Celal Odağ * , Tezan Bildik **
Ö ZET
B ir ç o k a ra ştırm a cı ergen p s ik o te r a p is in d e so n la n ışa iliş k in ç o k a z sa yıd a k lin ik m a te ry a l o ld u ğ u n a d ik k a t ç e k m e k te d ir. B u n a k a r ş ın lite r a tü rd e so n la n ışı belirleyen ö lç ü tle r a ç ısın d a n g ö rü ş birliğinin b u lu n d u ğ u n u sö y le m e k g ü ç tü r . G enelde ödipal so ru n la rın iş le n m e si, ödipal bağların ç ö zü m ü , g e n i
tal k im liğ in g elişm esi, a y rışm a sü r e ç le rin d e k i ilerlem eler so n la n ış m te m e l belirlileyicileri olarak a n la şılm a kta d ır. Ç alışm ada is e sa yıla n ç a tışm a la rın v e sü reçlerin iş le n m e s i yarn sıra y a p ıs a l ve işle v se l d eğ işim ler d e so n la n ış m belirleyicileri a ra sın d a sa yılm a kta d ır. B u n e d e n le so ru n la rın iş le n m e s in d e k i s ü r a tle n m e , g e n ita l d ö n e m e u la ş m a , s a v u n m a la r ın y u m u ş a m a s ı, a k ta r ım ın işlenebilirliliği, sta b il b ir h a s ta te ra p ist ilişkisi, k im lik y a p ıla n m a s ı gib i so n la n ış m ölçütleri a ra sın d a b u ça lışm a d a y a p ıs a l v e işle v se l d eğ işim ler d e y e r a lm a kta d ır.
A n a h ta r k e lim e le r : E rgen, p sik o te ra p i, so n la n ış
SUMMARY: TERMINATION OF PSYCH OTH ERAPY IN ADOLESCENTS
M o s t re s ea rch ers h a v e n o te d th a t th e re is p a u c ity o f clinical c a se m a te ria l on te rm in a tio n in a d o les
c e n t p s y c h o th e ra p y . H owever, th e re is n o c o n s e n s u s on criteria fo r term in a tio n in th e literature.
G enerally, w o rkin g th ro u g h o f oedipal conflicts, re so lu tio n o f oedipal ties, d e v e lo p m e n t o f se x u a l id e n tity, a n d w o rk in g th ro u g h o f se p a ra tio n is s u e s are c o n sid e re d a s b a sic ch a ra cteristics o f term in a tio n . In a d d itio n to those, th ere are also s tr u c tu r a l a n d fu n c tio n a l c h a n g es a m o n g th e criteria fo r term i
n a tio n . T h ere are str u c tu r a l c h a n g es s u c h a s g a in in g sp e e d in w o rk in g th ro u g h o f is s u e s , arrivin g a t g e n ita l period, th e a b ility to a cq u ire flexib le u s e o f d e fe n se s, g a in in g tr u e in s ig h t in to th e d isto rtio n s o f tra n sfe re n c e a n d a sta b le th e r a p ist-p a tie n t rela tio n sh ip .
K e y w o r d s : A d o lesce n t, p sy c h o th e ra p y , term in a tio n
GIRIŞ
Ergenlerde ruhsal sağaltımın sonlanışı ile ilgili çalışmaların az olduğu, çok az olgu sunum unun b ulunduğu araştırmacıların ortak bir görüşüdür.
Buna karşın sonlanışı belirleyen ölçütler açısın
d an görüş birliğinin b u lu n d u ğ u n u söylemek güçtür. Genelde ödipal sorunların işlenmesi, ödipal bağların çözümü, genital kimliğin geliş
mesi, ayrışma süreçlerindeki ilerlemeler sonlanı- şın temel belirlileyicileri olarak anlaşılmaktadır.
Çalışm ada ise sayılan çatışmaların ve süreçlerin işlenmesi yanılıra yapısal ve işlevsel değişimler de sonlanışm belirleyicileri arasında sayılmakta
dır. Bu nedenle sorunların işlenmesindeki sürat
lenme, genital dönem e ulaşma, savunm aların yum uşam ası, aktarım ın işlenebilirliliği, stabil bir hasta terapist ilişkisi, kimlik yapılanması gibi sonlanışm ölçütleri arasında bu çalışmada yapı
sal ve işlevsel değişimler de yer almaktadır.
Ç ünkü ergenlik dönem inde sorunlar tek bir ne
dene dayanm az, işlenmeleri düz bir çizgi izle
mez, çatışma ve nedenler birbirlerinden ayrış
mış, bir düzen içinde yerlerini almış yani örgüt
* Doç. Dr., H alim e O dağ P sika n a liz ve Psikoterapi Vakfı, İzm ir
** Yrd. Doç. Dr., E ge Üniv. Tıp F ak. Ç ocuk P sikiya trisi A n a b ilim Dalı, İzm ir
lenmiş değillerdir. Bu evrede çokyanlılık ve çok- nedenlilik ağır basm aktadır. T a sa rım /d u y - g u /d ü rtü le r birbirleriyle karışabilir, birlikte or
taya çıkabilir. Buna karşın ergende belirli sorun
ların anlaşılır olması, belirli duyguların baskın- laşması, belirsizliğin/karm aşanın azalması, çok- yanlılığın ve çoknedenliliğin tekyanlılığa ve tek- nedenliliğe dönüşm esi daha doğrusu dönüşm e
ğe başlaması sonlanışm önemli ölçütleri arasın
dadır. Çalışmada tüm çatışmaların çözülmesini amaçlayan, süresi belirsiz bir işbirliği yerine, baskın sorunların işlenmesini amaçlayan süresi az çok belirli bir sağaltım önerilmektedir. Sonla- nışın sağaltım ın başında konuşulm asının ve er
genin süreyi belirleyebilmesinin gereksiz bir uzatm ayı engellediğine ve terapiste bağımlılığı azalttığına inanılmaktadır.
Sağaltım a Başlayış Sağaltım ı Bitiriş Bağlantısı Ergenlerin ruhsal sağaltımı ortalam a iki ile üç yıl sürm ektedir. Başlayış ile sonlanış arasındaki bu zamansal uzaklığa karşın başlayış sağaltım ın gi
diş ve sonlanışını etkiler. Etkileme, ergenin sa
ğaltım a birlikte getirdiği sorunların saptanm a
dıkları, anlaşılmadıkları, işlenmedikleri oranda
Ç ocuk ve G ençlik R u h Sağlığı D ergisi : 10(1) 2 0 0 3
şiddetlenir ve sağaltım süresince sürer. Bu yö
nüyle başlayış sağaltımın gidiş ve sonlanışının bir belirleyicisi olma özelliğini kazanır. Örneğin ergen kaygılarının, korkularının, özsevisel (nar- sisistik) duyarlılıklarının göz ardı edildiği bir başlangıç, sonlanışın olum suz bir belirleyicisi
dir. Gençlerin psikoterapiye gelmesini engelle
yen sorunlarının, kuşkularının, kaygılarının, korkularının anlaşılmaması, o nun gelişini kolay
laştırıcı yollar aranm am ası, onun sağaltıma ka
zanılmaya çalışılmaması h asta/terap ist işbirliği
ni başlam adan sonlandırabilir. Özetle hasta di
namiğini yeterince aydınlatm adan, tanıyı doğru koym adan, ergenlik dönem ine özgü özellikler hakkında yeterli bilgi ve deneyim kazanm adan sağaltıma başlanılması sonlanışı daha başlarken olumsuzlaştırır. Bu bağlam da sağaltıma başvu
ran bir ergenin kuşku, kaygı, kırılganlığı ve dö
neme özgü başka özelliklerinin bilindiği bir ta
nışm a olum lu bir sonlanışın önkoşulu konu
m undadır. Ergenin kabarmış özsevisel gereksi
nimleri, tasarımları, şiddetlenen dürtüleri, art
mış m otor etkinlikleri, özerklik çabalarıyla gele
ceğe dönüklüğü, başkalığın ve yeniliğin peşinde oluşu onu aynı zam anda ailenin ve toplum un m eydan okuyucusu, eleştirmeni, düzelticisi ko
num una getirir (Blum 1972, M uuss 1975, Odağ 2001, Offer ve ark. 1996, Origlia ve Ouillon 1972).
