• Sonuç bulunamadı

PARAGRAF DENEME 2. aşağıdakilerden hangisiçıkarılamaz?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "PARAGRAF DENEME 2. aşağıdakilerden hangisiçıkarılamaz?"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

1 PARAGRAF DENEME – 2

1. Bilim dili, nesnel bir dildir; çünkü terimlerle kurulur, terimlerle oluşur. Terimlerin de açık, anlaşılır, aydınlık olması gerekir. Bunun da baş koşulu, terimlerin, anlamları herkesçe bilinen sözcüklerden yapılmasıdır. Böyle olmazsa bilim dili, anlaşılmaz; karmaşık bir görünüm alır. Bu yüzden, bilim adamları arasında tam bir anlaşma olmaz. Ayrıca, bilim ürünlerini geniş halk yığınlarına iletmek de olanaksızlasın Bu parçada, terimlerle İlgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Anlamlarının kişiden kişiye değişmemesine B) Dilin sık kullanılan sözcüklerinden oluşturulmasına C) Bilimsel iletişimi sağlamasına

D) Bilimsel çalışmaları geliştirip hızlandırmasına E) Güç anlaşılan bir yapıda olmamasına

2. Gerçekte tepkileri önemsiyorum; ama onların esiri olmak istemiyorum. Her zaman okurla aramda bir mesafe

bırakmaya çalıştım. Bu da hiçbir zaman başarılı olmamı etkilemedi. Öyle ki kitaplarım otuz dile çevrildi. Bu

koşullarda, okuru memnun etme çabasına girmeyi gereksiz buldum; yalnızca kitaplarımı yazmaya çalıştım. Önceleri bunu yaparken zorlanıyordum. Ancak bunda direnince okur, zaman zaman anlamasa da beni kabullendi. Bu da bana çok büyük bir güç verdi. Ben istediğimi istediğim gibi yazarım, okur da bana ve kitabıma yaklaşacaktır, Yani kitabım, okurun peşinden koşmayacaktır.

Aşağıdakilerin hangisi bu sözleri söyleyen yazarın bir özelliği değildir?

A) Okurların eleştirilerini ön planda tutmama

B) Okurun, giderek kitaplarını benimsediğine inanma C) Yazın ve yaratma alanında yeni bir çığır açma D) Yapıtlarını kendi düşüncelerine göre biçimlendirme E) Okurlarla içli dışlı olmaktan kaçınma

3. Sanatçıları eleştirel bir yaklaşımla değerlendirmekten asla kaçınmazdı. Her birinin iyi ve kötü yanlarını açıkça ortaya koyar, hayran olduklarını bile kıyasıya eleştirirdi. Bir gün Tolstoy gibi roman yazacağını söyler, bir başka gün La Fontaine gibi yazmaya yönelir ya da şiirlerinde halk ozanlarının kalıplarını kullanırdı. Sevdiği, beğendiği yazarlarla sürekli yarış içindeydi. Bunun için de yazdıklarını hiçbir zaman yeterli bulmazdı. Herkesçe beğenilen, övülen o ünlü yapıtı için yıllar sonra şöyle demişti: ―Bugün yazsam öyle yazmazdım.‖ Kısacası o, ―Söylemek istediğim en güzel söz, henüz söylememiş olduğum sözdür,‖ düşüncesini, yazma ve yaratma ilkesi olarak benimsemişti.

Bu parçadan, sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Yapıtlarında ulaştığı düzeyle yetinmediği

B) Okurlarını etkileme ve bilinçlendirme amacıyla yazdığı C) Kendi eleştirisini kendisinin yaptığı

D) Sanatçılara yönelik düşüncelerini gizleme gereği duymadığı

E) Etkilendiği sanatçıların izinde gitmeye çalıştığı

4. Okur, onun şiirlerini okurken derine indikçe yeni tatlarla, yeni bulgularla karşılaşacaktır. Sözün gizemli boyutlarının peşine düşecektir. Şiiri yeniden kurgulayacaktır. Bu anlamda, herkese açık bir şiir değildir onun şiiri. Art alanı alabildiğine geniş şiirlerdir. Tarihten felsefeye, değişik bilim dallarından devşirilmiş veriler, bunlarda birer motif olarak çıkar karşımıza. Kimi zaman da bu veriler, imgelere dönüşür; benzetmeler, mecazlar, istiareler biçiminde iç donanımını oluşturur şiirlerin.

Aşağıdakilerden hangisi bu parçada sözü edilen şairin bir özelliğideğildir?

A) Anlaşılırlığı güç şiirler yazma

B)Şiirlerini yazarken farklı alanlardaki çalışmalardan yararlanma

C) Sanatsal bir söyleyişe başvurma D) Yoruma açık şiirler oluşturma E) Anlamca açık şiirleri değersiz bulma

5. Dil, kuralları dilbilgisi kitaplarına sığmayacak kadar karışık, sayısız inceliklerle dolu, büyülü bir iletişim aracıdır.

Esnek, canlı, gelişmeye, değişmeye açık bir sistemdir, Bu nedenle dilin kullanamadığımız zenginliklerinin,

kullanabildiklerimizden çok daha fazla olduğunu

söyleyebiliriz. Bunun içindir ki günümüzde kullandığımız dil, yarınki dilin çok gerisinde kalacaktır. Buna dayanarak şunu söyleyebiliriz: Bir yandan bugünkü dille iletişim kurarken bir yandan da ayrımına varmadan geleceğin dilini yaratıyoruz.

Bu parçaya dayanarak, dille ilgili olarak aşağıdakilerden hangisinevarılamaz?

A) Çok yönlü nitelikler içerdiğine

B) Anlatım gücünün sözcük sayısıyla ölçülemeyeceğine C) Bir değişim süreci içinde olduğuna

D) Sunduğu olanaklardan yeterince yararlanılamadığına E) Belirli kalıplarla sınırlandırılamayacağına

6. Yazar, sözcüklerle oynarken hem bunların diziliş kurallarının hem de alışılmış kullanımlarının dışına çıkıyor. Bu yüzden de zaman zaman yanlışlıklar yapıyor.

Ancak bunları, yazarın dili önemsemediğinden yaptığını söylemek istemiyorum. Sanıyorum bu yanlışlıklar onun, alışılmışın dışına çıkma, kendine Özgü bir biçem ve söylem yaratma isteğinden kaynaklanıyor. Dilde denemelere girişiyor. Bu nedenle güncel, yazınsal söylemle, düşünsel söylemi kaynaştırmaya çalışıyor, Anlatımdaki gevşek dokululuk da bundan, bu kural tanımaz tutumundan kaynaklanıyor.

Bu parçadan, sözü edilen yazarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisiçıkarılamaz?

A) Anlaşılır olmaktan kaçınmaya çalıştığı B) Dilde arayış içinde olduğu

C) Başka yazarlara benzemek istemediği D) Değişik anlatım biçimlerinden yararlandığı E) Dili doğru kullanmadığı

7. İlgimi, kültürel konulara, yaşadığım kentin tarihine yönelttim. Bu da beni bir tür kedere itti. Ne var ki ben bunun altında ezilmedim. Çalıştım, uğraştım, kitaplarımı yazdım.

Hayatımdan memnunum. Hiçbir arkadaşım benim için

―hüzünlü‖ demez. ―Sinirli, enerjik‖ diyebilir; ama belirgin niteliğim ―hüzün‖ değil. Olsa olsa şunu söyleyebilirler benim için: ―Kâğıdı, kalemi eline alınca kaleminin ucuna gelenler bunlardır.‖

Aşağıdakilerden hangisi, bu sözleri söyleyen yazara özgü bir nitelik değildir?

