sayısında yayımlanmış ve Bakanlık, Vilayet Konağının bir odasında göreve başlamıştır. İlk bağımsız Bakanlık binası ise 1923 yılında Hacı Bayram’da faaliyete geçmiştir.

Türkiye Hilal-i Ahmer Cemiyetinin sosyal yardım faaliyetlerinin önemli bir bölümünü Hanımlar Merkezî yürütmüştür. Bu çerçevede 1923 yılında Hanımlar Merkezî tarafından Sıhhi ve İçtimai Muavenet Teşkilatı kurulmuştur. Bu teşkilatta anneleri tarafından getirilen bir yaşını doldurmuş muhtaç ve zayıf çocuklara gıda yardımı yapılmış; tedavileri sağlanmış; ilaçları verilmiş; gerektiğinde hastaneye yatırılmış ya da ziyaretçi hemşireler tarafından evlerinde bakım altına alınmışlardır.

Cumhuriyet rejiminin halk sağlığı alanındaki duyarlılığı 1924 yılında kurulan Merkez Hıfzıssıhha Enstitüsünde ifadesini bulmuştur. Enstitünün salgınları önleyici metotlar üzerinde çalışması öngörülmektedir (Özbek-Buğra, 2006). 24 Nisan 1930 tarih ve 1593 sayılı "Umumi Hıfzıssıhha Kanunu" ve 09 Haziran 1936 tarih ve 3017 sayılı

"Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Teşkilat ve Memurin Kanunu" ve bu Kanunlara ek olarak çıkarılan kanunlarla teşkilat yapısı bugünkü hâlini almıştır.

Türkiye Yardım Sevenler Derneği

29 Ocak 1928 Himaye-i Etfal Cemiyeti toplantısında Dr. Fuat UMAY, I. Dünya Savaşı ve Kurtuluş Savaşı sonunda evladını, eşini kaybeden, maddi manevi

yoksulluk içine düşen kadınlarımızın da korunması gerektiğini belirterek, bu hizmeti takip etmek üzere "Himaye-i Etfal Yoksul Kadına Yardım Cemiyeti" (Yardım Sevenler Derneği) kurulması kararı almıştır. Yurttaş örgütlerinin en tanınmışlarından biri olan bu dernek, ambleminin yürek biçiminde olmasını kararlaştırmış ve ilk toplantısını Himaye-i Eftal Cemiyeti’nde gerçekleştirmiştir. İlk tüzükte çalışma konuları olarak; Kadınlar için iş evleri kurulması, kütüphaneler ve dershaneler açılması, kadınların parasız muayenelerinin temini ve işe yerleştirilmesi, doğumlarının yaptırılması için ebe temini, çalışan annelerin çocuklarına yuvada bakılması gibi maddeler yer almaktadır. 1938 yılında, Atatürk, derneğe “ Yardım Sevenler Derneği” adını vermiştir.

(9)

Türkiye’de Sosyal HizmetlerinTarihsel ve Kurumsal Gelişimi I

1959 yılı Türkiye’de sosyal yardım ve hizmetlerin çağdaş yaklaşımla ele alınarak

sosyal refah politikasının yeniden

örgütlenmesine ilk adımların atıldığı yıl

olmuştur.

30’lu yılların ilk faaliyeti, açılış işlemleri tamamlanan üç atölyenin (dikiş, nakış, çorap) çalışmalarına başlamasıdır. Bu atölyelerde örülen ve dikilen kıyafetler, ihtiyacı olan çocuklara ve doğum yapan annelere dağıtılmıştır. Böylece bir tarafta ihtiyacı olanların ihtiyaçları karşılanırken, öte yandan bu ürünleri üreten

kadınlarımıza çalışarak kazanma olanağı yaratılmış “Emek Karşılığı Yardım” fikri uygulamasında ilk adımlar atılmıştır.

1939 yılında ülkemizi unutulmaz acılar içinde bırakan Erzincan Depreminde dernek Kızılay’ın yanında yer alması ile adını yurt düzeyinde duyurmuş ve bu girişim derneğin Ankaranın sınırlarını aşarak diğer illerde de etkili çalışmalar yapmasına olanak sağlamıştır.

Dernek, 1940’da kadınları cephe gerisi hizmetlere hazırlamak için gönüllü hastabakıcı kursları açmış ve 95 kadın “Fahri Hemşirelik” belgesi almıştır. 1941 yılında da Ankara’da yüksek öğrenim yapan kızlar için Vakıflar Genel

Müdürlüğünün binasında ilk öğrenci yurdunu açmıştır. 1955 yılında Verem Savaş Derneği ve Sosyal Yardım Bakanlığıyla işbirliği yapılarak Verem Savaş Derneğinin Cebeci ve Yenimahalle dispanserlerinde rehabilitasyon atölyeleri açılmıştır.

1959 yılı Türkiye’de sosyal yardım ve hizmetlerin çağdaş yaklaşımla ele alınarak sosyal refah politikasının yeniden örgütlenmesine ilk adımların atıldığı yıl olmuştur. Sosyal Hizmetler Enstitüsü ve Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğünün kurulması çalışmalarında dernek hükümetin yanında aktif olarak yer aldı. Bu çerçevede oluşturulan il sosyal hizmetler koordinasyon kurullarında dernek önemli roller üstlenmiştir.

Henüz sosyal yardım sisteminin oluşmadığı 60’lı yıllarda aile ve bireylere yaptığı acil ve sürekli yardımlarla hükümete destek olmaya devam eden dernek, kamu kuruluşlarından talep edilen yardımları ihtiyaç sahiplerine ulaştırmıştır. Genel Merkez’in yanında diğer merkezlerin de açmış olduğu üniversite kız öğrenci yurdu ve öğrenci bursları ile üniversite eğitimine katkıda bulunmuş, atölyelerde iş olanağı yaratmış ve rehabilitasyon çalışmalarına katılmıştır. Bu dönemde dernek, okuma- yazma kursu açarak kendi gönüllüleriyle okur-yazar olmayan kadınlara okuma- yazma öğreterek eğitim-öğretim alanına katkı sağlamıştır. 1964 yılında Dernek, Kıbrıs’ta bulunan soydaşlarımızın maddi ihtiyaçlarını giderebilmek için “Kıbrıs’a Yardım Pulu” çıkarmak amacıyla karar alan beş büyük hayır kurumunun içinde yer alıştır. Dernek merkez ve şubelerini Genel Merkez adına denetleyecek ücretli müfettiş ataması gerçekleştirilmiş ve müfettişlerin çalışma biçimi, görev ve sorumluluklarını belirten bir Müfettişlik Talimatnamesi çıkarılmıştır.

70’li yıllarda dernek gelirlerini arttırmak için Gazi Kupası adında düzenlenen her türlü sportif yarışmalardan sağlanacak gelirin önemli bir kısmının Türkiye Kızılay Derneği, Çocuk Esirgeme Kurumu, Türk Hava Kurumu ve Yardım Sevenler

(10)

Türkiye’de Sosyal HizmetlerinTarihsel ve Kurumsal Gelişimi I

Deprem, sel ve benzeri felaketlerde zarar gören

kimselere ve Güneydoğu Anadolu

Kalkınma Projesi Bölgesinde kadın ve kız

çocuğu eğitimine katkıda bulunulmuştur.

Cumhuriyetin ilk yıllarında yurttaşlar

kendi aralarında örgütlenerek hükümete

destek verip bazı sorumluluklar üstlenmişlerdir.

Bunlardan biri de 1932 yılında açılan Halkevleri’dir.