Topluma m eydan okuyan, toplum u düzeltm e konum undaki bir kişinin, toplum dan yardım is
temesi, yani sağaltıma gelmesi bir çelişkidir, da
hası yaralayıcıdır. Bu yaralanm alara arkadaşları
nın saygısını yitireceği kaygıları, nasıl bir hasta
lığı bulunduğu korkuları, tanışacağı yeni kişiye karşı kuşkuları da eklenir. Kuşku gençlerde her alandaki ambivalansın bir gereğidir, deneyim ve bilgi eksiğiyle şiddetlenir, güven geliştirmenin bir önkoşuludur. Ayrıca ergenler için hastalık bir güçsüzlüğü simgeler, ülküsel benliğe yakış
m ayan bir eksiklik anlam ına gelir. Bazılarına gö
re hastalık bir cezadır. Bu yaşantılara bir de tera
pistin yabancılığı eklenir. Terapist birçok ergen için ebeveynlerin bir uzantısı (Shefler 2000), on
ları beğenmedikleri, eleştirdikleri ve m eydan okudukları erişkinler dünyasına uyum a zorla
yan bir kişidir. Örneğin, 68 kuşağından, ruhsal yakınm aları olan ve sağaltıma gelen bir kesim is
ter A lm anya'da isterse Türkiye'de olsun benzer özellikler göstermekteydi. iki ülkede de ruhsal sağaltım da oluşun başkalarınca öğrenilmesi ola
sılığı çok kaygı uyandırıyordu. Gelenlerin bir ke
simiyse korku içinde olduklarının bilinmesinden yani korkularından korkuyorlardı. Beğenmedik
leri, m eydan okudukları, değiştirmek için canla
rını ortaya koydukları toplum un yardım ını al
m ak onları yaralıyordu. Bu kaygılar, korkular, yaralanm alar her iki ülkede sağaltıma gelişi en
gelleyici en etkili nedenlerdendi. Bu kuşak yar
dım ı ilgiyi ve saygıyı hepim izden daha da çok hak ettiği halde sağaltım olanaklarından ne ya
zık ki yeterince yararlanamadı.
Sayılan bu nedenler sağaltıma gelişi zorlaştırır, hatta 68 kuşağında olduğu gibi, tüm üyle engel
ler. Kanımızca ergeni sağaltım dan uzaklaştırıcı nedenler sağaltıma güdüleyici nedenlerden az değildir hatta bazen daha da çoktur. Bu sorunla
rı bilen, kuram sal bilgilerle donanm ış bir tera
pistte başlayış ve buna bağımlı olarak sonlanış daha olumlulaşabilir. Bu arada ergenin sağaltım
dan kaçış ile sağaltıma geliş eğilimlerinin bera
berliğine yani bu alandaki ambivalansa da işaret etm ek gerekir. Gelişi zorlaştıran, sağaltım dan uzaklaştıran sayısız nedenlere karşın, psikotera
piye en çok direnen bir ergende bile; terapiste yakınlaşma, onun tarafından anlaşılm a/keşfe
d ilm e/b eğ en ilm e/sev ilm e isteklerinin varlığı unutulm am alıdır. Aslında sağaltım dan kaçış ve sağaltıma güdüleniş birbirlerini dışlamazlar ve birliktedirler. Birçok alanı kapsayan bu birlikte
lik ergen sağaltım ının ihmal edilmeyecek güçlü bir dayanağıdır.
Burada ergenlerle çocuklar arasındaki bir farklı
lığa işaret etmek gerekir. Ergenlerde dönem e öz
gü özelliklerin iyi bilinmesi ne denli önemli ise çocuklarda da aile dinam iğinin ayrıntılarıyla saptanm ası önceliklidir. Çünkü, çocuklardaki sorunlar daha çok aile dinam iğinin bir uzantısı
dır. Çocuğun aile dinam iğinin bir uzantısı, bir sem ptom u konum unda olması sağaltım ın başla
yış, gidiş ve sonlanışını aile dinam iğinin daha çok etkisinde kalm asına neden olur. O nedenle aile dinam iği ve dinam iğin patolojisini çok iyi tanım lam ak çocuklarda başlangıcın bir önkoşu
ludur. Genelde çocuklarda aile dinam iğiyle bir
içiçelik, bir beraberlik, bir bütünleşm e varken er
genlerde bu içiçeliğe bir "karşıkoyuş" söz konu
sudur.
Sonlanışla İlgili G enel Bilgiler
Ablon (1988), Abrams (1978), A. Freud (1970), Bergmann (1988), van Dam, Heinicke ve Shane (1975), Erlich (1988), Limentani (1982), Novick (1976, 1982, 1988, 1991), Shane ve Shane (1984), Shopper (1989) çocuklarla yapılan psikoanalitik tedavinin sonlanm asına ilişkin bir çok sorunu ta
nımlamış ve açıklamışlardır (Aktaran Brinich 1991). Ergenlerde ise sağaltımın bitişi ile ilgili araştırmacılar bu konunun ihmal edildiği görü
şünü öne sürm ektedirler. Novick (1976, 1982) er
gen analizinde sonlanışa ilişkin az sayıda klinik olgu örneği olduğuna ve çok az sayıda ergenin karşılıklı anlaşm aya dayalı sonlanışı deneyimle- diğine dikkat çekmektedir (Aktaran Kay 1991).
Ergen analizine ilişkin literatür, analizin erken sonlanışı ve tek yanlı sonlanışın sıklığına dikkat çekmektedir (Anthony 1974, Friend 1972, Meeks 1971, Novick ve Novick 1991, Shefler 2000, Uribe 1988, Yanof 1991). Ergenlerin sağaltımı tekyanlı bitirişlerini anlam ak ve nedenlerini bulm ak zor
dur. Bu zorluk terapistlerce yetersizlik ve çare
sizlik duygularına ve genelde bir belirsizliğe ne
den olmaktadır. Bu belirsizlik ve çaresizlik ise konuya eğilmeyi engellemekte ve bu bir ihmal gibi görünm ektedir. Böyle konum larda sağaltı
m ın tekyanlı bitişi bir "direnç" ya da "eyleme vurum " olarak anlaşılm aktadır ki bu eksik bir yaklaşımdır. Ç ünkü böyle bir sonlanış ergenin
"özerkliği" yönünde atılmış olum lu bir adım an
lamına da gelebilir (Friend 1972, Tamar ve Ay
dın 1998, Yanof 1991). Hatta böylesi bir sonlanış artm ış özgüveni dile getirebilir, ergenin terapis
tine kendince yaptığı bir övgü de olabilir: "..Siz
den yeterince yararlandım , öyle bir noktadayım ki, sağaltımımı artık ben kendim sürdürebilirim , kendim e güveniyorum " biçiminde özetlenebi
lecek bir övgü. Ama bu övgüde ergenin bağım sızlık ve özerklik eğilimleri, kendi deneyim leri
ne verdiği önem, risk alma ve öğrenme istekleri de yer alır. Ama bu övgü ayrılış anında ergenin sağaltımı tekyanlı bitirişi konum unda genellikle anlaşılmaz. Tıpkı gidişte "beni tutun, beni alıko
yun, beni sahiplenin" isteklerinin anlaşılmaması gibi. Ayrılış ergenin yardım a en çok gereksinim duyduğu zam andır am a bunu söyleyemez. Tam bunun tersini yapar ve eleştirilerini şiddetlendi
rir. Öte yandan övgüye neden olan öğeler genel
likle yitmezler, iyi giden bir sağaltım da ayrılış
tan bir süre sonra sevgiye, estetiğe, güvene bü rü nerek belirginleşir.
