• Sonuç bulunamadı

Doğrudan Yabancı Yatırımlar- İstihdam İlişkisi: Türkiye Örneği

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Doğrudan Yabancı Yatırımlar- İstihdam İlişkisi: Türkiye Örneği"

Copied!
23
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Doğrudan Yabancı Yatırımlar- İstihdam İlişkisi: Türkiye Örneği

M. Ozan SARAY

*

Özet

Doğrudan yabancı yatırımlar ile istihdam arasındaki ilişki son otuz yıllık süreçte dış borçlanmanın göreceli olarak önemini yitirmesi ve doğrudan yabancı yatırım kavramının dış finansman kaynakları içinde birincil duruma gelmesi ile Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için önem kazanmıştır. Bu çalışmada da Türkiye’de 1970- 2009 dönemine ilişkin doğrudan yabancı yatırım-istihdam ilişkisi incelenmiştir. Bu bağlamda 1970-2009 dönemine ilişkin işgücü talep fonksiyonunun hesaplanmasında; gayrisafi milli harcamalar, gayrisafi ekonomik büyüme ve doğrudan yabancı yatırım değişkenleri açıklayıcı değişken olarak kullanılmıştır.

Yapılan ARDL eşbütünleşme testi ve Hata Düzeltme Modelinin sonuçlarına göre bu konudaki literatür ile paralel olarak Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı yatırımlar ile istihdam arasında uzun dönemli ve istatistiksel olarak anlamlı bir ilişki bulunamamıştır. Bu sonuca göre; Türkiye’ye gelen doğrudan yabancı yatırımların işsizliği düşürücü bir etkisi yoktur.

Anahtar Kelimeler: Doğrudan Yabancı Yatırımlar, İstihdam, ARDL Testi, Türkiye, Hata Düzeltme Modeli

The Relationship of Foreign Direct Investments and Employment:

Turkey Case

Abstract

Over the period of the last 30 years, as external debt has relatively lost ground and foreign investment has become initial in all foreign financing resources, the relationship between foreign direct investment and employment has gain importance for developing countries such as Turkey. In this paper the relationship between foreign direct investment and employment has been analysed. To compute the labour force function demand for 1970-2009 period, the gross national expenditure, gross       

* Arş.Gör., İnönü Üniversitesi, İİBF, İktisat Bölümü, ozan.saray@inonu.edu.tr

(2)

domestic product and foreign direct investment variables were used for explanatory variables. In accordance with the results of ARDL co-integration tests and Error Correction Model, as well as the literature on the relationship between foreign direct investment and employment in Turkey, there is no long term significant relationship found between foreign direct investment and employment in Turkey, too. Thus, our findings show that foreign direct investment did not have any contribution to reduce employment in Turkey.

Key Words: Foreign Direct Investment, Employment, ARDL Test, Turkey, Error Correction Model

JEL Classification Codes: F21, E24, C22 Giriş

Son otuz yılda küreselleşme olgusu ile beraber esnek üretim yöntemlerinin yaygınlaştığı ve sermaye mobiletisinin gittikçe arttığı bir dönem yaşanmaya başlanmıştır. Söz konusu dönemde dünya ekonomik sistemi de büyük ölçüde değişmiştir. Bu değişikliklerin en önemlisi ise istihdam yapısıyla ilgilidir.

Piyasaların büyük ölçüde liberalizasyonu ve sermaye hareketleri önündeki engellerin kalkmasıyla gelişmiş Batı Avrupa ülkeleri, Amerika Birleşik Devletleri (ABD), Japonya ve sosyalist bir sistem benimseyen Çin’de bile istihdam yapısı değişmeye başlamıştır.

Bu bağlamda gelişmekte olan ülkelerin (GOÜ) istihdam yapıları da değişmiştir.

GOÜ’lerin büyük bir çoğunluğu ve Türkiye, 1980’li yıllardan sonra hızlanan bu değişimlere ayak uydurmaya çalışmıştır. Bu ülkelerde önceki döneme göre daha liberal politikalar benimsenmiştir. Özelleştirme uygulamaları, sermaye hareketlerinin liberalizasyonu ve en önemlisi ithal-ikameci sanayileşme stratejilerinin yerini ihracata-yönelik (dışa açık) stratejilere terk etmesiyle beraber zamanla işgücü üzerindeki güvenceler azaltılmış ve işgücü piyasaları daha esnek hale gelmiştir. Tüm bu liberalleşme uygulamalarına borçlanmanın görece olarak zorluğu da eklenince doğrudan yabancı yatırım (DYY) kavramı da önem kazanmıştır. Son dönemdeki ekonomik literatürde DYY ve teorisinin özellikle ev sahibi ülkede (yatırımların giriş yaptığı) yarattığı/yaratacağı etkilerin ekonomik teoriye büyük ölçüde egemen olduğu görülmektedir. Bu etkiler üretim, istihdam, kişi başına gelir, fiyatlar, ihracat, ekonomik büyüme, genel refah ve teknoloji donanımına kadar geniş bir yelpazede sıralanmaktadır.

Türkiye örneğine bakıldığında da ülkenin yaşanan bu yapısal değişime zamanla ayak uydurduğu görülmektedir. 1980 sonrası Türkiye’ye gelen DYY önceki dönemlere kıyasla ciddi oranda artmıştır; ancak Türkiye’ye gelen DYY bakımından asıl önemli dönem 2000 yılı sonrasıdır. Çünkü 2001 krizinin etkilediği ve yapılandırdığı yeni dinamiklerle birlikte Türkiye ekonomisi dışa açık ve özelleştirmeler ile devletin ekonomideki rolünü sınırlayan bir politika demeti izlemiştir. Bu yeni yapı bir taraftan istihdam piyasasını daha rekabetçi kılarken diğer taraftan ülkeye önemli miktarda DYY gelmesine neden olmuştur. Türkiye’de DYY çekme konusunda 1954’den bu yana çeşitli teşvik politikaları izlense de gelen yatırımlar 2000 yılından sonra anlamlı bir artış ivmesi göstermiştir. 1970-1980 arası GSYİH’nin ortalama %0,12’si kadar olan Türkiye’ye yönelik DYY girişleri, 1980-

(3)

1990 arasında %0,14’e, 1990-2000 arasında %0,34’e ve 2000 sonrası dönemde nihayet %1,67’ye kadar çıkmıştır (UNCTAD, 2010).

DYY çekme güdüsünün arkasında yatan nedenlerden bir tanesi de istihdam yaratıcı etkilerinden yararlanmaktır. DYY’nin yurt içi istihdam üzerindeki etkileri doğrudan ve dolaylı olarak ortaya çıkmaktadır; özellikle yeni fabrika kurulması biçimde yapılan DYY (greenfield investment)’de doğrudan etkileri nedeniyle istihdam yaratıcı etkiler beklenilmektedir. Aynı zamanda DYY yarattığı ileri ve geri (sektörel) bağlantıları nedeniyle de yerel istihdam üzerinde etki yaratabilmektedir, bu durum da DYY’nin dolaylı etkileri olarak bilinmektedir (Asiedu, 2004:374).

Ayrıca Türkiye’de uzun bir dönemden beri kayda değer ölçüde işsizlik sorunu da gözlemlenmektedir. Nitekim 2000 yılı sonrası Türkiye’de ortalama işsizlik oranı

%10 civarlarındadır (TUİK, 2011). Bu çalışma, Türkiye’nin mevcut istihdam sorununun önemini bir tarafa, DYY’nin istihdam yaratıcı etkilerini diğer bir tarafa koyarak ve ayrıca Türkiye’de bu konuya ilişkin yapılmış çalışmaların da eksikliğini de göz önüne alarak artan DYY’nin istihdam üzerindeki etkilerini belirlemeyi amaçlamaktadır.

Çalışmada, 1970-2009 dönemi verilerine göre; Türkiye’ye gelen DYY’nin toplam istihdam üzerinde ne kadar etki yaptığı zaman serisi regresyonu ile tahmin edilmeye çalışılmıştır. DYY ile istihdam arasındaki ilişki ARDL sınır testi yaklaşımı ile test edilmiştir. Buna göre, DYY ile istihdam arasında eşbütünleşme ilişkisi bulunmuştur. Yapılan Genişletilmiş Dickey-Fuller (“Augmented Dickey-Fuller”- ADF), “Phillips-Perron” (PP) ve “Zivot-Andrews” birim kök testi sonuçlarına göre değişkenlerin bütünleşme değerleri farklı bulunmuştur. Bu sebepten ötürü verilere ARDL eşbütünleşme modeli uygulanmıştır. ARDL test sonucuna göre DYY ile istihdam arasında uzun dönemli bir ilişki tespit edilememiştir. Hata Düzeltme Modeli (HDM)’nin katsayısı ise beklenildiği üzere negatif ancak istatistiki olarak anlamsız bulunmuştur. Bu sonuca göre istihdam verilerinde uzun dönemli bir düzeltme mümkün görünmemektedir. Sonuç olarak Türkiye’ye gelen DYY’nin istihdamı düşürücü bir etkisi tespit edilememiştir.

Çalışma, giriş ve sonuç bölümleri dışında dört bölümden oluşmaktadır. Birinci bölümde, DYY ile istihdam kavramlarına ve ikinci bölümde, DYY-istihdam ilişkisi konusundaki literatüre yer verilmiştir. Üçüncü bölümde, Türkiye’ye gelen DYY’nin tarihçesi incelenmiştir. Çalışmanın dördüncü bölümü, yapılan ampirik analiz ve sonuçlarına ayrılmıştır.

1. Doğrudan Yabancı Yatırım ve İstihdam Kavramları

Yabancı yatırımlar, yatırılabilir kaynakların kişi ve kuruluşlar tarafından bir başka ülkeye taşınması olarak tanımlanmaktadır (DPT, 2000:1). DYY ise kredi, dış yardımlar ve sıcak para (portföy yatırımları) ile birlikte ev sahibi ülkeye yabancı yatırımların girmesinin üç yolundan bir tanesidir. Bu anlamda DYY, bir ülkede bir firmayı satın alma veya yeni kurulan bir firma için kuruluş sermayesi sağlama veya var olan bir firmanın sermayesini artırma yoluyla ev sahibi ülkedeki firmalara yurt dışından yapılan yatırımlar olarak tanımlanabilir (Karluk, 1983:14).

