• Sonuç bulunamadı

Üniversite öğrencilerinin okuma ve kütüphane kullanma alışkanlıklarının incelenmesi

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Üniversite öğrencilerinin okuma ve kütüphane kullanma alışkanlıklarının incelenmesi"

Copied!
77
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T. C.

SELÇUK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ TÜRKÇE EĞİTİMİ ANA BİLİM DALI TÜRKÇE ÖĞRETMENLİĞİ BİLİM DALI

ÜNİVERSİTE ÖĞRENCİLERİNİN

OKUMA VE KÜTÜPHANE KULLANMA

ALIŞKANLIKLARININ İNCELENMESİ

YÜKSEK LİSANS TEZİ

DANIŞMAN

Yrd. Doç. Dr. İbrahim ALTUNEL

HAZIRLAYAN Fatih BINARBAŞI

(2)

İÇİNDEKİLER

İÇİNDEKİLER ... i

ÖNSÖZ... iii

BÖLÜM I...1

I. GİRİŞ ...1

I.I. Konunun Önemi...1

I.II. Araştırmanın Amacı...3

I.III. Araştırmanın Önemi ...3

I.IV. Araştırma Yöntemi...4

I.IV.I. Evren ve Örneklem ...5

I.IV.II. Veri Toplama Aracı ...5

I.IV.III. Veri Analizi...5

I.V. Tanımlar...6

BÖLÜM II ...7

II. Okuma Alışkanlığına Genel Bir Yaklaşım ...7

II.I. Okuma Olgusu (Tanım) ...7

II.I.I. Okur-yazarlık ...10

II.I.II. İşlevsel Okur-yazarlık ...10

II.I.III. Okuyucu ...11

II.II. Okumanın Önemi ve İşlevi ...11

II.III. Okuma Alışkanlığı ...13

II. IV. Okuma Alışkanlığının Etkenleri ...17

II. IV.I. Kişisel Etkenler...18

II. IV. II. Çevresel Etkenler...19

II. IV. III. Ailenin etkisi...20

II. IV.IV. Ebeveynin etkisi...20

II. IV. V. Evdeki Kitaplık ...21

II. IV. VI. Okulun Etkisi ...22

II. IV. VII. Arkadaş ve Arkadaş Grubunun Etkisi...23

II. V. Gelişmiş Ülkelerdeki Okuma Olgusu...23

(3)

II. VI. I. Türk Halkının Okuma Yüzdesi...26

II.VI.II. Üniversite Öğrencilerinin Okuma Alışkanlığına Etki Eden Faktörler ...31

II.VI.III. Türkiye’de Kitap Okuma Alışkanlığı İle İlgili Bir Araştırma ...36

BÖLÜM III ...48

III. Kütüphane ...48

III. I. Eğitim Fakültesi Kütüphanesi ...48

III. I. I. Kütüphanenin Gelişim Süreci ...48

III. I. II. Hizmetler ...49

III. II. Okuma Alışkanlığının Kazandırılmasında Kütüphanelerin Rolü...51

BÖLÜM IV...56

IV. I. Üniversite Öğrencilerinin Okuma Alışkanlıklarına İlişkin Bulgular ...56

IV. II. Kütüphane Kullanımı Anketi'ne İlişkin Bulgular ...60

BÖLÜM V ...63

SONUÇ...63

EK I ...65

(4)

ÖNSÖZ

Okumanın, günlük yaşamımızdaki yeri ve önemi konusunda, bugüne kadar pek çok görüş ortaya konmuştur. Bu görüşler özetle, okuyarak daha mutlu ve başarılı olacağımız yolundadır. Gerçekten de okuyarak, günümüzde büyük boyutlara ulaşmış bulunan bilgi birikiminden yararlanabiliriz ve diğer insanlarla iletişim kurabiliriz. Bütün bunlar ise, daha rahat yasamamıza ve çevremize yararlı olmamıza katkıda bulunacaktır. O halde insanların okuma becerilerinin ve okumaya ilgilerinin geliştirilmesinde yarar vardır. Bunu sağlamaya çalışırken yapmamız gereken ilk şey, okuma alışkanlığı konusunda öğrencilerimizin şu anda hangi düzeyde bulunduğunu belirlemek olmalıdır.

Okuma alışkanlığı sadece bireysel değil, toplumsal açıdan da bir gelişmişlik kıstası olarak dikkate alınmaktadır. İnsana yapılan yatırım en verimli ve en hayati yatırımdır. Gelişmiş ülkelere bakıldığında okuma alışkanlığının küçük yaştan itibaren kazandırılmasına büyük gayret sarf ettikleri görünmektedir. Bu düşüncelerden hareketle bir araştırma yapmaya karar verdik.

Bu araştırma beş ana bölümden oluşmaktadır. Araştırmanın birinci bölümünde okumanın önemi, araştırmanın amacı ve yöntemi üzerinde durulmuştur. İkinci bölümde, okuma ve okuma alışkanlığı kavramları, okuma alışkanlığının kültürel ve toplumsal boyutları incelenmekte ve gelişmiş ülkeler ile ülkemizdeki okuma ile ilgili veriler ele alınmıştır. Üçüncü bölümde, Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi Kütüphanesi genel hatları ile tanıtılmış, kütüphanelerin okuma alışkanlığı kazandırmadaki rolü üzerinde durulmuştur. Dördüncü bölümde üniversite öğrencilerine yönelik yapılan okuma ve kütüphane kullanma alışkanlığı ile ilgili anketin sonuçları değerlendirilmiştir. Beşinci bölümde ise araştırma ile ilgili genel sonuç yer almaktadır.

Üniversite öğrencilerinin, okuma alışkanlığı düzeyinin ne olduğu ve kütüphaneden ne ölçüde yararlandıklarını bilmemiz onları iyi birer okuyucu haline getirme çabamıza yön verecektir. Çünkü öğrencilerin okuma alışkanlıklarını

(5)

geliştirebilmemiz için, öncelikle onların okuma konusunda sahip oldukları sorunları tespit etmemiz gereklidir.

Bu araştırma kapsamında görüşlerine başvurduğumuz öğrencilerimize ve araştırma boyunca yardımlarını esirgemeyen değerli hocam Yrd. Doç. Dr. İbrahim ALTUNEL Bey’e teşekkür ederim.

(6)

BÖLÜM I

I. GİRİŞ

I.I. Konunun Önemi

Yazının bulunmasıyla hızla gelişen uygarlık, dolayısıyla okumanın başlamasıyla hızlanmıştır. Okuyan insan geçmişinden bilgi almış, bu bilgiler üzerine yenilerini eklemiştir. Kültür, düşünüş ve tecrübeler okumayla nesillere aktarılmıştır. Bu yolla insanlık çok hızlı bir gelişim süreci yaşamıştır. Çağımızda okuma boş zamanların değerlendirilmesi olmaktan ziyade hayatın bir gereği ve parçası haline gelmiştir.

Bugün dünyada gelişmiş ülkelerin hemen hemen hepsi, gelişme aşamasında okuma alışkanlığı sorunu ile karşı karşıya kalmıştır. Bir ülkenin kalkınma sürecinde aşılması gereken bir engel niteliğindeki bu sorun, bu ülkeler tarafından ciddi bir biçimde ele alınarak çözüme kavuşturulmuştur.

Kişinin istenilen olgunluğa erişmesi, günlük yaşama ayak uydurulması için okuma yeteneğinin gerekli olduğu uzun zamandır bilinmektedir. Bir ülkenin sosyal ve ekonomik kalkınmışlığının göstergelerinden biri de o ülkenin basılı kitap sayısıdır. Bu yüzden ülkeler, ilkokuldan üniversiteye kadar okul programları içinde okumanın yerini en başa koymuşlardır.

“Bilgi”nin elde edilmesinin ön koşullarından birisi de “okumak”tır. Çünkü son yıllarda insanlık tarihi her alanda (ekonomik, toplumsal, kültürel ve teknolojik) hızlı bir değişime tanık olmaktadır. Bireyler ve toplumlar bu hızlı değişime ancak bilginin ve okumanın sayesinde ayak uydurabilirler. Gelişen internet teknolojileri bu dağıtım ve yayılıma farklı bir ivme kazandırmıştır. Artık “okuma” zevk değil, bir ihtiyaç ve yükümlülük olmuştur. Bilgilerin böyle hızla üretildiği çağımızda, millet olarak etkin okuma alışkanlığımızın boyutunun incelenmesi önemlidir. Okuma alışkanlığı bireysel düzeyde güçlü bir kişiliğin, toplumsal düzeyde de gelişmiş bir toplumun anahtarlarından biri niteliğindedir.

(7)

Son yıllarda toplumca benimsenmeyen, bu yüzden sıkça eleştirilen önemli konulardan biri özellikle genç kesimin kitap ve yayınlara ilgi göstermediği kaygısıdır. Basın ve yayın organlarında “okumuyoruz”, “toplum olarak okumaya ilgisiz” biçiminde yankı bulan bu endişeler acaba ne oranda gerçeği yansıtmaktadır. Özellikle ülkemizin geleceğinin aydınları ve bilinçli vatandaşları olarak kabul edilen üniversite gençliğinin kitaba yaklaşımının değerlendirilmesi, ülkemiz ile ilgili çıkarımlara ışık tutmada etkin rol oynamaktadır.

Okuma alışkanlığı; bir okuyucunun neleri ne zaman, nerede ve nasıl okuduğu ve bütün bu okuma faaliyetlerini gerçekleştirirken okuduklarını hangi yolla elde ettiği, ne tür yayınlar okuduğu, ne sıklıkla okuduğu, hangi türleri ne oranda okuduğu, bir seferde aralıksız ne kadar okuyabildiği, yılın, haftanın ya da günün hangi zamanlarında okuduğu, kitapları hangi yolla elde ettiği üzerinde dururuz. Bütün bu sorular ve üniversite öğrencilerinin kütüphane kullanma alışkanlıkları ne düzeyde olduğu bu araştırmanın gerekçesidir. Bu amaçla evreni Selçuk Üniversitesi; örneklemi, Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğrencilerinden tesadüfî yöntem ile seçilecek öğrencilerden oluşacaktır. Bu öğrencilere okuma alışkanlığı anketi ve kütüphane kullanım anketi uygulanacaktır. Bu yolla okumanın üniversite öğrencilerinin kafasında nasıl bir anlam kazandığı ve kitaba nasıl ulaştıkları; yani hangi koşullarda basılı yayınları elde ettikleri bu araştırma çerçevesinde incelenecektir.