Derneği arasında yapılacak bir protokolle saptanan esaslar içinde paylaşılması sağlanmıştır. Yine bu yıllarda dernek çeşitli bölgelerde 3-6 yaş arasındaki çocuklar için Gündüz Bakımevleri açmıştır. 80’li yılların başında kadınların sağlık

hizmetlerine yardımcı olmak amacıyla modern araç ve gereçlerle donatılmış bir Ana-Çocuk Sağlığı Merkezî açılmıştır. Ana çocuk sağlığı yanında sağlık eğitimi, aile planlaması, koruyucu aile hekimliği hizmetlerini kapsayan bu merkezîn başka merkez ve şubelerimizde de açılması planlanmıştır. Gençler için öğrenci bursları oluşturulmuş; 1981 yılında burs sayısı ve miktarı arttırılmış; Atatürk’ün doğumunun 100. Yılı anısına Ceyhan’da bir öğrenci yurdu, İzmir merkezînde huzurevi, Üsküdar ve Maçka şubelerinde birer çocuk yuvası açılmıştır. 1980’lerin sonunda dernek binası, kız öğrenci yurdu, ana ve çocuk sağlığı merkezî, Sur Gündüz Bakımevinin tamamıyla bakımı ve onarımı yapılmıştır.

1990 tarihinde Cumhurbaşkanının talimatlarıyla Dernek vergi, resim, harç, hisse ve fonlardan muaf kılınmış ayrıca Derneğin tüm merkez ve şubelerince işletilmekte olan öğrenci yurtları, gündüz bakımevleri, huzurevleri, kreş, anaokulu, biçki ve dikiş atölyeleri de kurumlar vergisinden muaf tutulmuştur. Bu yıllarda Bosna Hersek’li kadınlara, terör mağdurlarına yardımlar toplanmıştır. Deprem, sel ve benzeri felaketlerde zarar gören kimselere ve Güneydoğu Anadolu Kalkınma Projesi Bölgesinde kadın ve kız çocuğu eğitimine katkıda bulunulmuştur (Türkiye Yardım Sevenler Derneği Tarihçesi, ty). Dernek bu sosyal hizmet faaliyetlerine ülkenin her tarafında devam etmektedir. Sosyal hizmetin gönüllü kuruluşları arasında yer alan yardım sevenler derneği bünyesinde sosyal çalışmacılara da yer vermekte ve çok sayıda gönüllü katılımcının desteğiyle faaliyetlerini yürütmektedir.

Halkevleri

Cumhuriyetin ilk yıllarında yurttaşlar kendi aralarında örgütlenerek hükümete destek verip bazı sorumluluklar üstlenmişlerdir. Bunlardan biri de 1932 yılında açılan Halkevleri’dir. 1932-1951 arasında devlet desteğiyle yürüyen Halkevcilik, halk dershaneleri aracılığıyla okuma yazma seferberliğinde; sanat kültür etkinlikleriyle toplumsal aydınlanma yenilenme çabalarında; yayıncılığın halka inmesinde; demokratik kültür ögelerinin temellerinin atılmasında etkin görevler üstlenmiştir. Bireylerin bağımsız düşünebilme ve bilimsel yöntemin

benimsenmesinde öncü kurumlardan olmuştur. Giyim kuşamdan, halkın günlük yaşamının yenilenmesine kadar toplumsal dayanışmanın yaygınlaşmasına katkıda bulunmuştur. Halkevleri, her şeyden önce, halka yeni Türkiyenın hedeflediği çağdaş uygarlık düzeyine ulaşma amacına uygun eğitim vermeyi hedefleyen ve yurt geneline yayılmış eğitim kurumlarıdır. Halkevleri, 1950-51 yıllarında önce güçsüz bırakıldı, sonra kapatıldı ve tüm malvarlığına el konuldu (Fişek, 2007). 1963’ten

(11)

Türkiye’de Sosyal HizmetlerinTarihsel ve Kurumsal Gelişimi I

Halkevleri, 1950-51 yıllarında önce güçsüz bırakıldı, sonra kapatıldı

ve tüm malvarlığına el konuldu.

Vasıfsız insanların meslek sahibi olmaları işsizliğin önlenmesinde

önemli bir çözüm yoludur.

sonra tekrar kurulan ve hâlen faaliyetlerine devam eden halkevleri tamamen sivil bir örgütlenme konumundadır.

İş ve İşçi Bulma Kurumu

İşsizlik, sağlıklı çalışma koşulları ve işçi hakları sosyal hizmetin ilgi

alanlarındandır. Vasıfsız insanların meslek sahibi olmaları işsizliğin önlenmesinde önemli bir çözüm yoludur. Bu anlamda meslek edindirme kursları, iş bulma, işçi ile işvereni buluşturma gibi önemli görevleri olan iş ve işçi bulma kurumu yoksulluğun önlenmesinde, bireylerin iş sahibi olmasında ve istihdam politikalarında ciddi bir açığı doldurmaktadır.

Cumhuriyet’in ilk yıllarında Cumhuriyet hükümetleri çalışma ilişkilerinin düzenlenmesi ve denetlenmesine yönelik bağımsız bir örgütlenmeye ihtiyaç

duymamıştı. Bu dönemde iş ve işçilere müteallik işlerin yürütülmesi görevi 27 Mayıs 1934 tarih ve 2450 sayılı, İktisat Vekaleti Teşkilatı ve Vazifeleri Hakkında Kanunla, İktisat Vekaleti bünyesi içinde oluşturulan İş ve İşçiler Bürosu’na verilmişti. Bu büro 1936 yılında İş Kanununun 141. maddesi uyarınca yerini Haziran 1936’da “İş Kanunu hükümlerinin tatbikatını temin ve takip etmekle mükellef olan İş Dairesi’ne bıraktı.

1945 yılının Haziran ayında Cumhurbaşkanlığı tezkeresiyle ayrı bir Çalışma Bakanlığı oluşturuldu.

Çalışma Bakanlığının kurulmasıyla gittikçe artan işsizliğin önlenmesi, işçi ve işveren ilişkilerinin düzene sokulması, iş güvenliği, işçilerin sağlık ve konut sorunlarının çözülmesi ve çalışma yaşamına ilişkin olarak uluslararası kuruluşlarla ilişkilerin tek elden yürütülmesi amaçlanıyordu. Bakanlığın görev tanımını genişleten 28 Ocak 1946 tarih ve 4841 sayılı yasayla merkez ve taşra teşkilatları kuruldu. İş ve İşçi Bulma Kurumu, Çalışma Bakanlığına bağlı, tüzel kişiliğe sahip, idari yönden özerk ve özel hukuk hükümlerine tabi bir kuruluş olarak 1946 yılında 4837 sayılı yasayla kuruldu. Bu kanunun 1950 yılında 5562 sayılı kanunla bazı tadilatlara uğramakla birlikte, temel hükümleri korunmuştur. Kanun uyarınca İş ve İşçi Bulma Kurumu, işçilerin uygun oldukları işlere yerleştirilmesine ve çeşitli işler için elverişli işçiler bulunmasına aracılık etmek, hizmet akitlerinin yapılmasına aracılık etmek ve sakat ve eski hükümlülerin istihdamına yardımcı olmak gibi hizmetlerle

görevlendirilmiştir.

Kurum, vize ve tescile ilişkin hükümler hariç 26.5.1927 tarihli ve 1050 sayılı Muhasebe-i Umumiye Kanunu ve 21.2.1967 tarihli ve 832 sayılı Sayıştay Kanununa tabidir. Kurumun malları, alacakları, banka hesapları 9.6.1932 tarihli ve 2004 sayılı İcra ve İflas Kanunu ile 1.3.1926 tarihli ve 765 sayılı Türk Ceza Kanunu bakımından Devlet malı hükmünde olup haczedilemez, alacakları da Devlet alacağı derecesinde imtiyazlıdır. Kısa adı "İŞ-KUR" dur.

(12)

Türkiye’de Sosyal HizmetlerinTarihsel ve Kurumsal Gelişimi I

İş-Kur’un başlıca görevlerinden bir tanesi

de kalifiye işçi yetiştirilmesine yönelik

meslekî kurslar düzenlemekti.

