Neo-liberal projeden vazgeçmeden, halkı uzun bir süre idare etmek mümkün değildir. Neo-liberalizmden vazgeçmeleri hiç mümkün değildir. Siyasi kriz dedikleri, boğazlarına kadar battıkları yönetme krizidir. Yönetemiyorlar.
Gelecek yıl yine geleceğiz!
“Türkiye’de sol sağdır sağ da sol” demiş Cemil Meriç. Aman da ne güzel söylemiş, Mehmet Barlas’ından Ahmet Hakan’ına ağzına bu lafı pelesenk etmemiş adam kalmadı memlekette. Türkiye’de sol sağmış, sağ da sol, öyle mi? Siz solu ne bilirsiniz ki?
1 Mayıs’ta uçaklarla çevre illerden polis taşıyıp bütün kavşaklarını kapattığınız İstanbul’a aynı muameleyi bir önceki yapışınızı unuttunuz mu? NATO Zirvesi için toplaşmıştınız. Başkanınız Bush, Boğaz köprüsü fonunda bir konuşma yapacak, incileri döktürecekti. Uluslararası terör, güvenlik politikaları falan… Karadan, havadan ve denizden çembere almıştınız zirve mekanınızı. Kuş uçurtmayacaktınız. Gelgelelim bir hesap hatası oldu, sizin pek derin sosyolojik, sosyal psikolojik analizlerinizde kendine yer bulamayan solcular çıktı sokaklara. Zirvenizi dar etmişlerdi. Ne çabuk unuttunuz! Biber gazınızla, robocoplarınızla, panzerlerinizle artık ne varsa elinizde saldırmıştınız da yine de engel olamamıştınız. Televizyonlarınız, gazeteleriniz yer vermedi aman rezalet çıkmasın diye, zirvenize toz konmasın diye… Yine de Irak’ta direnişçiler duymuştu sokaktakilerin sesini de, rehin aldıkları Türk şoförleri, NATO zirvesine meydan okuyanlara selam göndermek için serbest bırakmıştı. Sizin ölsün diye Irak’a yolladıklarınızı oradan yine solcular çekip almıştı. Dışişleri Bakanınız pek muhterem Abdullah Gül Beyler, NATO’yu protesto eden eylemcilere teşekkür etmişti, ne çabuk unuttunuz! Türkiye’de sol sağmış, sağ da sol, ne bilirsiniz?
1 Mayıs’ta çevre illerden uçaklarla polis taşıyıp bütün kapılarını tuttunuz İstanbul’un, tuttunuz ki Taksim size kalsın. Yoksul çocuklara balon dağıttığınız pespaye eğlencelerinize, içelim de kadınlara saldıralım şenliklerinize, milli takım gol attı bayramlarınıza tahsis ettiğiniz o alanda işçilere yer yok diye ferman buyurdunuz. Feribotla gelenleri denizin ortasında, otobüsle gelenleri otoban gişelerinde durdurdunuz da ne oldu? İstanbul’un bütün meydanlarını gaz bulutlarına gömdünüz, köprülerinize barikatlar kurdunuz. “Üç-beş kişi”ye Taksim’i vermeyecektiniz ya, onları durdurmak için 12 milyona o günü zehir ettiniz. Öyle ya da böyle 30 yıl önce öldürdüklerinizi ananlar, yine de meydana çıkmadı mı? Bir daha geleceğiz ve daha güçlü geleceğiz demediler mi? Şimdiden kara kara gelecek yıl ne yapacağınız korkusuna düşmediniz mi? Türkiye’de sol sağmış, sağ da sol. İyi de sizi böyle uykusuz bırakan kaygı ne o zaman?
CHP devletçi-seçkin gelenekmiş ya ondan ediyorlar bu lafı. Bunların liberal ekibi ise halkın içinden geliyor. Böyle kendi aralarında köşe kapmaca oynayıp “şimdi de siz sağcı olun biz solcu” diye gülüşüyorlar. Bıraksanız kendi hallerine böyle şen şakrak, cıvıl cıvıl bir dünyaları olacak. Ama olmuyor. İşçilerin, işsizlerin, memurların ve köylülerin, gençlerin ve aydınların arasından yine ve durmadan birileri çıkıyor. Tam da bittiğine inanacaktınız, “korkma artık geçti” diye birbirinizin sırtını s ıvazlayacaktınız. Biriniz çalıp biriniz oynayacaktınız. Yine mi olmadı?
