SÜNNET KAVRAMININ OLUŞUM VE GELİŞİMİ*
Bünyamin ERUL **
Bu
tebliğde, İslam düşüncesindekien temel kavramlardan biri olan ''Sünnet" teriminin
oluşumuve
gelişimiele
alınacaktır.Cahiliye döneminden itibaren
kullanılagelenbu kelimenin, islam
'ın gelişiylebirlikte
geçirdiğievreler ve neticede
ıstılahiaşmasıincelenecektir. Sünnet tabirinin
kavramlaşmasüreci burada
altı başlık altındatahlil edilecektir.
1. Cahiliye Dönemi Arap Dilinde Sünnet (M. 61 O öncesi)
Sünnet kelimesi, (1:.-
~.:,--) fiilinden
türetilmiş· Arapça bir isimdir. Gerek isim olarak, gerekse fiil olarak zengin bir kelime ailesine sahiptir.
a . Fiil olarak:
Bir
şeyinucunu sivriltme:
Mızrağınucunu sivriltme, ucuna
başlıktakma,
rruzrağıbirine çevirme, birini
mızrakladürtükleme, kalemin ucunu yontma,
Bir
şeyipar/atma:
Bıçağıbileme, demiri parlatma, sözü süsleyip
güzelleştirme,develeri iyi
atiatıp
pan! pan! Y,apma,
dişleritemizleme,
Çığır açma: Yol açmak, ilk defa bir şey yapmak ve
başkalan tarafındanizlenmek,
ıİz bırakma: Isıran 'dişin
izi
bırakması,erkek devenin
dişisini ısırması,.
Yaş/anma: İneğinüç
yaş dişlerinin çıkması, kişinin ·yaşlanması,Bir
şeyi akıtma:Suyu
yavaş yavaşdökme, yüze su dökme,
zırhıüzerine
sarkıtma,Değişme, şekil
verme: Suyun
değişmesi,kuwetlendiime, tarladaki
atlarınyenilmesi, evleri
aynıtarzda yapma,
toprağa şekilvenne,
toprağıdüzeltme,
• Bildiri "Kavramlaşma Sürecinde Sünnet Terimi" adıyla sunulmuştur, sempazyumda sunulan bildiri metninin gözden geçirilmiş ve
makaleleştirilmiş halidir. (Editör)
•• Doç.Dr. Ankara Üniv.llahiyat Fak., berul65@hotmail.com.
•·Cahifiye şairlerinden Nusayb şöyle demiştir:
~-~ .... ::..::;. \cl ... ~~.~~ i(
Sanki ilk aşık benim aşkı icad
eden:· · ..
Insanlar
içinden sadece sevince ben~elirleme:
Kural koyma, beyan etme,
Ortaya ç*ma: Bir
canlınınyerin üstüne
çıkması, yaıradankan
çıkması,2b. İsim olarak:
Övülen
doğruyol, öncekilerin
açtıklanyol,
işlek
düzgün yol, güzergah,
kasıt,siret,l tabiat,•
şekil,
yüz, merkebin
_sırtındakisiyah çizgi,
sapanınucundaki
toprağısüren demir (es-sinne),
aynıyöriden
değişmedengelen rüzgarlar (senain) vb.
çeşitli kullanımlan vardır.Bu
kullanımların birçoğuile daha sonra kavram haline
dönüşecekolan "Sünnet" tabiri
arasındagüçlü
ilişkilersöz konusudur. Sünnet
kavramının manasındamündemiç olan, yol ve
çığıraçma, belirleme, iz
bırakma, şekilverme, ortaya
çıkma,düzenlilik, süreklilik, yol, hayat tarzi, tabiat, güzergah vb. manalar, cahiliye dönemi
kullanımlanndada yer
almaktadır.
Bu
kullanımlardan anlaşılacağıüzere, Cahiliyye döneminde de S-N-N maddesi daha çok
davranışlarlailgilidir.
5Cahiliyye Araplan bununla bilhassa babalanndan intikal eden ve kendileri için örnek
davranışolan
çeşitliörf ve adetleri kastederlerdi.