Bir ekonomide sabit sermaye yatırımları toplam talebi etkilemekte ve yatırımları da teşvik ederek ekonomik büyüme ve istihdam artışına neden olmaktadır.

Dolayısıyla yatırımların teşvik edilmesi bir taraftan gelir ve tasarrufları artırarak ilave yatırımları teşvik etmekte (dolayısıyla yeni DYY’nin de) diğer taraftan çıktıyı

(4)

artırarak istihdam üzerinde doğrudan etkiler yaratmaktadır. Ayrıca bir sektördeki yatırım artışları aynı sektörün alt sektörlerindeki yatırımları uyararak ve/veya diğer sektörlerdeki ileri geri bağlantılar ile pozitif dışsal ekonomilere neden olmakta, sonuçta çıktıyı artırmaktadır. Üretilen mal ve hizmet artışı ise işgücü talebini artırmakta ve yeni istihdam olanakları ortaya çıkarmaktadır.

DYY’nin etkileri, bu yatırımların belirleyicileri ve ev sahibi ülkelerdeki etkileri olmak üzere iki yöntemle ele alınmaktadır. Birinci yöntem, DYY’nin pazar büyüklüğü, aksak rekabet piyasaları, dış ticaret kolaylıkları, vergi politikaları, döviz kurları ve sendikalar gibi belirleyicilerini incelemektedir. Buna göre; hangi durumlarda yatırımcı firmaların ev sahibi ülkelere yatırım yapma kararı alacakları söz konusu değişkenler çerçevesinde değerlendirilmektedir. İkinci yöntemde ise DYY’nin ev sahibi ülkelere yatırım yapmaları durumunda ev sahibi ülkede ne gibi bir ekonomik etki bırakacakları incelenmektedir. Burada DYY’nin ekonomik büyüme, sermaye sağlama, ücretler, ödemeler dengesi, teknoloji ve istihdam gibi başlıca makroekonomik değişkenleri nasıl etkiledikleri konu edilmektedir. Bu çalışmada, ikinci yöntemde olduğu gibi istihdamı etkilediği düşünülen diğer faktörlerle (kişi başına gayrisafi yurtiçi hasıla (GSYİH) artışı ve kişi başı gayrisafi milli harcamalar) beraber, DYY’lerin Türkiye’deki istihdam (işgücü talebi) üzerindeki etkisi araştırılmıştır.

DYY’lerın ev sahibi ülkelerde yaratacakları istihdam etkileri diğer etkiler arasında ev sahibi ülkelerin (özellikle GOÜ’lerin) en fazla önem verdikleri konulardan bir tanesidir. Fakat ülke örneklerine bakıldığında, ev sahibi ülkelerin bu konuda çok da başarılı olamadıkları görülmektedir. UNCTAD’ın yayınladığı

“Dünya Yatırım Raporu” (World Investment Reports) (2007:10)’na göre; DYY’nin istihdam yaratma etkileri sınırlıdır. 1982-2006 döneminde DYY’nin yarattığı istihdam artışı, bu yatırımların toplam stok artışlarının oldukça altında kalmıştır. Bu durum çok uluslu girişimlerin (ÇUG) daha sermaye yoğun ve daha fazla teknoloji içeren alanlara yönelmeleri ile ilgilidir.

Ülkelere göre bakıldığında, örneğin DYY çekme konusunda son yılların lider ülkesi kabul edilen Çin, DYY’nin de en fazla istihdam yarattığı ülkedir (miktar olarak). Fakat Çin’de de 1991 yılında DYY 29 milyon kişiye istihdam sağlarken (UNCTAD, 1994:187) 2004 yılında bu rakam 24 milyon kişiye, toplam istihdamın ise %3’üne kadar düşmüştür (UNCTAD, 2007:10). ABD’de ise 2004 yılında 5,5 milyon kişi ülkeye yatırım yapan yabancı şirketlerde çalışırken 2004 yılında bu rakam, yarım milyon kişi azalmış ve 5 milyon kişiye, toplam istihdamdaki payları da

%3,9’a düşmüştür.

Ev sahibi ülkelere giren DYY’nin istihdamı artırdığı örnekler de mevcuttur;

ancak bu örnekler sınırlıdır. Bu ülkelerin başında toplam istihdamın yaklaşık

%50’sini (150.000 kişi) yabancı yatırımcıların oluşturduğu İrlanda, %47’lik oranıyla (160.000 kişi) Singapur, %28’lik oranıyla (72.000 kişi) Lüksemburg ve %22’lik oranlarıyla Macaristan (606.000 kişi) ve Hong-Kong’un (550.000 kişi) başı çektikleri görülmektedir (UNCTAD, 2007:10).

Bu veriler DYY ve istihdam konusunda iki önemli noktayı ortaya çıkarmaktadır.

Bunlardan birincisi, DYY’nin son yıllardaki yapılış biçimlerine bağlı olarak (özelleştirmelerden doğan birleşme ve satın almalar, bilgi ve sermaye yoğun sektörler) yatırım yapılan ülkelerdeki istihdam oranının genellikle azalmasıdır.

İkinci nokta ise DYY’nin istihdam yaratma oranının yüksek olduğu ülkelere

(5)

bakıldığında, bu ülkelerin büyük ölçüde istihdam piyasaları çok küçük ve jeopolitik öneme sahip ülkeler olmasıdır. Ayrıca DYY’nin daha çok imalat sektöründe istihdam yarattığı da görülmektedir. Bunun nedenini de bu sektörün kendine has özelliklerinde aramak gerekir.

Behrman (1972)’ın sınıflandırmasına göre; DYY ev sahibi ülkeye genellikle dört amaca yönelik olarak girer. Bunlar; (1) (Doğal) Kaynak-arayan yatırımlar, (2) Etkinlik-arayan yatırımlar, (3) Pazar-arayan yatırımlar ve (4) Stratejik varlık-arayan yatırımlar olarak sıralanabilirler. Kaynak-arayan ve pazar-arayan DYY’nin diğerlerine göre daha fazla istihdam yaratacağı iddia edilmektedir. Çünkü kaynak- arayan yatırımlarda, madenlerde olduğu gibi yatırımların kaynakların bulunduğu yerde yapılması zorunluluğu vardır. Pazar-arayan yatırımlar ise doğaları gereği az sayıda şirketin bulunduğu ve bu nedenle rekabet ortamının sınırlı olduğu ülkelerde faaliyette bulunurlar. Bu yüzden her iki güdü de ev sahibi ülkeye yapılan DYY’yi artırıcı etki gösterir. DYY’nin dördüncü şekli olan stratejik (yaratılmış)-varlık arayan yatırımlar ise daha çok bilgi teknolojilerindeki ilerlemeden kaynaklandığı için bu tür yatırımların çok fazla istihdam yarattığını söylemek güçtür (UNCTAD, 1998:114). Aksine yukarıda da vurgulandığı gibi ev sahibi ülkedeki istihdamı da azalttıkları öngörülebilir. Aşağıda yer alan Tablo 1’de, DYY girişlerinin istihdam üzerindeki olası etkileri sıralanmıştır. Buna göre; istihdamın olumlu ya da olumsuz etkileri duruma ve yapıldığı bölgeye göre değişkenlik gösterir.

Tablo 1: DYY Girişlerinin İstihdamın Nicelik, Nitelik ve Konumu Üzerindeki Etkileri

Doğrudan Dolaylı

Etki Alanı Olumlu Olumsuz Olumlu Olumsuz

Nicelik

Net sermaye kazandırır ve genişleyen sektörlerde yeni istihdam olanakları yaratır.

Şirket satın almaları sonucu üretimin

modernleşmesi ile iş kayıplarına neden olabilir.

İleri-geri bağlantılar ve çarpan etkisi ile yerel ekonomide istihdam yaratabilir.

İthalat artışı ve yerli firmaların yerinden edilmesi iş kaybına neden olur.

Nitelik

Daha yüksek ücret ve daha fazla verimliliğe sahiptir.

Kiralama ve tanıtımda istenmeyen uygulamalar içerir.

Yerli firmalara

“en iyi uygulama”

biçimini aktarır.

Yerli firmaların rekabeti ücret seviyesini aşındırır.

Konum

Yüksek işsizliğin görüldüğü bölgelerde yeni ve daha iyi iş imkânları yaratır.

Hâlihazırda nüfusu fazla olan bölgelerde yığılma yaratarak bölgesel dengesizlikleri artırabilir.

Tedarikçi firmaları işgücü arzının daha uygun olduğu alanlara taşınmaya teşvik edebilir.

Yabancı firmalar yerli üretimi ikame eder veya ithalata dayanırsa yerel üreticileri yerinden edebilir ve bölgesel işsizliğe yol açar.

Kaynak: UNCTAD, 1994:167.

(6)

2. Doğrudan Yabancı Yatırımların İstihdam Üzerindeki Etkisi: Literatür Özeti

DYY-istihdam ilişkisi özellikle sermaye sıkıntısı çeken ve bu nedenle yeterli ölçüde yatırım yapmayıp istihdam yaratamayan GOÜ’ler açısından önemlidir. DYY akımlarının ev sahibi ülkelerde yeni tesisler kurarak istihdamı artırması beklenilir.

Bununla birlikte DYY’lerin istihdam üzerindeki etkileri iki şekilde daha ortaya çıkabilmektedir. Bir ülkeye yapılan DYY o ülkede bir taraftan satın alma yoluyla ve satın alınan firmaları yeniden yapılandırarak istihdamı koruyabilir. Diğer taraftan ise mevcut üretim tesislerini kapatarak ve yeni tesis açmayarak da istihdamı azaltabilir (Moosa, 2002:77).

