• Sonuç bulunamadı

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ KARARLARI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ KARARLARI"

Copied!
363
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

UYUŞMAZLIK MAHKEMESİ KARARLARI

I-2247 SAYILI KANUN’UN 27. VE 29. MADDELERİ GEREĞİNCE VERİLEN (BAŞVURU RED) KARARLAR

Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

1-ESAS NO : 2015/111 KARAR NO : 2015/128 KARAR TR : 02.03.2015 (Hukuk Bölümü)

ÖZET : İdari yargı yerinde açılan davanın öncesinde adli yargı yerince verilmiş kesin veya kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunmadığı anlaşıldığından, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde belirtilen koşulların oluşmaması nedeniyle, aynı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİ gerektiği hk.

K A R A R Davacılar : 1- A.B. 2- M.B.

Vekili : Av. A.Y.

Davalılar : 1- Ünseli Belediyesi

2- Muradiye Belediye Başkanlığı Vekili : Av. E.B.

O L A Y : Davacılar vekili dava dilekçesinde; “Müvekkillerim A.B. ve M.B. kardeş olup Muradiye'nin Ünseli beldesinde abdi mevkisinde bulunan 86 parsel numaralı arazinin müşterek malikidirler müvekkilim A.B. ise ünseli beldesi abdi mevkisinde bulunan 83 parsel numaralı arazinin sahibidir. Ünseli Belediyesi tarafından yapılan kanalizasyon çalışması müvekkillerimin tarlalarının tam ortasından geçip tarlalarında büyük zarar oluşturmuştur. Gerek bu çalışma yapılmadan önce gerekse de yapılması esnasında müvekkillerim bu durumdan haberdar edilmemiş. Belediye tarafından arazilerinde izinsiz çalışma yapılmıştır.

13.12.2012 tarihinde durumdan haberdar olan müvekkillerim bu oluşan zararlarının tazmini için belediyeye yazılı talepte bulunmuştur. Ancak üzerinden epey zaman geçmesine rağmen ve de ilkbaharın gelmesinden dolayı belediyenin herhangi bir çalışmada bulunmaması müvekkillerim tekrardan belediyeye zararın tazmini için başvurmuşlar ve belediye yetkilileri tarafından kendilerine herhangi bir yardımda bulunulmayacağı ifade edilmiştir.

Bilindiği üzere bölge halkı geçimini tarım ve hayvancılık ile sağlamaktadır. Belediye tarafından izin alınmadan karşılığı ödenmeden müvekkillerimin tarlasından geçirilen bu kanalizasyon hattı tarım ve hayvancılık ile uğraşan müvekkillerimi ciddi anlamda mağdur etmiştir. Yaklaşık 30 dönüm arazisi belediyenin bu kazı çalışmasında zarara uğramış ve kullanılamaz hale gelmiştir.

Daha sonra davalı idareye vermiş olduğumuz dilekçe ile, söz konusu yerin kamulaştırılması ve bedellerinin müvekkillerime ödenmesini talep etmemize rağmen bugüne kadar herhangi bir işlem ve ödeme yapılmamıştır. Bu sebeple müvekkillerim maliki bulundukları taşınmazların yasaya aykırı olarak el atılması nedeniyle zarara uğramışlardır.” demek suretiyle fazlaya ilişkin haklarını saklı tutarak şimdilik 1.000,00 TL’nin haksız fiilin vuku bulduğu tarihten itibaren yasal faiziyle birlikte tahsiline karar verilmesi istemiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Muradiye Asliye Hukuk Mahkemesi: 22.05.2014 gün ve E:2013/132, K:2014/141 sayılı kararı ile özetle; davada idari yargı yerinin görevli olduğunu belirterek davanın görev yönünden reddine karar vermiştir.

İş bu kararın kesinleştiğine dair dosya kapsamında herhangi bir bilgi veya belge yer almamaktadır.

Davacılar vekili aynı istemle bu kez idari yargı yerinde dava açmıştır.

Van 2.İdare Mahkemesi: 07.01.2015 gün ve E:2014/726 sayı ile özetle; “…mülkiyeti davacılara ait taşınmazlara, kamulaştırma yapılmaksızın kanalizasyon hattı döşemek suretiyle fiilen el atıldığından bahisle meydana geldiği ileri sürülen zararın tazmini istemiyle açılan davanın haksız fiilden (kamulaştırmasız el atmadan) doğan bir tazminat davası sayılacağı ve özel hukuk hükümlerine göre adli yargı yerinde çözümlenmesi gerektiği sonucuna varılmıştır.” demek suretiyle 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.

(2)

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 2.3.2015 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Selim Şamil KAYNAK’ın, başvurunun reddi yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19. maddesinde

“Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.

(Değişik ikinci fıkra: 23/7/2008 – 5791/9 md.) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir.” hükme bağlanmış, aynı Yasanın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmiştir.

Dosya kapsamında yapılan incelemede; İdare Mahkemesince, Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilen idari yargı dosyası içerisinde Muradiye Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevsizlik kararı bulunmakta ise de, bu kararın kesinleşip kesinleşmediği dosya kapsamından anlaşılamadığından Başkanlığımızın 04.02.2015 günlü yazısı ile, Muradiye Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 22.05.2014 gün ve E:2013/132, K:2014/141 sayılı görevsizlik kararının kesinleşme durumunu gösteren onaylı bir örneği istenilmiş; bunun üzerine anılan mahkemece, tarafların gerekçeli kararın tebliğine ilişkin herhangi bir müracaatta bulunmaması nedeniyle dosyanın henüz kesinleşmemiş olduğu belirtilmiştir.

Olayda, Van 2.İdare Mahkemesince, görevli merciin belirlenmesi için 2247 sayılı Yasanın 19.maddesi kapsamında Mahkememize başvurulmuş olmasına karşın, Muradiye Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevsizlik kararı henüz kesinleşmediğinden, 2247 sayılı Yasanın 19. maddesinde öngörülen “kesin ve kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine” koşulu geçekleşmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasanın 19. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan Van 2.İdare Mahkemesince yapılan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.

SONUÇ : 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan Van 2.İdare Mahkemesince yapılan BAŞVURUNUN, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 2.3.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

* * * Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

2-ESAS NO : 2015/117 KARAR NO : 2015/134 KARAR TR : 02.03.2015 (Hukuk Bölümü)

ÖZET : Adli ve idari yargı yerlerince, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan dava sebebiyle verilmiş ve kesinleşmiş iki ayrı görevsizlik kararının bulunmadığı, böylece 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde belirtilen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığının ve 19. maddesinde belirtilen koşulların da oluşmadığı anlaşıldığından, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİ gerektiği hk.

K A R A R Davacı : 1-S.U. Seyahat Tic. Ltd. Şti., 2- S.D.

Vekilleri : Av. H.K., Av. M.D., Av. H.K.

Davalı : İstanbul Valiliği

O L A Y : Trafik Denetleme Şube Müdürlüğünce yapılan incelemede, 54…… plaka sayılı aracın yasa dışı taşımacılık yaptığının tespit edildiğinden bahisle, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun Ek 2/3. madde ve fıkrası uyarınca, sürücü belgesi sahibi A.A. adına 27.7.2012 gün ve GN-764208 seri-sıra,

(3)

davacı şirket adına 27.7.2012 gün ve GN-764221 seri-sıra numaralı Trafik İdari Para Cezası Karar Tutanakları düzenlenerek, ayrı ayrı 1.950,00 TL idari para cezası verilmiş, ayrıca bu tutanaklara istinaden düzenlenen 27.7.2012 gün ve 0183438 sayılı Araç Trafikten Men Tutanağı ile araç 60 gün süre ile trafikten men edilerek muhafaza altına alınmıştır.

Davacı S.U. Seyahat Tic. Ltd. Şti. vekili, 27.7.2012 gün ve GN-764221 seri-sıra numaralı Trafik İdari Para Cezası Karar Tutanağı ile verilen idari para cezası ile aracın 60 gün süre ile trafikten men edilmesine ilişkin kararın iptal edilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 1. İDARE MAHKEMESİ: 22.10.2012 gün ve E:2012/1402, K:2012/1683 sayıyla;

2918 sayılı Kanun’un 112. maddesinde, sürücü belgelerinin geçici olarak geri alınması hariç olmak üzere bu Kanundaki suçlarla ilgili davalara Trafik Mahkemelerinde, bunların bulunmadığı yerlerde ise yetki verilen Sulh Ceza Mahkemelerinde bakılacağının düzenlenmesi karşısında, davanın çözümünün adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, verilen karar itiraz edilmeden kesinleşmiştir.

