• Sonuç bulunamadı

26 Ekim 2009 tarihinde yay

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "26 Ekim 2009 tarihinde yay"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

26 Ekim 2009 tarihinde yayımlanan yönetmelikle genetiği değiştirilmiş organizmaların gıda ve yem olarak ithalinin yolu açılmıştı. Bir ayını daha doldurmadan bu yönetmelik değiştirildi. 20 kasım 2009 tarih ve 27412 sayılı resmi gazetede yayımlanan “gıda ve yem amaçlı genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve ürünlerinin ithalatı, işlenmesi, ihracatı, kontrol ve denetimine dair yönetmelikte değişiklik yapılmasına dair yönetmelik” bu ilk yönetmelikten temel bir farklılık getirmekte midir? Acaba bu değişiklik GDOlar karşısında büyüyen muhalefeti duyan hükümetin “kamu yararı ve hizmet gereklerini” yerine getirme arzusu ile yaptığı bir değişiklik mi? yoksa adları dahi “söylenemeyen” lobilerin canları mı sıkıldı! Sıkılan canlar başka canları sıkmakla mı tehdit etti?

Bu sorunun yanıtını aramadan önce hemen birkaç dip not düşelim. Belirli bir konuda, kanunda düzenleyici işlem yapılabileceğinin söylenmesi düzenleyici işlem yapmak için yeterli değildir. 26 Ekim 2009 tarihli yönetmeliğin

dayanak başlıklı 3. maddesinde anılan hiçbir kanunda söz konusu yönetmeliğin içeriğini ve sınırlarını belirleyecek tek bir satır bile olmadığından, “gıda ve yem amaçlı genetik yapısı değiştirilmiş organizmalar ve ürünlerinin ithalatı, işlenmesi, ihracatı, kontrol ve denetimine dair yönetmelik”, ‘yasama yetkisinin devrine’ açık bir örnektir. Hükümetin bu hukuka aykırılığı gidermesi, Tarım ve Köy İşleri Bakanı’nın “GDOlu gıda” yemem açıklamaları sonrasında bu ürünleri yasaklayacak bir kanuni çerçeve oluşturması beklenirken, hükümet bunları yapmamıştır. 26 Ekimde

yayımlanan yönetmelikten sonra Tarım Bakanı’nın “tek bir GDOlu gıda bu ülkeye girmeyecek” açıklamasından kısa bir süre sonra muteber yönetmeliğini değiştirivermiştir.

Muteber bu yönetmelik pek de makbul bulunmadığından olacak ki yönetmeliği makul kılacak bir düzey bulunmaya çalışılmıştır. Anlaşılan odur ki ülkeye bugüne kadar kontrolsüz bir biçimde GDO girişine alışmış şirketler, bu girişleri belli bir düzenlemeye tabi kılınmasına bile tahammül edememişlerdir. Yapılan değişiklik ile yönetmeliğin 5.

maddesinin 1. fıkrasındaki “Bu Yönetmelik hükümlerine aykırı olan GDO’lu gıda ve yemlerin işleme ve tüketim amacıyla ithali, piyasaya sürülmesi, tescili, ihracatı ve transit geçişleri yasaktır” cümlesinin içinden transit geçişler ifadesi kaldırılmıştır. Bu değişiklik basit bir kelime oyunu olmaktan çok daha öte anlamlar taşımaktadır. Pek çok soru işaretli dolu bir durumla karşı karşıyayız. Türkiye’den transit geçecek bu ürünlerin, ülkeye girişinden çıkışına kadar, akıbeti nasıl izlenecek ve bu ürünlerin sorumluluğunu kim taşıyacaktır? Transit geçiş yapması beklenen ürünler ülke içinde “kaybolur” mu? Transit geçiş yapması beklenen tohumluk GDOlar kazaen tarım alanlarına saçılırsa ne olur? Bu sorular çok mu sıkıcı geldi, o zaman şu şekilde soralım, yönetmeliğin zararlı görerek yasakladığı bazı GDOların

başka ülkelere risk ve tehlike saçmasına Türkiye neden aracı olsun?

Yapılan değişiklikte olumlu denecek noktalar da var. Ancak bu olumlu noktalar bazılarınca amacını aşan bir sevinçle karşılandı. Yönetmeliğin binde 9 oranı ve üstünde GDO taşıyan ürünleri GDOlu kabul eden 5. maddesinin 6.fıkrasının ve yönetmeliğin yasak saydığı bazı sınırlı sayıdaki GDOlara binde 5ten az olmak şartıyla göz yumulacağını

düzenleyen 5.maddesinin 7. fıkrasının kaldırılmış olması, bazı çevrelerde kazanım kabul edilecek kadar olumlu göründü. Bu kazanım bin satır mı bin katır mı sorusunun yanıtı ise anlamlı olabilir. Ancak GDOlara hayır diyen bir mücadele için bu kazanımın anlamı “kimi kandırıyorsunuz” diye sormayı gerektirir.