Kurum meslekî eğitimlerde verimliliği

artırmak için 1959 yılından sonra, MilliEğitim Bakanlığı ile

birlikte ortak kurslar açmaya başlamıştır.

Zaman içerisinde İş ve İşçi Bulma Kurumu emek piyasasına ilişkin değişik etkin- likler gösterdi. Bunların başında işe yerleştirme, barındırma yurtlarının açılması ve işçilerin eğitim faaliyetleri gelmektedir. İş-Kur’un başlıca görevlerinden bir tanesi de kalifiye işçi yetiştirilmesine yönelik meslekî kurslar düzenlemekti. 1938 yılında kabul edilen sınai müesseseler ve maden ocaklarında meslekî kurslar açılmasına ilişkin 3457 sayılı kanun gereğince bir yıl içinde istihdam edilen işçi ve müstahdem sayısının gündelik ortalaması 100’den fazla olan maden ocaklarıyla Teşvik-i Sanayi Kanunu’nda tarif edilen işletmelerde çalışan çırak, kalfa ve ustaların meslekî bilgilerini geliştirmek amacıyla açılan kursların idaresi İş ve İşçi Bulma Kurumunun kurulmasıyla bu kuruma devredilmişti. Kurum meslekî eğitimlerde verimliliği arttırmak için 1959 yılından sonra, Milli Eğitim Bakanlığı ile birlikte ortak kurslar açmaya başlamıştır (Özbek-Buğra, 2006).

Türkiye İş Kurumunun görevleri şunlardır (Türkiye İş Kurumu Kanunu, 2003):

a) Ulusal istihdam politikasının oluşturulmasına ve istihdamın korunmasına, geliştirilmesine ve işsizliğin önlenmesi faaliyetlerine yardımcı olmak, işsizlik sigortası işlemlerini yürütmek,

b) İşgücü piyasası verilerini yerel ve ulusal bazda derlemek, analiz etmek, yorumlamak ve yayınlamak,

c) İş ve meslek analizleri yapmak, yaptırmak, iş ve meslek danışmanlığı hizmetleri vermek, verdirmek, işgücünün istihdam edilebilirliğini arttırmaya yönelik işgücü yetiştirme, meslekî eğitim ve işgücü uyum programları geliştirmek ve uygulamak, istihdamdaki işgücüne eğitim seminerleri düzenlemek,

d) İşçi isteme ve iş aramanın düzene bağlanmasına ilişkin çalışmalar yapmak, işgücünün yurt içinde ve yurt dışında uygun oldukları işlere

yerleştirilmelerine ve çeşitli işler için uygun işgücü bulunmasına ve yurt dışı hizmet akitlerinin yapılmasına aracılık etmek,

e) Yurt içinde veya uluslararası düzeyde kurum ve kuruluşlara eğitim ve danışmanlık hizmeti vermek.

Türkiye İş Kurumunun bu faaliyetleri işsizlikten dolayı suç işleyen veya elinde bir mesleği olmadığından dolayı iş bulamayan, iş hacmine ulaşamadığı için iş bulamayan insanların işe yerleştirilmesi için önemli bir sosyal hizmet uygulaması yapmaktadır.

(13)

Türkiye’de Sosyal HizmetlerinTarihsel ve Kurumsal Gelişimi I

Osmanlı Devleti bir vakıf medeniyetiydi.

Sosyal yardımlaşma ve dayanışmaya büyük önem veren Osmanlı

Devleti’nde vakıflar;

dinî, sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel ve

askerî alanlarda hizmetler veriyordu.

Vakıf ise nass’ın koruması altına alınmış

‘ebedi’ bir hayırdır.

ekonomik, kültürel ve askerî alanlarda hizmetler veriyordu.

Barındırma Yurtları

İş ve İşçi Bulma Kurumu yurdun çeşitli yerlerinde işçi barındırma yurtları yapmıştır. 64 yataklı Adana İşçi Barındırma Yurdu 1948 yılında, 64 yataklı Samsun Yurdu 1949 yılında yapılmıştı. 1950’li yıllarda 100 yataklı Eskişehir, 100 yataklı İstanbul, 64 yataklı Diyarbakır yurtları yaptırıldığı gibi, 64 yataklı Adana Yurdu’nun kapasitesi de 90 yatak ilavesiyle 154 yatağa çıkartılmıştı. Bunun yanında ziraat işçilerine yönelik Denizli ve Söke’de 1 000’er kişilik, Manisa’da da 500 kişilik yurtlar yapılmıştı. 1955 yılında işçi barındırma yurtlarında 55 164 işçi barındırılmıştır.

Bu yurtlar, özellikle ziraat bölgesindekiler, iş sahalarına gitmek üzere köyden da- ğılma merkezlerine gelen işçilere işyerlerine varana kadar geçici bir barınma hizmeti sunmakta, aynı zamanda ücret istikrarına da olumlu bir etki yapmaktaydılar (Özbek- Buğra, 2006). Bu yurtlar daha sonra fonksiyonlarını yerine getirememişler ve aktiviteleri kaybolmuştur.

Vakıflar ve Vakıfların Kurumsal Yapısı (Erkaf-I Hümayun)

Vakıf Arapça kökenli bir sözcük olup, sahibi bulunduğu bir mülkü halkın menfaatine ebedi olarak tahsis eden ve diğer bir tabirle vakfeden anlamında kullanılan bir tabirdir (Pakalın, 1971). Bu konuda daha geniş bilgi yedinci ünitede vakıflar başlığı altında verilmiştir. Osmanlı Devleti bir vakıf medeniyetiydi. Sosyal yardımlaşma ve dayanışmaya büyük önem veren Osmanlı Devleti’nde vakıflar; dinî, sosyal, siyasal, ekonomik, kültürel ve askerî alanlarda hizmetler veriyordu

(Sarıçam-Erşahin, 2007).

Vakıf kelime anlamı itibariyle “bir şeyi daimi olarak durdurmak” demektir.

Terim anlamıyla; “bir malı mülkiyetten çıkarıp çıkarlarını müebbeden bir hayır işine tahsis ederek saklamak” şeklinde ifade edilmektedir. Ancak vakfın kelime

anlamındaki ‘durdurmak’ fiilini şu manada anlamak gerekir: Bir malı alım-satımdan alıkoyup (durdurup) menfaatini devamlı olarak fakirlere tayin etmek. Bir başka deyişle, bir malın-mülkün alım-satımından doğan faydasını, ona sahip olan açısından durdurmak ve ona ihtiyacı olan başkalarına devamlı olarak tahsis etmek (Armağan, 2007). Vakıf ise nass’ın koruması altına alınmış ‘ebedi’ bir hayırdır. Bu nedenle Osmanlı döneminde padişahlar başta olmak üzere tüm devlet büyükleri ve diğer varlıklı şahıslar sayısız vakıflar yapmışlardır (Özbilgen, 2011:207). Bu

anlamıyla vakıflar özellikle toplumda yardıma muhtaç durumda olan kadın, çocuk, yaşlı ve özürlülere yönelik önemli hizmetler ifa etmekteydi. 18. yüzyıl sonlarında yalnızca İstanbul’daki vakıf imarethanelerinde her gün 30.000 fakire yemek ikram ediliyordu (Sarıçam-Erşahin, 2007).

(14)

Türkiye’de Sosyal HizmetlerinTarihsel ve Kurumsal Gelişimi I

Müslüman toplumlarda vakıflar, devletin yetişemediği alanlarda,

kamu hizmet ve yatırımlarını tamamlayıcı sivil

inisiyatif ve örgütlenmeler olarak

faaliyetler göstermişlerdir.

Cumhuriyetten sonra vakıf mevzuatında ilk önemli değişiklik, 1935

tarih ve 2762 sayılı Vakıflar Kanunuyla

Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün kurulması oldu.