Davidson vd. (1985:890), DYY’lerin ev sahibi ülkedeki istihdam yaratma etkilerini çok sınırlı bulmuşlardır. Bu konudaki ampirik çalışmalara bakıldığında ev sahibi ülkeye gelen DYY ile istihdam arasında anlamlı bir ilişki görülmektedir.

Fakat DYY’nin istihdamı artırıp artırmadığına dair olan ilişkide (mevcut verilerle) kesin bir sonuca varmak oldukça güç görülmektedir.

Feldestein (1994:4) yaptığı çalışmada rekabetin yoğun olduğu, iyi işleyen piyasa mekanizmasına sahip ülkelerde DYY niteliğinin veya büyüklüğünün istihdam üzerinde herhangi bir etki bırakmayacağını bu durumun ancak yatırımları artıracağını öne sürmüştür. Baldwin (1995:51)’de benzer şekilde bu konudaki tartışmaların üç temel konu etrafında döndüğünü belirtmiştir: DYY’nin yerel yatırımların ne kadarlık bir kısmına ulaştığı; ihracat, ara malı ve sermaye malları artışlarına ne kadar katkıda bulunduğu ne kadarının mevcut tesisleri satın alma biçiminde gerçekleştiği.

Lall (1995) çalışmasında ekonomik yönetimin liberal, özel sektörün ekonomideki rolünün kamu sektörüne kıyasla daha fazla olduğunu, dış ticaret ve sanayinin gelişmiş olduğu ülkelerde DYY’nin istihdam üzerindeki etkilerinin daha fazla olduğunu ortaya koymuştur. Dolayısıyla DYY istihdamı artırabilir; ancak bu yukarıda da sıralandığı gibi belirli koşullara bağlıdır.

Diğer taraftan Brainard ve Riker’e göre; ABD kökenli ÇUG’lerin ev sahibi ülkedeki istihdam sağlamadaki başarıları kendi ülkelerine göre oldukça düşük miktarlarda kalmaktadır. Bu çalışmadan DYY’nin ev sahibi ülkede önemli bir istihdam katkısı sağlamadığı sonucuna ulaşılmaktadır (Brainard ve Riker, 1997:17).

Yapılan pek çok çalışmada DYY’nin ileri teknoloji ile geldiği zaman ev sahibi ülkede yatırım ve istihdam ortamını canlandırdığı yönünde bulgulara ulaşılmıştır.

DYY’nin yatırım ve istihdam yaratıcı etkileri bakımından İrlanda önemli bir örnek durumundadır (Barry ve Bradley, 1997; Figini ve Görg, 1999). Ancak varolan mevcut işletmelerin çalışanlarına yönelik istihdam talebi yaratmak durumda da DYY’lerin ev sahibi ülkede marjinal etkilerinden bahsedilebilir. Driffield ve Taylor (2000), İngiltere üzerinde 1983-1992 verileriyle yaptıkları analizlerinde DYY’nin istihdama negatif ve pozitif etkilerini ortaya koymuşlardır.

Brady ve Wallace (2000), ABD’de DYY’nin istihdam ve işgücü geliri üzerindeki etkilerini 1978-2006 için incelemişlerdir. Bu konudaki teorik temelle paralel olan sonuçları DYY’nin söz konusu dönemde ABD’de istihdamı ve ücretleri negatif etkilediği yönündedir.

Eckel (2003) ise yüksek kaliteli ürünlerde yapılan DYY’nin, sermaye arzının esnek, maliyet üstünlüklerinin ve teşviklerin olduğu durumda çıktının artması ile istihdamı artıracağı sonucuna ulaşmıştır.

(7)

Mariotti vd. (2003) İtalya’ya ilişkin 1985-1995 dönemi verilerini kullandığı çalışmasında DYY girişleri ile istihdam arasında bir ilişki saptayamamıştır.

Williams (2003) ise İngiltere’ye yönelik, 1980 yılı sonrasında gelen yabancı sermayeli firmaların verilerini analiz etmiştir. Buna göre; Avrupa’dan gelen DYY İngiltere’de istihdam kayıplarına neden olabilirken Asya-Pasifik bölgesinden gelen DYY daha fazla oranda istihdam yaratmaktadır.

Goldberg (2004)’in yakın zamanlarda yaptığı çalışma ise DYY istihdam etkileri üzerine oldukça şaşırtıcı sonuçlara ulaşmıştır. Buna göre; DYY’nin istihdam üzerindeki etkileri yatırımın türüne göre değişiklik göstermektedir. Bu görüşe göre yapılan DYY eğer tam mülkiyete dayalı ise bu durumda DYY’nin istihdamı artırması beklenir. Bu yatırım rekabeti düşük olan bir sektöre yapılıyorsa etki daha fazla olacaktır. Ortaya çıkan pozitif dışsallıklar sonucu istihdam etkisi daha da fazla olacaktır. Satın alma ve birleşmelerde ise bu etkinin daha az olması beklenmektedir.

Bir de yetersiz altyapının varlığı söz konusu ise bu durumda DYY’nin ev sahibi ülkedeki istihdam yaratma etkisi daha da düşük olabilmektedir (Goldberg, 2004:7).

Ekholm ve Midelfart ise DYY’nin ev sahibi ülkede istihdam yaratma etkisini dikey ya da yatay olarak yapılmalarına bağlamıştır. Araştırmacıya göre; DYY dikey olarak yapılıyorsa buradaki temel amaç, faktör fiyatlarındaki farklılıktan yararlanmak olmaktadır. Dikey DYY üretim maliyetlerini azaltmayı hedefliyorsa bu durumda ÇUG’lerin karşılaştırmalı üstünlüğü artacaktır. Artan bu üstünlükler ÇUG’lerin hem pazar paylarını hem de faaliyetlerini artıracaktır. Sonuçta işgücü talebinde bir artış meydana getirecektir (Ekholm ve Midelfart, 2005).

Ernst (2005), Latin Amerika ülkeleri üzerinde yaptığı çalışmada özelleştirmeler sonucu gelen DYY’nin birleşme ve satın alma biçiminde gerçekleştiği ve istihdamda azalmaya sebep olduğu (Arjantin ve Brezilya); girişlerin daha çok yeni yatırımlar biçiminde olduğu zaman ise istihdamın arttığı (Meksika) sonuçlarına ulaşmıştır.

DYY-istihdam ilişkisi bağlamında Merkez ve Doğu Avrupa ülkelerinden AB’ye üye olanlar (MDA)1 üzerinde yapılan çalışmalar DYY’nin bu ülkelerde başlangıçta bir “yaratıcı yıkım” (creative destruction) süreci izlediği ve böylelikle başlangıçta istihdamı azalttığı üzerinedir. “Geçiş ülkeleri” olarak da adlandırılan bu ülkeler için DYY’nin istihdam üzerindeki etkileri ancak 1990’ların ortalarından itibaren önemli hale gelmeye başlamıştır. Nitekim 1999 yılındaki Dünya Yatırım Raporunda da belirtildiği üzere DYY akımlarının beraberinde getirdiği kısa dönemli istihdam kayıpları yerel firmaların kazandıkları rekabetçilik, verimlilik ve ihracata-yönelik yeni bir ekonomik yapı kazanmalarıyla dengelenmektedir (UNCTAD, 1999). Bu durum ise yaratıcı yıkım hipotezi ile açıklanmaktadır.

Yaratıcı yıkım süreci verimsiz istihdamın yok olması ve daha verimli olanlara dönüşmesi için gereklidir (De Loecker ve Könings, 2003:6). Radoseviç vd.

(2003)’ne göre; “yaratıcı yıkım süreci” başlangıçta iş kayıplarına neden olsa da istihdamı kalıcı bir şekilde artırmaktadır. Yazarlar, DYY’nin imalat sektörü üzerindeki etkilerine ilişkin yaptıkları çalışmalarında altı Merkez Avrupa ülkesinden (Estonya, Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Slovenya ve Slovakya) sadece

      

1 MDA: Merkez ve Doğu Avrupa ülkelerinden 2004’de AB’ye üye olanlar (Çek Cumhuriyeti, Estonya, Letonya, Litvanya, Macaristan, Polonya, Slovakya ve Slovenya) ile 2007’den önceki çalışmalarda aday ülke, 2007’den sonra üye olan Bulgaristan ve Romanya’yı kapsamaktadır.

(8)

Macaristan ve kısmen Estonya’da istihdama pozitif katkı yaptığı sonucuna varmışlardır.

Könings (2004), Avrupa ülkeleri üzerine yaptığı ve 1995-2000 dönemine ilişkin firma verilerinin kullanıldığı çalışmasında DYY’nin yatırımcı ve ev sahibi ülke üzerindeki istihdam etkilerini analiz etmiştir. Buna göre; DYY ev sahibi ülkelerde önemli ölçüde istihdam yaratamamıştır; ancak MDA pazarlarına girildiğinde ev sahibi ülkelerde yurt içi iştirakçilerin kurulması ile birlikte ana firmada ciro ve istihdam artışları sağlanmıştır.

Hunya ve Geishecker (2005)’e göre; ÇUG’lerin yerel piyasaya girmeleri ile istihdam artışı yaşanır; ancak aynı zamanda bu firmaların sahip oldukları yoğun rekabetçi ve teknolojik üstünlükleri nedeniyle yerel firmalar ya işçi çıkarır ya da kapanmak zorunda kalırlar. 1998-2001 dönemi verileri ile MDA ülkelerinde DYY girişlerinin düşük, orta ve yüksek vasıflı çalışanlar üzerindeki etkilerini panel-çekim modeliyle ortaya koymuşlardır. Çalışmada öncelikle orta-vasıflı çalışanların istihdam oranlarının DYY girişleri sonrasında azaldığı sonucuna ulaşılmıştır. Düşük ve yüksek vasıflı çalışanların ise DYY girişlerinden yüksek-oranda olumlu etkilendiği (istihdamlarının arttığı) ancak bu sonuçların istatistiksel olarak anlamlı olmadığı bulgularına ulaşılmıştır.

Chang (2007) 1981-2003 döneminde, Tayvan üzerine yaptığı ve dönemlik verilerin kullanıldığı çalışmasında DYY girişleri ile istihdam arasında bir ilişki saptayamamıştır.

