• Sonuç bulunamadı

ak ve net bilgiye sahibiz ve bu bilgi, sahip oldu umuz kadar ile olduka anlamldr. "Sahip olduumuz kadar ile" deyimi nemli bir deerlendirme.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "ak ve net bilgiye sahibiz ve bu bilgi, sahip oldu umuz kadar ile olduka anlamldr. "Sahip olduumuz kadar ile" deyimi nemli bir deerlendirme."

Copied!
57
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Hayat n K kleri� � Mahlon B. Hoagland

indekiler

�� ns z� � Giri�

Yal nl k Ger e in Belirtisidir� � � � Bilgi

Ba lang� ��

Enerji De i me� � Do al Se me� � Embryogenesis Kanser

Ara t rma� �

Kitapta Kullan lan Terimler� NS Z� �

Canl lar n ya amlar n d zenleyen kanunlar anlamak� � � � � � � yolunda yap lan heyecan verici bulu larda� �

etkin katk m n olmas benim i in b y k bir ans.� � � � � � � Ayd nlat lan ger eklerin yal nl� � � � ��� ve g zelli i bana� � mutluluk kayna�� olmu tur. Bu kanunlar t p � � � ��rencilerine

retirken, bilimle u ra mayan arkada lar ma

�� � � � �

a��klarken, deney zevkinin bir ok ki iyle� � hatta fen e itimi g rmemi ki ilerle bile� � � � payla��labildi ine inand m. Kitab m kendisine� � � � adad���m kar m, bilginin payla� ��lmas n n tutkulu� �

bir savunucusudur. O, bilim insanlar n n yapt klar n ,� � � � � konular d� ��ndakilere de a��klamak zorunda

olduklar n d� � �� �n r. Bu k���k kitab n yaz l p� � � bi imlenmesi de onun yo un srarlar yla� � � � ger ekle ti.� �

Y zy l m za kadar bilim insanlar , monar ilere,� � � � � � zengin ki ilere, h k metlere, hay r kurulu lar na,� � � � � � bazan da kendi m tevazi kaynaklar na dayanarak,� � genellikle ba��ms z al� � ��rlard . nsanlar n her� � �

yerde durmadan artan beklentileriyle bilimsel teknolojinin artan maliyeti ve karma��kl���, bilim insanlar n� �

h k metlerle ve halkla daha yak n ili kilere� � � � soktu. Bilgi biriktik e, giderek insan� �

ilgilendiren pratik konulara uygulanabilirli i artt .� � G n m zde herkes bilim insanlar n n yapt klar yla� � � � � � � daha ok ilgileniyor, bunlar n yararlar n , risklerini� � � � bilmek istiyor.

Yine de bilimle u ra mayanlar n, onun do as� � � � � gere i anla� ��lmaz ve esrarl oldu unu d� � ��nmeleri

beni a� ��rt yor. Bunda, profesyonel bilim insanlar n n� � � kulland klar dili g nl k dile evirmek� � � � �

istemeyi lerinin etkisi olmakla beraber, fen bilimleri� d��ndaki konularda e itilmi insanlar n entellekt el� � � � tembelliklerinin a��rl��� daha b y kt r.� � �

Asl nda bu "bilim sevmeme" saplant s do al bir� � � � d��nce bi imi de ildir. Bilim, kendi i imizde ve� � �

evremizde olan bitene a klama aramakt r. Anla lmaz,

� �� � ��

karanl k, esrarl olan , temel kanunlar� � �

ke federek a� ��klama ve anla�� �l r yapma i lemidir;� dizginlenmi merakt r. Merak, insandaki en temel� �

d rt lerden biridir. ocukken meraklar m zla, serbest e,� � � � � � hi utan p ekinmeden bir t r "bilim yapar z".� � � � �

Ya land k a, bize zevk veren, bilgi sa layan� � � � bir d rt m z bast r r z. Bu d� � � � � � � ��ncelerle bilimi ba kalar i in de zevkli yapma a r s n ho nutlukla� � � � � � � � � kabulleniyorum.

Vinalhaven, 1999

Giri�

Bu kitap, her yerde biyolojide devrim olarak bilinen ya am n temel ger eklerini sunuyor. Bu devrime� � �

etkin katk s olan bir ki i taraf ndan yaz lm t r.� � � � � � � Yaln zca ger ekleri anlatmakla kalmay p,� � �

yeni bulu lara katk da bulunman n sevincini, bu� � �

sevin ten kaynaklanan estetik zevki ve bilimsel al malar n� � � � y ntemini de incelikle iziyor.� �

Bilimle u ra mayanlar, bilimin, zellikle de� � � biyolojinin ok ince eleyip s k dokudu undan,� � � ayr nt larda ok karma� � � ��k oldu undan ve konu� d��ndakiler taraf ndan zor kavrand� ���ndan

yak n rlar. Di er yandan, bilim insanlar , toplumun,� � � � temel ara t rma bulgular n n de erini ok� � � � � �

az takdir etti inden, ok az ilgilendi inden s z� � � �

ederler. Her iki yak nma da yanl d� � ��ncelere dayan yor.� Dr. Hoagland' n kitab yla aradaki duvar n� � �

iki y z de onar lacakt r. Art k "canl olu " konusunda� � � � � � �

(2)

a��k ve net bilgiye sahibiz ve bu bilgi, sahip oldu umuz kadar ile olduk a anlaml d r. "Sahip� � � � �

oldu umuz kadar ile" deyimi nemli bir de erlendirme.� � � � Do an n her y n yle anla� � � � ��lmas ndan�

hen z ok uza� � ��z. Anlamay gereksindi imiz eylerin� � � o u ( rne in insan d ncesinin ve dilinin

� � � � ��

do as veya geli mekte olan embryo h crelerinin� � � �

doku mu yoksa organ m olaca� �� �n y nlendiren mekanizmalar),� hala anla��lamam durumda ve gidilecek�

yolumuz ok ok uzun.� �

Ama bir ba lang� �� yap ld . imdi biyoloji alan nda� � � � canl , istekli, nlerinde ara t rma i in engel� � � � �

tan mayan bir s r gen ara t rmac var. Heyecanlar n n� � � � � � � � � kayna�� ve iyimserliklerinin temeli

olan canl do a, bu kitab n da konusunu olu turuyor.� � � � Lewis Thomas

Memorial Sloan-Kettering Kanser Merkezi Ba kan� � . B L M� � �

Yal nl k Ger e in Belirtisidir� � � �

ok eskiden ss z bir kumsalda babamla yapt� � � ���m bir y r y� � �� hat rlar m. Deniz griydi, par a par a� � � �

bulutlar, erken esen so uk k r zgar yla s r kleniyordu.� � � � � � Bir ke if g n yd o g n. Gelgit s n r nda� � � � � � � �

y���lm , � �� �r yen yosunlar aras nda her boy�

ve bi imde i eler yat yordu. ilerledik e yava yava� � � � � � � b t n i elerin kapakl oldu unu g rd k, kapaks z� � � � � � � � �

bir tek i e bile yoktu. i eler aras ndaki bu a� � � � � � ��rt c� � benzerli e sonunda babam bir a� ��klama getirdi ve

keyifle beni bu olguda daha b y k bir anlam aramaya� � zorlad . Sonu , bilincime ya am boyu s k ca� � � � �

yerle en "evrim zerine bir ders" oldu: A� � �� �k a g r l yordu� � � ki, bunlar okyanus yolculu una dayanabilmi� �

birka i eydi, en uygun birka i e.� � � � � �

nsan eliyle denize at lan bir s r bo i eden, kapa

� � � � � � � ��

tesad fen kapat lm birka tane; Raslant ,� � � � �

bunlara batmazl k zelli ini sa lam t . ok daha� � � � � � � b y k say daki kapaks z kurbanlar, okyanusun� � � �

h r� ��nl���na dayanamay p, oktan derinleri boylam lard .� � � � Bilimdeki yarat c l k, biraz gen li imdeki bu i eler� � � � � � � bulu una benzer. in p f noktas ; basit bir� � � �

yasay g rmek veya karma� � ��k, anlams z g r nen� � � verileri d zene sokup, derleyip toplamakt r. Bir� �

y zy l nce Charles Darwin ve Alfred Russen Wallace' n� � � � yapt��� da buydu. Ayr ayr incelemeleriyle,� �

yery z ndeki canl lar n a� � � � � ��rt c da� � �� � �l m ve e itlili inin hen z bilinmeyen a klam s n

� � � � �� � � �

ar yorlard . Vard klar nokta, son derece yal n bir� � � � � kavram ve yarat c d� � ��ncenin parlak bir at l m yd .� � � � Canl lar n yap lar nda rastlant sal de i meler� � � � � � � ortaya ��kt��� �n , bu de i melerle evrelerine� � � en iyi uyum sa layabilen canl lar n,� � �

hayatta kal p reyebildiklerini d� � ��nd ler. Onlar n� � bulduklar bu a� ��klama, ok miktarda basit ve anla� �� �l r biyolojik bilginin birikmesini sa lad .� �

Ama sezgilere dayal esin, ok dikkatli ve titiz� � g zlem olmazsa i e yaramaz. Titiz g zlemleri bile,� � � e er ara t rmac g zlem zerine fikir y r temiyorsa� � � � � � � � ve fikirlerini deney ile irdelemiyorsa

bo unad r. Ancak fikir iyi, deney de ak ll caysa,� � � � cevaplar n imdiye kadar bilinmeyin eyleri a� � � ���a

kartmas olas d r.

