• Sonuç bulunamadı

BAHAR ASLAN BAKÜ DEFTERİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "BAHAR ASLAN BAKÜ DEFTERİ"

Copied!
17
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)
(2)
(3)

BAKÜ DEFTERİ

B AHAR A SLAN

(4)

CAN SA NAT YA YIN LA RI

YA­PIM­VE­DA­ĞI­TIM­TİCA­RET­VE­SA­NAYİ­A.Ş.

Hay­ri­ye­Cad­de­si­No:­2,­34430­Ga­la­ta­sa­ray,­İstan­bul

Te­le­fon:­(0212)­252­56­75­/­252­59­88­/­252­59­89­Faks:­(0212)­252­72­33 canyayinlari.com/9789750737060

ya­yi­ne­vi@canyayinlari.com Sertifika­No:­31730

©­2018,­Can­Sanat­Yayınları­A.Ş.

Tüm­hakları­saklıdır.­Tanıtım­için­yapılacak­kısa­alıntılar­dışında­yayıncının­

yazılı­izni­olmaksızın­hiçbir­yolla­çoğaltılamaz.­

1.­basım:­Mart­2018,­İstanbul

Bu­kitabın­1.­baskısı­1000­adet­yapılmıştır.

Yayına­hazırlayan:­Faruk­Duman

Düzelti:­Aylin­Samancı­Elmasdağ Mizanpaj:­Atahan­Sıralar

Ka­pak­ta­sarımı:­Utku­Lomlu­/­Lom­Creative­(www.lom.com.tr) Kapak­resmi:­Atilla­İlkyaz,­“Kırk­Yama­Kırk­Hikâye-3”

Ka­pak­baskı:­Azra­Matbaası

Litros­Yolu­2.­Matbaacılar­Sitesi­D­Blok­3.­Kat­No:­3-2­

Topkapı-Zeytinburnu,­İstanbul­

Sertifika­No:­27857

İç­baskı­ve­cilt:­Yıldız­Matbaa­Mücellit

Maltepe­Mah.­Gümüşsuyu­Cad.­Dalgıç­İş­Merkezi­No:­3­Kat:­2 Topkapı-Zeytinburnu­

Sertifika­No:­33837 ISBN­978-975-07-3706-0

(5)

ÖYKÜ

BAKÜ DEFTERİ

B AHAR A SLAN

(6)

Moskova Defteri,­2015

Bahar­Aslan’ın­Can­Yayınları’ndaki­diğer­kitabı:

(7)

BAHAR­ASLAN,­1975­yılında­İskenderun’da­doğdu.­ODTÜ­Mimarlık­

Bölümü­ mezunu.­ Derin Uyku­ adlı­ ilk­ öykü­ kitabı­ 2003’te,­ Moskova Defteri­adlı­ikinci­kitabı­2015­yılında­yayımlandı.­1993-1999­yılları­ara- sında­ İzlek­ dergisinin­ kurucuları­ arasında­ yer­ aldı.­ Moskova Defteri kitabı,­2017­Notre­Dame­de­Sion­Edebiyat­Ödülü’ne­lâyık­görüldü.

baharaslan@gmail.com

(8)
(9)

Yangın ... 11

Naile ile Teymur’un Hikâyesi ... 21

Kilit Taşındaki Aslan ... 31

Kara Çul ... 45

Çırağ ... 57

Kapı ... 63

Yol... 71

Derin Uyku ... 79

İçindekiler

(10)
(11)

11

Aras derindir suyu serindir.

Saatlerdir bekliyorum. Hava karardı kararacak. Kam- yon kuyruğu bitmek bilmiyor. Memurlar işi yokuşa sürdük­

çe, şoförler ceplerine atıyor ellerini. Yeşil dolarlar bir anda kayıveriyor avuçtan avuca. Küfrü basan basana, hiç kimse burada bir dakika daha durmak istemiyor. Yollarına de- vam etmek, varacakları yere varmak istiyorlar bir an önce.

Ya ben? Ben istiyor muyum? Bu kıyıdan diğerine geçmek için ne sebebim kaldı? Geri dönmek için ne sebebim kaldı?

