• Sonuç bulunamadı

Geriyatrik hemiplejik olgularda depresyon ve anksiyete düzeyi*

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Geriyatrik hemiplejik olgularda depresyon ve anksiyete düzeyi*"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

*Bu çalışmanın özeti 2012 Türk Geriatri Kongresi’nde poster olarak sunulmuştur.

1Uz. Dr., Konya Beyhekim Devlet Hastanesi, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Bölümü, Konya-Türkiye

Uz. Dr., Niğde Devlet Hastanesi, Fiziksel Tıp ve Rehabilitasyon Bölümü, Niğde-Türkiye

Yazışma Adresi / Address reprint requests to:

Uz. Dr. Ali Yavuz Karahan, Yunusemre Mah.

Nurani Sk. No: 3 Meram, Konya-Türkiye Telefon / Phone: +90-538-692-1934

E-posta / E-mail:

ayk222@hotmail.com

Geliş tarihi / Date of receipt:

24 Şubat 2013 / February 24, 2013

Kabul tarihi / Date of acceptance:

4 Haziran 2013 / June 4, 2013

Geriyatrik hemiplejik olgularda depresyon ve anksiyete düzeyi*

Ali Yavuz Karahan1, Ercan Kaydok2

ÖZET:

Geriyatrik hemiplejik olgularda depresyon ve anksiyete düzeyi

Giriş: İnme sonrasında gelişen depresyon %20-60 oranında bildirilmektedir ancak patogenezi henüz netlik kazanmamış konulardan birisidir. Çalışmamızda inmeli olgularda depresyon ve anksiyete düze- yini ortaya koymayı ve yaş faktörünün tabloya etkisini incelemeyi amaçladık.

Hastalar ve Yöntem: Seksen üç inme hastasının tanımlayıcı özellikleri kaydedildi. Hastaların bağımlılık düzeyi Fonksiyonel Bağımsızlık Ölçeği (FBÖ) ile, depresyon düzeyi Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ) ile, anksiyete düzeyi Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ) ile değerlendirildi. Kognitif fonksiyonları değerlendirme amacıyla Mini Mental Test (MMT) kullanıldı. Elde edilen verilere yaşın etkisini ortaya koyabilmek için hastalar 65 yaş ve üzeri geriyatrik (GER) grup ve 65 yaş altı geriyatrik olmayan (NGER) grup olmak üzere ikiye ayrılarak istatistiksel karşılaştırmalar yapıldı.

Bulgular; GER grubunda 16’sı kadın (%36,4), 28’i erkek (%63,6) olmak üzere toplam 44 hasta, NGER grubunda 18’i kadın (%46,2), 21’i erkek (%53,8) olmak üzere toplam 39 hasta değerlendirildi. Yaş orta- laması GER grubunda 70,3±6,1, NGER grubunda 55,6±6,4 idi. GER grubunda ortalama FBÖ 65,8±22,5, NGER grubunda ise 77,8±22,1 idi. GER grubunda %20,5 (9) hafif, %47,7 (21) orta, %2,3 (1) şiddetli düzeyde depresyon izlendi. NGER grubunda ise %30,8 (12) hafif, %30,8 (12) orta düzeyde depresyon bulguları izlendi. Gruplar arası karşılaştırmada geriyatrik grubun fonksiyonel bağımsızlık ve kognitif fonksiyon düzeyleri daha geride bulunurken daha ciddi düzeyde depresyon ve anksiyete bulguları gös- terdiği izlendi.

Sonuç: İnme sonrası gelişen depresyon yaşam kalitesini ve rehabilitasyon sürecini olumsuz yönde etkileyebilecek sıklığı hiç de az olmayan önemli bir komorbid hastalıktır. Özellikle geriyatrik hastalar- da sıklığının daha da fazla olabileceği akılda tutulmalıdır ve erken dönemde tanımlanarak tedavisine başlanmalıdır.

Anahtar kelimeler: İnme, geriatri, anksiyete, depresyon ABSTRACT:

Depression and anxiety levels in geriatric patients with hemiplegia

Introduction: Post stroke depression is the one of the issues not yet well established on pathogenesis and reported 20-60% after stroke. We aimed to reveal the level of anxiety and depression in stroke patients and aimed to investigate the effect of the age factor table in our study.

Patients and Method: Descriptive characteristics of eighty-three stroke patients were recorded. The patients were evaluate with the Functional Independence Measure (FIM) for level of dependency, the Beck Depression Inventory (BDI) for the depression levels, the Beck Anxiety Inventory (BAI) for the anxiety levels, the Mini Mental Test (MMT) for evaluate the cognitive functions. To elucidate the effect of age, patients were divided two groups as geriatric group (GER) and non- geriatric group (NGER) and then statistical comparisons were done.

Results: Sixteen women (36.4%) and 28 men (63.6%) for a total of 44 patients in were evaluated GER group, 18 women (46.2%) and 21 males (53,8%) for a total of 39 patients were evaluated in NGER group. The mean age of GER group was 70.3±6.1 and NGER group was 55.6±6.4. The mean FIM of GER group was 65.8±22.5 and NGER group was 77.8±22.1. In GER group 20.5% mild, 47.7% moderate and 2.3% severe depression was observed. In NGER group 30.8% mild and 30.8% moderate depression was observed. Significantly lower levels of functional independence and cognitive function were observed and depression and anxiety were more serious levels in geriatric patients.

Conclusion: The process of post-stroke depression is not an uncommon comorbid disease which may adversely affect the quality of life and rehabilitation. That should be kept in mind especially in geriatric patients and early treatment should be initiated.

