• Sonuç bulunamadı

KIBRIS TÜRK toplumu: TÜRK LİRASININ ANİ DEĞER KAYBIYLA BAŞ EDİLMESİ

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "KIBRIS TÜRK toplumu: TÜRK LİRASININ ANİ DEĞER KAYBIYLA BAŞ EDİLMESİ"

Copied!
42
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

K IBRIS T ÜRK t oplumu:

TÜRK LİRASININ ANİ DEĞER

KAYBIYLA BAŞ EDİLMESİ

Makroekonomik İzleme Notu

ÖZEL SAYI: YEREL YÖNETİMLERİN BELİRSİZ FİNANSAL DURUMU

(2)

KIBRIS TÜRK T oplumu :

TÜRK lİRASININ ANİ DEĞER

KAYBIYlA BAŞ EDİlmESİ

Makroekonomik İzleme Notu ÖZEl SAYI: YEREl YÖNETİmlERİN BElİRSİZ FİNANSAl DuRumu Kasım 2018

Dünya Bankası Belgesi

Bu rapor, Avrupa Birliği’nin yardım düzenlemesi olan 27 Şubat 2006 tarihli ‘389/2006 sayılı Konsey Tüzüğü (AK)’ vasıtasıyla finanse edilen Büyüme ve Sürdürülebilir Kalkınmaya İlişkin Ekonomik Analiz Programı kapsamında gerçekleştirilmiştir. Bu çalışmada dile getirilen görüşler Avrupa Komisyonu’nun ve Dünya Bankası Yönetim Kurulu’nun resmi görüşlerini yansıtmadığı gibi, herhangi bir ülke sınırının veya hükümranlık alanının tanındığı anlamına da gelmez.

(3)

© 2018 International Bank for Reconstruction and Development / The World Bank 1818 H Street NW

Washington DC 20433 +1 202-473-1000 www.worldbank.org

Sorumluluk Reddi

Bu belgenin içeriği tamamıyla yazarlarının sorumluluğu altında olup, bu raporu finanse eden Dünya Ban- kası veya Avrupa Komisyonu’nun resmi görüşlerini yansıttığı hiçbir şekilde düşünülmemelidir. ‘Kıbrıs Türk toplumu’ ifadesi sadece bu çalışmayla sınırlı olmak üzere Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümeti’nin fiili kontrolü altında bulunmayan bölgeleri anlatmak üzere kullanılmıştır. Raporda Kıbrıs Cumhuriyeti Hükümeti’nin fiili kontrolü altında bulunmayan bölgelerdeki herhangi bir ‘bakanlık’, ‘daire’, ‘hizmet sağlayıcı’, ‘kurul’, ‘kuru- luş’, ‘kurum’ veya ‘makama’ atıfta bulunulması ya da bunlarla ilgili kısaltmalar veya kısa adlar kullanılması durumunda, bunun nedeni uluslararası hukuka dayanan iddiaları destekleme niyetinde olmaksızın Kıbrıs Türk toplumu içindeki idari yapıların olgusal olarak anlaşılmasını sağlamaktır. Benzer şekilde, Kıbrıs Cum- huriyeti Hükümeti’nin fiili kontrolü altında olan ve olmayan bölgeler arasındaki karşılaştırmalar da sadece olgusaldır.

(4)

İÇİNDEKİLER

Teşekkür ...7

Yönetici Özeti...9

Son Ekonomik Gelişmeler ...11

KTt Ekonomisinin Yapısal Zorlukları ...13

Değer Kaybının Ekonomik Etkileri ...15

Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) Enflasyonu ve İç Talep Üzerindeki Etkisi ...15

Girdi Fiyatları ile Tarım ve İmalat Üzerindeki Etkisi ...17

Dış Talep Üzerindeki Etkisi ...18

Genel GSYH Büyümesi Üzerindeki Etkisi ...20

Cari İşlemler, Mali Denge ve Finansman Üzerindeki Etkisi ...20

İdarenin, Firmaların ve Hanehalkının Bilançoları Üzerindeki Etkisi ...22

Bankacılık Sektörü Bilançoları Üzerindeki Etkisi ...24

Genel Görünümdeki Riskler ...24

Sonuçlar ve Politika Tavsiyeleri ...25

KTt’deki Yerel Yönetimlerin Finansal Durumu ...26

Giriş ...26

Yerel Maliye Belirsiz Durumdadır ...26

Bu Nasıl Oldu? ...29

Mali Yönetimin Yetersiz Olması ...29

Yerel Vergilerin İdaresinde Zaaflar Olması ...29

Harcama Yönetimi Üzerindeki Dış Kaynaklı Kısıtlamalar ...30

Önerilen Mevzuat Değişikliklerinin Faydası Olacak Mı? ...32

Daha Başka Ne Yapılması Gerekiyor? ...33

Sonuç ...36

Ek ...37

(5)

TABLOLAR

Tablo 1: Döviz kurundan geçiş etkisi KTt’de Türkiye’den yüksektir ...16

Tablo 2: Geceleme ve Yeşil Hattı geçme sayısının artması turizmi destekleyecektir ... 19

Tablo 3: KTt genel ekonomik görünümü büyümede yavaşlama içermektedir ...23

ŞEKİLLER

Şekil 1: Türk lirası 2001 krizinden beri görülmemiş ölçüde değer kaybetmiştir ...11

Şekil 2: 2017 yılında sıçrama yapmış olmasına rağmen yatırımlardaki büyüme zayıf kalmıştır ...13

Şekil 3: Üretim tarafında büyümenin itici gücü hizmetlerdir ...13

Şekil 4: İstihdam artışı yavaşlamıştır ...14

Şekil 5: Hizmetler sektöründe işgücü üretkenlik büyümesi gerilemiştir ...14

Şekil 6: Toplam üretkenlik 2011 öncesine göre gerilemiştir ...14

Şekil 7: KTt ekonomisi artık yüksek gelirli bir ekonomi olarak görülmemektedir ...14

Şekil 8: KTt TÜFE enflasyonu döviz kurundaki dalgalanmalara Türkiye‘dekine göre daha hassastır ...15

Şekil 9: Manşet enflasyon temel mallardaki (yiyecek, içecek, enerji) fiyat artışlarından kaynaklanmaktadır ...15

Şekil 10: Türk lirası cinsinden ifade edilen emtia fiyatları birdenbire yükselmiştir ...18

Şekil 11: İstikrarlı şekilde artmış yabancı öğrenci sayısı 2018/19 döneminde yerinde saymaktadır ...19

Şekil 12: GSYH‘nin döviz kuru değer kayıp oranı şokuyla gerilemesi ...20

Şekil 13: Yükseköğretim ve turizm ihracatı cari işlemler açığını pozitife döndürmüştür...21

Şekil 14: Mali kaynaklar ve dış finansman sınırlıdır ...22

Şekil 15: Yabancı para cinsinden ‘kamu‘ borcu artmaktadır ...22

Şekil 16: Merkezi idare transferleri YY gelirlerinin ana kaynağını oluşturmaktadır ...26

Şekil 17: Personel harcamaları YY harcamalarının büyük kısmını oluşturmaktadır ...30

Şekil 18: Yerel KGV yerel idare gelirlerinin önemli bir kaynağıdır ...33

KUTULAR

Kutu 1: Türkiye’deki son ekonomik gelişmelerin açıklaması ...12

Kutu 2: YVOR Modelinin Açıklaması ve Tanımlama Stratejisinin Açıklaması ...17

Kutu 3: YY gecikmiş borçlarının geçmişi ...28

Kutu 4: YY’ler KTt‘nin ekonomik aktörlerini destekleme sorumluluklarını yerine getirememektedir ...28

Kutu 5: Yerel beklenmedik kâr vergilerini nasıl ele almak gerekir ...34

Kutu 6: Eşitleme sorunu ...35

(6)

KISALTMALAR

AIC Aikake Ölçütü

SYO Sermaye Yeterlilik Oranı

TÜFE Tüketici Fiyatları Endeksi

BYK Borç Yönetim Komitesi

AK Avrupa Komisyonu

DKGE Döviz kurundan geçiş etkisi

GSYH Gayrisafi Yurt İçi Hasıla

YH Yeşil Hat

ETF Etki-Tepki Fonksiyon

KIBTEK Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu

YY Yerel Yönetimler

TKr Takipteki Kredi

KGV Kişisel Gelir Vergileri

ÜFE Üretici Fiyatları Endeksi

KC Kıbrıs Cumhuriyeti

SBIC Bayesian Ölçütü

YVOR Yapısal Vektör Otoregresyonu

KTt Kıbrıs Türk Toplumu

TL Türk Lirası

YVOR Yapısal Vektör Otoregresyonu

KTt Kıbrıs Türk Toplumu

TL Türk Lirası

(7)
(8)

TEŞEKKÜR

B

u rapor Vincent Tsoungui Belinga (Ekonomist, Dünya Bankası), Enrique Aldaz-Carroll (Kı- demli Ekonomist, Dünya Bankası), Soraya Goya (Baş Kent Uzmanı, Dünya Bankası) ve Wil- liam R. Dillinger’dan (Danışman, Dünya Bankası) oluşan ekip tarafından Isfandyar Zaman Khan (Baş Finans Sektörü Uzmanı, Dünya Bankası), Matei Dohotaru (Finans Sektörü Uzmanı), Gary Claude Goliath (Kentsel Gelişim Uzmanı, Dünya Bankası), Juan Pradelli (Danışman, Dünya Bankası) ve İzge Arısal’ın (Danışman, Dünya Bankası) katkılarıyla hazırlanmıştır.