Kendimi Aras’ın soğuk, hırçın sularına atsam kimin ruhu duyar? Kadınım, sen duyar mısın? Kadınım... Beni neden aldattın? Ellerini uzatmasaydın başkasının ellerine, aklım- dan geçer miydi kendimi Aras’ın kollarına bırakmak? Ah kadınım. Beni neden aldattın?

Nehrin öbür yakasına geçtiklerinde hava kararmak üzereydi, köprünün başındaki askerin pasaportları kont- rol ettiği yerde bir çuval patates, üç adet soba borusu ve bakır bir çaydanlıktan ibaret yüklerini kenara koyup bi- raz dinlenerek yollarına devam ettiler. Gökyüzü üzerle- rine düşecek kadar yakın, boz; hava soğuk; Aras bulanık-

YANGIN

(12)

12

tı. Kadın bir eliyle başında taşıdığı patates çuvalını, diğe- riyle Zehra’nın elini tutuyordu. Murtuz’la Leyla birkaç adım gerilerinden yürüyor, bakır çaydanlık Leyla’nın, soba boruları Murtuz’un elinde parıldayıp duruyordu.

Nehri geçince beş saat sonra Bakü’deyim. Orada yolu­

mu gözlemiyorsundur sen. Nerede kaldı, nerede kaldı diye çırpınmıyordur kalbin. Dakikalar uzamıyordur. Bakü’de, bana kalp ağrısı veren o şehirde yatmış uyumuşsundur çoktan. Şehrim kadar yabancısındır bana. Sanki ben o şe- hirde doğmadım; çocukluğum, gençliğim orada geçmedi!

Sanki ben Bakü’yü hiç sevmedim! Sanki ben hiç yaşama- dım; sanki varlığım, senin aşkının dışına atılmışlığımdan başka bir şey olmadı. Ah bebeğim, beni neden aldattın?

Neden ellerimi kırdın benim?

Beş dakika sonra evdeydiler. Aralarında sessiz bir antlaşma varmışçasına kadın mutfağa, Zehra döşeğine, Murtuz’la Leyla bahçeye koştu.

Kazlar kafeste bağrışıp kanat çırpıyordu. Leyla kafe- sin kapısını açtı, kazlardan birini kanatlarından yakaladı.

Üzeri kurumuş kan lekeleriyle dolu kütüğe yatırdı. Mur- tuz baltayı indirdi, kazın başı fırlayıp çimenliğe düştü.

Başsız gövde bir zaman daha kımıldandıktan sonra niha- yet hareketsiz kaldı. Sırayla üç kazı daha kestiler böyle;

Leyla başsız gövdeleri leğene koyup eve girdi. Çorbasını içtikten sonra tüyleri yolmaya koyuldular annesiyle.

“Çabuk çabuk yol!” dedi kadın. Leğenin içine biraz sıcak su döktü. “Hava kararmadan bitirelim.”

Leyla gövdelerden tüyleri var gücüyle ayırmaya ça- lışıyordu. Sıcak su, kan ve tüyden mürekkep pis bir koku içeriyi doldurmuştu. Tüyler tamamen yolununca çıplak gövdeleri yıkadılar, bacaklarından ikişer ikişer bağlayıp leğene dizdiler.

(13)

13

İçimdeki yaşama sevinci ölü. Ne bu yanını ne öbür yanını istiyorum suyun. Aras’a kapılıp Hazar’a akşam bana ettiğini unutabilir miyim? Yüreğim senindi, neden an- lamadın? Neden çirkince, neden gaddarca terk ettin beni?

Üzülüyorum. Üzüntüm neye yarar? Öfkeleniyorum. Öf- kem neye yarar? Sevgilim, beni neden aldattın? İçime bu zehri neden boşalttın?