Key words: Stroke, geriatrics, anxiety, depression Ş.E.E.A.H. Tıp Bülteni 2013;47(3):130-137

(2)

GİRİŞ

Serebrovasküler olay (SVO), en sık görülen ciddi nörolojik hastalık olarak kabul edilmektedir. Morbi- diteye yol açan hastalıklar arasında ilk sırada yer almaktadır (1). SVO’ya bağlı inme, hastalar, aileleri ve sağlık kurumları için uzun süreli emosyonel ve sosyoekonomik sorunlara yol açan önemli bir yeter- sizlik nedenidir (1,2). Psikiyatrik bozukluklarda inme- li olgularda gelişebilecek komplikasyonlar arasında önemli bir yere sahiptir. Depresyon başta olmak üze- re vasküler demans, mani, anksiyete bozuklukları, psikotik bozukluklar, apati, patolojik gülme ve ağla- ma krizleri inme ile ilişkilendirilebilen psikiyatrik hastalıklardır (2-4).

Depresyon ve anksiyete inme sonrası en sık geli- şen psikiyatrik bozukluklardandır. İnme sonrası ank- siyete bozukluğu olanların çoğuna depresyon eşlik edebilir (4-6). Yapılan çalışmalarda inme sonrası depresyon (İSD) sıklığı %20-60 oranında bildirilmek- tedir. İnme sonrası ikinci haftada veya takip eden iki yıl içerisinde major ya da minör depresyon belirtileri görülebilmektedir. İSD’nin %19-23 oranında major depresyon düzeyinde olabildiği gösterilmiştir (5,6).

Serebral iskemiye bağlı olarak ortaya çıkan nörokim- yasal ve nörofizyolojik değişiklikler İSD’nin etiyoloji- sine yönelik çalışmaların temelini oluşturmaktadır ancak İSD henüz patogenezi netlik kazanmayan konulardan biridir (7,8).

İSD hastalarda fonksiyonel durumu kötüleştiren ve mortaliteyi arttıran ciddi bir komplikasyondur (1-5). Ayrıca hastanın yaşam kalitesini ve iyileşme sürecini olumsuz yönde etkilemesine rağmen klinis- yenler tarafından yeterince tanınıp tedavi edileme- mektedir (1,7). İnme sonrası hastalarda iskemik beyin hasarına bağlı olarak ortaya çıkan bilişsel ve vejetatif bulgular ile depresif bulguların birbirinden ayırt edilememesi de tanısal güçlüğü artırmaktadır (7-9). İSD’nin erken dönemde tanınıp tedavi edil- mesi etkin bir rehabilitasyon süreci için önemlidir (8,9).

Bizde çalışmamızda inme sonrası hemipleji klini- ği gelişen hastalarda yaş faktörünün hastaların fonk- siyonel bağımsızlık düzeyleri ve kognitif fonksiyonla- rına paralel olarak belirlenen depresyon ve anksiyete düzeylerine etkisini incelemeyi amaçladık.

HASTALAR VE YÖNTEM

Prospektif olarak planlanan çalışmaya inme son- rası hemipleji kliniği gelişen 83 hasta alındı. Rehabi- litasyon programı öncesinde değerlendirilen hastala- rın tanımlayıcı özellikleri kaydedildi. Ayrıca hastala- rın bağımlılık düzeyi Fonksiyonel Bağımsızlık Ölçü- mü (FBÖ) ile, kognitif fonksiyon düzeyleri Mini Men- tal Test (MMT) ile, depresyon düzeyi Beck Depres- yon Ölçeği (BDÖ) ile ve anksiyete düzeyi Beck Ank- siyete Ölçeği (BAÖ) ile belirlendi. Elde edilen verile- re yaşın etkisini ortaya koyabilmek için hastalar 65 yaş ve üzeri geriyatrik (GER) grup ve 65 yaş altı geri- yatrik olmayan (NGER) grup olmak üzere ikiye ayrı- larak istatistiksel karşılaştırmalar yapıldı.

Hastaların çalışmaya dahil edilme kriterleri; ilk kez SVO geçiren hastalar, SVO sonrasında hemipleji tablosu gelişen hastalar, SVO sonrası en az 3. hafta- sında olan hastalar ve yeterli düzeyde iletişim kuru- labilen hastalar çalışmaya alındı.

Çalışmadan dışlama kriterleri; İnme öncesinde psikiyatrik ve kognitif problemler olanlar (psikiyatrist ve nörolog doktorlarca değerlendirilen hasta kayıtları ve hasta yakınlarından alınan bilgilerle), ilave bir başka merkezi sinir sistemi hastalığı olanlar, maligni- te tanısı olanlar, testlere uyumları açısından ileri derecede iletişim güçlüğü çeken hastalar çalışmaya dahil edilmemiştir.

Hastaların bağımlılık düzeyi FBÖ ile değerlendi- rildi. FBÖ, günlük yaşam aktivitelerini gerçekleştir- medeki fiziksel ve bilişsel yetersizlikleri, yardım ihti- yacını ve bakım yükünü ölçmektedir. Altı fonksiyon alanı değerlendiren (kendine bakım, sfinkter kontro- lü, mobilite, hareket, iletişim ve sosyal bilişsellik) 18 maddeden oluşmaktadır. Bu maddeler motor-FBÖ (13 madde) ve bilişsel FBÖ (5 madde) olmak üzere iki kısımda incelenmektedir. Motor FBÖ, bilişsel maddeler sosyal etkileşimi, problem çözme ve hafı- zayı değerlendirmektedir. Her madde yardım mikta- rını belirten 7-puanlı Likert skalasında değerlendirilir (1=total yardım, 7=total bağımsızlık). Değerlendirme gözleme dayalıdır yaklaşık 20 dakika sürmektedir (11). FBÖ’nün Türkçe uyarlaması mevcuttur (12).

