• Sonuç bulunamadı

Covid-19 Pandemisi ve Benzeri Olağanüstü Durumlarda Sağlık Çalışanları Açısından İş-Aile Çatışması

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Covid-19 Pandemisi ve Benzeri Olağanüstü Durumlarda Sağlık Çalışanları Açısından İş-Aile Çatışması"

Copied!
5
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Work-Family Conflict as Regard to Healthcare Workers in Extraordinary Situations such as Covid-19 Pandemic

Covid-19 Pandemisi ve Benzeri Olağanüstü Durumlarda Sağlık Çalışanları Açısından İş-Aile Çatışması

Seher BAKİ1, Birgül PİYAL2

ABSTRACT ÖZ

Today, when the world is experiencing a rapid transition from the industrial society to the information society, some inevitable chan- ges have taken place in business life. In this duration, the Covid-19 pandemic faced by humanity and similar disasters pose new prob- lems, especially in healthcare institutions and their employees. In addition, employees’ obligations to deal with how to manage their work and family life are becoming more important than ever. Chan- ges in the composition of the workforce, demographic changes and advances in technology increase accessibility to healthcare institu- tions, facilitate hierarchical follow-up of employees and increase expectations from healthcare. Therefore, they also increase the diffi- culties of meeting the expectations of the employees from work and family. Covid-19 pandemics arise additional areas of conflict such as dependent parental care, child care, pet ownership, the risk of becoming infected and take home exposure, apart from the existing workload and work-family conflict due to the working conditions of healthcare workers. In addition to the technological and physical possibilities in disasters, it is expected that leaders who will effe- ctively manage human power will reduce these conflicts. The aim of this study is to summarize the causes of work-family conflict in extraordinary situations in the light of the literature by examining the Covid-19 pandemic process.

Dünyanın sanayi toplumundan bilgi toplumuna hızlı bir geçiş süreci deneyimlediği günümüzde kaçınılmaz olarak iş yaşamlarında da bir takım değişimler olmaktadır. Bu süreçte insanlığın karşılaştığı Covid-19 pandemisi ve yaşanan benzeri afetler özellikle sağlık kurumları ve bu kurumların çalışanları açısından yeni sorunları ortaya çıkarmaktadır. Ayrıca çalışanların işlerini ve aile yaşamlarını nasıl yönetecekleriyle ilgilenme zorunlulukları her zamankinden daha önemli hale gelmektedir. İş gücünün bileşimindeki değişiklikler, demografik değişimler ve teknolojideki ilerlemeler, sağlık kurumlarına ulaşılabilirliği artırmakta, çalışanların hiyerarşik izlemini kolaylaştırmakta ve sağlık hizmetinden beklentiyi yükseltmektedir. Dolayısıyla çalışanların iş ve aile kaynaklı beklentilerini karşılamadaki zorlukları da artırmaktadır.

Sağlık çalışanlarının çalışma koşulları nedeniyle var olan iş yükü ve iş-aile çatışması üzerine Covid-19 pandemisi kaynaklı enfekte olma riski, bağımlı ana-baba, çocuk ve evcil hayvan bakımı ayrıca eve taşınacak etkilenim (sunukluk) nedeniyle ek çatışma alanları ortaya çıkmaktadır. Afetlerde elde bulunan teknolojik ve fiziki olanakların yanında insan gücünü etkili şekilde yönetecek liderlerin bu çatışmaları azaltacağı beklenmektedir. Bu çalışmanın amacı Covid-19 pandemi sürecini inceleyerek olağanüstü durumlarda iş- aile çatışmasının nedenlerini literatür ışığında özetlemektir.