Bu ekibe Lalita M. Moorty (Uygulama Yöneticisi, Dünya Bankası), David N. Sislen (Uygulama Yö- neticisi, Dünya Bankası) ve Marcus Bernhard Heinz (Kıdemli Operasyon Memuru) yol göstermiş- tir. Mismake Galatis (Program Asistanı, Dünya Bankası), Oya Koçak Barçın (Danışman, Dünya Ban- kası), Cem Leon Menase (Danışman, Dünya Bankası) Serge Randriamiharisoa (Danışman, Dünya Bankası) ve Suay Anıl (Danışman, Dünya Bankası) idari ve lojistik destek sağlamıştır.

Ekip faydalı yorumlarından dolayı değerlendirme hakemleri Aslı Şenkal (Ekonomist, Dünya Ban- kası) ve Balakrishna Menon Parameswaran’a (Baş Kent Uzmanı, Dünya Bankası) minnettardır.

Ekip faydalı yorumları ve geribildirimleri için Berna Berberoğlu (Avrupa Komisyonu) ve Arttu Ma- kipaa (Avrupa Komisyonu) ile Habib Nasser Rab (Baş Ekonomist), David Stephen Knight (Kıdemli Ekonomist), Pınar Yaşar (Ekonomist) ve Erdem Ataş’tan (Araştırma Analisti) oluşan Dünya Bankası Türkiye ofisi ekibine de teşekkür eder. Ekip verdiği yayın desteği için Peter Kjaer Milne’e (Danış- man, Dünya Bankası) minnettardır.

Ekip bu raporun yazılması için gereken veri ve bilgilerin sağlanması konusunda gösterdikleri güçlü iş birliği için Kıbrıs Türk idaresi (‘Devlet Planlama Örgütü’, ‘Maliye Bakanlığı’, ‘İçişleri Bakanlığı’ ve

‘Merkez Bankası’), yerel yönetim ve meslek odaları yetkililerine de çok minnettardır. Ekip ayrıca raporun ilk taslağı üzerinde ön inceleme yapan öğretim görevlileri ve Kıbrıs Türk idaresi danış- manlarına ve kendilerine sürekli destek veren Avrupa Birliği Koordinasyon Merkezi’ne teşekkür eder.

(9)
(10)

T

ürk lirası (TL) 2001 krizinden beri görülmemiş ölçüde değer kaybetmiş, 2018 Ocak ayından beri Amerikan doları karşısında yüzde 66 de- ğer kaybederek 2018 Eylül ayında en düşük seviye- sini görmüştür (6,37 TL/1,00 USD). Bu Olağan Eko- nomi Raporunda söz konusu değer kaybının Kıbrıs Türk toplumu (KTt) ekonomisi üzerindeki muhte- mel etkileri ele alınmıştır. 2001 yılındaki değer kay- bının en nihayetinde bugünkü değer kaybının iki katı büyüklüğe ulaşmış olmasına rağmen, ekono- minin 2001 yılında gösterdiği tepkinin irdelenme- si bugünkü durumun daha iyi anlaşılmasını sağla- yacaktır. Bütçeleri büyük ölçüde merkezi idareden yapılan transferlere bağımlı olan Yerel Yönetimlerin mali durumları da bu raporda ele alınmıştır. TL’deki değer kaybı merkezi seviyede mali baskılar meyda- na getirecek, yerel seviyede ise sunulan hizmetlerin kalitesini muhtemelen erozyona uğratacaktır.

KTt ekonomisi belirli yapısal zorluklarla karşı karşıya olup, bunlar değer kaybının yarattığı etkiyi daha da arttırmakta, idarenin buna tepki verme kapasitesini ise geriletmektedir. KTt’nin GSYH büyümesi denge- siz olup, tüketimi yüksektir ve büyümenin itici gücü yatırımlar değil hizmet ihracatıdır. Ekonomide de başta kadınlar olmak üzere halktan azami ölçüde yararlanılamamaktadır. İstihdam artışı yavaşlamış olup, yeni istihdamın büyük bölümü üretkenliği düşük hizmetler sektöründe yaratılmaktadır. Üret- kenliği düşük sektörlerde yatırımların ve yeni istih- damın da düşük seviyede olması sonucunda, 2011 öncesinin aksine, toplam işgücü üretkenlik artışı gerilemiştir. Sonuç olarak KTt ekonomisi artık yük- sek gelirli bir ekonomi olarak görülmemekte olup, şoklara karşı dayanıklı değildir.

2001’e benzer şekilde, söz konusu değer kaybının tüketimi ve mal ihracat büyümesini yavaşlatması, bu suretle GSYH büyümesi üzerinde olumsuz etki etmesi beklenmektedir. Fakat değer kaybının bu defa daha küçük olmasından dolayı, GSYH büyü- mesinin pozitif (2017 yılında yüzde 5,4 iken, 2018 yılında yüzde 2,5’te) kalması beklenmektedir. Artan ithalat fiyatlarının yarattığı enflasyon nedeniyle tü- ketim yavaşlayacaktır.

2001’de yükseköğretim ihracatı bugün olduğu ka- dar önemli değildi. Yükseköğretim ihracatı ve tu- rizm KTt ekonomisinin büyümesinde itici güç haline gelmiştir. Ancak, TL’deki değer kaybıyla, kayıt yap- tıran yabancı öğrenci sayısındaki büyüme 2018/19 öğretim yılında yavaşlamıştır. Dolayısıyla, yükseköğ-

retim ihracat büyümesinin pozitif kalması ama ya- vaşlaması beklenmektedir. Büyümenin bir diğer iti- ci gücü olan turizm ihracatının 2018 yılı boyunca ve sonrasında genişlemesi ve büyümeyi tahrik etmesi gerekmektedir. Hibeler öncesindeki cari işlemlerin söz konusu turizm ve yükseköğretim ihracatı saye- sinde fazla vermesi beklenmektedir.

İdarenin elinde bu şokun yoksul ve zayıf kesimler üzerindeki etkisini azaltmaya yönelik herhangi bir gelişmiş sosyal koruma sistemi olmaması nedeniy- le, fiyat artışlarına idare ücretlerini herkesi kapsa- yacak şekilde arttırmak suretiyle cevap vermiştir.

Bu durum idare maliyesi üzerindeki baskıyı arttıra- cak ve daha fazla yurt içi finansman gerektirecek, bu da iç borcu arttıracaktır. Dolayısıyla, eğer orta vadede mali açığı kapatmak istiyorsa, idarenin hem yurt içi gelirleri harekete geçirmesi, hem de verim- siz harcamaları azaltması gerekecektir.

İdarenin, firmaların ve hane halkının tümünün bi- lançoları değer kaybından olumsuz etkilenecektir.

En kırılgan taraf yabancı para cinsinden büyük mik- tarda borcu olan ‘kamu sektörü’ olmakla birlikte, finans dışı sektörlerde faaliyet gösteren firmalar ve hane halkları da risk altındadır. Bu durum bankacılık sektörünü de zincirleme şekilde etkileyebilecektir.

Finans sektörü ele alındığında, özel bankacılık sis- teminin ani değer kaybı şokundan bir bütün ola- rak nispeten izole olduğu görülmektedir. Münferit etki farklılık gösterebilmekle birlikte, her bankanın kendi döviz pozisyonlarına bağlıdır. Çoğu bankanın borçlanması yurt içinden olduğu için, likidite şoku olasılığı düşük olup, yabancı para cinsinden temi- natların yüksek seviyede olması da tampon görevi görmektedir. Ancak orta ile uzun vadede, TL’deki değer kaybı takipteki kredilerde (TKr) önemli artışa neden olabilir (yabancı para birimi cinsinden kredi- lerde), bunun da sistemin istikrarı üzerinde olum- suz etki etme potansiyeli vardır. İdarenin yönete- mediği büyük miktarda ‘kamu kredisi’ olmasından dolayı idareye bağlı bankacılık sisteminin kırılgan olduğu görülmektedir.

Türkiye’deki durumun kötüye gitmesi KTt ekonomi- sinde felakete yol açabilecektir. Ekonomik etki de- ğerlememizde Türkiye makamlarının para birimine istikrar kazandırmak için inandırıcı politika tepkisi uygulaması suretiyle, ki görüldüğü kadarıyla bu ha- len devam etmektedir, yumuşak iniş olacağı varsa- yılmıştır. Ancak talebin düşmesi, dış finansmanın sı- kılaşması, kurumsal kırılganlık ve Türkiye ekonomik

YÖNETİCİ ÖZETİ

(11)

büyümesinde daha sıkı bir düzeltme anlamına gele- bilecek özel sektör kredilerindeki keskin yavaşlama nedeniyle durum hassasiyetini korumaktadır. Böyle bir senaryoda, her ikisi de KTt ekonomik büyüme- sinin itici gücü olan turizm ve yükseköğretim sek- törlerindeki daralmayla KTt ekonomisi üzerindeki olumsuz etki derinleşecektir.