Hastaların kognitif fonksiyonlarını değerlendir- mek amacıyla MMT kullanıldı. MMT erişkinlerdeki bilişsel bozukluğun kantitatif olarak değerlendirilme-

(3)

si amacıyla geliştirilmiştir. Oryantasyon, anlık ve kısa dönem hafıza, dikkat ve hesaplama, lisan ve praksi değerlendirilmektedir. MMT skorunun 23 veya altın- da olması bilişsel bozukluğa işaret etmektedir.

MMT’nin duyarlılığını etkileyen en önemli değişken bilişsel bozukluğun düzeyidir (13,14).

Depresyon düzeyini belirlemek amacıyla Beck Depresyon Ölçeği (BDÖ)kullanıldı. Bu ölçek depres- yonda görülen bedensel, duygusal, bilişsel belirtileri ölçmektedir. Yirmi bir belirti kategorisini içeren ken- dini değerlendirme ölçeğidir (15). Alınacak en yük- sek puan 63’tür. Toplam puanın yüksekliği depresyo- nun şiddetini gösterir (15). Beck ve arkadaşları tara- fından geliştirilmiş olup ülkemizde geçerlilik ve güvenilirlik çalışması, Hisli tarafından yapılmıştır (16). Ölçekten alınan 0-9 puan; minimal, 10-16 puan; hafif, 17-29 puan; orta ve 30-63 puan; şiddetli düzeyde depresif belirtiler olarak yorumlanabilir (16,17). BDÖ’den 17 puan ve üstü alan bir kişide psi- kiyatrik muayene ile depresyon saptanma olasılığı ortalama %80, depresyonu olan bir bireyin 16 ve altında puan alma olasılığı ise ortalama %30 olarak belirlenmiştir (16-18).

Anksiyete düzeyini belirlemek amacıyla Beck Anksiyete Ölçeği (BAÖ) kullanıldı. Bu ölçek bireyin yaşadığı anksiyete belirtilerinin sıklığını ölçmektedir (19,20). Yirmi bir maddeden oluşan, 0-3 arası puan- lanan Likert tipi bir kendini değerlendirme ölçeğidir (19,20). Toplam puanın yüksekliği kişinin yaşadığı anksiyetenin yüksekliğini gösterir (19,20). Beck ve arkadaşları tarafından geliştirilmiş olup ülkemizde geçerlilik ve güvenilirlik çalışması yapılmıştır (19,20).

Ölçekten alınan 0-7 puan; minimal, 8-15 puan; hafif, 16-25 puan; orta ve 26-63 puan; şiddetli düzeyde depresif belirtiler olarak yorumlanabilir (19-21).

İstatistiksel inceleme SPSS 13.0 paket programı ile yapıldı. Parametrik değerlerin karşılaştırılmasında Student t testi, parametrik olmayan değerler için Ki-kare testi, normal dağılım göstermeyen sonuçları için Mann Whitney U testi kullanıldı. Anlamlılık düzeyi olarak p<0.05 kabul edildi.

BULGULAR

GER grubunda 44, NGER grubunda 39 hasta çalış- maya alındı. GER grubundaki hastaların yaşları 65-89

GER grup (n: 44) NGER grup (n: 39) P

Yaş Ortalaması 70,3±6,1 55,6±6,4 0,000

Cinsiyet 0,365

Kadın %36,4 (16) %46,2 (18)

Erkek %63,6 (28) %53,8 (21)

Öğrenim durumu 0,692

Okuma-yazma yok %20,5 (9) %12,8 (5)

İlk-ortaokul mezunu %52,3 (23) %64,1 (25)

Lise Mezunu %22,7 (10) %17,9 (7)

Üniversite Mezunu %4,5 (2) %5,1 (2)

İnme için Risk faktörü

Hipertansiyon %70,5 (31) %76,9 (30) 0,505

Diyabetes Mellitus %31,8 (14) %25,6 (10) 0,536

Hiperkolestrolemi %18,2 (8) %17,9 (7) 0,978

Koroner arter hastalığı %22,7 (10) %25,6 (10) 0,757

Atrial Fibrilasyon %22,7 (10) %10,3 (4) 0,130

Aile öyküsü %11,4 (5) %10,3 (4) 0,747

Sigara kullanımı %22,7 (10) %17,9 (7) 0,060

Etkilenen hemisfer 0,276

Sol %47,7 (21) %35,9 (14)

Sağ %52,3 (23) %64,1 (25)

İnme tipi 0,190

İskemik inme %88,6 (39) %74,4 (29)

İntraparankimal kanama %11,4 (5) %23,1 (9)

Subaraknoid kanama % 2,6 (1)

İnme sonrası geçen süre (Gün) 73,5±28,7 69,6±25,1 0,753

GER: Geriyatrik NGER: Geriyatrik olmayan

Tablo 1: Hastaların tanımlayıcı özellikleri

(4)

arasındaydı (Ortalama yaş: 70,3±6,1 ). NGER gru- bundaki hastaların yaşları ise 31-64 arasındaydı (Ortalama yaş: 55,6±6,5 ). GER grubundaki hastala- rın %36,4 (16)’ü kadın, %63,6 (28)’sı erkek, NGER grubundaki hastaların ise %46,2 (18)’si kadın, %53,8 (21)’i erkekti ve grupların cinsiyet dağılımları arasın- da anlamlı düzeyde bir fark yoktu (P: 0,365) (Tablo 1).

GER grubundaki hastaların %20,5 (9)’i okuma yazma bilmiyordu. Hastaların %52,3 (23)’ü ilk- ortaokul, %22,7 (10)’si lise ve %4,5 (2)’i üniversite mezunu idi. NGER grubundaki hastaların ise %12,8 (5)’i okuma yazma bilmiyordu. Hastaların %64,1 (25)’i ilk-ortaokul, %17,9 (7)’u lise ve %5,1 (2)’i üni- versite mezunu idi. Grupların Öğrenim durumu dağı- lımları arasında anlamlı düzeyde bir fark yoktu (P:0,692) (Tablo 1).

