DEVLETİN
İNSAN UNSURU
DEVLETİN İKİNCİ UNSURU: İNSAN UNSURU
Nüfus yoksa devlet de yoktur.
Ülkesiz devletin olup olamayacağı bile tartışılmıştır; ancak bu konu tartışma götürmez.
Tartışma Konuları:
İnsan Unsurunun Niceliği
İnsan Unsurunun Niteliği
İNSAN UNSURUNUN NİCELİĞİ SORUNU
Platon: 5040 yurttaşın varlığını gerekli görmüştür.
Ekonomik Otarşi görüşü: İdeal bir devletin nüfusunun, en az ekonomik bakımdan kendine yetecek kadar fazla olması gerekir.
Günümüze bakıldığında, kendi kendine yeten devlete rastlamak pek güçtür.
Nüfusu bir milyarı geçen devletlerin yanında birkaç bin ile sınırlı devletler de var.
ASIL SORUN: İNSAN UNSURUNUN NİTELİĞİ SORUNU
Acaba devlet, rastgele insan topluluklarından oluşmuş bir birlik midir?
“…bir toprak parçasını denetleyen ya da onun üzerinde oturan her türlü insan grubunun, ister bir avcı kabile ister bir imparatorluk olsun, devlet olarak görülmesi gerekir” (KOPPERS, Erken Devlet içinde, s.
44).
İNSAN UNSURUNUN NİTELİĞİ SORUNU
Her topluluk devlete varlık kazandıramaz.
O insan topluluğunun “ulus” ya da “millet”
olarak nitelendirilebilmesi gerekir.
Günümüzde devletin insan unsuru dendiğinde, millet anlaşılmalıdır.
Hatta günümüzde, bazı devletleri ya da ülkeleri uluslarıyla özdeşleştirme eğilimi de kendini göstermektedir.
DEVLET-ÜLKE, ULUS-ÜLKE
ÖZDEŞLEŞTİRMESİNİN NEDENİ
Ülkenin, devletin oluşumuna denk gelen dönemde, insan unsurunun bir devlet oluşturacak tarzda gelişmesine ve olgunlaşmasına (uluslaşmasına) uygun bir zemin hazırlaması olarak düşünülebilir. (Ayferi
Göze, Devletin Ülke Unsuru)
Bir başka anlatımla bazı ülkeler, üzerinde yaşayan toplumların uluslaşmalarına zemin hazırladığı için böyle bir özdeşleştirmeden söz edilmektedir.
MİLLET (ULUS) NEDİR?
Objektif millet anlayışı (ırk-dil-din birliği vb)
Subjektif millet anlayışı (subjektif kriterler)
Modern anlamda ulus, monarşilerin ortaya çıkışıyla birlikte başlayan merkezileşme, sosyal- siyasal bütünleşme ve endüstrileşme ilişkileriyle bağlantılı olarak ortaya çıkmıştır.
Ancak, ulus dendiğinde ne anlaşılacaktır? Bu, oldukça tartışmalı bir konu olarak günümüze dek süregelmiştir.
IRK BİRLİĞİ
Bir ulus, ancak aynı soydan ya da ırktan gelen kişilerce oluşabilir.
Irk, genellikle aynı genetik özelliklere sahip insan topluluklarıdır (Slav, Germen, Anglosakson gibi).
Dolayısıyla ırk kavramı, biyolojik bir temele dayanır.
Irk: etnik anlamda belli bir insan boyunun doğuştan gelen fiziki özellikleri ile ortaya çıkan bir insan topluluğuna karşılık gelir.
DİN BİRLİĞİ
Bu görüşe göre ulusu aynı dine inanan kişiler kurabilir. Din birliği insanları bir araya getirir ve ulusu oluşturur.
DİL BİRLİĞİ
Aynı dili konuşanlar ulusu oluşturur.
Bu görüşün tarihi temelleri Fransız Devrimi’nin hemen ardında bulunabilir.
Devrimin ardından ortaya çıkan “ulus”
düşüncesinde ulusa dahil olabilmek için yurttaş sıfatını kazanmanın gerekli olduğu savunulmuştu.
Ancak yurttaş olabilmek için de, öncelikle Fransızca bilmek gerektiği, ancak bu durumda yurttaşlık haklarından yararlanmanın mümkün olduğu savunulmuştur.
19. yüzyılın başlarında da, Alman ve İtalyan
OBJEKTİF MİLLET ANLAYIŞI
Sonuç olarak, soy, din ve dil birliği gibi faktörler, olsa olsa uluslaşma olgusunu kolaylaştırırlar; ancak bunların varlıkları halinde de ille de ulus olgusunun ortaya çıkmış sayılması gerekmez.
Irk, din ve dil birliği, ulusu objektif kriterlere göre açıklamaya çalışır ve bu anlamda, objektif millet anlayışı dediğimiz anlayışı yansıtır. Buna göre ulus, birtakım objektif bağlar ile birbirine bağlanmış insanların oluşturduğu bir topluluktur.
SUBJEKTİF MİLLET ANLAYIŞI
Buna göre insanlar, birbirlerine subjektif nitelikte olan bağlarla bağlanarak milleti oluşturabilirler.
SUBJ. MİLLET ANLAYIŞI= ERNEST RENAN
“Geçmişte ortak gururlara ve bugün ortak bir iradeye sahip, beraber büyük işler yapmış ve yine bu yolda büyük işler yapmak arzusunu besleyen bir topluluktur”. Ulus, ortak bir geçmişe sahip olan, acı-sevinç, parlak- karanlık günleri beraberce geçirmiş ve paylaşmış olan, geçmişten devraldığı ortak mirası gelecek kuşaklara da iletme kararlılığında olan, gelecekte de birlikte
SUBJ. MİLLET ANLAYIŞI= ERNEST RENAN
Renan’ın subjektif millet anlayışında insanları bir araya getiren şey, ırk-din-dil gibi objektif unsurlar değil, birlikte yaşama isteğinin varlığı biçiminde özetlenebilecek bir duygudur, subjektif bir bağdır.