• Sonuç bulunamadı

. ~ Üç Aylik Fikir Dergisi Sayı: 96 GÜZ/ YTL

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share ". ~ Üç Aylik Fikir Dergisi Sayı: 96 GÜZ/ YTL"

Copied!
13
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

. ~

Üç

Aylik Fikir Dergisi Sayı: 96 GÜZ/2006 8.00 YTL

c

(2)

İNSAN HAKLARI

İnsan Hakları

Ali KÖSE*

İnsan Hakları Kavramının Tarihçesi

İnsan haklan kavramı modern dönemde· Batı kaynaklı bir kullarurnla yaygınlık kazandı. 16. yüzyılda ortaya çıkan modem devlet yapısının ardından devlet otoritesine kar§ı bireyi koru- ma hedefiyle gündeme geldi. Kavramın ortaya çıkıp gelişme­

sinde, tüm insanlar~ doğuştan gelen bazı vazgeçilmez temel haklara, onur ve değere sahip· olduğunu ve bunların toplum i- çinde koruma altına alınması gerektiğini savunan "tabii hukuk"

yanlılarının büyük rolü oldu. (Gündüz 2000:.324) Bugün ise si- yaset biliminden sosyolojii.ye, felsefeden hukuka ve dinden ah-, laka kadar birçok sahanın ilgi alanına girerek çağın yükselen

değerlerinden birisi haline geldi. ·

Batı'da insan hakları başlığı altında değerlendirilebilecek ilk gelişme, İngiltere'de 1215 yılında İngiltere kralı ile derebeyle- ri, baronlar, piskoposlar, yüksek hakimler vb. arasında imzala- nan 63 maddelik Magna Carta antıaşması olarak bilinmektedir.

Daha çok kralın kendi dı§ındaki güç odaklarına sağladığı bazı imtiyazları içeren Magna Carta aslında feodaller arası bir ant-

Iaşma olmakla beraber kralın halka karşı keyfi davranışlarını

engelleyen bazı hükümler içermesi nedeniyle vatanda§ hakla- nnı gözeten bir özellik de taşımaktadır. İngiltere'de 1600'lü yıl-

Prof. Dr .. Maımara Üniversitesi. İ1ahlyat Fakültesi öğretim üyesi.

9

KÖPRÜ·OÜZ/2006

(3)

lO

İNSAN HAKLARI

larda benzeri birkaç sözleşme daha gerçekleşmiş, bu süreçte

·ortaya çıkan gelişmeler Amerika'yı etkilemiş ve ı 776 yılında

Virginia Haklar Bildirisi'nin ortaya çıkmasını sağlamıştır. Bildi- ri Tanrı'nın insanlara do~ştan özgürlük ve eşitlik gibi haklar

balışettiği esasına dayandırılmıştır.

Modern Dönemde Ortaya Çıkan İnsan Hakları Beyan- name veya Sözleşmeleri

Dünya çapında tanınırlık açısından modern dönemde üç be- yanname veya sözleşmeden söz edilebilir.

Fransız İnsan 'Haklan Beyannamesi 789).

Birleşmiş Milletler İnsan Haklan Evrensel Beyannamesi (ı948). Avrupa İnsan Haklan Sözleşmesi (ı950).

Bu beyannamelerden yola çıkarak bugün insan haklarmdan kast edilenin şu yedi alanda tasnif edildiğini söyleyebiliriz. ı.

Sivil haklar. 2. Siyasal haklar. 3. Sosyal haklar. 4. Hukuki hak- lar. 5. Ekonomik haklar. 6. Diru haklar. 7. Kültürel haklar.

Sözünü ettiğimiz beyanname veya protokoller çeşitli aralık­

larla düzenlenen konferanstarla yinelenmekte, yeni kararlar a-

lınmaktadır. Mesela Birleşmiş Milletler Genel Kurulu ı98ı 'de

"Din ya da inanca dayalı her türlü hoşgörüsüzlük ve ayırırncılı­

ğın kaldırılması" bildirgesini yayınl~ştır. Dolayısıyla, insan

haklarına dahil edilen maddeler statik değil ~amik bir özellik

taşımaktadır. Mesela ı 993 yılında Viyana'da toplanan ve

ı OO'den fazla hükümet delegesinin katıldığı Birleşmiş Milletler İnsan Haklan Konferansı (United Nations World Canfarence on Human Rights) ı948 beyannamesinin·temel maddelerini yine-

lemiş, ayrıca da üye ülkeleri burada alınan kararlan 2000 yılı-

.. ·na ~adar uygulamaya geçirmeye davet etmiştir. Bu uluslarara- konferans ve protokollerde İslam dünyasını temsil eden de- legeler kendi ülkelerinde insan haklarının yeterince gözetilme-

diği psikolojisine sahip olduklarından alınan kararlara pek mü- dahil olamamaktadırlar.