A) Çabuk kızan, hareketli

B) Ürünler ortaya koymak için çabalayan

C} İçinde bulunduğu koşullardan şikâyetçi olmayan D) Yazdıklarıyla yaşadıklarını örtüştüren

E) Kendi özelliklerini tanıyan

(2)

2 8. Eskiden beri çocuk yayınlarında ―çocuğa göre‖ kavramıyla

―çocukça‖ kavramını birbirine karıştırmışadır. Bu yüzden, çocukların eline verdiğimiz yazılar, yapıtlar, onların yaşantılarına kapalı, sezgi ve düş güçlerini kamçılamayan, çocukça ürünlerdir, Bunların çoğu, çocuklara, içinde yaşayacakları kurmaca bir dünya sunmaz; onları, kendi dar dünyalarının sınırı dışına çıkarmaz. Kimi kalıplaşmış düşüncelerin aktarımı İçin birer araçtır yalnızca. Dokularına, yaşamın renkliliği, zenginliği sinmemiştir. Bu nedenle yazılı ve basılı simgeler evrenine karşı, açığa vurulmamış bir nefret geliştirir çocuklarda.

Aşağıdakilerden hangisi, bu parçada çocuk yayınlarına yöneltilen eleştirilerden biri değildir?

A) Şiddete dayalı konuları işleme

B) Okurların anlatılanlarla özdeşleşmesini sağlamama C) Çocukların düşünce evrenini yeni düşüncelerle genişletmeme

D) Okurların duygularını besleyen bir anlatımdan yoksun olma

E) Çocukların ilgi alanını göz önünde tutmama

9. (I) Bu dönem şairleri, dili bir mermer kütlesi gibi görüp işleyerek istedikleri biçime sokmaya çalışmıştır. (II) Bunu yaparken de dilin olanaklarını, sınırlarını zorlamıştır. (III) Sözcüklerin anlam ve çağrışım gücünü geliştirmeye önem vermiştir. (IV) Her şair kendine özgü bir dil oluşturma çabası içinde olmuştur. (V) Türkçenin gücünün bu çağrışımlarda gizli olduğunu anlamış ve anlatmaya çalışmıştır.

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) II. B)lll. C)IV. D)V E) VI

10. Yazın değeri taşıyan bir roman, bir öykü, bir oyun, yaşam çevremizi genişletir; ipinde bulunduğumuz gerçek dünyanın dışına çıkarır bizi–— Tam tersine gerçekleri değişik bir gözle görmemizi, olaylara farklı açılardan bakmamız sağlar.

Bu parçada boş bırakılan yere, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilmelidir?

A) Bu elbette, bir kaçış ya da kendi gerçeklerimizden kopuş değildir.

B) İç gerilimlerimizden, sıkıntı ve bunalımlarımızdan büyük ölçüde kurtarır.

C) Okuma, insanı her türlü tutkudan kurtararak özgürleştirir.

D) Okuyan bir kişi, bütün bilgi eksikliklerini giderebilir.

E) Okunan her kitap, iç zenginliğini artırır, duyguları harekete geçirir.

11. ―Kimi yazılar bilgilendirme amacına yöneliktir. Bu tür yazıların anlatımında yazar, kendisini olabildiğince gizler.

Daha doğrusu nesnel bir tavır takınır; duygularını anlatımına katmaz.‖

Aşağıdaki cümlelerin hangisi bu parçada belirtilen anlatım özelliğini taşımaktadır?

A) Bu bölgenin bitki örtüsü yönünden zenginliği çok yağış almasına bağlıdır.

B) Karadeniz kıyılarının, insanı etkileyen çarpıcı bir güzelliği vardır.

C) İnsan, Efes harabelerini dolaşırken yüzyılların öncesinde yaşar gibi olur.

D) Roman, bir köy öğretmeninin serüvenini büyük bir ustalıkla yansıtıyor.

E) Gerilimli filmlerden hoşlanması, onun sert yaradılışlı biri olduğunu gösterir.

12. Bizim yazınımızda deneme türü oldukça cılızdır. Bu durum, dünya yazını için de geçerlidir. Hemen belirtelim ki denememizin cılızlığı nicelikseldir. Yani denemecimiz az, deneme türünde yazılmış yapıtların sayısı sınırlıdır. Buna karşılık nitelik bakımından dünya yazınındaki seçkin deneme örnekleriyle rahatça boy ölçüşebilecek yetkinliktedir. Konu yönünden de insanoğlunu bütünüyle kuşatan bir çeşitlilik gösterir. Aynı şeyi, öteki yazın türleri için, örneğin roman İçin, tiyatro için söyleyemem.

Bu parçada, yazınımızdaki deneme türünün hangi yönü üzerinde durulmamıştır?

A) Yazılanların sayıca azlığı B) içerik yönünden zenginliği

C) Başka türlere oranla daha ileri bir düzeyde olduğu D) Dünyadaki örnekleriyle yarışabilecek nitelikte olduğu E) Dil ve yöntem bakımından, yazılışının güçlüğü

13. ―Sanat, insanları birbirine yaklaştıran bir etkinliktir.

Yunus‘u sevmek için Türk, Hugo‘yu sevmek için de Fransız olmak gerekmez. Onların konuştukları dil, aşktır, umuttur, güzelliktir. Bir şiirde, bir hikâyede, bir romanda her şeyden önce bir insan yüreğinin atışları duyulmalıdır. Sanat bize, yaşama sanatına giden yolu gösterir. Önemli olan bu ‗yürek atışlarını‘ ruhumuzda hissedebilmemizdir.‖

Bu paragrafta vurgulanan düşünce aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yunus Emre ve Victor Hugo ortak temaları işlemişlerdir.

B) Yunus Emre ve Victor Hugo dünyaca tanınan büyük sanatçılardır,

C)Şiir, roman ve hikaye aynı amaca yönelik sanat ürünleridir.

D) Sanat herkese seslenen ortak bir dildir.

E) Sanatın başlıca amacı heyecan uyandırmaktır.

14. Biz genç gazeteciler, her hafta onun evine giderken korkardık. İçimizden, acaba o hafta gazetede yazdıklarımızla gerçek düşüncelerimiz arasında bir fark var mı, diye

düşünürdük. Çünkü o, düşünsel dürüstlükle bağdaşmayan yargıları hiç çekinmeden eleştirir; yanlışlarımızı yüzümüze vururdu. Biz bilirdik ki o bir şeyi kötüledi mi, bunda haklıdır.

Bu parçada sözü edilen kişi aşağıdakilerden hangisiyle nitelendirilebilir?

A) Öfkeli, çalışkan B) Çok okuyan, sıcakkanlı C) Duygusal, kötümser

D) Bilgili, davranışlarında incelik bulunmayan E) Açık sözlü, doğruluktan ayrılmayan

15. ―Bu yazar hakkında yüzlerce araştırma kitabı yazılmış;

bunların birkaçını son aylarda karıştırdım. Bir kez daha şu yargıya vardım: Bir yazarı, o yazarın kendi kelimeleri ile okumak gerek, o kelimeler her şeyi içeriyor.‖

Bu parçada söylenmek isteneni en iyi özetleyen cümle aşağıdakilerden hangisidir?

A) Her yazar kendini tanıtırken özel kelimeler kullanır.

B) Bir yazarı, en iyi ancak kendi yazdıklarından tanıyabiliriz.

C) Kimi kelimeler yazarları tanıtmak için daha uygundur.

D) Yazar kendisini anlatırken tarafsız davranır.

E) Yazar, özgeçmişini anlatırken öteki eserlerinden daha başarılı olur.

(3)

3 16. ―Bir zamanlar bir bahçıvanın yanında çalışıyordum.