Hizmet verdikleri bölgenin kültürel, sosyal ve teknik kalkınmasına yardımcı olan kurumlar olarak tanımlanan halk kütüphaneleri, okuma alışkanlığı sorununun çözümünde sorumluluğu bulunan toplumsal kurumların başında gelmektedir. Okuma alışkanlığını çözümlemiş ve çözümlemeye çalışan bütün ülkelerde kütüphanelere önemli roller verilmiştir.

Kütüphanelerin üniversite öğrencilerinin okuma alışkanlıklarına etkisini belirlemek, sorunun çözümlenmesinde önemli bir yer tutmaktadır.

(8)

Problem Cümlesi:

Araştırma problemi; üniversite öğrencilerinin (Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi) okuma ve kütüphane kullanma alışkanlıklarının incelenmesidir.

I.II. Araştırmanın Amacı

Yukarıda ana hatları çizilen konunun, özellikle üniversite gençliğine yol gösterecek ya da aydınlatacak biçimde araştırılarak ortaya konulması amaçlanmıştır. Bu amaçla öğrencilerin anket-bilgi formunda yer alan bütün sorulara verdikleri cevaplardan okuma ve kütüphane kullanım alışkanlıklarının ne düzeyde olduğu ortaya konmuştur.

I.III. Araştırmanın Önemi

Okuma: Her dilin kendi kurallarına uyarak yazılı mesajları sözlü mesaj haline getirmek, kavramak, muhakeme yürütmek ve yargıya varmaktır.1

Okumanın, günlük yaşamımızdaki yeri ve önemi konusunda, bugüne kadar pek çok görüş ortaya konmuştur. Bu görüşler özetle, okuyarak daha mutlu ve başarılı olacağımız yolundadır. Gerçekten de okuyarak günümüzde büyük boyutlara ulaşmış bilgi birikiminden yararlanabiliriz ve diğer insanlarla iletişim kurabiliriz. Bütün bunlar ise, daha rahat yaşamamıza ve çevremize yararlı olmamıza katkıda bulunacaktır. O halde insanların okuma becerilerinin ve okumaya ilgilerinin geliştirilmesinde yarar vardır. Bunu sağlamaya çalışırken yapmamız gereken ilk şey, okuma becerisi, ilgisi ve alışkanlığı konusunda insanlarımızın şu anda hangi düzeyde bulunduğunu belirlemek olmalıdır.2

Araştırmanın önemi yukarıdaki görüşlerden de yola çıkarak okuyan şahsın ve toplumun başarılı ve mutlu olabileceğidir. Kitap okumak aynı zamanda kültürün nesilden nesile aktarılmasıdır. Toplum üretmiş olduğu kültürel ürünleri

1 Mustafa RUŞEN, Uygulamalı Çok Hızlı Okuma ve Seçmeli Okuma Teknikleri, İstanbul, 1990, s. 18. 2 Üstün DÖKMEN, Okuma Becerisi, İlgisi ve Alışkanlığı Üzerine Psiko-Sosyal Bir Araştırma, İstanbul,

(9)

mensuplarına öğretirken çeşitli metotlar öngörür. Geçmişte ve günümüzde, bilgi alma ve verme yöntemlerinden en yaygını kitaptır. Bilginin günden güne katlanarak arttığı zamanımızda kitabın ve okumanın öncelikli bir yeri vardır. Acaba üniversitelerimizde okuyan öğrenciler ne kadar kitap okumakta, okuma kavramı bu gençler için neyi çağrıştırmaktadır. Üniversite öğrencileri, okumanın hem bireyde hem de toplumda oluşturduğu olumlu-olumsuz etkinin farkında mı? Bu ve benzeri sorular bu araştırma boyunca cevaplanmaya çalışılmaktadır.

Okuma alışkanlığının oluşmasında çeşitli faktörler vardır. Bunlar aile, okul, çevre, kütüphane gibi unsurlardır.

Bir kütüphanenin üniversite öğrencilerinin okuma alışkanlıklarına etkisini belirlemek, sorunun çözümlenmesinde önemli yer tutmaktadır. Bu amaçla üniversite öğrencilerinin kütüphane kullanma alışkanlıklarının düzeyinin ne olduğu bu araştırmada belirlenmeye çalışılmaktadır.

I.IV. Araştırma Yöntemi

Araştırmanın evreni Selçuk Üniversitesi öğrencileri, çalışma evreni ise Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğrencilerinden tesadüfi yöntem ile seçilmiş öğrencilerdir.

Araştırmanın sınırlılıkları bakımından, evreni oluşturan üniversite ile örneklemin kapsadığı öğrenci sayısı bütünü temsil etme yönünden düşük oranlarda kalmasına rağmen, yine de araştırmanın güvenilir ve geçerli bir sonuç verebilecek niceliğe ve niteliğe sahip olduğu iddia edilebilir. Anket-bilgi formunda yer alan soruların ana hedefi okuma olgusunun üniversite öğrencilerince nasıl algılandığını ortaya koymaktır. Bu amaçla öğrencilerin kendi düşüncelerine önem verilmiş, belirtilen düşüncelere “bulgular” bölümünde yer verilmiştir. Araştırmanın sonucu anketi cevaplayan deneklerin görüşleriyle sınırlı tutulmuştur.

Araştırma yapılırken izlenen yol ve araştırmanın içeriğine dair diğer bilgiler şunlardır.

(10)

I.IV.I. Evren ve Örneklem

Araştırmanın evreni Selçuk Üniversitesi öğrencileridir. Çalışma evreni ise Selçuk Üniversitesi Eğitim Fakültesi öğrencilerinden tesadüfî yöntem ile seçilmiş öğrencilerden oluşmuştur.

I.IV.II. Veri Toplama Aracı

Veri toplama aracı olarak seçilen anket, toplam dört ana bölümden oluşmaktadır. Öğrencilerin okumak için seçtikleri türü araştıran sorulardan oluşan ilk bölümde dördü açık, üçü kapalı uçlu olmak üzere toplam yedi soru bulunmaktadır. Öğrencilerin kitap v.b. yayınları okuma gerekçeleri ikinci bölümde yer alan sorulara verilen yanıtlardan öğrenilebilecek. Bu bölümde bulunan soruların dördü de açık uçludur. Üçüncü bölümde altısı açık, üçü kapalı uçlu olmak üzere toplam dokuz adet soru vardır. Bu bölümdeki sorular öğrencilerin kitapların hangi yöntemlerle okuduklarını açığa çıkarmaya çalışmaktadır. Dördüncü ve son bölümde yer alan sorular öğrencilerin kitap ve benzeri yayınları nasıl elde ettiklerini öğrenmemizi sağlayacak biçimde hazırlanmıştı. Bu bölümde ki açık uçlu soru adeti dörtken, sadece bir kapalı uçlu soru bulunmaktadır. Yukarıda ayrıntılı olarak yapılan açıklamaya göre bu ankette on dokuzu açık, beşi kapalı toplam 24 adet soru bulunmaktadır.

I.IV.III. Veri Analizi

Anketteki sorulara deneklerin verdiği yanıtlar teker teker tarandıktan sonra, anlamlı gruplamalara gidildi. Bu gruplamalar şu başlıklar altında gerçekleştirildi: “Ne Okuyorlar?”, “Niçin Okuyorlar?”, “Nasıl Okuyorlar?” ve kitapları “Nasıl Elde Ediyorlar?”. Daha sonra, açık uçlu sorulara öğrencilerin verdikleri yanıtlar bölüm ve sorulara göre öbeklere ayrıldı. Tartışılan konularla ilgili öğrencilerin özgün yanıtlarını yansıtan bu cevaplar, bulgular kısmında kullanıldı. Bulgular bölümünde sırasıyla şu işlemler gerçekleştirildi: ilk olarak yanıtlanan sorulardan elde edilen

(11)

bilgiler; yüzdelerin hesaplanması yoluyla analiz edildi. Sonra, bu yüzdelerin hesabına ilişkin sonuçlar tablolar halinde bulgular bölümünde kullanıldı.

I.V. Tanımlar

Okuma: Okuma, bir yazıyı, sözcükleri, cümleleri, noktalama işaretleri ve öteki öğeleri ile görme, algılama ve kavrama sürecidir.

Okuma Alışkanlığı: Kişinin bir gereksinim olarak, okuma eyleminin hayat boyu sürekli ve düzenli bir biçimde gerçekleştirmesine denir.

Çok Okuyan Okuyucu: Bir yılda 21 ve daha fazla kitap okuyan kişi. Orta Düzeyde Okuyan Okuyucu: Bir yılda 6–20 kitap okuyan kişi Az Okuyan Okuyucu: Bir yılda 1–5 kitap okuyan kişi.

(12)

BÖLÜM II

II. Okuma Alışkanlığına Genel Bir Yaklaşım II.I. Okuma Olgusu (Tanım)

Okuma hakkında değişik tanımlar yapılmış ve okuma sözcüğüne değişik anlamlar yüklenmiştir. Okuma kavramı toplumdan-topluma ve zaman içinde değişmekte, yeni biçimler almaktadır.

Okuma, çeşitli gelişme aşamalarından oluşan karmaşık bir süreçtir.3

Okuma, basılı ya da yazılı işaretleri yorumlama ve adlandırma amacı ile zihnimizin göz ve ses organlarımızla birlikte ortaklaşa yaptığı etkinlik olarak tanımlanabilir.4

Okuma, her dilin kendi kurallarına uyarak yazılı mesajları sözlü mesaj haline getirmek, kavramak, muhakeme yürütmek ve yargıya varmaktır.5

Okuma, bir yazıyı, sözcükleri, cümleleri, noktalama işaretleri ve öteki öğeleri ile görme, algılama ve kavrama sürecidir.6

Bir ülkenin sosyal ve ekonomik kalkınmışlığının göstergelerinden biri de kitap sayısıdır. Bu yüzden ülkeler, ilkokuldan üniversiteye kadar okul programları içinde okumanın yerini en başa koymuşlardır. Millî Eğitim Türkçe Programı’nın genel amaçları şöyle sıralanmıştır:7

1) Öğrencilere, görüp izlediklerini, dinlediklerini, okuduklarını tam ve doğru olarak anlama gücü kazandırmak;

3 Richard BAMBERGER, Okuma Alışkanlığını Geliştirme, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1990, s.

1.