İnsan Hakları ve Batı

-

ı 789 Beyannamesi'nden sonra diğer Avrupa ülkeleri anaya-

salarını insan ve yurttaşlık haklan çerçevesinde yenilediler. Fa- kat Beyanname'nin Batı'da asgari seviyede bile uygulamaya

konması yıllar aldı. Mesela köle ticareti 20. yüzyılın başlarına

kadar de-vam etti. ı 789 Beyann~esi yıllar içinde Batı coğraf-

I~ÖPRÜ·GÜZ/2006 ...

(4)

İNSAN HAKIARI

yasını aşarak evrensel bir referans niteliği kazandı. Ayrıca dün-

yanın diğer coğrafyaları tarafından Batı'nın her an ve birimin- de gözetilan bir beyanname olarak algılandı. Bu algı şekli bazı Batı yönetimlerinin insan haklan adına zaman zaman çeşitli ül- kelere baskı yapmalarına bile yol açtı. Oysa Batı kendi içinde bazı önemli ihlaJJ.eri hala yaşamaktaydı. Mesela ABD'de zenci- ler, İngiltere'de İrlandalılar yıllar içerisinde çeşitli ihlrulere ma- ruz kaldılar.

Batı'nın in'San hakları konusundaki tutum ve uygulamaları­

na baktığımız zaman, ortaya çıkan genel görüntü, kendi içinde . bu hakları gözettiği, ama uluslararası ilişkilerde duruma göre hareket ettiği şeklindedir. Mesela, Türkiye'yi sıfadan say-ılabi­

lecek bir mahkeme kararı dolayısıyla uyarma gereği duyarken İsrail'in insan hakları ihlallerini görmezlikten gelmektedir. Bu örneklere i990'larda Eski Yugoslavya'da Müslümanlara yönelik

t,

savkırım teşebbüsleri de eklenebilir.

İnsan Haklarının Din ile İlişkisi

İnsan hakları söylemi temelde insanoğlunun tabiatta diğer

varlıklardan farklı ve özel bir konuma sahip olduğu önermesi- ni içermektedir. Dinler, ideolojiler ve felsefeler bu temel öner- me üzerinde müttefıktirler. Ancak ideoloji ve felsefelerden

farklı olarak dinlerin bu konuda ayrıcalıklı bir yeri vardır. Fakat bugün dünya, gerek yakın tarihinde din savaşlarını yaşamış ol-

manın bilinçaltında açtığı yaralar, gerekse dinin uluslararası

platformda hala bir çatışma aracı olarak kullanılması nedeniy- le insan hal4arı söylemini din ile pek fazla ilişkilendirmemek­

tedir. Bu sebeple insan hakları söyleminin merkezinde dinil1 yerine hümanist düşünce ve de Batı'nın hukuk mirası yer al-

maktadır. Zaten söylemin gelişiminde Jean Jacques Rousseau ve Montesquieu gibi hümanist filozofların öneınli katkıları ot-

muştur.

İnsan hakları kavramının din ile bir irtibatının olduğu red- dedilemez. Fakat dünyanın, özellikle de Batı'nın bu konuda mutlak ilişkilendirme gibi bir düşüncesi·yoktur. Batı'nın ortaya

koyduğu beyannameler dini referans taşımamaktadır. Çünkü Bati'da insan hakları söylemi başlangıçta kilise tahakkümüne

karşı seküler bir söylem olarak ortaya çıkmış, din ile insan hak-

larının bir karşıtlık taşıdığı izlenimi bugüne kadar devam ade-

gelmiştir.

Fakat gerek klasik gerekse modern dönem İslam alimlerİ, l l

KÖPRÜ·CrÜZ/2006

(5)

12

~OPRÜ·OÜZ/2006

İNSAN HAKLARI

insan haklarını sürekli din temelinde ele almışlardır. Dahası,

modern dönem İslam dünyası Batı'nın beyannarnelerle ortaya koyduğu prensipleri değerlendirirken "bunlar zaten İslam'da var" şeklinde tepkiler vermektedir. İslam dünyasının bu tutu- munun iki temel nedeni olabilir: 1. Batı'dan gelen her şeyi din çerçevesinde değerlendirmek gibi bir davranış biçimine sahip

olması. 2. Diğer birçok konuda olduğu gibi insan hakları konu- sunda da bir sivil alan birikimine sahip olmaması. Kısacası, bu konuda din dışında bir referans alanının bulunmamasıdır.