Ö rnek : Kendi isteğiyle, tekyanlı bir kararla sa
ğaltımı bitiren ve bitiş anında sağaltımı şiddetle eleştiren bir ergen bir buçuk yıl sonra terapistine bir hasta gönderir. Gönderdiği hasta aracılığıyla selamlarını, sevgilerini de iletir, iyi olduğunu, sağaltımı bitirişten pişm an olmadığını eklemeyi de ihmal etmez. Öte yandan buna ergence yani ergenlerin usulüne göre övgü diyoruz. Burada övgü ve eleştirinin içiçeliğine bir kez daha işaret etm ek gerekir. Övgü ve eleştiri, uzaklaşm a ve yakınlaşma böyle konum larda iç içedir. Yeterli bir süre sonra övgü belirginleşir.
Ayrılığın dinam iğinin anlaşılması geriye dönük araştırm aları gerektirmektedir. Bu tür araştırm a
lar için sağaltımın başlayış, gidiş ve bitişi özetle sağaltım ın tü m ünün irdelenmesi gerektirmekte
dir. Yani sonlanışı anlam ak için sağaltımın başla
yış ve gidişini iyi anlam ak gerekir. Sağaltımın başarı ya da başarısızlığını salt sonlanış dönem i
ne bağlamak, tekyanlı bir gidiş için tek bir olgu
yu ya da tek bir çatışmayı sorum lu tutm ak doğ
ru değildir. Uygulam alar başarısızlığı tek bir dö
neme ya da tek bir nedene bağlayan terapistle
rin, sıkça yanıldıklarını gösteren örneklerle do
ludur.
A raştırm acıların bir kesimi sonlanışın ihmal edildiğinden yakınır, ergenlerin erişkinlerden kaynaklanan kavram larla araştırıldığını eleştirir.
Ama eleştirdiklerini kendileri de yapm a eğili
m indedirler. Sonlanışın koşulları olarak ruhçö- zümsel süreçlerin varlığını, aktarım ve karşıt ak
tarımı işlenebilirliliğini, dayanıklı bir hasta tera
pist işbirliğinin gelişmesini, ödipal dönem e ula
şılmasını, ödipal sorunların işlenmesi ve aşılma
sını öne sürerler. Bu görüşler d oğrudur ama tü m üyle erişkin psikoterapilerindeki kavram lara dayanır hatta erişkin psikoterapilerine benzer
likler gösterir. Öte yandan sağaltımın temel ilke
lerinin erişkinlerde yararlanılan kavram lara da
yandırılm ası ergen ve çocuklarda dönemlerine özgü özelliklerinin ihmalini de birlikte getirmek
tedir. Örneğin "dayanıklı hasta terapist ilişkile
ri" ergenlerde özerklik ve bağımsızlık eğilimleri
nin ayrışma süreçlerinin etkisindedir. Bu erge
nin temel amacının yeterli gücü ve donanım ı ka
zandığı anda sağaltım dan uzaklaşm a olgusunu da birlikte getirir. Aslında getirmelidir de.
Bazen de çocuklarda aktarım olgusu anlatılırken çocuğa özgü çocuğa mal olmuş, erişkinlerden bağımsız bir süreçten söz edildiği izlenimi veril
mektedir. Oysa çocukların aktarımı anne ya da baba aktarım ından tüm den etkilenir. O kadar et
kilenir ki çocuk aktarım ına an n e/b ab a aktarım ı
nın bir sürgiti görüntüsü bile verir. Ergenlerde ise a n n e/b ab a tasarım larıyla kendilik tasarım la
rı arasındaki ayrışma süreçleri (Burgner, 1991), özerklik sorunları ağırlıktadır. Bu ergenin içya- şam ında ebeveyn tasarımlarıyla kendilik tasa
rımları arasında bitm eyen bir sürtüşm e/boğuş- m aya neden olmaktadır. Bu boğuşm a anlaşam a
yan ebevenlerde ergenin içselleştirdiği a n n e /b a ba tasarım ları arasında da sürer. Bu d u rum ise ergenlerdeki gerginliklerin önemli bir nedenidir ve aktarım ı da etkiler. Ergenlerde aktarım bu dö
neme özgü tüm sorunların etkisindedir, onların gölgesindedir. Başkaldırı, isyan, karşıkoyuş eği
limleri, özerklik ve bağımsızlık çabaları, prog- resy o n /re g re sy o n u n dalgalanm ası aktarım ın şiddeti, oynaklığı, çokyanlılığını ve sürekliliğini belirler. Aktarım süreçlerinde bağımsızlığı en
gelleyen, özerkliğe karşı ya da birbirleriyle bo
ğuşan ebeveyn tasarım larının etkinleşmesi erge
nin iç dünyasındaki sürtüşmeyi, sorunların çok- yönlülüğü de içsel karmaşayı daha d a şiddetlen
dirir. Bazı olgu sunum larında aktarım süreçle
rinden söz edilirken dönem e özgü özelliklerin aktarım a etkileri üzerinde ise yeterince durul- m am aktadır. Ayrıca bitirişin ölçütleri olarak ak
tarım ın işlenmesi, ödipal dönem e ulaşılması, ödipal dönem sorunlarının işlenmesi, savunm a
ların yum uşam ası gibi özellikler sayılırken dö
neme özgü yapısal değişm elerden söz edilme
mekte, dönem in en baskın özelliği 'yepyeni bir ruhsal örgütlenm e' üzerinde, yeterince durul-
m am aktadır. Oysa ergenin içinde bulunduğu karm aşa ve dürtülerinin şiddetlenm esi gibi dö
nemsel özellikleri, b unun içrel bir baskıya neden oluşu, bu baskının m otor etkinliği arttırm ası ve ideal benliğin beklentileri nedeniyle daha da şid
detlenm esi bilinmektedir. Ama bu bilinirken baskının sağaltımı bir sürat yarışına benzettiği, bu sürat yarışının gerginliği içinde ergenin acele kararlar verdiği yeterince belirtilm em ektedir.
Öte yandan sürat yarışının yavaşlaması ve nor
mal bir tem poya dönüşm esi ergene davranışları
nı ayarlaması, kararlarını sağduyunun süzgecin
den geçirebilme olanaklarını da sağlar. Bu ya
nıyla tem po azalması sonlanışın önemli bir ölçü
tüdür. Bu ölçütlere başka yapısal değişiklikler de eklenir: Nesne ve kendilik tasarım larının ayrış
ması, nesne ve kendilik tasarımları arasındaki sü rtüşm en in durulm ası, regressif/p ro g re ssif eğilimlerin şiddeti ve aynı zamanlılığın azalma
sı, ergeninin kimliğini bulduracak yepyeni bir örgütlenm enin başlaması gibi.