Leyla perdeyi araladı. Annesinin patates çuvalını yan yatırıp başına ustaca koyuşuna, hızlı hızlı, dengesini hiç bozmadan uzaklaşışına baktı. Hava kararmıştı iyiden iyi- ye. Mumu yakıp camın içine koydu. Yoldan arabalar ge- çip gidiyordu. Yağmur indirecekti. Yolun karşı tarafında ormanın ağaçları, ağaçların ardında dağlar sakince duru- yordu. Evin arkasındaki deniz de sakince duruyor olma- lıydı. Ormanın kirpileri, yılanları, kuşları, böcekleri, tilki- leri seçilmez olmuştu. Sevimsiz, ürkütücü karaltısı kal- mıştı nesnelerin bu akşam saatine. Baykuş gözlülerin ya­

rasaların vaktiydi gelen. Zehra’nın yanına uzandı; döşek ısınmıştı, yorganı üzerine çekti. Annesinin defalarca tem- bihlemesine rağmen mumu söndürmeyecekti. Koca kız ol dun Leyla. Korkma. Uyurken mumu söndür kızım. Uyur- ken mumu söndür, e mi! Uyurken ışığa ne gerek var? Leyla gayet iyi biliyordu, uyurken dışarının ışığı kimseye lâzım değildi. Uyurken kendi içindeki ışığa bakardı insan. Ama yine de söndürmeyecekti mumu. Uyurken mu mu söndür, e mi kızım! Söndürmeyecekti. Söndürse dağdan, orman- dan, tekin olmayan o yoldan, karanlıktan kimin fırlaya- cağını nasıl görecekti? İçindeki ışık kendisini korumaya yeter miydi?

Aras’ı geçtim. Vakit daraldı. Boş odamın, koltuğumun, yazı masamın, kitaplarımın ve güzel gülüşlü annemin dı- şında bekleyenimin olmadığı şehrime varmaya beş saatim

(14)

14

kaldı. Tabiatın dünyasıyla birlikte insanların dünyası da karanlığa gömüldü. İlk kez bir akşam vakti geçiyorum bu- ralardan, elektrik denilen şeyi çoktan unutmuş bu zavallı- ların arasından. “Bakü’nün dışında hayat yok,” denildi- ğinde uzak bir sözmüş bu. Yarım yamalak anlıyormuşum meğer. İnsan kendi gözleriyle görmeyince gerçekleri anlaya- mıyor. Acıyı nefsinde bilemedikçe tanımıyor. Evlerin pence- relerinde zayıf mum alevleri, alevlerin gerisinde insan göl- geleri. Yol bile görünmüyor. Zaten yol da denemez buna.

Yamalar içinde asfalt. Tekerler deşiklere girip çıkıyor. Payi- tahtıma, sevdiğim şehre giden yol zifirî karanlık. Bu neyin karanlığı? Bu karanlığın içindeki insanları gören yok mu?

Nereye geldim ben? Hangi zamana gelip çıktım? Ayırd et- mesi güç: Neresi içim, neresi dışım? Kadınım, karanlığın içinde yol alıyorum ben. Neden yanımda değilsin?

“Leyla, uyudun mu?”

Murtuz baktı, kardeşleri yorganın altında tortoptu.

“Mumu söndürmemiş gene! Aklı havada bu kızın,” diye mırıldandı. Mutfaktan kazların durduğu leğeni aldı, ale- ve üfleyip evden çıktı. Dizlerine gelen plastik çizmeleriy­

le toprağa sağlam basa basa yolun kenarındaki arkadaşla- rının yanına gitti. Leğeni kenara koydu. Kazlardan ikisini iplerinden sallayarak, arkadaşları gibi, gelip geçen araba- lara tutmaya başladı.

Sorular çoğaldıkça hayat ağırlaşıyor. Neden? Neden?

Neden? Neden hiçbir sorumun cevabı yok? Neden hiçbir soruma cevap vermeden çekip gittin? Neden karanlığın içinde yolumu yitirttin? “Her şeyin bu kadar zor olmasına gerek var mıydı?”1 Neden beni değil başkasını sevdin? Bir- likte mutlu olamaz mıydık?

1.­Serdar­Aydın’ın­“Sonrası”­adlı­şiirinden­bir­dize.