Kısa vadeli politika tavsiyeleri ilk oluşacak etkileri karşılamak için KTt idaresinin güçlü bir taahhütte bulunması gereklidir. İthalat prosedürlerinin basit- leştirilmesi, fiyat artışlarının azaltılmasına yardımcı olmak için devam etmelidir. Aynı zamanda, mali konsolidasyonda harcama verimliliğinin iyileştiril- mesi ve yurt içi gelir seferberliği hedeflenmelidir.

Böylece, idare ücretleri ve transferlerin yükselmesi dolayısıyla artan mali baskının ve Türkiye’den gelen finansmanda beklenen düşüşün üstesinden gelin- mesine yardımcı olunmuş olacaktır. Borçlananla- rın döviz pozisyonlarına uygun şekilde oluşturulan çözümler de bankacılık sistemindeki kırılganlıkların kontrol altına alınmasına yardımcı olabilecektir (ör- neğin, döviz cinsinden geliri olup döviz cinsinden konut kredisi alanlar kötü etkilenmemişlerdir).

Orta vadede, büyüme modelinin yeniden düşü- nülmesi KTt ekonomisinin refahın herkesçe pay- laşıldığı sürdürülebilir bir yüksek gelir durumuna ulaşmasına ve şoklara karşı dayanıklılığının artma- sına yardımcı olacaktır. Yatırım projelerinin daha iyi yönetilmesi suretiyle yatırımların artması, ticaret ortamının iyileştirilmesi ve rekabet gücü ve üret- kenliğin artması amacıyla insan sermayesi kalitesi yükseltilerek GSYH’de büyüme teşvik edebilir. Eko- nominin dayanıklılığı nakit transfer programlarının iyileştirilmesi ve etkili bir iş ve işçi bulma kurumu oluşturulmak suretiyle arttırılabilir, böylece her tür- lü şokun yoksul ve zayıf kesimler üzerindeki etkisi hafifletilmiş ve işsizlerin şok sonrasında daha hızlı iş bulmasına yardımcı olunmuş olacaktır.

TL’nin değer kaybetmesinden kaynaklanan zorluk- ların yanında, KTt idaresi yerel yönetimlerin be- lirsiz mali durumlarından endişe duymalıdır, zira bu sorun KTt idaresinin mali sorunlarını daha da alevlendirebilecektir. Ödemesi yapılmış harcama yükümlülüklerinin raporlanmasından ibaret yerel bütçe icra raporlarında bu durum hemen görülme- mektedir. Bunun yerine, başta yükleniciler ve teda- rikçiler olmak üzere gecikmiş borç stoku artışında görülmektedir. YY’lerin kötüye giden durumunun iki olumsuz yansıması vardır. Bunlardan birincisi, YY’lerin ekonominin büyümesi ve KTt toplumunun esenliği bakımından kritik önemdeki temel hizmet- leri gün geçtikçe sağlayamaz duruma geleceklerine işaret etmektedir. İkincisiyse, merkezi idarenin karşı karşıya olduğu mali riskin giderek arttığını göster- mektedir. Çok uzak olmayan gelecekteki belirli bir noktada YY gecikmiş borç stoku, merkezi idarenin

kurtarma yardımı yapması için yoğun baskı altında kalacağı kadar artabilir. Merkezi idarenin de karşı karşıya olduğu mevcut mali kısıtlar göz önünde bu- lundurulduğunda, böyle bir şey hiç yerinde olma- yacaktır.

Sorunun bir bölümü yerel maliyenin tabi olduğu mevzuat çerçevesinden kaynaklanmaktadır. Mer- kezi yasal metinler yerel vergi oranlarını ciddi ölçü- de sınırlamaktadır, öyle ki gelirler yılda kişi başına sadece 24 Avro tutarındadır. YY’ler çok çeşitli tarife ve ücretler uygulamaya yetkilidirler fakat halihazır- da uygulananlar, işletme giderlerini karşılamakta yetersizdir. Yasal düzenlemelerde önerilen değişik- likler durumu bir derece iyileştirecektir. Söz konusu değişiklikler yerel gelir vergisi tavanını kısmen kaldı- racak, YY’lere tarife belirlemede daha fazla özerklik sağlayacaktır. Yeni bir yerel hizmetler vergisi konu- lacaktır (katı atık toplama vergisi ve diğer bazı üc- retlerin yerine).

Fakat başka tedbirler de alınabilir. Gelirleri arttır- mak için, merkezi idare bazı vergilerin oranını arttı- rabilir ve vergi idaresini iyileştirmede, önerilen ye- rel hizmetler vergisini yürürlüğe koymada ve yerel gelir vergisinin yerine merkezden idare edilen kişi- sel gelir vergisi paylarını koymada YY’lere yardımcı olabilir.

Harcamaların azaltılmasını teşvik etmek için, mer- kezi idare yaklaşımını sertleştirebilir ve mantıksız gelir projeksiyonlarına dayanan bütçeleri reddede- bilir. İşe alımlar ve genel ücret harcamaları üzerin- deki mevcut sınırları güçlendirerek ücret yükünün azaltılmasını teşvik edebilir. Ayrıca, küçük YY’ler arasında müşterek hizmet düzenlemeleri yapılma- sını teşvik etmek suretiyle su temini ve katı atık yö- netimi gibi hizmetlerin daha verimli hale getirilmesi konusunda YY’lere yardımcı olabilir. Fakat durumu iyileştirmek için gereken yetkilerin büyük kısmı YY’lerin doğrudan kendilerine aittir, zira merkezi yasal metinlerle konulan sınırlara rağmen önemli ölçüde mali özerkliğe sahiptirler. Temel vergi oran- larını enflasyon oranına kadar arttırabilirler ve daha yüksek değerlemeler yapabilirler; ayrıca, merkezi yasal metinle belirlenen aralık dahilinde kalarak su tarifelerini (sadece formalite icabı incelemeye tabi olarak) ve çeşitli hizmetlerin birim fiyatlarını art- tırmakta serbesttirler. Her ne kadar idareye bağlı personel sayısını azaltma yetenekleri sınırlı olsa da, sözleşmeli personel ve ön cephedeki hizmet sağ- layıcı sayısı ve ücretleri önemli ölçüde kontrolleri altındadır.

Bu raporun birinci bölümünde KTt’deki son ekono- mik gelişmeler ele alınmakta, TL’deki değer kaybı- nın olası ekonomik etkilerine odaklanılmaktadır.

İkinci bölümde ise YY’lerin mali durumları değer- lendirilmektedir.

(12)

Son Ekonomik Gelişmeler

Giriş

Türk lirası (TL) Ekim 2001 krizinden beri görülmemiş ölçüde değer kaybetmiştir. 2017 Aralık ayı ile 2018 Eylül ayı arasında TL Avro karşısında yüzde 63, Amerikan doları karşısında ise yüzde 66 değer kaybetmiştir.1 Yıllık olarak değerlendirildiğinde, 2018 Eylül ayındaki TL değer kaybının 2001 Ekim ayında gerçekleşen değer kaybıyla benzer ölçüde olduğu görülmektedir (Şekil 1). 2001 yılındaki TL değer kaybının en nihayetinde bugünkü değer kaybının iki katı büyüklüğe ulaşmış ve KTt ekonomisinin o zamandan beri gelişme kaydetmiş olmasına rağmen, ekonominin 2001 yılında gösterdiği tepkinin irdelenmesi bugünkü durumun daha iyi anlaşılmasını sağlayacaktır.2 Hem Türkiye hem de KTt ekonomileri benzer yapısal zaaflar göstermektedir. Son dönemde kay- dedilen büyümenin arkasındaki itici gücün yatırımlardan çok tüketim olmasından dolayı her iki ekonomi de aşırı ısınmıştır.3 Sonuç olarak, üretim yükselen talebi karşılayamamış ve enflasyonun yükselmesine neden olmuştur. TÜFE enflasyonu 2017 yılında Türkiye’de yüzde 11,1’e, Kıbrıs Türk toplumunda (KTt) ise yüzde 15,1’e ulaşmıştır. Her iki ekonomi de dış finansmana bağımlıdır4, bu nedenle de finansman maliyetlerindeki ani değişimler karşısında kırılgandır.5 Uzun süreli şoklara makroekonomik dayanıklılık düşük olup,6 gerek Türkiye gerekse KTt idareleri krize birkaç geçici tedbirle karşılık vermiş olmakla birlikte, bunların yetersiz kaldığı görülmüştür.7

1 2017 Aralık ayındaki aylık ortalama döviz kurları 4,55 TL / 1,00 Avro ve 3,85 TL / 1,00 USD şeklindeydi.

2 Türkiye’de para biriminin değer kaybını tetikleyen son ekonomik gelişmelerle ilgili bir tartışma için Kutu 1’e bakınız.

3 Türkiye’deki GSYH büyümesi potansiyelin 1 yüzde puan üzerindedir, aynı durum KTt’deki GSYH büyümesi için de geçerlidir.

4 Türkiye’nin dış borcu 2018 Mart itibariyle yüzde 56’sına ulaşmış, KTt’nin dış borcu ise 2016 yılındaki GSYH’sinin yüzde 100’ü civarında kalmıştır.

5 Örneğin, Türkiye’nin en son 10 yıllık Avrovilleri yüzde 7,25’e varan bir faiz oranıyla ihraç edilmiştir. Türkiye’den KTt açığını finanse etmek için gönderilen kaynak çarpıcı biçimde azalmaktadır.