4 Gönül AKÇAMETE, Üniversite öğrencilerinin okumalarının değerlendirilmesi, Ankara Üniversitesi

Eğitim Bilimleri Dergisi, 1989, Cilt 22, s. 2

5 Mustafa RUŞEN, Uygulamalı Çok Hızlı Okuma ve Seçmeli Okuma Teknikleri, Alfa Basın Yayın

Dağıtım, İst.1990,s. 1.

6 Mehrali CALP, Özel Öğretim Alanı Olarak Türkçe Öğretimi, Eğitim Kitabevi, Konya, 2005, s.80. 7 2098 Sayılı Tebliğler Dergisi.

(13)

2) Onlara, görüp izlediklerini, dinlediklerini, okuduklarını, incelediklerini, tasarladıklarını söz ya da yazı ile doğru ve amaca uygun olarak anlatma beceri ve alışkanlığını kazandırmak;

3) Öğrencilere Türk dilini sevdirmek, kurallarını sezdirmek; onları Türkçeyi gelişim süreci içinde bilinçle, özenle ve güvenle kullanmaya yöneltmek;

4) Onlara dinleme, okuma alışkanlık ve zevkini kazandırmak; estetik duygularının gelişmesine yardımcı olmak;

5) Türlü etkinliklerle öğrencilerin kelime dağarcığını zenginleştirmek;

6) Onların ulusal duygusunu ve coşkusunu güçlendirmede kendi payına düşeni yapmak;

7) Sözlü ve yazılı Türk ve dünya kültür ürünleri yoluyla, Türk kültürünü tanıma ve kazandırmada Türk yurdunu ve ulusunu, doğayı, hayatı, insanlığı sevmelerinde yardımcı olmak;

8) Onlara, bilimsel, eleştirici, doğru, yapıcı ve yaratıcı düşünce yollarını kazandırmada Türkçe dersinin payına düşeni gerçekleştirmektir.

Yukarıda sıralanan amaçların gerçekleştirilmesinde okumanın rolü büyüktür. Gerek Türk dilinin öğretilmesinde gerek öğrencinin kişiliğinin tamamlamasında ve kültürünü öğrenebilmesi için çocuklara okula başladığı ilk günden itibaren okuma alışkanlığının kazandırılması gerekmektedir.

Anlama, anlatma ve dilbilgisi öğretimi üzerine kurulan Türkçe dersi ve Türkçe öğretmeni, okuma konusunda üzerine düşen vazifeyi yerine tam olarak getirmelidir. Emin Özdemir8, bu konuyu şöyle dile getirmektedir:

Anadilimizi ustalıkla kullanabilmenin ölçüsü nedir? Bu soruyu en yalın bir biçimde şöyle yanıtlayabiliriz. Okuduğumuzu ve dinlediğimizi anlayabilme; anladığımızı anlatabilme… Okuduğunu ve dinlediğini anlamayan, anladığını da söz ve yazıyla anlatamayan bir öğrencinin hiçbir derste başarılı olabileceği düşünülemez.

8 Emin ÖZDEMİR, Anlayarak Okuma ve Temel Türkçe Bilgileri, Mektupla Öğretim Yayınları, Ankara,

(14)

Birçok sorunda olduğu gibi okuma konusunda da sosyo-ekonomik yapının önemli bir yeri vardır. Okuma ile sosyo-ekonomik durum arasında çocuk, genç, yetişkin olmak üzere her düzeyde açık bir ilişki vardır. Sosyo-ekonomik durum düştükçe, okumada güçlükler başlamaktadır. Sosyo-ekonomik durum yükseldikçe okuma yeteneği gelişmektedir.9

Okuma eylemi, görme ve seslendirme yönüyle fizyolojik, kavrama yönüyle de psikolojik bir süreçtir. Duyu organları ve zihin arasında etkili bir bağlantı kurulmadan okuma etkinliği gerçekleşemez.10

Türkçe sözlükte11 okumak kelimesi dokuz anlamda açıklanmıştır.

1) Yazıya geçirilmiş bir metne bakarak bunu sessizce çözümleyip anlamak veya aynı zamanda seslere çevirmek.

2) Bu biçimde yazılmış olan bir metnin iletmek istediği şeyleri öğrenmek. 3) Bir konuyu öğrenmek İçin okulda, bir Öğretmenin yanında veya yazılı şeyler üzerinde çalışmak, öğrenim görmek.

4) Şarkı, türkü veya şiir vb. sesli olarak veya ezgi ile söylemek. 5) Bir şeyin anlamını çözmek (şifre okumak)

6) Bazı belirtilerle bir anlamı, gizli bir duyguyu anlamak, kavramak. 7) Hastalığı iyi edeceğini ileri sürerek okuyup üflemek, üfürükçülük etmek. 8) Bir yere çağırmak, davet etmek.

9) (Argo) Sövmek, küfretmek.

Bu tanımlardan hareketle okumayı basılı, yazılı ya da görüntülü kelimeleri, simgeleri göz ile algılayıp zihindeki kelime anlamıyla bütünleştirerek anlamlandırma, buna bağlı olarak kavrama, düşünme, yorumlayarak eleştirme ve

9 Fatma BOZTEPE, Çocukta Okuma Eğilimleri ve Okuma Teknikleri, Yayımlanmamış Yüksek Lisans

Tezi, Çanakkale, 2002, s. 5.

10 Attila TAZEBAY, İlkokul Öğrencilerinin Okuma Becerilerinin Okuduğunu Anlamaya Etkisi, Ankara,

1997, s. 5.

(15)

tekrar düşünme faaliyetlerinin hızlı bir şekilde, duyu organları ve beyin arasında gerçekleştirilen iletişimini içeren bir süreç olarak tanımlamak mümkündür.

Okuma yazma becerisini kazanan kişi, kendi dilinin yazısını öğrenmiştir. Bu beceri geliştirildiği, işletildiği sürece değer taşır. Okuma yazma becerisinin üstüne, bir okuma alışkanlığının kurulabilmesi için en önemli koşul ise temeli sağlam bir anadil öğrenimidir.12 Yoksa dünyanın gündelik olaylarını, politik, kültürel, ekonomik gelişmelerini izlemek için sadece okur-yazar olmak yetmez. İyi bir anadil öğreniminden geçmemiş kişi, yaşı ne olursa olsun gerçek bir okur etkinliği kazanamayacaktır. Kişinin okuma tanımına uygun olarak sürekli okuma eylemi içinde bulunması okuma alışkanlığına sahip olduğunu gösterir.

II.I.I. Okur-yazarlık

Okur-yazar olma durumu olarak tanımlanan okur-yazarlık konusunda UNESCO’nun yaklaşımı şöyledir:13

“Bütün yaşam etkinliklerindeki uğraşısını kolaylaştırmada gereksinim duyduğu bilgi ve becerileri kazanmasını, bu bilgi ve becerileri kendisinin ve toplumun gelişmesinde sürekli kullanmasını olası kılan okuma, yazma ve aritmetikte hünerli kişiye okuryazar denir.

II.I.II. İşlevsel Okur-yazarlık

Kişinin adını okuyup yazmasının ötesinde yeterli bir düzeyde okuma yazma işlevine denir. Hayatla içice, yönlendirici, çözümleyici, dinamik, geliştirici, esnek, sosyo-ekonomik terimlerle okuma bağlantılı niteliklere sahip olduğu için bireyin günlük hayatta karşılaştığı güçlük ve sorunları aşmada büyük önem taşımaktadır. İşlevsel okuryazar içinde bulunduğu kültür ve toplumda güncel yaşamın pratik gereksinimlerini karşılayan kişiyi anlatır.

12 H. İbrahim Gürcan, Okuma Alışkanlığı ile Kitap Yayımcılığının Kültürel İletişim ve Teknolojisine

Bağlı Sorunları Karşısında Türkiye Koşulları Temelinde Bir Model Önerisi, Eskişehir, 1999, s. 9.

(16)

Kısaca işlevsel okur-yazarı adını-soyadını yazmanın ötesinde, bütün hayat etkinliklerinde başarılı olmayı olanaklı kılan bilgi ve becerilere sahip ve okuryazarlığa içinde bulunduğu toplumda etkili olabilmek için ihtiyaç duyan birey olarak tanımlayabiliriz.

II.I.III. Okuyucu

Sürekli ve düzenli okuyan, okuma alışkanlığına sahip bireyi ifade eden okuyucuyu sahip olduğu okuma alışkanlığı düzeyine göre gruplandırmak, konunun irdelenmesinde yöntem olarak kolaylık sağlamakta ve daha geniş bir bakış açısı kazandırmaktadır.

Çok okuyan okuyucu: 1 yılda 21 ve daha fazla kitap okuyan.

Orta düzeyde okuyan okuyucu: 1 yılda 6-20 arasında kitap okuyan kişi. Az okuyan okuyucu: 1 yılda 1-5 arası kitap okuyan kişi

Okuyucu olmayan: Hiç kitap okumayan kişidir.14

II.II. Okumanın Önemi ve İşlevi

Gelişmiş ülkelerin okuma alışkanlığı ile ilgili sorunları ciddi ve hızlı bir biçimde ele alarak çözümlemiş olmaları okumanın toplumsal önemini ortaya koymaktadır.

Okuyarak, günümüzde büyük boyutlara ulaşmış bulunan bilgi birikiminden yararlanabiliriz ve diğer insanlarla iletişim kurabiliriz.

İnsan okuyarak, zihinsel bir gelişme gösterir. Bu gelişme, anlayışın ve kavrayışın gelişmesini sağlar. Zihin okuduğu her yazıdan birşeyler öğrenir. Bu öğrenme bireyin bilinçlenmesini, hayatına daha kolay yön vermesini sağlar. Okumak, zihin kısırlığının başlıca ilacıdır. Zihin okumakla açılır, olgunlaşır, bütün fizik ve moral alem okumakla geçit bulur.15

14 Bülent Yılmaz, Okuma Alışkanlığı ve Yenimahalle İlçe Halk Kütüphanesi, Ankara, 1990, s. 9. 15 M.N. ÖZÖN, Yazmak Sanatı ve Kompozisyona Giriş, İstanbul, 1967, s. 69.