�� � � �

Din adamlar ve filozoflar n bilinen geni kapsaml� � � � sorular, yine kapsaml olduklar ileri s r len� � � �

ama ender olarak kan tlanabilen ve evrensel kabul� g ren yan tlara yol a arlar. Halbuki do aya do rudan� � � � � ve a�� �k a y neltilen sorulardan; tart mas z,� � �

herkes e kabullenilebilen, yal n sonu lar elde� � � etmek m mk nd r. Bilim alan nda bilgi birikimi� � � � b ylece a a� � ��dan yukar kurulur. Her yeni deneyle� evrensel olarak kan tlanabildi i i in "ger ek" olan,� � � � ufak fakat sa lam bilgi par alar ndan olu ur. "Ger e i"� � � � � � bilim adamlar n n kabul etti i anlamda tan ml yorum.� � � � �

nsan deneyimlerinin ger e in ba ka

� � � �

e itlerini ortaya karaca ileri s r lecektir. Ama

� � �� �� � �

bu "ger eklerin" ba kalar taraf ndan onaylan p,� � � � � kan tlanabilmesi beklenemez. Bunlar, baz insanlar� �

i in ger ek olsalar da baz lar na g re yaln zca kanaatlard r.� � � � � � � Bu kitap, canl olma durumunu ve s recini belirleyen� �

temel ilkeler zerine yo unla acakt r. Bu� � � �

ya am yasalar , b t n Biyolojiyi ve T bb ayd nlat p� � � � � � � � canl olman n anlam n , g r n teki b t n karma� � � � � � � � � ��k olgular anlamay kolayla t rmaktad r. Ayr ca� � � � � � bu ilkelerin; insana ho gelen bir estetik yan da� � vard r; Romal lar n dedi i gibi "Simplex sigillum� � � � veri: Yal nl k ger e in belirtisidir."� � � �

(3)

H cre zerinde Odakla ma� � �

Ya am zerinde yal n ve ger ek olan eyler zerinde� � � � � � duracaksak h cre ile ba lamal y z. � � � � ��nk�

h cre her bi imiyle ya am n en k� � � � ���k rg tlenmi� � � yap s d r. H creden daha basit hi bir canl� � � � � � yoktur ve hi bir canl , h cre a amas ndan� � � � � ge meden karma� ��k bir yap ya ula amaz.� �

Bu nemli s z n do rulu unu size kan tlayabilmek� � � � � � i in, ad m ad m, sizin kendi canl l� � � � ��� � �n z n

z ne varmaya al ay m. Bu z, sizi

� � � � � �

olu turan yap n n ba ka b t n canl lar da bulunan� � � � � � � vazge ilmez k sm d r.� � � �

1. Siz, kendinizin, evrenizin, bu kitab okuman z� � � da dahil ne yapt��� � �n z n bilincindesiniz. Bilin , ok� �

zel bir organ n, yani beynin i idir. Bilincin varl

� � � ���

tek ba��na karma��k, geli mi bir biyolojik olgudur.� � Asl nda bilincin nas l al t� � � � ��� hakk nda hi bir ey� � � bilmiyoruz. Belki daha uzun bir s re i in de, belki� � de hi bir zaman bilemeyece iz. Ancak, canl t rlerin� � � � b y k o unlu unun, beyinlerinin varl� � � � � ��� �n n bilincinde olmad klar n san yoruz.� � � �

2. Bedeniniz bir organlar toplulu udur. Beyin,�

kalp, akci erler, karaci er, b brekler, kaslar, kemikler,� � � deri, endokrin bezleri vs. organlar hep birlikte

titizlikle ayarlanm bir uyum i inde al� � � ��rlar.

Beden s n z normal olarak s rekli 37 derece civar ndad r.� � � � � � Beyniniz, sinirleriniz, adaleleriniz hareketlerinizi

ayarlar ve sizi tam dengede tutar, belli bir metabolik denge i inde g da ve oksijen al p, at klar� � � � �

atarak toplam a��rl��� � �n z sabit tutars n z. Hemen� � hemen b t n memelilerde; ku lar, kurba alar ve� � � � bal klarda b yle e siz bir uyumla i leyen organlar� � � � vard r. Di er yanda, ok daha basit baz canl t rleri,� � � � � � bunlars z da pekala ge inip giderler.� �

3. Organlar n z n her biri ve dokular n z, zel i levleri� � � � � � � olan kalabal k h cre topluluklar ndan olu mu� � � � �

canl par alar n zd r. Beyin h creleriniz iplik� � � � � � gibi uzay p bir yerden bir yere elektrik mesajlar� � iletme g revini y klenirler. Deri h creleri dayan kl� � � � � ve esnek hale gelerek bedenin d korunmas n sa larlar.� � � � Kemik h creleri kendilerini sertle tirip bedeni� �

ta��yabilmek i in i lerinde kalsiyum fosfat biriktirirler.� � i ar lar ve asker kar ncalar gibi zel

�� � � �

i levi olan h creler, bir b t n olarak, sizi olu turmak� � � � � i in belli baz g revleri payla� � � ��rlar. ocuklar n zda� � � kendinizi yeniden yaratmak, yani

retmek i i de v cudunuz da zel bir h creler toplulu unun

� � � � � �

nemli bir g revidir. H crelerin uzmanla mas

� � � � �

( zelle mesi), bitkiler ve denizlerdeki� �

daha basit ya am bi imleri dahil, b t n ok h creli� � � � � � canl varl klar aras nda ok yayg nd r. Ama bir s r� � � � � � � � ufak tefek yarat klar da ba ka h crelerle birle mez� � � � ve uzmanla mazlar. Harikulade bir beceriklilikle�

reme ve ok basit maddelerle beslenmek gereksinimlerini

� �

ba��ms zca kar� ��layabilirler.

4. Ya amaya ba lad� � ��� �n zda, t pk tek h creli� � � basit yarat klar gibi sizin kendi h creleriniz de� �

zerkti, kendi kendilerine yetip zg rce b l n p

� � � � � �

art yorlard . Ana rahminin duvar na yerle ti iniz� � � � � zaman durum buydu. Bu h crelere bak nca size� � benzer hi bir yanlar yoktu ama sizi olu turmak� � �

i in gerekli b t n bilgiyi ta� � � ��yorlard . D llenmi bir� � � yumurtan n b l nmesiyle olu an o ufac k h cre� � � � � �

k tlesi i indeki her bir h cre bir re eteyi i eriyordu.� � � � � Ve siz daha ortada yokken ileri de sizi olu turacak� projenin yap m na oktan ba lanm t .� � � � � �

Annenizin v cudunda ya am n za ba lad� � � � � ��� �n z zaman ki durumunuz, b t n di er yarat klarla a� � � � krabal��� � �n z ortaya ��karan ortak odak noktas d r.� � Sizin ya ama ba lang c n z n, bu kitaptaki� � � � � �

incelemelerde zel bir anlam vard r. En� � �

geli mi inden en ilkeline kadar her canl varl k,� � � � kendi kendisinin kopyas n yaratmak i in b l nebilme� � � � � yetkisine sahip bir h creydi veya�

h credir. Daha karma� ��k "geli mi " ok h creli� � � �

yarat klar, kendi kopyalar n olu turmak istediklerinde� � � � tek h creler yapmak zorundad rlar� �

(yumurta veya sperm). De i ik yarat klar n bu t r� � � � � h creleri aras ndaki en b y k fark, bunlar n ileri de� � � � � bakteri mi, sivrisinek mi, kurba a veya insan m� � olaca�� �n belirleyen i mekanizmay anlatan� �

"bilgi'yi i ermeleridir.�

(4)

H creler Nelerden Yap lm lard r� � � �

yleyse dikkatimiz, canl l k niteli i ta� � � � ��yan en

k���k, en basit d zen olarak h cre zerine odakla mal d r.� � � � � � O halde h crenin nelerden olu tu u� � �

zerinde a k bir fikrimiz olmas gerekir. Bunlar

� �� �

artan karma��kl k s ras na g re � � � � ��yledir:

1. Atomlar: Bilmemiz gereken be temel atom�

unlard r: karbon, hidrojen, oksijen, nitrojen ve fosfor.

� �

Daha k���k miktarlarda bir s r ba kalar da� � � �

vard r. Atomlar evrenin do al elemanlar d r ve hayat n� � � � � olu turdu u en k� � ���k varl klard r. Canl lar n� � � �

bu be temel atomununun ortalama a� ��rl��� 15 atom a��rl��� birimidir. yleyse bunlar n b y kl� � � � ���ne

"15" deyip biraz sonra s zedece im daha b y k molek llerden� � � � � ay ral m.� �

2. Basit molek ller: Bunlar atomlar n birle imidir.� � � Bazan canl h crelerdeki molek llere organik� � �

molek ller de denir. H creler i inde y zlerce� � � �

farkl t rden molek l vard r. Ortalama olarak bunlar� � � � 150 b y kl� � ���nde, yani atomlardan on defa

daha b y kt r.� � �

3. Zincir molek ller: Bunlara da "molek l" deniyor.� � Zincirler olu turacak ekilde birbirine eklenmi� � � basit molek llerden olu uyorlar. Bu zincirlerin� � en nemlileri ortalama 75.000 b y kl� � � ���ndedir.

