• Sonuç bulunamadı

NURGÜL ŞEN YURDAKUL Sayfa 1

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "NURGÜL ŞEN YURDAKUL Sayfa 1"

Copied!
19
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

NURGÜL ŞEN YURDAKUL Sayfa 1 MODÜL 1: ANADOLU HALK KÜLTÜRÜ

Halk Bilimi diğer bir isimle folklor sözü İngilizce

“folk” ve “lore” sözcüklerinden oluşmuştur. Folk “halk”,lore ise “bilim” anlamına gelir. Her ulusun kendine özgü bir toplum yapısı bulunması nedeniyle Halk Biliminin tanımlaması, kapsamının belirlemesinde her ülkenin bilginleri, kendi toplumlarının yaşayışlarına göre değerlendirmeler yapmışlardır. Folklor, bir ülke ya da belirli bir bölge halkına ilişkin maddi ve manevi alanlardaki kültürel ürünlerini konu edinen, bunları kendine özgü yöntemlerle derleyen, sınıflandıran, çözümleten, yorumlayan ve son aşamada bir bütünlüğe vardırmayı amaçlayan bir bilim dalıdır.

Doğumdan ölüme kadar insanların yaşantısında yer alan maddi ve manevi bütün kültür öğelerini, bilimsel olarak derleyen,araştıran, değerlendiren ve bunların sistematik bir açıklamasını yaparak insanlığın kültür tarihini ve özelikle halk kültürünün genel gelişme kurallarını inceler.Bununla birlikte kültürler arasındaki farklılıkları ve benzerlikleri belirleyip ortaya koyarak gerektiğinde bilimsel sonuçları halk yararına olacak biçimde düzenleyip halka aktaran ve hatta bir takım uygulamalarda bulunan bir bilim dalıdır.

Halk Bilimi, bir ülkede yaşayan halkın olduğu kadar çeşitli sosyal grupların ortaya koyduğu gelenekleri, inançları, töreleri, müziği, oyunları anonim veya bireysel sözlü geleneklerden kaynaklanan edebi ürünleri, el sanatlarını, halk hekimliğini, mimariyi ve müzeciliği inceler. Bunlarla bağlantılı olarak o topluluğun dinsel, siyasal, sosyolojik ve psikolojik tutum ve davranış biçimlerini araştırarak yazılı ve sözlü kaynaklardan derlenip toplanan her şeyi kütüphanelerde, arşivlerde ve müzelerde düzenli bir şekilde kamuoyun hizmetine sunar.

Halk Bilimin çalışma konularıyla ilgili olarak yapılan tasnif çalışmaları hakkında yabancı ülkeler ve Türkiye’den bazı örnekler :

1. Halk Edebiyatı Destanlar:

➢ Efsaneler

➢ Masallar

➢ Halk Hikayeleri

➢ Fıkralar

➢ Atasözleri-Deyimler

➢ Tekerlemeler

➢ Bilmeceler

➢ Ağıtlar

➢ İlahiler

➢ Maniler 2. Halk Tiyatrosu

➢ Ortaoyunu

➢ Karagöz

➢ Kukla

➢ Seyirlik Köylü Oyunları 3. Halk Oyunları

➢ Horon

➢ Zeybek

➢ Misket

➢ Halay vb.

4. Halk Bilgisi

➢ Halk Hukuku

➢ Halk Hekimliği

➢ Halk Takvimi 5. Giyim-Kuşam-Süs

➢ Giyimi

➢ Kadın Giyimi

➢ Çocuk Giyimi

➢ Günlük Giyim

➢ Törensel Giyim 6. Bayramlar-Karşılamalar

➢ Uğurlamalar Dinsel Nitelikli Bayramlar

➢ Yerel Nitelikli Bayramlar

➢ Karşılama ve Uğurlama 7. Adlar

➢ İnsan Adları

➢ Asıl Adlar

➢ Soyadları

➢ Lakaplar-Takma Adlar 8. Halk Müziği

➢ Uzun hava

➢ Bozlak

➢ Deyiş vb.

9. Halk sanatları ve Zanaatları

➢ İşletme, Örme,Dokuma,Basma İşleri

➢ Ağaç, Taş, Maden, Toprak, Cam, Deri İşleri

10. Beslenme-Mutfak

➢ Sofra Düzeni

➢ Yemek Çeşitleri

➢ Mutfak Düzeni

➢ Besin Elde Etme

➢ Besin Türleri

(2)

NURGÜL ŞEN YURDAKUL Sayfa 2 11. Dernekler, Kuruluşlar, Dayanışma ve Yardımlaşma

➢ Esnaf Dernekleri

➢ Dinsel Kuruluşlar

➢ Cinse ve Yaşa Dayalı Örgütler

➢ Komşuluk

12. Dinsel-Büyüsel İçerikli İnançlar

➢ Ziyaretler, Türbeler, Mezarlar

➢ Fal, Rüya Yorumu

➢ Büyücülük

13. Kalıp Hareketler-Kalıp Sözler

➢ Günlük Yaşama İlgili Olanlar

➢ Törensel Yaşamla ilgili Olanlar

➢ Islık Çalma

➢ Çağırma

14. Çocuk Oyunları Çelik çomak

➢ Topaç

➢ Çember çevirme

➢ Dokuz kiremit

➢ İple oynanan oyunlar

➢ Topla oynanan oyunlar

➢ Saklambaç 15. Geçiş Dönemleri

➢ Doğum

➢ Sünnet

➢ Evlenme

➢ Ölüm

16. Ölçme-Tartma-Hesaplama Birimleri

➢ Taşıtlar Taşıma Teknikleri

➢ Ekonomi Türleri

➢ Barınak Konut

Kültür: Sözcük olarak kültür, bir toplumda geçerli olan ve gelenek halinde devam eden, her türlü duygu, düşünce, dil, sanat yaşayışlarının tümü, belli bir konuda edinilmiş, geniş ve sistemli bilgi şeklinde tarif edilmektedir.