Keywords: Covid-19, extraordinary situations, healthcare professi- onals, work-family conflict

Anahtar Kelimeler: Covid-19, olağanüstü durumlar, sağlık çalışan- ları, iş-aile çatışması

1.Uzm.Dr Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana- bilim Dalı E-posta Adresi:drseherce@gmail.com

ORCID ID: 0000-0002-9502-7235

2. Prof.Dr. Ankara Üniversitesi Tıp Fakültesi Halk Sağlığı Ana- bilim Dalı E-posta Adresi: birgul.piyal@yahoo.com

ORCID ID: 0000-0003-4170-0444

GİRİŞ

Son dönemde yaşanan olaylar, salgın hastalık tehdidini ve beklenmeyen büyük ölçekli afetleri toplumun gündemine yeniden getirmiştir.

Doğal olarak da gelişse bir terör eyleminden de kaynaklansa, salgın hastalıklar, sağlık çalışanlarının -bulaşıcı hastalık riskine karşın-

hastalara bakım verme sorunu ile yüzleşmelerine yol açabilir. Biyoterör için şarbonun kullanılması ve Şiddetli Akut Solunum Sendromu (SARS) gibi yeni bulaşıcı bir hastalığın ortaya çıkması salgın sırasında profesyonellerin temel bir yükümlülüğü olarak tıp eğitimi ve mesleği gereği yüklendiği ödevlerini yerine getirmede ahlaksal bir sorumluluğu olduğunu hatırlatarak hekimlere hastalarını tedavi etme ve belki de görev duygusunu geri kazanma olanağı sunarken (1,2) sağlık çalışanlarında mesleki görevler ve aile bireylerine hastalığı bulaştırma korkusu arasında çatışmalar ortaya çıkartabilir (3). Sonuçta yaşanan çatışma, mesleğin felsefi temelinin yeniden

(2)

sınanması ve sorgulanması olanağını sağlamış olacaktır.

Covid-19 pandemisi sürecinde sağlık çalışanları sıklıkla seçtikleri mesleği uygulamanın bir parçası olarak artan enfeksiyon riskini kabul etse de, özellikle yaşlı, bağışıklığı zayıflamış ya da kronik hastalığı olan aile üyelerini içeren ailevi bulaş konusunda kaygı yaşamaktadırlar.

Pandemide sağlık çalışanlarının aile üyelerinin bakımının sağlanması, çalışan işgücünün güvenini sağlayacak ve devamında sahada görev alacak personelin işbirliği halinde sürece daha etkin katılmalarını olanaklı kılacaktır. Ancak bu pandemi döneminde aile gereksinimlerinin önceliğinin fizibilitesi ve uygulama olanakları henüz belirlenmemiştir (4). Boşlanan bir grup olan ön sıralarda bakım verenlerin, virüsün aile üyelerine bulaşmasına ilişkin korkularının ele alınması gereklidir. Tersi durumda kendileri için enfeksiyon bulaşma riski yanında ailelerine bulaştırma riski de oluşacak ve iş-aile çatışması yaşama oranları artacaktır.

Hastaneler ne yazık ki şiddetin sık yaşandığı, içinde çok çeşitli entegre çalışma sistemlerini barındıran, aşırı iş yükü olan ve en önemlisi 7 gün 24 saat kesintisiz hizmet veren kurumlardır.

Ayrıca diğer hizmet kurumlarına göre kadın istihdamının fazla olduğu çalışma alanlarıdır.

Hastanelere özgü tüm bu özellikler nedeniyle çalışanların iş stresi ve iş-aile yaşam çatışmasının oldukça fazla görüldüğü çalışma alanları olarak değerlendirilebilir. Yöneticiler, iş doyumunu artırmak, iş stresini ve iş-aile yaşam çatışmasını en az düzeye indirmek için çalışanlarına

‘açık kapı politikası’ uygulayarak çalışanların rahat edebileceği katılımcı bir çalışma ortamı sağlamalıdır. Yöneticiler çalışanlarına fikirlerini özgürce paylaşabilme ve ortaya konulan hizmete katkı sunabilme fırsatı vermelidirler. Böylece çalışanlar iş yerlerinde kendilerine değer verildiğini hissetmelidir. Sağlık kurumları gibi çok fazla çalışanın olduğu karmaşık örgütlerde o kurum için değerli olduğunu bilmek, iş akışında değişiklik yapılacaksa çalışana düşüncesini sormak gibi çok kolay uygulanabilir politikalar sağlık çalışanlarının iş doyumunu artıracaktır.

