AYLIK ŞİİR DERGİSİ MART 2021
1.SAYI
“Sınırsız bir yere giden ilk adım...”
AÇELYA BÜŞRA ÖZDIREK AKIN YANARDAĞ CANSU ÇARLAK EDA YAPANAR FATOŞ AVCISOYU RUSO GÜR GENÇ HANIFI YIĞITTEKIN HASAN TEMIZ HASIP BINGÖL HILDA HILST IHSAN BARAN MARIA ŞAKALLI MEHMET HAKKI SUÇIN
MELEK MUSTAFA NIHAL BAŞGÖL PELIN ÖZER RONA ASLAN SERHAT YILMAZ SULTAN GÜLSÜM ŞAHIN ALTUNER ŞIRIN INCI
KÜNYE
YAYIN KURULU
C.HAKKI ZARİÇ CENK KOLÇAK EMRULLAH ALP EZGİ ÖRNEK
FATOŞ AVCISOYU RUSO SEVİ EMEK ÖNDER ŞAHİN ALTUNER
DIZGI & TASARIM
HIDIR MURAT DOĞAN
TEKNIK
DOĞUKAN AKSAKAL
ILETIŞIM
mektup@yirmibirmart.com
1
PARADOKS
AÇELYA BÜŞRA ÖZDIREK
2
BEXT/BAHT
ÇEVIRI: SERHAT YILMAZ AKIN YANARDAĞ
5
YERYÜZÜ INCINIRKEN
FATOŞ AVCISOYU RUSO
5
ASKIDA
GÜR GENÇ
7
BEN ITIRAFI
HASAN TEMIZ
9
ISLAK HARITA
HASIP BINGÖL
13
MARIA ŞAKALLI
14
IÇIMDEN GÖÇENLER
ÇEVIRI:
MEHMET HAKKI SUÇIN MELEK MUSTAFA
17
FECI CINAYETLER IŞLIYORUM
KESKIN
RONA ASLAN
18
MITIK CÜRÜM
SULTAN GÜLSÜN
AYLIK ŞİİR DERGİSİ MART 2021
1.SAYI
“Sınırsız bir yere giden ilk adım...”
2
BEXT/BAHT
ÇEVIRI: SERHAT YILMAZ AKIN YANARDAĞ
3
HAZIRANDI VE ÇOCUKTUN
CANSU ÇARLAK
4
ŞIMDIKI MAZI
EDA YAPANAR
5
ASKIDA
GÜR GENÇ
5
IKI KAŞININ ARASINDAKI T.
GÜR GENÇ6
BÜYÜMEK AĞRISI
HANIFI YIĞITTEKIN
9
ISLAK HARITA
HASIP BINGÖL
11
ARZUDAN / OF DESIRE
ÇEVIRI:
GÜRGENÇ KORKMAZEL HILDA HILST
12
GARANTI KAR
IHSAN BARAN
14
IÇIMDEN GÖÇENLER
ÇEVIRI:
MEHMET HAKKI SUÇIN MELEK MUSTAFA
15
GÖĞE BAKAN KEDININ ŞIIRI
NIHAL BAŞGÖL
16
BAHAR
HAIKULARI
PELIN ÖZER
18
MITIK CÜRÜM
SULTAN GÜLSÜN
19
LOTUS
ŞAHIN ALTUNER
20
BOYALI DÜŞ RESIMLER
ŞIRIN INCI
Merhaba!
Ezgi Örnek
Yirmibirmart’ın ilk sayısı mor, şiir dergisindeki şairlerin yarısı kadın. Çünkü bu renk bizim, suskunluğa karşı yankılanan ses, bu üretkenlik biz kadınların. Yayın yolcu- luğuna başlarken rengini ve gücünü kadınlardan alan Yirmibirmart kolektifinde gelecek zaman için hep baharız! Kalıplaşan eril tahakküme karşın dil ve edebiyatta benliğimizi yaratmak için buradayız; bu yolun yarısıyız.
Sennur Sezer’in
“İnsanın insandan korkmasına karşıyım İşte bunun içindir
Bütün yazıp
Altına imza attıklarım” dizelerine yaslanarak, kadının, yaşamın, özgürlüğün savu- nucusuyuz.