İnsanbilimciler, kültürü dört temel kavram üzerinde yoğunlaştırarak açıklamaktadırlar. Bunlar sırasıyla şunlardır.:

1. Kültür, bir toplumun ya da bütün uygarlıkların birikimidir.

2. Kültür, belli bir toplumun kendisidir.

3. Kültür, bir dizi sosyal süreçlerin bileşkesidir.

4. Kültür, bir insan ve toplum kuramıdır. Bir toplumun maddi ve manevi alanlarda oluşturduğu ürünlerin tümüdür.

Yukarıdaki tanımda maddi ve manevi kültür kavramı geçmektedir. Toplumların maddi ve manevi kültür öğelerine birkaç örnek vermek gerekirse;

Maddi Kültür Öğeleri: Ev, araba, kıyafet, yiyecek vb.

NOT: Maddi kültür öğeleri somuttur yani varlığı algılanabilen öğelerdir.

Manevi Kültür Öğeleri: Hukuk, din, ahlak, gelenek ve görenek, örf ve adetler vb.

NOT: Manevi kültür öğeleri soyuttur yani varlığı fiziki olarak algılanamayan öğelerdir.

❖ Kültürün Özellikleri:

1. Toplumsaldır.

2. Tarihseldir.

3. Kalıtsaldır.

4. İşlevseldir.

5. Dinamiktir.

6. Kapsayıcıdır.

Bütün kültürler, hızlı ya da yavaş, daha doğrusu kimi dönemlerde hızlanmış kimi dönemlerde ise yavaşlamış ama kesintisiz bir değişme içindedir.

Günümüzde kültürel değişimin daha hızlı yaşanmasının nedenleri:

1. Toplumlararası iletişimin gelişmesi.

Örnek;Televizyon,telefon, Internet,

2. Toplumlarda başka kültürleri öğrenme, tanıma merakı.

3. Üst kültürlerin alt kültürlere karşı siyasal ve ekonomik baskıları.

4. Küreselleşmeye doğru giden bir dünya.

5. Kullanılan üretim araçlarının değişimi.

6. Günlük yaşamda kullanılan birçok araç-gerecin değişmesi.

7. Tüketim alışkanlıklarının değişmesi.

8. Toplumlar arası göç hareketlerinin fazla olması vb.

değişimlerden dolaylı kültürel değişim yoğun bir şekilde yaşanmaktadır.

❖ Anadolu Kültürü Ve Geleneksel Adetler:

Sosyal Normlar: Sosyal hayatın, toplumsal yaşamın bir düzen içinde akıp gitmesi, şahısların gerek birbirleriyle, gerekse doğrudan doğruya toplumla olan ilişkilerinde uyacakları birtakım kuralların varlığını gerektirir. Bu nedenle, sosyal hayatta gelişen çeşitli ilişkiler bir düzene sokulmuş olur; çünkü bütün kurallar, toplum hayatındaki davranışlarımızın nasıl olacağı hususunda bir takım emir ve yasakları içerir. Kısaca neleri yapmak, neleri yapmaktan kaçınmak zorunda olduğumuzu bildirir. Sosyal normlar

(3)

NURGÜL ŞEN YURDAKUL Sayfa 3 yaptırımı, bir kuralın emir ve yasaklarına uyulmadığı zaman

karşılaşacağı tepkidir.

1. Örf: Çoğu zaman toplumun katı beklentileri olarak nitelenen birtakım örnek tutum ve davranışlardır. Örflere karşı çıkma, kimi toplumlarda yasaya karşı çıkmayla bir tutulur; hatta zaman zaman yasaların da üstünde tutularak katı ve bağışlamasız bir tutumla birey cezalandırılır.

2. Adet: Tıpkı örfler gibi birçok sosyal içerikli ilişkiyi düzenlemekte, yönetmekte ve denetlemektedir.

Toplumsal yaşantının düzenli gitmesinde, kuralların uygulanmasında adetler etkili olmaktadır.

3. Gelenek: Bir kuşaktan ötekine geçirilebilen bilgi, tasarım, boş inanç, yaşantı biçimi, daha geniş anlamıyla maddi olmayan kültürdür.

4. Görenek: Türkçe “görmek” kelimesinden türetilen

“görenek” kelimesine, sözlüklerde “insanların birbirlerine bakarak yaptıkları şey, adet, usul, alışılmış tarz, hareket” denir. Sözlük anlamında da görüldüğü gibi görenek, bir şeyin görülerek yapma alışkanlığının kazanılmasıyla elde edilir. Göreneğin örfe, adete, geleneğe bakarak yaptırım gücü daha zayıftır. Örfteki yapılma zorunluluğu, adet ve gelenekteki yapılmalı özelliği, görenekteki yapılabilme özeliğini alır.

5. Sosyal Davranış, Vaziyet Alış, Beklenti: İnsanların toplumda gerçekleşen durumlara karşı gösterdiği hallerdir.

6. Akrabalık ve Komşuluk ilişkileri, İmece, Kutlama, Törenler

Anadoluda yer sofrası

Yöresel kıyafetler

Anadoludan kıyafetler

Taylandlı kadınların boyunlarına halka takma geleneği

(4)

NURGÜL ŞEN YURDAKUL Sayfa 4

❖ Anadolu’da Geleneksel Adetler: Geleneksel adetler genellikle aşağıda belirtilen konuklarda olup bölgeden bölgeye farklılıklar gösterebilmektedir.

1. Doğum Adetleri

2. Evlenme Gelenek ve Görenekleri 3. Ölüm Adetleri

4. Beslenme Biçimleri 5. Sofra Adetleri 6. Giyinme adetleri

MODÜL 2: TÜRK HALK SANATI

Türkler geçmişte yaşadıkları coğrafya ve iklim şartları içinde göçebe bir hayat tarzını benimsemişlerdir.

Hayvanlarla ve tabiatla iç içe olan bu hayat tarzının etkisi, kültürü ve sanatı yakından etkilemiş ve sanat eserlerinde hayvan motifleri ve hayvanlarla ilgili konular ön plana çıkmıştır. Genel olarak “hayvan üslubu” adıyla bilinen ve toplumun inançlarıyla şekillenen sanat anlayışı içinde tabiatı, hayvanları mükemmel bir biçimde gözlemleyerek stilize olarak realist bir biçimde resmedilen eserler vücuda getirmişlerdir.