Sorgulanan inme risk faktörleri değerlendirildiğin- de; GER grubundaki hastaların %70,5 (31)’inde hipertansiyon, %31,8 (14)’inde diyabetes mellitus,

%18,2 (8)’inde hiperkolestrolemi, %22,7 (10)’inde koroner kalp hastalığı, %22,7 (10)’inde atrial fibrilas- yon, %11,4 (5)’ünde ailede inme öyküsü ve %22,7 (10)’inde sigara kullanımı mevcuttu. NGER grubun- daki hastaların ise %76,9 (30)’unda hipertansiyon,

%25,6 (10)’sında diyabetes mellitus, %17,9 (7)’unda hiperkolestrolemi, %25,6 (10)’sında koroner kalp hastalığı, %10,3 (4)’ünde atrial fibrilasyon, %10,3 (4)’ünde ailede inme öyküsü ve %17,9 (7)’unda siga- ra kullanımı mevcuttu. Grupların sorgulanan inme için risk faktörleri dağılımları arasında anlamlı düzey-

de bir fark yoktu (Tablo 1).

GER grubundaki hastaların %88,6 (39)’sında iske- mik inme, %11, 4 (5)’ünde ise intraparankimal kana- ma tablosu sonrası hemipleji gelişmişti. NGER gru- bundaki hastaların ise %74,4 (29)’ünde iskemik inme, %23,1 (9)’inde intraparankimal kanama, %2,6 (1)’sında subaraknoid kanama tablosu sonrası hemip- leji gelişmişti. Grupların SVO nedenlerinin dağılım- ları arasında anlamlı düzeyde bir fark yoktu (P: 0,190) (Tablo 1).

GER grubundaki hastaların %47,7 (21)’sinde sol,

%52,3 (23)’ünde sağ hemisfer etkilenmişti. NGER grubundaki hastaların ise %35,9 (14)’unda sol,

%64,1 (25)’inde sağ hemisfer etkilenmişti ve gruplar arasında etkilenen hemisfer tarafı açısından anlamlı bir fark oluşmamaktaydı (P: 0,276) (Tablo 1).

GER grubundaki hastalarda, SVO sonrası geçen süre 30-165 gün arasında değişmekteydi ve ortalama olarak: 73,5±28,7 gün idi. NGER grubunda ise SVO sonrası geçen süre 21-126 gün arasında değişmek- teydi ve ortalama olarak: 69,6±25,1 gün idi. SVO sonrası geçen süre açısından gruplar arasında anlam- lı bir fark yoktu (P: 0,753) (Tablo 1).

GER grubunda kognitif FBÖ ortalama olarak 20,8±7,4, motor FBÖ ortalama olarak 45,0±16,2 ve toplam FBÖ ortalama olarak 65,8±22,5 idi. NGER grubunda kognitif FBÖ ortalama olarak 24,2±6,3, motor FBÖ ortalama olarak 53,5±17,1 ve toplam FBÖ ortalama olarak 77,8±22,1 idi. Kognitif, motor ve toplam FBÖ değerlendirmelerinde gruplar arasın- da anlamlı düzeyde fark mevcuttu (Tablo 2).

GER grup (n: 44) NGER grup (n: 39) P

FBÖ toplam 65,8±22,5 77,8±22,1 0,022

FBÖ motor 45,0±16,2 53,5±17,1 0,021

FBÖ kognitif 20,8±7,4 24,2±6,3 0,033

Mini mental test 17,9±3,9 19,8±5,0 0,034

BDÖ Toplam 15,7±6,4 12,9±5,6 0,042

BDI 0-9 %20,5 (9) %38,4 (15)

BDI 10-16 %29,5 (13) %30,8 (12)

BDI 17-29 %47,7 (21) %30,8 (12)

BDI 30-63 %2,3 (1)

BAÖ Toplam 12,8±6,5 10,1±6,2 0,075

BAI 0-7 %6,8 (3) %10,3 (4)

BAI 8-15 %36,4 (16) %56,4 (22)

BAI 16-25 %50,0 (22) %28,2 (11)

BAI 26-63 %6,8 (3) %5,1 (2)

GER: Geriyatrik NGER: Geriyatrik olmayan FBÖ: Fonksiyonel Bağımsızlık Ölçümü BDÖ: Beck Depresyon Ölçeği BAÖ: Beck Anksiyete Ölçeği

Tablo 2: Elde edilen verilerin gruplar arası karşılaştırılması

(5)

Ortalama MMT GER grubunda 17,9±3,9, NGER grubunda ise 19,8±5,6 idi ve gruplar arsında anlamlı düzeyde fark mevcuttu (P: 0,034) (Tablo 2).

GER grubunda ortalama BDÖ 15,7±6,4 olarak bulundu. Bu grupta hastaların %20,5 (9)’nin mini- mal, %29,5 (13)’nin hafif, %47,7 (21)’sinin orta ve

%2,3 (1)’ünün şiddetli düzeylerde depresif belirtiler gösterdiği saptandı. Bu gruptaki olguların %50,0 (22)’sinin, BDÖ’sü 17 ve üzerinde idi. NGER grubun- da ise ortalama BDÖ 12,9±5,6 olarak bulundu. Bu gruptakilerin depresif belirtileri %38,4 (15)’ünde minimal, %30,8 (12)’inde hafif ve %30,8 (12)’inde orta şiddet düzeylerindeydi. İkinci gruptaki olguların

%30,8 (112)’inin, BDÖ’sü 17 ve üzerindeydi. Grup- ların BDÖ düzeyleri arasında istatistiksel olarak anlamlı düzeyde fark mevcuttu (P: 0,042) (Tablo 2).