İnsan Hakları ve İslam

İslam literatüründe insan hakları genelde iki kategoride e- le alınır: 1. Fıtri (doğuştan getirilen) haklar 2. Müktesep (son- radan kazanılan) haklar. İslam alimleri "fıtri haklar"ı zarurat-i hamse (beş zaruri MJ) başlığı altında toplanuşlardır. Bunlar: 1.

Hayat hakkı 2. Mülkiyet hakkı. 3. İnanç hürriyeti. 4. Düşünce hürriyeti. 5. Nesiini devarn ettirme hürriyeti. "Müktesep hak- lar" ise 4 maddeden oluşmaktadır: 1. Siyasal haklar. 2. Mede- ni haklar. 3. Vatandaşlık hakları. 4. Ticari haklar (Yıldız 2002:

103 vd).

İnsanoğlunun üstlendiği "Allah'ın halifesi" olma görevi ay-

zamanda yeryüzünde adaleti tesis etme anlamı taşımakta­

dır (Nisa 4: 58). Adaletin tesis edilmesi de insanlarm eşit hak- lara sahip oldukları, haklarının korunduğu ve insan olmanın getirdiği diğer hakların her fert için sağlandığı bir düzenin gerçekleştirilmesini gerektirmektedir. (Hatemi 1996: 4) İs­

lam'ın insan haklarına ilişkin birinci prensibi eğer "insanların

Allah katında eşit oldukları" ise, ikincisi de "adalet"tir. Adalet hem Kur'an hem de hadislerde en yüksek değer olarak sunul-

maktadır.

İ~san hakları üzerine İslam'ın görüşlerini ortaya koyan gü""

nümüz İslam alimlerinin önemli bir kısmı, Peygamberimizin hicretten sonra Medine'de "eşitlik" ve "adalet"e dayalı bir hu- kuk devleti oluşturduğunu, bu nedenle de "hukuk devleti"nin sadece Batı düşünc~sinin ürünü olmadığını ileri sürerler. Zaten Medine şehri bu sebeple Medinet-ün-Nebi (Peygamber Şehri­

Peygamber Devleti) ismiyle anılnuş, daha sonra da İslam alim- leri Peygamberimizin Medine'deki yönetim şeklinden esinlene- rek Medinet-ül-Fazıla (Hukuk Devleti) tabirini kullanmışlardır.

Peygamberimizin tesis ettiği bu eşitlik ve adalet temelli insan haklan anlayışını Veda Hutbesi'nde görmek mümkündür.

.,

(6)

İNSAN HAKLARI

Veda Hutbesi

Peygamber Efendimizin hicretin 10. yılında {M. 622) ölü- münden birkaç· ay önce Veda Haccı sırasında hacılara okuduğu

hutbeler daha sonra Veda Hutbesi narruyla meşhur olm~ştur.

Bu hutbelerde Peygamberimiz, bugün insan bakları kapsamın­

da ele alınan konular üzerine ümmetine tembihlerde bulunmuş

ve İslam'ın bu alanda attığı adımlan ve yürür'lükten kaldırdığı cahiliye dönemi adetlerini ilk defa kendi yakınlan üzerinde uy-

guladığı kurallara değinerek hatırlatmıştır. Bwılar arasında e-

şitlik, hürriyet, kan davası, emanet, nesep, faiz, zina ve karı­

koca haklan sayılabilir. Veda Hutbesi'nin insan ·haklarını ele a- lan bölümlerini şu yedi maddede özetleyebiliriz: :

Hepiniz .Adem'in çocuklarısınız ... Arap'ın Arap olmayana - Allah saygısı ölçüsünden başka-bir üstünlüğü yoktur ...

..

Ganlarınız, mallarınız, namuslarınız· mukaddestir, her türlü tecavüzden korunın uştur ... Kimin yanında bir emanet vars!i o- nu sahibine versin ...

Kadınıann haklannı gözetmenizi ve bu hususta Allah'tan

korlananızı tavsiye ederim. Siz kadınları Allah'ın emaneti ola- rak aldınız; onların namuslannı ve iffetlerini Allah adına söz vererek helal edindiniz. Sizin kadıl)lar üzerinde hakkınız, onla- nn da sizin üzerinizde haklan vardır... .

Faizin her çeşidi kaldırılmıştır, ayağırnın altındadır. Lakin borcun aslını vermek gerekir ... Ne zulmediniz, ne de zulme uğ­

rayınız ...

Cahiliye devrinde güdülen kan davaları tamamen kaldırıl­

mıştır ...

Din kardeşinize ait olan herhangi bir hakka tecavüz başka-.

sına helal değildir ...