Bu da hem iş hem aile yaşamında daha katılımcı olmalarını ve böylece daha mutlu olmalarını sağlayabilir. Aynı zamanda çalışana yönelik örgütsel ve sosyal desteğin iş doyumunu artıracağı, iş stresi ve iş-aile yaşam çatışmasını azaltacağı düşünülmektedir (5).

Toplumsal cinsiyet yaklaşımı neredeyse yaşamın bütün alanlarında kadınlara karşıt işlev üstlenmektedir. Toplumsal cinsiyet örüntüsü, dünya üzerindeki ülkelerin her birinde kendine özgü nitelikler göstermektedir. Buna karşın temel özelliği kadının erkeğe göre ikincil konumudur.

Kısaca günümüz dünyasında yaygın olan ataerkil kültür, bu ikincil durumun baş sorumlusu olarak karşımızda durmaktadır (6).

Evdeki toplumsal cinsiyete dayalı işlev ve yükümlülük ayrımı, çalışan kadının iş yüküne ev işlerini de eklemektedir. Böylece çalışan kadın ikili bir yük altında olmaktadır. Çalışan kadınların risklerinin saptanması ile ilgili araştırmalarda boşluklar vardır. Çalışan kadının sorunlarının toplumsal cinsiyete duyarlı bir bakışla ele alınması gerekmektedir (7).

Sağlık çalışanları içinde kadın ve erkek hekimler değerlendirildiğinde her iki cinsiyeti farklı şekilde etkileyebilecek etmenlerden biri, çalışma yükümlülüklerinin aile rollerini olumsuz etkilediği iş-aile çatışmasıdır. Kadınlar tıbbi işgücüne giderek daha yüksek boyutlarda katılmaktadırlar. Buna karşın kadın hekimler erkek meslektaşlarından önemli ölçüde daha fazla ev ve çocuk bakımı görevi üstlenmektedir. Ev işçiliğinin bu eşit olmayan iş dağılımı nedeniyle kadın hekimlerin aile nedeniyle kariyerlerindeki kısıtlamaları dile getirmeleri daha olasıdır. Bu iş ve aile sorumluluklarıyla ilişkili, çoğu kez uyumsuz olan baskılar, iş-aile çatışması deneyimine neden olabilmektedir (8).

Doğal afet ya da bulaşıcı hastalık salgını gibi biyolojik her türlü afetlerde çalışanların sürece katılma durumları ve iş-aile çatışmasının azaltılması öz-yeterlilik ile ilişkili bulunmuştur.

Afete müdahale ve hazırlık eğitimi vererek öz- yeterliliğin arttırılması, sağlık çalışanlarının bir

(3)

felaket sırasında sağlık hizmeti sunumuna katılma istekliliğini artırmaktadır (9). Bu eğitimler çalışmanın bir rutini olarak planlanabileceği gibi afet meydana geldikten sonra da hızla yenilenmeli ve uygulanmalıdır.

Sağlık profesyonellerini desteklemek için etkili yaklaşımlar geliştirilmeden önce, onların özel kaygı ve korku kaynaklarını anlamak çok önemlidir. Herhangi bir felakete hazırlık olarak, hukuki düzenleme yapan kuruluşlar ve sağlık profesyonelleri, sağlık personeli arasında yüksek düzeyde stres ve yorgunluk olacağını beklemeli ve planlamalar bu kapsamda yapılmalıdır. Çalışanların yalnızca çocuklarına değil aynı zamanda bağımlı yetişkin aile bireylerine, büyüklerine de bakım vermeleri gerekebilmektedir. İş yerinde karantinaya alınırlar ya da uzun süre orada kalmaları gerekirse evcil hayvanlarının bakım gereksinimi konusunda da kaygılı olacaklardır. Tam kapasiteyle ve çok iyi odaklanarak çalışabilmek için sağlık profesyonelleri kurumlarının kendilerine ve ailelerine destek olacağına ilişkin kesin bir güvence isterler. Bu güvence, kaygılarının dinlenmesini, onları korumak ve COVID-19 ile enfekte olmalarını önlemek için olanaklı olan her şeyin yapılmasını ve enfekte olurlarsa, bağlı oldukları kurumların onları ve ailelerini tıbbi ve sosyal olarak her iki açıdan da destekleyeceğinden emin olmayı içermektedir (10).