Genel Müdürlük, Başbakanlığa bağlı, tüzel kişiliğe sahip, katma bütçeli bir kuruluş olup vakıf mallarını ekonomik

şekilde işletmek, mimarî ve tarihî değere

sahip eski eserleri muhafaza ve imar etmek, sosyal hizmetler

ve sosyal yardımda

Tarih boyunca vakıflar toplum hayatında önemli roller üstlenmiştir. Müslüman toplumlarda vakıflar, devletin yetişemediği alanlarda, kamu hizmet ve yatırımlarını tamamlayıcı sivil inisiyatif ve örgütlenmeler olarak faaliyetler göstermişlerdir. İslam medeniyetinin adeta simgeleri olan vakıflar, ilk dönemlerden beri, ordunun

donatımına yardımcı olma, fakir ve kimsesizlere yiyecek ve barınma sağlama, hastaları tedavi ettirme, ilmin yayılmasını sağlayıcı araçları temin etme, öğrencileri destekleme, hayvanları koruma, ibadethane ve diğer kamu tesislerinin inşa, bakım ve onarımı gibi kamu hizmetleri kapsamına giren alanlarda faaliyet göstermişlerdir (Karaman ve diğerleri, 2009:592). Bu yönü ile vakıflar sosyal hizmet mesleğinin birçok alanında ihtiyaç sahiplerine destek sağlamışlardır. Vakıfların bu geleneği günümüzde de devam etmektedir.

19. yüzyılın başına kadar merkezî idarenin sistemli bir müdahâlesine maruz kalmayan vakıflar, sistemin yozlaşması gerekçesiyle, özellikle II. Mahmut

döneminde müdahâlelere maruz kalmış ve 1826 yılında kurulan Evkaf-ı Hümayun Nezareti’ne bağlanmaya ve idareleri de memurlara bırakılmaya başlanmıştır.

Vakıfların merkezî otoritenin kontrolüne girmesi ile birlikte, hareket alanları kısıtlanmış ve yoksullara yönelik hizmetler devlet eliyle yapılmaya başlanmıştır (Alkan, 1998).

Osmanlı Devleti'nin ortadan kaldırılışına kadar devam eden Evkaf Nezâreti, 3 Mart 1924 tarihinde çıkarılan 429 sayılı kanunla ilga edilerek Başbakanlığa bağlı bir Umum Müdürlüğüne havale edildi. Cumhuriyet’ten sonra vakıf mevzuatında ilk önemli değişiklik, 1935 tarih ve 2762 sayılı Vakıflar Kanunuyla Vakıflar Genel Müdürlüğünün kurulması oldu. Bu Kanunun 1. maddesine göre vakıflar; yönetim biçimine göre Mazbut, Mülhak, Cemaat ve Esnafa Mahsus Vakıflar olmak üzere üç kategoride toplanmıştır. Vakıflar Genel Müdürlüğünün, 21.5.1970 tarihli 1262 sayılı Kanunla sınai, ticari, zirai yatırımlara girmesi sağlanmış; 8.6.1984 tarihli 227 sayılı Kanun Hükmünde Kararname ile de bazı birimlerin ismi değişerek, devlet standardı içindeki yerine oturmuştur.

Genel Müdürlük; Başbakanlığa bağlı, tüzel kişiliğe sahip, katma bütçeli bir kuruluş olup vakıf mallarını ekonomik şekilde işletmek, mimari ve tarihi değere sahip eski eserleri muhafaza ve imar etmek, sosyal hizmetler ve sosyal yardımda bulunmakla yükümlüdür. Sosyal boyutlu görevlerini yerine getirebilmesi için, bünyesinde "Hayır İşleri ve Sosyal Hizmetler Dairesi Başkanlığı" kurulmuştur.

Vakfiyelerde yer alan hayır şartlarını ve buna bağlı olarak sosyal hizmetleri yerine getirebilmek için yurdun değişik bölgelerinde aşevleri, eğitim tesisleri ve öğrenci yurtları açar, yönetimini sağlar ve imkânlar ölçüsünde de muhtaç çocuklara

işsizlere ve özürlülere aylık bağlar. Diğer taraftan muhtaç hastalara, yolda kalanlara ve zor durumda olanlara da geçici sosyal yardım yapılır. Müdürlük, hastalar için

(15)

Türkiye’de Sosyal HizmetlerinTarihsel ve Kurumsal Gelişimi I

Vakıfların sosyal hizmet alanındaki hizmetlerinin başında imarethaneler

gelmektedir.

Aşevi, yoksullara yiyecek dağıtılmak üzere kurulmuş olan

hayır evidir. Sosyal güvencesi bulunmayan

veya geliri net asgari ücret miktarından fazla

olmayanlar aşevinden yararlanabilirler.

reçete bedellerini öder, yolda kalanlar için ulaşım masraflarını üstlenir ve müşkül durumda olanlara da durumlarının özelliğine göre nakdî veya aynı yardımda bulunur. Muhtaç hastalara, yatılı sağlık hizmetleri Bezm-i Âlem Valide Sultan Vakıf Gureba Hastanesi'nde verilir (Seyyar-Genç, 2010:825).

Vakıfların sosyal hizmet alanındaki hizmetlerinin başında imarethaneler gelmektedir. 5737 sayılı Vakıflar Kanunu ile Genel Müdürlüğe gerekli yerlerde aşevi açmak ve işletmek görevi verilmiştir. Aşevi, yoksullara yiyecek dağıtılmak üzere kurulmuş olan hayır evidir. Sosyal güvencesi bulunmayan veya geliri net asgari ücret miktarından fazla olmayanlar aşevinden yararlanabilirler. 1.7.1976 tarihli ve 2022 sayılı 65 Yaşını Doldurmuş Muhtaç, Güçsüz ve Kimsesiz Türk Vatandaşlarına Aylık Bağlanması Hakkında Kanun gereğince aylık alanlar da aşevi hizmetinden yararlanabilirler. Vakıflar Genel Müdürlüğünce, vakfiyelerde yer alan hayır şartlarının yerine getirilmesi amacıyla 27.09.2008 tarihli ve 27010 sayılı Resmi Gazetede yayımlanan " Vakıflar Yönetmeliği" hükümleri gereğince muhtaç aylığı bağlanmaktadır. Vakıflar Genel Müdürlüğünce vakfiyelerde yer alan hayır şartlarının yerine getirilmesi amacıyla ailelerinin maddi durumu yeterli olmayan Milli Eğitim Bakanlığına bağlı İlköğretim ve Ortaöğretim okullarında öğrenim gören öğrencilere burs verilmektedir (Vakıflar Genel Müdürlüğü, ty).

Vakıfların görevleri Devlet Planlama Teşkilatı tarafından hazırlanan 1985-1989 V. Beş Yıllık Kalkınma Planında da ele alınmış ve bu hususun önemi belirtilmiştir.

Vakıflarla ilgili araştırmalar yapmak üzere 8. Beş Yıllık Kalkınma Planının 875.

maddesinin “Türk ilim, kültür ve düşünce tarihinin ortaya çıkarılması amacıyla bir araştırma başlatılacaktır.” hükmüne paralel olarak, Türk Vakıf Araştırma Merkezî, 24 Nisan 1998 tarihinde Ankara'da kurulmuştur. Vakıfların, vakfiyelerdeki esaslara göre yürütülmesi 2762 sayılı Kanun ve 8.6.1984 tarih 227 sayılı Kanun Hükmündeki Kararname ile belirlenmiş, bu esaslar çerçevesinde yürütülmektedir.

SOSYAL HİZMETLER VE ÇOCUK ESİRGEME KURUMUNUN SÜRECİ

Çocuk Esirgeme Kurumu (Himaye-İ Etfal Cemiyeti)

Tanzimat’tan sonra 1900’lü yılların başında korunmaya muhtaç çocuklar için devlet kanalıyla kurulan Darülhayr-ı Alİ, Darüleytamve İstanbul Himaye-i Etfal Cemiyetleri kısa zamanda kapatılmış ve cumhuriyetin kuruluşuna kadar izleri sürmüştür. Bu kuruluşlar sekizinci ünitede anlatılmıştır.