Trafik Denetleme Şube Müdürlüğünce yapılan incelemede, 54……... plaka sayılı aracın yasa dışı taşımacılık yaptığının tespit edildiğinden bahisle, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun Ek 2/3 ve 32.

madde ve fıkrası uyarınca, sürücü belgesi sahibi S.D. adına 17.1.2013 gün ve GT-207757 seri-sıra, davacı şirket adına 17.1.2013 gün ve GT-207758 seri-sıra numaralı Trafik İdari Para Cezası Karar Tutanakları düzenlenerek, sırasıyla 3.580,00 ve 3.503,00 TL idari para cezası verilmiş, ayrıca bu tutanaklara istinaden düzenlenen 17.1.2013 gün ve 0249891sayılı Araç Trafikten Men Tutanağı ile araç 60 gün süre ile trafikten men edilerek muhafaza altına alınmıştır.

Davacılar vekilleri, davacı S.D. adına verilen idari para cezası ile aracın 60 gün süre ile trafikten men edilmesine ilişkin kararın iptal edilmesi istemiyle adli yargı yerine itirazda bulunmuşlardır.

İSTANBUL ANADOLU 32. SULH CEZA MAHKEMESİ:12.9.2013 gün ve D.İş:2013/43 sayıyla; 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 27/8. maddesine göre idari para cezası yanında idari yargının görev alanına giren kararın da verilmiş olması nedeniyle ve Uyuşmazlık Mahkemesinin emsal kararlarına dayanarak, davanın çözümünün idari yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle itirazın görev yönünden reddine, ancak aynı konuda İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nin E:2012/1402, K:2012/1683 sayılı görevsizlik kararı bulunduğundan, dosyanın görev uyuşmazlığının çözümlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine de karar vermiş, verilen karar itiraz edilmeden kesinleşmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler:

Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 2.3.2015 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Gülten Fatma BÜYÜKEREN’in, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada başvurunun reddi gerektiğine ilişkin sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği...” açıkça belirtilmiştir. Bu durum gözetildiğinde, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin görev ve yetkileri, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 158. maddesi ile 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi’nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1.

maddesinde açıkça gösterilmiş, Mahkeme adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili kılınmıştır.

2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir”, 19.maddesinde, “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin

(4)

veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.

(Değişik ikinci fıkra: 23/7/2008 – 5791/9 md.) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir” denilmiştir. Aynı Yasanın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, davacılar vekillerinin, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun Ek 2/3 ve 32. madde ve fıkrası uyarınca, S.D. adına verilen idari para cezası ile aracın 60 gün süre ile trafikten men edilmesine ilişkin kararın iptal edilmesi istemiyle adli yargı yerine yaptıkları itiraz sonucunda, Mahkemece itirazın görev yönünden reddine karar verilmiş, ancak aynı konuda İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nin E:2012/1402, K:2012/1683 sayılı görevsizlik kararı bulunduğundan bahisle, görevli yargı yerinin belirtilmesi için dosyanın re’sen Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine de karar verildiği, verilen kararın itiraz edilmeden kesinleştiği, her iki dava dosyasının Mahkememize gönderildiği anlaşılmıştır.

Uyuşmazlık Mahkemesi bu durumlarda, her ne kadar 2247 sayılı Yasada öngörülen yönteme uymamakta ise de, davanın taraflarınca başvuruda bulunulmadığı gözetilerek, mahkemelerce re’sen yapılan başvuruların 2247 sayılı Yasanın 19. maddesi kapsamında olduğunun kabul edilerek Uyuşmazlık Mahkemesinin önüne gelmiş bulunan görev uyuşmazlıklarının çözüme kavuşturulmasının, gerek dava ekonomisine gerek Uyuşmazlık Mahkemesinin kuruluş amacına uygun olacağı düşüncesiyle görev uyuşmazlıklarının esasını inceleyerek esasa ilişkin karar vermektedir.

Ancak, somut olayda, davacı S.U. Seyahat Tic. Ltd. Şti. vekilinin, 27.7.2012 gün ve GN-764221 seri-sıra numaralı Trafik İdari Para Cezası Karar Tutanağı ile verilen idari para cezası ile bu tutanağa istinaden düzenlenen aracın 60 gün süre ile trafikten men edilmesine ilişkin kararın iptal edilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açtığı, İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nin 22.10.2012 gün ve E:2012/1402, K:2012/1683 sayılı kararı ile, davanın çözümünün adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar verdiği ve kararın itiraz edilmeden kesinleştiği, bu işlem ile ilgili olarak davacı vekilinin adli yargı yerine dava açıp açmadığı konusunda bir bilgi olmadığı gibi, adli yargı yerince davacı S.U. Seyahat Tic. Ltd. Şti. hakkında bu işlem ile ilgili olarak verilmiş bir görevsizlik kararı da bulunmadığı, Mahkememize taraflarca yapılan bir başvurunun da bulunmadığı, davacılar vekillerinin, davacı S.D. adına 17.1.2013 gün ve GT-207757 seri-sıra numaralı Trafik İdari Para Cezası Karar Tutanağı ile verilen idari para cezası ile bu tutanağa istinaden düzenlenen aracın 60 gün süre ile trafikten men edilmesine ilişkin kararın iptal edilmesi istemiyle adli yargı yerine itirazda bulundukları, İstanbul Anadolu 32. Sulh Ceza Mahkemesi’nin, 12.9.2013 gün ve D.İş:2013/43 sayılı kararı ile, davanın çözümünün idari yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle itirazın görev yönünden reddine, ancak aynı konuda İstanbul 1. İdare Mahkemesi’nin E:2012/1402, K:2012/1683 sayılı görevsizlik kararı bulunduğundan, dosyanın görev uyuşmazlığının çözümlenmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine de karar vererek, dosyanın Mahke-memize gönderildiği, bu işlem ile ilgili olarak davacının idari yargı yerine dava açıp açmadığı konusunda bir bilgi olmadığı gibi, idari yargı yerince davacı hakkında verilmiş bir görevsizlik kararı da bulunmadığı, Mahkememize taraflarca yapılan bir başvurunun da bulunmadığı, ancak İstanbul Anadolu 32. Sulh Ceza Mahkemesi’nce, İstanbul 1. İdare Mahkemesi ile aralarında bahsedilen kararlar yönünden görev uyuşmazlığı meydana geldiğinden bahisle Mahkememize başvurulduğu anlaşılmıştır.

Bu durumda, adli ve idari yargı yerlerince, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan dava sebebiyle verilmiş iki ayrı görevsizlik kararı bulunmadığından, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde belirtilen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığı oluşmadığı gibi, 19. maddede belirtilen koşulların da oluşmadığı anlaşıldığından, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan başvurunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.

SONUÇ : 2247 sayılı Yasa’nın 14.maddesinde belirtilen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığının ve 19. maddesinde belirtilen koşulların da oluşmadığı anlaşıldığından, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİNE, 2.3.2015 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

* * * Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

3-ESAS NO : 2015/127

(5)

KARAR NO : 2015/144 KARAR TR : 02.03.2015 (Hukuk Bölümü)

ÖZET : Davacı vekili tarafından, Mahkememizin 13.10.2014 tarih ve 2014/18 Esas, 2014/888 Karar sayılı mevcut hüküm uyuşmazlığının yeni bir karar verilmek suretiyle giderilmesine dair kararının hüküm fıkrasında geçen ‘Yasal Faiz’ ibaresi ile hüküm altına alınan faizden kastın 3095 sayılı Kanuni faiz ve Temerrüt faizine ilişkin Kanun’dan kaynaklanan ticari işlerde uygulanan avans faizi mi, 5183 sayılı Amme Alacaklarının Tahsil Usulü Hakkında Kanun’dan kaynaklanan faiz mi olduğu konusunda Mahkememiz kararının açıklanması talep edilmekle;

Mahkememiz kararı içeriği ile birlikte değerlendirildiğinde; açıklama talebine konu kararın, idarenin hukuka aykırı işlemi nedeni ile hizmet kusurundan kaynaklanan zararın iadesi niteliğinde olduğu, ticari bir işlem ya da sözleşmeden kaynaklanmadığı gibi, amme alacağı niteliği de taşımadığı, bu itibarla Mahkememiz kararında geçen “Yasal faiz” den kastın 3095 sayılı Kanun’un 1.maddesi gereğince 6098 sayılı Borçlar Kanunu kapsamında kaldığı açık olmakla,

2247 sayılı Kanun’un 24.maddesi atfı ile 2577 sayılı Yasa’nın 29.maddesi koşulları gerçekleşmediğinden, davacı vekilinin tavzih talebinin REDDİ gerektiği hk.