(15)

15

Leyla birden uyandı. Karanlıktı. Korktu. Kim sön- dürmüştü mumu? Odada Murtuz’un, annesinin gölgele- rini aradı. Yoklardı. Gelmemişlerdi daha. Zehra yanında uyuyor, derin derin nefes alıp veriyordu. Gözleri karan- lığa alışsın, eşyaların gölgesini seçebilsin diye yatağın içinde biraz durdu, sonra kalktı, camın içindeki mumu yaktı. Ne zaman döneceklerdi? Saat dokuzu gösteriyor- du. Camdan dışarı baktı. Direkler, ağaçların gövdeleri, evlerin duvarları... Karanlığın kolları sımsıkı sarmıştı hü- zünlü, fakir nesneleri. Reşitgilin beyaz kazları yolun ke- narında geziniyordu. Reşitgilin beyaz kazları...Yakında boyunları kesilecek, bir kütüğün üzerinde kalacaktı na- rin başları, o başları toplayıp Aras’a atacaklardı. Reşit’in karısıyla kızları bir leğenin başında, eteklerini toplayıp kollarını dirseklerine kadar çemreleyecek, kazların ka- natlarını koparacak, tüylerini yolacaktı. Sıcak suyla yı- kanmış tüy, deri, kan kokusu dolacaktı içlerine. O iğrenç koku! Karanlık kış günlerinin iğrenç kokusu...

Köprünün başındaki oğlanların arasında Murtuz’un gölgesini seçti nihayet. Biraz olsun sakinleşti, korkusu din- di. Bir araba durdu yolun kenarında. İçinden bir adam çıktı. Murtuz’la arkadaşları adamın etrafını sardı. Adam Murtuz’dan iki kaz satın aldı, sonra sırtını arabasına da- yayıp bir sigara yaktı. Karanlıkta, sigaranın ateşi ağustos- böceği gibi parıldıyordu, sanki birazdan bütün dünyayı aydınlatacaktı. Leyla’nın içi kımıldadı. İçinden adama karşı sıcak bir duygu aktı. Adamın hareketleriyle yer de- ğiştiren ateşi takip etti gözleriyle. Ateş hiç sönmesin iste- di. Ama söndü. Adam izmariti ayağının ucuyla ezdi. Ley­

la içinde bir şeylerin ezildiğini sandı. Hiç tanımadığı bu adama küstü. Mumu alıp mutfağa gitti. Çorbayı ısıtmak istedi; tüp bitmişti. Mecburen, kâselere birkaç kepçe so- ğuk çorba doldurdu.

(16)

16

(17)

17

Referanslar

Benzer Belgeler

Ancak, Anadolu‟da yerleşik yaşam sürmüş olan birçok medeniyet cam boncukları takı yapımında değerli taşların yanında kullanmış olmasına rağmen; Osmanlı Döneminde

chamber – nötron elektrostatik levitasyon odası) projesinin amaçlarından biri, çok farklı bir deney düzeneği kullanarak cama dönüşüm mekanizmasını çözmek..

Açç››kkllaam maa:: Görsel sistemimiz dünyadaki tüm nesnelerin renklerini belirleme ihtiyac› içinde. Bi- zim durumumuzda ise belirlemeye çal›flt›¤› renkler yüzeydeki A

Bizim sunduğumuz olguda olduğu gibi torakal disk hernisi, göğüs ve sırt ağrısı bulguları ile kendini gösterdiğinde atipik göğüs ağrısı zannedilebilir.. Atipik

genişçe yer verilmektedir.. Ve burada Mutezile, “Ali ile Muaviye arasında cere- yan eden hadiseler hakkında şüpheye düşerek ve onların her ikisini de dışlayarak

- Tüm örnek alanlarda ince, orta ve kalın çap kademeleri, bu çap kademelerindeki ağaçların ideal seçme yapısına göre yeterli olup olmadıkları ve

Evvelki yazılarda yeni göçleri doğuran, 1) Siyasi baskı, 2) İk­ tisadi cezp, 3) Milli tecanüs ih­ tiyacı âmillerinin rol oynadığını görmüştük. Bir

Kist hidatik hastal›¤›nda kemik tutulumu nadir görül- mekle birlikte, endemik bölgelerde kemikte yer kaplayan tümörler, Pott hastal›¤› ve patolojik kemik