1921 yılında Fuat Umay başkanlığında, bazı milletvekili ve aydınlar tarafından kurulan Ankara Himaye-i Etfal Cemiyeti, 1935 yılında dilde sadeleşme faaliyetleri

(16)

Türkiye’de Sosyal HizmetlerinTarihsel ve Kurumsal Gelişimi I

İlk çocuk yuvası 1925 yılında Ankara Hacımusa mahallesinde

kiralanan bir binada açıldı.

İlk Çocuk Bahçeleri 1928 yılında, Çocuk Esirgeme Kurumu diş

muayeneleri ve diş tedavileri hizmetleri ve

Çocuk bakıcı okulu 1929’da açıldı.

1935 yılında dilde sadeleşme çalışmaları çerçevesinde Himaye-i

Etfal cemiyetinin adı Çocuk Esirgeme

Kurumu olarak değiştirildi.

çerçevesinde (Özbek-Buğra, 2006:104) 'Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu' adını almış ve 1937 yılında Bakanlar Kurulu kararı ile kamu yararına çalışan dernek statüsüne kavuşturulmuştur. Bu cemiyet yalnızca kimsesiz çocukları sahiplenmek amacıyla değil, kapsamlı bir çocuk sosyal politikasının aracı olarak tasarlanan ve 61 yıl hizmet veren bir yurttaş (sivil toplum) örgütüdür (Acar, 2005:2). Bu cemiyet cumhuriyet tarihinin en önemli ve çocuklar için en kapsamlı hizmet kuruluşudur.

Aşağıdaki bilgiler SHÇEK’in 12.06.2011 erişim tarihli web sitesinden yararlanılarak oluşturulmuştur. 30 Haziran 1921’de Ankara'da Hâkimiyeti Milli Matbaasında küçük bir odada Himaye-i Etfal Cemiyetinin kuruluşu gerçekleştirildi.

Aynı yıl Türkiye Büyük Millet Meclisi Reisi Mustafa Kemal, Cemiyetin

koruyuculuğunu kabul etti. 1922 yılında Himaye-i Etfal Cemiyeti muayene tedavi, para yardımı, koruma hizmetleri; 1923’de yiyecek yardımları başlattı ve ilk Süt Damlası İzmir'de açıldı. Ankara ve İstanbul’da iki ayrı cemiyet arasındaki farklı uygulamaları ortadan kaldırmak üzere 1923 yılında İstanbul Himaye-i Etfal Cemiyetinin çalışmalarına son verdi. 1923’te Himaye-i Etfal Cemiyeti Başkanı Dr.

Fuad Bey Washington MilletleaArası Sosyal Hizmetler Kongresine Türkiye adına katıldı. Paralı ve parasız olmak üzere pastörize süt dağıtımına 1924’te başlandı. İlk çocuk yuvası 1925 yılında Ankara Hacımusa mahallesinde kiralanan bir binada açıldı. Binanın yetersizliği yüzünden bu hizmet daha sonra Keçiören'e taşındı. 1926 yılında yiyecek, doğum yardımı, okul malzemeleri dağıtımı, okula ve diğer yerlere yerleştirme çalışmalarına başlandı. Bu sırada Himaye-i Etfal cemiyeti posta pullarından gelir elde etmek, damga pulu vergisinden muaf olmak gibi devlet imkânlarından yararlandırıldı.

1927 yılında Sıhhi Banyolar hizmete girerek anne ve çocukların ücretli veya ücretsiz olarak banyolardan yararlanması sağlandı. Cemiyet, 1927’den sonra yaptığı hizmetlerini bazı kutlama ve kültürel etkinliklerle desteklemiş ve taraftar kitlesini genişletmeye çalışmıştır. Ayrıca mektup ve telgraflara "Çocuk Şefkat Pulu"

yapıştırılması uygulaması başlatılarak tüm kitlelerin ilgi ve desteği sağlanmaya çalışıldı. Bu çalışmalarda yurt dışında bulunan Türklerin de desteği sağlanmış ve yaptıkları yardımlar kabul edilmiştir. İlk Çocuk Bahçeleri 1928 yılında, Çocuk

Esirgeme Kurumu diş muayeneleri ve diş tedavileri hizmetleri ve Çocuk bakıcı okulu 1929’da açıldı.

1935 yılında dilde sadeleşme çalışmaları çerçevesinde Himaye-i Etfal cemiyetinin adı Çocuk Esirgeme Kurumu olarak değiştirildi. 1937’de Çocuk Esirgeme Kurumu Bakanlar Kurulunun 1223 sayılı Kararı ile kamu yararına çalışan dernek olarak kabul edildi.

Himaye-i Etfal Cemiyetinin (Çocuk Esirgeme Kurumu) 1938-1939 yılları

(17)

Türkiye’de Sosyal HizmetlerinTarihsel ve Kurumsal Gelişimi I

1956’da Üniversitelerin desteği ile "Çocuk ve Aile Rehberlik Komitesi"

kuruldu ve Ankara’da 7 mahallede "Yaz Çocuk Kulüpleri" uygulaması

başlatıldı.

1962 yılında 40’tan fazla devlet temsilcisinin katıldığı

Uluslar Arası Çocuk Esirgeme Kurulu Toplantısı İstanbul'da

yapıldı.

Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu Anayasasının 2. maddesinin B bendinde 'Misafirhaneler ve gündüz bakımevleri tesisi' (TÇEK-1942) kurumun görevleri arasında sayılarak kreş ve gündüz bakımevlerinin açılması sağlanmıştır.

1941 yılında; Kurumun 700 şubesi, 284 kuruluşu bulunmaktadır. 1943 yılında Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu Umumi Merkezî Nizamname ve Talimatnameleri 16 nolu yayınıyla Çocuk Yuvalarının işleyişiyle ilgili konular yazılı hâle getirilmiştir.

Taslağın birinci bölümünde çocuk yuvalarının açılmasının önemi vurgulanmıştır.

Ülkede öksüz evleri örgütünün olmaması nedeniyle ana, baba ve yasal vasilerinden mahrum olan Türk çocuklarının korunabilmesi için yuvaların açılması gerektiği vurgulanmıştır. Yuvaların, öksüz evleri, pansiyon, talebe yurdu, gündüz bakımevleri ve şevkat yuvalarıyla karıştırılmaması gerektiği savunulmuştur.

Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumu, gönüllülük esasıyla yola çıkmış daha sonra kurumun büyümesi nedeniyle kuruluşlarında ücretli personel istihdamına

yönelmiştir. Kurumun 1946-1947 yıllarını kapsayan 25 ve 26 Genel Kongre İş ve Hesap Raporunda, 447 yardım ve koruma kuruluşlarının olduğu belirtilmektedir. Bu kuruluşların dağılımı şöyledir; Çocuk yuvaları ve şefkat yurtları (45), Gündüz bakım evleri (25), Çocuk Yurtları (9), Süt Damlaları (21), Muayenehaneler (Poliklinik, dispanser ) (61), Diş muayenehaneleri (5), Doğum evleri (3), Pansiyonlar (9), Aşhaneler (38), Talebe sofraları (112), Çocuk Bahçeleri (71), Banyolar (10), Sinemalar (13), Okuma odaları (11), Çocuk kütüphaneleri (5), Çocuk bakıcılık müzesi (2), Çocuk bakıcı hemşire okulu (1), Ana mektebi (2), Yüzme ve kum havuzları (4) Aynı yıl Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumunun 25. Yıl Kutlamaları nedeniyle Sevimli Çocuk Yarışması, Amatör Heykel Yarışması, Yapma Bebek Yarışması yapılarak Ankara Sergi Evi binasında bir ay süreyle sergilendi. Dereceye girenler halkoylamasıyla seçildi.

1951’de Cenevre’de ve 1952’de Zürich’te yapılan Milletlerarası Çocuk Esirgeme Birliğinin toplantılarına temsilci gönderilerek uluslararası işbirliği sağlandı.