K A R A R

Tavzih Talebinde Bulunan : C.Lojistik ve Tic.İle C.Hizmet İşletmeleri A.Ş. İş Ortaklığı adına 1-C. Lojistik ve Tic. A.Ş.

2-C. Hizmet İşletmeleri A.Ş.

Vekili : Av. A. & A. Avukatlık Ortaklığı

Davalı : Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı

Vekili : Av. A.T.

İSTEM : Davacı vekili Mahkememize hitaben yazdığı 03.02.2015 havale tarihli dilekçisinde özetle; Uyuşmazlık Mahkemesi’nin 13.10.2014 tarih ve 2014/18 Esas, 2014/888 Karar sayılı kararının hüküm fıkrasında "... Davacının ihtiyati kayıtla ödediği... toplam 306.627,44.-TL (...) davacıya iadesine söz konusu tutara idareye yatırılma tarihi olan 14.09.2009 tarihinden ödeme tarihine kadar yasal faiz işletilmesine" denildiğini, Türk Hukuk sisteminde faiz olgusunun ya yasadan kaynaklanmakta[Yasal Faiz]

ya da sözleşmeden [Sözleşmesel Faiz] kaynaklanmakta olduğunu, davacı ile davalı idare arasında faiz konusunda her hangi bir faiz anlaşması bulunmadığını; Türk Hukukunda yasal faizi düzenleyen birden fazla kaynak mevcut olduğunu, bu nedenle hüküm fıkrasında geçen ‘yasal faiz’ ile hükmedilen faizin, hangi yasadan kaynaklanan yasal faize olduğu konusunda tereddüt yaşandığını belirterek; Mahkemenin 13.10.2014 tarihli kararının hüküm fıkrasında yer alan alacaklarının iadesinde uygulanacak yasal faizin 3095 sayılı yasadan kaynaklanan ve ticari işlerde kullanılan "avans faizi mi yoksa, Amme Alacaklarının Tahsili Hakkındaki Kanun'undan kaynaklanan "amme alacaklarına uygulanan yasal faiz mi olduğunun açıklanması istemi ile Uyuşmazlık Mahkemesi’ne müracaat etmiştir.

USULE İLİŞKİN İNCELEME

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi’nin Kuruluşu ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 25.

Maddesinde; Hukuk alanındaki hüküm uyuşmazlıklarında Danıştay Yargılama usulünün 2247 sayılı Kanuna aykırı olmayan hükümlerinin uygulanması gerektiği belirtilmiştir.

2577 sayılı İdari Yargılama Usulü Kanun 1. Maddesinde; “Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinin görevine giren uyuşmazlıkların çözümü, bu Kanunda gösterilen usullere tabidir./ Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare mahkemeleri ve vergi mahkemelerinde yazılı yargılama usulü uygulanır ve inceleme evrak üzerinde yapılır.” denilmek sureti ile Danıştay’ın yargılama usulü yönünden 2577 sayılı Kanunla belirlenen düzenlemeler çerçevesinde hareket edeceği ortaya konulmuştur.

2577 sayılı Kanun’un Açıklama başlıklı 29. Maddesinde; “ 1. Danıştay, bölge idare mahkemeleri, idare ve vergi mahkemelerince verilen kararlar yeterince açık değilse, yahut birbirine aykırı hüküm fıkralarını taşıyorsa, taraflardan her biri kararın açıklanmasını veya aykırılığın giderilmesini isteyebilir.

2. Açıklama dilekçeleri karşı taraf sayısından bir nüsha fazla verilir.

3. Kararı vermiş olan daire veya mahkeme işi inceler ve gerek görürse dilekçenin bir örneğini, belirleyeceği süre içinde cevap vermek üzere, karşı tarafa tebliğ eder, cevap iki nüsha olarak verilir.

Bunlardan biri, açıklama veya aykırılığın kaldırılmasını isteyen tarafa gönderilir.

4. Görevli daire veya mahkemenin bu husustaki kararı, taraflara tebliğ olunur.

(6)

5.Açıklama veya aykırılığın kaldırılması, kararın yerine getirilmesine kadar istenebilir.”

şeklindeki düzenleme ile de, Danıştay kararının yeterince açık olmaması veya birbirine aykırı hüküm fıkraları taşıması halinde, ilgilisince kararın açıklanmasının istenebileceği belirtilmiştir.

Davacının talebi de, 2577 sayılı Kanun’un 29. Maddesi kapsamında bir açıklama istemi olarak nitelenmiş ve 2247 sayılı Kanun’un 25. Maddesi ile yapılan atıf nedeni ile Mahkememiz yargılamasında da, hüküm uyuşmazlıkları ile sınırlı olarak uygulanabileceği sonucuna varılmıştır.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler:

Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU, Mehmet AKBULUT ’un katılımlarıyla yapılan 2.3.2015 günlü toplantısında: Raportör-Hakim Birgül YİĞİT’in, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan talebin reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada talebin reddi gerektiğine ilişkin sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Talep, Mahkememizin 13.10.2014 tarih ve 2014/18 Esas, 2014/888 Karar sayılı mevcut hüküm uyuşmazlığının yeni bir karar verilmek suretiyle giderilmesine dair kararının hüküm fıkrasında geçen ‘ Yasal Faiz’ ibaresi ile hükmedilen faizin, 3095 sayılı Yasa’dan kaynaklanan ticari işlerde uygulanan avans faizi mi yoksa 6183 sayılı Kanun’dan kaynaklanan Amme Alacaklarının Tahsilinde öngörülen yasal faiz mi olduğu konusunda Mahkememizden açıklama yapılması istemine ilişkindir.

Dosya kapsamında yapılan inceleme neticesinde; davacı ile davalı arasında, davacı şirkette çalıştırılmasına rağmen kuruma bildirilmediği iddia edilen işçiler ile ilgili olarak davacı şirketten haksız olarak tahsil edilen ek prim ve gecikme zammının davacıya iadesine karar verilmesi istemi ile Bakırköy 4.

İş Mahkemesi’ne açılan davanın kararı ile yine aynı olaya istinaden davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından tesis edilen idari para cezasına iptali istemi ile İstanbul 4. İdare Mahkemesi’ne açılan davanın kararı arasında hüküm uyuşmazlığı bulunduğu gerekçesi ile 2247 sayılı Kanun’un 24. Maddesi kapsamında Mahkememize müracaat ettiği anlaşılmıştır.

Mahkememizce yapılan değerlendirme neticesinde de, 5510 sayılı Kanunun 101. ve 102.

maddelerinin farklı yargı kollarını görevli kılan düzenlemesinden kaynaklanan ve gerçekte ortak paydası

“aynı” olan bir hukuki sebebe (farazi noksan işçi çalıştırıldığı varsayımı ve buna dayalı “idari para cezası”

tayini ve “ek sigorta primi, gecikme zammı ve faiz” tahakkuk ettirilmesi işlemleri) dayalı her iki SGK tasarrufunun birlikte ele alınması ve doğan ihtilafların her iki kararın kaldırılarak; mevcut hüküm uyuşmazlığının, 2247 sayılı Yasa’nın 24.maddesi gereğince olayın esasına uygun şekilde yeni bir hüküm kurulması ve davacının fiilen eksik işçi çalıştırmadığı halde, eksik işçi çalıştırdığı gerekçesi ile davalı Sosyal Güvenlik Kurumu Başkanlığı tarafından tesis edilen idari para cezası ve ek prim tahakkuku ile gecikme zammı işlemlerinin iptaline karar verilmesi suretiyle giderilmesi gerektiğine karar verilmiş ve bu işlemin iptali ile birlikte, davacı şirketten haksız olarak tahsil edilen ve davacının ihtirazi kayıtla ödediği anlaşılan toplam 306.627,44 TL nın ( üç yüz altı bin altı yüz yirmi yedi bin lira kırk dört kuruş) 14.9.2009 tarihinden ödeme tarihine kadar yasal faizi ile birlikte iadesine; yine Davalı SGK’ca, 2006/8, 2007/7, 2008/1,2,3 üncü aylarında eksik sigortalı bildiriminde bulunulduğu gerekçesiyle 5510 sayılı Kanunun 102 inci maddesi uyarınca davacı şirket adına düzenlenen 22.631 TL (Yirmi iki bin altı yüz otuz bir lira) idari para cezasında hukuka uyarlık görülmediğinden, anılan idari para cezasının iptaline ve söz konusu meblağın davacı şirkete 15.09.2009 tarihinden ödeme tarihine kadar olan yasal faizi ile birlikte iadesine karar verilmiştir.