6 Türkiye’nin cari işlemler açığı yüksek (2017 yılında GSYH’nin yüzde 5,6’sı), rezerv seviyesi ise düşüktür (halen 90 milyar USD). Hem Türkiye hem de KTt’nin mali kaynakları nispeten düşüktür (2017 yılında Türkiye’de genel hükümet mali açığı GSYH’nin yüzde 2,4’ü, KTt’de ise merkezi idare mali açığı GSYH’nin yüzde 1,5’i).

7 Türkiye Hükümeti aşırı ısınma risklerinin önünü almak için önceden harekete geçmemiştir. Örneğin, faizler ancak keskin bir değer kaybından sonra arttırılmıştır; KTt idaresi ise tüm ‘kamu’ sektörü ücretlerine genel bir artış yapmayı uygun görmüş, bu da ‘kamu maliyesi’ üzerinde baskı oluşturmuştur. Sadece en düşük maaş aralığına yönelik bir artış ‘kamu sektörü’ çalışanlarının temel ihtiyaçlarını karşılamalarını güvence altına alacak, buna karşın ‘kamu maliyesi’ üzerindeki etkisi sınırlı olacaktı.

-40 -20 0 20 40 60 80 100 120 140

160 2001 krizi Mevcut şok

Kur, yıldan yıla (%)

TL/Avro TL/USD

Şekil 1: Türk lirası 2001 krizinden beri görülmemiş ölçüde değer kaybetmiştir

Kaynak: Türkiye Cumhuriyeti Merkez Bankası.

(13)

Kutu 1: Türkiye’deki Son Ekonomik Gelişmelerin Açıklaması

Türkiye’de son dönemde ne oldu? Türk lirası 2018 yılının başından itibaren çok keskin bir şekilde değer kay- betmiş, piyasaların Türkiye ekonomisi hakkındaki endişeleri artmıştır. Bu endişeler şöyledir: (i) Kısmen yurt içinden kaynaklanan endişeler: Ekonomi 2017 yılının sonundan itibaren aşırı ısınmakta, piyasalarda politika tepkisinin yetersiz olduğu algısı vardır ve Haziran ayındaki seçimler sonrasında ekonomik kurumların büyük ölçüde yeniden yapılandırılmasıyla bu algı pekişmiştir; (ii) Kısmen yurt dışından kaynaklanan endişeler: Küre- sel faiz oranlarındaki artışlar ve Ağustos ayında uluslararası gerilimlerin artması yanında Türkiye’ye yönelik yaptırım tehditleri sonucu durum daha da ağırlaşmıştır.

Türkiye’de son yıllarda ne değişmiştir? Türkiye ekonomisi son yıllarda hızlı bir büyüme kaydetmiş olmasına rağmen, söz konusu büyümenin niteliği 2000’li yılların başlarında görülen büyümeden farklıdır. 2001 yılın- daki büyük mali kriz sonrasında, Türkiye kapsamlı reformlar yapmak suretiyle 2002 ila 2007 yılları arasında etkileyici bir büyüme göstermişti. Bu reformlar ülkede yeni bir büyüme modeli ortaya konmasına yardımcı olmuş, devlet üretici olmaktan ziyade kolaylaştırıcı haline gelmiş ve idare yeni bulunan mali kaynaklarla hizmet sunumunu hızlandırmıştı. 2008 yılındaki küresel mali krizden itibaren uygulanan politikalarla bir dizi kısa süreli şok karşısında ekonomide talep yaratılmaya çalışılmıştır. Hükümet ‘kamu tüketimini’ arttırmak, ticari kredilere ‘kamu garantisi’ vermek, şirket ve bireylere verilen kredileri hızlandırma amaçlı makro ihtiyati düzenlemeleri gevşetmek ve KOBİ’lerin zor zamanları aşması için işverenlere sübvansiyon vermek şeklindeki kısa vadeli uyarıcılarla bunlara karşılık vermiştir.

Bu politikalar böyle talep şoklarının neden olabileceği derin resesyondan kaçınmasında Türkiye’ye yardımcı olmuştur, ancak uzun vadeli arzı güçlendirmek için gereken ilave reformlardan da sapılmasına neden olmuş- tur. Diğer yükselen piyasaları da etkilemiş olan ekonomide üretkenliğin yavaşlaması olgusunda bu durum görülebilmektedir. Yakın zamanda büyük bir işsizlik olmaması için bu politikalar vazgeçilmezdi fakat üret- kenlik artışı ve uzun vadeli büyümeye yönelik yeniden dengeleme çabaları da ekonominin performansını sürdürmesi açısından vazgeçilmezdir.

Ekonomi 2017 yılının sonunda neden aşırı ısınmaya başladı? 2016 yılındaki darbe teşebbüsünden sonra, hükümet resesyon kaçınmak için talep ve arzı (vergi indirimleri ve kredi garantileri yoluyla) teşvik etti. Ancak, 2017 sonu itibariyle, talep ekonominin arz edebileceğini aşmaya başladı, bu da aşırı ısınmaya yol açtı; tedar- ikçiler fiyatları hızla arttırdılar, tüketiciler de yurt dışından daha fazla ithalat yaptılar. Aşırı ısınma cari işlemler açığının yükselerek GSYH’nin yüzde 5,6’sına ulaşmasına yol açtı.8 9

Cari işlemler açığının yüksek olması ne zorluklar çıkarabilir? Cari işlemler açığının yüksek olması genel olarak dış borçla finanse edildiğinde daha olasıdır, Türkiye’deki durum da budur (bunun aksine, doğrudan yabancı yatırımla finanse edilen yüksek cari işlemler açığı üretkenlik kapasitesinin arttırılmasına yardımcı olur). Böyle bir açık uzun vadede sürdürülemez çünkü ekonomi yüksek faiz ödemeleriyle aşırı yüklenmiş hale gelir (örneğin, Rusya, Brezilya ve bazı Afrika ülkeleri bu tür geri ödeme sorunlarıyla karşılaşmışladır).10 Bu risk yabancı yatırımcılarda güven kaybına yol açabilir, bu da sermaye akışını tersine döndürerek para biriminin değer kaybetmesine neden olabilir. Türkiye örneğinde, borçlanma ile finanse edilen yüksek cari işlemler açığı konusundaki endişeler yatırımcıları yükselen ve gelişen piyasalardan tüm dünyada uzak tutan ABD finansal sıkılaştırmasının yanı sıra uluslararası gerilimler ve politika zaafları nedeniyle ile ağırlaşmıştır. Bu sonucunda ortaya çıkan sermaye çıkışları Türk lirasının önemli ölçüde değer kaybetmesine yol açmıştır.

Türkiye’deki mevcut durum nedir? Son gelişmeler sonucu yoğun piyasa oynaklığı ve ekonomik stres mey- dana gelmiştir. Dış belirsizliğin yüksek olması ekonomiyi uzun süreli kur baskısına karşı savunmasız bırakmak- tadır. Ekonomik görünüm büyümenin aşağı yönlü düzeltme yapma olasılığıyla yüksek seviyede belirsizliğe maruz kalmaktadır.

Kaynak:Dünya Bankası personeli.

8 Cari işlemler açığının genellikle yüzde 5’in üzerindeyken yüksek olduğu söylenir.

9 Cari işlemler açığı mal/hizmet/yatırım ithalatının ihracatından yüksek olması anlamına gelir.

10 https://www.economicshelp.org/macroeconomics/bop/probs-balance-payments-deficit

(14)

KTt Ekonomisinin Yapısal Zorlukları

KTt’nin GSYH büyümesi dengesiz olup, tüketimi yüksektir ve büyümenin itici gücü yatırımlar değil hizmet ihracatıdır. KTt GSYH büyümesi hızlanarak 2016 yılındaki yüzde 3,64’lük seviye- sinden 2017 yılında yüzde 5,4’e çıkmıştır. Her ne kadar 2017 yılında özel yatırımlar arttıysa da büyümeye katkısı çok zayıf kalmıştır, idare yatırımlarında da durum aynıdır (Şekil 2). Toplam yatı- rımların GSYH içindeki payı 2011 yılındaki yüzde 20 seviyesinden gerilemiş olup, şu anda yaklaşık yüzde 15’tir. Bu arada, toplam tüketim çok yüksek bir seviyede, GSYH’nin yüzde 70’inin üzerin- dedir. Hizmet ihracatı (turizm ve yükseköğretim) büyümenin arkasındaki itici güç olmaya devam etmekte olup (Şekil 2), bu durum üretim tarafından büyümenin neden hizmetlerle sağlandığını açıklamaktadır (Şekil 3).

Şekil 2: 2017 yılında sıçrama yapmış olmasına

rağmen yatırımlardaki büyüme zayıf kalmıştır Şekil 3: Üretim tarafında büyümenin itici gücü hizmetlerdir

Kaynak: ‘Devlet Planlama Örgütü’.

KTt ekonomisinde başta kadınlar olmak üzere halktan azami ölçüde yararlanılmamaktadır. İş- sizlik oranı 2016 yılındaki yüzde 6,4’lük seviyesinden 2017 yılında yüzde 5,8’e düşmüşse de, yüz- de 51,2 seviyesindeki işgücüne katılım oranı yüzde 73 seviyesindeki AB ortalaması ile karşılaştırıl- dığında çok düşük kalmaktadır. Kadınların işgücüne katılımı yüzde 39’dan ibaret olup, erkeklerin katılımı ise yüzde 62,4’tür. Ayrıca, yüzde 7,8 düzeyindeki kadın işsizlik oranı yüzde 4,6 olan erkek işsizlik oranından yüksektir.