Bahçıvan, bir defne ağacını budamamı istedi. Ağacın küre biçiminde olması gerekliydi. Ben hemen fazla uzamış filizleri kesmeğe başladım. Ama bir defa bir yanını, bir defa öbür yanını fazla kesiyordum. Sonunda ortaya bir küre çıktı, ama çok küçüktü. Bahçıvan düş kırıklığıyla, ‗Çok güzel! Bu bir küre, ama defne ağacı nerede?‘ dedi. Bu durum şiirde de böyledir.‖

Bu hikâyeden çıkarılabilecek sanatla ilgili yargı, aşağıdakilerden hangisi olabilir?

A) Sanatta güzellik kadar boyut da gözetilmeli.

B) Biçimle uğraşırken içerik de korunmalı.

C) Sanatçılar, piyasa kurallarını yakından izlemeli.

D) Sanat eserlerinde toplumsal yarar da aranmalı.

E) Yeni sanatçılar, ustaların eleştirisinden yararlanmalı.

17. ―Atlar, ulu bir sel gibi dağlardan boşanmış. Nallan, toprağı sarsıp şimşekleniyor. Geçtikleri yerlerde süt beyaz yollar bırakıyorlar. Üzerlerindeki binicileri toprağa

fırlatıyorlar. Ovanın yüzü köpürmüş bir denizi andırıyor.‖

Parçanın yazarı, anlatım yönünden aşağıdakilerden hangisi İle nitelendirilebilir?

A) İnce eleyip sık dokuyan B) Bin dereden su getiren C) Bire bin katan

D) Kılı kırk yaran

E) Ağzına geleni söyleyen

18. ―Kasabaya yeni gelen genç kaymakam, kısa sürede öyle olaylara tanık olmuştu ki; ‗Bir ay içinde, bir ömürde öğrenebileceklerimin hepsini öğrenmiş gibiyim.‘ diyordu.‖

Bu sözleri söyleyen kişinin durumu aşağıdakilerden hangisiyle adlandırılabilir?

A) Düş kırıklığına uğrama

B) Bilgilerinin yetersizliğinden utanma C) Yaşamın gerçeklerinden korkma D) Yaşam deneyimi kazanma E) Bilgi kazanmakla övünme

19. ―İnsan, hayatı boyunca hep aynı kalamaz, Bu bilinen bir gerçek. Ne var ki bunun dışında kalan kişiler de var.

Böyleler!, yaşadıkları sürece gözlerini bir noktaya diker, hep o noktaya bakarlar. Daha doğrusu bu düşünceye bağlanır, başka düşüncelere hayat hakkı tanımazlar. Bu saplantı içinde yaşayıp giderler. Bunun için de hem kör, hem bencildirler.‖

Parçada sözü edilen kişiden aşağıdaki davranışların hangisi beklenemez?

A) Çevresiyle uyum içinde olma

B) Kendisininkiyle çelişen düşüncelere karşı hoşgörüsüz olma

C) Yalnız belirli düşüncelerin doğru olabileceğine inanma D) inançlarında sonuna değin direnme

E) Kendisinin doğru ve haklı olduğuna inanma

20. ―İlk dinlediğim konserdi bu. Çalgıları yönetenin, müzik Öğretmenimiz Hulusi Bey olduğunu görmeyeyim mi? Hem de smokin giymişti. Penguen gibi bir görünüşü vardı.

Elindeki şef değneğiyle sahnedeki çalgıcıları değil de sanki dünyayı yönetiyormuş gibiydi benim İçin. Nasıl oluyor da böyle bir adam, bizim gibi bacaksızlara müzik dersi vermeye geliyor, biz de onunla alay etmeye yelteniyorduk?‖

Parçaya göre aşağıdakilerden hangisi konserdeki çocuğun durumuyla ilgili değildir?

A) şaşırma B) övünç duyma

C) düş kırıklığına uğrama D) yadırgama

E) utanç duyma

21. İşine gidecek olan kızımın taksiye binmesi gerekiyordu:

―Kapının Önünden geçenlere binme; alt-geçitten geçmek zorunda oldukları için çok dolaşıyorlar. Caddeden geçenlere bin.‖ dedim. Şaşkın ve kızgın yüzüme baktı: ―O kadarını ben de düşünebilirim.‖ deyiverdi. Bu masum öğüdümün onu neden bu kadar sinirlendirdiğini anlayamadım. Aradan kısa bir süre geçti. Benden birkaç yaş büyük bir yakınımız benzer bir konuda beni yönlendirmeye kalktı. Doğrusu bu ya çok kızdım. Az kalsın onu kırıyordum, O zaman —

Paragrafın içeriğine göre, son cümlenin aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanması uygun olur?

A) anladım ki insan yenilgiyi içine sindiremeyen bir yaratıktır.

B) eleştirinin saygı, sevgi ve anlayış ortamı içinde yapılması gerektiğine inandım.

C) insana, üstesinden gelebileceği bir konuda öğüt vermenin, onun üzerinde olumlu bir etki yaratmadığını anladım.

D) şöyle düşündüm: İnsanlar doğrudan ya da dolaylı olarak gerçeklerle yüz yüze gelmekten kaçınıyorlar.

E) şu sonuca vardım : İnsanın hem kendini hem de başkalarını eleştirmesi yaşlılara özgü bir davranıştır.

22. Yıllar önce Ankara‘da bir köy okuluna gitmiştik.

Piyanonun başında, kafası tıraşlı, yüzü güneş yanığı, on dört, on beş yaşlarında görünen bir köylü çocuğu vardı.

Mozart‘ı ustaca çalıyordu. Heyecandan donup kaldım, okul müdürü durumu anlamıştı. Yanıma yaklaşarak sırtımı okşadı. İkimiz de tek söz söylemedik. Çalınan parçayı, gözlerimizdeki damlalarla, sonuna kadar dinledik.

Bu parçanın yazarını ve okul müdürünü duygulandıran aşağıdakilerden hangisidir?

A) Dinledikleri parçanın, Mozart‘ın etkileyici bir eseri olması B) Mozart‘ın dünyaca tanınmış bir sanatçı olması

C) Köy çocuğunun dinleyiciler karşısında rahat davranabilmesi

D) Küçük yaşta birinin, müziğe karşı özel bir ilgi duyması E) Köy çocuğunun, Mozart‘ın bir parçasını başarıyla çalması

23. Bir eleştirmen : ―Ben Balzac‘ın yaşadığı dönemi bütün yönleriyle yansıtan Goriot Baba‘smı okuduktan sonra aylarca ne sokakta, ne evde, ne yatak odamda bu adamdan kurtulabildim. Hep bir gün bir köşe başında romanın bu ölümsüz kişisiyle karşılaşacağım günü bekledim,‖ der.

Eleştirmenin bu sözleriyle belirtmek istediği aşağıdakilerden hangisidir?

A) Okurlar, kendilerini, sevdikleri roman kahramanlarının yerine koyarlar.

B) Konularını yaşanmış olaylardan alan romanlar her dönemde okuyucu bulur.

C) Roman kahramanları, sıradan insanların ortak özelliklerini kendi kişiliklerinde toplarlar,

D)Kimi roman kahramanları, gerçek hayattaki kişiler kadar inandırıcı ve etkileyicidirler.

E) Yaşadığımız dünyadan seçilen roman kahramanları, romancının düş gücüyle yeni ve renkli kişilikler kazanırlar.

(4)

4 24. İnsan, yaşadığı yörenin etkileriyle biçimleniyor. Sait

Faik Burgaz‘da yaşadı, Burgaz‘ı yazdı. Yaşar Kemal Çukurova‘da yaşadı, Çukurova‘yı yazdı. Yazarın yaşadıkları tabii ki yazdıklarına yansıyacak; yaşadığı kent de

yansıyacak. Bakış açıları, konuyu İşleme biçimleri farklı olabilir ama her yazarın yazdığında, yaşadığı kenti görebilirsiniz.