6183 sayılı Kanun’un 1. Maddesinde; “Devlete, vilayet hususi idarelerine ve belediyelere ait vergi, resim, harç, ceza tahkik ve takiplerine ait muhakeme masrafı, vergi cezası, para cezası gibi asli, gecikme zammı, faiz gibi fer'i amme alacakları ve aynı idarelerin akitten, haksız fiil ve haksız iktisaptan doğanlar dışında kalan ve amme hizmetleri tatbikatından mütevellit olan diğer alacakları ile; bunların takip masrafları hakkında bu kanun hükümleri tatbik olunur.” şeklindeki düzenleme ile kanunun düzenleme alanının kamu alacakları ile sınırlı olduğunun açıkça belirtildiği;

Aynı Kanun’un 2. Maddesinde;”Muhtelif kanunlarda Tahsili Emval Kanununa göre tahsil edileceği bildirilen her çeşit alacaklar hakkında da bu kanun hükümleri tatbik olunur.” şeklindeki düzenleme ile de, diğer kanunlarda atıf yapılan hallerde de 6183 sayılı Kanun’un olaya uygulanabileceğinin açıkça düzenlendiği,

Aynı Kanunun 51. Maddesinde; “Amme alacağının ödeme müddeti içinde ödenmeyen kısmına vadenin bitim tarihinden itibaren her ay için ayrı ayrı % 4 oranında gecikme zammı tatbik olunur. Ay kesirlerine isabet eden gecikme zammı günlük olarak hesap edilir.

Gecikme zammı birmilyon liradan az olamaz. Gecikme zammı; 213 sayılı Vergi Usul Kanununa göre uygulanan vergi ziyaı cezalarında bu madde uyarınca belirlenen oranda, mahkemeler tarafından verilen ve ceza mahiyetinde olan amme alacaklarında ise bu oranın yarısı ölçüsünde uygulanır. Bunların dışındaki ceza mahiyetinde olan amme alacaklarına gecikme zammı tatbik edilmez.

(7)

Bakanlar Kurulu, gecikme zammı oranlarını aylar itibarıyla topluca veya her ay için ayrı ayrı, yüzde onuna kadar indirmeye, gecikme zammı oranı ile gecikme zammı asgari tutarını iki katına kadar artırmaya, ayrıca gecikme zammı oranını aylar itibarıyla farklı olarak belirlemeye ve gecikme zammını bileşik faiz usulüyle aylık, üç aylık, altı aylık veya yıllık olarak hesaplatmaya yetkilidir.”şeklindeki düzenleme ile, gecikme zammı adı altında kamu alacaklarının ödenmesinde gecikme olması halinde uygulanacak faiz oranlarının ve usulünün belirlendiği görülmüştür.

Görüldüğü üzere, 6183 sayılı Kanun’un ve bu kanun kapsamında uygulanacak gecikme zammının kapsamı kanun ile açıkça çizilmiştir. Davaya konu alacağa 6183 sayılı Kanun’un uygulanması gerektiğine ilişkin açık düzenleme ya da başka kanunda yapılan atfi bir düzenleme bulunmadığına göre, Mahkememiz kararında bahsi geçen “yasal faiz”den kastın 3095 sayılı Yasa ile öngörülen faiz olduğu açıktır. Bu nedenle davacının söz konusu talebi yönünden bir açıklama yapılmasına gerek bulunmamaktadır.

Ayrıca davacı vekilinin talep dilekçesinin ‘İstek’ kısmından net bir şekilde anlaşılamamakla birlikte, talep içeriğinden, 3095 sayılı Kanun kapsamında hangi kanunun uygulanacağı konusunda da bir açıklama istendiği kanaatine ulaşılmıştır. Nitekim; 3095 sayılı Kanun’un 1. Maddesinde ise;” Borçlar Kanunu ve Türk Ticaret Kanununa göre faiz ödenmesi gereken hallerde, miktarı sözleşme ile tespit edilmemişse bu ödeme yıllık yüzde oniki oranı üzerinden yapılır./Bakanlar Kurulu, bu oranı aylık olarak belirlemeye, yüzde onuna kadar indirmeye veya bir katına kadar artırmaya yetkilidir.” şeklindeki düzenleme ile alacağa uygulanacak faiz konusunda 6102 sayılı Türk Ticaret Kanunu’na ve 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu’na atıf yapılmıştır. Bu madde ve talebe konu Mahkememiz kararının içeriği birlikte değerlendirildiğinde; açıklama talebine konu kararın, idarenin hukuka aykırı işlemi nedeni ile hizmet kusurundan kaynaklanan zararın iadesi niteliğinde olduğu, ticari bir işlem ya da sözleşmeden kaynaklanmadığı görülmekle, hüküm fıkrasında yasal faiz ile kastedilen miktarın 3095 sayılı Kanun’un 1.

Maddesi gereğince 6098 sayılı Türk Borçlar Kanunu kapsamında değerlendirilmesi gerektiği açık olmakla, bu hususta da bir açıklama yapılmasına gerek görülmemiştir.

Yukarıda belirtilen nedenlerle; Mahkememiz kararının yeterince açık olduğu, açıklamayı gerektirir bir durumun bulunmadığı ve 2247 sayılı Kanun’un 24. Maddesi atfı ile 2577 sayılı Yasa’nın 29.

Maddesi koşullarının gerçekleşmediği anlaşılmakla, davacı C. Lojistik ve Tic ile C. Hizmet İşletmeleri A.Ş.İş Ortaklığı vekilinin tavzih talebinin reddine karar verilmesi gerekmiştir.

SONUÇ : 2247 sayılı Kanun’un 24. Maddesi atfı ile 2577 sayılı Yasa’nın 29.Maddesi koşullarını taşımayan TAVZİH TALEBİNİN REDDİNE, 2.3.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

* * * Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

4-ESAS NO : 2015/129 KARAR NO : 2015/146 KARAR TR : 02.03.2015 (Hukuk Bölümü)

ÖZET : İdari yargı yerinde açılan davanın öncesinde adli yargı yerince verilmiş kesin veya kesinleşmiş bir görevsizlik kararı bulunmadığı anlaşıldığından, 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde belirtilen koşulların oluşmaması nedeniyle, aynı Yasa’nın 27.maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİ gerektiği hk.

K A R A R Davacılar : 1- N.S. 2- T.S. 3- E.S. 4- M.S.

Vekili : Av. B.P.

Davalılar : 1- Orman Genel Müdürlüğüne izafeten Kanlıca Orman İşletme Müdürlüğü Vekili : Av. Z.Ç.E.

2- Milli Emlak Daire Başkanlığı Vekili : Av. S.Ç.

O L A Y : Davacılar vekili dava dilekçesinde; “İstanbul İli, Çekmeköy İlçesi, Alemdağ-Merkez Mahallesinde bulunan f22cl6d4a pafta, 157 ada, 11 parsel numaralı ve 6831 Sayılı Orman Kanunun 2/B maddesi uyarınca Orman sınırı dışına çıkartılarak hükmen Hazine adına tescil edilen 3.001,45 m²si üzerinde ETRAFI ÇEVRİLİ BAHÇE’li taşınmaz, muris B.S. tarafından 29.01.1996 tarihinden beri hukuki ve fiili

(8)

halefiyetle hak sahibi ve fiili kullanıcı olarak nizasız, fasılasız ve aralıksız kullanılmaktadır. (B.S.

25.01.2010 tarihinde Vefat etmiştir. Müvekkillerim; N.S., E.S., M.S. ve T.S., muris B.S.’ın mirasçılarıdır).

24.08.2010 tarihinde Çekmeköy Tapu Sicil Müdürlüğü’nde yaptığımız incelemede; muris B.S.’ın, hukuki ve fiili halefiyetle hak sahibi ve fiili kullanıcı olarak 29.01.1996 tarihinden beri kullandığı, İstanbul İli, Çekmeköy İlçesi, Alemdağ-Merkez Mahallesinde bulunan f22cl6d4a pafta, 157 ada, 11 parsel numaralı taşınmaz üzerindeki tasarruf/hak sahipliğinin sona erdirilmesine ilişkin Ümraniye Kadastro Müd.nün 08.03.2010 tarih 1058 sayılı yazıları ile muris B.S.’ın, 157 ada 11 parseldeki tapunun beyanlar hanesindeki hak sahipliği kaydının TERKİN edildiğini ve (11) parsel’in EYLEMLİ ORMAN alanı içinde kaldığından bahisle ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ lehine MİLLİ EMLAK DAİRESİ BAŞKANLIĞI’nca TAHSİS edildiğini aynı gün (24.08.2010) itibariyle ıttıla kesp etmiş bulunmaktayız.