Basit molek llerden 500 defa,�

atomlardan 5000 defa daha b y kt rler. Birka� � � �

milyon birime ula abilen zincir molek llerin en b y kleri,� � � � en g�� �l elektron mikroskoplar yla g r lebilirler.� � �

4. Str kt rler: Bunlar h cre i inde bir mimari� � � � d zeni olan, birbirine ba l zincir molek llerdir.� � � � Str kt rlerin en k� � ����� 7.5 milyon b y kl� � ���nde, ba ka bir deyi le ortalama zincir molek llerden 100� � � defa daha b y kt r. En b y k str kt rler bundan� � � � � � �

10 kat ya da daha b y kt r. S radan � � � � ��k mikroskoplar yla� g r lebilirler.� �

5. H creler: Bunlar, daha nce de s yledi imiz� � � � gibi, en k���k canl str kt r rg tlenmeleridir� � � � � (organizasyon). o u h creler g zle g r lemeyecek� � � � � � kadar k���kt r ama basit bir mikroskopla, hatta iyi� bir b y te le de kolayl kla g r lebilirler.� � � � � �

6. Organlar: zel bir i levi yerine getirmek i in� � � organizma i inde ortakla a al an h cre gruplar d r.� � � � � � � 7. Organizmalar: Belirli bir canl formunun tam� i lemesini sa lamak i in gerekli en k� � � ���k h creler� d zenidir. Bir bakteri h cresi veya maya h cresi de� � � bir organizmad r. � ��nk bu yarat klar i in tek bir� � � h cre, kendi kendilerine yeterek ya amlar ve zellikle� � � � de remeleri i in kafidir. nsanlarsa "tam" bir� � �

varl k olmak i in 60 trilyon h crenin uyumlu i birli ine� � � � � ihtiya duyarlar.�

Karga a (Kaos) � ��inde D zen�

Atomlar bir araya getirip molek l, molek lleri� � � ekleyip zincir, zincirleri d zenleyip str kt r,� � � str kt rleri d zenleyip canl h cre yapmak, ok� � � � � � b y k bir rg tlenme (organizasyon) i idir. Bu i� � � � � � insanlar n beyinleri, elleri ve bilgisayarlar yla� � ba arabileceklerinden kat kat daha b y kt r. Ama bu� � � � inan lmaz olay, her an d nyan n her yan nda ya an yor.� � � � � � Ku kusuz ya am n temelinde, canl h crelerin� � � � �

s rekli olarak yaratmaya, d zeni sa lamaya,� � � rg tlenmeye, karma kl a adanmas vard r.

� � �� �� � �

Fizik ilerin bize bildirdi ine g re, cans z evren� � � � s rekli olarak d zenini yitiriyor. Her ey milyarlarca� � � y ll k zaman l e inde karga aya (kaos) do ru� � � � � � �

gidiyor. Termodinami in kinci Kanunu, entropinin� �

(d zensizli in fizikteki ad ) evrende her yerde s rekli� � � � artt��� �n belirtir.

Evren neden d zensizli e y nelmektedir? Bu, ilk� � � bak ta g r ld� � � ��� kadar garip de ildir. � ��yle bir

rnek d nelim: Suland r lm biraz mavi, biraz da

� �� � � �

sar boyan z var ve bu iki boyay ayn kaba bo altt n z;� � � � � � � boya molek lleri, molek llere zg z plamalarla,� � � � �

d zg n bir ye il kar� � � ��m olu ana kadar�

hareket edeceklerdir. Molek ller t m yle rasgele� � � d zensiz da� ��lm lar, ama kendileri i in olabilecek� � en dengeli bi imi alm lard r. E er i lemi tersine� � � � �

evirmek; d zenli, raslant sal olmayan bir durum,

� � �

yani ayr ayr mavi ve sar s v lar elde etmek isterseniz� � � � �

(5)

(diyelim ki altta mavi, stte sar olmak� �

zere ay rmak istiyorsunuz), sistemin kar maya,

� � �

rasgele, dengeli ve d zensiz ye il haline varmaya� � y nelen ok g� � �� �l "iste ine" kar� �� sava mak zorunda� kalabilirsiniz.

Evrendeki b t n atomlar ve mol keller i in bu� � � �

b yledir. Raslant sall� � ���n Nirvana's n , tam anlam yla� � � d zensizli i, eri ilebilecek en son dengeyi� � �

ararlar. Kumdan yapt��� �m z kale yava yava bozulur,� � zelli ini yitirip d md z olur. Yanarda lar,

� � � � �

tekd zeli in dengesini aramada d nyan n g r lt l� � � � � � � � s zc leridir. Kayalar biz farketmeden� �

kuma; kum da denizdeki tuza d n� �� �l r. Ka�� �n lmaz bir ekilde evrende her ey son dengeye� �

do ru ilerler.�

imdi; rasgele karma� ��kl k durumu ile denge,�

cans z maddeler i in aym ey oldu u halde, biz insanlar� � � � bu iki zelli i zde g rmeyi sezgilerimize� � � � �

g re zor buluyoruz. Bu da ok do al, � � � ��nk ya ayan� � organizman n b t n y nlendirmesi (d rt s ), cans z� � � � � � � � do an n raslant sall k g d s ne kar� � � � � � � �� �d r. Canl�

varl k, s rekli olarak "dengesizlik" durumunu yaratmaya� � al r, Ya am, raslant sall k kar s ndad r

� �� � � � �� � �

ve d zen yarat r. ok ok b y k l ekte, s rekli� � � � � � � � � olarak ye il boyay ayr t rma y n nde al� � � � � � � ��r.

D zeni Sa lamak � � ��in Enerji Gerekir

Cans z do an n d zensizli e itmesine kar� � � � � ��, durmadan d zen kurmaya al an bir i lem ancak yard mla� � � � �

ba ar l olabilir; "enerji"� � �

bi imindeki yard mla. Ufac k bir h crenin ola an st� � � � � � � karma��k, zarif i yap s n n olu umu enerji� � � � �

gerektirir. Enerji g ne ten gelir. Bitkiler g ne � � � � ���� �n emerler. Bu ��k karbondioksidi ekere d n t rmekte� � � �

kullan l r. eker, karbondioksitten� � �

daha karma��kt r (komplekstir), yani daha d zenlidir.� � Ba ka bir deyi le, g ne � � � � ���� � eker yapma

makinesini al t racak d zeni yarat r. ekeri yapmak� � � � � � i in enerji (g ne � � � ����) gerekti ine g re, ekerin� � �

z lmesi de enerjiyi geri verecektir.

�� �

Bitkiler ve hayvanlar, ekeri oksijenle "yakarak"� zerler, b ylece karbondioksit serbest kal r. Bu

�� � �

retilmi enerjiyi, hayvan ve bitkiler kendi z maddelerini

� � �

yapmakta kullan rlar. Canl h creler,� � �

b t n karma� � ��k str kt rlerini bu enerji ile yaparlar.� � yleyse eker, d zenli yap s nedeniyle ok daha� � � � � � fazla canl d zen yaratmakta kullan lacak enerjiyi� � � sa lar. Canl bir h crenin d zeni, eker molek llerinin� � � � � � d zeninden binlerce defa daha b y kt r.� � � �

Enerji dengesini sa lamak i in canl nesneler,� � � kendilerini olu turmak i in binlerce eker� � � molek l t ketmek zorundad rlar.� � � �

Canl olman n anlam , yaln zca d zen, organizasyon� � � � � ( rg t), karma� � ��kl k (komplekslik) de ildir.� �

Daha nemlisi; kendisine kar� �� � al an d man� � bir evrede yaratma yetene i, d zeni kurma,� � � organizasyonu sa lama demektir. Bir bak ma yeni� � bir hayat n yarat lmas mucize niteli indedir.� � � � D zeni Yaratmak � ��in Plan Gereklidir

Hayat, evrende ger ekten d zen olu turabilen� � �

tek ey midir? Cans z rneklere bakal m: Su so uyunca� � � � � kat olur. Buz molek lleri kendilerini ok� � �

g zel, narin ve karma� ��k bi imlerde d zenleyebilirler.� � zelti i indeki bir tuz, zeltiden

�� � ��

ayr arak kristalle ebilir ve bu i lem tuz molek lleri� � � � aras ndaki d zeni artt r r. Bu t rden bir� � � � �

ok izole rnek olmakla beraber, bunlar en basit

� �

h crenin ba ar lar yla kar� � � � ��la t r l nca tek ba lar na� � � � � � hi de etkileyici de ildir. Dahas , canl h crelerin� � � � � d zen kuru u, temelde bu kristalle me i leminden� � � � farkl d r. H creler, daha nceden var olan� � � �

bir plan izleyerek d zen kurarlar.� �

Bo lukta nesnelerin bir d zene girmeleri i in,� � � nce bir plan n bulunmas gerekti ini d nmek

� � � � ��

akla yak nd r. "Bir eyler"in ger ekle ecek d zen� � � � � � hakk nda bir " nbilgisi" olmas gerekir.� � �

rne in kareler, emberler ve � � � ��genlerin,

rasgele olmayan herhangi bir ekilde d zenlenmesi� � istenirse, birilerinin veya bir eylerin ne�

yap lmas gerekti ini bilmesi gerekir. Plan oldu u� � � �

zaman, teorik olarak i ba ar labilir. Daha nce belirtti imiz� � � � �

(6)

gibi yaln zca enerjiye gerek vard r.� �

Bir h creye, tam bir canl h cre olmas i in,� � � � �

atomlar n , molek llerini, zincirlerini, str kt rlerini� � � � � hatas z olarak d zenlemesini � � ��reten ve

bu s recin devaml l� � ��� �n sa lamak zere gelecek� � ku aklara aktar lan bilgi nas l bir eydir? Bunun� � � � a��klamas n bilmemiz bana ok hu u verici geliyor.� � � �

A��klama hem de ok ak ll ca ve basit. Biyolojik bilginin� � � zelli inin a a kart lmas ku kusuz modern

� � ��� �� � � �

biyolojinin en heyecanland r c y n d r. Bilim� � � � � �

tarihinin en nemli olaylar ndan biri olan bu bulu u� � � n m zdeki b l mde tart aca z.

� � � � � � ��

��. B L M� � Bilgi

ocuklar m z n y z ne aynaya bakar gibi bak yoruz.� � � � � � � Onlar bizim yeniden dirili imizdir. Kendileri�

t pk bize benzer yapabilmeleri i in h crelerinde� � � � bulunan, bizim fiziksel yap m z belirleyen� � �

bilgiyi, onlara sperm ve yumurta olarak veriyoruz.

