• Sonuç bulunamadı

Ceyhan nehrini hepimiz biliriz. Ceyhan nehri Mara

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Ceyhan nehrini hepimiz biliriz. Ceyhan nehri Mara"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Ceyhan nehrini hepimiz biliriz. Ceyhan nehri Maraş, Osmaniye ve Çukurova’nın o muhteşem topraklarını yaratan yegane yaşam kaynağıdır. Pınarbaşı’ndan doğan nehir birçok küçük dere ve çayların katılmasıyla büyüyerek

İskenderun’da denize ulaşır. Üzerine yapılmış olan 4 adet baraj ile artık can çekişme dönemine giren bölge mevcut ve yeni yapılacak termik santrallerle susuzluğa mahkum ediliyor. Afşin-Elbistan’da kurulmuş olan termik santrallerin önce A ünitesi ihtiyacı için nehrin doğuş noktası olan Pınarbaşı’ndan gelen su alınmış. Daha sonrasında yapılan B ünitesi için de aynı su kaynağı büyük borular döşenerek santrale taşınmak istenmiş. Gösterilen tepkiler ve açılan davalarla B ünitesi için Pınarbaşı’ndan borularla taşınmak istenen su tahsisi iptal edilmiş. İptal gerekçesinde ise suyun kaynağından alınması sonucunda Ceyhan nehrinin en önemli beslenme noktasının kuruma tehlikesi ile karşı karşıya kalacağı açıklanmış. Sonrasında Pınarbaşı’ndaki kaynaktan vazgeçilmiş ve Elbistan içinden geçen nehre 4 adet devasa su pompaları konularak su ihtiyacı karşılanmış ve santraller halen bu yolla sağlanan su ile üretimini sürdürüyor.

Yukarıda kısaca değindiğimiz gelişmeler de suyun enerji santrallerinde ne kadar önemli bir faktör olduğunu bizlere gösteriyor. A ve B ünitelerinin toplam gücü 2800 Megawatt’tır. Bu güç nedeniyle ihtiyaç duyduğu su miktarı Pınarbaşı’nda doğan suyun miktarına neredeyse eşittir. Pınarbaşı su kaynağı saate 22.000 ton su akışına sahiptir. Santrallerin yarattığı hava kirliliği ise yılın bazı aylarında Elbistan ve Afşin’de yaşamı çok ciddi anlamda olumsuz etkilediği ve bu nedenle kanser başta olmak üzere birçok akciğer hastalığına yol açtığını zaman zaman basın organlarında okuyoruz. Bu santrallerin bölgede yarattığı kirliliğe bu yazıda değinmeyeceğiz. çünkü bunun başlı başına bir konu olarak farklı bir yazıda incelenmesi gerekir. Bu yazıda enerji ihtiyacının nerede ortaya çıktığı ve bu nedenlerle de suların ve tarım topraklarının nasıl yok edildiğine dikkat çekmeye çalışacağız.

Abu Dabi nere Elbistan nere!

Birkaç ay önce, Ankara’da bir imza töreni yapıldığı yönünde müjdeli haberler bazı basın organlarında yer almış ve Türk enerji sektöründe en büyük Arap yatırımı olacağı ifade edilen Abu Dabi’li enerji şirketi, Elbistan’da kurulu bulunan termik santrallere 8200 megawatt gücünde ilave santral yapacağı açıklanmıştı. Elbistan ve çevresini yaşanmaz hale getirmiş olan santrallerin tam 3 katı gücünde bir santralden söz ediyoruz. Enerji Bakanı Taner Yıldız, iki nükleer santral projesinden sonra Türkiye’de gerçekleşecek ikinci en büyük yatırım olduğunu bizlere sevinçle aktarmıştı. Bakan sözlerini özenle seçmiş ve iki nükleer santrale eşit büyüklükten söz ediyor. Bir de sanki üretilecek enerji Türkiye halkları için üretiliyormuş edasına bürünerek doğalgaz ithalinden kurtulmayı hedeflediklerini açıklamalarına eklemişti. Türkiye’nin %40 linyit kömür rezervinin bölgede bulunduğunu ve bu nedenle de yerli kaynaklardan yararlanıldığını vurgulamıştı. “Yerli kaynak - yabancı sermaye”. Ne güzel bir bütünlük değil mi? Bunları açıklarken Konya’nın Karapınar ilçesinde de Elbistan’dan sonra Türkiye’nin en büyük kömür rezervinin bulunduğunu müjdelemiş ve Konya’lı sanayicilerin konsorsiyum oluşturup yabancı sermaye ile buluşmak istediğini söyleyerek şöyle