61 Muhammed b. Mukrim lbn Manıür, Lisônu'I·Arab (nşr. Abdullah Ali ei·Kebirv.dgr.), Kahire, ts.,
m ,
2121-6; İsmail b. Hammad eloCevheri,es.Sıhalı (nşr. Ahmed Abdulgafur Atar), Mısır, ts.,
m .
s.2138-2141;Muhammed Murtaza ez·Zebldi. Töcu'l·Atüs min CeıJ{ı/ıiri'l-Kamüs, Mısır 1306, V. S.242-6; Ebu Mansw-Muhammed b. Ahmed el·
E21ıeri, Tehzibu'J.Luga (nşr. Ahmed Alıdulhalim el BerdUnıi, ed- Oaru'I·Mısnyye, (basla yeri e tarihi yok!, XII. 298-306: Mecduddin Ebu's·Saadat el-Mübarek b. Muhammed lbnu'I-Esir, en-Nihaye
fi
Gan"bi'J.Hadis ue'l·Eser (nşr. Tahir Ahmed ez·ZAvi, MahmudMuhammed et·Tanahi), Kahire, ts., ll. 409413.
' Halid b. Uıbe el-Huzeli §.(>yle demiştir:
ı• -!..;o<!.:. •••
lfj.._ ;;.; • -: .,.;p;;"fo
Yürüdügün gidi.şattan asla sızianma 5en • · O ~ldan ilk hoşnud, olmah oıada giden.
• A'şa ise şöyle demiştir:
iP it-fi
~ ı.: :Lr' .tl.:!.\<f
Şemaili hoştur, Muaviye Ogullan • Pek sevimlldir onlann tabiatlan
' bk Fazlur Rahrnan, Tarih Boyunca İslami Metodoloji Sorunu (tre.
Salih Akdemir), Ankara 1995, s.l34.
• Mesela Lebid b. Rabia (ö. 42/662) müslüman obnazdan önce inşad ettigl bir şiirinde şöyle der: ~ı-ı.
._. _;; ..fl
ı-- ~r .:...-_,;....,..
(0), atalannın sünnetler bıraktıgı bir topluıiıdıiridır, Her toplumım bir. sünneti, (sOnnetin) de bir önderi vardır
bk. İbn Manzür, Usônü'J.Arab, 1 . .134. (E-M·M maddesi); Kurtubi. EbO
BÜNYAMİN
ERUL
Sünnet
kavramının İslamöncesi ve
sonrasıArap toplwnunda
geçirmişoldugu muhteva
değişikliğinin altınıçizen lgnaz Goldziher (1850-1 921)
şu mütalaayıserdeder:
"İslam'ın
zuhurundan itibaren
şeriatınruhuna uygun bir
yaşayışdüzeninin ve ictimai müesseselerin kök
salmışbulunduklan Arap çevrelerinde sünnet mefhwnu,
başlangıçtanberi, ictimai ve
şahsihayat
nizarnında
kat'i bir tashih (norme) mercii olarak
görülmüştür.
Aslında
müslümanlar ne bu mefhumu ve ne de onun arneli
değeriniicad etmek durumunda
kalmışlardır:
bunlar eski
müşriklerdebile
kullanılırhaldedirler. On! ann nazannda Arap
dünyasınıngeleneklerine, atalann ahlak ve adetlerine tekabul eden
şeylersünnet olarak görülüyordu. islam dininin kendilerine hemen hemen pek tesir
etmediğiArap muhitlerinde sünnet kelimesi,
İslamidevirde dahi,
aynımanada
kullanılmıştır. İşiarn'da değişikliğeugrayan,
iştesadece bu mefhumun
muh.tevasıile ona tekabul eden kelimenin
manasıdır.Hz. Muhammed'in müttaki halefieri nezdinde ve en kadim müslüman
ceı:naatinde,Peygamber ve onun ilk mUridleri
tarafından yapılmışolduklan gösterilebilen
herşeysünnet olarak kabul olunuyordu.
