• Sonuç bulunamadı

Ortaçağ Felsefesi I

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ortaçağ Felsefesi I"

Copied!
12
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ortaçağ Felsefesi I

(2)

İlk Çağ felsefesi- Orta Çağ felsefesi- Modern felsefe- Çağdaş felsefe

(3)

Ortaçağ Felsefesinin Genel Özellikleri

 Orta Çağ’da felsefe

kavrayışı kültürün ana unsuru olan din ile

belirlenmiştir.

 Felsefenin merkezine Tanrı ve öte dünya

yerleşmiş, dinin etkisi

altında değer ağırlıklı bir

felsefe oluşmuştur.

(4)

 Ortaçağ felsefesinde teolojik problemler felsefenin merkezine geçmiş; Tanrının varoluşu ve Tanrı’nın varlığı ile ilgili

argümanlar, tabiatı, yaratılışı, insanın

amacını, dinin verilerini anlamlandırmak gibi konular/amaçlar öne çıkmıştır.

 Bu ilişki tek taraflı değildir. Felsefi düşünce dinden etkilendiği gibi, din de felsefi

düşünceden etkilenmiş, dini doktrinleri

açıklamada felsefi düşünce de kullanılmıştır.

(5)

Ortaçağ Felsefesinin Genel Özellikleri

Yararlanılan Kaynak: Ahmet Cevizci, Felsefe Tarihi, Say Yayınları, 2009.

 Yunan felsefesi, belli bir coğrafyada yerleşmiş,

üyeleri arasındaki ilişkilerin belli birtakım örf, âdet ve yasalara göre düzenlendiği bir toplumun ya da halkın felsefesidir. Oysa Ortaçağ felsefesi, bir dine inananların, bir peygamber etrafında toplananların felsefesi olarak karşımıza çıkar.

 Felsefenin Antik Yunan’da bütün disiplin veya

bilimlerin anası olduğu yerde, Ortaçağda felsefeye bilimler ve sanatlar arasında, vahyi veya Tanrının

kelamını konu edinen teolojinin altında bir yer verilir.

(6)

Yunan’da insanın temel probleminin bu dünyada ve kent-devleti sınırları içinde mutluluğa erişmek olduğu kabul edilmiştir; Yunan’da, insanın bu problemi çözebilecek güce sahip bulunduğuna ve kendi çabasıyla iyi ve mutlu bir hayata ulaşabileceğine inanılmışken, Ortaçağda problemler, yeryüzündeki hayattan ziyade, bu dünyadan sonraki hayatla ilgili olan problemlerdir. Aranan mutluluk, bu dünyadaki mutluluk değil ebedi bir saadettir. Bundan dolayı, Antik Yunan’da bağımsız bir felsefe disiplini olan etik ve estetik çok büyük ölçüde teolojiye tabi hale gelir.

Ortaçağ düşüncesinin birtakım önkabulleri vardır. Bu kabullerin en önemlisi ise Ortaçağ düşüncesine esas Platon ve bu arada varlığı ayüstü evren ve ayaltı âlem diye ikiye ayırırken, ayüstü âlemi sadece tek bir değişme türüyle seçkinleşen kusursuz bir evren, saf form olarak Tanrıyı da

bütünüyle gerçekleşmiş varlık diye tanımlayan Aristoteles felsefesinden

intikal eden, en yüksek veya en yüksekte olanın, en üstte bulunanın

ontolojik olarak en gerçek, aksiyolojik olarak da en değerli varlık olduğu

kabulüdür. Buna göre, en yüksekte olan sadece en yetkin varlık değil aynı

zamanda varlığın, değerin ve hatta iktidarın kaynağıdır.

(7)

İlkçağın ontoloji olarak metafizik görüşü yerine, teoloji olarak metafizik anlayışının zuhur ettiğini söyleyebiliriz. Buna göre Ortaçağın metafizik anlayışı, varolan her şeyin nedeni ya da kaynağı olan aşkın bir gerçekliğe ilişkin araştırma, varolanları varlık kaynağı olan Tanrıyla ilişkisi içinde ele alma anlamında teoloji olarak metafizikten meydana gelir. Ortaçağda gelişen metafizik, ayrı, değişmez ve ezeli-ebedi bir varlığa ilişkin

araştırmadır. İstisnasız tüm Ortaçağ filozofları, sistemlerinde Tanrıdan yola çıkar ve önce Tanrının varoluşunu kanıtlayarak, varlığı yaratan-yaratılmış ilişkisi çerçevesinde ele alır.

Ortaçağ felsefesindeki söz konusu teoloji olarak metafizik anlayışı, doğal olarak hemen her Ortaçağ filozofunda bir örneğine

rastladığımız değere dayalı bir varlık hiyerarşisine yol açmıştır.

Böyle bir varlık hiyerarşisi, varlıkları hiyerarşideki yerlerine göre sınıflar ve onlara varlık ve ahlak bakımından belli bir değer yükler.

Ortaçağ Felsefesinin Genel Özellikleri

Yararlanılan Kaynak: Ahmet Cevizci, Felsefe Tarihi, Say Yayınları, 2009.

(8)

Ortaçağ felsefesinin teosantrik bir felsefe olduğu gerçeği, epistemoloji bakımından da geçerlidir. Buna göre, Ortaçağ düşüncesinde bilginin konusu her şeyden önce Tanrıdır, ilahi

hakikattir. Burada, insanın Tanrıyı ve ilahi hakikati ne duyular ne de akıl yoluyla bilebileceği, bunun için insan zihnine yukarıdan gelecek bir ışığa ihtiyaç duyulduğu temeli üzerinde, bir tür

“aydınlanma öğretisi”ne rastlanır.