Güzel sanatlar deyince aklımıza, insan yaratıcılığı, insanın ilk çağlardan bu yana kendini ifade ettiği, tam yetkinleşemediği dönemlerde, çizgi, boya, kil yoluyla içini döktüğü biçimler, desenler, çeşitli oluşumlar gelir.

Türk Sanatı incelenirken İslam öncesi ve sonrası olarak ele almak mantıklı olacaktır. Çünkü İslam dini Türk sanatında köklü değişimlere neden olmuş, özellikle mimariye yön vermiştir. Bu sebeple dinsel bir olayı esas alan kategorilendirme metodolojik yönden de kaçınılmazdır.

❖ İslamiyetten Önce Türk Halk Sanatı:

İslam öncesi Türk sanatı, mimarisi olmayan bir yarı göçebe sanatı karakteri taşır. Başlangıç için bir tarih vermek doğru olmayabilir fakat bitişi 10. Yüzyıla tarihlenir. Bu durumda Türklerin islam öncesi sanatı en az 5 bin yıllık bir zamanı içine alır. İnsan yaşamında din etkilerini belirgin olarak gördüğümüz Ortaçağ dönemleri Türkler için de bir dönüm noktası olmuştur. Kabaca, 10. Yüzyıldan sonra büyük topluluklar halinde İslamı kabul eden Türk boyları kurdukları devlet ve uygarlıklara İslami kişilikler vermiştir.

İslam öncesi Türk Sanatında görülen hayvan ve özellikle insan tasviri resim ve heykel sanatı da İslam dini etkisiyle farklı bir boyut kazanır.

Tüm bunlara göre Türk Sanat tarihi tek önemli olayla ikiye bölünmüştür. Bu ayırıcı olay Türk toplumunun İslam dinini kabul edişidir. Bu olayla eski Türk sanatı yeni bir yön kazanmış, o güne kadar işlediği konular, biçimler ve üslup büyük ölçüde değişikliğe uğramıştır.

(5)

NURGÜL ŞEN YURDAKUL Sayfa 5 Tonyukuk, kendisi için diktirdiği taşlarda Göktürklerin, Çin

esaretinden nasıl kurtulduğunu, kurtuluş savaşını nasıl yaptıklarını, kendisinin neler yaptığını anlatır. Tonyukuk anıtının birinci taşında 35, ikinci taşında 27 satır yazı vardır.

Bilge Kağan Anıtı: Boyut olarak Kül Tigin Anıtı‟ndan birkaç parmak daha yüksek olan Bilge Kağan Yazıtı aşınmış ve bozulmuş durumdadır. Her iki anıtın kuzey ve doğu yüzlerindeki bazı satırlar aynıdır. Kimi sözler her ikisinde de yinelenmektedir.

❖ Göktürklerde Balbal olarak adlandırılan taş heykellerin hangi amaçla dikildikleri konusunda uzmanlarca değişik görüşler vardır. Bu görüşler şunlardır:

➢ Balballar, öbür dünyada ölüye hizmet etmek için ölü kişinin hayattayken öldürdüğü düşmanı simgeler.

➢ Balballar öldürülen kişinin simgesi değil, bilakis ölüyü öbür dünyada korumak ve ona hizmet etmek için orduda ve cemiyette bulunan kahraman veya en hizmetli kadını simgeler (çünkü Orta Asya'da bulunan balballar arasında kadın balbalları da vardır).

➢ Balballar, ölünün sonsuzluğunu simgelemek için dikilmiştir. Çünkü bazı balballar, Çinliler tarafından sonsuzluk simgesi olarak inanılan kaplumbağa heykelleriyle desteklenmiştir.

➢ Balballar ölü kişinin düşmanının ruhunu temsil eder.

➢ Balballar ölünün anısına dikilmiş, işlenmiş veya işlenmemiş alelade taşlardır.

❖ İslamiyetten Sonra Türk Halk Sanatı:

İslam mimarisinin ortaya koyduğu en önemli yapı tipi camilerdir. Bir camide harim(ibadet mekânı); duvarda ibadetin yönünü belirleyen niş şeklindeki mihrap, kapısı, merdiveni, sahanlığı olan ve mihrabın sağında bulunan minber yer alırdı. İslamiyetin ilk döneminde yapılan camiler, küçük mescitler şeklindedir. Bunların mimari ya da sanatsal herhangi bir özellikleri yoktur.

Bu dönemlerde yapılan camiler genellikle kare ve dikdörtgen planlıdır. Erken dönem İslam sanatını sırasıyla dört halife döneminden sonra Emevi sanatı takip etmiştir.

Gazneliler döneminde taşın ve taş süslemelerin kullanılışı Anadolu Türk sanatı yapıtlarıyla benzerlik gösterir.

Gazneliler konumları gereği, Hint kültürü ile İran arasında bir köprü görevi de görmüştür. Büyük Selçuklular egemen

(6)

NURGÜL ŞEN YURDAKUL Sayfa 6 oldukları İran, Horasan, Irak, Suriye ve Anadolu‟da cami,

türbe, medrese, saray, kervansaray gibi birçok mimari yapıt ortaya koymuşlardır. Anadolu Selçuklu sanatı ilk Türk beylikleri dönemi sanatından etkilenmiş ve gelişmiştir.

Anadolu Selçuklu sanatı Anadolu‟da gelişen Türk sanatının Osmanlılardan 12 önceki en önemli bölümünü oluşturur.

(7)

NURGÜL ŞEN YURDAKUL Sayfa 1

 Anadolu Türk Sanatında Süsleme Ve El Sanatları 1. Halı Sanatı: Tarih çerçevesi içerisinde halı, Türklerin

üstünde oturdukları, çadırlarının içini sıcak tutmak için tabana serdikleri, üstünde namaz kıldıkları yahut da duvarlarını süsledikleri gündelik bir eşya iken zamanla kültürümüzün bir ifadesi olarak gerçek bir sanat eseri yerini almıştı. Tarihin bilinen en eski halısı, Altay dağları Pazırık mevkiinde Arkeolog Rudenko tarafından çıkarılan ‘Pazırık Halısı’. Bölgede açılan sekiz adet kurgandan biri olan beşinci kurganda buzulların içinden çıkarılan Pazırık Halısı, dünyanın bilinen en eski halısı. Motiflerin zenginliği, inanılmaz inceliği ve dokuma özellikleri ile tüm dünyada dikkatleri çeken Pazırık Halısı, ilk kez 1953’te yayınlanarak büyük ilgi uyandırmıştı.