MüşrikArap
nasıl atalannınsünnetine
bağlı
idiyse, müslüman cemaati de öylece, yeni sünnete en yüksek itiban gösterecek, ona
uyacaktı.İslami
sünnet
anlayışı,. eski bir Arap telakkisinin yeniden gözden
geçirilmiş şeklidir.Öyle görUnUyor ki, sünnetin tatbike
konuşuilk önce mUttaki Medine çevrelerinde
olmuştur."7"Bu zeki
araştırmacıyagöre, Hz. Peygamberin gelmesiyle birlikte, onun
uygulamasıve
davranışlan,genç
İslamtoplwnu için sünnet
teşkil etmişve islam öncesi Arap sünnetinin
idealliğibirden sona
ermiştir."8
2. Kur'an'da Sünnet Tabiri: (M. 610-632)
Arabın aşina olduğu
bu kelimeyi Yüce Allah, Kur'an'da kendine izafe ile "Sunnetullah" veya
"Allah'ın
öncekiler
hakkındaki uygulaması" anlamında"Sunnetu'l-ewelin "
9 şeklinde kullanmıştır."Allah"
kelimesinin içerik
farkına rağmen, İslam·ve Cahiliyye kültürünün ortak bir kelimesi oiduğu ve .Kur'an'ın bu kelimeyi kullanmaya
başladığında çağdaşAraplann
Abdullah Muhammed b. Ahmed ei-Ensari, el-Cômiu li Mkiımi'l·Kur'an, Beyrut, ts., IV. 216; Ahmed Hasan, The Sunna-/ts Early Cancept and Deuelopmen~ lslamic Studies, 11/1, Karaçi 1968.
Lebid Hakkında bilgi için bkı: lbnu'I-Esir, Usdu'l-ğcibe, IV. S14, no:
4S21.
1 lgna.z Goldziher, Muhammedaniche Studien, Halle-1989-90, ter. M. Said Hati~, Hadis Te1kiklen (lıasılmamış), l.lıöliim, IV. pasaj.
• Fazlur Ratıman, Met.odoloji, s, 16.
'ÖZStJY, ömer, Sünnetul/ah, Bir Kur'6n lfadesinin Kauram/O§ması, Ankara 1994, s. 58,
kullanımianna
yeni ve
yabancıbir isim
getirmediği, 10 aynıdurwnun "sünnet" kelimesi için de aynen geçerli
olduğu dUşünülUrse, Kur'an'ın getirdiği
bu yeni
kullanım,
sünnet kelimesinin
çagnştırdıgı anlamı,Allah'a izafe etmekten
başka birşey değildive bundan "Allah' ın öt~den beri sUregeten ve · sUrecek olan, kendine özgU,
değişmeyenbir
davranış tarzı"anlaşıldı."
Kur'an'ın
bu hususta ilk
yaptığı iş;ata, ecdat, kabile ve putlann yerine
yerleştirdigiAllah ve sünnet
kavramlannı birleştirmek olmuştur. Kur'an'ın işe başlarken,
Hz. Muhammed'in sünnetinden
değilde, Sünnetullah'tan söz etmesi, hem
İslam'ıntemel
düşüncesiyle örtUşmüş,
hem de sanki ileride tabii olarak dogacak olan 'Peygamberin sünnetine· zemin
hazırlamıştır.12
Kur'an ayetlerindeki
kullanımlan şöyletasnif
·edebiliriz:
a. Sunnetü'l-ew elin 1 Sune n ellezine min kabliküm:
"Ewelkilerin sünneti
(gidişatı)gelip
geçmiş olmasınaragmen, yine de kafider Kur'an'a iman etmezler
mi?"ııb . Sunnetullah:
"O
mUşrikler,ille de evvelkilere uygulanan sünneti (kanunu) mu bekliyorlar? Fakat sen,
Allah'ınkanununda (sünnetinde) asla
birdeğişiklik bulamazsın.Ve sen
Allah'ınkanununda (sünnetinde) asla bir sapma da bulamazsm."••
c. Sunnetuna:
"Senden önce
gönderdiğimizpeygamberlerimiz
hakkındaki
sUnnet (kanun) böyledir. Bizim sünnetimizde
_{kanlJ!lı,ımuzd~) hiçl;ıir değişme bulamazsın". ı~
d . Mesnun:
"Andolsun biz
insanıkuru bir çamurdan,
şekiilendirilmiş
bir
balçıktan yaratbk"ı6e. Lem yetesenneh :
" .. .
Yiyeceğineve
içeceğinebak! Henüz
bozulmamış
...