Nefsinize zulınetmeyiniz. Nefsinizin de üzerinizde ha.kkı

vardır ...

Bu uygulama örneklerini ve tembihleri içeren Veda Hutbesi bugün İslam dünyasının genelinde bir insan hakları beyanna- mesi olarak algılanmaktadır. Ana hatlan itibariyle de böyle bir

algı makul gözükmektedir; çünkü Veda Hutbesi bireyin ailesi,

yakınlan, içinde yaşadığı toplum ve tüm insanlarla ilişkileri ko- nusunda haklan belirleyici bir rehberlik sunmaktadır.

İslam tarihinin insan haklarını önemseyen vakalarından bi-

13

KOPRO·GOZ/2006

(7)

14

KÖPRÜ·OÜZ/2006 't

İNSAN H.AKLP.JU

risi eğer Veda Hutbesi ise, diğeri de Medine Vesikası'dır. Pey- gamberimiz Medine'de yaşayan Yahudilerle karşılıklı hakların

gözetilmesi adına bir antlaşma yapmış ve bu antlaşma tarihe Medine Vesikası (veya sözleşmesi} olarak geçmiştir. Kur'an'ın

"dinde zorlama yoktur!" (Bakara 2: 256} prensibince Yahudile- re din hürriyeti tanıyan Medine Vesikası özetle şöyledir: "Yahu- dilerden her kim bize uyarsa ona yardım edilecek ve bizimle e-

şit olacaktır. Onlar~ zarar verilmediği gibi düşmanıarına da

yardım edilmeyecektir. Yahudiler ve Müslümanlar kendi dinle- rinde kalacaklardır. Farklı kabilelerden olanlar bu antlaşmaya bağlı kaldıklan sürece Yahudiler gibi değerlendirilir ... Yahudi- lerin yakınları· da kendileri gibidir. Saldırıya uğrarlarsa herkes

yardıma gelecektir. Himaye altındaki yabancılara onların hanu- lerine olduğu gibi aynı es~slara göre davranılacaktır." (Hami- dullah 1980: I, 224-228).

Peygamberimiz İslamiyet'ten önce de, güçlülerin zayıfları ezdiği ve kabileelliğin esas olduğu Mekke'de bir grup insanla bir araya gelerek haksızlığa uğrayanlara yardım etmek amacıy­

la Hilfu'l-Fudill. (Erdemliler Yemini) antlaşmasını yapmıştı.

Medine örneği Müslümanların egemen olduğu bölgelerde tarih boyu bir model olarak uygulanmış ve diğer din mensup- Ianna din özgürlüğü hep tanınmıştır. Peygamberimizin haya- tmdan seçtiğimiz bu örneklerin yanı sıra İslam geleneğinin ba-

istisnalan olmakla birlikte başlangıcından bu yana bugünkü insan hakları söyleminin temelini oluşturan demokratik pren- sipleri sergilediği söylenebilir. (Mayer 1995: 43) Osmanlı, tari- hin bu anlamda önemli örneklerinden birisidir. Cami ile havra-

nın, cami ile kilisenin yan yana bulunduğu tarihi İstanbul so-

kakları bu durumun canlı tanıklarıdır. Bu konudaki bir başka

somut örnek ise Osmanlı'nın 1492 yılında İspanya'dan Hıristi­

yanlar tarafından sürülen ve vatansız kalan Yahudilere kapıla­

rını açmasıdır. Bugün İstanbul'da yaşayan Yahudilerin önemli bir kısmı bu Yahudilerin torunlarıdır.

İslam'a Yönelik İnsan Hakları Ele§tirileri

İslam'ın miras hukuku ve had cezaları gibi konularda ortaya koyduğu kısas vb. prensipler ile İslam tarihindeki bazı uygula- malar insan haklarıyla uyuşmadığı gerekçesiyle zaman zaman eleştirilmektedir. İdam cezası ve hırsızlığa yönelik katı cezalar bu konuda en çok dile getirilenlerdir. İlk bakışta bu eleştiriler makul görünse de hakkın "hukukun koruduğu menfaat" olduğu

prensibi dikkate almd.ığı zaman bu ceza ve uygulama yöntemle-

(8)

İNSAN HAKLARI

rinin bir anlam ifade ettiği görülür. İslam hukuku bu konuda

"b aşkalannın haklarına tecavüz edenler toplumun asayişini sağ­

lamak için sert bir şekilde cezalandınlır" prensibiyle hareket e- der. Eğer ölüm cezası bu konuda bir örnek ise bu sadece İslam hukukunda yer alan bir cezalandırma türü değildir. Bugün dün-

yanın en özgürlükçü ülkesi olarak tamnan ABD ölüm cezasını

çok katı bir şekilde uygulamaktadır. Ölüm cezalarını kaldıran bazı Avrupa ülkelerinde suç oranlarının artması üzerine ölüm

cezasının tekrar uygulamaya konrı:ıası talebi her geçen gün da- ha ağırlıklı olarak gündeme gelmektedir. Mesela idam cezasını