Halıları dokuyanlar, folklorumuzun diğer önemli ürünlerinde olduğu gibi, unutulmuşlar ve anonim bir kimlik içinde yitip gitmişlerdir. Hiçbir halının ustasının adı belli değildir. Çevresini, doğayı, duygu ve hayallerini ilmek ilmek, ipliklere dolayan o genç kızların, kadınların adları, sanları asla bilinmez. Bilinen sadece yöresinin adıdır: Isparta, Lâdik, Gördes, Döşemealtı, Hereke, Sivas, Yağcıbedir, Bünyan, Milas, Konya, Demirci veya Türkiye dıĢında Kırgız, Kazak, Isfahan, Horasan, Buhara, Teke-Türkmen vb... Bazı halılar ise ana motiflerine göre adlandırılmıĢlardır. Armalı Uşak halısı, Çubuklu halı, Ejderli halı, Yıldızlı Uşak halısı, Konya hayvan halısı, ġimĢekli halı, Mihraplı halı, Yılanlı halı, Minyatürlü halı, Nakışlı halı, Kuşlu halı vb. sayılabilir.

Bazen de tarihi dönemlere göre ad verilen halı grupları vardır. Bunlar arasında da, Beyşehir Selçuklu halıları, Hun halısı, Konya Selçuklu halıları, Memlük halıları, Osmanlı saray halıları, Pazırık halısı, Selçuklu halıları ve Uygur halıları.

Türkiye‟deki el dokuması halıların ana maddesini oluşturan yün, hayvancılığın gelişmiş olduğu bölgelerde bol olarak elde edilir. Halının çözgü ve atkısında kullanılan yün ipliklerin, halıda çabuk solmaması için doğal kök boyalar ile işlem görmesi ve sağlamlığı, halının ömrünün uzamasını sağlamıştır. Her santimetre karede atılan düğüm sayısının fazla olması da, halının ömrünü uzatan başka bir noktadır. Yüzlerce yıldan beri aksatılmadan sürdürülen bu gelenekler dolayısıyla Türkiye‟deki el dokuması halıların değeri anlaşılmıştır.

2. Kilim Sanatı: Kilimler yüzleri ve tersleri birbirinin aynı olan, çözgüleri atkılar tarafından gizlenen, düz, çizgili veya motifli havsız dokumalardır. Kilim başlığı altında farklı teknikler uygulanarak yapılan cicim, zili, sumak gibi dokumalar da bulunmaktadır.

Hayvancılıkla uğraşan göçebe Türklerin yaşadığı bölgelerde soğuktan korunmak için bazen zemin ve duvarlar kilimle kaplanmış, bazen de yurt adı verilen çadırın tamamı kilimden yapılmıştır. Kilim dokuma geleneği Orta Asya’dan Anadolu’ya göçle birlikte taşınmıştır. Kilim; yün, kıl ve pamuk, son zamanlarda ise sentetik iplerle dik, yatık, duvara dayalı şekilde kurulmuş üç tip tezgahta dokunur. Bez ayağı dokuma,

(8)

NURGÜL ŞEN YURDAKUL Sayfa 2 ikili kilim dokuma, sarma konturlu kilim dokuma ve

verne başlıca kilim dokuma teknikleridir. Yüzyıllar boyunca kök boyalar, cehri çalısı, taze ceviz kabuğu, soğan kabuğu, palamut, mazı, sarı ot kökü, nar kabuğu cam kabuğu, somak ve ekliz otu gibi bitki ve kabuklarından elde edilmiştir. Motifler, desenin rengindeki bir ipin çözgülerin bir altından bir üstünden geçirilerek bir başka motifin sınırlarına kadar götürülüp geri döndürülmesiyle oluşturulur.

3. Keçe Sanatı: El sanatları içinde en eski tekniklerden biri olan tepme keçe sanatı, Orta Asya'ya özgü göçebe yaşam biçiminin bir öğesi olarak gelişmiş ve batıya yönelen Türk boyları tarafından Anadolu'ya taşınmıştır. Keçenin temel hammaddesi yündür. Tepme

keçe atölyelerinde ürünlerin elde edilmesinde kalıp, kalıpleş, çubuk, makas, halat, su kabı, süpürge, terazi, buhar kazanı, boya kazanı gibi basit araçlar kullanılmaktadır. Keçe ürünleri desenli veya desensiz üretilmektedir. Keçe, hayvan ve insan kılı gibi protein bazlı doğal elyafın su, sabun ve basınç ile kilitlenip kenetlenmesinden oluşan bir tekstil ürünü. Bu kilitlenmenin hızının artmasında su ve sabun katalizör, dövme ise ana unsur olarak görev alıyor.

(9)

NURGÜL ŞEN YURDAKUL Sayfa 3 4. Minyatür: Kitap ressamlığı olarak da adlandırılan

minyatür sanatı klasik batılı resim sanatından farklı bir gelişim gösteren ışık, gölge oyunları ve derinlik boyutunu önemsemeyen bir resim tarzıdır. Genellikle tarih ve edebiyat ile ilgili kitaplarda rastlanan minyatür sanatı için İstanbul en önemli merkez olmuş ve bu sanat her zaman saray tarafından desteklenmiştir.

Minyatür sanatı XVIII. yüzyıldaki Batılılaşma akımına dek önemli bir sanat olarak devam etmiş klasik Batı resminin yaygınlaşmasıyla orjinalliğini ve önemini yitirmiştir. Bugün minyatürler sanat değerlen kadar belge değeri de taşımakta, bir çok müzede seçkin örnekleri sergilemektedir.

Bilinen en eski minyatürler Mısır'da rastlanan ve ĠÖ 2. yüzyılda papirüs üzerine yapılan minyatürlerdir.