Çekmeköy Tapu Sicil Müdürlüğünden 24.08.2010 tarihli dilekçemiz ekinde fotokopilerini aldığımız Ümraniye Kadastro Müd.nün 08.03.2010 tarih 1058 sayılı yazıları ve ekleri belgelerden;

Dava konusu taşınmazın da içinde bulunduğu muhtelif parsellerin, eylemli orman olduğunun tespit edildiği ve Orman Bakanlığınca tahsisinin talep edildiğinden bahisle MİLLİ EMLAK DAİRESİ BAŞKANLIĞI’nın 12.09.2002 tarihli OLUR’ları ile ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ lehine TAHSİS edildiğini,

Ümraniye Kadastro Müd.nün 08.12.2009 tarih 4579 sayılı yazılan ile; Çekmeköy İlçesi Alemdağ Merkez ve Alemdağ Çatalmeşe Mahallelindeki fiili kullanım durumlarına göre Maliye Hâzinesi adına tescili yapılmış 2/B alanlarının kullanıcı ve muhdesat bilgilerinin güncellendiğini, taşınmaz listeleri, ifraz beyannameleri ve eki belgelerin Kanlıca Orman İşletme Müdürlüğü’ne gönderildiğini,

Kanlıca Orman İşletme Müdürlüğü’nün 14.12.2009 tarihli emirleri doğrultusunda Orm.Yük.Müh. Ali DERE tarafından hazırlanan 04.01.2010 tarihli İNCELEME RAPORU'nda; Dava konusu taşınmazın da içinde bulunduğu muhtelif parsellerin her ne kadar 2/B olarak orman dışına çıkarılmışsa da sonradan müfettiş raporları ile EYLEMLİ ORMAN olduğunun tespit edilerek Milli Emlak Müdürlüğü’nden tekrar orman olarak yetiştirmek üzere tahsis edilerek teslim alınan yerlerden olduğu, bu parsellerin orman vasfında tapuya tescillerin yapılması gerekliliği, bu parsellerin tel örgüye alınarak orman ağaçları ile ağaçlandırıldığı şeklindeki hilafı hakikat beyanları, öğrenmiş bulunmaktayız.

DAVA KONUSU TAŞINMAZIN HUKUKİ VE FİİLİ DURUMU

İstanbul İli, Çekmeköy İlçesi, Alemdağ-Mefkez Mahallesinde bulunan f22cl6d4a pafta, 157 ada, 11 parsel numaralı ve 6831 Sayılı Orman Kanunun 2/B maddesi uyarınca Orman sınırı dışına çıkartılarak hükmen Hazine adına tescil edilen 3.001,45 m2’si üzerinde KONUT (157 Ada 2-3 Parsel üzerinde) - ETRAFI ÇEVRİLİ BAHÇE (157 Ada 11 Parsel)’li taşınmaz, bir bütün olarak (2,3 ve 11 parselin etrafı 29.01.1996 tarihinden beri beton duvarla çevrili olup, 2 ve 3 parsel üzerinde konut/bahçe, 11 parsel üzerinde ise evin ihtiyacı nispetinde Meyve ağaçları ve Sebze/tarım uygulamaları mevcuttur) nizasız, fasılasız ve aralıksız muris B.S. tarafından 29.01.1996 tarihinden beri hukuki ve fiili halefıyetle hak sahibi ve fiili kullanıcı sıfatıyla kullanılmaktadır.

Orman Bakanlığı Marmara Orman Bölge Müdürlüğüne bağlı ORKÖY Başmühendisliğince;

6831 Sayılı Yasanın 2/B maddesi uyarınca Orman Sınırları dışına çıkarılan yerlerin fiili kullanıcılarına satışı hususunda başlatılan çalışmalar neticesinde oluşturulan Alemdar Köyü Hak Sahipleri Tespit Komisyonunca yapılan tespit neticesinde işbu taşınmazın hak sahipliği tespiti, muris B.S. lehine yapılmıştır.

Dava konusu taşınmazın da içinde bulunduğu Alemdağ Beldesindeki 2/B arazilerinin satışı işlemleri bu şekilde başlatılmış, hatta Şile, Ömerli, Çekmeköy bölgelerinde tapulama çalışmaları sonuçlandırılmış iken, 4706 Sayılı “Hâzineye Ait Taşınmaz Malların Değerlendirilmesi ve Katma Değer Vergisi Kanununda Değişiklik Yapılması Hakkında Kanun” un 3. Maddesinin Anayasa’ya aykırı olduğuna ilişkin Anayasa Mahkemesi’nin İptal Kararı üzerine, Alemdağ Beldesindeki 2/B arazilerinin satışı işlemleri Bakanlıkça durdurulmuş, askıya alınmıştır.

DAVA KONUSU TAŞINMAZIN ORMAN VASFINA HAİZ OLAMAYACAĞINA DAİR KESİN HÜKÜM VARKEN İDARE’NİN (MİLLİ EMLAK MÜDÜRLÜĞÜ) SÖZKONUSU KESİN HÜKÜM SONRASINDA ORMAN GENEL MÜDÜRLÜĞÜ LEHİNE TESİS ETTİĞİ TAHSİS İŞLEMİ USUL VE YASAYA AYKIRIDIR.

Orman Genel Müdürlüğü’nün, Üsküdar Kadastro Mahkemesi’nin 1998/118 E.sayılı dosyası tahtında Maliye Hazinesi aleyhine açtığı “Kadastro Tespitine İtiraz” davası neticesinde Bidayet Mahkemesi;

“Dava konusu taşınmazın (157 Ada 11 Parsel) 1943 yılında orman olarak sınırlandırıldığını, nitelik kaybı nedeniyle orman sınırları dışına çıkarıldığını, çıkarma işleminin 10.10.1989 tarihinde kesinleştiğini, harita ve koordinatların birbirine uygun bulunduğunu ve ölçüm hatası yapılmadığı”

yönündeki tespitleri sonucunda;

“Alemdağ - 157 Ada, 11 Parsel no.lu taşınmazın tespit gibi Hazine adına tapuya tesciline”

1998/118 E., 2000/206 K., 19.09.2000 tarihli İlamı ile karar vermiş olup, işbu karar 05.02.2001 tarihi itibariyle kesinleşmiştir.

(9)

İşbu kararın kesinleşmesinden kısa bir süre sonra davalı İdare’nin (Hazine) diğer davalı idare (Orman Genel Müdürlüğü) lehine, dava konusu taşınmazın EYLEMLİ ORMAN alanı içinde kaldığı gerekçesi ile 12.09.2002 tarihinde gerçekleştirdiği TAHSİS işlemi; Üsküdar Kadastro Mahkemesi’nin 1998/118 E., 2000/206 K., 19.09.2000 tarihli İlamına, Usul ve yasaya aykırılık teşkil etmektedir.

EYLEMLİ ORMAN sahası; 2/B arazilerinin, yani orman vasfını kaybetmiş yerlerin kullanım yetersizliğinden dolayı ormanlaşma sürecine girmiş yerlerdir.

Üsküdar Kadastro Mahkemesi’nin 1998/118 E., 2000/206 K., 19.09.2000 tarihli İlamı ile 157 Ada 11 Parsel nolu taşınmazın Orman Vasfını tamamıyla kaybettiği tespitinden yaklaşık (1) yıl sonra taşınmazın kullanım yetersizliğinden dolayı Eylemli Orman Sahasına dönüşmesi fiilen ve fiziken mümkün değildir. Kaldı ki yukarıda da beyan ettiğimiz gibi 11 parsel no.lu taşınmaz 29.01.1996 tarihinden itibaren etrafı Beton duvarla çevrili olarak, parsel üzerinde meyve ağaçları ve sebze/tarım uygulamaları yapılarak fasılasız bir biçimde sürekli kullanılmış, parselde hiçbir zaman Orman Bitki örtüsü ile irtibatlandırılacak bir ağaçlandırmanın kendiliğinden oluştuğu gözlemlenmemiştir.