Bu parçada asıl anlatılmak İstenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bir yazarın yapıtları, yaşadığı çevrenin izlerini taşır.

B) Her sanatçının kendine özgü bir yazma yöntemi vardır.

C) Sanatçının başarısı yetiştiği ortama bağlıdır.

D) Kendi çevresini anlatan sanatçı, konu sıkıntısı çekmez.

E) Yazarların bir kısmı kenti bir kısmı da köyü anlatır.

25. Benimkisi kitaplarla zenginleşerek sürüp giden bir hayat. Başkaları için belki de ilgi çekecek hiçbir yanı olmayan, yalnız kitaplarla çevrilmiş, renksiz, sınırlı bir hayat.

Ama gerçek, onların gördüğünden başka. Çünkü kitaplar da yaşamın bir parçasıdır. Ben okuduğum her yeni kitapla yaşamıma yeni yaşamlar katar, onun sınırlarını genişletirim.

Bu sözleri söyleyen bir kişiyle ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisine varılabilir?

A) Yalnız yaşamaktan sıkıntı duymaktadır.

B) Mutluluğu kitaplarda bulmaktadır.

C) Yaşamın durgun ve sıkıcı olduğuna inanmaktadır.

D) Başkalarının kendisine karşı tutumundan yakınmaktadır.

E)En doğru bilginin kitaplardan sağlanabileceğini düşünmektedir.

26. Kısa yazarım. Bu uzun yazmayı, aynı düşünceyi değişik cümlelerle anlatarak sözü uzatmayı beceremediğim anlamına gelmez. Ancak ben gevezeliği sevmem, Kimi yazarların, üç cümlede anlatılabilecek bir düşünceyi paragraflarla arılatarak okuyucunun sabrını nasıl

taşırdıklarını, ilgisini nasıl dağıttıklarını çok İyi bilirim. Bunun içinde kısa ve yoğun yazarım.

Parçaya göre bu yazarın kısa yazmasının amacı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Bir düşünceyi değişik açılardan ele alarak tartışmak B) Yazının hem bilgilendirici hem de eğlendirici olmasını sağlamak

C) Söyleyeceklerini dolaysız olarak ve okuyucuyu sıkmadan anlatmak

D) Değişik konularda, çok sayıda yazı yazmak E) Belirli anlatım biçimlerinin en İyi örneklerini vermek

27. Bence bir edebiyat yapıtında önemli olan, onun ne anlattığı değildir. Bir öyküden, bir romandan herkes kendine göre bir anlam çıkarabiliyorsa, o zaman sanat yapıtı gerçek amacına ulaşmış sayılır. Çünkü bir sanat yapıtı herkese aynı şeyi söylemez. Anlamın bir boyutu okuyucuya bağlıdır. Bu bakımdan, herkes benim anlattığımdan kendine göre bir dünya kurabiliyor, onun içinde yaşayabiliyorsa amacıma ulaştım sayılır.

Bu parçanın yazarına göre, bir edebiyat yapıtında önemli olan aşağıdakilerden hangisidir?

A) Her okurun, kendince bir yorum yapmasına imkân vermesi

B) İnsanlara, gerçek dışı şeyler düşündürmesi C) Çok değişik konuları bir arada işlemesi D) Okuyucuyu belli bir düşünceye yönlendirmesi E) Anlatılanı değil, anlatış biçimini ön planda tutması

28. Bir ressamın tablosuna bakarak, o dönemin giysileri hakkında pek çok şey öğrenilebilir. Ama ressamın

tablosunun anlamı ve değeri kesinlikle burada değildir. İşte roman için de aynı şey geçerlidir. Bir romanda belli bir dönemde, belli bir ülkedeki yaşamla İlgili bilgileri bulabilirsiniz elbette. Ama biz romanı bu amaçla okumuyoruz ki…

Bu parçadan romanla ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?

A) İnsanı değişik yönleriyle yansıtır.

B) Yaşanılan olayları yansıtmak zorunda değildir.

C) Her okuyucuya ilginç gelecek yönleri vardır.

D) Asıl amacı, okuyucuların düş gücünü harekete geçirmektedir.

E) Okuyucuları bilgilendirmek amacıyla yazılmaz.

29. Genç sanatçı kendinden önce gelmiş olanların bir adım ötesine geçmek isterse onların eserlerine dudak bükerek bakmamalı; tam tersine, bu eserler karşısında gözünü dört açmalıdır. Bir zamanlar onların da yeni olduğunu ama zamana dayanarak yüz yıllar ötesinden günümüze kadar gelebildiğini unutmamalıdır. Yarına kalmış olan her eserin bir güzelliği, bir yaşayan tarafı olduğunu düşünmeli, en

kötülerini bile anlamaya, onların yaşamasını sağlayan gizli güzellikleri bulmaya, görmeye çalışmalıdır.

Bu parçada genç sanatçılara verilen öğüt aşağıdakilerden hangisidir?

A) Eskilerin başarılı olmadıkları alanlarda eser vermeleri B) Eski eserleri günümüze uyarlama yolunu seçmeleri C) Toplumda değişmeyi ve gelişmeyi hızlandıracak eserler ortaya koymaları

D) Dünün yapıtlarını anlamaya çalışarak onları aşmak için çaba harcamaları

E) Çağdan çağa değişen güzellik anlayışına ayak uydurmaya çalışmaları

30. Ne mahallenin ne de komşuların dedikoduları

kapımızdan İçeri girerdi. Babamın da dışarıdan içeriye, aileyi ilgilendirmeyen bir olay getirdiğini hiç hatırlamıyorum.

Oldukça durgun bir yaşamımız vardı. Ancak,

akrabalarımızdan birinin bize yatılı konuk gelmesi ya da büyük ağabeyimin yatılı okuldan eve dönmesi, evimizdeki durgunluğu kıran bir bayram havası estirirdi. Böyle günlerde yatma saati gecikir, gece yarısına kadar oturulurdu.

Bu parçada yazar, ailesiyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisinedeğinmemiştir?

A) Başkalarının yaşamlarından ve İlişkilerinden evde söz edilmediğine

B) Sorunları ortaklaşa çözmeye çalıştıklarına

C) Evlerine, yakınlarının birkaç günlüğüne gelmesinden mutlu olduklarına

D) Sessiz sedasız bir yaşam sürdüklerine

E) Kimi geceler, geç saatlere kadar yatmadıklarına 31., Genellikle kendi içimden gelen sese kulak vererek, herhangi bir kurala bağlanmadan, rahatça düşünür, yazarım.

Bu tür bir çalışma bana bütün yorgunluğumu unutturur.

Çünkü yalnız o zaman kendi gücümün, kendi yeteneklerimin ayrımına varırım. Her türlü bağın ve bağlantının dışında, özgürce davranırım. Böylece yazıma ve yaratıma içimden gelen sesin çizdiği biçimi verir, onları gönlümce, dilediğim gibi oluştururum.

Bu parçanın yazarı ile ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisine ulaşılabilir?

A) Zor beğenen bir kişidir.

B) Yapıtlarını kendi duygu ve düşünceleri doğrultusunda oluşturur.

C) Yapıtlarının konusunu kendi gözlemlerinden çıkarır.

D) Başkalarıyla görüşüp tartışmaktan kaçınır.

E) Yaratıcılığın, sürekli çalışmayı gerektirdiğini düşünür.

(5)

5 32. O. Türk edebiyatını çok iyi bilen, edebiyatımıza önemli

katkıları olan şairleri, öykücü ve romancıları yakından tanıyan, onların ürünlerini ilgiyle izleyen bir yazardır.