Daha sonraki dönemlerde Yunan, Roma, Bizans ve Süryani elyazmaları'nın da minyatürlerle süslendiği görülür. Hıristiyanlık yayılınca minyatür özellikle elyazması İncilleri süslemeye başladı. Avrupa'da minyatürün gelşmesi 8. yüzyılın sonlarına rastlar. 12.

yüzyılda ise minyatürün, süslenecek metinle doğrudan doğruya ilgili olması gözetilmeye ve yalnızca dinsel konulu minyatürler değil farklı minyatürler de yapılmaya başlandı.

5. Hat Ve Tezhip Sanatı: Arapçada çizgi ya da bir satır yazı anlamına gelen hat sözcüğü, bugün Arap harfleriyle yazılmış güzel el yazısı karşılığı olarak kullanılmaktadır.

Hat güzel yazı sanatı olup yazarlarına “hattat” denir.

Gerçek bir tablo gibi çerçevelenerek duvara asılan güzel yazı örneklerinden ünlü hattatların yapıtlarına Osmanlı tarihinde çok büyük paralar ödendiği bilinmektedir.

Güzel yazı, yalnız levhalarda değil, el yazması kitaplarda, fermanlarda, diplomalarda, cami iç ve dış duvarlarında, çeşitli yapıların yazıtlarında, mezar taşlarında, pencere kapağı ya da kapı kanadı gibi mimarlık öğelerinin üstlerinde, halı bordürlerinde, kutu, vazo, tabak gibi gündelik eşyada da kullanılmıştır.

(10)

NURGÜL ŞEN YURDAKUL Sayfa 4 Tezhip ise altın ile süsleme anlamına gelir. Ferman,

berat ve Kur’an ayetleri gibi değerli evrak ve levhaların yüksek manevi değerini ifade etmek amacıyla gelişen bir sanat dalıdır.

6. Cam İşlemeleri: Anadolu uygarlıklarından elde edilen cam işçiliğinin seçkin örnekleri günümüzde

"Cam"ın tarihi gelişimi konusuna ışık tutmaktadır. Çeşitli model, formlarda vitray, Selçuklular döneminde geliştirilmiştir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde İstanbul'un fethedilmesinden sonra camcılığın merkezi bu kent olmuştur. çeşm-i bülbül, Beykoz işi bu dönemden günümüze ulaşabilen tekniklerdir. Gazyağı lambaları, lale vazoları, gülsuyu şişeleri, fincan kâseleri, şekerdanlıklar, vitray panoları, karatlar, kadehler vb. diğer mutfak gereçleri bu teknikler kullanılarak üretilmiştir.

Anadolu'da camın ilk kez gözboncuğu olarak üretimi İzmir - Görece köyü‟ndeki ustalar tarafından gerçekleştirilmiştir. Anadolu'nun her tarafında temelinde nazar inancı olan cam boncukları görmek mümkündür.

(11)

NURGÜL ŞEN YURDAKUL Sayfa 5 7. Ahşap Sanatı: Anadolu'da Selçuklu

döneminde gelişmiş olan kendine özgü bir şekil almıştır. Selçuklu, Beylikler dönemi ağaç eserleri daha çok mihrap, cami kapısı, dolap kapakları gibi mimari elemanlar olup gerçekten çok üstün işçilik

göstermektedir. Osmanlı Dönemi ahşap işçiliğinde sadelik hakim olmuş, çeşitli teknikler daha çok sehpa, kavukluk, yazı takımı, çekmece, sandık, kaşık, taht, rahle, Kuran muhafazası gibi kullanım eşyası, pencere, dolap kapağı, kiriş, konsol, sütun başlığı, tavan, mihrap, minber (vaaz kürsüsü), sanduka gibi mimari öğelerde uygulanmıştır. Ağaç işçiliğinde en çok ceviz, elma, armut, sedir, abanoz, gül ağacı kullanılmakta, kakma, boyama, kündekari, kabartma - oyma, kafes gibi teknikler uygulanmaktadır.

Ahşap sanatında ayrıca; bastonculuk, müzik aletleri yapımı, semercilik ve kaşıkçılık da yapılmaktadır.

8. Metal İşlemeleri: Hammaddesi metal olan geleneksel sanatları, kullanılan madene, kullanım alanına,

tekniklerine vb. sınıflandırmak mümkündür. Roma, Bizans dönemlerinde Anadolu'nun gelişmiş maden sanatı atölyelerinin bulunduğu bilinmektedir. Büyük Selçuklular ile birlikte İslam maden sanatında önemli gelişme görülmektedir. Selçuklular sanatın birçok dalında olduğu gibi maden sanatının gelişiminde de önemli rol oynamışlardır. Bu dönemlerde gelişmiş maden sanatı atölyelerinin bulunduğu, Konya, Mardin, Hasankeyf, Diyarbakır, Cizre, Siirt, Harput, Erzincan, Erzurum gelmektedir. Osmanlı döneminde Anadolu'da, Balkanlarda maden sanatının doruk noktasına ulaştığı

(12)

NURGÜL ŞEN YURDAKUL Sayfa 6 bilinmektedir. Gaziantep, Kahramanmaraş, Mardin,

Diyarbakır, Siirt, Tokat, Malatya, Elazığ, Erzurum, Trabzon, Giresun, Ordu, Sivas, Tokat, Kayseri, Çankırı, Çorum, Amasya, Kastamonu, Konya, Burdur, Denizli, Afyon, Kütahya, Balıkesir, Bursa, İstanbul, Edirne Osmanlı döneminde maden atölyeleri bulunan günümüzde de bakırcılık merkezleri olan illerdir.

Maden işçiliğinde dövme, telkari, kazıma (kalemkâr), çekiç işi, kakma, küftgani, savatlama, ajur kesme gibi teknikler kullanılmaktadır.

Bakırcılık

Telkari sanatı

Savat sanatı

Bıçakçılık

(13)

NURGÜL ŞEN YURDAKUL Sayfa 7 9. Ebru Sanatı: Ebru, kitreyle yoğunlaştırılmış su

üstünde, özel hazırlanmış boyalarla

oluşturulan desenlerin kâğıt üzerine geçirilmesi yoluyla yapılan bir süsleme sanatıdır. Fırça ve boyaları özeldir.

Orta Asya Sanatı ve kâğıt bezeme sanatlarının en mühimlerinden biri olan Ebru sanatının hangi tarihten beri bilindiğini kesinlikle söylemek bugün için imkansızdır. Böyle bir belge günümüze ulaşmamıştır.