İstihdam artışı yavaşlamış olup, yeni istihdamın büyük bölümü üretkenliği düşük, gerek idare- ye bağlı gerekse özel, hizmetler sektöründe yaratılmaktadır. KTt ekonomisindeki istihdam artı- şı 2017 yılında yüzde 2,2’de kalmış olup, 2016 yılında kaydedilen yüzde 5’lik orandan düşüktür (Şekil 4). KTt istihdam piyasası 2016 yılında net 5.576 iş yaratmışken, 2017 yılında net 2.612 iş yaratmıştır. Hizmetler sektörü, gerek idareye bağlı gerekse özel, istihdam artışının arkasındaki iti- ci güç olmaya devam etmektedir. Ancak, bu sektör aynı zamanda üretkenliği düşük bir sektördür, özellikle idareye bağlı hizmetler sektörünün işgücü üretkenlik artışı son yıllarda gerilemektedir (Şekil 5). Ücretlerin artmakta olduğu idareye bağlı hizmetler sektörünün aksine üretkenliği düşük özel hizmetler sektöründe ücret artışları düşük kalmakta, dolayısıyla uzun süreli ekonomik şokları hazmetme kapasitesi de düşmektedir.

-8 -4 0 4 8 12

2014 2015 2016 2017

Gerçek GSYH büyümesine katkısı, talep (% puan)

Özel tüketim ‘Kamu’ tüketimi Özel yatırım

‘Kamu’ yatırımı Net mal ihracatı Net turizm ihracatı Net eğitim ihracatı Reel GSYH büyümesi (%)

-2 0 2 4 6 8

2014 2015 2016 2017

Gerçek GSYH büyümesine katkısı, üretim (% puan)

Tarım Sanayi

İnşaat Hizmetler, özel

Hizmetler, ‘Kamu’ Faktör maliyetlerinde reel GSYH büyümesi (%)

(15)

Şekil 4: İstihdam artışı yavaşlamıştır Şekil 5: Hizmetler sektöründe işgücü üretkenlik büyümesi gerilemiştir

Kaynak: ‘Devlet Planlama Örgütü’, Dünya Bankası personeli.

Başta üretkenliği düşük sektörler olmak üzere, yatırımların ve yeni istihdamın düşük seviyede olması sonucunda, 2011 öncesindeki yılların aksine, toplam işgücü üretkenlik artışı gerilemiş- tir. Sonuç olarak KTt ekonomisi artık yüksek gelirli bir ekonomi değildir. 2004 ila 2011 yılları arasında yatırımların yıllık ortalama GSYH’nin yüzde 21’i gibi nispeten yüksek bir düzeyde ol- ması sayesinde toplam üretkenlik yılda yaklaşık yüzde 2,2 oranında artmış olup, bu oran AB ve Kıbrıs Cumhuriyeti’nden (KC) yüksektir. 2011 sonrasında, toplam yatırımları GSYH içindeki payı GSYH’nin yüzde 14’ü civarına gerilemiştir. İdare yatırımları da GSYH’nin ortalama yüzde 5’inden yüzde 2,6’sı civarına gerilemişti.11 Yatırımlardaki küçülme yeni istihdamın üretkenliği düşük, ida- reye bağlı ve özel hizmet sektörlerinde yaratılması ile birleştiğinde, toplam üretkenlik artışının gerilemesine yol açmıştır (Şekil 6). Bunun sonucunda, KTt’nin kişi başına geliri 2011 yılından itibaren düşmüş olup, KC ve Avrupa’nın geri kalanıyla olan fark açılmıştır. Bu durum KTt eko- nomisinin 2015 yılından beri artık yüksek gelirli bir ekonomi olarak sınıflandırılmadığı anlamına gelmektedir.

Şekil 6: Toplam üretkenlik 2011 öncesine göre

gerilemiştir Şekil 7: KTt ekonomisi artık yüksek gelirli bir

ekonomi olarak görülmemektedir

2,23

0,38

0,71

-0,28

0,23

0,66

-0,8 -0,3 0,2 0,7 1,2 1,7 2,2 2,7

KTt KC AB

Yıllık ortalama işgücü üretkenlik büyümesi (%)

2004-2011 2011-2017

20 25 30 35 40 45 50

4.000 5.000 6.000 7.000 8.000 9.000 10.000 11.000 12.000 13.000 14.000

2004 2005 2006 2007 2008 2009 2010 2011 2012 2013 2014 2015 2016 2017 Yüzde

Kişi başı GSMG, Atlas yöntemi (USD)

Gelir yakınsaması

KTt gelir Yüksek gelir eşiği

KTt, KC nispi gelir (sağ) KTt AB nispi gelir (sağ)

Kaynak: ‘Devlet Planlama Örgütü’, Dünya Bankası Personeli, Dünya Kalkınma Göstergeleri.

11 KTt 2015 yılında tahsis edilmiş yatırım fonlarının sadece yüzde 39’unu harcayabilmiş olup, uluslararası karşılaştırma yapıldığında bu düzey düşük- tür. Bunun sebebi projelerin sıklıkla yetersiz hazırlanmış, dolayısıyla onay aşamasından geçememesi veya uygulamada gecikmelerle karşılaşmış olmasıdır. İyileştirilmiş altyapıdan fayda elde edilmesi çok zaman almaktadır çünkü yatırım planlaması kötü, proje uygulaması gecikmelidir. Ayrıca, mevcut bütçe prosedürleri KTt ekonomisine en fazla getiriyi sağlayacak projelerin finanse edilmek üzere seçilmesini garanti edememektedir. Bu durum da idare hizmetlerini geliştirme ve iş ortamını iyileştirme fırsatlarından yararlanılamamasına neden olmaktadır.

Not: Kişi başına düşen KTt geliri, kurdaki dalgalanmaların etkisini düzeltmek için Dünya Bankası Atlas metodu kullanılarak hesaplan- mıştır. Bir ekonominin ABD doları cinsinden t yılı için gayrisafi milli gelirinin hesaplanması, t-2, t-1 ve t yıllarını kapsayan dönem için hesaplanmış dönüşüm katsayısı (“Atlas dönüşüm katsayısı”) üzerinden hesaplanmaktadır. 3-yıllık temel dönem, her yıl gayrisafi milli gelirin hesaplandığı hedef yıl ve önceki iki yılı içerecek şekilde ileriye gider

-6 -3 0 3 6 9 12

2014 2015 2016 2017

Yüzde puan

Sektörlerin istihdam büyümesine katkısı, 2014 - 2017

Tarım Sanayi

İnşaat Hizmetler, ‘kamu’

Hizmetler, özel İstihdam büyümesi

1,55-

5,76-

1,45-

1,19

2,39 6,96

-8 -6 -4 -2 0 2 4 6 8

Toplam Hizmetler, ‘kamu’ Hizmetler, özel İnşaat Tarım Sanayi

Ortalama sektör üretkenlik büyümesi (%), 2014 - 2017

(16)

Değer Kaybının Ekonomik Etkileri

Tüketici Fiyatları Endeksi (TÜFE) Enflasyonu ve İç Talep Üzerindeki Etkisi

KTt’deki TÜFE enflasyonu döviz kuru dalgalanmalarına Türkiye’dekine oranla daha hassastır çünkü tüketimin büyük bölümü dış alımla karşılanmaktadır. Küçük bir ekonomi olarak, KTt he- men her şeyi dışarıdan temin etmektedir (tüketim ve yatırım malları ve tarım girdileri). Dışarıdan toplam mal temininin GSYH içindeki payı yüzde 40 ile 45’i arasında dalgalanmaktadır.12 Yiyecek-i- çecek ve enerji ürünleri KTt dış alımının neredeyse %30’unu oluşturmakta olup, Türkiye’dekine oranla döviz kuru dalgalanmalarına daha hassas olan manşet enflasyonun (Şekil 8) arkasındaki itici güç bu temel ürünlerdeki fiyat artışıdır (Şekil 9).13

Yaptığımız tahmin KTt’deki döviz kurundan geçiş etkisinin (DKGE) Türkiye’dekinden yüksek ol- duğunu ve kur artışlarının fiyata yansıması için 4-5 ay zaman geçtiğini göstermektedir. Hem KTt hem de Türkiye için TL değer kayıp şokunun enflasyon üzerindeki etkisini simüle etmek için iki değişkenli yapısal vektör otoregresyon (YVOR) modeli kullandık.14 Her model için, enflasyon ora- nını ve TL/USD kuru yüzde değişimini kullandık. Etki-Tepki Fonksiyonu (ETF) ile aldığımız sonuçlar döviz kurundaki 1 yüzde puanlık şoka karşılık enflasyon oranının, KTt örneğinde daha da hızlı şekilde, arttığını göstermektedir. Sonuçlar hem aylık enflasyon hem de yıllık enflasyon için geçer- lidir (Ek Şekil 1 ve Ek Şekil 2). Aylık enflasyonda, KTt’de enflasyon ETF’si 4-5 aydan sonra önemsiz hale gelmektedir, yani şokun etkilerinin fiyat artışlarına bütünüyle yansıması 4-5 ayı bulmaktadır.