Öte yandan sayılan süreçlerin tüm ü kimliğin ya
pılanması amacını taşır. Ergenin asıl amacı da, iç düzenini sağlamak, ruhsal örgütlenmesini ta
m am lam ak ve kimliğini bulmaktır. Bu ise ba
ğımsız bir kimliktir. Kimliğin kazanıldığı oranda gerginlik azalmağa başlar ya da gerginliğin azal
ması bir yapılanm anın işaretidir. Bağımsızlık, özerkliğin kazanılması, birincil nesnelerden çö
zülme, ikili ilişkilerden üçlü olanlarına geçiş, ay
rışma, iç düzenin sağlanması, kimlik yapılanm a
sının öncül koşullarıdır. Burada ayrışma ile yal
nızca nesne ve kendilik tasarım larının birbirle
rinden ayrışması, birincil nesnelerden çözülme anlaşılm am aktadır. Ayrışma d ü rtü ve duygular
daki iç içeliğin yum uşam ası, birbirlerinden ayrıl
masını, uzaklaşm a yakınlaşm a/ güven güven
sizlik içiçeliğinin yum uşam ası, tüm öğelerin bir düzen içinde yerlerini almasını da içermektedir (Odağ 1995, 1999,2001).
Burgner (1991) sonlanışı yok edilme ile eşanlam lı gören, bu nedenle de ilkel ve korkutucu bir ay
rılma kaygısı yaşayan ergenlerin bulunduğunu vurgular. Bu ergenlerin analizi onların gelişimle
ri sırasında yaşadıkları ilişki deneyim inin yeterli düzeyde olmadığını ortaya çıkarmıştır. Sıklıkla
ne ödipal yaşantılara, ne ödipal çatışmalara ne de çözüm olanaklarına sahiptirler. Özellikle an
neleri ergenin hem iç dünyasında hem de ya
şam larında sürekli bir istilacı gibi yer alm akta
dır. Gelişim sürecinde ortaya çıkan ayrışma ve düşm anlık ile baş etm ede de yetersizdirler, bu gençler iç dünyalarının bir parçası olarak ana
baba tasarım larını olum suzluklarına karşın tu t
m ak zorundadır. Laufer ve Laufer'e (1984) göre böyle gelişimsel sapmalar, ergenin gelişim süre
cinin engellenmesine neden olur. Bazı ergenler sonlanışı var olanın tüm den yitimiyle eşanlamlı tutar, bitiş süresinde yitim korkuları, boşluk duyguları şiddetlenir ve sonlanışı olum suz etki
ler.
Daha derin bir araştırm a için psikolojik kapasite
leri yetersiz olan hastalar sonlanışı yapay bir bi
çimde kolay gerçekleştirdikleri izlenimini verir.
Oysa hastalar ifade edebildikleri ya da algılaya- bildiklerinden daha fazlasını yaşar. Terapist sık
lıkla bu kolaylığı sorgulam ak ve hastaların güç
lü bağlanm a istemlerini, yaşadıkları olumsuz duyguları ayrıntılarıyla bilmek konum undadır.
Ayrılm anın acılarından korkan ergenlerin yapay bir iyileşmeyi yeğledikleri ve bu yapay iyileşme
ye derinden inandıklarını görülm ektedir. Bunu bilmek sonlanış süresinde birdenbire ortaya çı
kan iyileşmelerin, m em nunluğun ve övgülerin ayrılma acılarına bir savunm a oluşunu anlamayı kolaylaştırır. Daha şiddetli psikopatolojisi olan hastalar hiçbir zam an tam bir sonlanm a deneyi
m ine sahip olamayabilir. Gerektiğinde tedavinin ya da ilişkinin yeniden başlayabileceği sınırlı ay
rılm alar ve aralıklı tedavi gerekebilir. Bu durum erişkinler kadar borderline çocuk ve ergenler için de doğ ru d ur (Gillman 1991). Ortaya çıkan sorunların şiddetine bağlı olarak görüşm elerin süresi ve sıklığı yeniden ayarlanabilir. (Lewis 1996, Wallace 1994).
Çocuk ve Ergen D inam iklerinde Farklılıklar Bu süreçler vurgulanırken çocuklarda aile dina
m iğinin ergenlerde ise dönem e özgü özelliklerin ve özgül sorunların etkileri biraz gerilerde kal
m aktadır. Örneğin işbirliğini kendi kararı ve is
teği ile zam anından önce bitiren ve terapistinin
öğütlerine kulak asm ayan bir ergende sağaltı
m ın başarısız olduğu çıkarsaması doğru değil
dir. Sonlanışla ilgili aşağıdaki sonuçları özetleye
biliriz:
1. Çocuklardaki ruhsal rahatsızlıkların, ruhsal belirtilerin aile dinam iğinin bir uzantısı, bu dinam iğin bir sonucu hatta bir sem ptom u ol
duğu gerçeği biraz ihmal edilmektedir.
2. Araştırmacıların ufak bir küm esi çocuk ve er
genlerin erişkin kavram larıyla değerlendiril
mesini eleştirmektedirler. Ama eleştirdikleri şeyi kendilerinin de yapması yani ergenleri erişkinlerde kullanılan kavram larla değer
lendirmeleri dikkat çekicidir.
3. Ergenlerde sağaltımın sonlanışıyla ilgili ya
yınların azlığı, konunun ihmal edildiği bir
çok araştırmacının öne sürdüğü ortak bir gö
rüştür (Freud 1970, Novick 1976, 1982).
4. Ergenlerde tekyanlı bir sonlanışın olum lu bir adım olabileceği gerçeği yeterince araştırıl
mamıştır. Oysa sonlanıştan sonraki geriye yönelik araştırm alar tekyanlı sonlanışın her olguda olum suz değerlendirilemeyeceği so
nucunu vermektedir.
SONLANIŞ
I. Bir savunm a olarak terapistin dışlandığı tek- yan lı b ir karar sonucu sonlanış (Burgner 1988):
Bu tür sonlanış terapistlerce olum suz olarak de
ğerlendirilm ekte bir başarısızlık olarak algılan
maktadır.
II. E beveyn/terapist/ergen üçlü sü arasında çokyanlı b ir karar sonucu anlaşm aya dayalı sonlanış (Burgner 1988): Bu tü r sonlanış olumlu olarak değerlendirilmekte, bir başarı olarak algı
lanm aktadır.