Onaran ve Stockhammer (2008), beş Orta ve Doğu Avrupa ülkesinde (Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Slovakya ve Slovenya) dış ticaret-DYY ile istihdam-üretim (çıktı)-ücretler arasındaki ilişkiyi 2000-2004 dönemi için araştırmıştır. Panel veri regresyon tekniği kullanılan çalışmada DYY’nin istihdama etkisi niteliksiz işgücünde Slovakya için pozitif; nitelikli işgücünde Slovakya ve Slovenya için negatif bulunmuştur. Diğer ülkeler için (Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya) anlamlı bir ilişki bulunamamıştır.

Nunnekamp ve Ajaga (2008), 1977-2001 döneminde yapılan eşbütünleşme ve nedensellik testleri ile ABD’nin kırk sekiz eyaleti için DYY ile istihdam arasında pozitif güçlü bir ilişki bulmuşlardır.

Karlson vd. (2009), yüksek oranda mülkiyet sahipliği ile birlikte gelen DYY’nin Çin’de 1998-2004 döneminde yüksek oranda istihdam yarattığı sonucuna varmışlardır.

Türkiye’ye gelen DYY’nin yarattığı istihdam konusunda yapılmış olan ampirik çalışmalar oldukça sınırlıdır. Bu konuda Karagöz (2007), Aktar ve Öztürk (2009), Vergil ve Ayaş (2009) ile Hisarcıklılar vd. (2009)’nin çalışmaları mevcuttur. Burada öncelikle şunu ifade etmek gerekir ki DYY konusunda yeni yatırımların (greenfield investments) istihdam yarattığına dair bir algı mevcut olsa da satın almalar (brownfield investments) biçiminde yapılan DYY’ler de firmaların üretici kapasitelerini artırarak istihdam artışına neden olabilir (Hisarcıklılar vd., 2009).

Ancak Türkiye’de bu konudaki genel algı DYY’nin yeni yatırım biçiminde geldiği zaman istihdamı artıracağı aksi takdirde ise (birleşme ve satın alma şeklinde) istihdam düzeyi üzerinde negatif etkide bile bulunabilecekleri yönündedir (Vergil ve Ayaş, 2009:92).

Karagöz (2007), 1970-2005 yıllarını kapsayan çalışmasında Türkiye’ye gelen DYY’nin istihdama katkısını Granger-nedensellik testi ile değerlendirmiştir. Buna

(9)

göre; Türkiye’ye gelen DYY ile istihdam arasında anlamlı bir ilişki kurulamamıştır.

Aktar ve Öztürk (2009), 2001-2007 yılları arasında dönemlik verilerin kullanıldığı çalışmalarında benzer sonuçlara ulaşmışlardır.

Hisarcıklılar vd. (2009), 2000-2007 döneminde Türkiye’ye gelen DYY’nin istihdam üzerindeki etkilerini on sektör ve imalat sanayinin dokuz alt sektörü için incelemiştir. Metodoloji olarak dinamik panel veri ile genelleştirilmiş momentler yönteminin kullanıldığı çalışmasında DYY ile istihdam arasında negatif bir ilişki bulmuştur.

Vergil ve Ayaş (2009), 1992-2006 dönemi verileri ile DYY-istihdam ilişkisini Türkiye’de dört sektör (imalat, mali aracı kuruluşlar, toptan ve perakendecilik ve taş ocakçılığı) için analiz etmişlerdir. Panel veri regresyon analizi sonuçlarına göre;

Türkiye’de DYY’nin istihdama olumsuz etkilerine rastlanmıştır. Bu durumun nedenini ise Türkiye’ye gelen DYY’nin daha çok satın alma ve birleşme biçimde gelmesiyle açıklamışlardır.

Tablo 2: Ev Sahibi Ülkeye Gelen Doğrudan Yabancı Yatırımların İstihdama Etkisi Konusundaki Literatür Özeti

Yazar Yıl Etki Ülke Örneği ve Açıklamalar Lall 1995 (+) Gelişmekte olan ülkeler Breinard ve Riker 1997 (0) ABD, 1983-1992.

Driffield ve Taylor 2000 (+/-) İngiltere, 1983-1992.

Brady ve Wallace 2000 (-) ABD, 1978-2006.

Eckel 2003 (+) Düşük ve yüksek ücretli ülkeler Mariotti, Mutinelli

ve Piscitello 2003 (0) İtalya, 1985-1995.

Williams 2003 (-/+) İngiltere, 1998. Avrupa sahipli firmaların istihdam etkileri (-), Asya-Pasifik sahipli firmaların istihdam etkileri (+) bulunmuştur.

Radoseviç, Varblane ve

Mickiewicz 2003 (-/+)

Estonya(+), Çek Cumhuriyeti, Macaristan (+), Polonya, Slovenya, Slovakya, 1993-1999.

Macaristan ve Estonya zamanla “yaratıcı yıkım”ı pozitif çıktıya dönüştürmüşlerdir.

Könings 2004 (0) MDA ülkeleri, 1995-2000.

Ekholm ve

Midelfart 2005 (+) Batı Avrupa ülkeleri dikey DYY’nin daha etkili olduğu sonuçlarına ulaşmışlardır

Ernst 2005 (+/-) Arjantin ve Brezilya’da (-), Meksika’da (+) etkileri saptanmıştır

Hunya ve

Geishecker 2005 (+/0)

MDA ülkeleri, 1999-2001. Orta-vasıflı çalışanların istihdamı DYY girişleri sonrasında azalmıştır.

Düşük ve yüksek vasıflı çalışanlar için sonuçlar istatistiksel olarak anlamlı değildir.

Chang 2005 (0) Tayvan, 1981-2003.

Onaran ve

Stockhammer 2008 (-/0)

Çek Cumhuriyeti, Macaristan, Polonya, Slovakya ve Slovenya, 2000-2004. Nitelikli işgücünde Slovenya için (+), niteliksiz işgücünde Slovakya ve Slovenya için (-). Çek Cumhuriyeti, Macaristan ve Polonya için ilişki bulunamamıştır (0).

Nunnekamp ve

Ajaga 2008 (+) ABD, 1977-2001.

Karlson, Lundin,

Sjöhölm ve He 2008 (+) Çin, 1998-2004.

(10)

Türkiye’ye İlişkin Yapılan Çalışmalar

Karagöz 2007 (0) 1970-2005 dönemi yıllık verileri. DYY ile istihdam arasında herhangi bir nedensellik ilişkisi bulunamamıştır.

Aktar ve Öztürk 2009 (0) 2001-2007 çeyreklik veriler. Buna göre Türkiye’ye gelen DYY istihdamın artmasına herhangi bir katkı sağlamamaktadır.

Hisarcıklılar, Gültekin-Karakaş ve Aşıcı

2009 (-) 2000-2007 döneminde yıllık veriler. DYY ile istihdam arasındaki ilişki negatiftir.

Vergil ve Ayaş 2009 (-) 1992-2006. Türkiye’ye gelen DYY daha çok satın alma ve birleşme biçiminde geldiğinden istihdamı düşürücü etki gösterir.

Kaynak: (Yıldırım, 2010:40)’dan yararlanılarak yazar tarafından geliştirilmiştir.

Not: (+) pozitif ve (-) negatif etki anlamına gelirken (0) işareti söz konusu çalışmalarda istihdam düzeyi ile DYY arasında ilişki bulunmadığı anlamına gelmektedir.

3. Doğrudan Yabancı Yatırımların Türkiye’deki Kısa Tarihçesi

Türkiye’de DYY’nin gelişimine bakıldığında Osmanlı İmparatorluğu döneminden beri ülkeye devamlı DYY geldiği söylenilebilir. Osmanlı İmparatorluğu’na gelen DYY özellikle altyapı ve ticaret gibi üretimle doğrudan ilgili olmayan hizmet alt-sektörlerine gelen pazar-arayan ve madenciliğe gelen kaynak arayan niteliktedir (Emil, 2003:113). 1838 yılında imzalanan “Balta Limanı Ticaret Anlaşması” ve beraberinde yabancı yatırımcıları yerel üretici karşısında üstün kılan durum sonucu yabancı girişimciler sanayi mallarını iç piyasada kolayca satabilmişler ve böyle bir ortamda üretimle ilgili DYY yapmaya ihtiyaç duymamışlardır (Alpar 1980:154). Yurt içinde oluşan DYY karşıtı tutum nedeniyle Cumhuriyet hükümetlerinin de DYY’ye bakışının hep kuşkucu olduğu ileri sürülmektedir.

Oysaki 1920’li yıllar boyunca da hükümetler DYY’yi teşvik edici politikalar izlemişler ve yerel şirketlerin yabancılarla ortaklık kurmasının önünde durmamışlardır (Boratav, 2002).

Fakat Cumhuriyetin kuruluşundan sonra da ülkeye önemli miktarda DYY geldiği iddia edilemez. 2. Dünya Savaşı sonrasına kadar Türkiye’ye DYY gelmemesinin iki temel nedeni vardır. Birincisi, 1929 yılında yaşanan “Büyük Durgunluk” (Great Depression) sonrası Türkiye’de devletçi uygulamalara gidilmiş ve ekonomi politikası bakımından yabancı yatırımları teşvik, göreceli olarak önemini yitirmiştir.

İkincisi, yine aynı dönemde, gelişmiş ülkelerin GOÜ’lere yatırım yapma istekleri de önemli ölçüde azalmıştır. Böylelikle Türkiye’nin DYY çekme isteğinin azalması ile yurt dışından Türkiye’ye yatırım yapma isteklerinin azalması aynı döneme denk gelmiş, sonuçta 1950’lere kadar ülkeye takdire değer DYY girmemiştir (Tezel, 2002:200-201).