1969 yılında kaldıran İngiltere bunlardan birisidir. Bu ülkede 2003-2004 yıllarında iki yıl boyunca internet ortamınqa yapılan

bir kamuoyu yoklamasına göre İngiliz halkının % .69'u idam ce-

zasının tekrar uygulamaya konmasını istemektedir. 1

İslam'a yönelik insan hakları eleştirilerinden bir diğeri ise

k~ının mirastan erkeğe göre daha az pay almasıdır. (Nisa 4:

11)'Bu miras uygulamasının ana gerekçesi ailenin mali yükü- nün erkeğe yükle~esidir. Ayrıca bu konuda evlilik esnasında erkeğin kadına mehir verme zorunluluğunu unutmamak gere-

~-Bütün bunlarla birlikte, burada dikkate alınması gereken a-

sıl nokta her hukuk sisteminin haklar ve yükümlülükler arasın­

da bir denge kurduğu prensibidir. Dolayısıyla, İslam hukuku- nun kadına mirastan daha az pay yerınesini tek başına bir ilke olarak değil, genel sistem içinde ele almak gerekir. (Aydın

2001: 90)

İnsan hakları denilince akla ilk gelen konulardan birisi kadın haklandır. Ama bu durum, İslam dünyası için daha özel bir an- lam taşımaktadır. Çünkü Batı kanalıyla tüm dünyaya yayılan İs­

lam imajının en belirgin içeriklerinden birisi şiddet ise, diğeri d€1 kadın hakları konusudur. Bu imajla İslam'ın kadını ikinci sınıf varlık olarak gördüğü ve İslam toplumlarında kadının yeri ol-·

madığı ifade edilmektedir. Her ne kadar bu imajı abartılı bulsak da içeriden balaldığı zaman bir problem olduğu muhakkaktır.

Yanlış din algısı kadın aleyhine kullarulmakta, diğer birçok ko- nuda olduğu gibi bu konuda da din maalesef gücün egemenlik

aracı olarak kullanılmaktadır. Ama konu üzerine araştırma ya- panlann veya din adına kanaat belirten oteritelerin üzerinde

\ buluştuklan nokta bu problemin geleneği oluşturan atae~kil toplum yapısından kaynaklandığı ve bu yapının dini kullandığı şeklindedir. (Dalacoura 2003: 47; Thksal 2000: 31vd)

1. bkz. www.richard.clark32.btintemet.co.uk/results.html.

15

KÖPRO-OOZ/2006

(9)

16

KÖPRÜ-GÜZ/2006

İ.NSAN HAKLARI

İslam Dünyasında Birey-Devlet İiişkisine Bir Bakış İnsan haklarının en önemli ayağını birey-devlet ilişkisi oluş­

turmaktadır. Bireylerin birbirleriyle ilişkilerinde haklarının ko-

rurupası devletin üstlendiği bir görevdir. Ama devletin belki de daha önemli görevi, bireyin devlete veya gücü elinde bulundu- ran otorite makamlarına karşı korunmasıdır. İşte birçok İslam toplumunda yaşanan en önemli sıkıntı bu noktada ortaya çık­

maktadır. (Stark 1999: 8) Çoğu İslam ülkesinin yönetimleri bu konuda başarılı değildir. Dolayısıyla, bireysel hakların yeterin- ce koruma altına alınması bu ülkelerde ya rejim değişikliğini ya da köklü bir yepiden yapılanınayı gerektirmektedir. (Gündüz 2000: 324) Zaten bu sebeple olmalıdır ki, çoğu İslam ülkesin- de insan hakları yönündeki talepler mevcut yönetimler tarafin- dan rejim değişikliğine eşdeğer görülmektedir.

Bununla birlikte bazı insan hakları taleplerine gelenek veya din adına karşı çıkışlar olmaktadır. Ama gerek devlet gerekse toplum adına gerçekleştirilen bu karşı çıkışlar referanslarını

gerçek dini öğretilerden çok ulus devleti koruma adına ortaya konan reflekslerden veya yerel-geleneksel dini yapılardan al- maktadır. İslam tarihi boyunca din otoriteyi meşrulaştıran bir kaynak olarak kullanılmıştır ve bu durum İslam toplumlarının

bilinçaltındaki yerini halen korumaktadır. Mesela, aslında bi- reysel olarak din ile arasının pek iyi olmadığı bilinen Saddam Hüseyin'in iktidar yıllannda Irak televizyonlarında namaz kı­

larken görüntülerini yayınıatması halktaki din-devlet özdeşliği algısını kullanarak kendi otoritesini devam ettirme hedefini ta-

şımaktadır.