(17)

Okuma, toplumsal yaşamın temel ihtiyaçlarından biri durumundadır. Bireyin entelektüel gelişiminin temeli olan okuma, teknolojinin damgasını vurduğu çağımızda toplumsal bir güç niteliğine bürünmüştür. Kişinin bireyleşmesi ve içinde yer aldığı toplumla sağlıklı ilişkiler kurabilmesi en başta okuma gücü kazanmasına bağlıdır. Bireyin anlama gücünü geliştiren, bilgi dağarcığını zenginleştiren okuma, öğrenmenin de temel aracıdır. Okuma ile değişimin bilincine varabilen bireyin doğru seçim yapmasının, bir ülkede demokratik yapının yaşatılmasında da önemli bir yeri vardır.

Okuma sadece bilgi edinmede, kafamızda oluşan sorulara cevap bulmada ya da tecrübeleri paylaşmada kullanılan bir araç değildir. Birey okuyarak anlama, seçme, kestirme gücünü de geliştirir.

Okuma, insan kişiliğini geliştiren, düşünce donanımını zenginleştirdiği gibi duyarlılığını da yeniden kurup biçimlendirebilir.16

Makale, deneme, köşe yazısı, eleştiri, röportaj gibi yazılar, insan düşüncesini genişletir, bilgi dağarcığına yeni bilgiler katar; roman, hikaye, şiir gibi ürünler ise insan yaşamını zenginleştirir, dünya sınırlarını genişletir.17

Kültür, toplumsal bir gelişme süreci ve bunun sonraki nesillere aktarılmasıdır. Bu tanıma göre okumanın kültürel etkinlik boyutunun da kuşaklar arasındaki bağları kurmak, onları birbirine bağlamak etkinliği vardır. Toplumsal yapı bir değişim süreci içindedir. Bu değişme ve gelişme süreci içinde insanların birbirlerine yabancılaşmaması, kuşakların birbirinden kopmaması kimi değer yargılarında birleşmelerine bağlıdır. Bu değer yargılarını kazanmada, bireylerin birbirlerini ve çağlarını tanımada yazılı ve basılı kaynakların önemli bir yeri vardır. İşte, okuma, bireyleri bu kaynaklara götüren, onlardan yararlanmalarını sağlayan bir araçtır.18

İnsanların toplum içindeki davranışlarını çevresi ve bu çevrenin oluşturduğu kültür şekillendirir. Bu düşünce doğrultusunda okuma alışkanlığının

16 Emin Özdemir, Türk Dili ve Edebiyatı, Okuma ve Metin İnceleme, Eskişehir, 1991, s. 8.

17 H.İ. Gürcan, Okuma Alışkanlığı ile Kitap Yayımcılığının Kültürel İletişim ve Teknolojisine bağlı

Sorunları Karşısında Türkiye Koşulları Temelinde Bir Model Önerisi, Eskişehir, 1999, s. 12.

(18)

kazandırılmasında toplumun önemli bir rol oynadığı ve bireyin okuma davranışını geliştirmesini etkilediği söylenebilir.

Bütün bunlardan yola çıkarak okuyan kişinin gelişmiş bir zihin ve kişiliğe sahip olabileceği, yaşadığı toplumun değer yargılarını anlayabileceği söylenebilir. Okuyan toplumun da verimli bir ekonomiye, demokratik bir yapıya ve sağlıklı bir vücuda sahip olacağıdır.

II.III. Okuma Alışkanlığı

Türkçe sözlükte19 “alışkanlık” şöyle tanımlanmaktadır. “Bir şeye alışmış

olma durumu, iç ve dış etkilerle davranışların tekrarlanması, hep aynı biçimde gerçekleşmesi sonucu beliren, şartlanmış davranış”. “alışmak” fiili de, “Bir işi tekrarlayarak kolaylıkla yapabilmek; yadırgamaz duruma gelmek; sürekli ister olmak” biçiminde ifade edilmektedir.

Alışkanlıklar ve tutumlar, küçük yaşlarda başlayan öğrenme süreci sonucu gelişir. Belirli bir davranışın görülmesi için çok tekrar edilmesi, bireye bir zevk vermesi gerekir. Alışkanlık tutum ve ortama bağlı olarak ortaya çıkar ve bu bir davranışa dönüşür.

Okuma alışkanlığı, bireyin okumayı bir ihtiyaç olarak algılaması sonucu, hayat boyu sürekli ve düzenli bir biçimde gerçekleştirmesi anlamına gelir. Okuma alışkanlığının oluşmasında diğer alışkanlıklarda da olduğu gibi en uygun dönem çocukluk ve gençlik dönemidir. Kişilik oluşumunun ve yaşama ilişkin ilk deneyimlerinin yaşanmaya başlandığı, algılama ve etkilenmenin en yoğun olduğu çocukluk dönemi ile bedensel ve ruhsal gelişmenin hızlandığı ve yaşama hazırlık diye nitelenen gençlik dönemi, okuma alışkanlığının oluşturulması yönünden birbirinin devamı olmasına rağmen, ailenin etkisi yönünden bazı farklılıklar taşımaktadır. Çocukluk döneminde en belirleyici etki ve rol aileden gelmektedir.

(19)

Her okuma belli bir amaca yönelik gerçekleştirilir. Gazete okuyarak dünyada ve ülkemizde olup bitenlerden haberdar oluruz. İş ve uğraş alanlarımızla ilgili bir kitabı okur, gelişmeleri, değişmeleri izler, bu konudaki bilgilerimizi tazeleriz. Her ne suretle olursa olsun okumak, bir amaç için yapılır; eğlenmek, boş vakit geçirmek, günlük yorgunluğu atmak, gelişen olaylardan haberdar olmak, sosyal, kültürel, ekonomik ve teknolojik gelişmeleri takip etmek, bilinmeyen şeyleri öğrenmek gibi.20

Bir okuyucunun okuma alışkanlığı tanımlamak için, neleri, ne zaman, nerede ve nasıl okuduğunu ve okuduklarını hangi yolla elde ettiğini belirtiriz; bunun yanı sıra okuma alışkanlığı tanımına, okuyucunun izlediği okuma stratejisi de girmektedir. Okuma alışkanlığını tanımlamada kullandığımız ölçütleri şu şekilde sıralayabiliriz.

1. Okuyucunun ne tür yayınlar okuduğu,

2. Ne sıklıkla okuduğu, hangi türleri ne oranda okuduğu, 3. Bir seferde aralıksız ne kadar okuyabildiği

4. Yılın, haftanın ya da günün hangi zamanlarında okumayı tercih ettiği, ne zamanlar neleri okumaktan hoşlandığı,

5. Okuduğu kitapları hangi yolla elde ettiği; satın almak, ödünç almak ya da kütüphanede okumak yollarından hangisini-hangilerini tercih ettiği,

6. Okuma sırasında hangi stratejileri izlediği; belli okuma tekniklerini kullanıp kullanmadığı.21

Alışkanlıklar birey hayatında çevreden, ebeveynden, öğretmenlerden ve özellikle de bireyin hareket ettiği grubun verdiği ideallerden davranış modelleri biçiminde elde edilir. Bu nedenle alışkanlıklar toplumsallaşmanın en önemli sonuçlarından biridir.22

20 H.İ. Gürcan, Okuma Alışkanlığı ile Kitap Yayımcılığının Kültürel İletişim ve Teknolojisine bağlı

Sorunları Karşısında Türkiye Koşulları Temelinde Bir Model Önerisi, Eskişehir, 1999, s. 36.

21 Üstün Dökmen,Okuma Becerisi, İlgisi ve Alışkanlığı Üzerine Psiko-Sosyal Bir Araştırma, İstanbul,

1994, s. 34.

(20)

Düzenli faaliyet olan alışkanlık, ancak bireyin, onun zahmete değer olduğunu hissettiğinde gerçekleşecektir. Okuma alışkanlığı da okuma eyleminin kişisel, mesleki ve sosyal ilgileri yönünden birey için ne tür yararları olduğu görüldüğünde kazanılmış olacaktır. Bu doğuştan varolan ilgi ve ihtiyaçların karşılanması ile başlar, arkadan okumanın getirdiği kazancın ne olduğunun kavranması gelir ve son olarak, kitapla düzenli bir arkadaşlığa dönüşür. Okuma ve kitaplar ancak bu şekilde alışkanlık olarak sağlam ve sürekli bir konuma ulaşabilir.

Kişilere okuma alışkanlıklarını geliştirme konusunda pek çok şey yapılabilir. Araştırmalar, uygun programların izlenmesi durumunda, özellikle öğrencilerin okuma alışkanlıklarının geliştirilebileceğini göstermektedir. Bu konuda yapılan bir deneyde (Brown, Cromer ve Weinberg, 1986), bir grup çocuğun birbirlerine ödünç kitap alıp vermeleri sağlandığında, çocukların okuma alışkanlıklarında gelişme kaydedilmiştir. Bir çocuğun, öğretmenin önerdiği kitabı okuması arasında fark olsa gerek.23

Gençlik döneminde ilişkin okuma alışkanlığı değerlendirilebilmesi için öncelikle ‘’gençlik çağı’’ kavramını açıklamak gerekmektedir. Konunun uzmanlarından Özcan Köknel’in fizyolojik bir gelişme ve olgunlaşma dönemi olarak tanımladığı gençlik dönemi, hizmet götüreceği gruba açıklık getirmek için, tanımına yaş sınırları ile belirginlik kazandırma durumunda olan MEGSB ise, buluğa erme nedeniyle bio-psikolojik bakımından çocukluğun sonu ile toplum hayatında sorumluluk alma dönemi olan 12-14 yaş grubu olarak tanımlamaktadır. Bu dönemde genç, toplum içinde bir rol oynamanın çabası içindedir. ‘’Bu çağ biyolojik, psikolojik ve sosyal yönlerden hızlı bir olgunlaşma çağı olup, birey bu döneminde sosyal bir kişilik kazanır.’’ Görüldüğü gibi gençlik döneminin, çocukluk döneminde ayrıldığı en önemli nokta, bireyin toplumsal bir kişilik kazanmaya, yani ailesi ile olandan daha yoğun olarak toplumla ilişkiler kurmaya yönelmesidir. Bu yöneliş doğal olarak, diğer alışkanlıklarda olduğu gibi okuma alışkanlığının kazanılmasında da belirleyici etmenin arkadaş grubu, yakın çevre, toplum, kültür, okul, kütüphane v.b. toplumsal grup ve kurumların olmasına yol açmaktadır. Toplum tarafından

23 Üstün Dökmen, Okuma Becerisi, İlgisi ve Alışkanlığı Üzerine Psiko-Sosyal Bir Araştırma, İstanbul,

(21)

desteklediğinde, birey, okumayı, bu dönemde kişiliğinin sınırlarını genişletme, toplumda önemli bir rol oynamanın ve toplum ile ilişkiler kurabilmenin önemli bir aracı olarak görmektedir. Bireye gençlik döneminde okuma alışkanlığının kazandırılabilmesi ve bu alışkanlığın geliştirilebilmesi, halk kütüphanesi ve dahil bir çok toplumsal kurum ve kuruluşun çabası ile olanaklı olmaktadır.