Bu bilgi bizim gelece e arma an m zd r.� � � � �

H cre yap m i in gerekli bilgi; harita, plan veya� � � � taslak niteli indedir. Bir rehber, bir kitap, bir bro� ��r gibi de denebilir. Bu rehber ok zel bir yaratmay� � � ger ekle tirecek olan arac n n veya makinenin,� � � � canl retme makinesinin, "anlayaca� � ��"

eksiksiz bir bilgi anahtar olmal d r.� � � Genler

Genetik bilimi, her canl n n zelliklerinin ( rne in� � � � � g z rengi) kal t mla ge ti ini, yani yavruda� � � � �

hassas bir ekilde yeniden ortaya � ��kt��� �n g stermi tir.� � Ki isel zelliklerini d zenleyen bilgi,� � �

"genler" denilen zel varl klarla nesilden nesile� � ge er. Her belirgin kal t msal zelli in ayr bir geni� � � � � � vard r. Genetik bilimin kurucusu Gregor Mendel�

1860'larda, genlerin kal t mla ger ek eyler gibi;� � � � suland r lmadan; b l nmeden, kar madan aktar ld� � � � � � ��� �n a���a ��kard . yleyse genler, her biri organizman n� � � belirli bir zelli ini i eren, kal t mla� � � � �

yavruya aktar labilen k� ���k bilgi paketleridir diyebiliriz.

1920'lerde b y k genetik i Thomas Hunt Morgan,� � � genlerin h cre i indeki yerlerini buldu. B t n� � � �

h crelerde, ekirdek dedi imiz kapal bir kap vard r.� � � � � H cre b l n p iki h cre haline gelirken, ilk� � � � �

nce bu ekirde in b l nd , dolay s yla h cre

� � � � � ��� � � �

i inde nemli bir rol oldu u daha nce de biliniyordu.� � � � � Yani, tek h crenin servetini yeni h crelere� �

e it b l t rme i lemi, ekirdekte ba l yordu.� � � � � � � � Dahas ; mikroskop, ekirde in i inde kromozom� � � � denilen iplik gibi str kt rleri a� � ���a ��kard . Bu� str kt rler, ekirdek b l nmeden kendilerini bir� � � � � kat art r yorlar ve her kromozom dizini, bir yeni� �

"yavru" h crenin i ine yerle iyordu. Bu d zenleme� � � � y z nden, kromozomlar n genlerin yuvalar olmalar ndan� � � � � ku kulan yorlard . Morgan, adi meyve� � �

sineklerini deney hayvan olarak kullanarak bunun� ger ekten de do ru oldu unu, bir dizi ince deneyle� � � kan tlad . Bu i tamamland� � � ���nda, genlerin kromozom ipliklerinin etraf nda top top sar lm olduklar� � � � art k biliniyordu.�

Genler Neden Yap lm lard r?� � �

Bu 1830'larda ��renildi. ok ge meden bilim� �

adamlar n heyecan verici bir soru sarm t ; Kromozomlar� � � � (genler) neden yap lm lard ?� � �

Biyolojide ku kusuz ok nemli bir yeri olan Oswald� � � Avery'nin deneyleri, bu soruya ok a� ��k ve

parlak bir yan t getirdi. al malar , imdi "molek ler� � � � � � biyoloji" dedi imiz modern a� � �� a t .� �

1940'lar n ba� ��nda Avery, iki tarafl zat rreye (akci er� � � iltihab ) neden olan bakteriyle u ra� � ��yordu

(penisilin bulunmadan nce, en b y k l m nedenlerinden� � � � � biriydi bu hastal k). Yapt� ��� deneylerde

a��klayamad��� � �� a rt c sonu lar buldu. l zat rree� � � � � � bakterileri, k t niteliklerini, zat rree yapmayan� � � t rden canl bakterilere ge irebiliyorlard .� � � �

Bu, tehlikeli l bakterilerin, canl ve zarars z bakterileri� � � � tehlikeli hale getirebilmeleri demekti. Bu

nitelik bir defa ge irilince art k kal c oluyor ve bir� � � � zamanlar iyi huylu olan bakterilerin gelecek ku aklar na� �

(7)

kal t mla ge iyordu. Hastal� � � ��a neden olabilme

kapasitesi, bir veya bir grup zellikten kaynaklan r.� � Bu zellikler, genler taraf ndan kontrol� �

edilir ve kal t mla ge irilirler. Avery, l bakterilerin� � � � � par aland klar n , v cutlar n n bilgi ta� � � � � � � ��yan

kimsayal maddeler ��kard��� �n , canl bakterilerin� de bunlar besin olarak kulland klar n� � � �

d��nd . Yani genler, canl bakterilere girip onlar n� � � kal t mlar n belirliyorlard . Avery ve arkada lar ,� � � � � � � bu gene benzer maddeyi kesin olarak belirlemek

zere al maya ba lad lar.

� � � � �

nsan, T p bilimi i in, genlerin kimyasal zelliklerinin� � � � bulunmas ndan daha nemli bir problem� �

olabilece ini d� ��nemez. Ancak bu kesinlikle insanlar, hatta hayvanlar zerinde de incelenebileck�

bir problem de ildi. Neyse ki zat rree yapan bakteriler,� � Avery'e uygun bir sistem getirdiler. Bu iyi ve

de erli bir model-deney sistemi rne i olu turuyordu.� � � � Asl nda, b t n genetik bilgi birikimi,� � �

100 y l nce Gregor Mendel'le ba lang c ndan bug nk� � � � � � � ara t rmalara kadar, b y k l� � � � � ��de basit

deney modellerine dayan r. Bezelyeler, meyve sinekleri,� ekmek k f ve bakteriler... Avery'nin zerinde� � �

al t bakteriler genetik olarak birbirinin

� � ���

t pk s yd . Ba ka cinslerle kar mam , safkan bakterilerdi� � � � � � � bunlar. H zla reyebiliyorlard , yle ki kal t m� � � � � �

zelliklerini bir ok ku a n zerinde izlemek

� � � �� �

olanakl yd . Zat rreeye neden olma yetenekleri, farelere� � � verilerek kolayca l� ��lebiliyordu. Avery'nin

yapt��� � nemli deneylerden biri, probleme a��k bir yan t getirdi. l bakterilerden da� � � ��lan bir molek l� kar�� � �m n ald ve i ine DNA'y "bozan" bir enzim� � �

ekledi. DNA'n n bozulmas , kar� � �� �m n zarars z bakterileri� zararl bakteriye evirebilme yetene ine bir� � �

son verdi. Buna ek bir deneyle Avery ve arkada lar ,� � zarars z bakterileri hastal k yapan bakteriye eviren� � � maddenin, "deoksiribon kleik" asit veya DNA�

oldu unu kan tlad lar.� � �

DNA: Deoksiribon kleik Asit�

Asl nda, DNA'y Avery bulmam t r. Bu i ,� � � � �

Avery'den altm y l nce Friedrich Miescher ad nda� � � � bir ara t rmac taraf ndan yap lm t . O ve onu izleyen� � � � � � � bilim adamlar bu konuda bir s r kimyasal� � �

bilgi toplam lard . DNA'n n; zincir eklinde birbirine� � � � ba l , b y k miktarlarda fosforik asit i eren� � � � �

"n kleotid" denilen molek llerden olu tu u biliniyordu.� � � � Bunlar, o zamana kadar h crede bilinen�

en b y k molek llerdi. Avery, DNA'n n kal t m n� � � � � � � temel maddesi oldu unu g sterdi. Ba ka bir deyi le,� � � �

"bir eyi kal t mla ge irmek demek, bir par a DNA� � � � � aktarmak demektir". Genler DNA'd r. Bilgi�

DNA'd r ve DNA bilgidir.�

Avery'nin ispat ndan beri, DNA konusunda bilinenler� yle a rt c bir h zla artt ki, 1960'larda

� � �� � � � �

art k bilginin DNA'da nas l kodland� � ��� �n bu bilginin nas l h cre maddesine d n t� � � � ��� ve DNA'n n gelecek� ku akla payla� ��lmak zere nas l kopya edildi ini� � � biliyorduk. Bu zorlu yar a bir ok bilim� �

adam kat ld , ama James Watson ve Francis� � �

Crick'in DNA'n n do ru yap s n n ikili sarmal, yani� � � � � i i e d nen iki zincir oldu unu d� � � � �� �n p bulmalar� en b y k a amalardan biridir.� � �

yleyse, i te DNA'n n temel zellikleri.� � � �

1. Zincir molek ld r. (De i ik basit molek l e itlerinin� � � � � � � birbirine eklenmesinden olu mu zincir� �

eklinde bir madde).

2. Ola an st uzun ve son derece incedir. H crenin� � � � ekirdi i 100 defa b y t lseydi a a yukar

� � � � � � �� �

i ne ucu b y kl� � � ��� civar nda olacakt , yani g z n� � � � ancak se ebilece i kadar. te bu k� � � ��� �c k ekirdek� i inde katlanm durumda bulunan DNA a� � �� �l rsa, boyu, bir futbol sahas n n boyu kadar olur.� �

3. Zincirde d rt e it halka vard r (n kleotid denilen� � � � � molek ller). simleri adenilik asit, guanilik� �

asit, sitidilik asit ve timidilik asit; k saltmalar A,� � G, C ve T.