2. Dünya Savaşı’nın bitiminden sonra ise ülkenin ekonomi politikaları da önemli ölçüde değişmiş ve DYY’yi teşvik edici politikalar izlenmeye başlanmıştır. Bu süreçte DYY için 1951 yılında 5821 sayılı “Yabancı Sermaye Yatırımlarını Teşvik Kanunu” çıkarılmıştır. Ancak bu Kanun çıktıktan sonra da ülkeye beklenilen ölçüde DYY gelmemiştir. Türkiye’deki yabancı-yatırımı teşvik edici kanunlar bakımında 1954 yılında çıkarılan 6224 sayılı “Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu”nun önemli bir yeri vardır. Bu Kanun, 2000’li yıllara kadar çeşitli değişikliklerle rağmen varlığını korumuştur. Kanun, çıkarıldığı tarihte dünyadaki en liberal DYY

(11)

kanunlarından bir tanesidir; fakat yine de ülkeye önemli ölçüde DYY getirmemiştir (Karluk, 1983:50). Bu dönemde “Cooley Fonu” diye bir fondan yararlanarak istatistiksel olarak yetersiz olsa da yine bir miktar DYY gelmiştir (Avcıoğlu, 1969:362).

1960’dan sonra da DYY’yi teşvik edici politikalar kısmen de olsa sürmüştür.

Fakat bu dönemde kurulan Devlet Planlama Teşkilatı (DPT) bürokrasinin bu yatırımları engellediği düşüncesi (özellikle 1966 yılı programıyla önemli kısıtlamalar getirilmiştir) de mevcuttur (Erdilek, 1982:27). 1970’lerde ise bir taraftan yurt içi ve dışında görülen istikrarsızlıklar diğer taraftan da GOÜ’lerin genelinde (özellikle Güney Amerika ülkeleri) DYY karşıtı tutumların etkisi nedeniyle yine ülkeye yeterli DYY çekilememiştir (Kazgan, 2002:103 ve Dumludağ, 2003:261). Bu dönemde Moran (1978) ve Dos Santos (1970) gibi ekonomistlerin Güney Amerika ülkelerine giren DYY konusunda yaptıkları çalışmalar, bu ülkelere giren DYY’nin yarardan çok zarar getirdiği yönündedir. Bu sebeple pek çok Güney Amerika ülkesi DYY girişlerini sınırlamaya ve mümkün olduğunca fazla oranda yerel girdi oranını artırmaya çalışmışlardır (Grieco, 1982 ve Grosse, 1989). Bu bakımdan 1970’lerde GOÜ’lerdeki genel eğilim DYY karşısında kısıtlayıcı politikalar izlemek yönünde olmuştur.

Dolayısıyla 1960-1980 döneminde de Türkiye’ye önemli miktarda DYY girdiğini söylemek güçtür.

Tablo 3: 1923-2009 Yılları Arasında Türkiye’ye Gelen Doğrudan Yabancı Yatırım Miktarı (İzin Verilen*, milyon dolar, Cari Fiyatlarla)

1923- 1954

1954- 1980

1981- 1990

1991- 2000

2001- 2009

2001- 2005

2005- 2009 DYY Girişi

(Ortalama)

0,13 11,9 632,5 2218,9 8036,2 2954 13149,2

Toplam 2,8 322,3 6325,9 22189,5 72326 14770 65746 2001 2002 2003 2004 2005 2006 2007 2008 2009 DYY Girişi 3352 1082 704 1442 8190 17263 19121 15332 5840 Kaynak: Karluk (1983:116), Şahin (1978:67), Hazine Müsteşarlığı (2010:13) ve “Yabancı Sermaye Özel İhtisas Komisyonu”nun raporlarından derlenmiştir.

Not: *DYY girişlerinin izin verilenler ile sınırlandırılmasının nedeni, 1980 öncesinde izin verilen ve gerçekleşen DYY konusunda veri bulmanın zorluğudur. Karluk (1983) ve Şahin (1978)’in verileri örtüştüğü için izin verilen DYY alınmıştır.

Tablo 3’den de görüldüğü üzere; 1980-1990 dönemi gelen DYY yıllık ortalama olarak bir önceki dönemin (1954-1980) yaklaşık altmış katıdır. 1990-2000 ve 2000- 2009 dönemlerindeki DYY girişleri kendinden önceki dönemlere göre dört kat atmışlardır. Dolayısıyla DYY girişleri bakımından 1980 sonrası dönem bir değişime işaret etse de asıl atılım 2000 dönemi sonrasında yaşanmıştır.

Bu durumun temel nedeni, 1980’lere gelindiğinde, Türkiye’nin ekonomik politikasında ve dolayısıyla DYY stratejisinde keskin bir dönüş yaşanmasıdır.

Türkiye, 1980’lerle birlikte çeşitli ara dönemlere rağmen 1930’lardan beri uyguladığı dışa kapalı sanayileşme politikasından vazgeçmiş ve bunun yerine ihracata-dayalı sanayileşmeyi başlatmıştır. Bu dönemde Türkiye’deki dışa açılma eğilimi diğer GOÜ’lerdeki eğilimlerle de örtüşmektedir. 1980’lerden sonra

(12)

GOÜ’lerin büyük bir bölümünde dış borç alma zorluklarının görülmesi ithal-ikameci politikaların büyük ölçüde başarısızlığa uğraması ve DYY’yi sanayileşme yolunda kullanan Güney-Doğu Asya ülkelerindeki başarılı örneklerle birlikte diğer GOÜ’ler de DYY çeken politikalar uygulama yolunu seçmişlerdir (Amirahmadi ve Wu, 1994:170-171).

1990 sonraki dönemde de Türkiye gelen DYY’ler, dışarıdan gelen sıcak para ve büyük uluslararası yatırım bakımından da yerinde saymıştır. 1993 yılında Türkiye gelen DYY içinde yeni yatırımların payı %40’larda iken bu oran 1994’de %11’e kadar düşmüştür (Arıman, 2002). 2000 yılından sonra ise Türkiye DYY bakımından büyük bir sıçrama yapmıştır. Bu sıçramada uygulanan liberal politikaların, ekonomik-siyasi istikrarın ve de DYY konusundaki mevzuat değişikliğinin büyük bir rolü vardır. Haziran 2003 tarihinde yürürlüğe giren 4875 sayılı “Doğrudan Yabancı Yatırımlar Kanunu” ise bu düzenlemelerin en önemlisidir.

Türkiye’de bu yeni politikaların kabul edilmesi ile birlikte ülkeye gelen DYY de önemli ölçüde artış göstermiştir. Fakat yine de DYY konusunda lider sayılan diğer ülkelerle kıyaslandıklarında oldukça az miktarda kaldıkları görülmektedir. Türkiye, DYY konusunda bu alanda lider kabul edilen ve/veya rakipleri kabul edilen ülkelere göre (Brezilya, Bulgaristan, Çin, Mısır, Polonya ve Yunanistan gibi) anlamlı bir sıçramayı ancak 2003’den sonra gerçekleştirebilmiştir (UNCTAD, 2010).

Son olarak Türkiye’ye gelen DYY bakımından önem arz eden diğer bir konu, DYY’nin sektörel dağılımıdır. 2000’li yıllara kadar önem arz eden imalat sanayinin yapılan DYY içerisindeki payı giderek azalmış ve yerini ulaştırma-haberleşme ve finans gibi hizmet sektörünün alt sektörlerine bırakmıştır. Ayrıca gayrimenkul satın alımına da önemli miktarda DYY geldiği aşağıda yer alan Şekil 1’den görülebilir.

2002-2009 yılları arasında gelen DYY akımlarında ilk sırayı finans sektörü alırken ikinci sırada ulaştırma-haberleşme sektörü yer almıştır (Şekil 1). Fakat şunu önemle belirtmek gerekir ki finans ve ulaştırma-haberleşme sektörleri gibi hizmet alt sektörlerine gelen DYY’lerin ev sahibi ülkede istihdam yaratma imkânları sınırlıdır.

Kaynak: Hazine Müsteşarlığı, 2010: 66.

Şekil 1: Türkiye’ye Gelen Doğrudan Yabancı Yatırımların Sektörel Dağılımı

(13)

4. Ekonometrik Yöntem

Dördüncü bölüm, dört alt bölümden oluşmaktadır. Bu bölümde ilk olarak veriler ve ekonometrik yöntem tanıtılmış daha sonra analiz kısmında uygulanacak birim kök testleri ve eşbütünleşme testi olarak da ARDL yaklaşımına yer verilmiştir. Son olarak ise yapılan ARDL ve HDM sonuçlarına yer verilmiştir.

4.1. Veri ve Metodoloji

Türkiye’de 1970-2009 döneminde işgücü talep fonksiyonun (“labour force demand”-LD) hesaplanmasında; istihdamı etkilediği düşünülen gayrisafi milli harcamalar (“gross national expenditure”-GNE), gayrisafi ekonomik büyüme (“gross domestic product”-GDP) ve doğrudan yabancı yatırımlar (“foreign direct investments”-FDI) değişkenlerine açıklayıcı değişken olarak yer verilmiştir. İşgücü talebi ise bağımlı değişkendir.

Tablo 4: Türkiye’nin İşgücü Talep Fonksiyonunun Belirleyicileri

Değişken Adı Değişkenin Tanımı Veri Kaynağı Bağımlı Değişken

LDt

t dönemindeki toplam istihdamın kurumsal olmayan toplam nüfusa (15+) oranıyla hesaplanmıştır (%)

TUİK, 2011; TUİK, 2009;

World Development Indicators, 2011.

Açıklayıcı Değişkenler GNEt

t dönemindeki gayrisafi milli

harcamaların GSYİH’ye oranı (%) World Development Indicators, 2011.

GDPt t döneminde GSYİH’daki yıllık artış

(%) World Development

Indicators, 2011.

FDIt t dönemindeki yıllık DYY girişinin

GSYİH’ye oranı (%) World Development Indicators, 2011.