"ı7ilk iki maddedeki
kullanım aynıolup,
Allah'ın•• bk. lzutsu, Toshihiko, Kıır'6n'da Allah ue İnsan (lrc. SOleyman Ateş), Ankara, ts., s. 88-9.
" bk. Özsoy, Ömer, a.g.e., s. S3.
"Görmez, Mehmet,SünnetveHadisinAn/aşı/ması ue Yorumlanmasında
Metodolojl Sorunu, s. 22S, Ankara 1997.
0 lS Hıa 13. bk. 18 Kehf SS; 35 Fatır 43; 3 Al-i
lmran
137; 4 Nisa 26." 3S Fabr 43; bk. 33 Ahzab 38, 62; 40 Gafir 8S; 48 Fetih 23.
11 171sra 77.
"
ıs Hıcr 26, 28, 33.11 2 Bakara 259. "Lem yeteseMeh" lafıı hakkındaki kıraat ve iştikak ihıilafı ve farklı degerlendinneler için bk. Kurtubi, a.g.e.,
m.
292-4.)
önceki toplurnlara
uyguladıgı degişmezkanunu kastedilmektedir. Son iki maddede ise, sünnet tabirinin türevlerinde görülen
degişmeve
şekilverme anlamlan görülmektedir. "Sünnetüna"
kullanımındaise,
aynı şekildeYüce
Allah'ın·koydui:jukanunlar kastedilmekle birlikte, burada
SÖZÜedilen kanunJar,
cezalandınlmayıhak eden toplumlarla ilgili
~eğil,peygamberlerle ilgilidir. Bir önceki ayette Hz. Peygamber'in Mekke' den sürülüp
çıkartılmak istendiğindenbahsedilmektedir.
Dolayısıyla
bu ayette Allah
'ınpeygamberlerine yönelik sünneti (kanunu)
anlaşılmaktadır.Bu son ayet
dışında diğerayetlerin Hz. Peygamber veya sünnetiyle hiç bir ilgisi yoktur. Burada ise, Hz. Peygamber'in de
tıpkı
diger peygamberler gibi, yurtlanndan
sürüleceği şeklindekitarihi duruma
atıfta bulunulmaktadır.3. Hz. Peygamber ve Sünnet (H. 1-10)
Yapılan çalışmalar açıkça
gösteriyor ki, Hz.
Peygamber de sünnet kelimesini, gerek fiil ve gerekse isim halinde defalarca
kullanmıştır. İlgilihadisler incelendiginde Hz.· Peygamber'in
çeşitlitürevleriyle birlikte sünnet kelimesini lügavi, siyasi ve
ıstılahianlamlarda
kullandıgıgörülmektedir. Bunlardan her biri için birer örnek vermekle ve diger örnekler için
yayınlanmış bazı çalışmalara atıftabulunmakla
yetineceğiz.
a. Lügavi olarak:
İyi
olsun, kötü olsun bir
işteöncülük etme,
çığıraçma,
başkalan tarafından.izlenecek
davranışlarsergileme
anlamında:.:.;...
~0=- .r
l4J.S- .r;... u.;..
..ı; ~ ~0=- .r· ..
"Kim güzel bir sünnet
başlatırsa,ona hem kendi ecri, hem de o
işiyapaniann ecri
vardır.Kim de kötü bir sünnet
başlatırsa... "
18Bu rivayette Hz. Peygamber, öncülük yapma,
çıgır
açma
anlamındasennefiilini, hem iyi, hem de kötü
işleriçin bir arada
kullanmaktadır.Onun bu ifadesinde senne fiili, sözlük
anlamındaolup, iyiye de kötüye de delalet edebilen nötr bir anlam
taşımaktadır. Şukadar var ki, Hz. Peygamber bu ifadeleriyle, birincisine
teşvik
ederken, ikincisinden ise
sakındırmaktadır.b. Siyasi olarak:
Belli bir kural uygulama, icraat, muamele etme
anlamında:•• Humeydi, U. 352·3, no: 805; ibn Ebi Şeybe, EbO Bekir Abdullah b. Muhammed, ei-Kitabu'J. Musannef, tak. Kemal Yusuf ei·Hut, Beyrut-1989, ll. 350, no: 9802·3; Muslim, Zekat 69, 1. 704-5, ilim 15,
m.