1
PARADOKS
________________
AÇELYA BÜŞRA ÖZDIREK
Seni sevmekten korktuğumu söylüyorum Yukarıda işlerin karışmasından
Zelzelelerden ve toprak kaymasından Ay ve Güneş tutulmasından
Kargaların ve tırtılların susmasından Çamurdan heykellerin yıkılmasından Önümü görememekten söz ediyorum
İlenmekten ve yenilmekten korkuyorum
Tabanlarındaki nasır kokusunun memelerime sinmesinden Törpülenmekten, ufalanmaktan, bölünmekten
Yontulmuş çanaklara fazla dolan şaraplardan Kızıldan ve kandan yunuyorum
Balçıklı balıkçı kulübelerinin küflenmesinden Kadehin delinmesinden,
sesinin ütopyamı dut düşüşüyle ezmesinden Terleyen avuç içlerimden,
dökülen saç tellerimden kaçıyorum
Mevsim, gök, bulut, zaman Hepsi aldatmaca ve yanılsama Kırık testilerin su sızdırması Çocuğun ağlaması
Dağda ıslahatsız açlıklar Ve benim sana karışmam
Düpedüz gerçeklikten bahsediyorum Her şeyiyle hayattan
Bu çarkın en sapkın dişlisi
Örümcek ayağı, bedenin soluk çizgisi Sen, hasıraltı günlerin bekçisi
Takvimlerden düşüyorum…
BEXT ________________
ÇEVIRI: SERHAT YILMAZ
AKIN YANARDAĞ
vatêna mi ra dûr vatîsê mi ra dûr vendîsê mi ra dûr karkêrîna mi ra dûr
bêro, ravêro sêro
rîyê xo winî ra açêrno vayê xo mero phêlçimê mi helmê mi ra dûr
çareé mi ra dûr sero kêm bo omrê mi îca ra keberê fendîy ra vengê mi mesêro
gosane keşî ra, çımane keşî ra
ena sona na cema sanî kê omre îsanî sêr vareno varis axrê dînya dînya ya hîre rojuna zöwte keşî mesêro gosone mi ra
ezo raverî sêrî raya xo klamunê ma û pîyê xo vacî o ké az û cedê xo ra zanîno îsan îca ra bicêrî îtiqat û îqrar
înon ra bizanîyo name mi
hînî bo hêr timi no bextê mi dînya ra cer, merdenira cher bo
BAHT ________________
AKIN YANARDAĞ
Sözümden uzak Söyleyişimden uzak Çağrımdan uzak İşçiliğimden uzak Gelse, geçse, gitse Yüzünü şöyle çevirse
Rüzgarı gelmese gözlerime.
Nefesimden uzak Çehremden uzak gitse Kısa olsa ömrüm ondan
Fendiy bahçesinden sesim gitmezse Kimsenin kulaklarından, gözlerinden
Gelip gidiyor bu akşam cemi
İnsanın ömrü üzerine yağıyor yağmur Velhasıl üç günlük dünyadır
Kimsenin bedduası geçmesin kulaklarımdan.
Ben geçeyim gideyim kendi yoluma Anne ve babamın şarkılarını söyleyeyim.
O ki aslını ve ceddini bilirse insan Oralardan alır inanç ve ikrarını Onlardan bilirsin adımı.
Böyle oldu her daim bu bahtım.
Dünyadan aşağı, ölümden aşağı oldu.
3
HAZIRANDI
VE ÇOCUKTUN
________________
CANSU ÇARLAK
yastık altında unutulan hurma çekirdeği ve gül beyazı elbisem, köhne
bir düşü selamlıyor
üç yerinden kırılıyor bakışım*
bir albuneanın son nefesi kelimelerim belki de bir tanrının
geldin—
huzursuz ağzın uysallığında
bir kadın bıraktın denizsizliği fısıldayan avuçlarında mercanların
bir inciyi
durmadın—
derisi yanmış şiir dürüstlüğüne soyundun
*Kırılacak Eşya, Emel Kaya
ŞIMDIKI MAZI
________________
EDA YAPANAR
Zırhlarımız parıldıyor
Tuna’nın parıldadığı gibi güneşte.
Estragon kalesindeki zırh ise Koyu ağır heybetiyle gösterişsiz Yok artık içini dolduran
ondan mı?
Kabullenmiş doğasını
Seyreder olmuş gelip geçeni Gelip geçenler
Habersiz hünerinden Dalga geçer olmuşlar tarihiyle.
Hatırlayış Bir anda Bir yelteniş Ha!