Çalışmada, DYY’nin istihdama etkisini incelemek için regresyon analizi yapılması planlanmış ve regresyon analizine geçmeden önce verilerin zaman serisi araştırılmıştır. Buna göre; eşitlik, aşağıda yer alan Eşitlik 1’deki gibi bir doğrusal regresyon şeklinde yazılabilir:

(1) Eşitlik 1’de yer alan bağımlı değişken ln(LDt); t döneminde Türkiye’deki istihdam miktarındaki değişmeyi, c; kesme katsayısını, ln(FDIt) açıklayıcı değişkeni; t döneminde Türkiye’ye giriş yapan DYY’lerin GSYİH’ye oranını, (GDPt) açıklayıcı değişkeni; t döneminde Türkiye GSYİH’sindeki değişimi ve ln(GNEt) ise t döneminde Türkiye’de Gayrisafi Milli Harcamaların GSYİH’ye oranı göstermektedir. Modelde , ve katsayıları açıklayıcı değişkenlerin bağımlı değişkenle olan ilişkisini gösteren parametrelerdir ve teorik yaklaşımlarda bu parametrelerin sırasıyla pozitif değer alması beklenmektedir.

t alt indisi ise incelenen yıllar (1970-2009) arasındaki döneme ilişkin 40 yıllık zaman serisini göstermektedir. Modeldeki değişkenlerin normallik varsayımını (doğrusallığını) sağlamak için GSYİH’ye oranları alınmıştır. Ekonomik değişkenlerin temel özellikleri asimetrik olmalarıdır (aşırı dalgalanmaların mevcut olması). Asimetri probleminin aşılması için veriler logaritmik forma dönüştürülmüştür. Sadece GDP değişkeni bazı yıllarda negatif değerler barındırdığı için (bazı yıllarda ekonomi küçüldüğünden) bu değişkenin logaritması alınamamıştır.

(14)

4.2. Birim Kök Testleri

İktisadi veriler zaman serisi özellikleri itibarıyla durağan değildirler. Bu bağlamda zaman serisi üzerinde çalışıldığında verilerin durağanlıklarını tespit etmek bir gerekliliktir. Aksi halde bu durum “sahte regresyona” (spurious regression) neden olabilmektedir. Geleneksel eşbütünleşme testlerine göre veriler aynı seviyeden homojen olmalıdırlar. Bu bağlamda ampirik analize geçmeden önce verilerin durağanlığını tespit etmek için birim kök testi uygulanmıştır. Serilerin durağanlık özelliklerinin test edilmesinde en çok kullanılan yöntemler ADF (1981), PP (1988) testleridir. Çalışma kapsamında serilerin durağan olup olmadıklarının belirlenmesinde ADF ve PP birim kök testlerinden yararlanılmıştır. Yapılan birim kök testi sonuçlarına aşağıdaki Tablo 5’de yer verilmiştir.

Tablo 5: Değişkenlerin Durağanlık (ADF ve PP) Test Sonuçları

Değişken Düzey/Birinci Fark

ADF Test İstatistiği PP Test İstatistiği Sonuç Trendsiz Trendli Trendsiz Trendli

LNLD

Düzey -0,305 (5) -3,583 (5)** -0,063 (3) -3,170 (3)*

I(1)***

Birinci Fark -7,565

(0)*** -7,479(0)*** -7,914

(3)*** -7,826 (3)***

LNGNE

Düzey -4,102 (0)***

-4,396(0)*** -4,114 (3)***

-4,359

(3)*** I(0)***

Birinci Fark -3,998 (0)***

-4,194(0)*** -4,017 (3)***

-4,167 (3)***

GDP

Düzey -4,125 (3)***

-4,089(3)*** -5,621 (3)***

-5,616

(3)*** I(0)***

Birinci Fark -6,180 (0)***

-6,094(0)*** -6,181 (3)***

-6,096 (3)***

LNFDI

Düzey -1,674 (0) -3,695(0)*** -1,415 (3) -3,575 (3)**

I(1)***

Birinci Fark -1,436 (0) -3,540(0)*** -1,076 (3) -3,398 (3)**

Not: ADF testinde parantez içindeki değerler Akaike Bilgi Kriteri kullanılarak seçilen gecikme uzunluklarıdır ve maksimum gecikme uzunluğu 9 olarak alınmıştır. PP testinde en uygun gecikme uzunluğu için “Bartlett Kernel (default) Spectral Estimation” yöntemi ve

“Newey-West Bandwidth (automatic selection)” kriterlerinden yararlanılmıştır. *, ** ve ***

işaretleri sırasıyla %10, %5 ve %1 anlamlılık düzeylerini ifade etmektedir.

Uygulanan birim kök testlerinin sonuçları değerlendirildiğinde değişkenlerin bütünleşme derecelerinin aynı olmadığı sonucu ortaya çıkmaktadır. Yukarıdaki Tablo 5’de çalışmada yapılan birim kök test sonuçları toplu olarak gösterilmektedir.

Yapılan ADF ve PP birim kök testi sonuçları, %5 anlamlılık düzeyi için değişkenlerden iki tanesinin seviyede (GDP ve LNGNE), iki tanesinin ise birinci farklarda (LNLD ve LNFDI) durağan olduğunu göstermektedir. Bu durumda veri seti eşbütünleşik değildir. Çünkü genel olarak Y ve X gibi iki değişken için, Y, I(d) ve X de I(d) ise ve d aynı değerse iki dizi eşbütünleşik olabilir (Gujarati, 2005:726).

Perron (1990)’a göre; standart ADF testi, serilerdeki yapısal kırılmayı her zaman reddedemez. Bu nedende durağanlık (serilerin birim köke sahip olup olmadıkları), Perron (1990)’un analizinde kırılma noktasının dışsal (egzojen) kabul edildiği üç farklı model ile test edilmiştir. Zivot ve Andrews (1992) ise Perron (1990)’un kırılma noktasını dışsal kabul eden varsayımını eleştirmişler ve trend fonksiyonunda tahmini bir kırılmayı kabul eden alternatif bir varsayım altında, yeni bir birim kök

(15)

test yöntemi geliştirmişlerdir. Kırılmayı içsel (endojen) kabul eden Zivot ve Andrews (1992) metodu aşağıdaki gibidir:

Model I

(2) Model II

(3) Model III

(4)

Yukarıdaki üç modelde2 Model I sabit terimdeki bir kırılmayı, Model II eğimdeki bir kırılmayı, Model III ise yapısal değişimin hem ortalama hem de eğimi değiştirdiğini gösteren denklemlerdir. Eğer kırılma yılı belirlendikten sonra hesaplanan t değeri Zivot ve Andrews’in hesapladığı kritik değerden büyükse serinin birim köke sahip olduğu (durağan olmadığı) hipotezi reddedilmektedir (Zivot ve Andrews, 1992:254).

      

2 Burada DU ortalama DT ise trendde kırılmanın yerini tutan kukla değişkenlerdir.

Eğer ise ve aksi durumda da 0’dır. şayet ( iken ve aksi durumda da 0’a eşittir. Söz konusu denklemlerden, hipotezini test etmek için kullanılacak olan t değerleri hesaplanır. KZ en küçük t değerinin olduğu modelde bulunan yıldır.

(16)

Tablo 6: Zivot-Andrews Birim Kök Test Sonuçları

Model I Model II Model III Model I Model II Model III

LNLD

-5,567** -2,775 -5,575 **

LNFDI

-6,435** -5,566** -6,471**

KZ 1988 1977 1988 KZ 1976 1977 1988

k 0 0 0 k 0 0 0

GDP -5,772** -5,630** -6,235**

LNGNE -4,818* -4,758* -5,430*

KZ 1977 1980 2003 KZ 2003 2002 1998

k 0 0 0 k 0 0 0

Not: =Test İstatistiği, KZ=Kırılma Zamanı, k=Gecikme Uzunluğu.

Kritik Değerler, Zivot ve Andrews (1992)’den alınan değerleri göstermektedir. k’nın belirlenmesinde Akaike Bilgi Kriterinden yararlanılmıştır. Kritik Değerler; Model I için - 5,43(%1) ve -4,80(%5);Model II için -4,93(%1) ve -4,42(%5); Model III için -5,57(%1) ve - 5,08(%5).

** işareti %1, * işareti ise %5 anlamlılık düzeyini ifade etmektedir.

Tablo 6’daki sonuçlara göre; LNLD değişkeni 1988 yılındaki kırılmayla durağan olduğu hipotezini kabul etmektedir (%1 anlamlılık düzeyinde) ve 1977 yılındaki kırılmayla durağan olduğu hipotezini reddetmektedir. GDP değişkeni ise (%1 anlamlılık düzeyinde) 1977, 1980 ve 2003 yıllarında meydana gelen kırılmayla durağan olduğu hipotezini kabul etmektedir. LNFDI değişkeni ise 1976, 1977 ve 1988 yıllarında meydana gelen kırılmaları (%1 anlamlılık düzeyinde) kabul etmektedir. Yine Tablo 6’daki sonuçlara göre; LNGNE değişkeni de (%5 anlamlılık düzeyinde) 1998, 2002 ve 2003 yıllarında meydana gelen kırılmalarda durağandır.

Bu durumda Zivot-Andrews birim kök testi sonuçları %5 anlamlılık düzeyine göre değerlendirilirse sadece LNLD değişkeninin Model II’ye göre (trend içeren model) durağan olmadığı sonucuna ulaşılır. Diğer değişkenlerin tamamı her üç model için de I(0)’da durağandır.

Tablo 7: Farklı Birim Kök Sonuçlarının Karşılaştırılması

ADF PP Zivot Andrews

Model I Model II Model III

LNLD I(1) I(1) I(0) I(1) I(0)

LNGNE I(0); I(1) I(0) ;I(1) I(0) I(0) I(0)

GDP I(0) I(0) I(0) I(0) I(0)

LNFDI I(1) I(1) I(0) I(0) I(0)

Yapılan birim kök testlerinin sonuçları toplu olarak Tablo 7’de yer almaktadır.

Buradaki üç farklı teste göre değişkenlerin bütünleşme dereceleri aynı değildir.