I. Sağaltıma direnç olarak tekyanlı bir sonlanış, üçlü arasındaki bir anlaşm aya dayanm az, olum lu bir adım olarak değerlendirilmesi güçtür, bir başarısızlığı işaretler. Terapistini ülküleştiren bir ergenin ilk düş kırıklığında ondan uzaklaşması (çözülmemiş aktarım sorunu) bu tür bir sonlanı- şın örneğidir. Ya da olum lu yürüyen bir ruhsal sağaltım da ergeninin terapistine yakınlaşması,
onu sevmesi konum larında etkinleşen biseksüel eğilimlerin alevlenmesi, ya da sevginin neden olduğu yutulm a gibi korkular böyle bir sonlanı- şın nedenleridir. Burada içrel gerginliklerin ey
lem yoluyla bir boşalım sağladığını ve eyleme yatkınlığın sağaltım dan kaçışı kolaylaştırdığını unutm am alıyız. Ergenin artmış m otor etkinliği eylemleri kolaylaştırır am a çoğu kez de bir soru
nu dile getirir, bir anlam taşır. O nedenledir ki kaçış içindeki bir ergende onun artık geriye dön
meyeceği kaygılarına kapılm ak yerine bu gidişin ne anlam a geldiğini araştırm ak daha yerinde bir yaklaşımdır. Parsons'a (1990) göre; çocuk ve er
genlerin sorunları nörotik olm aktan çok gelişim
sel, yapısal ve karakterolojik özellikler taşır ve terapist olabildiğince çok aktarım ın yapıldığı ye
ni bir nesne olarak işlev görür (Aktaran Gillman 1991). Böyle bir süreçte sonlanış, bitirişten daha çok bir ara verm e gibidir.
A. Freud (1965) çocuğun analize gelmesi, analizi sürdürm esi ve sonlandırm asının bilinçli ya da bilinçdışı olarak ebeveynin istek ve gereksinim lerinin etkisi altında olduğunu vurgulam ıştır (Aktaran Weiss 1991). Ebeveynlerden gelen di
rençler en azından ergen ve çocukların dirençle
ri kadar etkilidir. Bunlar erken ya da olumsuz diye nitelediğimiz bir sonlanışın önemli neden
leri arasındadırlar (Chused, 1991; Novick ve No- vick 1991;Tamar ve A ydın 1998; Weiss, 1991).
E beveynlerden G elen Dirençler:
1. Çocuklarını kendi gereksinimleri için kulla
nanlar, onları sömürenler.
2. Ergenlerin içinde bulunduğu gelişim döne
m ine koşut olarak ebeveynlerde kendi geçmişle
rinde işlenememiş benzer sorunların alevlenme
si. Alevlenen bu sorunların ebeveynlerde kaygı, korku ya da suçluluk duygusu uyandırm ası son- lanışın bir nedeni olabilir. Burada ergenlerle ebe
veynler arasındaki ruhsal gelişim dönemlerine uyan karşılıklı etkileşimi vurgulam ak isteriz.
Karşılıklı etkileşim ile söylenmek istenen çocuk
larda alevlenen dönem e özgü sorunların ebe
veynlerde de aynı dönem e özgü işlenmemiş so
runları alevlendirm esidir. Ergenlerin ayrışma süreçleri ve doğurduğu sorunlar ya da özerklik
eğilimleri ebeveynlerin çözülmemiş ayrışma so
runlarını, özerkleşmeye karşı korkularını alev- lendirebilir. Tıpkı ödipal sorunlarını çözme ça
balarındaki bir ergenin ebeveynlerinde de çözül
memiş ödipal çatışmaları etkinleştirmesi gibi.
Ö dipal sorunları salt ergen ya da çocukları ilgi
lendirdiği, onların çözmeleri gerektiği düşüncesi eksik bir görüştür. Çünkü ödipal ilişkiler ebe
veynleri de yakından ilgilendirir. Ebeveynlerde işlenmemiş ödipal sorunların alevlenmesi bir yandan olum suz yaşantılara neden olur. Ama bu aynı zam anda ebeveynlere çözülmemiş ödi
pal bağlarını yeniden irdeleme ve işleme olanak
larını kazandıran bir fırsattır, bir şanstır. Bu açı
dan ergenlik dönem i ergenler için ikinci bir bi
reyselleşme (Blos 1967) olanağını verdiği, sorun
larını yeniden işleyebilme fırsatını kazandırdığı, yani ikinci bir şans olduğu kadar, bu karşılıklı et
kileme ebeveynler içinde üçüncü bir şanstır. iş
lenmemiş ruhsal sorunlarını yeniden gözden ge
çirme şansıdır. Bu şansı kullanabilenler sağaltı
m a daha yardım cı olabilir. Böylece bireyselleş
meye izin veren ilişkiler kurabilme olanağını ka
zanır ve çocuklarının gelişimine engel olmaları da azalır. Bu şansı kullananlar kendi çocukları kadar torunlarıyla da daha iyi anlaşabilme, on
larla gerçek bir sevgiyi paylaşm a yetilerini de kazanırlar.
3. Kendileri ayrışmayı kaldıram ayanlar, ba
ğımsızlığı tüm üyle bir yitim olarak algılayanlar.
Ayrışma y itim /y as/ö fk e üçlüsünün işlenmesine bağımlı bir süreçtir. Ayrışma ve bağımsızlığı bir terk edilme, bir ihanet gibi ayrımsayanlar, ayrıl
m anın zararlı olduğu, hasta ettiği, yıkıcı olduğu tasarım larını taşıyanlar bu üçlünün işlenmesini de engellerler. Biz çocuk ya da ergenlere ayrışma ve bağımsızlığın yukarıdaki nedenlere bağlana
rak kötü bir şey olduğu iletisinin (mesaj) veril
mesini gelişimi engelleyici önemli bir etm en ola
rak görüyoruz.
4. Suçlanma gereksinimi duyanlar, hastalıkla
rını kullananlar. Böyle ebeveynlerin çocukları hastalığın bir araç olduğu deneyimlerini yapar ve iyileşme, gelişme, bireyselleşme özlenen bir amaç olm aktan çıkabilir. Bu gençler arasında hasta olmanın bir kazanç olduğuna, ilgiyi arttır
dığına, desteği sağladığına inananlar çoğunluk
tadır. Bu inançtakilerde sağaltımı sonlandırm ak çok güçleşir. Bazı ebeveynler ise çocuklarının hastalığını bir başarısızlık ve suçlanma nedeni olarak görmektedir. Katı, acımasız, suçlayıcı üst- benliği taşıyan ebeveynlerde çocuklarının hasta
lığı suçlanma gereksinimlerine bir doyum ağla
yabilir. Sağaltımın uzaması bu n un doğal bir so
nucudur.
5. Çocuklarını uzantıları (kendilik nesneleri ) olarak görenler.
Kendilik nesnelerinin gördükleri işlevlere ba
ğımlı olanlar. S av aş/d ep rem /g ö ç gibi şiddetli örselenmiş ebeveynler bunların başında gelir. Bu kişiler için çocuklar tutunulacak bir dal olma, ya
ralarını sarma, yasını dindirm e özelliğini taşıya
bilirler. (Odağ 2001).
6. Çocuklarını kendi yanlarına çekmek isteyen
ler, ve onları haklılıklarının bir kanıtı olarak kul
lananlar. Ebeveynler arasındaki uyuşm azlıklar aralarındaki güç dengesizliğin bir sonucudur.
7. Babadan ve sonra da eşinden düş kırıklığına uğrayanlar. Babadan sonra eşinden ya da anne
den sonra eşinden yaşadıkları engellenmeleri (doyum suzluğu) çocukları yoluyla dengelemeye çalışanlar da bu küm edekilerdendir. Burada in- sest sorunları başat bir konum dadır.
8. içsel saldırganlıklarını çocuklarında absorbe etmeye çalışanlar. Bu küm enin çocukları ebe
veynden birinin ya da her ikisinin agresyonları- nı absorbe etm ek bazen de bu agresyonların giz
li uygulayıcısı olmak konum undadırlar. Korkak ve çekingen çocuklarda böyle bir dinam iği d ü şünm ek yerindedir.
