• Sonuç bulunamadı

STUART HALL VE KÜLTÜREL ÇALIŞMALAR

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "STUART HALL VE KÜLTÜREL ÇALIŞMALAR"

Copied!
26
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

STUART HALL VE KÜLTÜREL ÇALIŞMALAR

(2)

University of Birmingham The Centre for Contemporary

Cultural Studies (CCCS) founded by Richard Hoggart

in 1964

directed by Stuart Hall between 1968-1979

(1932-2014)

(3)

Stuart Hall en çok Thatcherizm üzerine yazdıklarıyla tanınmaktadır.

Teori ağırlıklı yazıları kültür, ideoloji ve kimlik izlekleri etrafında örülmüştür.

Hall’un kitle iletişim araştırmasına yaptığı özgül katkı, ideolojik olarak kodlanmış kültürel biçimlerle izleyicilerin kod açımı stratejilerini bağlantılandırmak

olmuştur.

Bunu sürdürürken, eşzamanlı olarak medya göstergeleri ve iletinin değişen siyasal bağlamlarını dikkate almıştır.

(4)

Antonio Gramsci

Hegemonya

Hakim sınıfın egemen olma pratiği Hegemonyanın kurulması için zora dayalı araçlar yetersizdir, toplumsal rızanın üretimi gereklidir.

Toplumsal rızanın üretimi ise ideolojik alanda varlık göstermek mümkündür Hegemonyanın tesis ve korunması egemen ideolojinin toplumsal

kurumlarda yeniden üretimiyle sağlanır.

Karşı-Hegemonya

Egemenlik mutlak değildir, her zaman mücadeleye konu olur.

(5)

Louis Althusser

Althusser ’in eleştirisinin odağında kapitalizmin egemenliğini nasıl sürekli yeniden ürettiği ve bu yeniden üretimde kullandığı araçlar vardır.

Devletin İdeolojik Aygıtları Devletin Baskı Aygıtları

İdeoloji, “bireylerin gerçek varoluş

koşullarıyla aralarındaki hayali ilişkileri temsil eder ”.

İdeoloji “gerçekle kurduğumuz simgesel ilişkiyi oluşturmakla, insanları öznelere dönüştürür ”.

Bireyler kendilerini, kendi kaderlerini tayin eden failler olarak yanlış görürler. Oysa

toplumsalın inşa ettiği bir kimliktir. Benlik ideolojik söylemler aracılığıyla şekillenir.

(6)

Krizi Yönetmek:

Basın, Ahlaki Panik ve Yeni Sağın Yükselişi

Sokak soygunculuğu konusunda basın yoluyla yayılan ahlaki panik, savaş sonrası uzlaşma siyasetinin çöküşü ve otoriter bir devletin büyümesi

arasındaki ilişkiye odaklanır.

Basında saldırgan paniği yaratılmadan önce, “sapkın” siyahlara karşı polis seferberliği yoğunlaştırılmıştır.

Böylece, siyah suçluların

mahkemelerde boy göstermesi ve basının ilgisinin artması için ortam hazırlanmıştır.

(7)

Krizi Yönetmek:

Basın, Ahlaki Panik ve Yeni Sağın Yükselişi

Birincil ve İkincil Tanımlayıcılar (Primary and Secondary Definers)

Birincil tanımlayıcılar, polis gibi, belli olaylarda medyaya bilgi veren yapısal olarak egemen gruplardır.

Medya, birincil tanımlayıcılardan aldığı enformasyonu seçip yorumlayarak bir olayın ikincil tanımlayıcılığı işlevini görür.

Ahlaki panik ortamında, yüksek düzeyde kültürel kapanma

sağlayabildiği için polisin yaptığı

tanımlamalara fazladan bir ideolojik ağırlık verilir.

(8)

Krizi Yönetmek:

Basın, Ahlaki Panik ve Yeni Sağın Yükselişi

Krizi Yönetmek kitabının

dayandığı temel tez, Hall’un

1980’lerde Thatcherizm üzerine yazacakları için siyasal bir

bağlam teşkil eder. Basının yarattığı ahlaki panik ile

ekonomik ve üstyapısal krizden oluşan zemin karşı karşıya

getirilmektedir.

(9)

Savaş sonrası dönem geleneksel ideolojilerin çöküşüne sahne olmuştur.

Eskinin düzenli yaşam biçimlerinin ortadan kalkışına gösterilen tepki siyahlar ve Asyalılara yönelmiştir.

Tüketim artışı, savaş sonrası ekonomik düzenin girdiği kriz ve üstüne eklenen kültürel kırılmanın bir

hegemonya krizine ve otoriter çözüm arayışlarına neden olmuştur.