Gazeteciliğine karşın sanatçı kimliğini özenle korumasını bilmiştir. Edebiyatımızın sorunlarını, olaylarını, kişilerini eski- yeni ayrımı yapmadan, sıcak ve çağdaş bir yaklaşımla ele alır. Bunu yaparken kati kuralların ve kuramların tutsağı olmaz. Kendi beğenisini temel ölçüt alır. Yazılarında özlü, açık, duru, yumuşak bir anlatımı vardır. Bu özellikleriyle ―tam bir edebiyat adamı‖ sayılır.

Bu parçada, sözü edilen sanatçıyla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisine değinilmemiştir?

A) Dünya edebiyatını yakından tanıdığına B) Edebi ürünleri izleyip değerlendirdiğine C) özgün ve yoğun bir anlatımı olduğuna

D) Edebiyat alanında ürün veren sanatçıları yakından tanıdığına

E) Edebiyatla ilgili konuları öznel bir yaklaşımla incelediğine

33. (I) Mozart‘ın bir peri masalından farksız olan ―Sihirli flüt‖ ü, yönetmenin elinde daha da büyülü bir havaya kavuşmuş. (II) Bu operanın başlamasına bir ay kala bütün biletler satılmış. (III) Opera sahnesine eski Mısır‘ı

düşündüren renkte dekorlar yerleştirilmiş. (IV) Bu dekorlarda tapınakların, piramitlerin görkemiyle fresklerin

ayrıntılarındaki incelik bir arada. (V) Kostümlerde de Mısır renklerinden oluşan soyut bir görüntü egemen,

Bu parçadaki numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) I. B)ll. C)lll. D) IV. E)V.

34. (I) Çocukluğum Toroslardaki yaylalarda geçti. (II) Yayla hayatının kendine özgü, güze! yanlan olduğu kadar sıkıntılı yönleri de vardır. (III) Sanıyorum bu yüzden, suyu da ağacı da, suyla ve ağaçla haşır neşir olmayı da çok severim.

(IV) İsveç‘e her gidişimde bu kadar mutlu olmam da belki bundan. (V) Çünkü İsveç gerçekten suyu da ağacı da bol bir ülke.

Yukarıdaki numaralanmış cümlelerden hangisi anlatım akışını bozmaktadır?

A) I. B)ll. C)lll. D) IV. E) V.

35. Dil, başkalarının düşüncelerini, duygularını öğ- renmede temel araçlarımızdan biridir. Bu, kendi

düşüncelerimiz için de geçerlidir. Çünkü düşüncelerimizi dilin toprağında oluşturur, geliştiririz. Geliştirdiğimiz düşünceleri de yine dilin yarımıyla başkalarına iletiriz. Böylece -—

Düşüncenin akışına göre bu parçanın sonuna aşağıdakilerin hangisi getirilmelidir?

A) hiçbir dil olduğu gibi kalmaz, gelişir ve değişir.

B) dilin yapısı toplumsal yaşamın koşullarına göre biçimlenir.

C) duygu ve düşüncelerin İletimi kendine özgü bir dil gerektirir.

D) dilin, düşünceyi oluşturan ve taşıyıp yayan bir araç olduğu söylenebilir.

E) dillerin gelişimi toplumdan topluma değişiklik gösterir.

36. Ödül, her şeyden önce, yaptığınız işin onaylandığını hissettiriyor. Sizi güldürüyor kendinize ve işinize olan güveninizi arttırıyor. Mesleğinizde sürekliliğinizi sağlıyor. Bir de size büyük bir sorumluluk yüklüyor. Ancak kimi zaman da bunların tam tersi olabiliyor. Kişi ödülün mutluluğuyla sorumsuzca davranabiliyor.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A) Sizce ödülün işlevleri nelerdir?

B) Ödül almak İçin ne yapmak gerekir?

C) Her yıl bir ödül almayı nasıl başardınız?

D) Sizce sanatçının tek amacı ödül kazanmak mıdır?

E) Ödül almak mı yoksa alınan ödülün sorumluluğunu taşımak mı daha zordur?

37. Elbette düş kırıklıkları da yaşadım. Onları da

yazıyorum ama yayımlamıyorum. Bu bakımdan, yayımlanan günlüklerim eksik sayılır. Ben onlarda yalnız güzel

ilişkilerden söz ediyorum. Çünkü düş kırıklıklarını,

kırgınlıkları yazacak olursam, onların altındaki nedenleri de açıklamam gerekecek. O zaman da bazı kişileri suçlamış olurum; bu suçlamaları yayımlamak istemem.

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A) Kişisel sorunlarınızı Öne çıkarmamak için mi bunlara günlüklerinizde değinmediniz?

B) Günlüklerinizin yaşamanızla sıkı sıkıya bağlantılı olmadığı doğru mu?

C) Günlüklerinizde acılara, kırgınlıklara ve incinmelere yer vermeyisiniz, bunları hiç tatmamış olmanızdan mı

kaynaklanıyor?

D) Yaşadıklarınızı günlüklerinizde olduğu gibi

yansıtsaydınız, yazdıklarınız, okur üzerinde nasıl bir etki uyandırırdı?

E) Günlüklerinizin eksik olması sizi rahatsız ediyor mu?

38. …Tarih sıralarını değiştirir, kimi yılları atlar; geriye dönüş tekniğini kullanır. Kimi bölümleri kısa, kimi bölümleri de uzun tutarak kurguda bir çeşitlilik sağlar. Anlatımını yer yer yazın alanındaki bilgi birikimiyle besler. Seneca, Aristo, Cicero, Shakespeare gibi pek çok yazardan çeşitli alıntılar yapar.

Düşüncenin akışına göre bu parçanın ilk cümlesi aşağıdakilerden hangisi olabilir?

A) Sanatçı, hem okurunu bir beklenti içinde tutmak hem de anlatımını tekdüzelikten kurtarmak için çeşitli yollara başvurur.

B) Sanatçı, romanlarının konusunu genellikle kendi

gözlemlerinden, toplumsal sorunlardan çıkardığı gibi bunları masallardan, destanlardan aldığı da olur.

C) Gerçek bir sanatçı, yaratma yeteneğini kullanarak yaşamı bilgi, duygu ve düşünce süzgecinden geçiren kişidir.

D) Sanatçı, kahramanların ruhsal durumlarını anlatmak için, onların davranışlarını ve başkalarıyla olan ilişkilerini gösterme yolunu seçiyor.

E) Sanatçının seçtiği karakterler öylesine kanlı canlı kişilerdir ki benzerlerine gerçek hayatta kolayca rastlanabilir.

(6)

6 39. Nice kültürlü ya da öyle görünen kişiler vardır ki müzik

dinlemeyi, dinlediklerini değerlendirmeyi tam olarak bilmezler. Bunun en somut göstergesi de değerlendirmeyi belirten alkıştır. Alkış, aslında o sanat yapıtına, o sanat yapıtını icra eden kişiyedir. Bizde ise alkışlama bir tür kibarlık, değerbilirlik gibi bol keseden dağıtılır sanatçılara.

Böyle yapmakla başarılı ile başarısızı aynı kefeye koymuş oluruz. Doğal olarak alkışın da ayırıcı bir yanı kalmaz.

Bu parçada vurgulanmak istenen nedir?

A) Müzik dinlerken uyulması gereken kuralların neler olduğu B) Dinlenen bir müzik parçasının nasıl yorumlanacağı C) Müzikte yanlı değerlendirmeden kaçınmanın gerekliliği D) Alkışın İşlevinin ne olması gerektiği

E) Müziğin hangi gereksinmelerle dinlendiği

40. Şiirimizde Birinci Yeni akımı da İkinci Yeni akımı da kalıcı olamazdı, Nitekim olamadı da. Bir kere Birinci Yeni bize uzaktı. İkinci Yeni ise bir modaydı; konup göçtü.