Bazı İran kaynaklarında Hindistan'da ortaya çıktığı yazılıdır. Bazı kaynaklara göre

de Türkistan'daki Buhara kentinde doğmuş ve İran yoluyla Osmanlılar'a geçmiştir. Batıda ebru "Türk Kağıdı" ya da "mermer kâğıdı" olarak

adlandırılmaktadır.

(14)

NURGÜL ŞEN YURDAKUL Sayfa 1 MODÜL 3: ANADOLU ÇAĞLARI

❖ ANADOLU’NUN TARİH ÖNCESİ ÇAĞLARI:

A. Paleolitik Çağ (M.Ö ?-10000):

1. İnsanlığın yaşadığı en uzun dönemdir.

2. İnsanlar yaşamlarını avcılık ve toplayıcılıkla sürdürmüşlerdir.

3. Mağara ve ağaç kovuklarını barınak olarak kullanmışlardır.

4. Bitkilerden elde ettikleri boyalar ile mağara duvarlarına av sahnelerini betimlemişlerdir.

5. Bu dönem insanların üretici olmadıkları, toplayıcı – tüketici oldukları dönemdir. Küçük guruplar halinde avlarının peşinde göçebe bir yaşam sürdürmüşlerdir.

6. Sivri ve keskin taşlarla kendilerini vahşi hayvanlara karşı korumuşlardır.

7. En büyük buluş çağın sonuna doğru bulunan ateştir.

8. Antalya Öküzini Mağarası, İstanbul Yarımburgaz Mağarası, Adıyaman Keçiler Mağarası’nda bu döneme ait izler bulunmuştur.

B. Mezolitik Çağ (M.Ö 10000-8000):

1. Avcılık ve toplayıcılık devam etmiştir.

2. İnsanlar mağaralarda yaşamaya devam etmişlerdir.

Taşlar yontulup basit araç gereçler yapılmıştır.

3. İnsanların ateşi bulmalarıyla birlikte yiyeceklerini pişirerek tükettiklerini, soğuktan ve vahşi hayvanlardan

korunduklarını, karanlıktan kurtulduklarını söyleyebiliriz.

4. Hayvanlar evcilleştirilmeye başlanmış olup ilk olarak köpek evcilleştirilmiştir.

5. Antalya Karain ve Beldibi Mağaraları, Samsun Tekeköy Mağarası’nda bu döneme ait izler bulunmuştur.

C. Neolitik Çağ(M.Ö 8000-5500):

1. Buzul çağının sona erip havaların ısınmasıyla birlikte insanlar su kenarında yaşamaya başlamışlardır.

2. İlk köyleri bu dönemde kurmuşturlar.

3. Tarım hayatı ile birlikte üretim faaliyetleri başlamışlardır.

4. Taş araç ve gereçlerin yanında yiyeceklerini korumak düşüncesiyle topraktan da araç ve gereçler

yapmışlardır.

5. At, koyun ve sığır gibi hayvanları evcilleştirmişler.

6. Bitki liflerinden giysiler yapmışlardır.

7. Tüketici durumdan üretici durumuna geçmişlerdir.

8. Tekerleği icat etmişlerdir.

9. Diyarbakır Çayönü, Konya Çatalhöyük, Niğde Köşkhöyük bu dönemin Anadolu’daki merkezleridir.

NOT: Çatalhöyük insanlık tarihinin ilk şehir yerleşmesi olarak kabul edilir.

(15)

NURGÜL ŞEN YURDAKUL Sayfa 2 D. Kalkolitik Çağ (M.Ö 5500 – 3000):

1. Bu dönem çok az da olsa ilk madenin çıktığı dönemdir.

İlk ön kent kültürlerinin başladığı dönemdir.

2. Tarım ve hayvancılık ilerlemiş ve yerleşim merkezleri büyümüştür.

3. Köyden kente geçiş olarak da bilinir.

4. Yöneticiler, din adamları ve çeşitli zanaatçılar ortaya çıkmaya başlamıştır.

5. Anıtsal mimari savunma ve sulama sistemleri gelişmiş ticaret ilerlemiştir.

6. Burdur Hacılar, Yozgat Alişar, Çorum Alacahöyük, Van Tilkitepe bu dönemin önemli yerleşim merkezleridir.

E. Tunç Çağı (M.Ö. 3000-1200):

1. Dönemin başlarında Mezopotamya ve Mısır’da yazının keşfi ile birlikte tarihi döneme geçilmiştir.

2. Bakır ile kalayın karışımıyla oluşan tunç bakıra göre daha sert ve dayanıklıdır.

3. İlk şehir devletleri bu dönemde oluşturulmuştur.

4. Mezopotamya’da Sümer ve Akad, Anadolu’da Hititler bu dönemde ortaya çıkmışlardır.

5. İnsanların ihtiyacından fazlasını üretmeleri ve farklı araç gereçlere ihtiyaç duymaları ticaret faaliyetlerinin gelişmesini sağlamıştır.

6. Ankara Ahlatlıbel, Kayseri Kültepe dönemin en önemli merkezlerindendir.

(16)

NURGÜL ŞEN YURDAKUL Sayfa 3 F. Demir Çağı (MÖ 1200-750):

1. Bakır ve tunca göre daha sert olan demir madeninin işlenmesiyle silahlar bu madenden yapılmaya başlanmıştır.

2. İlk krallıklar bu dönemde kurulmuşlardır.

3. Üretim gelişmiştir.

❖ ANADOLU’DA YAŞAMIŞ UYGARLIKLAR A. HİTİTLER:

1. M.Ö 2000 yıllarında Anadolu'ya gelerek Kızılırmak çevresinde devlet kurmuşlardır.

2. Başkentleri Hattuşaş(Boğazköy) şehridir.

3. Çorum yakınlarındadır.

4. Hititliler Suriye'yi ele geçirmek için Mısırlılarla savaşmışlardır. Bu savaşın sonunda iki devlet arasında Kadeş Antlaşması imzalandı.