Ek:5 olarak sayın mahkemenize ibraz ettiğimiz 04.01.2010 tarihli İnceleme Raporunda beyan edilen:

“Dava konusu taşınmazın da içinde bulunduğu muhtelif parsellerin her ne kadar 2/B olarak orman dışına çıkarılmışsa da sonradan müfettiş raporları ile EYLEMLİ ORMAN olduğunun tespit edilerek Milli Emlak Müdürlüğünden tekrar orman olarak yetiştirmek üzere tahsis edilerek teslim alınan yerlerden olduğu, bu parsellerin orman vasfında tapuya tescillerin yapılması gerekliliği, bu parsellerin tel örgüye alınarak orman ağaçları ile ağaçlandırıldığı şeklindeki” hilafı hakikat beyanları gerçeği yansıtmamaktadır.

11 parsel ile ilgili olarak ne İdare (Orman Genel Müdürlüğü) tarafından orman ağaçları ile ağaçlandırma çalışması yapılmış, ne de 11 parsel üzerinde fiziken, kendiliğinden, orman ağacı olarak nitelendirebileceğimiz bir ağaçlanma oluşmamıştır.

Kaldı ki TAHSİS’in gerçekleştirildiği 12.09.2002 tarihinden bu güne değin, ne muris B.S. ve müvekkillerim mirasçıları, İdare/1er (Hazine/Orman Genel Müdürlüğü) tarafından TAHSİS konusunda bilgilendirilmemiş, ne de İdarelerin 11 Parsel üzerinde Tahsis konusu ile ilgili herhangi bir çalışması olmamıştır.

Yukarıda açıkladığımız sebeplere binaen ;

Dava konusu 157 Ada 11 Parsel no.lu taşınmaz ile ilgili, taşınmazın Orman Vasfına haiz olamayacağına dair Kesin Hüküm (Üsküdar Kadastro Mahkemesi’nin 1998/118 E., 2000/206 K, 19.09.2000 tarihli İlamı) bulunması,

İdarenin, dava konusu 157 Ada 11 Parsel no.lu taşınmazın EYLEMLİ ORMAN sahası içinde kaldığı yönündeki beyanlarının hilafı hakikat olması, sebeplerine binaen, Ümraniye Kadastro Müd. nün 08.03.2010 tarih 1058 sayılı yazıları ile muris B.S.’ın, 157 ada 11 parseldeki tapunun beyanlar hanesindeki hak sahipliğinin usul ve yasaya aykırı olarak iptal edildiğinden, hak/tasarruf sahipliğinin yeniden muris B.S./dolayısıyla müvekkillerim mirasçıları lehine, tesisine ilişkin, TAPU KÜTÜĞÜNÜN TASHİHİ/

DÜZELTİLMESİ’ni talep etme zarureti hasıl olmuştur.

Dava konusu 157 Ada, 11 Parsel no.lu taşınmazın Orman Sınırı dışına çıkartılan, hak sahipliği tespiti yapılan yerlerden olduğu ve bu yerin/taşınmazın fiili kullanıcısı olduğumuz sabit bulunduğundan, taşınmazın Orman Vasfına haiz olamayacağına dair Kesin Hüküm (Üsküdar Kadastro Mahkemesi’nin 1998/118 E., 2000/206 K., 19.09.2000 tarihli İlamı) bulunması, İdarenin, dava konusu 157 Ada 11 Parsel no.lu taşınmazın EYLEMLİ ORMAN sahası içinde kaldığı yönündeki beyanlarının hilafı hakikat olması, sebeplerine binaen, Ümraniye Kadastro Müd. nün 08.03.2010 tarih 1058 sayılı yazılan ile muris B.S.’ın, 157 ada 11 parseldeki tapunun beyanlar hanesindeki hak sahipliğinin usul ve yasaya aykırı olarak iptal edildiğinden hak/tasarruf sahipliğinin yeniden muris B.S./dolayısıyla müvekkillerim mirasçıları lehine, tesisine ilişkin, TAPU KÜTÜĞÜNÜN TASHİHİ/DÜZELTİLMESİ’ne karar verilmesi talep olunur.’’

demek suretiyle adli yargı yerinde dava açmıştır.

Ümraniye 2.Asliye Hukuk Mahkemesi: 09.02.2012 gün ve E:2010/662, K:2012/59 sayılı kararı ile özetle; “…dava konusu taşınmazın eylemli orman olmadığı, taşınmazı çevreleyen komşu taşınmazların 2/B vasfında olduğu, komşu taşınmazların 2/B vasfında olması ve taşınmazın eylemli orman niteliğinde bulunmayıp meyve bahçesi niteliği taşıdığı, yapılan keşif ve tüm dosya kapsamından anlaşıldığından dava konusu taşınmazın da 2/B vasfında olduğu mahkememizce kabul edilmiştir. Taşınmazın evveliyatında 2/B arazisi olup B.S. mirasçılarının kullanımında olduğunun tespit edilmiş olması ve durumun halen mevcudiyetini koruması nazara alındığında davanın kabulü ile dava konusu taşınmazın kadastro tutanağındaki orman niteliğinin 2/B olarak tespiti ve tescili ile kullanıcısının davacılar olduğunun belirtilmesine karar verilmiştir.” demek suretiyle davanın kabulüne karar vermiştir.

İşbu karara karşı yapılan temyiz başvurusu üzerine Yargıtay 20.Hukuk Dairesi 01.10.2013 gün ve E:2013/6416, K:2013/8576 sayılı ilamı ile özetle hükmün esastan bozulmasına karar vermiş, davacılar vekilinin süresi içerisinde karar düzeltme talebinde bulunması üzerine Yargıtay 20.Hukuk Dairesi

(10)

05.05.2014 gün ve E:2014/1065, K:2014/5137 sayılı ilamı ile özetle; davacılar vekilinin karar düzeltme isteminin reddine karar vermiştir.

İstanbul Anadolu 13.Asliye Hukuk Mahkemesi: Yargıtay’ın bozma ilamına uyduktan sonra 25.11.2014 gün ve E:2014/230, K:2014/491 sayılı kararı ile özetle; davada idari yargı yerinin görevli olduğunu belirterek davanın görev yönünden reddine karar vermiştir.

İşbu kararın kesinleştiğine dair dosya kapsamında herhangi bir bilgi veya belge yer almamaktadır.

Davacılar vekili aynı istemle bu kez idari yargı yerinde dava açmıştır.

İstanbul 3.İdare Mahkemesi: 17.12.2014 gün ve E:2014/2321 sayı ile özetle; “…tapu ve kadastro veya imar mevzuatına göre ilgilileri adına oluşturulan taşınmazlara ilişkin olarak açılan davalar sonucunda mahkemelerce kişiler adına olan tapuları iptal edilerek; orman vasfıyla tapuda Hazine adına tescil edilen ve daha sonra Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan veya doğrudan Hazine adına orman sınırları dışına çıkarılan yerlerden olduğu gerekçesiyle Hazine adına tapuya tescil edilenlerin yasanın yürürlüğe girdiği tarihten itibaren iki yıl içinde başvurulması şartıyla ilgililerine iade ve tapu kütüklerindeki 2/A veya 2/B belirlemelerinin terkin edileceği anlaşılmakta olup, yasa maddesinin “2/A veya 2/B belirtmelerinin terkini”

şeklindeki başlığından anlaşılacağı üzere gerek anılan terkinlerin, gerekse yasa kapsamındaki taşınmazların ilgililere iadesinin sonuç itibariyle tapu kayıtlarında değişiklik gerektirdiği ve verilecek bir iptal kararının uygulanmasının bu sonucu doğuracağı, dolayısıyla dava konusu uyuşmazlığın görüm ve çözümünün idari yargının değil, tapu kayıtlarında değişiklik meydana getirebilecek bir şekilde karar vermeye yetkili olan adli yargının görev alanına girdiği sonucuna varılmıştır.” demek suretiyle 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19. maddesi uyarınca görevli yargı yerinin belirlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilmesine ve dosya incelemesinin bu konuda karar verilinceye kadar ertelenmesine karar vermiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE: Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler: Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 2.3.2015 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Selim Şamil KAYNAK’ın, başvurunun reddi yolundaki raporu ile dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada başvurunun reddi gerektiği yolundaki sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 19. maddesinde

“Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.

(Değişik ikinci fıkra: 23/7/2008 – 5791/9 md.) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir.” hükme bağlanmış, aynı Yasanın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesi’nin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmiştir.