Türkiye’de sol sağdır, sağ da… derken lafınız ağzınızda mı kaldı? Kalsın.
1 Mayıs’a izin yok demiştiniz, gördünüz mü şimdi göze alınca neye izin yokmuş. Gelecek yıl yine geleceğiz. Korkuyor musunuz? Korkun. Hakkınız var.
Bu sayıdan:
Kapak Dosyası: Yönetemiyorlar, yönetemeyecekler:
Beceriksizlik bir sınıf karakteridir. Siyasi istikrarı hep birlikte ne kadar isterlerse istesinler, bulamıyorlar. Olmuyor. 2002 seçimlerinde, yerle yeksan olmuş rakiplerinin arasından, ABD ve AB’den TÜSİAD ve TOBB’a kadar tüm siyasal güçlerin desteğini alarak sıyrılan AKP hükümeti, dönemini ‘neredeyse bir askeri darbe’ ile kapatıyor. Korkut Boratav: Türkiye'nin Temsili Demokrasisi
CHP'den halkçı bir hükümet çıkar mı?
Ahmet Haşim Köse ile istikrar yalanları üzerine...düzenlenebilecek bir kapitalizm var mı? Bağımsız Sosyal Bilimciler: AKP'nin Topluma Maliyeti
Haziran sayısında öne çıkan diğer başlıklar: Bu Adaya Kimler Ortak?
Allahtan söylenmiş sözler ve yazılmış yazılar kayıt altında. Yoksa İstanbul’dan adaylığını açıklayan Baskın Oran’ı solcu sananlar, eğer aday olmasaydı oyunu AKP’ye vermek konusunda nasıl hevesli olduğunu nereden
öğreneceklerdi? Bundan iki yıl önce “AKP milliyetçiliğin at gözlüğünü takmayan Türkiye’deki tek parti. Şu bunalımlı dönemde iktidarda olması bir nimet. (…) Böyle devam ederlerse, bir dahaki seçimde oyumu AKP’ye verebilirim” diyen, solcu aday Baskın Oran’dan başkası değil.
Sarkozy Cumhurbaşkanı..."sahip olacağımız tek şey sizden alacaklarımızdır"
Cumhurbaşkanlığını devraldığı törende yaptığı konuşmada “Fransa’ya uzun süre asayişsizlik ve şiddet egemen oldu. Fransa’nın düzen ve otoriteye ihtiyacı var” diyen Sarkozy’nin verdiği mesaj son derece açık. Mücadele devam ediyor. Nükleere İnat, Yaşasın Hayat! (ekoloji kolektifi adına Sanem YARDIMCI)
alternatif enerjinin alternatif toplum ile mümkün olabileceğini, teknolojinin de verili üretim tarzı tarafından
belirlendiğini vurgulamak gerekir. Neyin, nasıl, ne kadar, ne için üretildiği hesaba katılmadan teknolojik alternatiflere yönelme politikası, en fazla piyasadaki enerji desenini çeşitlendirir.
Bir Başka Nazım Hikmet...Devrimden Sonra Devrimcilik
Devrimi yapmakla işin bitmediğini öğrendik Nazım’dan. Aslında her şey yeni başlıyordu. Sosyalizmden geri dönüş sorununu, parti içindeki burjuva yolcuları, bürokrasiyi, demokratik merkeziyetçiliğin demokrasisini çıkardıktan sonra geriye ne kaldığını, işçi sınıfı partisinden bürokratların partisine dönüşümü, yabancılaşmaya karşı mücadeleyi, Sovyetler Birliği’ni eleştirmenin anti-komünizm propagandası değil işçi sınıfı devrimciliği olduğunu gösteriyordu… devamı yarınlar dergisi'nde