4. Bu d rt t r halkan n ba lanma bi imi, adi bir� � � � � zincirin halkalar gibi birbirinin ayn d r.� � �

5. Halkalar n a maz bir d zeni vard r, bu kitaptaki� � � � � harflerin d zeni gibi.�

(8)

Bundan sonra, zincirler zerine s yleyecek ok� � � eyimiz olacak. Bir zinciri her resimleyi imizde,

� �

buradaki be bi imden hangisi en uygun, en a� � ��klay c ysa� � onu kullanaca��z. Ku kusuz, ger ek zincirler� �

bizim resimlerde g sterdiklerimizden ok� � daha uzundur.

DNA=Dil=Bilgi

imdi, d rt e it halkas olan bir zincirimiz olsa� � � � � ve bunun yeni bir bireyin olu mas i in gerekli� � �

b t n bilgiyi i erdi ini bilsek, bu s rr n halkalar n� � � � � � � s ralanmas nda veya d zeninde yatt� � � ��� sonucunu

karmam z gerekir.

�� �

Zincirin bu kadar ok anlam ta� ��mas n n ba ka� � � bir a��klamas olamaz. Bilgi, b ylece harita veya� � plan olmak yerine, d z bir y zey zerinde iki boyutlu� � � bir eye, daha do rusu tek boyutlu "yaz l "� � � �

talimat dizinine d n� ��r. Burada dille-benzetme

(analoji) yap labilir. DNA alfabesinin d rt harfi var,� � ama bunlarla yaz labilecek mesajlar n say s sonsuzdur.� � � � T pk iki harfli Mors alfabesiyIe (nokta- izgi)� � �

s ylenebileceklerin s n r olmad� � � � ��� gibi.

Kitaplardaki harfler ka��t zerindeki yerlerine� g re diziler halinde ba lanm lard r. DNA i indeki� � � � � d rt n kleotid halkas ise ger ek kimsayal ba larla� � � � � dizi halinde ba lanm t r. Belli bir organizma i indeki� � � � toplam DNA'da bir kitap gibi d�� �n lebilir. Bu

kitapta; b t n harfler, s zc kler, deyimler, c mleler� � � � � ve paragraflar bir zincir olu turacak bi imde� �

birbirine eklidir. Organizman n b t n b l mleri ve� � � � � b t n i levleri b ylece tan mlan r. Bu organizman n� � � � � � �

zde bir ikizi varsa, o da ayn DNA'lar

� � � �

i erir, ayn kitaptan bir tane daha diye d� � �� �n lebilir;

ne bir harf, ne bir s zc k farkl d r ikisi� � � � aras nda. Ayn t r n ba ka bir organizmas da,� � � � � � gramerde s k s k ve g ze arp c farklar oldu u� � � � � � � halde, benzer bir kitab olu turur. De i ik t rlerin� � � � � kitaplar , i lerinde bir s r benzer c mleler de olsa� � � � � olduk a de i ik yk ler anlat rlar.� � � � � �

Yukar daki benzetmede zincirin par alar olan� � � genler, a a� �� yukar c mlelerin kar� � �� ��� �l d rlar. Bir gen, organizman n belirli bir yap s n olu turan� � � � �

veya i levini g ren bir harf (n kleotid) dizidir. Genler,� � � ok uzun bir DNA molek l nde arka arkaya

� � �

eklenmi c mleler gibidirler.� �

Bir nsan n Olu mas � � � � ��in Ne Kadar Bilgi Gerekli?

Bilginin ne oldu unu g rd kten sonra isterseniz,� � � canl lar olu turmak i in ne kadar bilgi gerekti i� � � � �

zerine kabaca bir fikir edinelim:

1. Bir bakteri, canl yarat klar n en basitlerindendir,� � � 2000 civar nda geni vard r. Her gen� �

100 civar nda harf (halka) i erir. Buna g re, bir� � �

bakterinin DNA's en az ndan iki milyon harf uzunlu unda� � � olmal d r.� �

2. nsan n, bakteriden 500 kat fazla geni vard r.� � � yleyse DNA en az ndan bir milyar harf uzunlu undad r.

� � � �

3. Bir bakterinin DNA's bu hesaba g re, her biri� � 100.000 kelimelik 20 ortalama uzunlukta romana,

insan n ki ise bu romanlardan 10.000 tanesine e ittir!� � Dilden Maddeye

DNA dilinin anlam , belirli bir canl organizmay� � � tan mlamas ndad r. Ba ka bir deyi le genler; maddenin,� � � � � ya am n ger ek z n n, ger ek canl unsurun� � � � � � � �

yarat lmas i in gerekli bilgiyi verirler. DNA� � � dili fizik olarak ya amaya, nefes almaya, hareket� etmeye, et retmeye nas l evrilebiliyor? Bu soruyu� � � yan tlamadan nce, nelerden yap lm oldu umuzu� � � � � bilmemiz gerekir.

Proteinler

Bu konu zor g r nebilir ama asl nda yle de il.� � � � �

Bizi olu turan en nemli malzeme proteindir denilebilir.� � Di er yap maddelerimiz (su, tuzlar, vitaminler,� �

metaller, karbonhidratlar, ya lar, vb.),�

proteinlere destek olmak zere bulunurlar. Proteinler� yaln zca k tlemizin (suyu saymazsak) o unu� � � �

olu turmakla kalmay p, ayn zamanda v cut� � � �

s m z , hareketlerimizi ayarlarlar, d ncelerimizin

� � � � ��

ve duygular m z n da temelini olu tururlar.� � � �

(9)

K sacas bizi olu turan ve yapt� � � ��� �m z her ey� proteinlere dayan r. rne in, kedimi� � �

g zl yorum: b t n k tlesi proteindir: Ne g r yorsam� � � � � � � (k rk , g zleri, hareket etmesi bile) proteindir.� � � ��indeki her ey de proteindir. Ayr ca kedime ok� � �

zel bir ki ilik veren her ey de zel proteinlerle

� � � �

belirlenmi tir. DNA'n n y nlendirilmesiyle yap lan� � � � proteinler birey olman n, tek olman n, b t n t rlerin� � � � � fiziksel temelidir. Metal, otomobil i in neyse,�

protein bizim i in odur. Otomobilde ba ka malzemeler� � de vard r, ama yap y ve i levi sa layan en� � � � �

nemli eleman metaldir. Hem g r n , hem de i leme

� � � �� �

yetene ini belirler. Bir araban n di erinden� � �

fark n ; bi imi, niteli i ve metal k s mlar n durumu� � � � � � � belirler.

imdi, yeni bir soru ve ba ka bir ayr nt l inceleme� � � � � i in haz r z. Proteinler neden yap lm lard r?� � � � � �

te zelliklerinin listesi:� � 1. Zincir molek ld rler.� �

2. Uzundurlar ama DNA kadar de il.�

3. Yirmi e it protein halkas vard r. Bunlara� � � � amino asitler denir.

4. Yirmi birimin de ba lant bi imi tamamen ayn d r.� � � � � 5. Yirmi birimin veya halkan n d zeni veya dizili� � � s ras hassas ve kesindir.� �

Bu d zen, hangi protein oldu unu ve sonu ta i levinin� � � � ne oldu unu belirler.�

Amino asitler, isimlerinin ilk �� harfi eklenmi� zincir halkalar yla g sterilirler. Yirmi amino asit� �

unlard r: fenilalanin, leusin, izoleusin, metyonin,

� �

valin, serine, prolin, treoinin, alanin, tirosin, histidin, glutamin, asparajin, lisin, aspartik asit, glutamik

asit, sistein, triptofan, arjinin, glisin.

eviri�

Bu be zelli in DNA zincirininkine ne kadar� � � benzedi ini g rd n z. Halkalar zel bir d zende� � � � � � �

olan zincirler, protein alfabesinde yirmi e it harften� � olu uyor; DNA alfabesinde ise d rt harf var.� �

DNA bilgisinin protein maddesine d n mesinin� �

asl nda dildeki gibi bir eviri i lemi oldu u hemen� � � � g r lebilir. D rt harfli bir alfabedeki harf dizisinden,� � � yirmi harfli bir alfabenin harf dizisine ge ilmektedir.� Mors dilinden (iki harfli nokta- izgi alfabesinden)� ingilizce gibi yirmisekiz harfli alfabesi

olan bir dile eviri yapmaya da benzetilebilir bu.� B t n olan biten asl nda bu kadar. H crelerin� � � �

protein zincirleri i inde binlerce ok ufak, son derece� � basit eviri makinesi var. Bunlara "ribosomlar"�

deniyor. u ekilde al� � � ��rlar: nce DNA bilgisinin� bir b l m , bir gen, bir enzim� � �

(bu i lemin h zlanmas na yard m eden bir protein)� � � �

taraf ndan kopye ediliyor. Mesajc RNA (mesajc -ribon kleik� � � � asit) denilen bu gen kopyas da bir zincirdir.�

RNA molek lleri, DNA molek llerinin� �

hemen hemen ayn zincir molek llerdir, ama onlar� � kadar uzun de ildirler. Bir DNA molek l bir ok� � � � geni i erir, bir mesajc RNA molek l ise yaln zca� � � � � bir tek genin kopyas d r. Bu RNA molek llerine� � �

"mesajc " denir, � ��nk , genin mesaj n , ribosomlar� � � yolu ile DNA'n n h credeki yeri olan ekirdekten� � � proteinlerin yap ld klar h crenin ekirdek d� � � � � ��ndaki k sm na (stoplazma) ta� � ��rlar.