Göçmek zorundaydı, çünkü bizimle hiçbir bağı yoktu.

Edebiyatımızın bir uzantısı, aşaması değildi. Fransız şiirine özenip Fransız şairlerini taklit ederek köksüz bir şiir çıkardılar ortaya. Her iki akımın günümüzde ayakta kalan temsilcileri ise şiirlerini geliştirip başka şiire yöneldikleri için unutulmadılar,

Bu parçada, sözü edilen akımlara bağlı sanatçılar niçin eleştirilmektedir?

A) Kendilerinden sonra gelenlere öncülük etmedikleri için

B) Yapıtlarında, edebiyatımızın temel kurallarına uymadıkları için

C) Unutulmama amacıyla başka tür şiirlere yöneldikleri için D) Şiirlerini günün akımlarına uygun bir çizgide

oluşturdukları için

E) Yabancı şairleri örnek aldıkları ve kendi edebiyatımızdan koptukları için

41. (I) Bir heykeltıraş bitirdiği heykeline bir daha keski ya da çekiç vurmaz. (II) Bir ressam, tamamladığı tablosuna fazla rötuş yapamaz. (III) Oysa yazarların durumu farklıdır; onların malzemesi dildir, (IV) Yaratma yöntemi sanatçıdan

sanatçıya değişir. (V) Onlar, yapıtlarını her an gözden geçirme ve değiştirme gibi ayrıcalığa sahiptir.

Bu parçada numaralanmış cümlelerden hangisi düşüncenin akışını bozmaktadır?

A) I. B) II. C) III. D) IV. E) V.

42. (I) Posta işletmesi tarafından yeni bir grup pul piyasaya çıkarıldı. (II) Bu pullar, çeşitli konuları içeriyor. (III) Bunlar arasında, az bulunan doğal varlıklarımızdan olan Van kedisinin tanıtımı ve türünün korunmasına yönelik çabaları kamuoyuna duyurmak amacıyla çıkarılan pullar da

bulunuyor. (IV) Van kedisinin dünyadaki kedi ırkları arasında özel bir yeri var. (V) Bu değerli kedi türü yok olma

tehlikesiyle karşı karşıya. (VI) Bu nedenle Yüzüncü Yıl Üniversitesi Van Kedisini Araştırma Merkezi tarafından bu konuda bilimsel çalışmalar yapılıyor.

Yukarıdaki parçayı iki paragrafa bölmek gerekse İkinci paragraf kaçıncı cümleyle başlar?

A) II. B) III. C) IV. D) V. E) VI.

43. Bir dönemde ―Çalıkuşu kuşağı‖ vardı. ―Çeviri roman okuyucusu‖ vardı. Yani okurun sayısı, kendi içlerinde sınıflara ayrılabilecek kadar fazlaydı. Ne var ki bu kuşağın ardından, ilgi, kitap sayfasından görselliğe kaydı. Bu nedenle, –.

Bu sözler, düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisiyle tamamlanabilir?

A) edebiyatımızın temel taşı sayılabilecek yapıtlar hak ettiği değeri bulmuş oldu

B) her sınıftan okuyucuya seslenen yapıtlar piyasaya çıkarıldı

C)yeni okur kitlesine uygun gelecek yapıtların verilmesi için beklemek gerekti

D) sözünü ettiğimiz kuşak, düşünsel bir gelişim sağlayamadı E} kitap okuma alışkanlığı bir sonraki kuşağa aktarılamadı 44. Sanatımda olgunlaşmaya başladığımı kendim de hissediyordum. Son zamanlarda yazdığım şiirlerde, sanatımdaki sıçramayı görmek mümkündü. Bunlar sık aralıklarla, üzerinde hiç oynanmadan yazılmış, o haliyle yayımlanmış olmasına karşın çok beğenilmiş şiirlerdi. Biri bittiği anda bir başkası ortaya çıkıyordu. Bastırılması güç, hatta olanaksız bir kaynağın fışkırması gibiydi. Bana büyük bir mutluluk veriyordu; ama daha sonraki şiir yaşamımı çok engelledi bu şiirler. Çünkü

Bu parça aşağıdakilerden hangisiyle tamamlamışa, sözü edilen sanatçının yeni şiirler yazmada zorlanmasının nedenini belirtir?

A) bir süre hiçbir şey yazamaz, hiçbir şey yaratamaz oldum B) kendimi çağdaşım olan şairlerden çok farklı görüyordum C) nitelikli ürünler yaratabilmenin özel yetenek istediğini biliyordum

D) yaptıklarımın daha iyisini yapabilmek için ince eleyip sık dokuyordum

E) etkisinde kaldığım sanatçılardan daha iyi şiirler yazıyordum

45. Kuşkusuz, bir toplumun dili, o toplumun dünya görüşünden ayrılmaz, Toplumun dünya görüşü, dilinin gelişmesinde etkili olduğu gibi, dünya görüşünün belirlenmesinde de dil bir etkendir. Toplumlardaki kültürel değişiklikleri inceleyen insan bilimciler bu bağıntıyı uzun uzun araştırmışlardır. Nitekim Eskimo dilinin sözcükleri Çi- zerinde yapılan bir araştırmada savaşla ilgili tek bir sözcüğe rastlanmamış. Buradan şöyle bir yargıya varmışlar: ―—-.‖

Bu parça düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisiyle sürdürülebilir?

A) Eskimolar savaşçı bir toplum değildir B) Eskimolar geleneklerine bağlı bir toplumdur C) Toplumsal ilişkileri düzenlemede dil, savaştan daha etkilidir

D) insanlar artık, sorunların savaşla çözülemeyeceğini anlamıştır

E) Eskimoların dili öteki dillerden daha az gelişmiştir 46. Müthiş bir itici güç! Onun için de provalarda biraz verimsizim; çünkü onların varlığını görmedikçe, soluğu duymadıkça en iyi oynadığım provada bile, onların karşısında oynadığım gibi oynayamıyorum,

Bu sözler aşağıdaki sorulardan hangisine karşılık söylenmiş olabilir?

A) Çalıştığın teknik ekibin sonradan sizi izlemeye gelmesinin sizce önemi nedir?

B} Oyunların sahneye konulusunda oyun yazarlarının sizinle birlikte etkin olmasını ister misiniz?

C)Bir sanatçı olarak sizin için seyircinin anlamı nedir?

D) Oynadığınız oyunları videoya kaydettirip onları tekrar tekrar izlemenin yararlarına inanıyor musunuz?

E) Oynayacağınız oyunların provalarını aynı oyunda rol almayan oyuncuların izlemesini ister misiniz?

(7)

7 47. Bir şiirde biçimsel öğelere ne kadar ağırlık verilirse, o

şiir o kadar az ilgi görüyor. Buna karşılık, duygulara seslenen şiirler daha çok okunuyor, daha çok ilgi görüyor.

Örneğin hiçbir okur, okuduğu şiirin dil yapısı nedir, sözcükler nasıl seçilmiş, bunlar nasıl sıralanmış diye düşünmüyor.

Şiirin kendisinde yarattığı etkiye, uyandırdığı duyguya bakıyor.

Bu parçada şiirle ilgili olarak anlatılmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Anlatımla ilgili öğelerin bir önemi yoktur.

B) Duygulu şairler daha başarılı olurlar.

C) Teknik özellikleri şiire değer kazandırmaz.

D) Güzel şiirler düşünceyle değil, duyguyla yazılır.