Destekleyici bir çalışma kültürü, COVID-19 gibi bir kriz sırasında klinisyenlerin dayanıklılığını korumak açısından yaşamsal önemdedir. Ön cephedeki klinisyenler, pandeminin gerçekliğiyle yüzleşirken ortaya çıkan endişeleri bireysel ve toplu olarak tanımlamalıdırlar. Pandemi döneminin liderleri ise bulunan en iyi uygulamaları kesin olarak ve sevecenlikle iletmeli, beklentileri yönetmeli, çalışma saatlerini belirlemeli ve yeterli kaynak ve etkili kişisel koruyucu donanım sağlamalıdır. Klinisyenlerin pandemi boyunca kişisel rahatlarını ve dayanıklılıklarını daha iyi sürdürmelerini sağlamak için liderler çalışanların sağlığını izlemeyi, kendilerinin ve ailelerinin güvenliği ile ilgili korkuları proaktif olarak ele almayı hedeflemelidir. Kritik olmayan

çalışma etkinliklerinin azaltılması kavrayış gönencinin geliştirilmesine yardımcı olabilir. Bu ertelenebilecek görevler arasında önleyici ve rutin hasta izlem başvurularının yeniden planlanması ve zorunlu olmayan yönetsel görevlerin ortadan kaldırılması yer alır. Çalışan kendini iyi hissetse de zorunlu izolasyon ya da çocuk bakımı nedeniyle klinik ortamda bulunamadığında, hastane yönetimi iş dağılımını yeniden düzenlemeyi amaçlamalı ve bu klinisyenlerin evde bilgisayar ve telefon aracılığıyla tıbbi bakıma katılmalarını sağlamalıdır. Klinisyenlerin neyi kontrol edebileceklerini ve neyi kontrol edemediklerini anlamalarına yardımcı olmak, beklentileri gerçeklerle dengelemeye yardımcı olur (11).

Qureshi ve arkadaşları tarafından halk sağlığı hemşireleriyle yapılan çalışmada bir felaket sırasında çocuk bakımı, ulaşım sorunları, evcil hayvan bakımı ve kişisel sağlık sorunlarını çalışmaya istekli olma önündeki önemli engeller olarak ortaya koymuştur (12). Benzer nedenlerin olağanüstü çalışma koşullarında iş- aile çatışmasına neden olacağı açıktır.

Shapira ve ark. tarafından yapılan başka bir çalışmada İsrailli sağlık çalışanlarının alışılmadık bir füze saldırısından sonra çalışmaya devam etme istekliliği değerlendirilmiştir. Ankete katılanların % 42’si çalışmaya devam edeceklerini bildirmesine karşın kişisel koruyucu önlemler yeterli sağlandığında bu oranın % 86’ya çıkacağı gösterilmiştir. Ayrıca hem cinsiyet (kadın) hem de çocuk bakımı sorumluluklarının çalışanların, çalışmaya istekli olmaları ile ters ilişkili olduğu belirtilmiştir (13). Olağanüstü durumlarda iş-aile çatışması yaşanmasını engellemenin diğer bir adımı da sağlık çalışanlarına yönelik koruyucu önlemlerin yeterli ve yetinilebilecek düzeyde sağlanmasıdır. Bu hem kişisel koruyucu donanımı hem de sunukluğun (hastalık riskinin) eve götürülmesinin engellenmesini kapsamalıdır.