Gen kopyas mesajc RNA bir ucunu ribosoma ba lar.� � � Ribosom okuyucudur; mesajc RNA'n n i indeki� � �

n kleotidlerin (harflerin) dizili ini okur, ama bildi imiz� � � anlaml bir s zc k � � � ��karmak yerine protein

kar r. Bu u ekilde ger ekle ir: zel enzimler

�� � � � � � �

amino asitleri "transfex" RNA (tRNA) denilen k���k bir RNA molek l ne ba larlar. Yirmi amino asidin� � � her biri zel RNA molek l ne ba lan r.� � � � �

Amino aside ba lanm tRNA'lar kendilerini ribosoma� � y neltirler.�

Ribosom, gerekli tRNA'y (ba l amino asitlerle� � � birlikte) o anda mesajc RNA'dan okudu u deyimlere� � uygun olarak se er. Yani, e er ribosom mesajc dan� � �

(10)

ala amino asitini (alanin) belirleyen bir

grup n kleotid mesaj n okumu sa, bu amino asitin� � � � ba l oldu u gruba uygun n kleotidleri olan bir� � � � tRNA se er. Mesajc n kleotidin, belli bir amino� � � aside uygunlu u, n kleotidlerin do al uygunluk� � �

ili kilerine dayan r. Mesajc zerindeki her n kleotid� � � � � dizisi, transfer RNA zerindeki uygun n kleotid� �

dizisiyle m kemmel bir ekilde e le ir. Her� � � � yeni amino asit ve onun tRNA's ribosoma gelip� uygun bi imde yerle tik e, amino asit kendisinden� � �

nce ribosoma gelmi olan amino asitle kimyasal

� �

olarak birle ir.�

B ylece, halkalar s rayla birer birer ba lan rlar.� � � � Ribosom mesaj okuduk a protein zincirinin boyu� � durmadan uzar.

Mesaj zincirinin okunmas bitince, b t n protein� � � halkas serbest b rak l r.� � � �

B ylece yeni bir protein do mu olur. Bir genboyu� � � DNA'n n i indeki n kleotid dizili i, bir protein� � � � i indeki amino asit dizisini tam olarak belirler. Bir� gen; bir protein. Bir gen; bir protein kavram bizim� proteinlerin nas l olu tu unu � � � ��renmemizden ok� uzun zaman nce bulunmu tu. 1930'larda ekmek� �

k f zerine bir dizi parlak deney yapan biokimyac� � � � George Beadle, bir tek gen i indeki de i ikliklerin,� � � bir tek proteinde bozulmaya yol a t� ��� �n g stermi ti.� � Buna dayan larak yap lan al malar bakteri kullan larak� � � � � ilerletildi ve geni letildi. Bu b y k al ma� � � � �

ve burada anlataca�� �m z niceleri, Herman

M llex'in 1920'lerdeki DNA'daki de i melerin (mutasyon),� � � istenildi inde canl sistemleri X-� � ��nlar na�

tutarak sa lanabilece ini g steren nemli bulu u� � � � � olmasayd ba ar lamazd . DNA, bir h crede bulunan� � � � � de i ik proteinler kadar gen i erir (bakteride� � � 2000; insanda 200.000).

Protein yapan makinenin bu eviri i lemindeki� � a mayan hatas zl , ku kusuz dikkate de er. Bir

� � � ��� � �

h crenin ya amas i in gerekli binlerce proteinin� � � � retilmesinde ancak bir-iki yanl l a yer olabilir.

� � ��

nsanlar n yapt hi bir makine, bunun gibi 200

� � ��� �

romana e de er bir yaz y bu kadar az yanl la yazamaz.� � � � � tRNA'n n Bulunmas� �

Hocam Paul Zamecnik ve ben, 1956'da transfer

RNA'y birlikte bulduk ve neye yarad� ��� �n a��klad k.� Zamecnik daha nce ribosomlar n, zerinde proteinlerin� � � biraraya getirildi i str kt rler oldu unu� � � �

g stermi ti. Ben de bu tarihten bir y l nce amino� � � �

asitlerin zel bir dizi enzimle aktif hale getirilebildi ini� � (yani di er amino asitlerle reaksoyona�

haz rland� ��� �n ) kan tlam t m (bu d rd nc b l mde� � � � � � � � anlat l yor). Ama arada eksik bir ey vard :� � � �

amino asitlerin ba lanabilece i ve onlara, mesajc� � � RNA'lar n g sterdi i yerlere yerle tirilmelerini� � � � sa layan kimli i kazand racak bir ey.� � � �

Paul Zamecnikle birlikte, h creler i inde amino� �

asitlere nemli bir yatk nl� � ��� olan, yani onlarla ola and� ��

bir s k l kla ba lanabilen k� � � � ���k RNA molek lleri� oldu unu g rd k. Proteinin yap l� � � � ��nda ki

eksik olan halkay buldu umuzu hemen anlad k.� � � Bir s r yo un ve zevkli deneyden sonra, ondan� � �

sonraki y l n sonlar na do ru, tRNA'n n protein yap m na� � � � � � � kat l m y nteminin size daha nce a� � � � ��klad���m

olduk a tam bir resmini elde ettik.� Zincirlerden �� Boyutlu Varl klara�

Buraya kadar yk yeterince doyurucu; canl� � � mekanizmalar, zincirleri dil olarak kullan rlar.�

Plandan bitmi retime ge mek, basit bir eviri i idir.� � � � � Ama hala a mam z gereken bir engelemiz var.� �

eviri bir simgeyi ba ka bir simgeye, tek boyutu tek

� �

boyuta, bir zinciri ba ka bir zincire, n kleotidleri� � amino asidlere d n t r yor. Zincirden "maddeye"� � � �

nas l varabiliriz?... Protein molek llerinin g revlerini� � � yerine getirmelerine, dokunabildi imiz,�

kavrayabildi imiz eylere, tohumlara, i eklere,� � � �

kurba alara, size, bana bir boyuttan � �� boyuta s��ramak zorunday z demek ki.�

Yan t, protein zincirleri i indeki halkalar n yani� � � amino asitlerin zelli inde yat yor.� � �

Protein molek lleri, zincir olduklar halde asl nda� � � (fiziki olarak) ger ek zincirlerde oldu u gibi � � ��

(11)

boyutlu str kt rlerdir. Proteinin yirmi de i ik� � � �

amino asidi, etkisiz simgeler de ildirler. Herbirinin� kendine zg kimyasal zellikleri vard r. Baz lar� � � � � � zincirdeki ikiz e leriyle kimyasal ba lar yapmay� � � ye lerken, baz lar daha ok asit, baz lar da alkali� � � � � �

zelli ini g sterir. Kimi suyu aramak e ilimindeyken,

� � � �

kimi de sudan ka ar. Baz lar yle bi imlendirilmi lerdir� � � � � � ki zinciri b kebilirler. Birka� �

tanesinin de bir proteinin yaln zca bir tek i e yaramas na� � � katk da bulunacak zel marifetleri vard r.� � �

Bu amino asitler zincirdeki yerlerine g re zincirin� son bi imini belirlerler. Zincirler tamamland klar� � � zaman, bir e it ip yuma� � �� olu turmak i in kendi� �

kendilerine i i e dolan p katlan rlar. � � � � �� �z lm zincirdeki� amino asitlerin "s ras ", molek l n katlanmak� � � �

i in haz r oldu u zaman nas l davranaca� � � � �� �n , ne yapaca�� �n " a maz" bir ekilde� � �

belirler. Katlanma bi imi de protein molek l n n� � � � eklini, zelliklerini, i levini belirler.

� � �

Kas proteinler i in, bir gen, protein yapar makinelere� son bitmi bi iminde katlanabilecek ve� �

kom u liflerin zerinden kayabilecek ok uzun bir� � � protein zinciri yapmas n emreder. B ylece kas labilen� � � � uzun lifler olu ur. Kan h crelerindeki oksijen� �

ta��yan protein zinciri hemoglobin, zel bir � ��

boyutlu katlanma bi imine sahiptir. B ylece yaln zca� � � kendisine zg bir yolla oksijeni tutma ve� �

serbest b rakma i levini yerine getirebilir. Sonu� � �

olarak herbirinin s ralan� ��, genler i indeki n kleotidlerin� � s ralan� ��yla belirlenmi binlerce protein�

zinciri, zel bi imlerde katlan p, zel i levler elde� � � � � ederler.

D zen Yaratmak o u Kez Zincir Yapmakt r� � � �

Birinci b l mde d zen konusunda s ylediklerimizi� � � � hat rlay n: Ya am, s rekli d zensizli e� � � � � �

giden bir evrende d zene y nelik al� � � ��r.

imdi bunun ne demek oldu unu ok daha a k a

� � � �� �

g rebiliriz. Canl olmak, daha nceden a maz bir� � � � � kesinlikle tan mlanm bir d zenle, halkalar zincire� � � � eklemektir. D zen bir defa kurulunca, son bi imin� � ve i levin elde edilmesi hemen hemen kendili inden� � gelir diye d�� �n lebilir. sterseniz, bir�

par ay bir ba ka par an n n ne koymak, kendili inden� � � � � � � � sonuca g t r yor diye d� � � ��nebiliriz bu d zeni.�

Zay f Kimyasal Ba lant lar n nemi� � � � �

H crenin nemli molek lleri yani DNA, RNA ve� � � proteinler zerine yap lan bir al madan ok ilgin� � � � � � bir genelleme ortaya ��km t r. Asl nda "zay f" kimyasal� � � � ba lant lar, ya am i in son derece nemli i levler� � � � � � ta��rlar. G�� �l ba lant lar, amino asitleri� �

protein i inde birbirine ba layanlar cinsinden veya� � RNA ve DNA i inde n kleotidleri ba layanlar cinsinden� � � olanlard r. Bunlar zincirin her halkas nda� �

kom uyu s k ca tutarlar. Zay f ba lant lar ise b t n� � � � � � � � b y k zincirlerde katlanma noktalar n belirleyen� � � � ve molek l n bi imini sa layanlard r. DNA'da iki� � � � � zinciri, ift sarmal olu turmak i in birarada tutan� � � � n kleotidler aras nda zay f halkalar vard r. Bunlar� � � �

ilerde g rece imiz gibi RNA retiminde ok gereklidirler.� � � � Proteinin i inde, onu i levine uygun� �

katlanm bi imlerde tutan amino asitler aras ndaki� � � ba lant larda zay ft r. Ribosomlar zerinde� � � � �

yeni protein yap m nda, transfer RNA molek lleri,� � � n kleotidlerini mesajc RNA zerinde tamamlay c� � � � � bi imdeki n kleotidlere uydurarak, tam yerlerini� �

"bulurlar". Bu nemli ba lant lar n zelli i, zay f� � � � � � � olu lar y z nden ok k sa s rmeleridir. G revlerini� � � � � � � � yaparlar ve sonra kolayca �� � �z l p yeniden

kullan labilirler.�

Hayatla ��li D l Cans z Varl klar: Vir sler� � � � � Vir sler, ya DNA'l ya da RNA'l proteinden� � � yap lm lard r. Yani ya DNA ya da RNA bi iminde� � � � bilgiyi i erirler ve protein bi iminde bir eylerin� � � yerine ge ebilen bir kimlikleri vard r. Ama yard mc s z� � � � � kendi kendilerine reyemezler. Yard m� �

canl h creler taraf ndan sa lan r. Vir s n proteinleri,� � � � � � � onun bir h cre bulup i ine girmesine yol� �

a ar. Vir s, orada kendisini retecek makinalar ;� � � � h crenin makinalar n bulur. reme i ini tamamlad ktan� � � � � � sonra kendisi ve yeni vir sler, ayn� �

tats z i i ba ka h crelerde yinelemek zere o h creden� � � � � � karlar. Bu olaylar s ras nda vir s, "ev sahibi"

�� � � �

h creyi ld rebilir, ona zarar verebilir, de i tirebilir� � � � � veya hi bir ey yapmaz; bu vir s n ve� � � �

(12)

h crenin cinsine ba l d r. Bir vir s n h crede� � � � � � �

neden olabilece i nemli bir de i iklik de onu kansere� � � � d n t rmesidir. Bu esrarl olay, sekizinci b l mde� � � � � � g rece imiz gibi en son kanser ara t rmalar ndaki� � � � � yo un abalar n temelinde� � �

yatmaktad r. H crelerden daha basit olduklar� � �

halde, vir slerin daha ilkel olmad klar n san yoruz.� � � � � ok uzak ge mi te bir zaman, normal h crelerin

� � � �

par alar yken kopup kendi asalak "ya ama" bi imlerini� � � � kurmu olmalar m mk n g r n yor. Vir slerin� � � � � � � �

ba��ms z olarak reme yetenekleri olmad� � ���

i in kendi ba lar na canl olduklar n� � � � � � d��nemiyoruz.

l ml l k ve l ms zl k� � � � � � � �

imdi, bir bireyin yarat lmas n n bir dizi yaz l� � � � � � talimat gerektirdi ini biliyoruz. Bunlar milyonlarca� y ld r dikkate de er bir ba l l kla tekrar tekrar� � � � � � kopye edilmi lerdir, ama her birey yaln zca birka� � � on y l i inde ya ar ve l r. O zaman bu talimatlar n� � � � � �

l ms z olup olmad klar n sorabiliriz. En az ndan,

� � � � � � �

bir biyolog i in her hangi bir ey ne kadar l ms z� � � � �

olabilirse, genetik bilgi de o kadar l ms zd r diyebiliriz.� � � � Asl nda l ml her birey, gelecek ku aklara� � � � �

ge irilecek tarifnamenin ge ici koruyucusudur;� � sopan n DNA oldu u bir bayrak� �

yar�� �s nda ko ucu... Bir birey ya am n n, ancak� � � � atalar ndan ocuklar na ge irdi i bilgi kadar nemi� � � � � � vard r. Baz g veler a� � � ��zs z do arlar ve do duklar� � � � andan ba layarak a l ktan l me mahkumdurlar.� � � � �

Tek i levleri, iftle ip daha abucak yumurtlayarak� � � � g ve bilgisini gelecek ku a a ge irmektir.� � � �

E er DNA l ml n n l ms zl� � � � � � � � ��� ise, insanlar� inat�� merak , daha tesini de sormadan edemez;� � B t n bunlar nas l ba lad ?� � � � �

���. B L M� � Ba lang� ��

Hangisi nce geldi, tavuk mu yumurta m ? Bu ok� � �

duyulmu bir sorudur, ama yan tlanamaz. Yan tlanamamas n n� � � � � sebebi "tavuk yumurtadan, yumurta

tavuktan, vs." diye zaman i inde bitmez t kenmez� � bir geriye do ru say gerektirmesi de il, bu� � �

ekilde geriye giderken biriken k k de i ikliklerle

� ��� � �

tavu un tavukluktan, yumurtan n da� �

yumurta olmaktan ��kmas d r. Tavu un bir milyar� � �

y l gerilere giden soy a ac n incelersek; t yl arkada� � � � � � �� � �m z , hayal g c m z ne l� � � � � ��de zorlarsak

zorlayal m ad na "tavuk" diyemeyece imiz atalara� � � ba layan bir de i imle kar� � � ��la�� �r z. Benim tahminim, bir milyar y l nceki tavuk atas n n herhalde,� � � �

toplu i ne ba� ��ndan k���k ve okyanusta ya ayan� bir yarat k oldu u. Kendi soyumuzu gerilere� �

do ru izlersek, yine buna benzer bir sonu la kar� � ��la�� �r z.

Ne kadar geriye gidebiliriz? Bir ba lang� �� oldu unu� d��nmemiz gerek. Bundan nceki b l mde� � �

s z edilen, DNA'n n l ms zl� � � � � � ��� �n benzetmesine imdi daha iyi bir perspektiften bakmal y z.

� � �

D nyam z n imdiki canl bi imlerini do uracak� � � � � � � t m bilgiyi ta� ��yan bu kocaman molek llerin,�

ok uzak bir ge mi zamanda, al akg n ll

� � � � � � �

bir ba lang� ��lar olmas gerek.� �

En iyi tahminlere g re ya am; bundan � � �� milyar y l nce, o zamanlar iki milyar ya� � ��nda olan d nya� canl lar bar nd racak kadar so udu unda ba lad .� � � � � � � � Son derece k���k ve olduk a basit deniz yarat klar n n� � � � iki milyar y ldan daha eski fosilleri var.�

Bu fosille mi yarat klar n atalar herhalde daha da� � � � � k���kt . En ilkel canl bi imi, belki de bug n bolca� � � � bulunan basit tek h creli canl lara hi benzemeyen� � � bir tek-h creydi.�

yleyse bizim yo unla aca� � � �� �m z soru u: bir� h cre, ya amaya ilk olarak nas l ba lam olabilir,� � � � � bu nas l m mk n olabilir? Soru "h cre nas l ya amaya� � � � � � ba lad ?" de il; bu hi bir zaman yan tlanamayacak� � � � � bir sorudur. ��nk bu olaya tan kl k� � �

edecek kimse yoktu o zaman. Ama ya am n� �

nas l olu abilece ini sormak hakk m zd r. Ak ll ca� � � � � � � �

tahminler ve olas l klar g steren deneyler yapabiliriz.� � � � Gerekli Maddeler

(13)

Jeologlar n, paleontologlar n, fizik ilerin,� � � biyologlar n al malar na dayanarak, d nyan n � � � � � � ��

milyar y l nce nas l bir yer olabilece i konusunda� � � � olduk a iyi bir fikrimiz var. Bilim kurgu kitaplar ve� � filmleri olay ok canl ve belki de do ru resimliyorlar;� � � � lav ve kayalardan olu mu , gri, t m yle� � � �

k s r, hi ye ili olmayan manzaralar, patlayan� � � � yanarda lar, sivri da tepeleri, buharla an� � �

denizler, al ak bulutlar, arada akan im eklerle� � � � g r lt yle par alanan ve s rekli ya an ya murlar.� � � � � � � Herhangi bir canl taraf ndan g r lmemi ve duyulmam� � � � � � olaylar. Ku kusuz bu, sizin ve benim i in� �

ok sefil bir ortam olurdu. Ama ya am n ba lang c

� � � � � �

i in iyi bir d zendi. Her eyi harekete ge irmek i in� � � � � gerekenler unlard :� �

1. Il k bir ortam.� 2. ok miktarda su.�

3. Gerekli atomlar n kaynaklar (karbon, hidrojen,� � oksijen, nitrojen ve fosfor).

4. Enerji kayna��.

Su ve s , sorun de ildi. D nya so urken, milyonlarca� � � � � y ll k ya mur okyanuslar doldurmu hala� � � � �

s cak olan d nya bu okyanuslar s tm t . im ekler� � � � � � � � � bol bol enerji sa l yorlard . Bulutlar araland� � � ���

s ralarda da g ne ten utraviyole � � � ��nlar geliyordu.� (Bu ��nlar o zaman imdi olduklar ndan� �

ok daha g l yd ler, nk atmosferimizi saran

� �� � � �� �

ozon tabakas hen z olu mam . Ozon, yery z nde� � � � � � bitki ya am n n sonucu olarak yava yava birikmi� � � � � �

bir oksijen tabakas d r. Bu tabaka ultraviyole � � ��nlar n� � ge irmez.)�

Bu ko ullar; ku kusuz ba lang� � � ��ta, en basit birimlerin, bilgi zincirlerinin (DNA) ve h cre maddesi�

zincirlerinin (protein) olu mas i in yeterince basitti.� � � Ama zincirlerimiz olmadan nce halkalar m z n� � � �

olmas gerekir. nce DNA n kleotidleri� � �

ve proteinlerin amino asitleri olu mal d r. Bildi imiz� � � � gibi, bu halkalar ufak molek llerdir. Bunlar,�

karbon, hidrojen, oksijen, nitrojen ve fosfor elemanlar n n� � kimyasal olarak ba lan p d zenlenmeleriyle olu urlar.� � � �

Basit Molek llerin Do u u� � �

yleyse i te senaryomuz: Deniz suyunda erimi� � � karbon, hidrojen, oksijen, nitrojen ve fosfor i eren� basit bile ikler, ultraviyole � ��nlar ve im eklerle� � � s rekli bombard man ediliyorlar. Bu arada bir� �

k sm kal c ve dengede olan, de i ik kombinasyonlara� � � � � � da zorlan yorlar.�

lem y z milyonlarca y l boyunca s rerken,� � � �

deniz, elemanlar n n de i ik kombinasyonlar y n nden� � � � � � � giderek zenginle iyor. Yeni molek ller, bu� �

arada n kleotidler ve amino asitler birikiyor. Sonunda,� denizin son derece bol ve b t n yeni molek l� � �

e itlerini i eren koyu bir orbaya d n t bir

� � � � � � ���

zaman geliyor.