Okuma alışkanlığı konusunda özellikle şu noktaların vurgulanması gerekmektedir.

• Okuyan ve okuması için çocuğuna yoğun ilgi gösteren bir aile ile çocuğun istediği gibi kullanabileceği bir aile kitaplığı.

• Okuma güdüsü yaratmada etkisi nedeniyle önem taşıyan, okuyan bir arkadaş grubu, yakın çevre ve toplum.

• Okumaya ve kitaba olumlu bakan bir toplum. Okumanın, toplumda yaşam anlayışının doğal ve parçası olarak kabul edilmesi.

• Bireylerde okuma alışkanlığı yaratma ve geliştirmeye yönelik sürekli-tutarlı bir devlet politikasının varlığı ve bu konuda devletin rolü.

• Bireylerin okuma alışkanlığının ekonomik yanını karşılayabilecek güçte olmaları.

• Bireylerin okuma alışkanlığına önem veren, programına alan ve bilinçli bir biçimde uygulayan eğitim-öğretim sistemi.

• Üzerine düşeni yeterince yerine getirmesi gereken toplumsal kurum ve kuruluşlar.

• Bu konuda önemli role sahip kitle iletişim araçları.

• Okuma alışkanlığını köklü biçimde sorun olmaktan çıkarmada çeşitli düzeylerde oluşturulup uygulanacak okuma alışkanlığı programları.

• Bu programlarda kullanılacak özel nitelikli okuma materyalleri.

(22)

Burada sıralananlar, gençlere özgü okuma alışkanlığı sorununda vurgulanması gerekenleri de içermektedir. Çünkü gençlere özgü okuma alışkanlığı sorunu, genel okuma alışkanlığı sorunun bir parçasıdır. Ancak, sorunun ele alınmasında özellikle gençlik çağının özellikleri ve bu kesime yönelik özel önlemler de gözden uzak tutulmamalıdır.

II. IV. Okuma Alışkanlığının Etkenleri

Okuma alışkanlığı, çocuğun temel okuma becerisini izleyen bir süreç olarak, bireyin okuma eylemine şartlandırılması ve güdülenmesine bağlı olarak bu eyleminin alışkanlığa dönüştürülmesidir. Bu bağlamda okuma alışkanlığı, bireyin okumayı sökmesine bağlı olarak, onun okumasının hızını artırarak ve aynı zamanda okumayı sevdirerek, okumanın bireyin yaşamının her döneminde, gerek yaşam düzeni, gerek mesleki gelişimi ve gerekse de toplumsal statüsü olarak bir gereksinim olduğu doğrultusunda güdülenmesine ve okuma alışkanlığı kazandırılmasına yönelik okuma çalışmaları yaptırılması gerekmektedir.

Okumayı öğrenmeye başlayan çocuk henüz okuma alışkanlığı kazanmamıştır. Bu çocuk belki de okuma alışkanlığı yönünde ilk basamakta bulunmaktadır, fakat bu aşamada çocuğun gelip geçici okur mu yoksa çok istekli bir okur mu olacağı sorusu yanıtlanamayacak bir sorudur. Ancak her durumda, çocuk bu iki uç arasında bir yerde yer alacaktır.

Bir eylem içindeki kabiliyet, ondan hoşlanmakla mümkündür. Futboldan hoşlanmayan ya da fiziksel özrü bulunan çocuk bir futbol takımında yer almaktan hoşlanmayacak ve futbol oyununa her çağrılışında, bir mazeret ileri sürecektir. Benzer olarak okuma da, kitaptan ve okumaktan hoşlanmakla bir eyleme, bir alışkanlığa dönüşecektir. Okumaktan ve kitaptan hoşlanmayan, görme rahatsızlığı bulunan kişiler, okumama için her zaman bir bahane ileri sürecektir. Bununla birlikte istek ve kabiliyet, bir alışkanlığın kazandırılmasında tek faktör değildir. Zaman da önemli bir faktördür, alışkanlığın geliştirilmesinde günler, haftalar ve yıllar gerekebilir. Bir alışkanlığın otomatik yanıtı, uzun uygulamalarla alınabilir.

(23)

Okuma alışkanlığının gelişimini ilerletmek ya da ortadan kaldırmak için de bazı etkenler bulunmaktadır. Okuma alışkanlığı kazandırılmasında bireyin kendi benliğinden hareketle okumaya yönelmesi olabilir ki, bunları "kişisel etkenler" diye tanımlamak olasıdır.

II. IV.I. Kişisel Etkenler

Birey, bir grup içinde bilgi, kültür, düşünce sahibi tek örnek kişinin kendisi olmasına yönelik olarak, benliğini ve kişiliğini baskı altına alarak, gereksinim duyduğu konularda kendini yetiştirmek amacıyla okumaya şartlandırabilir. Ancak bu şartlandırma gereksinimin giderilmesi ile ortadan kalkmış ve yapılan eylem okuma alışkanlığına dönüştürülememiş olabilir.

Kişisel etkenlerin devreye girmesiyle, bazı İnsanların kendi çabalarıyla arzuladıkları şeyi (örneğin bir yabancı dili) öğrendiklerine ilişkin örneklere yakın çevremizden rastlamak mümkündür. Kişisel etkenlerde önemli olan nokta, bireyin çevresinde ya da toplumda daha çok söz sahibi olmak, başka bir deyişle entellektüel imajı yaratmak için okuma alışkanlığı kazanabileceği gibi, kendi kişiliğini, davranışlarını, düşüncelerini, bir bakıma duygularını değiştirmek, geliştirmek ya da pekiştirmek için de bu alışkanlığı kazanmış olabilir.

Kişisel etkenler, bireyin yaş dönemlerine göre de okuma alışkanlığı kazanılmasında etken olabilir. Okuma alışkanlığı kazanılması, çocuğun okul öncesi dönemlerinden başlayarak okul ve öğrenim dönemlerinde okumaya yönlendirilmesi, okumanın sevdirilmesi ile gerçekleşebilir. Bu bağlamda kişisel etkenlerdeki yaş dönemlerini şöyle sınıflandırmak olasıdır:

— Okul öncesi dönem — İlkokul dönemi — Orta-lise dönemi — Üniversite dönemi

(24)

— Üniversite sonrası mesleki yaşam dönemi — Yaşlılık-emeklilik dönemi

Doğan24 kitap okurunun bazı kişisel eksiklikleri bulunduğu üzerinde durarak, bu eksiklikleri şöyle sıralamaktadır:

• Çoğu okur cahildir. Şiirle romanı, romanla hikâyeyi, hikâyeyle gazete haberlerini birbirine karıştırır. Şiiri hikâye gibi, gazete haberini roman gibi okumaya kalkışır.

• Okurların birçoğu dayanıksızdır. Eseri özümseme, sevme çabasında gücü çabucak tükenir.

• İlkel okuyucu romanın ya da hikâyenin hep kaba iskeleti üzerinde dolaşır. Roman ya da hikâyenin dıştan görülen kalın çizgisini izler. Örneğin, kız oğlanı sever. Oğlan yoksul, kız zengindir. Kıza zengin bir adam da âşık olur... Okur olay örgüsünün görünen yüzüyle meşgul olur, olayın gerisine, detayına bakmaz.

• Okuyucu ben merkezlidir. Kendine çok güvenir. Yargılarına sımsıkı bağlıdır ve bunları kolay kolay değiştirmez.

• Okur için tek ölçü kendisidir. Onun için, içinde olayların kendi istediği gibi geçmediği bir romanın değeri yoktur. Okuduklarını el yordamıyla o güne kadar edindiği kaba tecrübeyle değerlendirir.

II. IV. II. Çevresel Etkenler

Okuma alışkanlığı kazanılmasında ve geliştirilmesinde çevresel etkenlerin de büyük etkisi bulunmaktadır. Çevresel etkenlerden amaç, bireyin yakınında bulunan kişilerin, yakın çevresinin bireyin üzerindeki olumlu ya da olumsuz etkileridir.

Okuma alışkanlığı kazanılmasında öncelikle aile ortamı ve bunu izleyen süreçte de okul ve arkadaş grubu çevresel etkenler olarak ele alınabilir.

24 MEHMET H. DOĞAN, Kötü Okuyucu ve Edebiyat, Gütenberg Gökadasına Gezi, İstanbul, Yapı Kredi

(25)

II. IV. III. Ailenin etkisi

Pek çok çocuk, okula başlamadan önce ya kitaplarla hiç karşılaşmamış ya da çok az kitap görmüştür. Kalabalık ailelerde ya da gelirleri yetersiz olan ailelerde ya da kitapları ve okumayı seven kişilerin bulunmadığı ailelerde, okul öncesi çocuk, kitapları tanıma ve okumaya özenme konularında ya hiç ya da çok az istek duyabilmektedir, fakat bu konumdaki bazı çocuklar televizyonun okumayı teşvik edici programlarından etkilenebilmektedirler.25

II. IV.IV. Ebeveynin etkisi

Okuma alışkanlığı en iyi ve en kalıcı olarak çocukluk dönemlerinde kazanılır. "Çocuğun ya da gencin bu alışkanlığı kazanmasında, özellikle aile

İçinden okuma alışkanlığına sahip bir örneğe gereksinim vardır."26 Bu da

öncelikle kitap okuyan anne ve babadır. Ebeveynin kitap okuması çocuğu okumaya özendirebilir. Ayrıca anne baba, çocuğu resimli kitaplara bakmaya teşvik ederek ona yüksek sesle masallar ve öyküler okumalarıçocuğun bu alışkanlığı kazanmasında motive edici unsur olacaktır.