İşyerinde (yöneticiler, iş arkadaşları, kurum) ve iş dışı sosyal ağlarda (özellikle eşler ve aile) sosyal destek, rol çatışmalarının yönetilmesini sağlayarak stresin etkilerini azaltmaya yardımcı olmak için son derece önemlidir. Hastane

(4)

yöneticileri, hemşirelerin büyük ölçekli salgınlar sırasında ön saflarda yer alarak rollerini sağlıklı ve istekli olarak yerine getirmelerini sağlamak istiyorlarsa bu nokta göz ardı edilemez. İş ve aile sorumluluklarının uyumu, sağlık sistemi içinde özel dikkat gerektiren önemli bir hedef olmalıdır (14).

Yapılan çalışmalarda çalışanların kendileri veya aileleri için en yüksek risk olarak çiçek hastalığı, kimyasal ajanla karşılaşma, radyasyon ve SARS gibi olağanüstü durumları algıladıkları ve bu tür durumlar için çalışma isteklerinin en düşük düzeyde olduğu bildirilmiştir (15). Burada öne çıkan kaygı sağlık çalışanlarının eve taşıyacakları sunukluk (etken) nedeniyle de iş-aile çatışması yaşamalarının kaçınılmaz olmasıdır.

Özetle çalışanların iş-aile çatışması yaşamasının en önemli nedenleri içinde öne çıkan dört konu:

(1) önemli kişisel / mesleki ikilemler (2) çocuk, yaşlı ve / ya da evcil hayvan bakımı konusunda yardım gereksinimi (3) aileleri korumak için yeterli kaynakların ve aşıların olup olmaması ve (4) karantina koşulları ya da uzun çalışma saatleri altında çalışanlar ve aileleri arasında çift yönlü iletişimin sağlanmasına yönelik uygun düzenlemelerin olup olmamasıdır (16).

Örgütsel yapı ve aile yaşamı arasındaki uyumsuzluk birçok sağlık profesyoneli için önemli bir kronik psikolojik sıkıntı kaynağıdır ve bu rol çatışması psikolojik tükenmişlik, artan kortizol düzeyleri ve kardiyovasküler hastalık gelişimi açısından olumsuz sağlık etkilerine neden olabilir. COVID-19 salgını sırasında hastanelerde görev yapan sağlık çalışanlarının aile üyelerinin önemli bir bellek sağlık yükü olduğuna ilişkin kanıt sunan çalışmalara (17) dayanarak iş-aile çatışmasını azaltması amacıyla sağlık çalışanlarının ailelerine yönelik destek programlarının da eylem planlarında yer alması gerekmektedir.

Öte yandan, kişisel risk koşullarına karşın, hekimlerin salgın durumunda hastaları tedavi etme görevlerini yerine getirme çabaları, tıbbın toplumla ilişkisini güçlendirebilir, toplumun

biyoterörizm ve yeni salgınlar gibi tehditlere hazırlanma kapasitesini artırabilir ve daha güçlü ve anlamlı bir tıbbi profesyonellik gelişimine katkıda bulunur (1).

Sonuç ve Öneriler

Sağlık profesyonellerinin olağanüstü durumlarda üstlendiği önemli görevler düşünüldüğünde, sağlık insan gücü kaynaklarının korunması kritik önemdedir. Çalışanların verimli ve etkili çalışması iyi isteklendirilmeleri ile olanaklıdır. Bu öngörü ile özellikle insan yaşamının söz konusu olduğu sağlık kurumlarında yöneticilerin empati yapabilen kişilerden seçilmesi, çalışanlarının motivasyonunu artırıcı ortamları hazırlamaları gereklidir. Bu noktada en temel isteklendirme aracı çalışma sırasında her türlü tehlikeye karşı güvenliğin sağlanmış olması güvencesidir.