E) Okurun asıl değer verdiği yapı değil, içeriktir.

48. Bir ozana: ―Sen şunu okuyacaksın!‖ ya da bir romancıya:

―Sen şu çevreleri, şu insanları anlatacaksın!‖ buyruğunu vermek, mavi gözlü bir kimseye: ―Senin gözlerin kara olacak,‖ demek kadar yersiz bir İstektir. Sanat, kişiseldir.

Ben aşk şiirleri yazarım; siz, yurt şiirleri…

Bu parçada aşağıdaki görüşlerden hangisi vurgulanmaktadır?

A) Sanatçı, duyarlığıyla öteki insanlardan ayrılır.

B) Sanatçının yaratma gücü yönlendirilemez.

C) Sanat yapıtları farklı biçimlerde yorumlanabilir.

D) Sanatçının anlatımıyla kişiliği arasında etkileşim vardır.

E) Aynı konu alanı ipinde kalma, sanatçının yaratıcılığını engeller.

49. ―Yarın‖ın olması için ―dün‖ün olması şart. Bunlar öyle birbirinden ayrılmaz şeyler ki yarın kavgası yapanın dünden haberi yoksa o kişi gölgesini yumrukluyor demektir.

Bu parçadan aşağıdaki yargıların hangisi çıkarılabilir?

A) Geleceğe yönelirken geçmişte yapılanlardan ya- rarlanamazsa bütün çabalar boşa gider.

B) Bugünle yarın arasında bağ kurmak düşünsel bir sorumluluktur.

C) Geleceğin neler getireceğini ancak sezgileri güçlü insanlar kestirebilir.

D) Bilginin yarar sağlaması, onun düşünülerek kulla- nılmasına bağlıdır.

E) Tartışmaların bir sonuca ulaşması onların sağlam verilere dayanmasını gerektirir.

50. Uzmanlarca yapılan bir açıklamada, çağdaş eğitimin temelinde, insana saygının bulunduğu bildirildi. Bu nedenle bireylerin kendilerini en iyi biçimde geliştirebilmeleri için, meslek rehberliğine ağırlık verilmesi gerektiği açıklandı.

Bireyleri, ―bilgi hamalı‖ yapmayacak, onlara, işlevsel bilgiyi ve sorun çözme yöntemlerini öğretecek yeni sistemler oluşturmanın zorunlu olduğu bildirildi.

Bu parçaya göre, çağdaş eğitimin asıl amacı aşağıdakilerden hangisidir?

A) Yetenekli kişilere eğitim olanağı sağlama B) Mesleklerin tanıtımına öncelik verme

C) Kişiyi, işe yarayacak bilgilerle ve bunları kullanma becerisiyle donatma

D) Toplumsal yaşamda, insan ilişkilerini saygıya dayalı bir temele oturtma

E) Bireye, alabileceğinden fazla bilgi yüklemekten kaçınma

51. ―Her şeyden önce aydın, bizce, düşünen insandır.

Önce düşünmek, İnsan ve yurttaş olmanın vazgeçilmez koşulu, hatta onurudur. Ancak bu da yetmez. Düşündüklerini açığa vurmalıdır aydın. Mistik sınırlar içinde kelepçelenmiş düşüncenin kimseye yararı yoktur.‖

Yukarıdaki paragrafta anlatılan “aydın kişi”nin belirleyici özelliği aşağıdakilerden hangisidir?

A) Düşünebilme ve düşündüklerini dile getirebilme B) Her konuda derinlemesine düşünebilme C) Geniş bir bilgisi ve deneyimi olma

D) Bildikleriyle yetinmeyerek onları artırmaya çalışma E) Gönül ve kafa gücünü geliştirmeye çalışma

52. Ozanları, yaşadıklarını, duyduklarını yazan kişiler diye tanımlamak yanlıştır. Sözgelimi Cahit Sıtkı, yaşadıklarını, duyduklarını yazan bir ozan olarak bilinir. Oysa ölüm acısını tatmamış, yaşamamıştır. Bununla birlikte, sık sık ölümden duyulan acıyı işlemiştir. Onunla yıllarca arkadaşlık yaptım.

Bir gün bile ölüm sözcüğünü işitmedim ondan. Ölmüş bir sevdiği de yoktu yanılmıyorsam. Ölüm yalnızca bir temaydı onun için.

Bu parçada vurgulanmak istenen aşağıdakilerden hangisidir?

A) Her ozanın şiiri, belirli konuları içerir.

B) Ozanların, şiirleriyle yaşantıları arasında ilişki olmayabilir.

C) Her ozanın, şiir evreni aynı zenginlikte değildir.

D) Şiirin etki gücü, okuyucuyu duygulandırmasıyla ölçülür.

E) Hiçbir ozan, duygulanmadan şiirini oluşturamaz.

53. Savaşa gidecek askerlerin omzunda gördüğümüz torbalara benzer bir torba da bizim evde hazırlandı. Gerçi babam daha askere çağrılmamıştı; ama çağrılacağı günün pek uzak olmadığını hepimiz biliyorduk. Bu nedenle annem ona, dikişteki bütün becerisini göstererek, kaba patiskadan bir torba dikti. Sanırım dikerken kendi kalbini de içine koydu.

Çünkü babam aramızdan ayrıldıktan sonra, annemin bir kalp taşıdığını gösteren bütün İzler kalkmıştı ortadan.

Bu parçada sözü edilen anneyle ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi söylenebilir?

A) Çevresindekilerden hiçbir destek görmüyor.

B) Eşinin gidişinden sonra acıma ve sevme duygularını yitiriyor.

C) Çocuklarıyla birlikte geçim sıkıntısına düşüyor, D) Savaşın, çocuklarının iç dünyasını etkileyebileceğine inanıyor,

E) Savaşa karşı büyük bir öfke duyuyor.

54. (I) Rize‘nin Pazar ilçesinde, Verçenik Yaylasına gidecek minibüse bindiğimizde, uzun süren otobüs yorgunluğunu unutmuştuk. (II) Yaklaşık beş saat süren minibüs yolculuğundan sonra, kararlaştırılan buluşma noktasına ulaştık. (III) Oradakilerle hoş beşten sonra çadırları kurduk; sırt çantalarımızı boşalttık. (IV) İlk günler İçin getirilen taze yiyeceklerle, hemen küçük bir ziyafet sofası kurduk kendimize. (V) Geceleri fark ettik ki gökyüzü burada her zaman yıldızlarla doluydu. (VI) Hemen her gece yıldızlara bakarak düşler kuruyorduk.

Yukarıdaki parça iki paragrafa bölünmek istense. İkinci paragrafın kaçıncı cümleyle başlaması uygun olur?

A) II. B)lll. C)IV. D)V. E) VI.

(8)

8

55. ―Umutsuzluğa kapılma. Umudunu yitirdin mi her şeyini yitirirsin. Başarıya giden yolun da başarısızlıktan geçtiğini unutma, Yeter ki seni başarısızlığa düşüren nedenleri duygularına kapılmadan değerlendiresin. Öte yandan çevrendekilerin söylediklerine de kulak ver. Ama olaylar karşısında ; aklını kullanarak kendi seçimini kendin yap.

Karşısındakine böyle öğüt veren bir kişi, onun nasıl davranmasını İstemektedir?

A) kararlarını duraksamadan vermesini B) bir denediğini bir daha denememesini C) kendini eleştirmekten kaçınmamasını D) başkalarını hiç umursamamasını E) yaptıklarından sorumluluk duymamasını

56, İnsanın doğayla savaşımında korkunun rolü yad- sınamaz. Önemli olan, bu insanca duyguyu İyi

değerlendirebilmektir. Nasıl ki kullanılması bilinmeyen bir silah bazen geri tepip büyük zararlara yol açabiliyorsa, korku da denetim altında tutulmayıp kendi başına bırakılırsa sonuç hiç kimse için iyi olmaz. Korkalım; ama neden, niçin kork- tuğumuzu bilelim. Korkuya yenilme kaygısının tutsağı olmayalım.