Ayrıca, yaptığımız simülasyon TL’de 10 yüzde puanlık değer kaybının KTt’de enflasyonu 5 ay boyu- na 2,13 yüzde puan, Türkiye’de ise sadece 1,24 yüzde puan arttırdığını göstermektedir. (Tablo 1)

Şekil 8: KTt TÜFE enflasyonu döviz kurundaki dalgalanmalara Türkiye'dekine göre daha hassastır

Şekil 9: Manşet enflasyon temel mallardaki (yiyecek, içecek, enerji) fiyat artışlarından kaynaklanmaktadır

Kaynak: ‘Devlet Planlama Örgütü’, Türkiye Merkez Bankası

12 KTt ödemeler dengesinde hizmet ithalatı kaydedilmediğinin, sadece net hizmet ihracatının kaydedildiğinin göz önünde bulundurulması gerekir.

13 Hesaplamalarda 2017 öncesindeki aylar için 2008 baz yılı ağırlıkları, 2017’den başlayan aylar için 2015 baz yılı ağırlıkları esas alınmıştır. Gıda en- flasyonu tüketici fiyat sepetindeki gıda ve alkolsüz içecekler şeklindeki birinci alt grubu, enerji enflasyonu dördüncü (konut, su, elektrik, doğalgaz ve diğer yakıtlar) ve yedinci (ulaştırma) alt grupları yansıtmaktadır.

14 Model ve tanımlama stratejisi ile ilgili daha fazla bilgi için Kutu 2’nin birinci paragrafına bakınız.

-5 10 25 40 55 70 85 100

0 5 10 15 20 25 30 35 40

Yıldan yıla kur değişimi TL/USD (%) KTt yıldan yıla enflasyon oranı (%) Türkiye yıldan yıla enflasyon oranı (%)

Enflasyon ve döviz kuru dinamiği, yıldan yıla (%)

Oca-16 Şub-16

Mar-16 Nis-16

May-16 Haz-16

Tem-16 Ağu-16

Eyl-16 Eki-16

Kas-16 Ara-16

Oca-17 Şub-17

Mar-17 Nis-17

May-17 Haz-17

Tem-17 Ağu-17

Eyl-17 Eki-17

Kas-17 Ara-17

Oca-18 Şub-18

Mar-18 Nis-18

May-18 Haz-18

Tem-18 Ağu-18

Eyl-18 0

5 10 15 20 25 30 35 40

Manşet enflasyona katkı (% puan)

Gıda enflasyonu Enerji enflasyonu

Çekirdek enflasyon Manşet enflasyon (yüzde)

Oca-16 Şub-16

Mar-16 Nis-16

May-16 Haz-16

Tem-16 Ağu-16

Eyl-16 Eki-16

Kas-16 Ara-16

Oca-17 Şub-17

Mar-17 Nis17

May-17 Haz-17

Tem-17 Ağu-17

Eyl-17 Eki-17

Kas-17 Ara-17

Oca-18 Şub-18

Mar-18 Nis-18

May-18 Haz-18

Tem-18 Ağu-18

Eyl-18

(17)

Tablo 1: Döviz kurundan geçiş etkisi KTt’de Türkiye’den yüksektir15

Şoku takip eden aylar 0 1 2 3 4 5

KTt 1.29 1.70 1.93 2.04 2.10 2.13

Türkiye 0.58 0.95 1.12 1.20 1.23 1.24

Kaynak: Dünya Bankası personeli tahminleri.

Not: Tabloda KTt ve Türkiye’deki kümülatif döviz kurundan enflasyona geçiş etkisi tahmini gösterilmiştir. Belirli bir aydaki etkiler enflasyonun kümülatif ETF’sinin kur değişiminin kümülatif ETF’sine döviz kurundaki 10 yüzde puanlık artış şokuna oranıdır.

Bizim kendi simülasyonumuz ile sahadaki kilit muhataplarla yapılan mülakatlarda toplanan bilgiler birleştirildiğinde, 2017 yılında yüzde 15,1 olan yıllık enflasyonun 2018 yılında yüzde 24,5’e ulaşması ve orta vadede aşamalı olarak gerilemesi öngörülmektedir. TL’deki değer kaybı 2018 Ocak ayında yıllık bazda yüzde 12 olan enflasyonu üç katının üzerine çıkararak Ekim ayında yıllık bazda yüzde 38’e yükseltmiştir. 2017 yılında yüzde 15,1’de kalan enflasyon 2018 yılının ilk 10 ayında yüzde 20’ye ulaşmıştır. TL’deki değer kaybının bir çeyreğin ardından yurt içi fiyatlara bütünüyle yansımış olmasından dolayı, yıllık enflasyonun 2018 yılında yüzde 24,5’e ulaşmasını bekliyoruz. 2001 yılında da enflasyon 2000 yılındaki yüzde 53 seviyesinden yüzde 67’ye yüksel- mişti. Bundan sonrası için, enflasyonun yüksek seyretmesi ama TL’nin istikrarlı hale gelmesiyle aşamalı olarak yüzde 20’ye gerilemesi beklenmektedir (Tablo 3).

Özel tüketim ve yatırımların enflasyon ve faizlerin yükselmesi sonucu 2018 yılında düşmesi beklenmektedir. 2017 yılında, özel yatırımların GSYH büyümesine katkısı artmış, buna karşın özel tüketimin katkısı ılımlı düzeyde kalmıştır (Şekil 2). Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası’nın politi- ka faizini Eylül ayında yüzde 17,75’ten 24,0’a çıkarmasından önce, krediler en az yüzde 20 faiz ile verilmekteydi. Türkiye’deki politika faizinin artmasıyla, KTt piyasasındaki oranların artması, hem bireysel hem de ticari kredi büyümesini azaltması beklenmektedir. Yüksek enflasyon ile birleş- tiğinde, özel tüketim ve yatırımların 2018 yılında düşmesi beklenmektedir. Bundan sonrası için, gerek idaredeki maaş artışlarından gerekse para biriminin istikrarlı hale gelmesi beklendiğinden dolayı özel tüketimin artması beklenmektedir. Faiz oranlarının yüksek seyredecek olmasından dolayı yatırımların gerilemeye devam etmesi beklenmektedir (Tablo 3).

15 Türkiye için yaptığımız DKGE tahminin büyüklüğü mevcut tahminlerle kolaylıkla karşılaştırılabilir nitelikte değildir. DKGE’yi hesaplamak için metodoloji ve tanım dahil olmak üzere birkaç faktör kullanılmış olup, kur şokunun büyüklüğü tahminlerdeki farklılıkları açıklayabilir. Örneğin, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası kısa bir süre önce DKGE’yi konjonktür üzerinden ve döviz kuru değişiminin sürekliliğine ilişkin algıya (geçici veya kalıcı olmasına) göre tahmin etmiştir. Söz konusu çalışma DKGE’nin patlama dönemlerinde yüzde 15 civarındaki geçmiş ortalamasından yük- seğe çıkarak yüzde 25’e ulaşma (çıktı açığı pozitif), gerileme dönemlerinde ise yüzde 10’dan düşük olma eğiliminde olduğunu göstermiştir. Ayrıca, piyasaların değer kaybının sürekli olacağı beklentisinde olduğu durumlarda, DKGE büyük ölçüde daha yüksek olmaktadır (http://www.tcmb.gov.

tr/wps/wcm/connect/blog/en/main+menu/analyses/exchange+rate+pass-through). Ancak, metodoloji konusunun ayrıntılı şekilde tartışılmamış ol- ması bizim tahminimizle karşılaştırma yapılmasını zorlaştırmaktadır

(18)

Kutu 2: YVOR Modelinin ve Tanımlama Satratejisinin Açıklaması 1. Döviz kurundan geçiş etkisi hakkında

KTt ve Türkiye için, iki değişkenli YVOR kullandık:16 Bunlarından biri (i) aylık bazda enflasyon oranı ve aylık bazda TL/USD yüzde değişimi içeren bir model, diğeri ise (ii) yıllık bazda aylık enflasyon ve yıllık bazda aylık kur içeren bir modeldir. (i) için tahmin dönemi 2003 Şubat ile 2018 Eylül arası iken, (ii) için tahmin dönemi Ocak 2004 ile Eylül 2018 arasıdır. Bu dönemleri 2003 yılında TÜFE yıllık bazının değişmesinden dolayı Türkiye enflasyonunda kesinti olmaması için seçtik. Ayrıca endeks seviyesi yerine TÜFE enflasyon oranını seçtik çünkü KTt yıllık bazını birçok kez değiştirdi, son değişikliği de 2015 yılında yaptı. Bu model ‘ithalat’ fiyat endeksi veya üretici fiyat endeksi (ÜFE) gibi başka fiyat endekslerini içerecek şekilde genişletilebilir. ÜFE’ye yönelik DKGE arz tarafı için daha bilgilendirici olacaktır, zira KTt üretim girdilerinin önemli bir bölümünü de dışarıdan temin etmektedir. Söz konusu tahmin TÜFE enflasyonu için sınırlıdır, zira KTt’de ‘ithalat’ ve üretici fiyatları ile ilgili bilgi yoktur. YVOR’u tahmin etmedeki yaygın sorun modelin yapısal formunun indirgenmiş tahmini formdan tanımlanmasıdır. İndirgenmiş formdan gelen yenilikler genellikle ortogonal değildir. Yaygın yaklaşım ekonomi teorisine dayanan kısa veya uzun vadeli kısıtlamalar getirmek şeklindedir. KTt YVOR modeli için iki kısıtlama seti uyguladık. Para birimi KTt ekonomisinin tamamıyla dışında bir konu olduğu için KTt enflasyonunun kuru etkilemediğini varsaydık, dolayısıyla enflasyon denkleminin döviz kuru ve gecikmeleri üzerinde katsayıları sıfır olarak belirlendi. Ayrıca, her zaman sıfıra eşit KTt enflasyonu şoka döviz kuru ETF’sini uyguladık. Türkiye’ye yönelik modelde ise, döviz kurları hem iç hem de dış kaynaklı olduğu için, döviz kurunun Türkiye’deki enflasyon oranı üzerinde gecikmeli şok etkisi yapacağını varsayarak kısa süreli bir kısıtlama uygulamakla yetindik. Her bir modeli tahmin etmek için, minimum kriter bilgilerini kullanarak uygun gecikme sayısını seçtik (AIC ve SBIC)17 ve her bir model sabittir. 2006 yılında, Türkiye Cumhuriyet Merkez Bankası enflasyon oranı serilerinde yapısal bir kritik yaratabilecek enflasyon hedeflemesi rejimini resmen kabul etmiştir. Sağlamlık kontrolü olarak, 2006’da başlayan örneklemi azalttığımızda sonuç ve vargılar değişmedi.