9. Çocukların terapiste yönelmesi ve onu ülkü
leştirmeleri. Anne ve babalarda doğal bir kıs
kançlığa (Chused 1991, Friend 1972), "çocuğu
m uz elden gidiyor" kaygılarına neden olabilir.
Sağaltım kolaylıkla ebeveyn terapist arasındaki bir rekabete bir sürtüşm eye dönüşebilir.
10. O lum suz aktarım ın sonlanışa neden olması.
O lum suz aktarım ının sonlanışa neden olduğu çok tekrarlanm ıştır ancak olum lu aktarım ın da ayrılışa neden olabileceğini eklemek gerekir.
Çünkü olum lu aktarım ın da erken bir sonlanışa neden olduğunu uygulam alardan bilinmektedir.
Sevgiyi yutucu, boğucu, bağımsızlığı engelleyici bir süreç olarak algılayanlar bunların arasında
dır (Bknz 4 /5 /6 . maddeler).
11. Narsisistik sorunlar erken sonlanışın önemli nedenleri arasındadır. Sağaltımda bu yönde dik
katsiz bir yorum özsevisel yaralanm alara neden olabilir. Ya da olum suz/değersiz kendiliğe za
m anından erken yaklaşılması da ergende katla
nılmayacak boyutlarda olum suz yaşantıları et
kinleştirir. Bu da beklenmedik, birdenbire gelen bir sonlanışla sonuçlanabilir. Bu tür bir bitirişten sonra ergeni yeniden sağaltıma kazanm ak genel
likle güçtür. Bu du ru m eğitiminin başlangıcın
daki kendi özsevisel sorunlarını çözememiş tera
pistlerde sıkça rastlanan bir olgudur.
II. Üçlü arasındaki anlaşm aya dayalı olum lu bir sonlanış başarılı bir sağaltımın doğal bir sonucu
dur. istatistiksel araştırm alar normal olum lu bir sonlanışın ender olduğu sonuçlarını verm ekte
dir. Anna Freud (1971) analitik tedavisi sonlan
mış 49 olgunun gözden geçirilmesi sonucunda sadece %14'ünün ebeveyn, terapist ve çocuk ara
sında karşılıklı m utabakat ile sonlandığını bildir
m iştir (Aktaran M. Lewis 1996, sf. 807). Bu ista
tistiksel veriler okuyanlarda ergen ve çocuklarda prognozun kötü olduğu izlenimini verebilir. An
cak üçlü arasında anlaşma olm adan kendi başı
na buyruk her bitiriş her zam an sağaltımın başa
rısızlığına işaret etmez.
Çocuk ve Ergende R uhsal Sağaltım ın Sonlanış Ö lçütleri
Ruhsal sağaltımı başlangıç gidiş ve sonlanış dö
nemleri diye evrelere ayıranlar bulunm aktadır.
Bu yaklaşım kabataslak onaylansa da, gençlerde böylesi evreleri saptam anın güçlüğüne de işaret etm ek gerekir. Aslında ergenlerde yaklaşılan her yeni sorun yeni bir başlangıç anlam ına gelebilir, yaklaşılan her yeni çatışma sonlanışa neden ola
bilecek bir riski taşıyabilir. Sonlanış da sağaltı
m ın tıpkı borderline hastalarındaki gibi en d u yarlı ve en riskli evrelerinden biridir. Bu risk ba
zen gereğinden önce tekyanlı bir sonlanışa ne
den olabilir. Bundan da çok kaygı duym am ak
gerekir. Çünkü ergen o güne kadar sağaltım dan öğrendiklerini unutm az, sağaltım dan kazanım- larını yitirmez, gelişimini kendi başına da sü rd ü rebilir. Birkaç yıl sonra Size pek de rastlantısal olm ayan olum lu bir haber de gönderebilir.
S onlanışın ölçütlerini aşağıdaki gibi özetleye
biliriz:
1. H astaların pregenital sorunlarını aşmaları ve genital (ödipal) düzeye ulaşmaları. Burada genital kimliğin aslında bireysel kimliğin bulun
m asındaki önemine işaret etmek gerekir. Ruhsal sağaltım bu süreçleri kolaylaştırır. Öte yandan ruhsal sağaltım ın kimliğin yapılanmasına dek sürm esi biçiminde anlaşılması sakıncalıdır. Çün
kü kimliğin gelişmesi yaşam boyu sürm ektedir.
Önemli olan sağaltım da bunu başlatabilmek ve ergene bunu sürdürebilecek yolları göstermek, bu gücü kazandırm aktır.
2. Aktarım nevrozunun gelişmesi, işlenebilir hale gelmesi, yum uşam ası, çözülmesi.
3. Benlik gücünün artm ası :
a) Korku, yasa ve engellenmelere katlanm a eşi
ğindeki artm a
b) Savunm aların yum uşam ası, tıpkı aktarım gi
bi işlenebilir olmaları
c) D u y g u la rın /iste k le rin /ta sa rım la rın /a n ıla - rın sözelleştirilebilmesi
d) Seksüel ve agresif duygu ve dürtüler üzerin
de durabilm e, onları işleyebilme
e) Eyleme vurum ların yerine anıların geçmesi.
Yani anıların ve onlarla ilgili çağrışımların çoğal
ması, sözelleştirilmesi.
f) Birbirleriyle bağdaşm ayan, birbirlerine kar
şıt tasarım ve duyguların bütünleşmeleri.
Ergenin kendisinin sonlanışla ilgili verdiği işa
retlerin paha biçilmez önemine bir daha işaret etm ek gerekir. N e yazık ki sağaltım da ergenlerin sezgi, g örü/içgörü, olay ve olguları anlam adaki yetileri bu alanlardaki süratlilikleri yeterince de
ğerlendirilm em ektedir. Oysa bu yetileri erişkin
lerden çok daha üstün ve çok daha süratlidir. Bu üstünlük onlara sonlanışın güvenilecek bir de
ğerlendirmesini yapm a olanaklarını sağlar. Er
genlerin bu yetilerinden yararlanm ak terapistin görüş alanını çok genişletir. Gençlerin bu yetile
rine güvenen terapistler sağaltım dan her uzak
laşmanın, terapiste her kafa tutuşun bir kaçış bir dikkafalılık olmadığını kolayca saptayabilir ve gidişi bir ileti olarak da yorumlayabilir. Çünkü kaçış, başkaldırı gibi görünen bazı bitirişlerde er
genin "...ben bazı doğrularım ı sizden daha önce kavradım , kendim için en yararlı yolu sizlerden daha önce seçtim,kendime güveniyorum " iletisi de yatabilir.
S onlanışın D iğer Ö lçütleri
Tempo süratlenm esi, sorunların daha kısa za
m anda kolay çözümü, daha doğrusu çözüme yaklaşım, işlenmiş gibi görünen eski çatışmala
rın yeniden alevlenmesi, aktarım ın işlenebilirlili- ği, savunm aların yum uşam ası, genital döneme ulaşm ak, gen ital/agresif sorunları konuşabil
m ek sonlanış evresinin belirtilerindendir.
Araştırmacılar bu evrede tem ponun süratlendiği kansındadır. Bununla bir sorunun, direncin ya da savunm anın daha süratle, daha kısa bir za
m anda işlenmesi söylenmek istenmektedir. Oy
sa ergenlik dönem inde ruhsal süreçlerde zaten bir süratlenm e vardır. Ayrıca sürat ve yoğunluk pregenital ve ergenlik dönem inin özgül belirtile
ri arasındadır. Bu hızlanm a yani sorunların çö
züm ündeki hızlanm a ile yapısal süreçlerin bo
zukluğ un a bağlı süratlenm eyi birbirlerinden ayırm ak aslında güçtür.