2059; Nesai, Zekat 64, V. 75-7; Ahmed N. 357, 359, 361; ibn Mace, Mukaddime 14, no: 203, 207, 1. 74-5; Darimi, Ebü Muhammed Abdullah b. Abdurrahman, es.Sunen, İstanbul-1981, Mukaddime 44, s. 130... 1.SÜNNET KAVRAMININ
OLUŞUMVE
GELiŞiMINe Araplardan, ne de Ehl·i Kitap'tan
sayılabilenMecOsiler'den cizye
alıp-almamakonusunda
Rasülullah'ı şöyle buyurmuştur:
ts:J
j.>Gr-4}.:.. "Onlara Ehl-i Kitab'a uygulanan muameleyi
uygu/ayın!" demişti. 19Yani, "MecOsileri Ehl-i Kitap ile bir yol ve minval üzere tutun ve cizye kabulünde onlara
uyguladıgınızmuameleyi, Mecusilere de icra edin!" demektedir.
20Buna göre Hz. Peygamberin Ehl-i Kitab'a
uyguladığıvergi
politikası,21MecOsilere de
uygulanacaktır.c.
ıstılahiolarak:
Hz. Peygamberin
yaptığıveya
belirlediği davranıştarz/an·
anlçımında:Hz. Peygamberin
eşlerine,onun gece ibadetini sorup
öğrendiklerindeadeta bunu
azımsayanve onun
gelmiş-geçmişbütün günahlan
bağışlanmışbir peygamber
oluşuna bağlayan,bu sebeple birisi, ömür boyu geceleri namaz
kılmaya,öbürü hergün oruç tutmaya,
di~eriise
hanımlardan uzaklaşmayakarar veren üç sahabinin bu sözleri üzerine Hz. Peygamber;
"A/Jah'a yemin ederim ki, ben sizin Allah'tan en çok
korkanınız,
en fazla
sakınanızım.Fakat ben, bazen oruç tutanm, bazen tutmam. Bazen namaz
kılanm,bazen de uyurum.
HanımTarlada eiJ/enirim" dedikten sonra:
-~ "-.:/'~ ~"Her
kim benim sünnetimden yiizçevirirse, o benden
değildir"buyurdular.
21Hadisiere
bakıldığındarivayetlerin
önerrılibir
kısmında
Hz. Peygamber onu sözlük
anlamıyla kullanmıştır.Bu tür
·kullanımlar,cahiliyye ve Arap
edebiyatındaki kullanımlardan farksızdır. Kanaatimizce
başlangıçtaiyi-kötü diye nitelendirilerek nötr olarak
kullanılansünnet kelimesi,
kavramlaşmasüreci içerisinde ilerleyen
yıllarda,daha çok olumlu, mutedil, ahlaki ve
şuurlu davranışlariçin
kullanılmaya baş'lanmışbr.Hz. Peygamber, sünnet kelimesini, öncekilerin sünneti, cahiliyye sünneti
şeklindeolumsuz;
Peygamberlerin sünneti,
İbrahim'insünneti
şeklindede olumlu olmak üzere isim
tamlamasıolarak
kullanmıştır.
Aynca sünnet kelimesini, benim sünneti m veya sünnetimiz
şeklindekendilerine izafe ederek
19 Malik, Zekat 42, 1. 278; Ebil Yusuf, Yakup b. ibrahim, Kitabu'J.
Harac, tah.
lhsan
Abbas, Beyrut-1985, s.284; Abdurrazzak, VI.69, no: 10025;
X.
325, no: 19253; Beyhaki,Ebo
Bekir Ahmedb.
ei·Huseyn, es.Sunenu'I-Kubrii, Beyrut, ts., IX. 189-190.
,. İbnu'I·Esir, Nihaye, U. 410; lbn MıınzUr, Llsan, lll. 2125.
11 Cizye hakkİnda bkz: 9 Tevbe 29; EbO Yusuf, a.g.e., s. 268-288;
Malik, Zekat 41-5,1. 278-280; Buhari, Cizye 1-4, N. 62-5; Erkal, Mehme.t, Cizye Maddesi,
Isi.
Ans. TDVY, VIII. 42-5."Buhari, Nikah 1, VI. 116; Muslim, Nikah 5, ll. 1020; Nesai, Nikah 4, VI. 60; Ahmed, ll. 158,
m.