Dosya kapsamında yapılan incelemede; İdare Mahkemesince, Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilen idari yargı dosyası içerisinde İstanbul Anadolu 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevsizlik kararı bulunmakta ise de, bu kararın kesinleşip kesinleşmediği dosya kapsamından anlaşılamadığından Başkanlığımızın 11.02.2015 günlü yazısı ile, İstanbul Anadolu 13.Asliye Hukuk Mahkemesi’nin 25.11.2014 gün ve E:2014/230, K:2014/491 sayılı görevsizlik kararının kesinleşme durumunu gösteren onaylı bir örneği istenilmiş; bunun üzerine anılan mahkemece, kararın henüz kesinleşmemiş olduğu belirtilmiştir.

Olayda, İstanbul 3.İdare Mahkemesince, görevli merciin belirlenmesi için 2247 sayılı Yasanın 19.maddesi kapsamında Mahkememize başvurulmuş olmasına karşın, İstanbul Anadolu 13. Asliye Hukuk Mahkemesi’nin görevsizlik kararı henüz kesinleşmediğinden, 2247 sayılı Yasanın 19. maddesinde öngörülen “kesin ve kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine” koşulu geçekleşmemiştir.

Açıklanan nedenlerle, 2247 sayılı Yasanın 19. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan İstanbul 3.İdare Mahkemesince yapılan başvurunun, aynı Yasanın 27. maddesi uyarınca reddi gerekmiştir.

SONUÇ : 2247 sayılı Yasa’nın 19. maddesinde öngörülen koşulları taşımayan İstanbul 3.İdare Mahkemesince yapılan BAŞVURUNUN, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca REDDİNE, 2.3.2015 gününde OY BİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

(11)

* * * Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

5-ESAS NO : 2015/134 KARAR NO : 2015/151 KARAR TR : 02.03.2015 (Hukuk Bölümü)

ÖZET : Adli ve idari yargı yerlerince, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan dava sebebiyle verilmiş ve kesinleşmiş iki ayrı görevsizlik kararının bulunmadığı, böylece 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde belirtilen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığının oluşmadığı anlaşıldığından, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİ gerektiği hk.

K A R A R Davacı : M.A.

Davalı : Erzurum Valiliği, Trafik Tescil ve Denetleme Şube Müdürlüğü

O L A Y : Erzurum Valiliği, Trafik Tescil ve Denetleme Şube Müdürlüğünce, alkollü araç kullandığının tespit edildiğinden bahisle, davacı adına 25.9.2014 gün ve HH-877201 seri-sıra sayılı trafik suç tutanağı düzenlenerek, davacıya 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48/5. maddesi uyarınca 727 TL. idari para cezası verilmiş, aynı birim tarafından sürücü belgesi geri alma tutanağı düzenlenmiştir.

Davacı, sürücü belgesinin iadesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

ERZURUM 2. İDARE MAHKEMESİ: 2.10.2014 gün ve E:2014/1071, K:2014/815 sayı ile;

2918 sayılı Kanun’un 112. maddesinde yapılan yeni düzenleme uyarınca ve Uyuşmazlık Mahkemesinin konu ile ilgili kararları emsal alınarak davanın çözümünün adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, verilen karar itiraz edilmeden kesinleşmiştir.

Davacı, bu kez idari para cezasının iptali istemiyle adli yargı yerine itirazda bulunmuştur.

ERZURUM 2. SULH CEZA HAKİMLİĞİ; 20.11.2014 gün ve D.İş:2014/479 sayı ile; idari para cezası yanında davacının ehliyetinin geri alınması kararı da verildiği açıklanarak, 5326 sayılı Kabahatler Kanunu’nun 27/8. maddesine göre idari para cezası yanında idari yargının görev alanına giren kararın da verilmiş olması nedeniyle davanın çözümünün idari yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle itirazın görev yönünden reddine karar vermiş, verilen karar itiraz edilmeden kesinleşmiştir.

Davacının, Erzurum 2. İdare Mahkemesinin 2.10.2014 gün ve E:2014/1071, K:2014/815 sayılı kararı ile Erzurum 2. Sulh Ceza Hakimliğinin 20.11.2014 gün ve D.İş:2014/479 sayılı kararı arasında olumsuz görev uyuşmazlığı oluştuğunu ileri sürerek, uyuşmazlığın çözümlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesi talebini içeren dilekçesi üzerine, dava dosyası Erzurum 2. Sulh Ceza Hakimliği’nce idari yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler:

Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 2.3.2015 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Gülten Fatma BÜYÜKEREN’in, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada başvurunun reddi gerektiğine ilişkin sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi

(12)

gerektiği...” açıkça belirtilmiştir. Bu durum gözetildiğinde, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin görev ve yetkileri, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 158. maddesi ile 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi’nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1.

maddesinde açıkça gösterilmiş, Mahkeme adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili kılınmıştır.

2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir”, 19.maddesinde, “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya incelemekte olan bir yargı mercii davada görevsizlik kararı veren merciin görevli olduğu kanısına varırsa, gerekçeli bir karar ile görevli merciin belirtilmesi için Uyuşmazlık Mahkemesine başvurur ve elindeki işin incelenmesini Uyuşmazlık Mahkemesinin karar vermesine değin erteler.

(Değişik ikinci fıkra: 23/7/2008 – 5791/9 md.) Yargı merciince, önceki görevsizlik kararına ilişkin dava dosyası da temin edilerek, gerekçeli başvuru kararı ile birlikte dava dosyaları Uyuşmazlık Mahkemesine gönderilir” denilmiştir. Aynı Yasanın 27. maddesinde ise, Uyuşmazlık Mahkemesinin, uyuşmazlık çıkarmaya veya görev uyuşmazlıklarına ilişkin istemleri önce şekil ve süre açısından inceleyeceği; yöntemine uymayan veya süresi içinde ileri sürülmemiş istemleri reddedeceği kuralına yer verilmiştir.

Dosyanın incelenmesinden, davacının, sürücü belgesi geri alma tutanağının iptal edilmesi istemiyle idari yargı yerinde dava açtığı, Erzurum 2. İdare Mahkemesi’nin 2.10.2014 gün ve E:2014/1071, K:2014/815 sayılı kararı ile, davanın çözümünün adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar verildiği ve kararın itiraz edilmeden kesinleştiği, bu işlem ile ilgili olarak davacının adli yargı yerine dava açıp açmadığı konusunda bir bilgi olmadığı gibi, adli yargı yerince davacı M.A. hakkında bu işlem ile ilgili olarak verilmiş bir görevsizlik kararı da bulunmadığı, davacının adına verilen idari para cezasının iptal edilmesi istemiyle adli yargı yerine itiraz ettiği, Erzurum 2. Sulh Ceza Hakimliği’nin, 20.11.2014 gün ve D.İş:2014/479 sayılı kararı ile, davanın çözümünün idari yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle itirazın görev yönünden reddine karar verildiği ve kararın itiraz edilmeden kesinleştiği, bu işlem ile ilgili olarak davacının idari yargı yerine dava açıp açmadığı konusunda bir bilgi olmadığı gibi, idari yargı yerince davacı hakkında söz konusu idari para cezası ile ilgili olarak verilmiş bir görevsizlik kararı da bulunmadığı, ancak davacı Mithat Akpınar’ın yukarıda bahsedilen kararlar yönünden görev uyuşmazlığı meydana geldiğinden bahisle, uyuşmazlığın çözümlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesi talebini içeren dilekçesi üzerine, dava dosyasının Erzurum 2. Sulh Ceza Hakimliği’nce idari yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderildiği anlaşılmıştır.

Bu durumda, adli ve idari yargı yerlerince, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan dava sebebiyle verilmiş iki ayrı görevsizlik kararı bulunmadığından, 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde belirtilen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığının bulunmadığı anlaşıldığından, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan başvurunun reddine karar verilmesi gerekmiştir.

SONUÇ : 2247 sayılı Yasa’nın 14.maddesinde belirtilen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığının bulunmadığı anlaşıldığından, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİNE, 2.3.2015 gününde OYBİRLİĞİ İLE KESİN OLARAK karar verildi.

* * * Uyuşmazlık Mahkemesi Başkanlığından:

6-ESAS NO : 2015/135 KARAR NO : 2015/152 KARAR TR : 02.03.2015 (Hukuk Bölümü)

ÖZET : Adli ve idari yargı yerlerince, tarafları, konusu ve sebebi aynı olan dava sebebiyle verilmiş ve kesinleşmiş iki ayrı görevsizlik kararının bulunmadığı, böylece 2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde belirtilen biçimde olumsuz görev uyuşmazlığının oluşmadığı anlaşıldığından, aynı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yöntemine uygun bulunmayan BAŞVURUNUN REDDİ gerektiği hk.