Ebeveynin, kitap, gazete veya dergi okuması, çocukta bir özenti yaratabilir. Yaratılan bu özenti ise, ebeveynin desteği ile alışkanlığa dönüşebilir. Ebeveynin çocuğu, ders çalışmanın dışında da okuma eylemine yöneltmesi gereklidir. Ne yazık ki birçok Türk ailesinde, çocuğun yalnızca dersini çalıştığı takdirde."okumuş iyi bir Türk vatandaşı" olacağı saplantısı bulunduğundan dolayı, çocuğun ders kitabı dışındaki kitaplarla ilgilenmesi, onları okuması durumunda ailesinden umulmadık sert tepkiler alabilmektedir. Böyle aileler, "okuyacaksan ders kitaplarını oku! Diğer kitaplar kafanı bulandırır" zihniyetiyle olaya yaklaştığından, bu ailelerin çocuklarında okuma eylemi yalnızca "ders çalışma" bağlamında kalmakta ve bu eylem gerçek bir okuma alışkanlığına dönüştürülememektedir.

25 H.İ. GÜRCAN, Okuma Alışkanlığı İle Kitap Yayımcılığının Kültürel İletişim Ve Teknolojisine

Bağlı Sorunları Karşısında Türkiye Koşulları Temelinde Bir Model Önerisi, Eskişehir, 1999, s. 40

(26)

Ebeveynler, çocuklarını okumaya yöneltmek için belli bir takım davranışlar göstermelidirler. Bu davranışlar şunlardır:

1) Ebeveynler çocuklarına olabildiğince sık hikâyeler anlatmalı ve yüksek sesle okumalıdırlar.

2) Ebeveynler çocuklar için yaşına, isteklerine, ihtiyaçlarına ve gelişim aşamalarına uygun kişisel bir kütüphane kurmalıdırlar.

3) Ebeveynler çocuklarını cep harçlıklarından bir kısmını kitaplara harcamak için eğitmelidirler.

4) Ebeveynler, çocuklarının okudukları kitapları arada sırada okumaları, çocukları okumaya teşvik eder ve ayrıca çocukla ebeveyn arasında kitap üzerinde tartışma ortamları yaratılarak çocuğun hem okuması, hem konuşması, hem tartışarak düşüncelerini anlatıp savunabilmesi ortamı yaratılır.

5) Ebeveynler, akşamları belli bir sürenin okumaya ayrılmasını sağ-lamalıdırlar, bu sürede ailenin her üyesi kendi kitabını okumalıdır. Ancak televizyon kanallarının çoğalması ve değişik program seçenekleri olması nedeniyle ailede böyle bir sürenin ayrılması oldukça zor olabilmektedir.

6) Ebeveynler çocuklarına, okudukları şeyleri uygulayabileceklerini ve kullanabileceklerini, kitapların onların hayatlarını kurtardığını, aydınlattığını ve güzelleştirdiğini anlamalarına yardımcı olmalıdırlar.27

II. IV. V. Evdeki Kitaplık

Okuma alışkanlığının evde ebeveynin etkisiyle kazandırılmasında ebeveynin, çocuğun ilgi duyduğu kitapları almasına olanak sağlayarak ya da hediye ederek çocuğun kendi kitaplığını kurmasını sağlamak ve aynı zamanda evde, ebeveynin kullandığı kitaplığı çocuğun da hizmetine sunmakla, onun kitapla daha yakın dost olması ve bunun sonucunda okuma alışkanlığı kazanması sağlanabilir. Ancak,

27 R.BAMBERGER, Okuma Alışkanlıklarını Geliştirme, Kültür Bakanlığı Yayınları, Ankara, 1990, s.

(27)

evdeki kitaplığın yanı sıra, çocuğun küçük de olsa kendi kitaplığına sahip olması, çocuğun okuma eyleminin bir alışkanlığa dönüşmesine daha çok katkıda bulunacaktır.

II. IV. VI. Okulun Etkisi

Sistemli bir eğitim-öğretim okulla başlar. Çocuk üzerinde okulun, öğretmenlerin ve okul arkadaşlarının büyük etkisi bulunmaktadır. Türkiye koşullarında, İstanbul'daki bir ilkokul ile Van'daki bir ilkokul, ya da Anadolu Lisesi ile normal bir lise arasında öğretim kalitesi, eğitim-öğretim imkânları, teknik teçhizat yönünden büyük fark bulunduğu yadsınamaz bir gerçek olarak ortadadır. Durum böyle olunca, okulun kalitesinin (eğitim-öğretim imkânları, kütüphanesi, laboratuar ya da spor tesisleri gibi) çocuklar üzerinde, okuma alışkanlığı oluşturulmasında büyük etkileri olduğu ortaya çıkmaktadır.

Kütüphanesi zengin olan bir okul, öğretmenlerin de öğrencileri yönlendirmeleri ile (bu öğrencilere değişik okuma-eleştirme-değerlendirme ödevleri verilerek, öğrencileri okumaya teşvik ederek derslerde okuma alıştırmaları yaparak, öğrencilerin belli kitapları sınıfta Özetlemeleri, anlatmaları istenerek vb.) öğrenciler üzerinde büyük bir motivasyon gücü oluşturarak onların okumaya bir alışkanlık olarak yönelmeleri sağlanabilir Okuma alışkanlığı kazandırılmasında Türkçe ve Edebiyat dersleri öğretmenlerinin, çocuklar üzerinde büyük etkileme ve motive etme gücü bulunduğu, edebiyatla okuma eyleminin koşut bir eylem olarak görülebileceğine ilişkin değişik görüşler bulunmaktadır."

Çocuğun öğretmenleri, okuma alışkanlığı kazandırmada en fonksiyonel konumda olan kişilerdir. Çocuk, ilkokula başladığında, ana-babasından apayrı bir kimse (öğretmen) ile tanışmakta, bu birçok çocuk için ebeveynin dışında tanıştığı, yakından tanımak istediği bir kimse olmaktadır. Çocuk, bir çamurun heykeltıraş elinde çok değişik şekiller alabilmesi gibi öğretmeninden etkilenerek bir kişilik geliştirmektedir. Çocuğun bu kişilik geliştirmesinde öğretmen bir heykeltıraş gibidir. İyi bir heykeltıraşın çok güzel sanat eserleri ortaya çıkarması mümkün olduğu gibi,

(28)

öğretmenin kültürü, bilgisi ve etkileme kabiliyeti çocuklar üzerinde kişilik geliştirmede çok aktif rol oynamaktadır. İşte bu noktada da Öğretmenlerin çocuklara okuma alışkanlığı kazandırılmasında bir örnek oluşturması ve öğrencileri etkileyerek onların da okumaya yönelmelerinin sağlanması bakımından büyük önem taşımaktadır.

II. IV. VII. Arkadaş ve Arkadaş Grubunun Etkisi

İnsanın çevreyle olan ilişkisinde arkadaş grubunun etkisi büyüktür. Arkadaş grubunun etkisi çocuk üzerinde daha etkilidir ve çocuğun kişilik geliştirme sürecinde büyük etkileri bulunmaktadır. Okuma alışkanlığı kazandırma sürecinde de çocuk, arkadaşlarından etkilenmektedir. Çocuk, arkadaşları ile olan iletişiminde, arkadaşlarının okuduğu kitapları kendisinin de okuması gerektiği, aksi takdirde arkadaşları tarafından yanlış değerlendirileceği kaygısıyla kendisini arkadaşlarının okuduğu kitaplarla birlikte başka kitapları da okumaya zorunlu hissedebilir ve buna bağlı olarak çocuk sürekli okumaya, arkadaşlarına yetişmeye ve onları geçmeye yönelik bir rekabete, bir yarışa dayanarak okuma yarışının alışkanlığa dönüşmesini sağlayabilir. Gerçekten de kitap okuyup kendi aralarında değerlendirip eleştiren bir grup içinde, kitap okumayan bir kişiye olumlu bakılmaz ve zamanla bu kişi, gruptan dışlanır.

II. V. Gelişmiş Ülkelerdeki Okuma Olgusu

Gelişmiş ülkeler temel okuryazarlıkta yüksek düşeylere ulaşmışlar ve bu aşamadaki sorunlarını büyük ölçüde çözümlemişlerdir. Ancak, son yıllarda bu ülkelerde, bu konuda olumsuz bir gidişten söz edilmekte, temel okuryazarlığa yönelik bir takım kampanyalar açılmaktadır. Yapılan çeşitli araştırmalar, gelişmiş ülkelerde de temel okuryazarlığın yeniden sorun olabileceğine işaret etmektedir. Ancak gelişmemiş ülkelerle kıyaslandığında bu konuda oldukça ileride oldukları görülmektedir.

(29)

Okuma alışkanlığı konusunda da benzer bir gelişme görülmektedir. Genelde okuma alışkanlığına sahip olduğu belirtilen gelişmiş ülkelerde, son yıllarda yapılan büyük çaplı araştırmalar okuma alışkanlığının sorun olarak Önemli boyutlara ulaşmaya başladığını göstermektedir. Ancak okuma alışkanlığı aşamasında da gelişmiş ülkelerle, gelişmemiş ülkeler arasındaki fark büyüktür. Dünyadaki kitap üretiminde gelişmiş ülkelerin payı % 72,4, gelişmemiş ülkelerin payı ise % 27. 6’dır. (UNESCO 1988:). Kitap üretimi bu konudaki fark konusunda gösterge sayılabilir.

Kısaca gelişmiş ülkeler, gerek temel okuryazarlık, gerekse okuma alışkanlığında, gelişmemiş ülkelere oranla oldukça ileride, ancak bir takım olumsuz gelişme eğilimleri de taşımaktadır.

Günümüzde gelişmiş bir toplum olmanın en önemli göstergelerinden biri de "kitap okumak"tır. Gelişmiş ülkelerde kitap da, tıpkı radyo, televizyon, gazete ve dergi gibi, kitle iletişim aracı olarak değerlendiriliyor. Çünkü kitap diğer kitle iletişim araçları gibi bilgi aktarıyor ve insana yeni dünyanın kapısını aralıyor. Hatta kitabın, diğer iletişim mecralarına göre kimi avantajları da var: Kitap, daha yüksek düzeyde bilgiyi, daha derinlemesine duyguyu, okurlarına daha kalıcı ve yinelenebilir bir ortamda sunabiliyor.