Yere yığılış Cam kırıkları Parıldıyor Güneşte Tuna
5
YERYÜZÜ
INCINIRKEN
________________
FATOŞ AVCISOYU RUSO
telaşa kapılmadan geçiyor bak yanımızdan geyikler
bir çaya varıyor ayakları iki zürafaya, dolaşık boyna gök gibiliğe
halka halka genişleyen bir şeyiz de yeni öğreniyoruz sevişmeyi
bir ağacın kökü
bir hayvanın düşüyle
IKI KAŞININ
ARASINDAKI T.
________________
GÜR GENÇ
Boyundan büyük çiçekler açan kaktüs gibisin
Yarasa, yılan, fare
hepsinden bir şeyler var sende İki kaşının arasındaki T
minik bir çekiç çakıyor beni olduğum yere
ASKIDA
________________
GÜR GENÇ
Daima aramızda
asılı kalacak kırılgan bir ‘belki’
Rastlantısal olan ile
rastlantısal olmayan arasında sallanacak
BÜYÜMEK AĞRISI
________________
HANIFI YIĞITTEKIN
son balonunu da uçurdum çocukluğumun gömlek değiştiren yılanlar uzar daha
bir yangının avlusundan yürüyüp geçtim geri dönemem bıyıklarım, dönemem sakal bütün hüzünlerim ben bu akşamüstü
ateşi gördüm ekmeği kestim suyu susadım biliyorum artık yerini
işte cüzdanım, sivilce lekelerim şunlar şurada da kalbim duruyor son toyluğum ağrımasa bilmezdim biliyorum ve kahrediyor bütün hüzünlerim ben bu akşamüstü
büyümekle meşhurum şu sıra fermuarım mı açık tedirginim
anlamak upuzun bir bıçağın bitmeksiz saplanışı anlamaklar bıçaklar bitmeksizler saplanışlar
süt beyaz inci tohumları ergen ölüleri ve lavabolar
şarkı dinledim şiir yazdım aşık oldum kimseye şuarayı okudum sonra
gücendim efendisine musa’nın
kalemim asamken hâlâ yılanlar uzuyor çünkü bütün hüzünlerim ben bu akşamüstü
bir mağara mı bilmem
bulduğum ne çok benziyor mağaraya
bekliyorum n’olur bir cebrail de benim için gelse gırtlağıma çöreklenen şu bıyıkları teker teker yolup son balonuna çocukluğumun tüm kanadıyla uçsa olacak şey değil büyümesem bilmezdim
biliyorum ve kahrediyor
bütün hüzünlerim ben bu akşamüstü
7
BEN ITIRAFI
________________
HASAN TEMIZ
gücen. Gücenmeliyim
suya puslu davranmanın günahıyım çünkü
üç kez ünleyip üç kez altını kıstığım şehrin doğruluğu kalmadı geçtim mangasından karanlığın büktüğü bakışların
geçtim ve gücendim kırılgan tarihine yüzümün.
kavra ve kabul et avucumdaki çağın mahvını sokakların cüzzamlı ışıklarını, dünyaya yanaşan durgunluğumu
hatırla, panikle ortaya koyduğum öykümü hatırla azabımı, bana bak çünkü…
yüzüm aynada
dağılan bir sayıklama.
ben öylece gitmekle dalmakla çeşitlendim
dilimin dönmediği yer ile hayat arasında boşluğun katına çıktım
su içtim, adımı eşeledim, durmadan bocaladığım ıslıkla kente karıştım
bir isyanın yorgun güllerini derdim de topalladığım bir meydan olarak kaldım aranızda
taşı bildim, taşı bilince hıncı da biliyor insan
ben bir dikey ve esmer olarak bir dağın gölgesini koşarak seviyorum da
tükenen ellerimle bunu yoruldum, bunu öldüm, bunu bana hatırlatın
ben öylece gitmekle dalmakla çeşitlendim
baktıklarımın kaba bir toplamı, eve bulaşmanın tedirgin aksanıylayım
ağzım gider aceleyle benden önce, ağzım kuru ve metal bir yanılgıyı söylemeye
ben giderim kasketli çarşılar çağırmaya
varıp sormak için dün nedir, yağmur nedir, sokak nedir diye yağmuru, dünkü sokaklardan yaramaz bir çocuk gibi
toplayayım göğsüme
hey! diye ünlerim geceyi.
hey! derim uzun ve korkak kollarımla geceye ilerlerim bir kaygının akla sataştığı bir ses gibiyim.
indim, indim bütün bu iniltilerinden şehrin de soruları aklayacak bir yanıt olamadım kendime.