Dolayısıyla I(0) ve I(1) gibi farklı bütünleşme dereceleri içeren değişkenlere klasik eşbütünleşme yaklaşımları (Engle ve Granger (1987); Johansen (1988)) uygulanamaz. Uygulanması durumunda ortaya çıkacak zaaf ve aksaklıklar hâlihazırda ortaya konulmuştur (Şimşek ve Kadılar, 2006:101). Bu sorunun üstesinden gelmek için Pesaran vd. (2001) tarafından geliştirilen ARDL (Auto Regressive Distributive Lags)-sınır testi yaklaşımı uygulanmalıdır. ARDL yaklaşımının teorik içeriği ve ampirik sonuçlarına aşağıdaki bölümde yer verilmiştir.

(17)

4.3. ARDL (Eşbütünleşme) ve Hata Düzeltme Modelleri

Pesaran ve Shin (1995) ve Pesaran vd. (2001) tarafından geliştirilen ARDL eşbütünleşme yaklaşımı, bütünleşme dereceleri farklı olan verilere uygulanır. ARDL diğer eşbütünleşme testlerine göre bazı üstünlükleri nedeniyle uygulanmalıdır (Güney, 2008:58-61).

ARDL yaklaşımı üç aşamada uygulanır: Birinci aşama, H0: Eşbütünleşme yoktur, hipotezine karşın sınır testi yapılmasına dayanır. Uygulanan sınır testi ile elde edilen F değeri, üst-limit (sınır) değerinden daha büyükse değişkenlerin bütünleşme derecelerinin I(0) ya da I(1) olduğuna bakılmaksızın değişkenlerin eşbütünleşik olduğu sonucuna varılmaktadır. Aşağıda yer alan Eşitlik 5’de sınır testi için kullanılacak ARDL modeline yer verilmiştir:

(5) İkinci aşama, ARDL kullanılarak uzun dönem ilişkisi hesaplanır. Bağımlı değişken (LNLD) için ARDL(p,q1,q2,q3) şeklinde uzun dönem denklemi tahmin edilir. Gecikme uzunluğu belirlenmesinde ise farklı yaklaşımlar vardır. Bu konudaki geleneksel yaklaşım “Akaike Bilgi Kriteri” (Akaike Information Criterion-AIC) ve

“Schwarz Bayezyen Kriter”lerinden (“Schwarz Bayesian Criterion”-SBC) hangisi daha düşük gecikme uzunluğu verirse onu tercih etmektir. Her iki kriter de aynı gecikme uzunluğunu verirse bu sefer de katsayı standart hataları daha düşük olan kullanılmalıdır (Pahlavani, 2005). Pesaran ve Shin (1998)’e göre ise SBC seçim kriteri olarak tercih edilmelidir. Çünkü AIC’den daha uygun bir model seçim kriteridir ve daha iyi performans gösterir. Buna göre tahmin edilecek olan uzun dönem ilişki denklemi aşağıdaki Eşitlik 6’daki gibidir:

(6) ARDL testinin üçüncü aşaması ise HDM yaklaşımıdır (Narayan ve Narayan, 2004). HDM ile kısa dönem meydana gelen sapmalardan sonra tekrar dengeye gelinip gelinmediği, dengeye geliniyorsa da ne kadarının telafi edildiği belirlenmektedir. HDM’ye ilişkin eşitlik aşağıda yer almaktadır:

(7) 4.4. Ampirik Bulgular

İncelenen veri seti yıllık olduğu için maksimum gecikme uzunluğu iki olarak alınmıştır. Eşitlik 5’e göre yapılan sınır testi sonuçlarına göre modelin F-istatistiği değeri %5 anlamlılık düzeyinde 4,4521 olarak bulunmuştur ve bu değer, Pesaran vd.

(2001:300)’deki kritik değerlerle (2,79 ve 3,67) karşılaştırıldığında üst kritik değerin üzerindedir. Sıfır hipotezi reddedilmektedir; diğer bir deyişle seriler arasında eşbütünleşme ilişkisi vardır. Bu sonuca göre uzun dönemde FDI, GNE ve GDP

(18)

değişkenleri LD bağımlı değişkenini açıklayıcı değişken olarak kullanılabileceklerdir. Dolayısıyla değişkenler arasında mevcut olan eşbütünleşme ilişkisi nedeniyle uzun ve kısa dönem ilişkileri belirlemek amacıyla ARDL modelleri kurulabilecektir. Uzun dönemli ARDL modelinin katsayı tahmin sonuçları aşağıda yer alan Tablo 8’de verilmiştir. Gecikme uzunluklarının belirlenmesinde ise AIC ve SBC bilgi kriterlerinden yararlanılmıştır. Ancak çalışmada hem AIC hem de SBC aynı gecikme uzunluğunu (2,0,0,0) ve aynı standart hataları işaret ettiği için değişkenler için en uygun ARDL modelinin ARDL (2,0,0,0) olduğu sonucuna varılmıştır.

Tablo 8: ARDL (2,0,0,0) Modelinin Uzun Dönem Katsayılarının Tahminleri Bağımlı Değişken:

Değişken Katsayı Std. Hata t-değeri p-değeri

LNFDI -0,082 0,117 -0,702 0,488 LNGNE 9,322 16,41 0,567 0,474

GDP -0,01 0,516 -0,385 0,702

C -44,480 76,834 -0,578 0,567

Not: *, ** ve *** işaretleri sırasıyla %10, %5 ve %1 anlamlılık düzeylerini ifade etmektedir.

Model Akaike Bilgi Kriteri (AIC) ve Schwarz Bayesyen Kriteri (SBC) ile tahmin edilmiştir.

Yukarıdaki Tabloda (Tablo 8) yer alan katsayı tahminlerine göre, istihdamı etkilediği düşünülen değişkenlerin dördünün de işgücü talebi üzerinde uzun dönem ilişkisi tespit edilememiştir. Eğer, etkinin istatistiki etkisi (olasılık değeri) dikkate alınmazsa DYY ile istihdam arasında negatif bir ilişkinin varlığından bahsedilebilir.

Esasen, her iki etki de (anlamsız ya da negatif etki) daha önce yer verilen bu konudaki ampirik çalışmalarla uyumlu bir sonuç vermiştir (Karagöz, 2007; Aktar ve Öztürk, 2009; Hisarcıklılar vd. 2009; Vergil ve Ayaş, 2009).

Bu kapsamda Tablo 8’deki sonuçlara bakarak Türkiye’ye gelen DYY’nin istihdam üzerinde kayda değer bir etki yapmadığı görülmektedir. Bu durumun temel nedeni gelen DYY’lerin önemli bir bölümünün hizmet alt sektörüne yönelmesidir (Şekil 1).

Tablo 9: ARDL (2,0,0,0) Modelinin Hata Düzeltme Modeli Katsayı Tahminleri

Değişken Katsayı Std. Hata t-değeri p-değeri

LNFDI1 -0,332 0,182 -1,8282 0,077*

LNFDI -0,002 0,005 -0,404 0,688

LNGNE 0,268 0,207 1,293 0,205

GDP 0,000 0,001 -0,497 0,622

C -1,282 0,964 1,329 0,193

ecm(-1) -0,028 0,047 -0,602 0,551 Kısa dönem ilişkilerine ilişkin değişken tahmini ARDL yaklaşımına dayalı HDM ile tahmin edilmiştir. Tahmin sonuçları Tablo 9’da yer almaktadır. HDM’nin kararlı olabilmesi için hata düzeltme katsayısının (ecm(-1)) negatif işaretli olması gerekmektedir. Tablo 9’dan da görüldüğü gibi tahmin sonucuna göre negatif işaretlidir (-0,028), ancak istatistiksel olarak anlamlı değildir. Ancak istatistiksel

(19)

olarak anlamlı olsa dahi istihdamdaki kısa dönemdeki dengesizliğin uzun dönemde giderilmesi de güç gözükmektedir (Tablo 9’daki katsayıya göre her yıl %0,028 oranında düzeltme beklenilir).

Sonuç

Artan nüfusu ile büyüyen yerel pazarı ve serbest piyasa ekonomisiyle gittikçe daha fazla bütünleşen yapısıyla Türkiye, önemli miktarda DYY çekme potansiyeline sahip bir ülkedir. Nitekim 2000 yılı sonrası Türkiye’ye gelen DYY akımlarında bir önceki döneme göre ciddi oranda artışlar olmuştur ve artan büyüme rakamları da bu gelişmeye eşlik etmiştir. Ancak bu gelişmelere rağmen işsizlik rakamları da yüksek seyretmeye devam etmiştir. Türkiye’ye gelen DYY ile işgücü talebi arasındaki ilişki bu bakımından üzerinde durulması gereken bir konudur, ancak yapılan çalışmalara bakıldığında DYY-istihdam ilişkisinin ihmal edilen bir çalışma alanı olduğu görülmektedir.

Bu çalışmada sözü edilen eksikliği gidermek amacıyla Türkiye’ye 1970-2009 döneminde gelen, yıllık DYY ile istihdam (işgücü talebi) arasındaki ilişki analiz edilmiştir. Öncelikle istihdamı etkilediği düşünülen DYY (FDI), GNE ve GDP değişkenlerinin birim kök sınamalarına yer verilmiştir. Yapılan ADF, PP ve Zivot- Andrews birim kök testleri ile veriler arasında farklı eşbütünleşme dereceleri bulunmuştur. Farklı bütünleşme içeren dizilere geleneksel eşbütünleşme testlerinin (Engle ve Granger (1987); Johansen (1988)) uygulanması doğru sonuçlar vermediğinden daha tutarlı ve iyi sonuç verdiğine inanılan ARDL-sınır testi yaklaşımına göre analiz yapılmıştır. Yapılan ARDL-sınır testi ile açıklayıcı değişkenler (DYY, GNE ve GDP) ile bağımlı değişken (LD) arasında eşbütünleşme ilişkisi tespit edilmiştir.