İş yaşamında, sürekli yenilenen teknoloji ve küreselleşmenin neden olduğu yarışmanın artışı ile çalışma koşullarında da değişiklikler yaşanmaktadır. Çalışanların, iş yaşamlarında, kendilerini hem işverenlerine hem de çalışma arkadaşlarına kanıtlama ve işlerine tutunma çabası, aynı zamanda aile yaşamlarında da huzur ve denge kurmaya çalışmaları sonucunda, çalışanlar hem iş yaşamı hem aile yaşamlarında sıkıntı yaşamamak için uğraş göstermektedirler. Bunu başarabilmek her zaman gerçekleştirilememektedir ve bu durum çalışanların daha fazla duygusal emek tüketmelerine neden olabilmektedir.

Çalışmaların ışığında evli ve kadın çalışanların iş- aile çatışması yaşama olasılıklarının daha yüksek olabileceği düşünülerek toplumsal cinsiyet rollerinin getirdiği eşitsizliklerin giderilmesinin ve “aile dostu çalışma alanı” yaklaşımı göz önüne alınarak çalışma koşulları yönünden gerekli düzenlemelerin yapılmasının yararlı olacağı düşünülmektedir.

Sağlık çalışanları pandemi dönemine özgü endişelerini gidermek için somut eylemlere ek olarak bu çalkantılı dönemde görünür liderlik uygulamaları istemektedirler. Hastane yöneticileri, hemşirelik liderleri, bölüm başkanları gibi liderlerin fiziksel uzaklık kısıtlamaları göz önüne

(5)

alınarak kurumda bulunmanın ve ekipleriyle bağlantı kurmanın yenilikçi yollarını düşünmesi gerekmektedir. Liderlerin çalışanların kaygı kaynaklarını anlamaları, sağlık profesyonellerine korkularının anlaşıldığını belirtmeleri ve bu kaygıları olabildiğince azaltan yaklaşımlar geliştirmeye çalışmaları önemlidir.

Gelecekteki salgınların biyoterörist tehditler gibi doğal veya insan yapımı olayların bir sonucu olup olmadığına bakılmaksızın, politika ve uygulamadaki boşlukları kabul etmek ve bulaşıcı hastalık salgınlarını yönetmek ve hafifletmek için kapsamlı stratejiler geliştirmek ve yatırımlar yapmak önemlidir.

KAYNAKLAR

1. Huber SJ, Wynia MK. When pestilence prevails…

physician responsibilities in epidemics. American Journal of Bioethics. 2004; 4(1): 5-11.

2. Ersoy N. AİDS ve Doktorun Tedavi Etme Ödevi. Turkiye Klinikleri Journal of Medical Ethics-Law and History. 1994;

2(1): 22-25.

3. Ehrenstein BP, Hanses F, Salzberger B. Influenza pandemic and professional duty: family or patients first? A survey of hospital employees. BMC Public Health. 2006; 6(1): 311.

4. Adams JG, Walls RM. Supporting the health care workforce during the COVID-19 global epidemic. Jama.

2020; 323(15): 1439-1440.

5. Tekingündüz S, Kurtuldu A, Öksüz S. İş-aile yaşam çatışması, iş tatmini ve iş stresi arasındaki ilişkiler. Siyaset, Ekonomi ve Yönetim Araştırmaları Dergisi. 2015; 3(4).

6. Etiler N. Kadın Çalışanların Sağlığına Nereden Bakmalı?.

Mesleki Sağlık ve Güvenlik Dergisi. Sayı;56. TTB.

7. Özvarış ŞB. Toplumsal Cinsiyet, Çalışma Yaşamı ve Kadın Sağlığı. Mesleki Sağlık ve Güvenlik Dergisi. Sayı;56. TTB.