1956’da üniversitelerin desteği ile "Çocuk ve Aile Rehberlik Komitesi" kuruldu ve Ankara’da 7 mahallede "Yaz Çocuk Kulüpleri" uygulaması başlatıldı. 1957 yılında Milli Eğitim Bakanlığı, Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı ve üniversitelerin Öğretim görevlilerinden oluşan "Çocuk Sağlığı İlmi ve İstişare Konseyi" kuruldu. 1961 yılında 35 Sayılı Kanun ile Kurumu yürüten idare heyetinin Sağlık ve Sosyal Yardım

Bakanlığınca atanması uygun görüldü.1962 yılında 40’tan fazla devlet temsilcisinin katıldığı Uluslararası Çocuk Esirgeme Kurulu Toplantısı İstanbul'da yapıldı.

1964’te Keçiören Çocuk Yuvası Kampüsü’nde açılan Bakıcı Okulu, lise düzeyinde eğitim vermeye başlayarak ilk yıl 15 mezun verdi. Çocuk Esirgeme Kurumunun tüzüğü 1954, 1964 ve 1793 yıllarında sürekli değiştirilerek Bakanlar

(18)

Türkiye’de Sosyal HizmetlerinTarihsel ve Kurumsal Gelişimi I

Özellikle yaz aylarında ve okulların tatil olduğu

zamanlar yuvadaki çocuklarla ilgilenmek üzere "Gönüllü Ablalık

Projesi" başlatıldı.

5 Mayıs 1981 yılında Milli Güvenlik Kurulunun 51 nolu Kararı ile Türkiye Çocuk

Esirgeme Kurumunun genel merkezi, il merkezleri, ilçelerdeki

şubeleri ile bucak ve köylerdeki kolları

feshedildi.

Sosyal hizmetlerin gerekliliği konusundaki

ilk öneri, 18 Aralık 1950’de Çocuk Koruma

Genel Danışma Kurulu tarafından gerçekleştirilen toplan-

tıda Mümtaz Tarhan tarafından yapılmıştır.

Kurulu kararı ile kabul edilerek uygulamaya konulmuştur. Özellikle yaz aylarında ve okulların tatil olduğu zamanlar yuvadaki çocuklarla ilgilenmek üzere "Gönüllü Ablalık Projesi" başlatıldı. Elde edilen başarılar sesli projeksiyon eşliğinde sinemalarda gösterime çıkarılarak tanıtımı yapıldı. Proje medya kanalıyla halka duyuruldu, çalışmaya katılanlara törenle onur belgeleri verildi. 1965 yılında Çocuk Esirgeme Kurumu ile Uluslararası Çocukları Koruma Birliği (Danimarka, Norveç, Kanada, İngiltere) arasında İstanbul Gündüz Bakımevi ve Ana Okulu Yetiştirme Merkezî inşası konusunda protokol yapılarak uluslararası işbirliği çalışmaları başlatıldı. 1971 yılında Avusturya'da yapılan 41. Çocukları Koruma Birliği Genel Kongresine Çocuk Esirgeme Kurumunu temsilen 6 kişilik bir heyet katıldı.

1967’de Adapazarı, 1968’de Bartın, 1970’de Kütahya İli Gediz ve Emet ilçeleri ve 1971’de Bingöl’de meydana gelen depremlerinde zarar gören aile ve çocuklar için çadırlar kuruldu, ihtiyaç duyan çocuklar yuvalara yerleştirildi, ailelere yiyecek ve giyecek yardımı yapıldı. 1970 ÇEK Zeytinburnu Eğitim Merkezînde Milli Eğitim Bakanlığı ile işbirliği içerisinde 10 aylık süreyle "Okul öncesi çocuk eğitimi uzmanı"

kursu başlatıldı. Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumunun kamu harcamalarını azaltmak ve ekonomik girdi sağlamak üzere 1972’de 1006 Sayılı Kanunla bütün vergi, resim ve harçlardan muaf tutulması kabul edildi. Kurum 1974 yılı itibarıyla 67 il ve 1976 yılı itibarıyla da 450 ilçede örgütlenmiş, 33 yuva, beş anaokulu, iki orta dereceli okul (hemşire koleji-öğretmen okulu) 14 poliklinik ve 2 aşevi ile hizmetlerini yürütmüştür.

5 Mayıs 1981 yılında Milli Güvenlik Kurulunun 51 nolu Kararı ile Türkiye Çocuk Esirgeme Kurumunun genel merkezî, il merkezleri, ilçelerdeki şubeleri ile bucak ve köylerdeki kolları feshedildi (SHÇEK, ty). 1983 yılında Demokratik düzene geçişle Çocuk Esirgeme Kurumu ile Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü birleşerek 24 Mayıs 1983’te 2828 Sayılı Yasa ile Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu Kanunu kabul edildi ve 27 Mayıs’ta 18059 sayılı Resmi Gazetede yayınlanarak yürürlüğe girdi. Böylece bu kurum faaliyet alanını genişleterek yeniden aktif hâle geldi.

Sosyal Hizmetler Enstitüsü

1950’lerden itibaren sosyal hizmet uygulamaları ve özellikle sosyal yardımlar daha sistematik bir şekilde koordine edilme ihtiyacı hissetmiştir. Bu kapsamda Sağlık Bakanlığı ihtiyaçları karşılayamaz duruma gelmiştir. Sosyal hizmetlerin gerekliliği konusundaki ilk öneri, 18 Aralık 1950’de Çocuk Koruma Genel Danışma Kurulu tarafından gerçekleştirilen toplantıda Mümtaz Tarhan tarafından

yapılmıştır. Bu dönemde sosyal hizmet anlayışının şekillenmesinde, Birleşmiş Milletler ile kurulan ilişkilerin de önemli rolü olmuştur. Nitekim sosyal hizmet programlarının uygulanmasında ve sosyal hizmet uzmanlarının yetiştirilmesinde,

(19)

Türkiye’de Sosyal HizmetlerinTarihsel ve Kurumsal Gelişimi I

Böylece Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren

uygulanmakta olan sosyal yardımlar, kurumsal ve bilimsel bir

nitelik kazanarak, Sosyal Hizmetler Kurumu çerçevesinde daha kapsamlı ve yararlı

hâle getirilmeye çalışılmıştır.

Sosyal hizmet anlayışının pekişmesindeki önemli adımlardan bir tanesini de 1961 Anayasası ile sosyal devlet ilkesinin

kabul edilmesi oluşturmaktadır.

Birleşmiş Milletlerin bu alanda yaptığı çalışmalardan ve desteklerinden büyük ölçüde yararlanılmıştır. Sosyal hizmet uygulamalarının daha sistemli bir şekilde yürütülebilmesi amacıyla 12 Haziran 1959’da 7355 sayılı kanunla Sosyal Hizmetler Enstitüsü kurulmuştur. Böylece Cumhuriyet’in ilk yıllarından itibaren uygulanmakta olan sosyal yardımlar, kurumsal ve bilimsel bir nitelik kazanarak Sosyal Hizmetler Kurumu çerçevesinde daha kapsamlı ve yararlı hâle getirilmeye çalışılmıştır. Aynı zamanda sosyal hizmet uygulayan kurum ve kuruluşların devletle bir koordinasyon içerisinde çalışmaları sağlanarak daha fazla vatandaşa hizmet verilmesi amaç- lanmıştır.