5. Kadeş Antlaşması (M.Ö 1280) Dünya tarihinde iki devlet arasında yapılan ilk antlaşmadır.

6. M.Ö 1200 yılında Anadolu'ya gelen Frigyalılar tarafından yıkıldı.

B. FRİGYALILAR:

1. M.Ö 1200 yıllarında Hititlerin yıkıldığı bölge üzerinde ve Ankara, Eskişehir, Afyon dolaylarında devlet kurdular.

2. Devletin başkenti Ankara'nın Polatlı ilçesi yakınlarındaki Gordion şehridir.

3. Frigyalılar krallarına Midas ünvanı verirlerdi.

4. Tarım ve hayvancılıkla uğraşmışlardır. Tarım ve hayvancılıkla ilgili sert kanunlar koymuşlar tarıma ve hayvancılığa zarar verenleri şiddetle

cezalandırmışlardır.

5. Frigyalılar M.Ö 7.yüzyılda Kafkaslardan

Anadolu'ya gelen Lidyalılar tarafından yıkılmıştır.

C. LİDYALILAR

1. Gediz ve Büyük Menderes ırmakları arasında kurulmuştur.

2. Kral Giges zamanında bağımsız bir devlet kurmuşlardır.

3. Başkentleri Sard şehridir. ( Bugünkü Manisa-Salihli yakınlarındadır.)

4. Ticaretle uğraşmışlardır.Kral Giges Efes'ten başlayıp Mezopotamya'ya kadar uzanan 5. Kral Yolu'nu yaptırmıştır.

6. Ticaretteki bu gelişmeler nedeniyle Lidyalılar tarihte ilk kez parayı icad ettiler.

7. Lidyalılar M.Ö 547 yılında Anadolu'yu işgal eden Persler tarafından yıkıldılar.

(17)

NURGÜL ŞEN YURDAKUL Sayfa 4 D. URARTULAR:

1. M.Ö 900 yılında Doğu Anadolu'da kuruldu.

2. Başkenti Tuşpa (Van) şehridir.

3. Maden işlemeciliğinde ilerlemişlerdir.

4. Tarımla ve hayvancılıklada uğraşmışlardır. Van ovasını sulamak için yaptıkları su kanalları günümüzde bile kullanılmaktadır.

5. Urartu Devleti M.Ö 600 yılında Medler tarafından yıkılmıştır.

E. İYONYALILAR:

1. M.Ö 1200 yıllarında Yunanistan'dan göç ederek Ege kıyılarına yerleşen Akalar tarafından kuruldu.

2. Akalar Ege kıyılarında 12 ayrı şehir kurmuşlar ve şehir devletleri halinde yaşamışlardır.

3. En önemli İyon şehirleri İzmir, Efes, Milet, Foça'dır.

4. Her şehrin başında ayrı bir kral bulunuyordu.Bundan dolayı hiçbir zaman güçlü bir krallık kuramamışlar ve ayrı ayrı şehir devletleri halinde yaşamışlardır. Siyasi birlik yoktur.

5. İyonyalılar denizcilikte ileri gitmişlerdir. Ancak zamanla Lidyalıların, Perslerin ve Romalıların egemenliğine girerek kaybolmuşlardır.

F. LİKYA UYGARLĞI:

1. Antalya ile Fethiye körfezleri arasındaki Akdeniz’e uzanan yarımada antik coğrafyada Likya olarak adlandırılmıştır.

2. Likya "Işıklar Ülkesi" anlamına gelmektedir.

3. MÖ 1. yüzyılın ortalarında ise yirmi üç kentten oluşan “Likya Birliği” oluşturulmuştur. Bu birlik, tarihteki ilk demokratik birlik olup günümüz demokratik sistemleri için de esin kaynağı olmuştur.

4. Likyalılar çok özgürlükçü bir uygarlıktı.

5. Likya, MS 2 ve 3. yüzyıllarda yaşadığı büyük depremlerin ve MS 6 ve 8. yüzyılları arasında yaklaşık 200 yıl süren veba salgınının ardından bir daha kendisini toparlayamamıştır.

G. KARİA UYGARLIĞI:

1. Antik çağda Muğla sınırlarının büyük bölümü, Karia (Karya) bölgesi olarak anılıyordu.

2. Bölgenin yazılı tarihi Halikarnassoslu ünlü tarihçi Heredot ile başlar.

3. Karia bölgesi, MÖ 334’te Makedonya kralı Büyük İskender tarafından ele geçirilir, başta Halikarnassos olmak üzere kentlerin büyük bölümü yakılıp yıkılır.

(18)

NURGÜL ŞEN YURDAKUL Sayfa 5 H. HELEN UYGARLIĞI:

1. Tek dünya devleti kurmak isteyen Büyük İskender, Persleri yenerek Anadolu’ya hâkim olur ve Anadolu’da Helen dönemi başlar.

2. MÖ 323’te Babil’de İskender’in ölümü ile Anadolu, Büyük İskender’in komutanları arasında pay edilmiş ve yeni krallıklar ortaya çıkmıştır

3. Anadolu’da kurulan başlıca Hellen krallıkları; Bergama Krallığı (Batı Anadolu), Bitinya Krallığı (Kocaeli

Yarımadası çevresinde), Pontus Krallığı (Karadeniz kıyılarında), Kommagene Krallığı (Nemrut

Dağı’nda)’dır.

4. Hellenistik krallıklara Roma İmparatorluğu son vermiştir.

I. ROMA İMPARATORLUĞU:

1. İtalya'da MÖ 753 yılında Romulus tarafından kurulan bu devlet kısa zamanda Avrupa, Asya ve Afrika topraklarına yayılmıştır.

2. Roma'nın Anadolu'da kurduğu ilk eyalet, Asia Eyaleti'dir.

3. Romalılar kültüre ve sanata çok önem vermişlerdir. Pek çok su yolları, tapınak, sunak, tiyatro, amfitiyatro, gimnazyum, bazilika (küçük kilise), forum, stadyum, agora (pazar yeri), saraylar, köprüler ve hamamlar inşa etmişlerdir.