Birinci gruptaki hastaların ortalama BAÖ 12,8±6,5 olarak bulundu. Bu gruptakilerin %6,8 (3)’inin mini- mal, %36,4 (16)’ünün hafif, %50,0 (22)’sinin orta ve

%6,8 (3)’inin şiddetli düzeylerde anksiyete belirtileri gösterdiği belirlendi. İkinci gruptaki hastaların ortala- ma BAÖ 10,1±6,2 olarak bulundu. Bu gruptaki has- taların %10,3 (4)’ü minimal, %56,4 (22)’ü hafif,

%28,2 (11)’si orta ve %5,1 (2)’i şiddetli düzeylerde anksiyete belirtileri gösterdi. BAÖ düzeyleri bakı- mından gruplar arasındaki fark anlamlı değildi (P:

0,075) (Tablo 2).

Grup içi değerlendirmelerde GER grubundaki kadınların ortalama BDÖ’sü 15,8±4,7, BAÖ’sü 12,3±4,7 iken, erkeklerin ortalama BDÖ’sü 15,7±7,3 ve BAÖ’sü 13,1±7,4 idi. NGER grubunda ise kadın-

ların ortalama BDÖ’sü 14,0±5,8, BAÖ’sü 11,5±6,3 iken, erkeklerin ortalama BDÖ’sü 12,0±5,5 ve BAÖ’sü 9,0±6,3 idi. Grup içi ve cinsiyete göre yapı- lan karşılaştırmada cinsiyetler arasında BDÖ ve BAÖ açısından anlamlı düzeyde fark yoktu (Tablo 3).

Grup içi değerlendirmelerde GER grubunda sağ hemisferi etkilenmiş olan hastaların ortalama BDÖ’sü 15,0±6,5, BAÖ’sü 12,1±6,3 iken, sol hemisferi etki- lenmiş olan hastaların ortalama BDÖ’sü 16,5±6,3 ve BAÖ’sü 13,4±6,7 idi. NGER grubunda ise sağ hemis- feri etkilenmiş olan hastaların ortalama BDÖ’sü 12,7±5,6, BAÖ’sü 9,9±5,5 iken, sol hemisferi etki- lenmiş olan hastaların ortalama BDÖ’sü 13,9±5,5 ve BAÖ’sü 11,3±6,8 idi. Grup içi ve etkilenen hemisfe- re göre yapılan karşılaştırmada sağ veya sol hemisfer tutulumu olan hastalar arasında BDÖ ve BAÖ açısın- dan anlamlı düzeyde fark yoktu (Tablo 3).

TARTIŞMA

İnme, Parkinson hastalığı, demans, multipl skle- roz, epilepsi ve huntington hastalığı gibi kortikal ve/

veya subkortikal nörolojik hastalıklarda, limbik-korti- kalstriatal-pallidal-talamik nöroanotomik yolak gibi emosyon kontrolünde önemli bölgelerin etkilenmesi sonucunda depresyon sıklığı artmıştır (5-7).

Farklı çalışmalarda İSD sıklığı %30-50 aralığında bulunmuştur. İnme sonrası ilk altı ayda İSD sıklığının

%9-34 olduğu ancak iki yıllık izlem sonrasında bu oranın %50’lere kadar çıktığı belirtilmiştir (9,10,22).

Ülkemizde yapılan çalışmalarda Dilek ve ark. (6)

FBÖ toplam Mini Mental Test BDÖ BAÖ

GER Grup (n:44) Cinsiyet

Kadın (n:16) 63,0±14,1 17,5±3,8 15,8±4,7 12,3±4,7

Erkek (n:28) 67,4±26,2 18,1±4,0 15,7±7,3 13,1±7,4

Etkilenen Hemisfer

Sağ (n:23) 68,6±21,8 18,4±3,4 15,0±6,5 12,1±6,3

Sol (n:21) 63,3±23,3 17,3±4,3 16,5±6,3 13,4±6,7

NGER Grup (n:39) Cinsiyet

Kadın (n:18) 78,0±22,2 20,0±5,7 14,0±5,8 11,5±6,3

Erkek (n:21) 77,6±22,6 19,7±4,5 12,0±5,5 9,0±6,3

Etkilenen Hemisfer

Sağ (n:25) 78,2±20,8 20,4±4,8 12,7±5,6 9,9±5,5

Sol (n:14) 73,0±22,9 19,1±4,4 13,9±5,5 11,3±6,8

GER: Geriyatrik, NGER: Geriyatrik olmayan, FBÖ: Fonksiyonel Bağımsızlık Ölçümü, BDÖ: Beck Depresyon Ölçeği, BAÖ: Beck Anksiyete Ölçeği

Tablo 3: Verilerin cinsiyete ve etkilenen hemisfere göre grup içi karşılaştırılması

(6)

inme sonrası erken dönemde %42,5 oranında İSD, Altındağ ve ark. ise inme sonrası geç dönemde %48,7 oranında major depresyon bildirmişlerdir (23). Müftü- oğlu ve ark. inmeli hastalarda depresyon ve anksiyete skor ortalamalarının Türk popülasyonu için bildirilen- den daha yüksek olduğunu göstermişlerdir (24). Çalış- mamızın sonuçlarında literatürle uyumlu olarak inme sonrası erken dönemde olan 83 hastanın 34 (%40,9)’ünde, BDÖ 17 ve üzerindeydi. Ayrıca BAÖ hastaların 39 (%46,9)’unda 16 ve üzerinde saptandı.