Geleneksel bağların gevşemesi ile yeni düşünsel ve ahlaki önderlik biçimlerine duyulan ihtiyacı en keskin biçimde dile getiren de siyasal sağ kanat olmuştur.

1980’ler boyunca uygulama alanı bulan bu stratejiyle İngilizlerin kimliği hegemonik olarak yeniden

tanımlanacaktır.

(10)
(11)

Etkiler Okulu’na karşı Yapısalcılık

Bu tarz araştırmanın amacı kitle

iletişim araçlarının insan davranışları üzerindeki ölçülebilir etkisini ortaya koymak, vardığı sonuç ise medyanın görece zararsız olduğu idi.

Oysa ideoloji ve iktidar kavramları üzerine düşünmeden ve gerçekliğin inşası sorununa odaklanmadan

medyanın toplumsal gücünü açıklanamaz.

(12)

Hall’a göre kitle iletişim araçları çağdaş kapitalizmin başlıca ideolojik kurumudur.

Toplumu birarada tutan hegemonik kodların üretimi aracılığıyla işler. Bu kodların seçildiği kaynak sınırsız değil, egemen ideolojinin repertuarından

seçilip biraraya getirilir.

Yani medya egemen ideolojinin kodlarını yeniden üreten bir sistemdir.

Gerçeklik deneyimi dil aracılığıyla inşa edilir ve dil gerçeği yansıtırmış gibi

görünürken aslında ideolojik bir anlam üretir.

(13)
(14)

Öznenin kimliğinin kaynağı konusunda yanılıyor olması gibi medya da esasen

gerçekliği inşa ederken onu yansıtıyormuş gibi görünür.

Medya mevcut egemenlik ilişkilerini pekiştiren ideolojik bir işlev görür ve

böylece bireyleri toplumsal yapıya bağlar, sınıflı toplumun yeniden üretimini sağlar.

İdeoloji doğrudan bu tür somut pratikler ve ritüellerde cisimleşir ve onlar

üzerinden bireyleri öznelere dönüştürerek varlığını sürdürür.

(15)
(16)

Hall’un Thatcherizm analizi, popüler basın, televizyon röportajları ve sağ

kanat düşünce kuruluşlarının kullandığı söylemsel stratejileri analiz eder.

(17)

Yeni Sağ, sermaye ile emek

arasında savaş sonrası dönemde kurulan uzlaşmanın bozulmasıyla ortaya çıkmıştır.

Yeni Sağ ideoloji, yalnızca devletin alanında değil, sivil toplum üzerinde de denetim kurma yönünde bir strateji izlemiş, bu yolla yeni siyasal anlayışı ve onun politikalarına halkın rızasını tesis etmeye çalışmıştır.

Hall bu stratejiyi “otoriter popülizm” olarak adlandırır.

(18)

Hall’a göre genel bir kapitalist devlet teorisi olamayacağı için

teorisyenler özgül bir ulusal krizin simgesel olarak işlediğini

saptamaya çalışmalıdır.

Hall yöneten sınıfların yapısal egemenliğinin doğrudan belli

fikirlerin de egemenliğini sağladığı argümanına karşıdır.

Thatcherizm’in dehası ideolojik alanın “ortak duyu” üzerinden yürütülen bir savaşla

oluşturulduğunu fark

edebilmesinde yatmaktadır.

(19)

Anlam, şeylerin nasıl olduklarına değil nasıl ifade edildiklerine bağlıdır.

“Demokrasi”, “özgürlük” ve “bireycilik”

kapitalist Batı toplumlarında öznelararası kabul gören önemli göstergelerdendir. Bu göstergeler, zorunlu bir Sağ ya da Sol

“aidiyet” taşımadıkları için farklı siyasal söylemlere eklemlenebilirler.

Örneğin ”demokrasi” tarihaşırı bir anlam taşımadığına göre, anlamı söylemsel bir formasyon içindeki konumundan

kaynaklanır. Bunun sonucu olarak da kitle iletişim araçları en doğru şekilde, sürekli akış halindeki bir güç alanı olarak

tanımlanabilirler.

(20)

Siyasal hareketlere düşen görev, günümüzde demokrasi gibi anahtar sözcüklerin hegemonik olarak nasıl tanımlandığını ele almak ve oydaşma zemininin yerini değiştirerek onlara yeni anlamlar kazandırmaktır.

İngiltere’de 1980’ler boyunca tablodi basına Yeni Sağ tarafından saptanan bir gündem egemen olmuş, Thatcherizm bu şekilde devlet alanı dışındaki ideolojik alanı işgal etmiştir.