Bu parçanın sonuna düşüncenin akışına göre aşağıdakilerden hangisi getirilemez?

A) Korkuyla birlikte yaşamayı öğrenelim.

B) Korkudan, uygun biçimde yararlanmaya çalışalım.

C)Korkunun, toplumu değişik yönlerden etkilediğini unutmayalım.

D) Korkuyu bir engel değil, bir araç olarak görelim.

E) Korkumuzun nedenini öğrenip ona göre davranalım.

57, Ödüllerin, her şeyden önce, genç yazarların tanınmasında, geniş kitlelere ulaşmasında çok yararlı olduğunu düşünüyorum. Elli yıl öncesine kadar Türkiye‘de edebiyat ödülü yoktu. Bugün İse çok sayıda. Belki de gereğinden çok ödül var. Ödüllerin sayıca artması onlara verilen önemi azaltıyor. Ayrıca bu ödüllerin bir bölümü tek bir yazınsal türe özgü. Oysa bütün türleri kapsayan ve her yıl düzenli olarak verilen ödüller edebiyat dünyasında daha büyük önem taşıyor. Ödülün değerini bulmasını sağlayan en önemli öğe de seçici kurulunun aynı kalması. Böylece, yapılan değerlendirmeyle ilgili bir ölçüt, ortak bir beğeni oluşuyor.

Bu parçada ödüllerle ilgili olarak aşağıdakilerin hangisine değinilmemiştir?

A) Niçin önemli olduğuna

B) Kimilerinin belirli sınırlar içinde kaldığına C) Sayısı çoğaldıkça önemini yitirdiğine

D) Yazarlara maddi destek sağlama işlevi olduğuna E) Yerleşmiş olanların önem taşıdığına

58. Yetkin İnsan, bilgilenme, bilinçlenme yoluyla ay- dınlanmanın ışığından geçmiş insandır. Soran, sorgulayan, aydınlığı arayan bir kişiliği vardır onun. Bu tür bir kişilik kumaşının dokunduğu tezgâhın bir adı da eleştirel okumadır.

Eleştirel okuma kişiyi bilinçlendirir. Bu yolla bilinçlenmiş kişinin nitelikleri arasında ise okuduklarını yargılama ve onlardan kendine özgü sonuçlar çıkarma başta gelir.

Bu parçada, eleştirel okumanın hangi yönü üzerinde durulmamıştır?

A) Yararlı bir okuma yöntemi olduğu B) Yol gösterici bir işlevinin bulunduğu

C) Okullarda kazandırılması gerekli bir beceri olduğu D) Yorumlama gücünü geliştirdiği

E) Kişiye, değerlendirme yetisi kazandırdığı

59. Sahnenin tozunu ilk yuttuğunda çocuk denecek yaşlardaydı ve o günden bu yana inmedi sahneden.

Oyunculuk dışında oyun yazarlığı, yönetmenlik, çevirmenlik gibi uğraşlarla da ilgilendi. Tiyatro dünyamızın en

kıdemlilerinden, en renkli kişiliklerinden biri olan, seyircisiyle müthiş bir iletişim kurabilen bu yetenekli sanatçının İlgi alanı tiyatroyla da sınırlı kalmıyor. Güncel konular üzerine yazdığı yazılarıyla, düşüncelerini, eleştirilerini okurlarla paylaşıyor.

O, aynı zamanda bir konuşma, bir anlatım ustası; anlatanla dinleyeni, oyuncuyla seyirciyi bir araya getiren bir usta.

Bu parçaya göre söz konusu sanatçıyla ilgili olarak aşağıdaki yargılardan hangisine varılamaz?

A) Okuru incitici konuları işlemekten kaçınır.

B) İzleyicisini etkiler, onlarla bütünleşir.

C) Dilin olanaklarından çok iyi yararlanır.

D) Oyunculuk dışındaki işlerle de ilgilenir.

E) Mesleğinde çok başarılıdır.

60. Yazar, dili, ses, biçim, anlam özellikleriyle iyi bilen ve kullanan kişidir. Bu anlamda dile yeni kavramlar, kalıplar, sözcükler kazandırabilir. Gerçekte hiçbir yazar, bakalım bu romandan, bu öykü ya da şiirden dilciler kaç kural çıkaracak, diye yazmaz. Yazmaz; ama yazdıklarıyla dile yeni sözcükler katar. Dili işlerken yalnızca dilciye değil, edebiyat tarihçisine, toplumbilimcilere, başka araştırmacılara da malzeme yaratır.

Bu parçadan, yazarlarla ilgili olarak aşağıdakilerden hangisi çıkarılamaz?

A) Dilin söz varlığını geliştirdikleri B) Dilin anlatım olanaklarını genişlettikleri

C) Yapıtlarıyla, yeni çalışmalara olanak hazırladıktan D) Dil konusunda, geniş bir bilgiye sahip oldukları E) Dile kazandırdıklarıma kalıcı olmaya çalıştıkları

1 D 11 A 21 C 31 B 41 D 51 A

2 C 12 E 22 E 32 A 42 C 52 B

3 B 13 D 23 D 33 B 43 E 53 B

4 E 14 E 24 A 34 B 44 D 54 D

5 B 15 B 25 B 35 D 45 A 55 C

6 A 16 B 26 C 36 A 46 C 56 C

7 D 17 C 27 A 37 C 47 E 57 D

8 A 18 D 28 E 38 A 48 B 58 C

9 D 19 A 29 D 39 D 49 A 59 A

10 A 20 C 30 B 40 E 50 C 60 E

Referanslar

Benzer Belgeler

Yukarıda bahsi geçen kanu­ nun esbabı mucibe lâyihasında, ordu içinde komünistlik pro­ pagandası yapanlar hakkında sarih hüküm mevcut olmadığın dan Nâzım

Daha eski müdürlerden Saib Hocadan işitil- I diğine göre; devrin büyükleri ve i din adamları tarafından dualar edilmiş, müessesenin hayırlı olma­ sı

Finansal gelişme ve büyüme ilişkisi iki ayrı dönem için incelenmiş ve her iki dönemde de ekonomik büyümeden finansal gelişmeye doğru tek yönlü nedensellik ilişkisi tespit

İstanbul’dan trenle yola çıkarak, Kuleliburgaz, Uzun­ köprü kasabası, Paşa Yiğit nahi­ yesi, Keşan, Korudağı, Süleyma- niye köyü, Evreşe köyü, Eksa-

Özçelik ve ark.’nın çalışmasında plevral sıvı C3 ve C4 düzeyi, plevral sıvı/serum C3 ve C4 oranları transuda grubuna göre eksuda gru- bunda anlamlı olarak

İbni Sinanın 900 üncü yıldönümü do- ayısile hazırlanan büyük kitabın bibli- oğrafyasını yaparken İstanbul kütübha- / ferinde onun (Tem cid) adında

tarafından 1999’da yapılan araştırmada, “kendi kendine ilaç alı- mı” ile “Klinikte uygulanan DGT”, “Evde sağ- lık personeli tarafından uygulanan DGT” ,”Evde

Bedia Muvahhit, Vasfi Rıza Zobu, Toto Karaca, Semiha Berksoy, Cemal Reşit Rey, Şaziye Moral, Sadi Tek, Refik Kemal Arduman, İbrahim Delideniz, Sıtkı Akça- tepe, Kadri