Çünkü GDO’lar tamamen yasaklanırsa GDOsuz ürünlerin de etiketlenebilmesinin önüne açan değişiklik artık sevinçle karşılanmayı bekleyecek bir haber olmayacak, diğer yandan gdo karşıtlığı, bir tüketim tercihi görüntüsünden de kurtulacaktır. Yasaklamanın Türkiye’nin taraf olduğu ticaret anlaşmaları gereği mümkün olmadığını ileri süren hükümete devletin egemenlik hakkını hatırlatmak ise demokratik hukuk devletine inanan tüm vatandaşların görevi olmalıdır.

26 Ekim 2009 tarihli yönetmeliğin dayanağı olarak koymayı “unuttukları” Türk Gıda Kodeksi Yönetmeliği ve yemlerin etiketlenmesi hakkındaki düzenlemeleri de bu değişiklikle ekleyerek yönetmeliğin bir eksikliğini hemen tespit edenleri de tebrik ediyoruz. Düzenleme faaliyetindeki aceleleri milyonlarca insanın karşı duruşuyla hükümet nezdinde ancak farkındalığa yol açmıştır. Müteşekkiriz!

Son olarak yönetmeliğin üzerine en çok konuşulması gereken ve fakat sözün bittiği an olması ve dahi gözlerin de konuşmaktan çoktan yorulması nedeniyle artık sokaklarda haykırılması gereken bir noktaya geldik. Yapılan değişiklik ile yönetmeliğe bir geçici madde eklenmiş ve bu maddede yönetmelik yürürlüğe girmeden önce ‘kontrol belgesi’ alan ürünlerin ülkeye girişlerinde belgelerde ifade edilen kıstaslar AB kriterlerine uygun olmak koşulu ile 1 mart 2010 tarihine kadar yönetmelik uygulanmayacaktır. Yani, ülke limanlarına bu yönetmelikten bihaber gdolu ürün yüklü

(2)

gemiler yaklaşır ise ve bu ürünlerin kontrol belgesi 26 ekimden önce alınmış ise yönetmeliğin izin koşulları, başvuru koşulları ve ithalata ilişkin hükümleri bir süre daha uygulanmayacaktır. Denetimleri askıya almak ve sorumluluğu bilinmeyene ötelemek bu yönetmeliğin ruhunda vardı; yazıya da dökülmüş oldu. O nedenle bu yönetmeliğe de değişiklikler getiren 20 kasım yönetmeliğine sırdaki şarkı gelsin: “Git gideceksen bekleme, Farklı değilsin sende, gideceksen bekleme/ Git gideceksen bekleme, Başka birşey söyleme, Gideceksen bekleme..” Ancak tüm bu gdo karşıtı mücadele süreci bir kez daha göstermiştir ki mücadeleniz ne kadar güçlü ve etkin olursanız olun, iktidar değilseniz muktedir de değilsiniz. Yönetmeliğin bu haline bile şirketler tahammül edemiyorlar. Ülkeyi bir gıda krizine sokmakla gizli gizli tehdit ediyorlar. Anlaşılan o ki GDO karşıtları sadece hayır diyerek bu süreci kotaramayacaklar. Artık tarımı kamucu, ekolojik ve emek ekseninde yeniden kazanmanın vakti geldi. Yoksa tüm “hayırlarımız” şirketlerin karşısında AKP’nin elini güçlendiriyor.

Ilgın Özkaya Özlüer/ Ekoloji Kolektifi Kasım 2009

Referanslar

Benzer Belgeler

Profesör kadrosuna başvuracak adayların; başvuracağı bölüm/anabilim dalını belirttiği başvuru Dilekçesine; Yayın Listesinin de olduğu YÖK formatlı

Bir vatandaş, 26 Ekim 2009 tarihli "Gıda ve Yem Amaçlı Genetik Yapısı Değiştirilmiş Organizmalar ve Ü;rünlerinin İthalatı, İşlenmesi, İhracatı, Kontrol ve

Gerekçede, şöyle denildi: "Ancak, bu alanda düzenleme yapma yetkisine sahip olan idarenin, bu yetkisini kullanırken sadece yasayla düzenlenebilecek alanlara müdahale edip

G ıda maddesi ve hayvan yemi olarak da kullanılan genetik yapısı değiştirilmiş soya ve mısır, dünyada genetik yapısı de ğiştirilmiş tüm tarımsal ürün üretiminin

Gravite ayarlaması ve nakliyenin eklenmesi suretiyle bulunan fiyata (C+F) yürürlükteki sigorta mevzuatı ve primleri uygulanır. Tehlike ve harp hali sigorta primi

i) İhracatta firmaların küresel rekabet gücünü artırmak amacıyla yenilikçiliğe ve Ar-Ge’ye dayalı, katma değeri yüksek, markalı ürün ve hizmetlerin üretim ve

a) Yürütme Kurulu; Eğitim ve yönetim faaliyetlerinde müdüre yardımcı bir organ olup, Rektör veya Trakya Üniversitesi Sağlık, Kültür ve Spor Daire

       1) Sağlık idaresi yüksek okulu mezunu veya temel eğitimi idare ve işletmecilik olan yüksek okul ve fakültelerden mezun olup hastane işletmeciliği konusunda