2. Döviz kurunun GSYH’ye etkisi hakkında

Enflasyonda da aynı yaklaşımı takip ettik. İki değişken arasındaki uzun vadeli eş bütünleşme ilişkisini koru- mak için burada 1977 ila 2017 arası yıllık GSYH ve döviz kuru verilerini kullandık. KTt GSYH’si üzerindeki şoka ve döviz kurunun GSYH üzerindeki katsayılarına tepki vermemek için döviz kuru uyguladık, gecikmeleri de sıfır olarak belirlendi. Minimum kriter bilgilerini kullanarak uygun gecikme sayısını da seçtik (AIC ve SBIC) ve model sabittir.

Kaynak: Dünya Bankası personeli.

Girdi Fiyatları ile Tarım ve İmalat Üzerindeki Etkisi

Para biriminin değer kaybederek firmaların üretim maliyetlerini arttırmasından dolayı girdi fiyatları artmaktadır. Bunun 2018 yılında tarım ve imalat üretiminde düşüşe neden olması bek- lenebilir. Değer kaybı TL cinsinden girdi fiyatlarını arttırmaktadır (Şekil 10). Örneğin, petrol ürün- lerinin fiyatının artması ‘KIBTEK’in18 imalatın önemli üretim girdilerinden biri olan elektrik tari- felerini 2018 Şubat ile Haziran ayları arasında yüzde 50 civarında arttırmasına neden olmuştur.

Hayvan yemlerinin yüzde 50’sini oluşturan arpanın fiyatı da fırlamıştır. Yüksek faizlerden dolayı finansmana erişimi sınırlı olan üreticiler öncekinden az girdi satın almaya zorlanmış olup, sonuçta bunların üretiminin düşmesi beklenmektedir. Ayrıca, 2018 yılında yaşanan kötü hava koşulları- nın tarımsal üretimdeki gerilemeyi derinleştirmesi muhtemeldir. Bu nedenle tarımdaki üretimin 2018 yılında düşmesini ama arkasından toparlanmasını bekliyoruz (Tablo 3).

16 YVOR modeli matematiksel geliştirimi için bakınız James D Hamilton, Time Series Analysis, 1994.

17 AIC Aikake Ölçütü, SBIC ise Bayesian Ölçütü anlamına gelmektedir.

18 KIBTEK kısa ismi Kıbrıs Türk Elektrik Kurumu’nu ifade etmekte olup, söz konusu kurum KTt’de elektrik dağıtımından sorumludur.

(19)

Şekil 10: Türk lirası cinsinden ifade edilen emtia fiyatları birdenbire yükselmiştir

Kaynak: Dünya Bankası Emtia Fiyatları Verileri.

Dış Talep Üzerindeki Etkisi

Değer kaybıyla birlikte, KTt’de dışarıya mal satışı hacminin 2018 yılında düşmesi beklenmekte olup, dışarıdan mal temini hacminin ise daha da fazla düşmesi muhtemeldir. Ağırlıklı olarak tarım ve tarım ürünleri olmak üzere dışa mal satışını iki faktörün kısıtlaması beklenmekte olup, bunlar (girdi maliyetlerinin artması ve aynı miktarda girdi satın almak için gereken finansmana erişimin sınırlı hale gelmesi nedeniyle) üretimin düşmesi ve Türkiye’den gelen talebin yavaşla- masıdır.19 Her iki faktör de 2001 yılında dış satım hacmindeki yüzde 26’lık düşüşe katkıda bulun- muştur. Dış alım hacminin ki 2001 yılında yüzde 31 düşüş kaydetmişti, para birimindeki değer kaybından dolayı alış fiyatlarının fırlaması sonucu daha da düşmesi beklenmektedir. 2017 yılında, reel dış satım sadece yüzde 1,2 artmıştır. Narenciye ve rakı ürünleri satış hacmi ki ikisi birlikte dış satım değerinin yüzde 40 ila 43’ünü temsil etmektedir, 2018 yılının ilk yarısı boyunca sırasıyla yüzde 17,5 ve 20 düşmüş, buna karşın süt ürünlerinin dış satımı sadece yaklaşık yüzde 4 artmıştır (Ek Tablo 1). Değer kaybının büyük bölümünün 2018 yılının ikinci yarısında gerçekleşmesinden dolayı, 2018 yılında dış alımın yüzde 2, dış satımın ise yüzde 1 düşeceğini öngörüyoruz. Hem dış satım hem de dış alımın orta vadede toparlanması, dış alımdaki toparlanmanın daha hızlı olması beklenmektedir (Tablo 3).

Turizm ihracatının artmaya devam etmesi ve 2018 yılındaki ve sonrasındaki büyümenin itici gücü olmaya devam etmesi beklenmektedir.20 Turizm ihracatındaki reel büyüme geceleme sayı- sının yüzde 25,2 artması sonucunda 2017 yılında yüzde 19 civarına ulaşmıştır. Türkiye21 haricin- deki ülkeler bu artışa yaklaşık 17,4 yüzde puan katkıda bulunmuş olup, bu oran yaklaşık yüzde 70’lik artışa eşdeğerdir. 2001 yılındaki değer kaybından sonra, Türkiye resesyona girdiği için reel net turizm ihracatı yaklaşık yüzde 50 daralmıştı. Bu sefer durum oldukça farklıdır; turistler de dahil olmak üzere insanlar Yeşil Hattı geçebilmektedir. KTt’deki Yeşil Hat geçişleri 2018 yılının ilk 9 ayında 2017 yılının aynı dönemine göre yaklaşık yüzde 46 artmış (Tablo 2) ve Ağustos ayından beri de neredeyse ikiye katlanmıştır (Ek Şekil 3). Türkiyeli turistlerin aynı dönemdeki gecelemeleri yaklaşık yüzde 18,5 artmıştır22 (Tablo 2). Bu ziyaretçilerin yaptığı harcamaların (otel, restoran ve perakende satışlar) turizm gelirlerini arttırması beklenmektedir. Değer kaybıyla birlikte, yıl sonu- na doğru ve orta vadede daha dinamik ve genişleyen bir turizm sektörü öngörüyoruz (Tablo 3).

19 Dünya Bankası’nın tahminine göre Türkiye’nin GSYH büyümesinin yavaşlayarak 2017 yılındaki yüzde 7,4’lük seviyesinden 2018 yılında yüzde 3,7’ye, 2019 yılında da yüzde 2,3’e düşmesi beklenmektedir.

20 Ancak KTt turizm modeli nitelikten ziyade niceliği yönelmiş durumdadır. Sektör, otel ve turizm acentelerinin ödüllendirilmesine yönelik teşvik sisteminin başlıca faydalanıcısıdır. Bu maliyetli teşvikler teşviklerin verilmesinde şeffaflık olmadığından ve bunların daha geniş kesimlerin ihti- yaçlarının karşılanması bakımından zayıf kaldığından şikayet eden vatandaşların beklentilerini karşılamamaktadır.

21 Yine de KTt turizm ihracatının yüzde 50’den fazlasını Türkiye’ye yapılmaktadır.

22 TL’deki değer kaybı sonucu diğer destinasyonların daha pahalı hale gelmesi sonucu Türkiyeli turistler alternatif olarak KTt destinasyonunu seçe- bilmektedir. Ayrıca, aradaki mesafenin kısa olmasından dolayı, Türkiyeli turistler para birimi farklı başka ülkeler yerine KTt destinasyonunu tercih edebilmektedir.