4. Romanın güçlü birçok yöneticisi olmuştur. Bunlardan biri Julius Sezar’dır.

5. MS 395’de I. Theodosius’un ölümüyle Roma, oğulları arasında paylaşılarak Batı ve Doğu olmak üzere resmen ikiye ayrıldı. Batı Roma İmparatorluğu, MS 495’ te Kavimler Göçü sonunda tarihe karıştı. Doğu Roma İmparatorluğu (Bizans İmparatorluğu) ise 1453'te Fatih Sultan Mehmet'in İstanbul'u fethiyle Osmanlı

hakimiyetine tamamiyle geçmiştir.

J. BİZANS İMPARATORLUĞU:

1. Roma İmparatorluğu’nun ikiye bölünmesiyle eski bir Yunan kenti olan “Byzantion” 330 yılında, Doğu Roma (Bizans) İmparatorluğunun başkenti olur ve adı

“Konstantinopolis” olarak değişir.

2. Konstantinopolis, Orta Çağda dünyanın en büyük kentlerinden biriydi.

3. Kent gösterişli sarayları, kiliseleri, hipodromu, zafer takları, dikilitaşları ve surlarıyla Bizans’ın da başlıca kültür ve sanat merkeziydi.

4. Bizans döneminin en seçkin örneklerini İstanbul’da görürüz. Surlar bunlardan biridir.

5. İstanbul'un su gereksinimini karşılamak için Binbirdirek Sarnıcı ve Yerebatan Sarayı (sarnıcı) yaptırılmıştır.

6. Bizans’ın mozaik resim sanatı ve duvar bezemeciliğinin en güzel örneklerine Ayasofya, Kariye Camisi, Tekfur Sarayı’nda rastlanır.

(19)

NURGÜL ŞEN YURDAKUL Sayfa 6 K. ANADOLU SELÇUKLU DÖNEMİ:

1. Maveraün Nehrinin batısında yaşayan ve 10. yüzyılda İslamiyeti kabul eden Oğuz Türkleri, İslamiyeti yaymak amacı ile sınırlarını genişletir.

2. Bizans topraklarına akınlar düzenlenir ve Alpaslan’ın 1071’deki Malazgirt Savaşı ile Türklere Anadolu kapıları açılır.

3. İznik’e kadar gelen Selçuklu Türkleri burayı başkent yapar ve Anadolu, Büyük Selçuklu Devleti’nin eyaleti olur.

4. 1157 tarihinde yıkılan Büyük Selçuklu Devleti’nin yerine merkez Konya olmak üzere Anadolu Selçuklu Devleti kurulur.

5. Moğol istilaları sonucu yıkılır.

6. Anadolu Selçuklu mimarisinin günümüze kalan en önemli örnekleri arasında Konya'da Alâeddin Camii, Karatay Medresesi, İnce Minareli Medrese, Eşrefoğlu Camisi; Niğde'de Alaeddin Camii; Ankara'da Aslanhane Camisi, Kayseri'de Hunad Hatun Camii ve Külliyesi;

Afyonkarahisar'da Ulucami; Erzurum'da Çifte Minareli Medrese; Sivas'ta Gök Medrese, Buruciye Medresesi ve Çifte Minareli Medrese; Kırşehir'de Melik Gazi Kümbeti;

Erzincan’da Mama Hatun Türbesi; Bitlis Ahlat’ta Ulu Kümbet ve Çifte Kümbetler ile Nevşehir'de (Tuzköy Camii, Kızılkaya Camii) ve diğer yapılar (Nevşehir Kalesi vb.) gösterilebilir. İlk cami örneklerini de Anadolu’da Selçuklular döneminde görmekteyiz.

7.

L. OSMANLI DÖNEMİ:

1. Osmanoğulları sınırlarını genişleterek Bursa’yı alır ve başkent yapar.

2. Bir süre sonra Bizans’ın Avrupa yakasındaki topraklarını da sınırlarına katarak başkent Edirne’ye taşınır.

3. 1453 Fatih Sultan Mehmet İstanbul’u fetheder ve bir çağ kapanır yeni bir çağ açılır. İstanbul başkent olur ve İstanbul, bir sanat ve kültür merkezine dönüşür.

4. 19. yüzyıl sonlarında zayıflayan Osmanlı İmparatorluğu dört bir yandan işgal edilir. 1919 yılında başlayan Kurtuluş Savaşı sonunda 1923 yılında Cumhuriyet ilan edilir ve son olarak Anadolu topraklarında Türkiye Cumhuriyeti Devleti kurulur.

5. İshak Paşa, Topkapı, Adile Sultan, Dolmabahçe, Beylerbeyi, Çırağan, Yıldız Sarayları ve Ankara’da Hacı Bayram-ı Veli Külliyesi Osmanlı dönemi eserlerindendir.

Referanslar

Benzer Belgeler

Üyesi 16.İd.Mah.Üye Kaldırılarak 6.İd.Mah.Üye Gerektiğinde diğer idare mahkemeleri üyeliğinde çalışmak üzere.. Ankara Ankara 182220 YASİN DEMİR

Türklüğün tek kurtuluş ve yükseliş yolu olan Türkçülüğü başka milletler hesabına yapılan bir 

Türk edebiyatında Servet-i Fünûn dönemi üzerine yapılan çalışmalarda önemli birer kaynak olan Halit Ziya Uşaklıgil’in Kırk Yıl (1936) ve Hüseyin Cahit Yalçın’ın

Lojistik regresyonda da bağımsız değişken ile bağımlı değişkenin logaritmik değeri arasında doğrusal bir. ilişki

Popüler kütürün insanların estetik beğenisi üzerinde yarattığı etki ile yüksek kültür ürünleri olarak sanatsal ürünler değer yitirimine uğramış, postmodern

Bu çalışmada söz konusu Sümer, Babil ve Mısır mitolojilerinde geçen yaratılış hadiselerindeki benzerlik ve farklılıklarının anlaşılması ve bahse konu olan hava,

EĞİTMEN: ELİF YURDAKUL.. KURS BİLGİLERİ ... KURSA KAYIT KOŞULLARI ... KURSUN AMAÇLARI ... KURSUN SÜRESİ VE İÇERİĞİ... PROGRAMIN UYGULANMASINDA KULLANILACAK ÖĞRETİM

Futbolcuların 20m sürat testi ile T-testi değerleri arasında ilişki olmadığı tespit edilirken, 20m sürat ve Illinois testi sonuçları arasında negatif yönde ve