8. Guille C, Frank E, Zhao Z, Kalmbach DA, Nietert PJ, Mata DA, Sen S. Work-Family Conflict and the Sex Difference in Depression Among Training Physicians. JAMA

internal medicine. 2017; 177(12): 1766–1772. https://doi.

org/10.1001/jamainternmed.2017.5138

9. Al-Hunaishi W, Hoe VC, Chinna K. Factors associated with healthcare workers willingness to participate in disasters: a cross-sectional study in Sana’a, Yemen. BMJ Open. 2019;

9:e030547. doi: 10.1136/bmjopen-2019-030547

10. Shanafelt T, Ripp J, Trockel M. Understanding and addressing sources of anxiety among health care professionals during the COVID-19 pandemic. Jama. 2020.

11. Dewey C, Hingle S, Goelz E, Linzer M. Supporting clinicians during the COVID-19 pandemic. 2020.

12. Qureshi KA, Merrill JA, Gershon RR, Calero- Breckheimer A. (2002). Emergency preparedness training for public health nurses: a pilot study. Journal of Urban Health. 2020; 79(3): 413-416.

13. Shapira Y, Marganitt B, Roxiner I, Scochet T, Bar Y, Shemer J. Willingness of staff to report to their hospital duties following an unconventional missile attach: a state- wide survey. Isr Med Sci. 1991; 27: 704–711.

14. Amaratunga CA, O’Sullivan TL, Phillips KP, Lemyre L, O’Connor E, Dow D, Corneil W. Ready, aye ready? Support mechanisms for healthcare workers in emergency planning:

A critical gap analysis of three hospital emergency plans.

American journal of disaster medicine. 2007; 2(4): 195-210.

15. Qureshi K, Gershon RR, Sherman MF, Straub T, Gebbie E, McCollum M, Morse SS. Health care workers’ ability and willingness to report to duty during catastrophic disasters.

Journal of urban health. 2005; 82(3): 378-388.

16. O’Sullivan TL, Amaratunga C, Phillips KP, Corneil W, O’Connor E, Lemyre L, Dow D. If schools are closed, who will watch our kids? Family caregiving and other sources of role conflict among nurses during large-scale outbreaks.

Prehospital and disaster medicine. 2009; 24(4): 321-325.

17. Ying Y, Kong F, Zhu B, Ji Y, Lou Z, Ruan L. Mental health status among family members of health care workers in Ningbo, China during the Coronavirus Disease 2019 (COVID-19) outbreak: a Cross-sectional Study. MedRxiv.

2020.

Referanslar

Benzer Belgeler

Görüşme verilerinden elde edilen bulgular; COVID-19 pandemisi ve korunma yolları konusunda alınan eğitim ve yeterliliğinin belirlenmesi, çalışılan ortam ve

1 Hastamı sağlık kuruluşuna nasıl götüreceğimi, ya da kendim hastaysam nasıl gideceğimi biliyor muyum?. Hastamı kendim nakletmek zorunda kaldığımda hangi

Oftalmoloji kliniğinde önerilen hasta triyajı (40 nolu kaynaktan uyarlanmıştır.)... geneli tarafından çoğu zaman göz ardı edilmektedir. An- cak nozokomiyal bir enfeksiyon

DSÖ, yaşamın ilk altı ayı için sadece anne sütü, ardından iki yıl ve daha uzun süre uygun tamamlayı- cı beslenme ile devam eden emzirmeyi önerir.. “Academy for

Çalışmadan elde edilen bulgulara göre, örgütsel bağlılık ve alt boyutları arasında istatistiksel açıdan anlamlı ve pozitif yönlü (p=0,001); örgütsel bağlılık,

Avrupa Meme Görüntüleme Derneği (EuropeanSociety of BreastImaging-EUSOBI), salgın sırasında meme görüntüleme önceliklerini belirleyen “COVID-19 pandemisi

OPUS © Uluslararası Toplum Araştırmaları Dergisi  579 Bu kapsamda duygusal emeğin derin davranış boyutunun birey ve örgüt açısından olumsuz sonuçları olan iş ve

COVID 19 Pandemisinin etik yönlerini konu alan bu makalede öne çıkan konular şunlardır; sınırlı tıbbi kaynakların adil dağıtımı ve triaj kararları,