50 100 150 200 250 300 350 400 450 500

Enerji fiyat endeksi (Ocak 2016=100)

Enerji (USD) Enerji (TL) Gübre (USD) Gübre (TL) Metal ve maden (USD)

Metal ve maden (TL)

50 75 100 125 150 175 200 225

Gübre fiyat endeksi (Ocak 2016=100)

50 100 150 200 250 300

Metal ve maden fiyat endeksi (Ocak 2016=100)

(20)

Tablo 2: Geceleme ve Yeşil Hattı geçme sayısının artması turizmi destekleyecektir

Ocak-Eylül.2017 Ocak-Eylül.2018 % değişim

Geceleme 3,168,570 3,444,362 8.7

Türkiye 1,669,545 1,978,229 18.5

Diğer Yabancı 1,499,025 1,466,133 -2.2

Yeşil Hat Geçişleri 2,539,575 3,711,689 46.2 Kaynak: ‘Devlet Planlama Örgütü’

2001 krizinden farklı olarak, yükseköğretim ihracatı KTt’deki büyümenin başlıca itici gücü hali- ne gelmiş durumdadır.23 TL’deki değer kaybıyla, kayıt yaptıran yabancı öğrenci sayısındaki artış yavaşlamıştır. Sonuç olarak, yükseköğretim ihracatının yavaşlaması beklenmektedir. 2001 yılın- da, TL’deki değer kaybının yükseköğretim sektörü üzerindeki etkisi GSYH büyümesi bakımından önemsizdi, zira sektör henüz daha gelişmemiş ve büyümenin motoru haline gelmemişti. 2017 yılındaysa, yabancı öğrenci sayısındaki yüzde 12,85’lik artışla ‘yükseköğretim reel ihracatı’ yüzde 12 artmıştır. 2017/18 öğretim yılında, yabancı öğrenci sayısı yüzde 13,40 artarak 87.607’ye ulaş- mış olup, bunların yüzde 64’ü Türkiyelidir. Öğretim ve takvim yılları örtüşmediği için ihracattaki ilgili artışın bir kısmı 2017 yılının son çeyreğine, kalanı ise 2018 yılına kaydedilmiştir. Mevcut değer kaybıyla yabancı öğrenci kayıtlarındaki artış halen devam etmekte olan 2018/19 öğretim yılında yüzde 3’te kalmış ve yabancı öğrenci sayısı 90.438 ‘e ulaşmıştır (Tablo 2).24 Bu durum Tür- kiye’den gelen öğrenci sayısında yüzde 2’lik düşüşün ve başka ülke öğrenci kayıt sayısı büyümesi- nin yavaşlama kaydederek 2017/18 yılında yüzde 32’lik seviyesinden 2018/19 yüzde 12’ye kadar düşmesinin yansımasıdır.25 Bu nedenle, yükseköğretim ihracat büyümesinin 2018 yılında ve takip eden yıllarda yavaşlamasını öngörüyoruz (Tablo 3).

Şekil 11: İstikrarlı şekilde artmış yabancı öğrenci sayısı 2018/19 döneminde yerinde saymaktadır

Kaynak: ‘Devlet Planlama Örgütü’.

23 Geçtiğimiz on yıl boyunca, yabancı öğrenci sayıları neredeyse üç katına çıkmış, ancak bu hızlı artış eğitim kalitesi pahasına elde edilmiştir.

24 KTt idaresi tarafından yayınlanan son yükseköğretim kayıt istatistiklerine göre.

25 Türkiyeli öğrenci sayısındaki düşüş Türkiye’deki gelir artışının düşmesinden, başka ülkelerden (Orta Asya, Orta Doğu ve Afrika) gelen öğrenci sayısındaki artışın yavaşlaması da KTt’deki geçim giderlerinin artmasından kaynaklanmaktadır.

0 20.000 40.000 60.000 80.000 100.000 120.000

2012-13 2013-14 2014-15 2015-16 2016-17 2017-18 2018-19 Yükseköğretim öğrenci sayısı

Türkiye Diğer ülkeler KTt

(21)

Genel GSYH Büyümesi Üzerindeki Etkisi

TL’deki değer sonucu, 2017 yılında yüzde 5,4’e ulaşmış GSYH büyümesinin 2018 yılında yüzde 2,5 civarında düşmesi ve ondan sonra hafifçe yukarı gelmesi beklenmektedir. Değer kaybı şo- kunun GSYH üzerindeki etkisini ölçmek için KTt ekonomisine yönelik olarak yıllık ortalama TL/

USD oranının ve yıllık KTt GSYH’sinin kullanıldığı başka bir iki değişkenli YVOR modelinden26 fay- dalandık. ETF’ler (Şekil 12) yüzde 1’lik değer kaybı şokunun şokun olduğu yılda GSYH’nin yüzde 0,02 civarında düşmesine, yüzde 50’lik değer kaybı şokunun ise GSYH’de 2 yıla kadar bir süre devam edecek şekilde yüzde 1’lik düşüşe neden olduğunu göstermektedir. Bu gerileme yüksek enflasyondan dolayı tüketimin azalmasının sonucudur. 2001 yılında, Türkiye’deki yaklaşık yüzde 100’lük değer kaybı şokundan ve ardından gelen ekonomik resesyondan sonra, KTt GSYH’si yüzde 5,4 daralmıştı. Bu yılsa yaklaşık yüzde 30’luk bir değer kaybı bekliyoruz. Ayrıca, 2001’in aksine, turizm ihracatının büyümeye devam etmesini, buna daha düşük bir hızla da olsa yükseköğretim ihracatının eşlik etmesini bekliyoruz. Dolayısıyla, GSYH büyümesinin yavaşlayarak 2017 yılındaki yüzde 5,4’lük seviyesinden 2018 yılında yüzde 2,5 civarına inmesini, sonrasına tüketimde bekle- nen toparlanma ve turizm ve yükseköğretim ihracatlarının artmaya devam etmesi sonucu ekono- minin büyümeye devam etmesini öngörüyoruz (Tablo 3).

Şekil 12: GSYH’nin döviz kuru değer kayıp oranı şokuyla gerilemesi

0 .5 1 1.5 2 2.5 3

0 1 2 3 4 5

IRF of the exchange rate to an exchange rate shock

95% CI structural irf

Percentage change

Years

-.08 -.06 -.04 -.02 0 .02 .04

0 1 2 3 4 5

IRF of GDP to an exchange rate shock

95% CI structural irf

Percentage change

Years

Kaynak: Dünya Bankası personeli.

Not: Grafiklerde TL/USD yıllık ortalama kurundaki 1 yüzde puanlık şokun etki-tepki fonksiyonları görülmektedir. Döviz kurundaki pozitif tepki TL’nin değer kaybetmesi anlamına gelmektedir.

Cari İşlemler, Mali Denge ve Finansman Üzerindeki Etkisi

Hibeler öncesindeki cari işlemlerin fazla vermesi beklenmektedir. Hibeler öncesi cari işlemler açığı 2000 yılında GSYH’nin yüzde 13’ü iken, ithalatın 9 yüzde puan azalması sonucu 2001 yılında GSYH’nin yüzde 7,4’üne gerilemişti. Cari işlemler açığında son yıllarda kaydedilen güçlü iyileşme yükseköğretim ve turizm ihracatı sayesinde gerçekleşmiştir (Şekil 13’te gösterildiği üzere mal ve hizmetler ihracatı). Turizm ve yükseköğretim ihracatının büyümeye devam etmesi beklendiğin- den, hibeler öncesi cari işlemlerin 2017 yılında olduğu gibi pozitif olması beklenmektedir (Şekil 13). Türkiye’den gelen hibeler cari işlemler fazlasının daha da artmasına yardımcı olacaktır (Tablo 3). Turizm ve yükseköğretim ihracatının yüksek olması döviz rezervlerini arttırmış olup, şu anda 15 aylık mal dış alımını karşılayacak düzeydedir. Döviz rezerv stokunun daha da artması beklen- mektedir.

26 Model ve tanımlama stratejisi ile ilgili daha fazla bilgi için Kutu 2’nin ikinci paragrafına bakınız.

Kurun kur şokuna ETF’si GSYH’nın kur şokuna ETF’si

Yüzde değişim Yüzde değişim

Yıllar Yıllar

% 95 GA Yapısal ETF % 95 GA Yapısal ETF

Referanslar

Benzer Belgeler

[r]

Kıbrıs Türk medyasında yayınlanan konuyla ilgili tartışmalar, haberler ve köşe yazıları ile Medya Etik Kurulu ve Yenidüzen gazetesi okur temsilcisine yapılan

Türk Dilinin Yapısı, Yazma Eylemi ve Kompozisyon Bilgileri, Yazım Kuralları, Türk Şiiri ve Şiir Dili, Dinleme ve Konuşma Becerileri, Not Alma Teknikleri, Anlatmaya Bağlı

Çalışmamızın sonuç bölümünde ise, Türk Hukukunda 5607 sayılı Kaçakçılıkla Mücadele Kanununda düzenlenen gümrük kaçakçılığı suçları ile Kıbrıs Hukukunda 37/83

Bu bağlamda eğitim sistemlerinde ve uluslararası ölçeklerde (Pisa vb.) başarılı olan Finlandiya ve Japonya ile eğitim sisteminde yenilikler arayan Türkiye ve

Kıbrıs Türk toplumunda Kadın, 1940’lı yıllardan itibaren “evin” dışında da kendine ait bir çalışma alanı olduğunu algılamış ve bu yeni açılımın

Raporun “Enerji Verimliliği ve İklim Değişikliği” ve “Su Yönetimi” başlıkları ise ENKA Merkez Ofis, 2 ENKA İnşaat Projesi, Çimtaş (Çelik ve Boru), ENKA Enerji

Teknik olarak baktığımızda yukarıda 1689 direncinin kırılması halinde önce 1704 ve arkasından 1723 seviyesine kadar yükseliş yaşanabilir. Aşağıda ise 1682 desteğinin