İSD’nin etiyolojisini açıklamaya yönelik yapılan çalışmalarda özellikle inme sonrası ortaya çıkan yetersizlik tablosuna verilen psikolojik yanıt ve beyin- de duygulanımla ilgili alanlarda oluşan lokal hasar üzerinde durulmaktadır (25,26). Ayrıca inme için önemli risk faktörleri olan; koroner arter hastalığı, konjestif kalp yetmezliği ve diyabetes mellitus gibi durumlarda da depresyon sıklığının arttığı ve antihi- pertansif ilaç kullanımının da depresif belirtilere yol açabileceği bilinmektedir (4,5,26). Tüm bunların bir- likteliği İSD gelişmesini kolaylaştırıcı veya tetikleyici olabilir (26). Ayrıca hastanın yaşı, cinsiyeti, eğitim düzeyi, inme öncesi var olan psikiyatrik hastalıklar, etkilenen bölgenin lokalizasyonu gibi faktörler İSD gelişimi üzerinde etkileri araştırılan konulardır (26).

Günümüzde halen İSD’nin etiyolojisini açıklayabi- len tutarlı bir model bulunmamaktadır (3,22,26).

Bizim çalışmamızda inme için önemli risk faktör- lerinden olan hipertansiyon, diabetes mellitus, hiper- kolestrolemi, koroner arter hastalığı, atrial fibrilas- yon, aile öyküsü ve sigara kullanımı sıklığı belirlendi.

Risk faktörlerinin sıklığı açısından gruplar arası değer- lendirmede anlamlı bir fark yoktu. Ayrıca daha önce- ki yaşantısında psikiyatrik problemleri olan hastala- rın çalışmaya alınmaması ve çalışmaya alınan hasta- ların öğrenim durumları ve cinsiyet dağılımı açısın- dan gruplar arası anlamlı bir fark olmayışı çalışmanın tutarlılığı açısından olumlu bir sonuçtu.

İnme sonrası geçen süreye bağlı olarak depresif semptomlar erken ve geç dönemde farklılıklar göste- rebilmektedir (24,26). Erken dönemde ortaya çıkan depresyonda otonomik ve vejetatif belirtiler daha fazla görülürken geç dönemde hem vejetatif hem de psikolojik belirtilerin bir arada yer aldığı belirti küme- leri görülebilir (26). Tateno ve ark. inme sonrası ilk altı ayda ortaya çıkan depresyonu erken, on ikinci

aydan sonra ortaya çıkan depresyonu geç İSD olarak sınıflamış ve erken dönem minör depresyonda sosyal işlevselliğin bozulduğunu, melankolik, vejetatif ve psikolojik belirtilerin daha sık görüldüğünü bildir- mişlerdir (27). Çalışmamızda inme sonrası geçen süre GER grubunda ortalama 73,5±28,7 gün, NGER grubunda ortalama 69,6±25,1 gün idi ve gruplar ara- sında istatistiksel düzeyde fark yoktu.

Duygudurum bozukluklarının kadınlarda erkekle- re oranla iki kat daha fazla görüldüğü bilinmektedir.

Biyolojik faktörlere dayandırılan bu durumun İSD içinde geçerli olabileceği düşünülerek İSD’de cinsi- yetin etkisi ortaya konmaya çalışılmıştır (26,28,29).

Çalışmaların bir kısmı özellikle major depresyon olmak üzere İSD’nin kadınlarda daha sık olduğunu bildirirken, cinsiyet ile İSD arasında ilişki olmadığını savunan çalışmalarda vardır (28-34). Bizim çalışma- mızda grup içi yapılan değerlendirmelerde her iki grupta da kadınlarda hem BDÖ hem de BAÖ daha yüksek bulundu ancak fark istatistiksel olarak anlam- lı düzeyde değildi.

Yapılan çalışmalarda inme sonrası depresyonun, inme sonrası oluşan lezyon lokalizasyonu ile ilişkisi üzerinde durulmuştur. Özellikle sol frontal ve sağ posterior lokalizasyonlu lezyonların depresyon geli- şimi için daha riskli olduğu belirlenmiştir (35-37).

Ancak yine birçok çalışmada lezyon lokalizasyonu ile İSD arasında bir ilişki saptanamamıştır (25,30,32,34,38,39). Bizim çalışmamızda grup içi yapılan değerlendirmelerde her iki grupta da sol hemisferi etkilenmiş olan hastalarda hem BDÖ hem de BAÖ daha yüksek bulundu ancak fark istatistiksel olarak anlamlı düzeyde değildi.

Birçok çalışmada yaşın, inme sonrası fonksiyonel sonucu olumsuz etkilediği bildirilmiştir. Alexander inme başlangıç şiddetini ve yaşı, fonksiyonel iyileş- me için en güçlü göstergeler olarak bildirmiştir (40).

Kotila ise yaşın 65 ve üzerinde olmasının rehabilitas- yon sürecine olumsuz etkileri olduğunu göstermiştir (38). Yine ileri yaşın inmeli hastalarda daha fazla dizabiliteye ve mortalite neden olduğu gösterilmiştir (1,2,38). Patel ve arkadaşları da inme sonrası kognitif bozuklukların yaş ve düşük sosyoekonomik düzey ile ilişkili olduğunu belirtmişlerdir (41). Yapılan çalış- malar inmeli hastalarda ve sağlıklı kişilerde bekle- nen, ileri yaşlarda azalan kognitif fonksiyonların dep-

(7)

resif duygudurum ile ilişkisini saptamışlardır (31,35,37). Hastaların kognitif fonksiyon ve duygu- durumlarının önemli bir yönü bu fonksiyonların has- tanın günlük yaşam aktiviteleri performanslarına, rehabilitasyon sonuçlarına etkili olmasıdır (31).