9
ISLAK HARITA
________________
HASIP BINGÖL
gölgesi kısalan vadilerden yana umudum yok göğün yarıklarından boşalan hüküm
artık dindirmiyor sancılarımı.
hangi sabahın merhametine sığındıysam geçmedi acısı yaban dünyanın,
geçmedi ırmakları korkutan vahşet!
tarih denen şehvetli yağmada taksim edildi, gencecik kız çocukları.
sanki o kutsal nehrin ve dağın rüyasını gören yok mor boncuklar, azgın sulara kapıldığından beri.
bir telafinin bakiyesi değil yürüdüğüm yollar tenkil ve temsil bir zamana sürgün.
muasır dünyaya heves ettiğim yeni yazıyla tahrir defterlerinden dürüldü kaydım.
rahmini düşüren yalınayak kadınların kiniyle.
emziriyorum zamanı.
matemler yükselen kapılardan kaç hüseyin eksik, kaç ikrar verdim, bunca kesik baş hatırına!
dağ keçilerinden ödünç bir inatla
tutundum, ölüm kusan nehrin azgın sularına.
güman bir dille sesimde armağanlar:
elbet yeşerecek dağlarımızda çiçekler!
şimdi hangi atın kişnemesi kısaltır mesafeleri, üryan düşlerden haritalar çizilirken
dağlar siyah bir arzu oluyor güvenlik katlarında.
çizmelerine kan dolan saltanatın şaşaası, şehvetli sular biriktiriyor ağızlarda.
oysa düş değil kaltak ve şaltak miras, zırh giydirilmiş yalanların gölgesi besliyor kahkahası pıhtılaşan Barbarosları.
kundak boğan geçmişi rüsva bildim
tamah etmedim harem oğlanlarının cilalı sözlerine ve hiçbir günahına şerik olmadım tarih sayfalarının.
geçtim azap nehirlerden,
yakılmış buğday tarlalarında soluklandım;
bundandır yanık kokması sesimin.
göğsümde muskalardan örme kader bilgisiyle çarpıştım vadedilmiş topraklara düşmedi yolum.
ey sisli sabahlar doğuran coğrafyanın kederi karanlık çökmeden bir teselli bağışla,
bir yenilginin hıçkırıkları değil sana seslenişim içimde bunalan sonsuzluk testeresi.
11
ARZUDAN
________________
ÇEVIRI: GÜRGENÇ KORKMAZEL
HILDA HILST
Arzu var diye içimde.
Öncesinde, dorukları düşünmekti gündelik hayat Bir kaptan başka bir kaba bir şeyler boşaltmak Kulak asmadan insan havlamalarıma.
Özsu ve ter, hiç beraber olmadılar,
Bugün, ten ve kemikler, zahmet ve şehvet
Alıyorsun bedenimi. Nasıl bir istirahat reva görüyorsun bana Okumalardan sonra. Uçurumları düşledim
Bahçe varken yanıbaşımda.
Tırmanışları düşündüm, hiçbir işaret olmayan yerde.
Esrimiş, sevişirim seninle Ulumaktansa Hiçliğe karşı.
OF DESIRE
________________
HILDA HILST
Because there is desire within me, everything glimmers.
Before, daily life was thinking of heights Seeking Another decanted
Deaf to my human bark.
Sap and sweat, they never came to be.
Today, flesh and bones, laborious, lascivious You take my body. And what rest you give me After the readings. I dreamt of cliffs
When there was a garden by my side.
I thought of climbs where there were no signs.
Ecstatic, I fuck you
Instead of yapping at Nothingness.