İslam hukukunda haklar temelde iki kategoriye ayrılır: 1.

Allah'ın hakkı. (Hakku'llah) 2. Kulun hakkı. (Hakku'l abd) Dev- leti yöneten halife de Allah'ın yeryüzündeki temsilcisi kabul e- dildiği için Allah'ın hakkını gözetme görevini üstlenmiştir. Bu durum otomatik olarak yıllar boyu halifeye kutsal bir kimlik bi- çilmesine ve de devlet organlarının kutsal bir şekilde algılan­

masına neden olmuştur. Devlet ve din algısı halkın zihninde a- deta özdeş hale gelmiştir. "Ey iman edenler! Allah'a itaat edin.

Peygambere ve sizden olan emir sahiplerine de (yani yönetici- lere) itaat edin!" (Nisa 4: 56) ve benzeri ayet ve hadisler halkın

her ha.l ve şartta yöneticilere itaatini sağlamak için kullamlmış­

tır. Zaten İslam hukuk literatüründe halk için kullamlan teb'a kelimesi "tabi olanlar" anlamına gelmektedir. Dolayısıyla, İslam tarihi devlet yönetiminin kötüye kullanılması, zulüm ve işken-

(10)

ce gibi hallere karşı çıkışlarm bile hep isyan olarak değerlendi­

rildiğinin örnekleriyle doludur. Yıllar boyu oluşan bu ortam i- çinde İslam uleması da çoğunlukla halkı devletin ya da halife- nin baskısından korumaya yönelik söylemler geliştirmek yeri- ne, halkın otorite figürlerine karşı görevlerini belirleme vazife- sini üstlenmiştir.

İslam dünyasmda insan haklarının istenen dÜzeye gelmeme nedenlerinden birisi de "birey" olgusunun yeterince gerçekleş­

memesidir. Bireyieşememe aynı zamanda bireylerin birbirleri- nin haklarını gözetmemeleri anlamını taşımaktadır. Bu duru- . mun yorumlanmasında müracaat edilebilecek en önemli tespit

ise sosyo:-kültürel yapının bireyleşmeye, dolayısıyla da insan

haklarının gelişimine pek müsait olmadığıdır. Bö;2'le bir ortam- da da birey devlete karşı haklan olan değil, sadece yükümlü- lükleri olan bir varlık olarak algılanmaktadır. Buradan hareket-

ı~ yasalarda veya yönetim şeklinde yapılacak değişikliklerin

pe~ sonuç vermeyeceği, önemli olanın kültürel değişim olduğu savunulabilir. Çünkü mevcut sosyo-kültüı:el yapı gücü elinde bulundurana tahakküm hakkı. vermektedir.

Sonuç

"İnsan hakları" günümüz dünyasının en can alıcı ve uluslara-

rası arenada belki de en fazla dile getirilen konusudur. Konunun

artık evrensel bir olgu olarak değerlendirildiğine ve en azından

teorik anlamda pozitif bir değer olarak algılandığına şüphe yok- tur. Şüphesiz olan bir diğer nokta da, İslam dünyası da dahil ol- mak üzere, konu dünyanıp neresinde gündeme gelirse gelsin

Batılı değer ve paradigmaların konuya mutlaka müdaJıil oldu- ğudur. Dolayısıyla, İslam ve insan hakları birlikte ele alındığı zaman Batı ile mukayese sanki kaçınılmaz bir durumdur. ~a­

'mn bu değerleri tüm dünyaya ihraç eden veya dünya ülkele- rini bu değerlerle sanki sımıva tabi tutan bir politika izlediğini

dikkate aldığımızda bu gayet normal bir

qurum

arz etmektedir.

Bununla birlikte, Batı'nın kendi içinde asırlar boyu devam eden bir mücadele yaşaması ve dünyamn geri kalan kültürleriyle kar-

şılaştırıldığında yine kendi içiıide insan haklarını uygulamada ö- nemli bir üstünlük sağlaması da Batı'nın referans olarak görül- mesini sağlamaktadır. İslam dünyasına bu çerçeveden ba}ctığı­

mız zaman aynı. mücadele sürecinden ve aynı başarıdan söz et- mek pek mümkün gözükmemektedİr.