Çin’de yapılan bir popülasyon çalışmasında inmeli hastalarda depresif semptom skorları ile hastaların günlük yaşam aktiviteleri ve yaşı arasında önemli iliş- ki saptanmıştır (42). Ayrıca ileri yaşın depresyon için risk faktörü olduğu da belirtilmiştir (25,26,31). Morris ve ark. ise ileri yaşın ISD gelişimi için risk faktörü olduğunu saptamışlardır (43). Bizim çalışmamızda da literatür ile uyumlu olarak FBÖ ile hesaplanan fonksiyonel bağımsızlık düzeyi ve MMT ile hesapla- nan kognitif fonksiyonlar geriatrik grupta anlamlı düzeyde daha geriydi ve yine geriatrik hastalarda BDÖ ortalamaları geriyatrik olmayan inmeli hastala- ra göre istatistiksel olarak anlamlı düzeyde daha yük- sekti. Literatürde bazı çalışmaların sonuçlarında ise yaş ile ISD arasında herhangi bir ilişki ortaya kona- mamıştır (6,34).

SONUÇ

İnme sonrası hemipleji kliniği gelişmiş olan, geri- atrik ve geriatrik olmayan hastalarda prospektif ola- rak yaptığımız çalışmada, GER grubunun fonksiyonel bağımsızlık düzeyi ve kognitif fonksiyonlar açısından NGER grubuna göre geri kaldığını ve yine GER gru- bunda daha yüksek oranda depresif belirtilerin görül- düğü izlendi. Grup içi yapılan değerlendirmelerde kadınlarda ve sol hemisferi etkilenenlerde BDÖ ve BAÖ ortalamaları daha yüksek bulunsa da istatistik- sel olarak anlamlı bir fark izlenmedi.

İnme sonrası dönemde, İSD sıklığının hiç de az olmadığı ve erken dönemde iskemik hasara bağlı ortaya çıkan bulgular ile depresyonun ayrımında ortaya çıkan güçlüklerin de ayırıcı tanı zorluklarına neden olduğu unutulmamalıdır. Ayrıca inme sonrası depresyonun yaşam kalitesini olumsuz yönde etkile- diği ve mortaliteyi arttırdığı göz önünde bulundurul- duğunda, hastalığın doğru tanı ve tedavisi bir kat daha önem kazanmaktadır.

KAYNAKLAR

1. Turhan N. Factors effective on prognosis in patients with stroke.

J PMR Sci 2006;9(suppl):3-4.

2. Brandstater ME. Stroke rehabilitation. In: DeLisa JA, Gans BM, eds. Rehabilitation Medicine. Third Ed. Philadelphia: Lippincott- Raven Publishers, 1998. pp 1165-1189.

3. Goldstein LB, Adams R, Alberts MJ, et al. Primary prevention of ischemic stroke: a guideline from the American Heart Association/American Stroke Association Stroke Council: Stroke.

2006; 37:1583-633.

4. Karamustafalıoğlu O, Yumrukçal H. Depresyon ve anksiyete bozuklukları Ş.E.E.A.H. Tıp Bülteni 2011;45(2):65-74.

5. Çakır S. Genel Tıpta Depresyon. Klinik gelişim 2009;22(4):61-5.

6. Dilek A, Karataş M, Erkan H, Çetin N, Akman MN. Post- Stroke Depression; Relationship to Functional Impairment and Rehabilitation Outcome Turk J Phys Med Rehab 2005;51(4):120- 2.

7. Chemerinski E, Robinson R. The neuropsychiatry of stroke.

Psychosomatics 2000;41:5-14.

8. Ranga KK, Mahlon D, Helena K, et al. Comorbidity of depression with other medical diseases in the elderly. Biological Psychiatry 2002;52:559-88.

9. Astrom M, Adolfsson R, Asplund K. Major depression in stroke patients. A 3-year longitudinal study. Stroke 1993; 24: 976-982.

10. Morris PL, Robinson RG, Andrzejewski P, Samuels J, Price TR.

Association of depression with 10-year poststroke mortality. Am J Psychiatry 1993;150:124-129.

11. Voll R, Krumm B, Schweisthal B. Functional independence measure (FIM) as assessing outcome in medical rehabilitation of neurologically ill adolescents. Int J Rehabil Res 2001;24:123-31.

12. Küçükdeveci AA, Yavuzer G, Elhan AH, Sonel B, Tennant A.

Adaptation of the Functional Independence Measure for use in Turkey. Clin Rehabil 2001;15:311-9.

13. Küçükdeveci AA, Kutlay S, Elhan AH, Tennant A. Preliminary study to evaluate the validity of the mini-mental state examination in a normal population in Turkey. Int J Rehabil Res 2005;28:77- 9.

14. Elhan AH, Kutlay S, Küçükdeveci AA, et al. Psychometric properties of the Mini-Mental State Examination in patients with acquired brain injury in Turkey. J Rehabil Med2005;37:306-11.

15. Beck, A.T., Ward, C.H., Mendelson, M., Mock, J., Erbaugh, J.

An İnventory For Measuring Depression. Archives Of General Psychiatry 1961;4:53-63.

16. Hisli, N. Beck Depresyon Envanterinin Geçerliliği Üzerine Bir Çalışma. Turkish Journal Of Psychology 1987;6:118-22.

17. Kılınç S, Torun F. Türkiye’de Klinikte Kullanılan Depresyon Değerlendirme Ölçekleri Dirim Tıp Gazetesi 2011;86(1):39-47.

18. Aydemir Ö, Köroğlu E. Psikiyatride Kullanılan Klinik Ölçekler. 4.

Baskı. Ankara: HYB Basın Yayın, 2009;21-30.

19. Beck AT, Epstein N, Brown G, Steer RA. An inventory for measuring clinical anxiety: Psychometric properties. J Consult Clin Psychol, 1988;56:893-7.

20. Ulusoy M, Şahin N, Erkman H. Turkish Version of The Beck Anxiety Inventory: psychometric Properties. J Cognitive Psychotherapy: Int Quaterly, 1998;12:28-35.

21. Keedwell P, Snaith RP. What do anxiety scales measure? Acta Psychiatr Scand 1996;93(3):177-80.

(8)

22. Fruehwald S, Loffler H, Eher R. Relationship between depression, anxiety and quality of life: a study of stroke patients compared to chronic low back pain and myocardial ischemia patients.