Kitap okuma oranının yükselmesi, yeni yazarların, yeni kitapların doğmasını sağlıyor. Bu da, düşünce sistemlerinin, sanat anlayışlarının, felsefi görüşlerin, ekonomik yorumların, sosyolojik bulguların, yani hayata dair ne varsa tümünün, yeni kitaplarla kuşaktan kuşağa aktarılmasına yol açıyor. Bu ise o ülkenin, dünya ölçeğinde bir kültür değeri, bir kültür gücü olarak gelişmesine kolaylık sağlıyor. Sonuç olarak da tüm bu gelişmeler, sanayi ve ekonomi gibi yaşamsal alanlarda yansımasını buluyor.

Kitap okumayla ilgili kimi somut veriler: • Gelişmiş ülkelerde kişi başına yıllık kitap alımı, ortalama 100 ABD doları, Türkiye'de 10 ABD dolarının altında.

• Türkiye'de Yüksek Öğrenim görenlerin oranı 1965'e göre 14 kat arttı. Ama Yüksek Öğrenim mezunlarının kitap okuma oranı 1965'in de altında kaldı.

(30)

• Türkiye'de her yüz kişiden sadece 4 buçuğu kitap okuyor.

• Japonya'da yılda 4 milyar 200 milyon kitap basılıyor. Türkiye'de sadece 23 milyon.

• Birleşmiş Milletler İnsani Gelişim Raporu'nda, kitap okuma oranında Türkiye, 173 ülke arasında 86. sırada.

• Ülkemizde 394 bin kütüphane, 400 bin kahvehane var.

• Japonya'da kişi başına düşen kitap sayısı yılda 25, Fransa'da 7. Türkiye'de yılda 13.000 kişiye 1 kitap düşüyor.

Ülkemizde kitap okuma alışkanlığının yerleşmemesinin kimi nedenleri: • Okurlar kitap fiyatlarını yüksek buluyor.

• Kütüphaneler az, kütüphane insan için bir yaşam biçimi haline gelmedi. • Okuma alışkanlığı küçük yaşlarda edinilebilir, Türkiye'de bu olmadı. • Ailede ve kimi kamu kurumlarında kitaba yönelik bir yasakçı yaklaşım var. • Gelişen iletişim teknolojilerinin (televizyon, internet vb.) kitap okuyarak edinilecek bilgiyi, bir hap haline getirip, potansiyel okura, üstünkörü ve yüzeysel bir biçimde yutturmaları sonucu, okuma alışkanlığının iyice körelmesi.

• Ülkemizde kitap okumaya belirli saatlerin ayrılması alışkanlığının olmaması.28

II. VI. Türkiye’de Okuma Olgusu a) Gençlerin %61’i kitap okumuyor.

b) Türkiye’nin genel nüfusa oranla kitap okuyanların sayısı %12 civarındadır.

(31)

c) İstanbul'dan daha az nüfusu olan İsveç’te 12 halk kütüphanesi vardır ve bu kütüphanelere 45.000,000 kitap kayıtlıdır.

d) Türkiye'de Kültür Bakanlığı’na bağlı 1226 kütüphanede 10.000.000 kitap kayıtlıdır.

e) Ülkemizde, kütüphanelerdeki kitap sayısı itibari ile 7 kişiye 1 kitap düşmektedir. Bu rakam Fransa’da kişi başına 7, İsveç’te 10, Japonya'da 25'tir.

f) Ülkemizde nüfusa oranla 65.000 kişiye 1 kütüphane düşmektedir. Bunun yanında 95 kişiye bir kahvehane düştüğünü hemen hatırlatalım.

g) ABD’de kişi basma tüketilen kâğıt miktarı bir yılda 400 kg. iken Türkiye’de 20 kg.’dır.

Türkiye’de milyonlarca “okur-yazar-imzalar” güruhu var. Bunlardan pek azı okur, öğrenir yapar sınıfından.

Okuma alışkanlığı kazanmadan daha hızlı okuma tekniklerini öğrenmek veya uygulayabilmek mümkün değil. Yine de böyle bir şeye teşebbüs ederseniz araba kullanma hevesi ile sürücü kurslarına akın eden ve şoför olmayan ehliyetli sürücülere benzememelisiniz. Okuma alışkanlığı kazanmanın yolu daha hızlı okumak değildir; sadece okuma ihtiyacının daha çok hissedilmesi ve okuma fırsatlarını değerlendirerek okuma meşguliyetlerini artırmakla mümkün olur.

II. VI. I. Türk Halkının Okuma Yüzdesi

A.G. Araştırma Şirketinin Nisan 99’da Türkiye genelinde yaptığı araştırma sonuçlarına göre, Türk halkının % 12'si okuma yazma bilmiyor. Halkın % 43’ü ilkokul, % 20’si lise, % 13’ü ortaokul, % 7’si ise üniversite veya yüksekokul mezunudur.

Türkiye genelinde % 12 olan okuma yazma bilmeyenlerin 1992 yılının Kasım ayında 2.535 kişiyle yapılan araştırmada Türk halkının % 17’sinin okuma yazmasının olmadığı ve % 7’sinin diplomasız okuryazar olduğu ortaya çıkmış.

(32)

Nisan 1999’da 3.565 kişiyle görüşülen araştırmada ise bu oranların sırasıyla % 12 ve % 5’e düştüğü görülüyor,

Yedi Yılda Ne Değişti? %Kasım 1992 %Nisan 1999 Okur-yazar değil 17 12 Diplomasız okur-yazar 7 5 İlkokul 46 43 Ortaokul 13 13 Lise 14 20 Üniversite/Yüksekokul 4 7 Toplam 101 100

Dünyanın kabul ettiği biçimde gereğini her fırsatta dile getirdiğimiz 2000'li yılların bilgi toplumunda yerimizi alacak mıyız? Bir şeyde ne kadar iyi olduğumuzu ancak genele bakarak anlayabiliriz. İşte kitap üretiminde bir istatistik.

Ülke Yılda Baskı

Adedi

Ort. Baskı Adedi Ortalama fiyatı

ABD 130.000 8.000 8 USD

İNGİLTERE 90–000 5.000 10 pound

TÜRKİYE 4.000 2.000 6 USD

Türkiye'de şu anda basılmış ve satılan 56.000 adet kitap var. Kitapçılar ortalama arz-talep doğrultusunda raflarında 700-800 farklı kitap çeşidi bulunduruyor. Ticarî kanallardan kitap basan, yayan, dağıtan 1.000 civarında yayın kuruluşu var. 15 milyon öğrencinin olduğu genç nüfusa sahip Türkiye'de ders kitaplarını saymazsak, dört kişilik bir ailenin evine yılda ortalama 2 kitap bile girmiyor. Bu durum sadece kitapların pahalı olması ve halkın alım gücüyle açıklanamaz.

Okumayan bir kitlenin yanında her hafta bir-iki kitap okuyan kitap okurları için, ayırabilecekleri bütçeleri göz önünde bulundurulduğunda kitap pahalı

(33)

sayılabilir. Onlar sürümden kaybetmektedirler. Ama tuhaf olan şudur ki, bu "sürümden kaybedenler" Türkiye'de kitabın pahalı olduğunu iddia etmezler.29

Ülkemizde yeterince kitap okunmuyor varsayımına dayanarak nedenlerini ortaya çıkarmaya çalışalım. Bakalım bunlardan hangileri sizi ilgilendiriyor. Kitap Okuma Azlığının Nedenlerini Genel Olarak 3 Grupta Toplayabiliriz:

1) Okuma malzemesinden kaynaklanan sorunlar 2) Okuyucudan kaynaklanan sorunlar

3) Bunların dışındaki nedenler

1- Okuma Malzemesinden Kaynaklanan Sorunlar a) Yeterli Türkçe referans kitapların olmayışı b) Yayınların ticarî kaygılarla hazırlanması c) İstenilen yayınların piyasada olmayışı d) Kaliteli yayınların olmayışı

e) Kaliteli yazarların olmayışı

f) Yayınların tanıtımının yeterince yapılmayışı g) Yeterli kütüphane olmayışı

h) Yeterli kitapçı olmayışı (dağıtım kanalları) i) Kütüphanelere ulaşma zorluğu

j) Okuma malzemelerinin dil sorunu 2-Okuyucudan Kaynaklanan Sorunlar

a) Kişi okumayı sevmiyor. b) Okumak kişiyi yoruyor.

c) Okumanın yeterince fayda sağlamayacağına inanıyor. d) Okuma alışkanlığı için yeterli çaba göstermiyor.

29 A. MAVİŞ, Anlayarak Hızlı Okuma ve Öğrenme Teknikleri, Hayat Yayınları, İstanbul, 2003, s.

(34)

e) Düşünmeyi sevmiyor.

f) Okuyanların ekonomik durumunun değişmediğini düşünüyor. g) Okumayı küçümsüyor.

h) Okudukça çevre ile iletişimi olumsuz etkileniyor. i) Okumadan da başarılı olabileceğine inanıyor. j) Okur, kitap okuma konusunda tembellik yapıyor. k) Okuma önceliğini ve ne okuması gerektiğini bilmiyor. l) Kitap almak için ekonomik durumunu yeterli görmüyor. m) Yeterli zaman bulamıyor.

3- Bunların Dışındaki Nedenler30

Kültür Bakanlığı'nın31 “International Standard Book Number-Uluslararası

Standart Kitap Numarası (ISBN)” sisteminden elde edilen bilgilere göre yayıncıların ve yayınlanan kitapların sayısında artış gözleniyor.

2001 yılında yayıncı sayısının 879, basılan kitap sayısının 13 bin 675, 2002'de yayıncı sayısının 1032, kitap sayısının 16 bin 426 olduğunu kaydeden Çetin Tüzüner, 2003'te ise yayıncı sayısının 1331'e, basılan kitap sayısının da 19 bin 551'e ulaştığını belirtmektedir.

Türkiye'de son yıllarda yayıncı ve basılan kitap sayısında önemli oranda artış yaşandığını açıklayan. Türkiye Yayıncılar Birliği Başkam Çetin Tüzüner, kitap okuma alışkanlığının eğitime süreklilik kazandırdığını, kişinin dünyaya bakışını ve ufkunu genişlettiğini vurgulamaktadır.