Batı ve İslam dünyasına yönelik bu tespitlerle birlikte, Ba-

tı'nm insan hakları konusunda dünyaya katkılarda bulunduğu,

17

KÖPRÜ·OÜZ/2006

(11)

18

İNSAN HAKLARI

bazı önemli örnekler sunduğu gerçeğini de dile getirmemiz ge- rekir. İnsan haklarının köklerini İslam'da arayan, insan hakia-

rım en iyi İslam'ın sağlayacağım söyleyenıerin veya bu konuda eser yazanların önemli bir kısmının bile bu teşebbüslerinin Ba-

tı örneğiyle tamşmalarındaİı sonra geldiği bir gerçektir.

Ancak her iki tarafın da bugün gerek paradigmalarım gerek- se uygulamalarım gözden geçirmeleri gerekmektedir. İnsan .

haklarının tüm insanları eşit şekilde kuşatabilmesi için buna ihtiyaç vardır. İnsan hakları konusunda kendisini kusursuz bu- lan Batı'nın yukarıda da değindiğimiz uluslararası ihlalleri ar-

tık giderek daha fazla dikkat çekmekte ve özellikle İslam ülke- leri arasında olİnak üzere, Batı bu konudaki güvenilirliğini kay- betmektedir. Bu durum Batı'yı örnek alarak kendi insan hakla-

düzeyini yükseltme amacım taşıyan ülkelerin veya o ülkeler- deki insan hakları savunucularımn çabalarım. da olumsuz yön- de etkilemektedir. Bunun karşısında İslam ülkeleri ise kendi gelenekleri ile yüzleşerek yeni yorumlar ortaya koymamn yal-

ıarım aramalı ve de geleneklerinin dindışı ögelerini belirleye- rek insan hakları ihlallerine dinin alet edilmesinin önüne geç- melidirler.

Bugün tüm insanlık, küreselleşmenin etkisini hissetmekte ve evrensel standartlar taşıyan ve tüm yönetimlerce bireyin

haklarımn korunacağı, uluslararası ilişkilerde de hak ve adale- tin sağlanacağı bir dünya umudunu taşımaktadır. Ama durum o ki, resmi insan hakları beyannameleri veya söylemleri bu a-

macı sağlamaktan uzak görünmektedir. Dünya eğer resmi dek-

larasyonların hakkıyla uygulandığı bir insan hakları standardı­

m yakalayamazsa gelecek nesiller ya kaos ya da otoriter yöne- timlere razı olmak gibi iki seÇenelde baş başa kalacaktır. İşte

din, resmi .söylemlerin eyleme dönüşmesini sağlayan önemli

- . bir .. güç olabilir. Çünkü hukuk sistemleri veya yasal kurallar

toplumJan tek başlarına düzenleyemezler, onların kültürel normlarla desteklenmesi gerekir. İslam bu kültürel normlarm · insan haklarını destekleyici bir şekle kavuşmasını sağlayacak unsurları kendisinde barındırmaktadır.

Kaynakça

Afzalurrahman ve diğerleri (1992), Siret Ansiklopedisi (Hz.

Muhammed}, "Temel İnsan Hakları" bölümü, İstanbul: İnkılap

yayınları,. c. 3, s. 349-360.

KÖPRÜ·GÜj':/2006

(12)

İNSAN HAKLARI

Akgündüz, Ahmet (1997), İsl§m'da İnsan Hakları Beyanna- mesi, İstanbul: Osmanlı Araştırınaları Vakfı.

Aslan, Gündüz (2000), TDV İslam Ansiklopedisi, "İnsan Hakları", c. 22, s. 323-327.

Aydın, M. Akif (2001), "Kadın (İslam'da Kadın)", TDV İsl§m

~siklopedisi, c. 24 s. 86-94.

Dalacoura, Katerina (2003), Islam, Liberansm, and Human Rights, London: I. B. Tauris.

Davutoğlu, 'Ahmet (1997), "İnsan Hakları Kavramının Zih- niyet Boyutu ve Siyasi Kullanımı", Yeni Türkiye, Kasım-Aralık,

sy. 18, s. 150-158.

Hamidullah, Muhammed (1980), İslam Peygamberi I-II, çev. Salih 1\ığ, İstanbul: İrfan Yayınevi.

Hatemi, Hüseyin (1996), "İslam'da İnsan Hakkı ve Adalet

\ .

Ka'Uamları", Doğu'da ve Batı'da Insan Haklan içinde (Kutlu

Doğum Haftası münasebetiyle düzenlenen Sempozyum Metin- leri), Ankara: Türkiye Diyanet Vakfı (TDV) Yayınları, s. 1-15.