Psychopat 2001;34:50-6.

23. Altındağ Ö, Soran N, Demirkol A, Özkul MY. The Association Between Functional Status, Health Related Quality of Life and Depression After Stroke Turk J Phys Med Rehab 2008;54:89-91.

24. Müftüoğlu M, Bahşi YZ, Dereboy F Ertürk Ö, Dereboy Ç. Strok hastalarında depresyon, anksiyete ve aleksitimi bulgularının araştırılması. Düşünen Adam 1995;8(2):24-6.

25. Gainotti G, Azzoni A, Marra C. Frequency, phenomenology, and anatomical-clinical correlates of major post-stroke depression. Br J Psychiatry 1999;175:163-7.

26. Altınbaş K. Oral T. Soysal A. Arpacı B. İnme sonrası depresyon Klinik Psikiyatri 2006;9:148-53.

27. Tateno A, Kimura M, Robinson RG. Phenomenological charecteristics of poststroke depression. Am J Geriatr Psychiatry 2002;10:575-82.

28. Paradiso S, Ohkubo T, Robinson RG. Vegetative and psychological symptoms associated with depressed mood over the first two years after stroke. Int J Psychiatry Med 1997;27:137-57.

29. Sharpe M, Hawton K, House A, et al. Mood disorders in long- term survivors of stroke: associations with brain lesion location and volume. Psychol Med 1990;20(4):815-28.

30. Benbir G, Gözükırmızı E. Akut Serebrovasküler Hastalık Sonrası Erken Dönemde Depresyon New Symposium Journal 2006;44(1):44-8.

31. Burvill P, Johnson G, Jamrozik K, Anderson C, Stewart-Wynne E. Risk factors for poststroke depression. Int J Geriatr Psychiatry 1997;12(2):219-26.

32. Öncel Ç, Kalaycı D, Cura Ç, Can I, Kalkancı Ö. Akut İnmeli Hastalarda Depresyon Ve Kognitif Bozukluk Journal Of Turkish Cerebrovascular Diseases 2009;1:7-11.

33. Kellermann M, Fekete I, Gesztely R, Csiba L, Kollar J, Sikula J, Bereczki D. Screening for depressive symptoms in acute phase of stroke. General Hospital Psychiatry 1999;21:116-21.

34. Nys GM, van Zandvoort MJ, van der Worp HB, de Haan EH, de Kort PL, Kappelle LJ. Early depressive symptoms after stroke: neuropsychological correlates and lesion characteristics.

J Neurol Sci 2005;228:27-33.

35. Robinson RG, Kubos KL, Starr LB ve ark. Mood changes in stroke patients: Relationship to lesion location. Compr Psychiatry, 1983;24:555-66.

36. Robinson RG, Kubos KL, Starr LB ve ark. Mood disorders in stroke patients:importance of location of lesion. Brain 1984;107:81-93.

37. Shimoda K, Robinson RG. The relationship between poststroke depression and lesion location in long-term followup. Biol Psychiatry 1999;45:187-92.

38. Kotila M, Numminen H, Waltimo O, Kaste M. Depression after stroke: results of the Fin Stroke Study. Stroke 1998;29:368-72.

39. Yalıman A. Eskiyurt N. Vural M. Dönmez M. Çeşme F. Demirci S, et Al. Cognıtıve Functıon And Depressıve Mood Change After Cerebrovascular attack. Turk J Geriatr 2004;7(4):211-6.

40. Alexander MP. Stroke rehabilitation outcome. A potential use of predictive variables to establish levels of care. Stroke 1994;25:128-34.

41. Patel MD, Coshall C, Rudd AG, Wolfe CD. Cognitive impairment after stroke: clinical determinants and its associatiations with long-term stroke outcomes. J Am Geriatr Soc 2002;50:700-6.

42. Fuh JL, Liu HC, Wang SJ, Liu CY, Wang PN. Poststroke deprression among Chinese elderly in a rural community. Stroke 1997;28:1126-9.

43. Morris P, Robinson R, Raphael B, Bishop D. The relationship between the perception of social support and poststroke depression in hospitalized patients. Psychiatry 1991;54:306-16.

Referanslar

Benzer Belgeler

Elliye yakın demeğin oluşturduğu Trabzonlular Demekler Birliği ve Maçkalılar Kültür ve Dayanışma Demeği'nin katkılarıyla gerçekleşecek geceye TRT İstanbul Radyosu Türk

Evrensel değerleri yaratıcı drama yönteminden yararlanarak sosyal bilgiler öğretmen adaylarına göstermeyi hedefleyen bu araştırmada katılımcıların Schwartz

Bu nedenle morbid obezite tanısı ile laparoskopik ayarlanabilir stomalı gastrik band (LASGB) yöntemi ile tedavi edilen hastaların serum transaminaz düzeylerini ve

fosfor infüzyonu yapılan keçilerde rumen içeriği amonyak azo- tu değerleri kontrol hayvanınkinden fazla bulunurken, üç ke- çide de elde edilen rumen içeriği

ABONE OL MATEMATİK AB C İlkokul derslerim kanalıma abone

Üzerinde kitabe ya da herhangi bir süsleme bulunmayan 1 mezar taşının baş ya da ayak şahidesi olduğu anlaşılmamakla birlikte bölgedeki mezar taşı geleneği

Bu çalışmanın amacı Erken Cumhuriyet döneminde küçük bir Anadolu kenti olan Isparta’da ortaya çıkan modern yaşam kurgusunun ve bu kurgunun var olduğu yeni

Anksiyetenin eþlik ettiði depresyonun tedavisinde baþvurulacak stratejiler depresyonu olan hastalarýn tedavisine oldukça benzer, ancak antidep- resan ilaçlar yalnýzca depresyonu