30 A. MAVİŞ, Anlayarak Hızlı Okuma ve Öğrenme Teknikleri, Hayat Yayınları, İstanbul, 2003, s.

243-244

31 Kültür Bakanlığı'nın "International Standard Book Number- Uluslararası Standart Kitap Numarası

(35)

Tüzüner, 2003 yılında basılan eserlerin 3 bin 600'ünü çeviri, 11 bin 342'sini edebiyat, toplum ve davranış bilimleriyle ilgili kitapların oluşturduğunu ifade ederek, bu verilerin, okurların bu tür kitaplara ilgisinin arttığını ifade etmektedir.

Araştırma sonuçlarının, yeni yetişen kuşakların dünyaya bakış açılarını değiştirdiklerinin bir göstergesi olduğunu anlatan Tüzüner, “Türkiye'de okuma oranının her geçen gün arttığı bir gerçek. Bu durum, son derece ümit verici. Bilgi ve iletişim çağının yaşandığı, büyük bir rekabet ortamının bulunduğu bugünün dünyasında söz sahibi olabilmenin yolu, eğitim düzeyinin yükseltilmesinden geçmektedir. Eğitim seviyesini yükseltmek için de okuma alışkanlığının oluşturulması ve geliştirilmesi şarttır” dedi.

Tüzüner, AB toplumlarında kişi başına kâğıt tüketiminin 210 kilogram, Türkiye'de ise 35 kilogram olduğuna değinerek, okuma alışkanlığının yaygın hale getirilmesi için bu rakamın gelişmiş ülkeler seviyesine ulaştırılması gerektiğini söyledi.

İnsanlara kitap okuma alışkanlığı kazandırmak için kütüphanelerin yaygınlaştırılması gerektiğine işaret eden Çetin Tüzüner, ulaşılabilecek kaynak açısından araştırmacılara büyük olanaklar sunan kütüphanelerin, ülkelerin gelişmişlik seviyelerini yansıttığını ifade etti.

Tüzüner, 2003 yılında Türkiye'deki bin 435 kütüphaneye 67 bin 624 kitap alındığını, ortalama olarak her kütüphaneye 47 kitap düştüğünü belirterek, kütüphanelerdeki kitap sayısının artırılarak, okuyucuya daha çok seçenek sunulması gerektiğini vurguladı.

2004’ün En Çok Satan Kitapları

Çetin Tüzüner, ISBN verilerine göre 2004'ün en çok satan ilk 10 kitabını şöyle sıraladı:

1- Da Vinci Şifresi (Dan Brown-Altın Kitaplar) 2- Melekler ve Şeytanlar (Dan Brown-Altın Kitaplar)

(36)

3- Dijital Kale (Dan Brown-ODTÜ Geliştirme Vakfı Yayıncılık) 4- Efendi: Beyaz Türklerin Büyük Sırrı (Soner Yalçın-Doğan Kitap) 5- 2012: Marduk’la Randevu (Burak Eldem-İnkılâp Kitabevi) 6- On Bir Dakika (Paulo Coelho-Can Yayınları)

7- İstanbul: Hatıralar ve Şehir(Orhan Pamuk-Yapı Kredi Yayınları) 8- İçimizde Bir Yer(Ahmet Atlan-Alkın Yayınevi)

9- Uzaktan Aşk(Amin Maalouf-Yapıkredi Yayınları) 10- Gece Sesleri( Ayşe Kulin-Remzi Kitabevi)

II.VI.II. Üniversite Öğrencilerinin Okuma Alışkanlığına Etki Eden Faktörler

Ülkemizde üniversite öğrencilerinin okuma alışkanlığının durumunu veya düzeyini daha iyi öğrenebilmek ve söz konusu alana doğrudan veya dolaylı olarak etki eden faktörleri daha iyi anlayabilmek için öncelikle okuma kavramının tanımı üzende durmak yararlı olacaktır. Yalın biçimiyle okuma, basılı ya da yazılı sözcükleri duyu organlarımız yoluyla algılama, bunları anlamlandırıp kavrama, yorumlama32 şeklinde tanımlanabilir. Okuma, genel olarak iki farklı anlamda

algılanmaktadır. İlki okuryazarlık adıyla da bilinen, bireyin kâğıt üzerindeki birtakım imleri birbirlerine çatarak sözcükler ve sözcüklerden anlamlar çıkarabilme, ifade etmek istediklerini de o imler aracılığıyla kâğıt üzerine dökebilme becerisi şeklinde tanımlanabilir. İkinci tür okuma ise, işlevsel okuryazarlık veya sürekli okuma alışkanlığı adlarıyla anılmaktadır. Üzerinde durmak istediğimiz okuma türü, işlevsel okuryazarlık adıyla bilinen bireyin, bütün yaşam etkinliklerinde başarılı olması için gerekli bilgi ve becerilere sahip olmasına olanak sağlayan okuryazarlık veya bir başka ifade ile okuma alışkanlığıdır.33 Okuma yazma becerisi eğer küçük

32 E.Özdemir, Eleştirel Okuma, Ümit Yayıncılık, Ankara, 1997, s. 9

33 BÜLENT YILMAZ, Okuma Alışkanlığı ve Halk Kütüphanelerinin Rolü, Ankara, Kültür Bakanlığı,

(37)

çağlardan yaşlılık dönemine kadar süreklilik özelliği gösterirse bir anlam ifade edecektir. Okumada süreklilik bireysel gelişmenin temelini oluşturduğu gibi, sosyolojik açıdan da kalkınmanın en önemli unsurunu oluşturmaktadır. Okuyan birey yalnızca gördüklerini ve okuduklarını bilgi kaynaklarından değerlendirirler, söz konusu odaklara daha derinlemesine bakarlar. Bu bakış açısı ise daha uygar bir dünyanın kurulmasını, kültürel, ekonomik ve politik faaliyetlere doğrudan iştirak edilmesini de beraberinde getirecektir. Bacon, insanın okuma alışkanlığı kazanarak kendini sürekli yenilemesinin yararlarını şu şekilde açıklamaktadır: ‘Okumak insanı olgunlaştırır, konuşmak ustalaştırır, yazmak ise daha somut bir bilgi sağlar. Dolayısıyla az yazanın iyi bir belleği olması gerekir, az konuşanın keskin zekâsı, az okuyanın da bilmediğini bilir gibi görünebilmek için kurnaz olması gerekir’. Bacon’ın bu sözleri üzerinden uzun yıllar geçmiş olmasına rağmen, yaptığı tespit hala geçerliliğini korumaktadır. Çünkü bireyin kişiliğini geliştiren, düşünce dağarcığını zenginleştiren ve dolayısıyla onun toplumda daha iyi bir yer edinmesini sağlayan en önemli araç okuma alışkanlığıdır. Elbette okuma yazma biliyor olmak, okuma ile kazanılacak üstünlüklere ulaşılacak anlamına gelmemektedir. Söz konusu üstünlüğe kitap, gazete, dergi gibi yayınların düzenli ve sürekli olarak okunması alışkanlığı ile varılabilir. Bu alışkanlığın kazanılmasına etki eden nedenler çok farklı boyutlarıyla ele alınabilir, ancak temelde okuma alışkanlığı Öğretim yoluyla kazandırılabilir. Dolayısıyla okuma alışkanlığını insanlar, genel olarak evlerde aile bireylerinden, dışarıda okul ve kütüphane gibi yerlerden kazanmaktadırlar.

Okuma alışkanlığı gerek toplumsal açıdan gerekse bireysel açıdan farklı değerlendirme unsurlarına ve düzeylerine sahiptir. Ancak bu konuya geçmeden önce okuma alışkanlığını kavramsal açıdan değerlendirmek yararlı olacaktır. Okuma alışkanlığı, bireyin bir gereksinim ve zevk kaynağı olarak algılaması sonucu, okuma eylemini yaşam boyu sürekli ve düzenli bir biçimde ve eleştirici-irdeleyici bir nitelikte gerçekleştirmesidir.34 Okuma alışkanlığı bir gereksinim ve zevk kaynağı

olarak algılanması sonucunda kazanıldığına göre insanların bu alışkanlığı küçük yaşlarından itibaren eğitimleri süresince kazanmaları kaçınılmaz bir zorunluluktur.

34 BÜLENT YILMAZ, Okuma Alışkanlığı ve Halk Kütüphanelerinin Rolü, Ankara, Kültür Bakanlığı,

Şekil

Tablo  1. Üniversiteli Öğrencilerin Okudukları Türler (N=180)
Tablo  2’de  görülen,  kitap  okuyamama  sebebi,  bir  ölçekleme  tekniği  ile  ölçeklendiğinde, en çok seçilenden en az seçilene doğru şöyle sıralanmıştır:

Referanslar

Benzer Belgeler

Kız öğrencilerin erkek öğrencilere göre daha fazla yeme bozukluğu davranışı gösterdiği ve Sağlık Meslek Lisesi öğrencilerinin diğer liselerde okuyan öğrencilere göre

 İncelenen verilere göre; araştırmadaki katılımcıların baba eğitim durumuna göre Ucla Yalnızlık Envanterinden aldıkları puanlar arasında istatistiksel olarak

Üzerin- de bilimsel bir çalışma yapılmamış olmakla birlik- te, ABD’de çocukların henüz ana okulunda iken ki- taplarla tanıştırılmasının, birinci sınıftan başlamak

[r]

Üyeliği Açık üyeleri görmek için Açık üye kutusunu, Kap alı durumdaki üyeleri görebilmek için Kapalı kutucuğunu, her iki statüdeki üyeleri görmek için ise iki

Bu nedenle okullarımızda okuma etkinlikleri düzenleyerek okuyan, okuduğunu anlayan, gelecek kuşaklar için okumayı bir yaşam kültürü haline getiren bir okul modeli

HIV-1’in köke- ninin ortaya konması kendisinin yakın akrabası olan ve Afrika’daki pek çok primatta yaygın ola- rak bulunan aynı cinse ait bir virüs olan SIV’ın (Si-

Çetin ve Kuru(2009) tarafından, İç Anadolu bölgesinde bulunan 11 üniversitenin Beden Eğitimi ve Spor Yüksekokulu öğrencilerinin sosyal beceri düzeylerini tespit