Metafizik ve epistemoloji ya da varolan ve bilgi ilişkisi veya

sıralaması söz konusu olduğunda ise Ortaçağ felsefesi varlığın

bilgi konusundan ya da ontolojinin epistemolojiden önce geldiği

bir felsefedir.

(9)

Ortaçağ Felsefesi: Dönemlendirme

 Orta Çağ Felsefesi iki döneme ayrılır:

 1-Patristik dönem.

 2-Skolastik dönem.

 Bu dönemler de kendi içinde dönemlere ayrılır.

 Patristik dönemin kısımları:

◦ ilk patristik dönem

◦ son patristik dönem

 Skolastik dönemin kısımları:

Erken Skolastik (Skolastiğin başlaması), 800-1200 yılları arası;

Yüksek Skolastik (Skolastiğin yükselmesi), 1200-1300 yılları arası;

Geç Skolastik (Skolastiğin sona ermesi), 1300-1500 yılları

arasıdır.

(10)

Patristik felsefe, “Kilise Babalarının (patres)” felsefesi olarak bilinir.

◦Hıristiyanlığın felsefesini meydana getirmekte, ilk girişim Gnosticisme olmuştur.

◦ Gnosis, Tanrı’ya kişisel bir temasla ulaşmayı ve O’nunla gerçekten bütünleşmeyi sağlayacak birleştirici ve ilahileştirici tecrübe olarak düşünülmüştür.

◦Patristik felsefenin 1. yüzyılla 2. yüzyıl arasında kalan dönemi, daha çok Hıristiyan filozofların Hıristiyan inancını pagan felsefe ve putperest saldırılar karşısında savunma ve Gnostiklerin felsefi spekülasyonlarına karşı koyma çabalarından oluşur.

◦Kilise Babaları, daha ilk dönemden başlayarak, Hıristiyanlığa yöneltilen

saldırıları savuşturmak yanında, bir tür sapkınlık olarak değerlendirdikleri

bu gnostisizme ve gnostisizmin temelinde yer aldıklarına inandıkları Antik

Yunan felsefesine ve hatta pagan mitolojisine şiddetle karşı çıkıp eleştiri

yöneltmişler ve bu eleştiri çerçevesinde, Hıristiyan inancının üstünlüğünü

savunan denemeler kaleme almışlardır. Söz konusu baba ya da filozoflar,

genel olarak felsefe karşısında dini, daha özel olarak da pagan filozoflar

(11)

Patristik Dönem: Öne çıkan isimler

 İskenderiyeli Clemens (150-215)

 Origenes (185-254)

 Augustinus (354-430)

(12)

Baba: Dinde kıdemli olup kilise öğretisini muhteşem şekilde temsil edenlere verilen unvandır. Bir Kilise babasında bulunması gereken özellikler: 1- Ortodoks olmak, 2- Aziz hayatı sürmek, 3- Kilisenin

onayını almak, 4- Dinde kıdemli olmak. Bu özellikler III. yüzyıla kadar geçerli idi.

Kilise Doktoru: Dinde kıdemli olmayan, ancak Kilise öğretisini

muhteşem bir şekilde temsil edenlere verilen unvandır. Orta Çağda bunların hepsine sancti unvanı verilmiştir. Kilise doktorları yanılmaz kabul edilmemektedir.

Kilise Yazarı: Kilise Doktorlarının altında yer alan kimselerdir. Origen (185-254) ve Eusebios de Césarée (265-340) bu grupta yer

almaktadırlar

Summa: Skolastik öğretinin temellerini bir araya toplayan, özetleyen kitap.

Sententia: Kilisenin otorite diye tanıdıklarının söyledikleri, yargıları.

Referanslar

Benzer Belgeler

Avrupa Teknoloji Öğrencileri Birliği (BEST) tarafından düzenlenen ve Avrupa çapında üniversiteler arası en kapsamlı yarışma olan EBEC (Avrupa BEST Mühendislik Yarışması)

Aşağıda Türk Kültürüyle ilgili verilen tabloyu tamamlayınız. (5P) Ortaya

İnsan kaynakları yönetiminin işlevlerinden biri olan ve insan kaynakları yönetiminin diğer işlevlerinin etkili bir biçimde yerine getirilmesine katkıda bulunan insan kaynağı

Yakın geçmişe kadar bolca su içeren, Güneş Sistemi’nin derin dondurucusunda saklanan kirli kartopları kuyrukluyıldızların yeryüzündeki suyun en önemli kaynağı

Bunun yanı sıra, Ögel-Balaban ve Altan (2020) Facebook’un ebeveynlere bilgi ve sosyal destek sağladığından yola çıkarak ebeveynlerin Facebook kullanım sıklığı ile ebeveyn

Tikel olması için bir formu olması gerekir, formu yoksa başka varlıklardan ayrı olarak yani birey olarak var olduğu da söylenemeyecektir, çünkü ayrı, bireysel varlık olmak

Çocukların grup içindeki etkileşimlerini izlemek, çocuk ve grup hakkında diğer yollarla erişilemeyen bilgilere ulaşmamıza olanak sağlamaktadır.. Örneğin; Arkadaşlık

Antik Yunan felsefesi dinamik bir yapı sergilerken, Ortaçağ felsefesi mutlak hakikatleri bulmuş olduğuna inanan statik bir felsefedir... Ortaçağ