ARDL yaklaşımı çerçevesinde verilerin uzun dönemli ilişkilerini test etmek bakımından uzun dönem katsayı tahminlerine başvurulmuştur. Yapılan analizde AIC ve SBC’ye göre en uygun model spesifikasyonunun ARDL (2,0,0,0) olduğu belirlenmiştir. ARDL (2,0,0,0) modelinden elde edilen uzun dönem katsayı tahminlerine göre ise istihdam düzeyi ile DYY, GNE ve GDP arasında anlamlı bir ilişki kurulamamıştır. Bu sonuçlara göre söz konusu dönemde Türkiye’ye gelen DYY’lerin istihdam üzerinde anlamlı bir etkisi olduğu görünmemektedir. Daha önce de belirtildiği gibi Türkiye üzerine yapılan ampirik çalışmalar gelen DYY akımlarının önemli ölçüde istihdam yaratıcı etkisi olmadığını ortaya koymuştur ve de Türkiye’ye gelen DYY’ler genellikle istihdam yaratma kapasitesi sınırlı olan hizmet alt sektörlerine (finans, haberleşme-ulaştırma) gelmektedir. Çalışmada bulunan sonuçlar, benzer şekilde DYY’lerin istihdam yaratıcı etkileri olmadığını ortaya koymuştur. Bu kapsamda sonuçlar iki farklı noktaya işaret etmektedir.

Birincisi, Türkiye’nin DYY çekme potansiyelinin imalat, turizm veya madencilik gibi farklı alanlara kaydırılması daha uygun bir seçenek olarak belirmektedir. İkinci olarak ise DYY’lerden istihdam yerine teknoloji transferi, ihracat ve fiyatlar gibi alanlarda yararlanılması ön plana çıkarılması alternatif bir politika aracı olarak gündeme gelebilir.

(20)

Kaynakça

Aktar, I. ve Öztürk, L. (2009), “Can Unemployment be Cured by Economic Growth and Foreign Direct Investment in Turkey ?”, International Research Journal of Finance and Economics, 27, 203-11.

Alpar, C. (1980), Çok Uluslu Şirketler ve Ekonomik Kalkınma, Ankara: Turhan Kitabevi.

Amirahmadi, H. ve Wu, W. (1994), “Foreign Direct Invesment in Developing Countries”, The Journal of Developing Areas, 28, 167-90.

Arıman, A. (2002), “Türkiye’ye Daha Fazla Yabancı Çekebilmek İçin İzlenmesi Gerekli Politikalar”, A. Tarhan (der.), Ekonomik İstikrar, Büyüme ve Yabancı Sermaye içinde, Ankara: Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası (TCMB) Yayını.

Asiedu, E. (2004), “The Determinants of Employment of Affiliates of US Multinational Enterprises in Africa”, Development Policy Review, 22(4): 371-79 Avcıoğlu, D. (1969), Türkiye’nin Düzeni (Dün-Bugün-Yarın), Ankara: Bilgi

Yayınevi.

Baldwin, R. E. (1995), “The Effect of Trade And Foreign Direct Investment On Employment and Relative Wages”, NBER Discussion Paper, 5037, National Bureau of Economic Research, Cambridge, Mass.

Barry, F. ve Bradley, J. (1997), “FDI and Trade: Irish Host-Country Experience”, The Economic Journal, 107(445), 1798-1811.

Behrman, J. N. (1972), The Role of International Companies in Latin America:

Autos and Petrochemicals, Lexington Books, Lexington MA.

Brady, D ve Wallace, M. (2000), “Spatialization, Foreign Direct Investment and Labor Outcomes in the American States, 1978–1996,” Social Forces, The University of North Carolina Press, 79(1), 67–99.

Brainard, S.L. ve. Riker, D.A. (1997), “Are U.S. Multinationals Exporting U.S.

Jobs?”, NBER Discussion Paper, 5958, National Bureau of Economic Research, Cambridge, Mass.

Boratav, K. (2002), Türkiye İktisat Tarihi (1908-2002), Ankara: İmge Kitabevi.

Chang, S.C. (2007), “The Interactions Among Foreign Direct Investment, Economic Growth, Degree of Openness and Unemployment in Taiwan”, Applied Economics, 39(13), 1647-61.

Davidson, C., Matusz, S.J. ve Kreinin, E.M. (1985), “Analysis of Performance Standards for Direct Foreign Investments”, The Canadian Journal of Economics, 18(4), 876-90.

Devlet Planlama Teşkilatı (DPT), (2001) Doğrudan Yabancı Sermaye Yatırımları, Ankara: ÖİK Raporu.

De Loecker, J. ve Konings, J. (2003), “Creative Destruction and Productivity Growth in an Emerging Economy: Evidence from Slovenian Manufacturing”, LICOS Discussion Papers, 138/2003, Belgium.

Dos Santos, T. (1970), “The Structure of Dependence”, The American Economic Review, 60(2), 231-36.

Driffield N. ve Taylor, K. (2000), “FDI and the Labour Market: A Review of the Evidence and Policy Implications”, Oxford Review of Economic Policy, 16(3), 90-103.

Dumludağ, D. (2003), “Türkiye’de Yabancı Sermaye Yatırımlarının Tarihsel Gelişimi”, Toplum ve Bilim Dergisi, Bahar, 96, 241-72.

(21)

Eckel, C. (2003), “Fragmentation, Efficiency-Seeking FDI, and Employment”, Review of International Economics, 11(2), 317-31.

Ekholm, K. ve Midelfart, K.H. (2005) “Relative Wages and Trade-Induced Changes in Technology” European Economic Review, 49(6), 1637-63.

Emil, D. (2003), “Cumhuriyetin Kuruluşundan Günümüze İzlenen Yabancı Sermaye Politikaları”, Hazine Dergisi, Cumhuriyetin 80. Yılı Özel Sayısı, 113-23.

Engle, R.F. ve Granger, C. (1987), “Cointegration and Error Correction:

Representation, Estimation, and Testing,” Econometrica, 55, 257-76.

Erdilek, A. (1982), Direct Foreign Investment in Turkish Manufacturing (An Analysis of the Conflicting Objectives and Frustrated Expectations of a Host Country), Germany, Tübingen: J.C.B. Mohr (Paul Siebeck).

Ernst, C. (2005), “The FDI employment link in a globalising world: The case of Argentina, Brasil and Mexico”, Employment Strategy Papers, 2005/17, Employment Analysis Unit, Employment Strategy Department.

Feldestein, M. (1994), “Taxes, Leverage and the National Return on Outbound Foreign Direct Investment”, NBER Discussion Paper, 4689, National Bureau of Economic Research, Cambridge, Mass.

Figini, P. ve Görg, H. (1999), “Multinational Companies and Wage Inequality in the Host Country: The Case of Ireland”, Economics Technical Papers, 98/16, Trinity College Dublin, Department of Economics.

Goldberg, L. (2004), “Financial-Sector FDI and Host Countries: New and Old Lessons”, NBER Discussion Paper, 10441, National Bureau of Economic Research, Cambridge, Mass.

Grieco, J. M. (1982), “Between Dependency and Autonomy: India’s Experience with the International Computer Industry”, International Organization, 36(3), 609-32.

Grosse, R. (1989), Multinationals in Latin America, England, London: Routledge.

Gujarati, D. N. (2005), Temel Ekonometri, İstanbul: Literatür Yayıncılık.

Güney, S. (2008), Türkiye için Nominal Döviz Kurunun Belirlenmesinde Net Uluslararası Rezerv Modelinin Geçerliliği: Sınır Testi Yaklaşımı, Yayımlanmamış Yüksek Lisans Tezi, Ankara: Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Ekonometri Anabilim Dalı.

Hazine Müsteşarlığı (2010), Uluslararası Doğrudan Yatırımlar 2009 Yılı Raporu, Yabancı Sermaye Genel Müdürlüğü, Haziran 2010.

Hisarcıklılar, M., Gültekin-Karakaş, D. ve Aşıcı A.A. (2009), “Can FDI Be A Panacea For Unemployment? The Turkish Case”, Workshop on Labour Markets, Tade and FDI, Istanbul Technical University, October, İstanbul,

http://www.esam.itu.edu.tr/NottinghamWorkshopPapers/Hisarciklilar-Karakas- Asici-NW.pdf

Hunya, G. ve Geishecker, I. (2005), “Employment Effect of Foreign Direct Investment in Central and Eastern Europe”, wiiw Research Reports, 321, The Vienna Institute for International Economic Studies, Vienna.

Johansen, S. (1988), “Statistical Analysis of Cointegration Vectors”, Journal of Economic Dynamics and Control, 12, 231-54.

Karagöz, K, (2007), “Doğrudan Yabancı Yatırımların İstihdama Etkisi: Türkiye Örneği”, 8. Türkiye Ekonometri ve İstatistik Kongresi, 24-25 Mayıs 2007, İnönü Üniversitesi Malatya,

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu araştırma Milli Eğitim Bakanlığına bağlı resmi okullarda görev yapan okul yöneticilerinin , bilgisayar ve teknolojiyi kullanmadaki tutum ve

TAKE IN Anlamak, kandırmak PUT OFF Ertelemek PUT OUT Ateşi söndürmek PUT UP Dikmek (heykel vb) PUT THROUGH Telefounu bağlamak PUT UP WITH Tahammül etmek PUT DOWN Not almak FIND

Analiz sonucunda algılanan fayda ile self servis kasa kullanımı arasında istatistiksel olarak anlamlı (p<0.01) ve pozitif yönde (β=0,177) bir ilişki olduğu bulunmuştur..

Komplike olmayan multiple sklerozun gebelik üzerine kötü

Şekil 3.10.1.19 Kompozit plakaya uygulanacak sıcaklık değerinin girilmesi ... 89 Şekil 4.1 [0/90]s dizilimli plakanın Z=1 mm ve 45.02° C’de analitik ve nümerik olarak elde

Activity concentrations of 226Ra, 232Th, 40K and 137Cs radionuclides in Turkish medicinal herbs, their ingestion doses and cancer risks.. Aydın Parmaksız* and Y

Elde edilen sonuçlara göre toplam enerji tüketimi, doğrudan yabancı yatırım girişi, gayri safi yurt içi hasıla ve toplam ticaret incelenen ülkelerde karbon

Uzun dönemli nedensellik testi sonuçları incelendiğinde, CO değişkeni hata düzeltme terimi katsayısının negatif işaretli ve istatistiki olarak anlamlı olması