GARANTI KAR
________________
IHSAN BARAN
ben masal anlatmaya başlayınca kar yağar, derdi nenem
uyanırdık diz boyu, şehir uzakta kalırdı bir yurdumuz olurdu bizim de
allahtan önce her şey
burada başlamış gibi beyaz
dededen kalma beşlinin ağzında tıkanırdı zaman ellemezdik
kilerde üzüm, kadınlar için ip vardı nasıl olsa oradaydı
üç dille korkan kalbimize sürgü babam
gece boyu çırpınan ormanın güneşle eriyince uğultusu bütün nallarından ölmüş atları görürdük orada
çocuktuk, umrumuzda değildi bi’şey azalan odun, donan su
Muş tütünü içen adamların yüzünü eskiten Erivan Radyosu
ben masal anlatmaya başlayınca kar yağar, derdi nenem
uyanırdık yağmış olurdu kar, günlerce
mendilini verdiği dağdan bir haber beklerdi Gülcan mum yakardı geceleri, kulağını yakardı
uyumazdı
bir sevdiği vardı, bütün şiirlerden önce aşk onun gözlerine sürülmüş gibi mavi
günlerce, günlerce yağmasın artık kar ben babamın yerini dolduramadım günlerce, günlerce yağmasın artık kar göçebe yazıldı mezar taşına Gülcan’ın
13
ΜΑΡΊΑ ΣΊΑΚΑΛΛΉ*
Τη μέρα που είδες για τελευταία φορά τον ήλιο όλα τα χρώματα γκρίζο.
Και από τότε εγώ όλο και κρυώνω.
Τη μέρα εκείνη της τελευταίας σου αναπνοής ο κόσμος μαράθηκε.
Και είναι από τότε που ασφυκτιώ.
Τη μέρα που πάτησες για τελευταία φορά τη γη τίποτα δεν είχε μείνει όρθιο.
Δεν έχω πατρίδα από τότε.
MARIA ŞAKALLI*
Güneşi son kez gördüğün gün tüm renkler gri.
O günden beri üşüyorum ben.
Son nefesini aldığın gün Solmuştu dünya...
Ve o günden beri boğuluyorum ben.
Toprağa son kez bastığın o gün taş üstünde taş kalmamıştı.
Yurdum yok benim o günden beri.
*Şair şiirlerinde başlık kullanmamaktadır.
IÇIMDEN GÖÇENLER
________________
ÇEVIRI: MEHMET HAKKI SUÇIN MELEK MUSTAFA
Midilli’de Karşı kıyıda
Bir ümit doğar lastik botta Ve doksan dokuz can verir Varmadan kıyıya.
في ليسفوس على الضفة الأخرى وقبل ليسفوس يولد أمل في بلم مطاطي،
وقبل الشاطىء يموت تسعة وتسعون.
* Hasret mesafe tanımaz Göz açıp kapayana kadar Ulaşır
Varmak istediği yere.
الحنين لا يعرف المسافة يصل إلى حيث يشاء بغمضة عين.
* Özlem
İflah olmaz bir şairdir Aynı şiiri
Yüz kere yazar.
الحنين!
شاعر محبط يعيد كتابة القصيدة الواحدة
مئات المرات.
* Kurtla kuzu yan yana uyur
Katliam görmemiş bir çocuğun Hayalinde.
الظبي ينام إلى جانب الذئب
في خيال طفل لم يشاهد
15
GÖĞE BAKAN KEDININ ŞIIRI
________________
NIHAL BAŞGÖL
kuşlar nasıl uçar bilmez kedi boşluğu kucaklayanlar
kaç ağaç boyu yüksekliğe dayanır gürültüyle kişneyen ve soluyan bilmez kaç adımda yaklaşır atlar
ne yapsam çıkamadım senin fikrinden bir akşamüstü huzursuzluğu
modası geçmiş oyuncaklarla çağın sanrılarını takip edip takip edip ve yelkovan o yelkovan işte kazaya kalır güneş tepedeyken
göğe bakan o kedi
susamış rahmine herkes gibi annenin kutularda çekmecelerde
provasını yapmış yapmış ve yetmemiş
denemek ister göğe bakan boşluk nasıl kucaklanır
kaç ağaç boyu yüksekliğe dayanır kedilerin kalbi
BAHAR HAIKULARI
________________
PELIN ÖZER
Titreyen böcek Depremini duyuyor Erken baharın
Ballıbabalar
Koku değil sadece Çocukluk çağı
Akşam neminde Köklerine sarılan Mersin dalları
Gök çınlıyor bak
Ahşaba düşen yağmur Çığlık şeklinde
Limon ağacı
Akşam renklerinin Sisine dalmış
Gürleşen kırda
Yemlenen kuşlar bile Çimen oluyor
Gece tükenmiş—
Ölmüş usta düşümde Ölü bir yaprak
17
FECI CINAYETLER IŞLIYORUM KESKIN
________________
RONA ASLAN