Zaman n nemi� �

S zkonusu s re te zaman n nemini kavramak� � � � � i in biraz dural m. Zaman ne kadar uzun olursa� � bir eylerin olmas da o kadar olas d r. Kimyasal� � � � reaksiyonlar i in de bu do rudur. Zaman s n rlamas� � � � � olmazsa, yeterince uzun s re beklenirse en olanaks z� � reaksiyonlar ger ekle ebilir. E er bu reaksiyonlar n� � � �

rettikleri bile ikler kal c (dengeli)

� � � �

iseler, deniz suyunun nispeten de i mez maddeleri� � haline geleceklerdir.

��inde Canl Olmad� ��� ��in orba Varl� ��� �n S rd rebilir� � imdi denizin orba gibi olmas d� � � ��ncesi size

a�� �r g r nebilir. Bunun bug nk deneyimlerimizle� � � � kar��la t r labilecek hi bir yan yoktur. B yle zengin� � � � � � bir olu umun birikmesi, canl lar onu hemen� �

yiyip bitirece i i in bug n belki de, olanaks zd r.� � � � � Bakteriler ve di er a g zl yarat klar imdi ok� � � � � � �

kalabal klar ve ne zaman iyi bir besin kayna� �� belirse, hemen onu t ketiyorlar. Kaynak kuruyana�

kadar reyip say lar n artt r yorlar. G r yorsunuz� � � � � � � � ki eskiden ya am olmad� ��� i in okyanuslar orba� � gibi olabilirdi.

(14)

Eski Olaylar n Laboratuvardaki Benzerleri�

Asl nda, anlatt klar m z hi bir zaman kan tlanamayacak� � � � � � bir hipotez. Yine de biz, laboratuvarda

bunlar n olabilece ini g sterebiliriz.� � �

Eskiden oldu u ne s r len ko ullar n laboratuvarda� � � � � � istenen tepkiyi sa lamas ku kusuz� � �

olanakl d r. � � �� milyar y l nce denizde bulundu u� � �

d�� �n len basit bile ikler bir cam kapta suda eritilebilirler.� Kap, im eklerin enerji katk s n sa lamak� � � � � �

zere bir elektrik kayna na ba lan r.

� �� � �

Sistemin b t n par alar hi bir canl h cre olmad� � � � � � � ���ndan emin olabilmemiz i in nceden strezile� �

edilir. Sonra kaptakilerin bir s re pi mesi i in� � � elektrik verilmeye ba lanabilir. Sonunda kap a� �� �l p i indekiler incelenir.�

Bu deneyin yap lm oldu unu ve sonucun t m yle� � � � � inand r c oldu unu sevinerek s yleyebilirim.� � � � � Hem n kleotidler hem amino asitler be elemandan� �

bu ekilde olu turulabildiler. Yani ya am zincirlerinin� � � halkalar , deniz ve benzeri bir ortamda�

im ekleri enerji kayna olarak kullan lmas yla

� � �� � �

retildi.

Zincir Molek llerin Do u u� � �

Bundan sonraki ad m, a� �� �k a g r l yor ki halkalar ,� � � � DNA gibi ve protein gibi zincirler olu turmak�

i in birle tirmektir. lkel ko ullar n laboratuvarda� � � � � yap lm benzerlerinin, halkalar n olu umu a amas n� � � � � � � sa lamas na bakarak, al ma ilerletilirse� � � �

halkalar n zincir bi iminde eklenebilece ini de d� � � ��nmek akla yak nd r.� �

Nitekim k sa zincirlerin olu tu unu g r yoruz.� � � � �

Basit kimyalar yla bug n n DNA'lar na ve proteinlerine� � � � benziyorlar.

Yine de hat rlayal m, bu deneyler yaln zca ne� � � olabilece ini g sterir, ne oldu unu de il.� � � � Durum Thor Heyerdahl'in; Polinezya adalar�

halk n n G ney Amerika'dan bat ya yelken a arak,� � � � � imdiki yurtlar n bulduklar sav n kan tlamaya

� � � � � � �

al rken kar la t ndan farkl de il. Sal zerinde

� �� �� � ��� � � �

ayn yolculu a ba ar yla yaparak, yaln zca Polinezyal lar n� � � � � � � ger ekten bu yolculu u yapt� � ��� �n kan tlam� �

olmad , benzer ta� ��t kullanan herhangi birinin de ayn i i yapabilece ini g sterdi.� � � �

Bir H creye Do ru� �

Bu noktadan sonra, h creyi daha ok tan mak� � � i in be nemli ad ma daha g z atabiliriz.� � � � � 1. Enzimlerin ortaya ��kmas : Enzimler, h cre� � i indeki b t n kimyasal reaksoyunlar h zland racak� � � � � �

zel protein molek lleridir. Bug n canl

� � � �

h cre; herbiri kendi zel i ini yapan, besin maddelerini� � � par alayan, besinden enerji reten, basit� �

molek llerden zincir yap m n kolayla t ran ve say s z� � � � � � � � ba ka i ler yapan binlerce enzim i erir. Olaylar n� � � � denizdeki ba lang� �� � � a lar nda yava geli imleri,� � � ancak enzimlerle h zland r labilirdi. lk� � � �

enzimler, raslant sal olarak birbirine eklenmi k sa� � � amino asit zincirleri olsa gerek. Tekrar tekrar

"deneme-yan lmayla" bu kombinasyonlar n baz lar ;� � � � birtak m reaksiyonlar h zland rabilecek, yaln z� � � � � kendilerine has bir yetene i elde etmi olmal lar.� � � 2. DNA'n n ift kat olu u: Okyanuslar boyunca� � � DNA zincirinin rasgele eklenen n kleotidlerle yava� � yava uzamas n g z n z n n ne getirmeye al t� � � � � � � � � � � ��� �n zda baz anlaml diziler olu acakt r. Burada� � � �

"anlaml ", birka yeni ilkel proteini yapmak i in gereken� � � bilgiyi i ermek olarak kullan lm t r. Bunlardan� � � �

baz lar , yararl enzimler veya nemli str kt rlerin� � � � � � par alar olacaklard r. Bu narin DNA molek lleri� � � � ne kadar uzun olurlarsa, kopma tehlikesi

de o kadar b y kt r. Bir korunma yolunun raslant� � � � olarak belirmesi ve onlar dengeye ula t rmas iyi� � � � olacakt r. Basit bir ift kat halinde birle me bunu� � � sa lad . Birbirine sar lm ipliklerin zarar g rmesi,� � � � � ayr ayr tek ba lar na olduklar zamandan daha az� � � � � olas yd . Dahas , ift kat olmak, DNA'n n remesi� � � � � � i in gereklidir.�

3. DNA'n n o almas : Bu, ift sarmal DNA� � � � �

zincirindeki her ipli in, kendisinin t pat p bir kopyas n� � � � �

Referanslar

Benzer Belgeler

Çalışmada kullanılan anket YBS bölümü mezunlarının iş becerilerinin tanımlandığı Wilkerson (2012) kaynağından günümüze uyarlanmıştır. Ankette yer alan

10 Ağustos 2005 gün ve 25902 sayılı Resmi Gazete’de yayınlanarak yürürlüğe giren “İşyeri Açma ve Çalışma Ruhsatlarına İlişkin Yönetmelik” ve 21 Haziran 2005 gün

Çünkü ilk kez, ben say›s› fazla olan ve cilt kanseri bak›m›ndan di¤erlerinden daha yüksek risk grubunda bulunan kiflilerin, bir yandan da yafllanma h›z›

Buradaki çöl gecesi, hasta bir kadın ve doğ­ ması için beklenen kamer onun çocukluğundan kalan hayaller, Irak’ta geçen çocukluk yıllarının tesiri derin,

Tablo 1 incelendiğinde geliştirilmekte olan ÖAHEÖ’ne ait KMO test değeri ,805 olarak hesaplanmış olup, bu değere göre ölçekten elde edilen ölçümlerin

Sekizinci Beş Yıllık Kalkınma Planı için, bilişim teknolojileri ve politikaları alanında özel ihtisas komisyonu oluşturulmuş ve bu alandaki politikalarla ilgili ayrıntılı

Öğrencilerin başarıları sınavlarla birlikte proje, performans ödevi ve ders içi performanslarına dayalı olarak değerlendirilir (MEB, 2006). sınıflar)

Çalışmada ayrıca, epi- lepsi hastalarının ve kontrol katılımcılarının epilepsiye dair sahip oldukları bilgi miktarını yeterli bulup bulmadıkları ve epilepsiye dair sahip