(13)

K A R A R Davacı : H.Ç.

Davalı : İstanbul Valiliği, Trafik Denetleme Şube Müdürlüğü

O L A Y : İstanbul Valiliği Trafik Denetleme Şube Müdürlüğünce yapılan denetimler sırasında, 34…….. plaka sayılı araç sürücüsü davacı adına, alkol cihazına üflemeyi kabul etmediğinden bahisle, 21.05.2014 gün ve HH-016905 seri-sıra sayılı Trafik İdari Para Cezası Karar Tutanağı düzenlenerek, 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48/9. maddesi uyarınca 2.078,00 TL idari para cezası verilmiş, aynı birim tarafından sürücü belgesi geri alma tutanağı düzenlenmiştir.

Davacı, idari para cezasının iptali istemiyle adli yargı yerine itirazda bulunmuştur.

İSTANBUL 3. SULH CEZA MAHKEMESİ:9.6.2014 gün ve D.İş:2014/3241, K:2014/3241 sayı ile; 2918 sayılı Karayolları Trafik Kanunu’nun 48/9. maddesini ihlal ettiği nedeniyle davacı hakkında sürücü belgesi geri alma tutanağı da düzenlendiğinden, 5326 sayılı Yasanın 27/8. maddesine göre idari yaptırım kararının verildiği işlem kapsamında aynı kişi ile ilgili olarak idari yargının görev alanına giren kararın da verilmiş olması nedeniyle yapılan başvuru konusunda karar verme görevinin idari yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle görevsizlik kararı vermiş, verilen karar itiraz edilmeden kesinleşmiştir.

Bu kez davacı, sürücü belgesinin iadesi istemiyle idari yargı yerinde dava açmıştır.

İSTANBUL 8. İDARE MAHKEMESİ: 22.10.2014 gün ve E:2014/1119, K:1443 sayı ile; 2918 sayılı Kanun’un 112. maddesinde yapılan yeni düzenleme uyarınca ve Uyuşmazlık Mahkemesinin konu ile ilgili kararları emsal alınarak davanın çözümünün adli yargı yerine ait olduğu gerekçesiyle davanın görev yönünden reddine karar vermiş, verilen karar itiraz edilmeden kesinleşmiştir.

Davacının, İstanbul 3. Sulh Ceza Mahkemesinin 9.6.2014 gün ve D.İş:2014/3241, K:2014/3241 sayılı kararı ile İstanbul 8. İdare Mahkemesinin 22.10.2014 gün ve E:2014/1119, K:1443 sayılı kararı arasında olumsuz görev uyuşmazlığı oluştuğunu ileri sürerek, uyuşmazlığın çözümlenmesi için dosyanın Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmesi talebini içeren dilekçesi üzerine, dava dosyası İstanbul 8. İdare Mahkemesince adli yargı dosyası da temin edilmek suretiyle Uyuşmazlık Mahkemesi'ne gönderilmiştir.

İNCELEME VE GEREKÇE:

Uyuşmazlık Mahkemesi Hukuk Bölümü’nün, Serdar ÖZGÜLDÜR’ün Başkanlığında, Üyeler:

Eyüp Sabri BAYDAR, Ali ÇOLAK, Nurdane TOPUZ, Alaittin Ali ÖĞÜŞ, Ayhan AKARSU ve Mehmet AKBULUT’un katılımlarıyla yapılan 2.3.2015 günlü toplantısında; Raportör-Hakim Gülten Fatma BÜYÜKEREN’in, 2247 sayılı Yasa’da öngörülen koşulları taşımayan başvurunun reddi gerektiği yolundaki raporu ve dosyadaki belgeler okunduktan; ilgili Başsavcılarca görevlendirilen Yargıtay Cumhuriyet Savcısı Uğurtan ALTUN ile Danıştay Savcısı Yakup BAL’ın davada başvurunun reddi gerektiğine ilişkin sözlü açıklamaları da dinlendikten sonra GEREĞİ GÖRÜŞÜLÜP DÜŞÜNÜLDÜ:

Dosya üzerinde 2247 sayılı Yasa’nın 27. maddesi uyarınca yapılan incelemeye göre;

Uyuşmazlık Mahkemesi Genel Kurulu’nun 11.7.1988 günlü, E:1988/1, K:1988/1 sayılı İlke Kararında, “2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesinin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanunun bütünüyle incelenip değerlendirilmesinden, bu Kanunun uygulanması yönünden 2 nci maddesinin ikinci fıkrasında yer alan, ‘ceza uyuşmazlıkları’ ibaresinden, savcının ya da şahsi davacının talebi ile başlayan yargılaması sonunda sanığın mahkumiyetine ya da beraatine hükmedilebilecek davalarda, askeri ve adli ceza mahkemeleri arasında çıkan görev ve hüküm uyuşmazlıklarının anlaşılması, bunun dışında kalan tüm görev uyuşmazlıklarının ‘hukuk uyuşmazlığı’ sayılması gerektiği sonucuna varılmaktadır. Uygulanması idari organlara bırakılan cezalar, adli nitelikte olmadığından, bunlar hakkında yapılan itirazlar ya da açılan davalar ‘ceza davası’ olarak nitelendirilemezler. İdari niteliklerinden dolayı bu davalara ilişkin görev ve hüküm uyuşmazlıklarının Uyuşmazlık Mahkemesinin Hukuk Bölümünde incelenip çözümlenmesi gerektiği...” açıkça belirtilmiştir. Bu durum gözetildiğinde, olay bölümünde yazılı başvuru konusu görev uyuşmazlığının Hukuk Bölümünde incelenmesi gerektiği kuşkusuzdur.

Uyuşmazlık Mahkemesi’nin görev ve yetkileri, 2709 sayılı Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’nın 158. maddesi ile 2247 sayılı Uyuşmazlık Mahkemesi’nin Kuruluş ve İşleyişi Hakkında Kanun’un 1.

maddesinde açıkça gösterilmiş, Mahkeme adli, idari ve askeri yargı mercileri arasındaki görev ve hüküm uyuşmazlıklarını kesin olarak çözmeye yetkili kılınmıştır.

2247 sayılı Yasa’nın 14. maddesinde, “Olumsuz görev uyuşmazlığının bulunduğunun ileri sürülebilmesi için adli, idari veya askeri yargı mercilerinden en az ikisinin tarafları, konusu ve sebebi aynı olan davada kendilerini görevsiz görmeleri ve bu yolda verdikleri kararların kesin veya kesinleşmiş olması gerekir.

Bu uyuşmazlığın giderilmesi istemi, ancak davanın taraflarınca ve ceza davalarında ise ayrıca ilgili makamlarca ileri sürülebilir”, 19.maddesinde, “Adli, idari, askeri yargı mercilerinden birisinin kesin veya kesinleşmiş görevsizlik kararı üzerine kendisine gelen bir davayı incelemeye başlayan veya

Referanslar

Benzer Belgeler

2003- 2005 yılları arasında Yakın Doğu Kolejinde, 2005 den beridir de Yakın Doğu Üniversitesi İngiliz Dili ve Edebiyatı ve İngilizce Öğretmenliği bölümlerinde

Teknolojileri Öğretmenliği Yakın Doğu Üniversitesi 2008-2012 Yüksek Lisans Eğitim Programları ve.. Öğretim Yakın Doğu Ünivesitesi

Elementel kükürt ve sülfürik asitin her ikisi de yoğun olarak kullanılırken, diğer asit ıslah materyalleri nispeten daha düşük

Toprak tuzluluğunu 4 dS/m’ye düşürmek için değişik toprak derinliklerine göre verilmesi gerekli yıkama suyu miktarları (cm).. (Sönmez ve

Aynı yıl Bingöl Üniversitesi Zootekni Anabilim Dalında Yüksek Lisans

 Kur’an’ı anlamada Kur’an’ın ana konularının ve fikirlerinin çıkış ve gelişimlerinin tarihsel olarak takip edilmesi gereğine inanır..  Ona göre Kur’an’ı

Ankara, Orta Asya'nin en eski ehirIerindendir. Ankara ye çevresinde yurutulen çaIimaIar bu balgede tarih äncesi çada yerIeim oldugunu göstermitir. Ankara ehir olarak Frig kraIIii

Kam u açıkların ın talep fazlasına yol açarak enflasyonist süreci etk ilediğ i görüşü bugün hemen hemen herkes tarafından paylaşılm aktadır. Mal ve