c s
C
0
J
I 'M .s
t u
J o A
Çeşmelerimiz de esM yazmaları mız kadar büyiik servetlerimizden bi ridir ve onların da en büyük kısmı îs- tanbuldadır. Gerçi, İstanbul çeşmele rini, meselâ Romadaki bir iki hari kulade çeşme gibi azamet ve ihtişam larına suyun kendisini karıştırmamış ve suyu ancak musluktan akarken
göstermiş bulunduklarından dolayı
tenkit etmek mümkündür. Bununla beraber, içlerinde muhteşem birer sa nat eseri teşkü »edenleri ve mazideki medeniyetimiz hakkında pek kudretli birer şahit olanları da çoktur. Maale sef büyük bir kısmı da dünkü ve bu- günkü ihmal ve teseyyüpterimiz hak- kında hazin birer şehadet halini alan bu çeşmelerimizin tam bir cedveline de sahip değildik. Ve bu, hakikaten büyük bir noksan teşkil etmekte idi. (Millî Eğitim) bakanlığının ilk cildi ni iki sene önce ve ikinci cildini bu yıl neşrettiği (İstanbul çeşmeleri) i- «imTi eser, bu boşluğu nihayet doldur muş bulunuyor. İbrahim Hilmi Tanı şık, isimli bir zatın yıllarca devam et miş çalışmaları mahsulü bulunan k i tap, ilk cildinde İstanbul cihetinin ve ikinci cildinde Beyoğlu ve Üsküdar ta. raflarının çeşmelerini, haraplan ve or tadan kalkmışlan dahil, resimleri ve kitabeleri ile saymakta ve göstermek tedir. Tamamile kusursuz olarak mı? Bunu iddia etmeğe elbette ki imkân yoktur, ve böyle eserleri daima yeni leri takip ve ikmal ederler. Fakat e- nıeğin büyük olduğu ve ciddî bir nok sanı giderdiğini de teslim etmek lâ zımdır.
II
f j j <uhj\s
ıÇjye/
<=~CyjJ J-~p (JyJ
t — f ^ f V j ) î O - î
?^
^ 3— ¿Ty oy '
[J>ySJj
• • ' ıI^ ¿3T-- (, <^Jİ2İ Cİ>3^D>
o
/> .y
(3jy-G> O jy > _ r j)
Jfy
^y
gj
Y
j
\
H
¿¿o I
^ J j L.
_
y
>
i
‘ * I C c f ! ı * / ıckuyucu: III. üneai Ahmedin Aya- s)fy a arkasındaki âbidesini de be ğenmiyor musunuz? diye soru yor. Sözlerimden İstanbul «çeşme lerini sevmediğim mânâsım nasıl
çıkardığına, hayret ettim. Buna biraz üzüldüm de. Fakat, kâfi de recede aydmJatamamış olduğumu gördüğüm bir mevzua dönmek imkânım bana verdiği için de ken disine müteşekkirim.
Evvelâ şunu söylemeli ki, İs- tanbııldaki sayısız ve ne kadar çoğu eyvah ki harap çeşmenin mühim kısmı, her türlü sanat en dişe ve iddiasından uzak olarak sadece musluğu çevrilince önüne elde testi birikmiş olan kadınlar la saka ve çocukların bu testileri doldurmaları ve — akıllarına ge lirse — bundan dolayı yaptırana dua etmeleri için yapılmışlardır. Fakat, bunların yanında, en fev kalâdesi okuyucumun zikrettiği Ayasofya camii arkasındaki (Aç besmelede, iç suyu. Il ı a Alımede eyle dua) sözleri tarih beytini teşkil eden çeşme gelmek üzere, birer sanat âbidesi olarak yapıl mış, oymalı taşlarla, tıirlü yazı lar ve ziynetlerle bezenmiş çeşme ler de vardır. Aneak bunların hep-. sinde de, suyun hissesi, musluk-J tan ağıza veya testiye akacak o- lan parmak kalınlığındaki madde den ibarettir. Suyun güriil gürül geııiş oluklardan aktığı, önünde yayıldığı tek İstanbul çeşmesi o- larak, Beykoz çarşısındaki Güm rükçü İshak Ağa çeşmesini hatır- ; hyor, yalnız bu çeşmede suyu; akısile ve bolluğile bediî bir un sur olarak görüyorum.
İstanbul çeşmelerinin bazıla rındaki sanat değerini asla kü çümsememek şartiki, suyu teşhire lâyık bir unsur olarak kabul et memiş bulunduklarını teslim et mek mecburiyetindeyiz. Hattâ, hu İshak Ağa hayratı da dahil, İs tanbulini hiç bir çeşmesinde su yun köpürüşü, dalga haline girişi,
şahlanması, atılması, köpüklen-1 «nesi, sesler çıkarması vaki değil-jj dir. Ve dikkat çeşmenin taşlann-J da, ovmalarında, yazılarında, sa-| çalılarında bırakılır: Su ancak i ! çilecek, yahut, testiye konulup götürülecektir.
Bu halin sebebini de, İstan- bulun, denizlerle kuşatılmış ol maktan gelen bir alışkanlık ve bir gurur içinde, nihayet bir çeşme nin taşlan arasında görünüp gi decek bir suya fazla, değer verme miş obuasına atfedebiliriz.
Kişise! Arşivlerde İstanbul Belleği Taha Toros Arşivi