341, 258-9, V. 409. VI. 268; Said b.Mansur, Sun!!n , 1. 163, no: 487.BÜNYAMIN ERUL
kullandıgı
da görülmektedir. Gerek bu
kullanımlardave gerekse
yalınolarak es-sünne
kullanımlannda ıstılahianlam kendini hissettirmektedir. Hz. Peygamberin, Sünnetu'n-Nebi veya Sünnetu Rasu/illah
şeklindebir tamlama
kullandıgınadair sahih rivayetlere sahip
de~Uiz.Rivayetlerin bir
kısmındaHz. Peygamberin
kullanımı,
hem IUgavi, hem de
ısbiahianlamlan
~uhtemildir. Kavramlaşma sürecini yaşayan her mefhum için bu tabii bir durumdur.
Rivayetlerin
bazısında· sünnet tabirinin siyasi kontekstte
kullanıldıklandogrudur. Ancak az
sayıdakibu
kullanımlardanhareketle,
bazıoryantalistterin bu istikamette
vardıklansonuçlar
taraflı olduğukadar,
zorlamadır
da.
Hz. Peygambere nisbet edilen rivayetlerin bir
kısmında
sünn. et-bid'at
karşıtlıgı şeklindebir
kullanımmevcut ise de, bunu isbat için yeterli
sayıdave
sıhhattemerfu habere sahip degiliz. Bu sebeple ilgili rivayetlere ihtiyatla
bakmaktayız. 23Yine bu rivayetlerin
bazısındagörUien Kilabullah- sünnet
beraberliğinedair nakledilen haberlerin
farklıvaryantlan
karşılaşbnldıgında,gerek senedieri ve · gerekse muhtevalan itibaoyla bu hususta ihtiyatla.
konuşmak
daha isabetli
olacaktır.Bu rivayetlerin hemen hepsi mana ile rivayet edildlgi için,
lafızve üslup itibaoyla onlardaki ravi tasarruflan
açıkçagörülmektedir. Bu
kullanımiannbir
kısmı
Hz. Peygambere ait
olduğugibi, bir
kısmıda
sürınet kavramının yerleşmesinden
ve
kavramlaşmasüreci
tamamlandıktansonra, raviler
tarafındanmana ile rivayet neticesinde o
şekildeifade
edilmişolabilir.
Nitekim bu husus muhtelif versiyonlann bir araya getirilmesiyle
anlaşılmaktadır.Yine ilgili rivayetlerin
bazılan zayıftır.Hatta
Hz~Peygambere nisbet edilen çok
zayıfveya uydurma
olması
muhtemel veya kesin uydurma haberler de mevcuttur.
4 . Sahabe ve Sünnet (H. 10-70)
Hz. Peygamber'in en
yakınındabulunan sahabilerin de Sünnet kelimesini
çeşitli bağlamlarda kullandıklanmalumdur. Onlardan
birkaçınıburada serdedebiliriz:
Hacc-ı ifradı
tercih
ettiğini bildiğimizHz.
Ömer bu konuda
şöyle demişti; "Eğerbiz,
Allah'ın Kitabını alırsak0 : "Allah için hac ve umreyi tam
n Sunnet x bld'at karşıUıgını ihUva (!den bazı h~berler lçln bkz:
Abdurrazzak, 11. 383, no: 3788; Tırrnizj, Kıyome 21, no: 24S3, IV. 63S;
lbn
M~ce. Cilıod 40, no: 286S, ll. 956; Ahmed, V. 409, 11. 1S8, 165, 188, 210, IV. lOS, ı. 400;lbn
Belban, /~on, ı.187-8, no: 11.
yapın!"
buyurarak
tamamlamayıemrediyor.
ŞayetPeygamber (s)'in sünnetini
alırsak,o da
kurbanınıyerine
ulaştırmadanihramdan
çıkrnamıştır."2•Bir birlik
komutanı,cepheden Hz. Ömer'e
yazdığı
bir
mektubundaıarkalanndan gelecek ve nöbet
değişimiyapacak olan
birliğin gittiğindenve mevzilerini terkettiklerinden
şikayetederken,
"(onlar bu
şekildehareket etmeleriyle) insanlar için kötü bir örnek oldular
/çığır açtılar"ısdiye
yazmaktadır.