O lum lu bir sonlanışta sorunlar ya da çatışmalar daha kolay işlenmeye başlanır, çözümleri kolay
laşır. H astaların regresyona girmeleri de daha az sorun yaratır. H astalar sorunların işlenmeden önceki davranışları, aktarımı, hatta belirtileri ya
ni başlangıçtaki konum larını yineleyebilir. Tera
pist birdenbire dışlayıcı, cezalandırıcı, baskı ya
pan bir kişi özelliklerini kazanabilir. Eski bırakıl
mış gibi görünen savunm alar yeniden kullanılır, gittiği sanılan bölme (splitting) yeniden etkinle
şir. Tatsız şakalar, patavatsız davranışlar, yapay bir bilgelik, aşırı bir alttan alıcılık, göze batan bir uyum luluk belirebilir. Özetle eski çatışmalar ve eski dirençler yeniden ortaya çıkabilir. Ama
bunlar işlenmeleri için daha kısa bir zam anı ge
rektirir. Terapistlerin m em nun oldukları dönem ler çoğalır, yetersizlik duyguları, her şeyi karış
tırdığı düşüncelerinde belli bir azalm a olur.
Bu belirtilere yapısal değişikliklerin eklenmesi, içsel baskının ve gerginliğin azalması, sorunlar
daki çokyanlılığın ve çoğul nedenliliğin tekyan- lılığa dönüşm esi dinam iğin daha kolay saptana
bilmesi, içsel bir örgütlenm enin kendisini yavaş yavaş belli etmesi sonlanışın en önemli ölçütleri
dir. Şöyle ki bir oturum da ergen kız arkadaşının ondan uzaklaştığını, onsuz yaşayamayacağını şiddetli bir gerginlik içinde anlatır. Derin bir yas içindedir, karam sar, um utsuz ve çökkündür. Kız arkadaşının kendisinden uzaklaştığını anlatan ergende yas ve çökkünlüğünün temel nedenleri
ni doğrudan kız arkadaşının yitimine bağlam ak bizi sağaltım da yanlış ipuçlarına götürebilir.
Ç ünkü ergen kız arkadaşının yitim inden söz et
m ektedir am a yas ve çökkünlüğünün nedeni:
1. Ç ocukluğunun geride kalışından mı?
2. Ayrışma bireyselleşme süreçlerinden mi?
3. Regresyon ile daha da kolaylaşan birincil nesnelerin çözülmesinden,
4. Ödipal nesnelerden uzaklaşm adan mı kay
naklandığı;
5. Daha önce geçirilmiş şiddetli örselenmelerin bir sonucu m u olduğu
6. Yoksa ergenlik dönem inde yeniden etkinle
şen preö dip al/ö d ipal sorunların etkinleştirdiği yoğun suçluluk ve utanm a duygularının bir ü züntü görüntüsü m ü aldığı bilinmez.
işte bu bilinmezliğin yavaş yavaş bilinirliliğe, yukarıda sayılan çokyanlı nedenlerin tekyanlılı- ğa dönüşleri, daha kolay anlaşılabilir oluşları sonlanışın aktarım ya da savunm alardaki deği
şikler kadar önemli ölçütleridir.
Hele duyum sanabilir bir yasın bunlara eklenme
si terapisti sonlanış yönünde daha da yüreklen- dirm elidir. Ç ünkü yaslanma ise sekiz yaşma ka
d ar ki çocukların hiç yaklaşamadıkları ergenle
rinse çok zor işleyebildikleri bir süreçtir. Sonlan
m a evresi ayrılma, yitime tepki, bağımlılığa kar
şı bağımsızlık ve progresif gelişimsel gidişe iliş
kin kaygı gibi konuların araştırılmasına ve geç
mişteki ayrılma deneyimleri ile bağlantı kurm a
larına olanak sağlar (Gillman 1991, Kernberg 1991). Önceki yitimler, ayrılıklar ve reddedilm e
ler üzerine çözülmemiş duyguları canlandırır (Wallace 1994). Psikoterapide yas görüngüleri
nin en belirgin olarak görüldüğü evre sonlanm a evresidir. Başarılı sonlanm a dönem inde karışık duygular, yas, belirtilerin alevlenmesi ve ayrılık anksiyetesi gibi bazı belirtiler ortaya çıkar (Va- hip 2002). Bazı ergenlerde terapistten ayrılma ve aileye geri dönüş karşısında belirtilerinin tekrar ortaya çıkması ile karakterize geçici bir regres
yon ortaya çıkabilir. Bazı ergenler ise benzer so
ru n lara karşı ileriye, olgunlaşm aya yönelik (progressif) bir yanıt ile tepki verir. Hastalar ol
gunlaşmış, iyileşmiş bir kişi gibi davranırlar. Bu davranışların yaşa uyuşmazlığı ve iyileşmenin çabuk gelişi, kalıcı olmayan, yapay bir iyileşme
yi düşündürm elidir.
SONUÇ
Ruhçözümcüleri sorunların çözüm ündeki sürat
lenen tem poyu, genital dönem e ulaşmayı, sa
vunm aların yum uşam asını, aktarım ın işlenebi- lirliliğini, h asta/terap ist işbirliğindeki dayanıklı
lığı sonlanışın belirtileri olarak sayarlar. Burg- ner'a (1991) göre sonlanış işlemi ve içeriği; erge
nin ödipal nesnelerden ayrımlaşma ve çocuklu
ğunu geride bırakması kadar terapistinden de ayrılabilme kapasitesini yansıtmaktadır.
Bunlara yapısal değişmeleri de katm ak gerekir.
Çünkü ergenlik dönem inde sorunlar tek bir ne
dene dayanm az, düz bir çizgi izlemez, çatışma
lar / sorunlar / nedenler birbirlerinden ayrışarak bir düzen içinde yerlerini almış yani örgütlenmiş değildir. D u yg u lar/d ü rtü ler/tasarım lar birbir- leriyle karışabilir, birlikte ortaya çıkabilir. Örne
ğin su çlanm a/u tan m a/d ep resy o n u n beraberliği ve bunların etkinleşen sorunlardan dolayı şid
detlenmesi bu duygulara bir depresyon görün
tüsü verebilir. Buna karşın ergende belirli sorun
ların ve anlaşılır du y g u ların baskınlaşm ası, belirsizliğin azalması, çoknedenliliğin ve çok- yanlılığın, teknedenliliğe ve tekyanlılığa dönüş
mesi sonlanışın önemli ölçütleri arasındadır.
Ç ünkü bu belirtiler içsel bir örgütlenm enin baş
ladığı anlam ına da gelir. Bu örgütleniş, savun
m aların yum uşam ası, aktarım ın işlenebilmesi, ödipal dönem e ulaşılabilmesi, genital sorunlar üzerinde konuşulabilmesi gibi sonlanışın sayılan ölçütlerinden çok daha önemlidir.
KAYNAKLAR
A n th o n y E J (1974) P sych o th e ra p y o f a d o lescen ts. A m e rican H a n d b o o k o f P sychiatry, Vol. 2: Child a n d A d o le s c e n t P sychiatry. İkinci b a s k ı içinde. S A rieti (ed.). B a sic B ooks, N e w York, s:234-249.