Sosyal Hizmetler Enstitüsünün görevleri söyle sıralanabilir (Fişek, 2007):

 Yoksulluğun nedenleri ve bunlara sunulacak sosyal hizmetin biçim ve çeşidini araştırmak; bireylerin sosyal uyumsuzluklarını gidererek toplum kalkınmasına yönlendirmek,

 Çocukların bakılmasına, korunmasına ve yetiştirilmesine ilişkin sosyal hizmet programlarını yapmak ve ilgili kamu kuruluşlarıyla hayır derneklerine bildirmek,

 Çocukların, gençlerin ve yetişkinlerin, sağlık bakımı, tedavi ve korunmalarıyla ilgili olan sosyal, psikolojik, pedagojik ve ekonomik konulara ait bilgi ve görüşlerini ilgili makam, kuruluş ve işletmelere bildirmek,

 Kamu ve özel rehabilitasyon kurumlarını denetlemek ve çalışma programlarını hazırlamalarına ve işbirliği yapmalarına yardımcı olmak,

 Bu alanda çalışan kuruluşlar arasında işbirliğini geliştirme olanaklarını araştırmak,

 Hayır ve yardım derneklerinin sosyal hizmetler alanındaki çalışmaları arasında eşgüdüm sağlamak, işbirliğini, uyumlu çalışmayı sağlamak;

bütçelerinin verimli kullanılması için görüş bildirmek,

 Ülkemizde ve yabancı ülkelerde sosyal hizmetler konusunda mevzuatın incelenmesi, bilgi toplamak, araştırmalar yapmak yoluyla ülkemizde bir sosyal hizmet mevzuatı hazırlanmasının dayanaklarını oluşturmak.

Bu çerçevede 1960 yılında Ankara’da Sosyal Hizmet ve Araştırma Derneği kurulmuştur. Dernek yoksullar arasında birtakım incelemeler yapıp, yoksulluğun muhtelif sebeplerini araştırarak, bu yoksullara yapılacak olan sosyal hizmetlerin şekil ve derecesini belirlemeyi ve bireylerin toplumsal iletişimsizliklerini çözmeyi ve böylece toplum kalkınmasına katkıda bulunmayı amaçlamaktadır. Sosyal hizmet anlayışının pekişmesindeki önemli adımlardan bir tanesini de 1961 Anayasası ile

(20)

Türkiye’de Sosyal HizmetlerinTarihsel ve Kurumsal Gelişimi I

Sosyal hizmetler Enstitüsü Kuruluş kanununa dayalı olarak

1961 yılında Sosyal Hizmetler Akademisi

kurulmuştur.

Türkiye’de 1960’lı ve 1970’li yıllarda sosyal hizmetler alanındaki uygulamalar, daha çok

aile ve nüfus eksenli sorunları merkezine

almıştır.

sosyal devlet ilkesinin kabul edilmesi oluşturmaktadır. 1961 Anayasası sosyal hizmetleri geniş bir perspektifle insan hakları çerçevesi içinde kavramsallaştırmış ve bu doğrultudaki düzenlemeler için zemin hazırlamıştır (Özbek-Buğra, 2006).

Sosyal Hizmetler Akademisi

Sosyal hizmet uygulamalarının daha sistemli bir şekilde yürütülebilmesi amacıyla kurulan Sosyal Hizmet Enstitüsü henüz kuruluş aşamasında, ülkede sosyal hizmetler alanında meslek eğitimi görmüş kişilerin yetersiz sayısını doğru

saptayarak iki kademede meslek elemanı yetiştirmeyi planlamıştır. Yasa, 4.maddesi, biri, lise ayarında orta uzman yetiştirip “sosyal yardımcı” diploması;

diğeri, yüksek öğrenim ayarında uzman yetiştirip “sosyal hizmet mütehassısı”

“sosyal hizmet uzmanı” diploması verilmesini; bunun için de kendi bünyesinde bir Akademi kurulmasını öngörmektedir. Sosyal hizmetler Enstitüsü Kuruluş kanununa dayalı olarak 1961 yılında Sosyal Hizmetler Akademisi kurulmuştur. Birleşmiş Milletler Sosyal Hizmet Programı’ndan yararlanılarak, Sosyal Hizmetler Akademisi bünyesinde, sosyal hizmet personelleri yetiştirilmeye başlanmıştır. Akademinin amacı ülkenin temel sosyal yapısı, sorunları ve sosyal hizmet metodolojisi hakkında bilgi ve beceriye sahip, sosyal politika ve planlama çalışmalarına katılacak, sosyal hizmetler alanında planlayıcı, örgütleyici, yönetici ve araştırmacı sosyal hizmet uzmanları yetiştirerek, sosyal hizmetler alanında topluma yararlı hizmetler sunabilmektir. Bu akademi, daha sonra yüksekokula, fakülte bünyesinde bir bölüme yükselmiştir.

Sosyal hizmet uzmanları sosyal yardım uygulamalarında, psikolojik ve psikiyatrik hizmetlerin verildiği hastane ve kliniklerde, çocuk ve yetişkin

mahkemelerinde, ıslahevlerinde, hapishanelerde, çocuk bakım programlarında, refah planlama ve koordinasyon kurullarında, koruyucu aile ve evlat edindirme bürolarında, köy ve toplum kalkınması programlarında, aile planlaması ve eğitsel faaliyetlerde, eğitim ve araştırma programlarında çalışmaktadırlar.

Türkiye’de 1960’lı ve 1970’li yıllarda sosyal hizmetler alanındaki uygulamalar, daha çok aile ve nüfus eksenli sorunları merkezîne almıştır. Sosyal hizmetler kapsa- mında verilen başlıca hizmetler aileye ve çocuğa yönelik sağlık hizmetleri olmuştur.

Bu çerçevede, ebeveyn eğitimi, evlilik rehberliği, evlat edindirme gibi konularda hizmet verilmiş, gündüz bakım hizmetleri, ev yardım hizmetleri ve aile hayatından yoksun çocukların, kronik hasta ve güçsüzlerin bakım hizmetleri karşılanmaya çalışılmıştır (Özbek-Buğra, 2006) .

(21)

Türkiye’de Sosyal HizmetlerinTarihsel ve Kurumsal Gelişimi I

25 Nisan 1963 yılında Sosyal Hizmetler Genel

Müdürlüğü kurulmuştur.

“Sağlık, yalnızca hastalık ve maluliyetin yokluğu

olmayıp, bedenen, ruhen ve sosyal bakımdan tam iyilik

halidir.

Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü

1961 Anayasasının sosyal hizmet kavramına anayasal bir statü

kazandırmasıyla birlikte sosyal hizmet uygulamalarının kapsamı da genişlemiştir.

25 Nisan 1963 yılında Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü kurulmuştur. Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına bağlı olarak kurulan Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü, Sağlık Bakanlığının yanı sıra Adalet Bakanlığı, Milli Eğitim Bakanlığı, Maliye Bakanlığı, Çalışma ve Sosyal Güvenlik Bakanlığı ve Kültür Bakanlığının kapsamına giren faaliyetler yürütmüştür. Belediyelerin yaşlılarla ilgili bakım hizmetleri, sosyal yardım uygulamaları, sokak çocuklarıyla ilgili çalışmaları; Emekli Sandığının huzurevi hizmetleri, kamu kurum ve kuruluşlarının kendi personelinin çocukları için kreş ve gündüz bakımevi açma yükümlülükleri; Sağlık Bakanlığının uygulamakta olduğu sağlık hizmetleri çalışmaları bu çerçevede değerlendirilebilir (Özbek-Buğra, 2006).

Sosyal Hizmetler Enstitünün ve Genel Müdürlüğün kurulması, sağlık

hizmetlerinin sosyalleştirilmesi düşüncesinin oluştuğu ve uygulamaya konulduğu dönemi kapsamaktadır. Bu yaklaşımın temelini, Dünya Sağlık Örgütü Anayasası ile Sağlık Hizmetlerinin Sosyalleştirilmesi Hakkında Kanun (6 Ocak 1961 / 224) tarafından öngörülen sağlık tanımı oluşturmaktadır. Tanım şöyledir: “Sağlık, yalnızca hastalık ve maluliyetin yokluğu olmayıp, bedenen, ruhen ve sosyal bakımdan tam iyilik hâlidir. Bu temel felsefeden hareketle, 3017 sayılı Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığı Kuruluş ve Personel Yasasına eklenen bir maddeyle, Genel Müdürlük, şöyle tanımlanmıştır: “Her türlü sosyal yardım ve sosyal güvenlik hizmetlerini düzenlemek, korunmaya muhtaç çocuklarla sakatlar ve ihtiyarların, bakım, yetiştirilme ve rehabilitasyonunu ve çalışma gücünden yoksun fakir kimselerin sosyal güvenliğini sağlamak ve Sosyal Hizmetler Enstitüsünün idari ve bilimsel işlerini kovalama ve denetimini yapmakla görevlidir.” (Fişek, 2007:334- 350).

Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü aile ve çocuklara yönelik hizmetlerin yanı sıra, ekonomik güçlük çeken yoksullara maddi yardım ve ucuz yemek yardımı yap- makta ve okullar için beslenme programları hazırlamaktadır. Sosyal, fiziki ve ruhi sorunları olanlara yapılacak yardımlar da sosyal hizmetler kapsamındadır. Örneğin, çocuk rehberlik hizmetleri, duygu bozuklukları ve fiziki sorunu olan çocukların bakımı ve rehabilitasyonları, göçmen ve mülteciler için yapılan hizmetler ve fuhşa sürüklenmiş genç kızların, alkol ve uyuşturucu madde bağımlılarının

rehabilitasyonu bu çerçevede değerlendirilebilir. 1960’lı yıllarda sosyal hizmetler toplumsal kalkınmanın en önemli bileşenlerinden birisi olarak görüldüğü için bu çerçevede semt kurulları, sosyal hizmet kurulları ve vatandaş komiteleri

oluşturularak, vatandaşlara dayanışma ve danışma hizmetleri verilmesi

amaçlanmıştır. Sosyal hizmetler anlayışı vatandaşların halk eğitim merkezlerinden;

(22)

Türkiye’de Sosyal HizmetlerinTarihsel ve Kurumsal Gelişimi I

1950’lerden başlayıp 1980’li yıllara uzanan süreç içinde sosyal hizmet

anlayışı iyice oturmuş ve sosyal hukuk devleti olgusunun ayrılmaz bir parçası olarak kavranmaya

başlanmıştır.

Yardıma ve bakıma muhtaç, bir diğer ifadeyle

korunmaya muhtaç aile, çocuk, genç, özürlü, yaşlı,

kadın ve diğer muhtaç insanlara hizmet götürmek amacıyla, Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu

düzenlenmiş boş zaman ve grup faaliyetlerinden; çocuk, genç ve yaşlılar için kulüplerden; semt merkezleri ve toplum merkezlerinden; gündüz kampları ve tatil evlerinden yararlanabilmeleri için de imkân tanımaktadır.

Sosyal hizmetler yaklaşımı 1960’lardan itibaren kurumsallaşmış ve insan kaynaklarının geliştirilmesi, yaşam kalitesinin arttırılması ve yerel kalkınmanın gerçekleştirilmesi gibi dengeli bir toplumsal kalkınma stratejisinin asli unsurlarını kapsayacak bir içerik kazanmıştır. Dengeli bir toplumsal kalkınma çerçevesinde anlam kazanan sosyal hizmetlerin koruyucu-önleyici, iyileştirici-rehabilite edici, değiştirici-geliştirici amaçları ön plana çıkarılmıştır (Özbek-Buğra, 2006).

12 Eylül askerî darbesinin rüzgârıyla, hem Çocuk Esirgeme Kurumu gibi güçlü ve yıllarca sosyal politikanın genelden yerele indirgenmesinin yükünü çekmiş bir kuruluş 5 Mayıs 1981 tarih ve 51 Nolu Milli Güvenlik Kurulu Kararı ile genel merkezî, il merkezleri, ilçelerdeki şubeleri, bucak ve köylerdeki kolları ile feshedilmiştir.

Sosyal Hizmetler Ve Çocuk Esirgeme Kurumu

Sosyal hizmet uygulamaları 1982 Anayasası kapsamında daha etkin bir hâle getirilmeye çalışılmıştır. Korunmaya muhtaç kişiler, engelliler, yaşlılar, göçmenler, sağlık ve işsizlik gibi sosyal risklerden ayrıntılı olarak söz eden 1982 Anayasası; bu kesimlere yönelik hizmetler için devlete önemli görevler yüklemiştir. 1950’lerden başlayıp 1980’li yıllara uzanan süreç içinde sosyal hizmet anlayışı iyice oturmuş ve sosyal hukuk devleti olgusunun ayrılmaz bir parçası olarak kavranmaya başlanmıştır (Özbek-Buğra, 2006) .

Yardıma, bakıma ve korunmaya muhtaç aile, çocuk, genç, özürlü, yaşlı, kadın ve diğer muhtaç insanlara hizmet götürmek amacıyla 24.05.1983 tarih ve 2828 sayılı kanun ile Sosyal Hizmetler Genel Müdürlüğü ve Çocuk Esirgeme Kurumu birleşerek Sosyal Hizmetler ve Çocuk Esirgeme Kurumu kurulmuştur. Kuruluş başlangıçta Sağlık ve Sosyal Yardım Bakanlığına bağlı olarak faaliyet göstermiştir.

Büyük bir çoğunluğu halkın bağışlarıyla oluşturulmuş olan Çocuk Esirgeme Kurumunun tüm mal varlıkları ve ilgili kuruluşlar bu kuruma devredilmiştir.

Sosyal hizmetlerin bu kanun başlığı altında toplanması ile kurumlar arası koordinasyon birliği sağlanması, hizmet alanında ortak bir veri tabanı

oluşturulması ve hizmet sunumunda sosyal adalet ilkesi gözetilerek daha profesyonel yöntemler kullanılabilmesi hedeflenmişti. Kurum daha sonra 02.04.1989 tarih ve 356 sayılı KHK ile Başbakanlığa bağlanmıştır. Bu kurumun faaliyetleri 2011 yılı Haziran ayına kadar Başbakanlığa bağlı olarak hizmet vermiştir.

Kuruma bağlı Genel Müdürlük ve İllerdeki kolları (Sosyal Hizmetler İl Müdürlükleri),

Referanslar

Benzer Belgeler

• Avusturya’da sosyal politika ve sosyal güvenlik sistemi: ekonomi, toplum ve politikadaki değişimler.. • Sosyal güvenlik sistemine

Köprülü Osmanlı Devleti’nin Kuruluşu adlı eserinde, Osmanlı Beyliği’nin gelişmesini sağlayan etkenleri sıralarken, Bizans sınırındaki coğrafi durumun uygunluğu,

lerde vakıflar büyük bir gelişme göstermişlerdir.Toplumsal, kültürel şartlara ve beklentilere göre insanlarda zaman zaman çok önemli bir güdü haline gelen ve ön

Osmanlı toplumunda hemen bütün sosyal hizmet kuruluşları (bimaristan, imaret, kervansaray vb.) vakıf yoluyla oluşturulmuş ve sosyal hizmet giderleri vakıf kaynakları

Valilikler bünyesindeki İl Müdürlükleri yerel olarak faaliyet gösterirler ve 2013 yılında yayın- lanan Sosyal Hizmet Merkezleri Yönetmeliği kapsamında faaliyet gösteren

TBMM’deki törene 9’uncu Cumhurbaşkanı Süleyman Demirel, Başbakan Yardımcısı Devlet Bahçeli, A K P Lideri Tayyip Erdoğan, CHP Genel Başkam Deniz Baykal ile bakanlar ve

Evrensel nitelikte olan bu haklar, herhangi bir ayrım gözetmeksizin, tüm insanlara tanınması gereken haklar olarak anlam kazanmaktadır (Gülmez, 2001, ss. Literatürde, insan

Günümüzde yapılmakta olan bundan sonra yapılacak alışveriş merkezleri için hedef kitlenin hem gelir hem de demografik olarak analiz edilmesi ve buna uygun marka ve