demişti.“Bu konuda tekliflerini getirdiler. 2023 yılına kadar 18 bin megawatt enerji elde edecek üretim tesisi kurmak için ciddi bir yarış olacağı kanaatindeyim. Konya-Karapınar’a, en fazla önem verdiğimiz yerli kaynaklardaki 3 temel projeden biri olarak bakıyoruz.

Yerli sanayici ihale yapılmadan ve hükümetler arası yapılan anlaşmayla Arap sermayesine verilen santral için “biz de yapabilirdik” diyerek bu durumu kıskandıklarını açıklamışlardı. Bakan hemen durumu düzeltmeye dönük adım atarak şöyle demişti.“Afşin-Elbistan kömür havzasının daha etkin değerlendirilmesi için bir süre önce Türkiye ile Birleşik Arap Emirlikleri arasında 8 bin MW kapasiteli elektrik santrali yapımını içeren anlaşmayı imzaladık, bu anlaşma yapıldıktan sonra, ‘biz de benzer bir çalışmayı yapabilirdik’ diyen yatırımcılara şunu öneriyoruz, gelin siz de başka yerde yapın. Eskişehir bölgesinde yine bir kömür havzamız olacak, önümüzdeki günlerde bunu da kamuoyuyla paylaşacağız”. Eskişehir halkı bu açıklamadan sonra bayram ediyor olabilir mi sizce?

Suyu nereden ve neye rağmen tederik edecekler

Uluslar arası enerji ajansı (IEA) şöyle bir tespitte bulunmuş: “Öngörülere göre 2035 yılına gelindiğinde elektrik üretimi için tüketilen suyun yarısı, linyit ve kömür santralleri tarafından kullanılıyor olacak. Su kaynaklarının giderek azaldığı ve suyun değerinin arttığı bir dünyada katı yakıtlı termik santraller belki de sınırlı su kaynakları için tarım, sanayi gibi sektörlerle su rekabetine girmek zorunda kalabilir. Birleşmiş Milletler’e göre 2025 yılında dünyada 1.8 milyar insan su sıkıntısı olan bölgelerde yaşıyor olacak.” Su sıkıntısı yaşanacak bölgeler içinde Türkiye’nin de yer aldığını hemen hatırlatmalıyız. Ceyhan nehri üzerinde kurulu bulunan 4 adet baraj Abu Dabi’lilerin yapacağı enerji

(2)

santrallerinden sonra elektrik üretemeyecek hale gelecek, çünkü sular barajlara gelmeden alınmaya başlanacak. Bu durumda bu barajların enerji üretimi amaçlı su rezervleri olarak kullanılacağını düşünmemiz zorlama bir durum olamaz. Ülkemizde yapılan büyük baraj ve mikro HES’lerin ardındaki asıl gerçeğin suya hakim olmak için gerçekleştirildiğine yönelik sürekli dikkat çekmeye çalışıyoruz.