B lo s P (1967) The S e c o n d individuation p ro c e s s o f a d o lescence. P sych o a n a l S tu d y Child 22: 162-186.
B lu m GS (1972) P repuberty a n d a dolescence. S tu d ie s in A d o lescen ce. İkinci b a s k ı içinde. Ç e v ire n M Çileli. The M acm illan Com., N e w York. D u y g u sa l ve d ü rtü se l geli
şim . E rgenlik P sikolojisi içinde. B O nur (ed.). H acettepe- T a ş Kitapçılık, A n k a ra . Sf. 69-87.
B rinich (1991) E choes o f a fa m ily secret. S a y in g Go- odby: A C a seb o o k o f Term ination in Child a n d A d o le s c e n t A n a ly s is a n d T h era p y içinde. A G S c h m u k le r (ed.).
T he A n a ly tic P ress, London.
B u rg n er M (1988) A n a lytic w o rk w ith a d o lescen ts: term i
n a b le a n d interm inable. In t J P sych o a n a l 6 9 ( Pt 2): 1 7 9 87.
B u rg n er M (1991) I s s u e s o f term ination in th e p s y c h o a n a ly s is o f th e se v e re ly d is tu rb e d a d o lescen t. S a yin g Goodby: A C a seb o o k o f Term ination in Child a n d A d o le sc e n t A n a ly s is a n d T herapy içinde. A G S c h m u k le r (ed.). T he A n a ly tic P ress, London.
C h u se d J F (1991) T he tra n sferen ce neu ro sis in child a n a ly s is. S a y in g G oodby: A C a seb o o k o f Term ination in C hild a n d A d o le sc e n t A n a ly s is a n d T h era p y içinde. A G S c h m u k le r (ed.). T he A n a lytic P ress, London.
F riend MR (1972) P sy c h o a n a ly sis o f a dolescent. H a n d book o f C hild P sych o a n a ly sis: R esearch, Theory, a n d Practice içinde. B B W olm an (ed.). V an N o stra n d R ein hold C om pany, N e w York.
G illm an RD (1991) Term ination in p s y c h o th e ra p y w ith children a n d a d o lescen t. S a y in g G oodby: A C a seb o o k o f Term ination in Child a n d A d o le sc e n t A n a ly s is a n d T he
rapy içinde. A G S c h m u k le r (ed.). T he A n a lytic P ress, London.
K a y P aul (1991) A m b ig u ity in term ination. S a y in g Go- odby: A C a seb o o k o f Term ination in Child a n d A d o le s c e n t A n a ly s is a n d T h era p y içinde. A G S c h m u k le r (ed.).
T he A n a ly tic P ress, London.
K ernberg PF (1991) Term ination in child p sy c h o a n a ly sis: Criteria fr o m w ith in th e se s sio n s . S a y in g Goodby: A C a seb o o k o f Term ination in Child a n d A d o le sc e n t A n a ly s is a n d T herapy içinde. A G S c h m u k le r (ed.). T he A n a ly tic P ress, London.
L e w is M (1996) In te n siv e in d ivid u a l p sy c h o d y n a m ic p sy c h o th e ra p y : th e therapeutic rela tio n sh ip a n d the
technique o f interpretation. A C om prehensive Textbook.
S e c o n d E dition içinde. M L e w is (ed.). W illiam s a n d Wil
kin s, B altim ore, M aryland.
M e e k s R (1971) T he Fragile Alliance. W illiam s a n d Wil
kin s, Baltim ore.
M u u s s R E (1975) Theories o f A d o lescen ce. İkinci b a s k ı içinde. Çeviren: M Çileli. R a n d o m H ouse, N e w York. sf.
58-84. E rgenlikte kim lik bunalım ı. E rgenlik Psikolojisi içinde. B O nur (ed.). H acettepe-T aş Kitapçılık, A n ka ra . N ovick J ve N ovick K K (1991) D eciding on term ination:
T he releva n ce o f child a n d a d o le s c e n t a n a lytic exp erien ce to w o rk w ith a d u lts. S a y in g G oodby: A C a seb o o k o f Term ination in Child a n d A d o le sc e n t A n a ly s is a n d T he
rapy içinde. A G S c h m u k le r (ed.). T h e A n a lytic P ress, London.
O dağ C (1995) İntihar (Ö zkıyım ) :Tanım -Kuram -Sağal- tım. İzm ir P sikiya tri Derneği, İzmir, s:102.
O dağ C (1999) Nevrozlar-1. H alim e O dağ P sika n a liz ve P sikoterapi V a k fı Y ayınları No:1, İzmir, s:153.
O dağ C (2001) Nevrozlar-2. H alim e O dağ P sika n a liz ve P sikoterapi V a k fı Y ayınları No:2, İzmir, s:89-93.
O dağ C (2001) K en d ilik (Self) K im lik (identity). Nevroz- lar-2 içinde. H alim e O dağ P sika n a liz ve P sikoterapi V a k f ı Y ayınları No:2, İzmir.
O ffer D ve ark. (1996) N orm al a d o le sc e n t developm ent:
em p irica l r e s e a r c h fin d in g s . C hild a n d A d o le s c e n t P sychiatry: A C om prehensive Textbook. S e co n d E dition içinde. M L e w is (ed.). W illiam s a n d W ilkins, Baltim ore, M aryland.
Origlia D ve Ouillon H (1972) L ’a d olescent. Yedinci b a s kı. çeviren: B Onur. L e s E ditions ESF, Paris sf. 45-78. Er
g e n lik te kişilik. E rgenlik Psikolojisi içinde. B O nur (ed.).
H a cettep e-T a ş Kitapçılık, A n ka ra .
S h e fle r G (2000) Tim e-lim ited p sy c h o th e ra p y w ith a d o lescen ts. J P sych o th e r Pract R e s 9(2): 88-99.
T a m a r M ve A y d ın C (1998) Ç ocuk ve ergenlerde p s ik o terapi. P sikiya tri T em el Kitabı. Cilt 2 içinde. C Güleç ve E Köroğlu (ed.). H ekim ler y a y ın Birliği, A n ka ra .
Uribe VM (1988) Short-term p s y c h o th e ra p y fo r a d o le s
cents: M a n a g e m e n t o f initial resista n ce. J A m A c a d P sych o a n a l 16: 107-116.
V ahip I (2002) P sikoterapi sü recin d e y a s. Psikopatoloji ve P sika n a litik T e k n ik içinde. A Eğrilm ez ve I Vahip (ed.).
H alim e O dağ P sika n a liz ve P sikoterapi V a k fı Yayınları, İzmir.
W allace E R (1994) D in a m ik P sikiyatri: K uram ı ve u y g u lam ası. T ürkçesi: H A ta la y . E ylü l Yayınları, İstanbul.
W e iss S (1991) V icissitu d es o f term ination: tra n sfer
e n c e s a n d co u n tertra n sferen c es. S a y in g G oodby: A C a se b o o k o f T erm in a tio n in C hild a n d A d o le s c e n t A n a ly s is a n d T h era p y içinde. A G S c h m u k le r (ed.). The A n a ly tic P ress, London.
Y a n o f J A (1991) Singing harm ony: Term ination in a n a d o le s c e n t a n a ly s is. S a y in g Goodby: A C a seb o o k o f Term ination in Child a n d A d o le sc e n t A n a ly s is a n d T h era p y içinde. A G S c h m u k le r (ed.). T he A n a ly tic P ress,