içimden bir şeyi uzağa fırlatma isteği
içimden o şeyi nedense bağırmaya benzeyen günler dünyayla bitişik yazılan yerlerimısırgan
otlarla beslenen çok kez haşhaş
asfaltta kargaya yürümeyi öğretmiştim güçlü ol dik dur düğmeni kapat demiştim güneşi yeni deniyordu paslı avlularda
yarına bir gün var deyince sektiği taş şaşmıştı günlerdi karga hepsini karıştırmıştı
çalı getir peynir kap çocuk yap geçip giden metroyu izle o günlerin içinde uzayan mesailer vardı
kimseye inandıramazdım yerin su içtiğini derimin çivi doğurduğu uykuyu
yarı rüya yaşamda yürünen bir yüzü çöl seç dedim taş mı sert dayanır acıya gözlerime böyle iri bakma
yuva yapacak dalları tart geciken otobüslere söv hınçla dikenlen yazgıya
patron olmaya zamanın var daha
kara tüylerle serpilen kırmızı bir rüya gördüm unuttum çünkü unutmak bir seçim değildi sorumluydu insan rüyalarından
hileliydi zar ipler kopmaya meyilliydi tanrı parçalanmıştı yarattıklarından dünyayı ol’maktan yorgun
ellerini yıkamaya gitmişti
kendi kanıma buladım leşini kanırttığım kargayı onca iş arasında imza onca ağaç arasında
fazlalıklarını yontayım derken baktım hiç kalmamış onca karga arasında onca dosya
kendimi görsem tanıyacaktım bir türlü rastlayamıyordum
MITIK CÜRÜM
________________
SULTAN GÜLSÜN
İmzamı atmadan önce duraksıyorum.
Sıfır ölümlü sosyal sigortalar diplomasisine ince ayarlı bu beyanı ciddiye almalıyız.
Diğerinin kestiği akım lüks,
diğer olmak verili bir ilişki intifada.
Üç imkan,
dönüşüme selam.
Birinci imkanda son dilsizliğinizi,
İkinci imkanda ondan evvelki dilsizliğimizi,
Üçüncü imkanda bizden önceki dilsizlikleri düşünüyorum.
Tartışmalı zaferlerin biraz biraz hepsinden ama çok az birinden.
İç/kin bir konuşma:
Karşınızda ya hiçkimse var, ya herkes.
Demek ki konuşabilirsinizmiş.
Demek ki konuşabiliyoruzmuş.
Demek ki konuşabilirlermiş.
Serpilen patetiğin vahşiliğiyle, biraz hava,
mitik cürüm,
sıfır tanımayan klasik manevra.
19
LOTUS
________________
ŞAHIN ALTUNER
rüzgarı yok, sokaklar sokulmuyor birbirine
yaprağı ağacından ayırdık da şimdi
fena kalbimiz, ama asidir çimen lekesinden.
cesedini eskiten o bıçağın
kanıdır hatırlatan yarını, kaldırımlarda cevapsız soruları vardı göğün: ölüm ile devlete eğik bakan evlere.
uykusu uzun sürer kayınların.
kuşların seslerini duyunca gülümseyen bir kahramanın yitik
bakışı yankılanır hala o menekşe/de sızısı bir şarkıdır ruha ikindisini belleten kendini unutmanın adına tarih diyenler ebruli bir kadının gözlerini lotusla siler ve elini ovar durur kösnü ve yalanla şimdi.
bildim açtır toprak oysa, insan dokunsun artık yarasına sonra susup, versin sesini alevlere.
BOYALI DÜŞ RESIMLER
________________
ŞIRIN INCI
Ne zaman hasretini çeksem denizin Yağmur yağardı
İçimi kemiren içimin Ankara’sında Diş gıcırtılarım yetmezmiş gibi
Dağılıp paramparça olan uykularımdan Mesaiye kalırdım sıkışan yüreğimle Yollar renkli kuyruklarıyla
Peşinden sürüklerdi yaramaz bir çocuk gibi
Bozkırda asi bir deniz sevdalısı
Buruşturulmuş kara yağız haritasıyla Islığına katarak şarkısını
Sokakları dolaşırdı bir bir
Sonra yeniden yağardı yağmur
Uzun eteğimin bacağıma yapışan ıslaklığıyla Kentimin griliği damlardı ayakuçlarıma
Çalışmalarınızın Yirmibirmart üzerinde yayınlanmasını isterseniz lütfen mektup@yirmibirmart.com adresine
e-posta yoluyla ulaştırınız.
AYLIK ŞİİR DERGİSİ MART 2021
1.SAYI