Geçtiğimiz aylarda tarımsal amaçlı kullanılan su kuyularına ön ödemeli sayaç takma işlemleri gündeme gelmişti. Tesadüfe bakın ki ilk uygulama alanı olarak da Maraş ve çevresi belirlenmiş ve oluşan ciddi tepkiler karşısında bu durumun bir süre için ertelendiği açıklanmıştı. Maraş ve ardından da Konya’nın ön ödemeli su sayaç uygulamaları için ilk adım olarak seçilmeleri sizce tesadüf olabilir mi? Nehir sularının yetmeyeceği ve yeraltı sularının enerji amaçlı kullanımı için ayak oyunları oynadıkları açıkça görülebiliyor. Tarım politikaları çiftçilerin üretimden uzaklaşmalarını sağlamak üzere, bir programla uzun yıllardır uygulanıyor. Ürettiği ürün fiyatlarının maliyetleri dahi karşılamadığı bir ülkede ön ödemeli sayaçların çiftçiler için ne anlama geleceği çok açık. Bölge insanının üretimden çıkıp santrallerde ucuz çalıştırılan köleler haline gelmesini ve boşalttıkları alanlardaki su ve benzeri kaynakların da sermaye eline terk edilmesini sağlamak istedikleri açıkça belli oluyor.

Santralin su tüketimi

Abu Dabi’lilerin kuracağı santralde sadece yakılacak kömürün yıkanması işleminde Elbistan’ın günlük tüm su ihtiyacının 3 misli oranında su tüketilecektir. Bir ton kömürün yıkanması için yaklaşık 1.2 ton suya ihtiyaç vardır. Yıllık 40 milyon ton kömür yakılacağı düşünülen santralde 48 milyon ton su yalnızca kömür yıkamada

kullanılacaktır. Elbistan’ın nüfusuna göre kentin ve yaşayan tüm insanlar ile tarım amaçlı kullanılan yaklaşık toplam su miktarı yıllık 16-17 milyon tondur. Buhar ve soğutma amacıyla kullanılacak su miktarları ise bu oranla

kıyaslanamaz. 8200 MW’lık bir tesiste saatte 1 milyon ton su kulelerde dolaştırılır ve buharlaşma amacıyla

dolaştırılan ve bu nedenle ısınan suyun soğuması sırasında suyun yaklaşık %5’i atmosfere karışır. Bu kaybedilen su miktarı saatte 50 bin ton su demektir ve eksilen su sürekli olarak sisteme eklenmek zorundadır.

Kendimize bir soru sormalıyız. Kapitalizmin ihtiyaçları için geleceğimizin göz göre göre yok olmasına seyirci mi kalacağız.

Enerji mi? Yoksa su ve toprak mı muradımız olmalı! Yusuf Gürsucu - HDK Ekoloji Kom. Üyesi -20-03-2013

Referanslar

Benzer Belgeler

Amaç OI Protokol GT Protokol Farkları Threshold Hangi GT hCG Sonuç... Homburg

Bu gurbet Ömrümü Yedi Bitirdi Yalan dünya hiç yüzüme gülmedi Bu gurbet ömrümü yedi bitirdi El att›m dallara yerin bulmad› Bu gurbet ömrümü yedi bitirdi Döküldü

Kaza merkezleri: Mihalıççık - Sivrihisar Merkez: Bilecik. Kaza merkezi: Bozöyük

2005 yılında programa kızamık, kızamıkçık, kabakulak (KKK) ve Hib aşıları eklenmiş, daha sonra 2006’da IPV ve aselüler boğmacayı içeren beşli kombine

Çalışma alanındaki bazaltlardan alınan örneklerin kimyasal analiz sonuçlarının dünyadaki diğer toleyitik bazalt- ların bileşimleri ile uyumluluk sağlamalarının

Başlıca fillat ve metakuvarsitten oluşan bu parokton temel üzerinde, tek- tonik kökenli geçiş zonları ile ofiyolit topluluğu (Mof) ve Berke karmaşığı (Jkb) adı verilen

77300 SİTESİ ÇINARCIK MESLEKİ VE TEKNİK ANADOLU LİSESİ BLOK NO: 2/1 İÇ KAPI NO: 1. YALOVA YALOVA ANADOLU LİSESİ (YALOVA -

The reason is to build a system needs to maintain a comprehensive drug database, and the system must be the name of a variety of drugs, or code into components and then compared one