Hall’a göre Thatcherizm, çok sayıda ideolojik bakış açısını tutarlı bir popüler söylem şeklinde eklemlemeyi başarabilmiş ve böylece 1980’ler boyunca siyasete egemen olabilmişti.

(21)

Encoding- Decoding

Hall medya iletilerinin ideolojinin oluşumundaki belirleyici rolünü kavramsallaştırırken Saussure’ün dilsel göstergelerin keyfi doğası üzerine yazdıklarından faydalanır.

Anlamın istikrarsız yapısı onun farklı anlamlandırma çerçeveleri içinde farklı kavramları çağıracak bir mücadelenin konusu olmasının nedenidir.

(22)

Hall, söylemlerin iletinin nasıl yorumlanacağını çerçeveleyen

egemen anlamları olduğunu söyler.

İdeolojik anlam, metnin sonsuz sayıda okumaya imkan vermediği gerçeğine dayanır. Ne var ki

ideolojik bakımdan en sıkı metinde bile mutlak bir anlamsal kapanma söz konusu olamaz. Anlamlandırma doğası gereği farklı okumalara ve anlamlandırmalara açıktır.

“Encoding and Decoding in the Television Discourse”

(1973)

(23)
(24)

Simgesel olarak kodlanmış metin üç temel şekilde okunabilir:

(1) Egemen/hegemonik konum (dominant/hegemonic): Bu konumdan yapılan bir okuma, metni iletinin sunduğu

amaçlanılan anlam açısından yorumlar. Kodlama ve kodaçımı pratikleri arasında bir örtüşme vardır.

(2) Bir medya metni müzakereli (negotiated) bir konumdan okunabilir. Burada yorumlayıcı, metni tam hegemonik bir konumdan okumaz, temel anlamsal çerçeveyi kabul etse de, iletiyi amaçlanan anlamla çelişecek bir şekilde yorumlar.

(3) Metin muhalif (oppositional) bir konumdan okunabilir. Metnin sunduğu perspektife pek fazla taviz vermeyip onun söylediği şeye karşı çıkılır.

(25)

Hall modern medya kültürünü incelerken iletinin söylemsel inşası ile izleyicinin yorumlayıcı kavrayışı arasındaki uyuma yoğunlaşılması gerektiğini savunur.

Bir kitle iletişim teorisi, izleyiciyle kültürel biçimler arasındaki yorumlayıcı ilişkiye iki kutuptan birini feda etmeden bakmalıdır.

Stuart Hall metin ve izleyicinin semiyotik karmaşıklığına yaptığı vurguyla İngiliz

Marksist medya analizine kurucu bir katkı yapmıştır.

Geleneksel Sol analize ilişkin şüpheciliğiyle büyük çaplı iddialar öne sürmek yerine

medya metinlerinin ayrıntılı bir analizinin yapılması gerektiğini savunmuş ve bunun yollarını göstermiştir.

(26)

Referanslar

Benzer Belgeler

Genel kural, faset dislokasyonunun azaltılması için servikal omurga seviyesi başına 10 lb (4,5 kg) gerektiğidir, ancak daha alt seviye servikal omurga

Şinasi gibi büyük yazar ve eser lerle temasa gelmemiş olmala­. rının delilinden başka

All cases of violence against children, including sexual abuse, especially against women and to support the needs of victims in cases of domestic

Ek.1: “Maarif Vekâleti Mektep Müzesi binasının 1/100 nisbetinde planı” (Bkz. Maarif Vekâleti Mektep Müzesi Yönergesi, Terbiye, S.7, C.II, 2 Teşrin-i sâni 1927; Maarif

Yine bu kanunla birlikte 26.05.1973 tarih ve 7/6477 sayılı Bakanlar Kurulu Kararı ile milli park olarak belirlenen alanın milli park vasfı (Gelibolu Yarımadası Tarihi Milli

Söz konusu öğrencilerin medya okuryazarlığını tanımlamaları; en çok kullandıklanyla bilgi merkezlerinde bulunması gereken medya ürünleri ve bilgi kanalları

12 Mart 1971 muhtırası ile 12 Eylül 1980 darbesi arasında sağ ve sol ideolojik rekabetin gelişimi ve bu rekabetin Türkiye’de nelere mâl olduğunun gösterilmesi

Bu durum, yapıların sahip olduğu ve ekonomik değeri de dolaylı olarak arttıran faktörler arasında yer alan özgünlük, teklik-enderlik, este- tik-sanatsal ve sembolik değer