Jab Omar & Kasule Umar (2002), "Human Rights in Islam", Al-Shajarah, (Journal of ISTAC), c. 7, sy. 1, 1-25.

Mawdudi, Abul A'la (1976), Human Rights in Islam, Leices- ter: The Islamic Foundation.

Mayer, Elizabeth Ann (1995), Islam and Hwnan Rights, London: Pinter Piıblishers.

· Stork, Joe (1999), "Human Rights Watch and the Muslim

World"

1

ISIM Newsletter, Leiden, sy. 2, s. 8.

Şentürk, Recep, "İnsan Hakları (İslam Dünyasında), TDV İs-.

J§.m Ansiklopedisi, c. 27, s. 327-330.

1\ıksal, Hidayet Şefkatli (2000), Kadm Karşıtı Söylemin İs­

lam Geleneğindeki İzdüşümleri, Ankara: Kitciliiyat Yayınları.

Yayla, Mustafa (1994}, İslam Hukukunda İslam Hakları ve

Eşitlik (Yayımlanmamış Doktora Tezi}, M. Ü. Sosyal Bilimler Enstitüsü.

Yıldız, Mustafa (2002}, Alternatif İnsan Hakları Kuramı, İs­

tanbul: Anka Yayınları.

Zubaida, Sami (1994), "Human Rights and Cultural D'iffe- rence: Middle Eastern Perspectives", New Pe'rspectives on Tur- key, No. 10, s. 1-12.

o

19

KOPRÜ·OÜZ/2006

(13)

20

İNSAN HAKLARI

Öz

"İnsan haklan" günümüz dünyasının en can alıcı ve ulusla-

rarası arenada belki de en fazla dile getirilen konusudur.

Bugün tüm insanlık, küreselleşmenin etkisini hissetmekte ve evrensel standartlar taşıyan ve tüm yönetimlerce bireyin

haklarının korunacağı, uluslararası ilişkilerde de hak ve adale-. tin sağlanacağı bir dünya umudunu taşımaktadır.

Bu makalede ilk olarak insan haklan kavramının tarihçesin- den söz edilmektedir. Devamında bu kavramın din ile ilişkisi

irdelenerek İsUını'ın bu husustaki yaklaşımlan gözler önüne se-

rilmektedir. ·

Anahtar Kelimeler: ınsan haklan, Batı, din, İslam, devlet, birey

o

Abstract

"Human rights" seems to be the most crucial and internati- onally discussed subject of our contemporary world.

Nowadays, the humanity recognizes the effect of globaliza- tion at whole. Furthermore, all of the human beings hop e a fu- ture world where universal standards would be in force and e- yery government would protect individual rights; but also a basic standard of justice would be reached in international re- lations.

This article mentions ab out the history of the concept of }?.u- - . __ man rights at first. Then, the author discusses the relation of

this·-concept with religion and gives us approaches of Islam in this issue.

Key Words: Human rights, West, religion, Islam, state, in- dividual

o

KOPRÜ·OÜZ/2006

Referanslar

Benzer Belgeler

Direkt ya da yüksek akımlı KKF’de internal karotis arter ile kavernöz sinüs arasında; indirekt ya da düşük akımlı olanlarda ise internal veya eksternal karotis arterin

Prospektif yapılan çalışmaya, Eylül-2010 ve Ağustos-2011 tarihleri arasında hastanemiz çocuk kardiyoloji servisinde enfeksiyon dışı çeşitli nedenler (kalp

Afrika’da kurak alanların yüzde 73’ünü kapsayan 1 milyon hektar ın üzerinde arazi, orta derecede veya ciddi bir çölleşme tehlikesiyle karşı karşıya.. Asya’da 1,4 milyon

İSLAM DEVLETİNİN TEMEL

Katılımcıların yaş gruplarına göre tükenmişlik envanterinin alt boyutları Duy- gusal Tükenme, Duyarsızlaşma ve Kişisel Başarı arasında fark olup olmadığını be-

Çünkü kendine hâkim olabilmek ve nerede duracağını bilmek önemli bir kazanımdır. Ülke- mizde bu konuda birçok örnek vermek mümkündür. Bunlardan bazıları; Cumartesi Anneleri

Fotoğraf Çekimi Kursumuz Merkez Binamızda Covid-19 tedbirleri kapsamında Usta Öğreticimiz Turgay Süsem danışmanlığında başladı.. Teorik ve saha

yakalanmışsa, hele hele yağmurun bir vakit sonra dineceğini bilmiyorsa, daha doğrusu bildiğini unutmuşsa… Evet yağmur onun için sadece çamur.. Hiçbir anlamı olmayan