Bu haber göstermektedir ki, cemaatle teravih
namazını başlattığında"Bu, ne güzel bir bid'at"
26diyen Hz. Ömer'in döneminde (13-22) hala olumsuz nitelemelerle
sürınetkelimesi lügavi olarak
kullanılmaya
devam etmektedir. O kadar ki, bir tarafta
"güzel bid'at",
diğertarafta ise "kötü
sürınet" aynıdönemde
kullanılabilmektedir.Burada hem sünnet, hem de bid'at kelimelerinin, "yeni bir
davranışihdas etme"
anlamını taşımalangayet ilginçtir.
27Özellikle ibadetlerde Hi. Peygamberin her hal ve hareketini ümmet için mutlaka
uyulmasıgereken bir ölçü olarak alan
İbnMes'ud, namazda
ayaklannı bitiştlrenbir adam Için "sünnete
aykırı daurandı1 sünnete göre
hatalı davrandı"18 demiştir. "ŞüphesizAllah, Peygamberinize hidayet
yollannı(göstermeyi)
meşru kılmışbr,ve o namazlar (için mescitlere devam) da hidayet
yalianndandır. Eğersiz,
şuevinde kalan (ve orada
kılan)kimse gibi evlerinizde
kılarsanız,Peygamberinizin sünnetini/yolunu terkedersiniz.
Eğer
Peygamberinizin sünnetini terkederseniz
şaşınrsınız
... "
29Yalancı
peygamber Museyleme'nin iki elçisi Hz.
Peygamber'e iman
etmemiş,bunun üzerine:
"Eğerbir elçiyi öldürecek
olsaydım,ikinizi de öldürUrdüm"
buyurmuştu.
Bunu naklettikten sonra
İbnMes'ud
şöyle demiştir:
"Işte,
'elçiler öldürülmez'
şeklindekisünnet böyle
teşekkül etmiştir.
"
30İbn
Mes'ud'dan nakledilen bir
başka kullanımda, sünnet x bidat
karşıtlığınıifade eden
şu meşhursözüdUr: "Sünnet çerçevesinde itidalli davranmak, bid'at içerisinde çaba sarfetmekten daha
hayırlıdır."
31Buna parelel bir ifade de Ubey b. Ka'b'dan (ö .. 19-32) gelmektedir: "Siz (Hak) yola ve sünnete
sanlın!...
Çünkü böyle bir yol ve sünnet dahilinde itidal; bu yol ve sünnetin
hilafınaçok amel etmekten daha
"BuhM, Hoc 32, 12S,IJ. ıso. 188; Muslim, Hoc 1S4-S, ı. 894-S.
"Alıdu1Tl1221ık, V. 291-2, no: 96Sl.
,. Malik, Romodon 3, 1. 114-S; Abdurrazzak, IV. 2S8-9, no: 7723;
Bulı!rf, Teroulh 1, II. 252.
"Hz. Ömer'den gelen başka kullanimlar için bkz: Malik, Hudud·lO, ll.
824;
lbn
Sa'd,m .
334; Darimi, Mukoddime 17, 46, s. 49, 138."NesA!, if;ikıh 13, II. 128.
" Alıdurrazıak, 1. Sl6, no: 1979; Muslim, Mesodd 257, 1. 453;
NesAT, lmomet SO, ll. 108-9;
lbn
Mace, Mesadd 14, no: 777, ı.225; Ahmed, ı. 382, 414-5, 419, 455.
•• Ahmed, 1. 39D-l, 396; Beyhaki, Sunen, IX. 211-2.
" Dariml, Mukoddime 23, s. 72.
)
hayırlıdır. Öyleyse ameUerinize b~. ister fazla, ister mutedil olsun, (yeter ki) peygamberlerin yöntemine ve sünnetine uygun olsun!"Jl
Bu rivayette,
s~et,yol ve yöntem kelimelerinin birbirinin müteradifi ve
atf-ıtefsiri olarak
kullanılmasıoldukça dikkat çekicidir. Ahmed b. Hanbel'in
naklettiğibir haberde de Hz. Ali, "B iliniz kiben, ne peygamberim, ne de bana vahy geliyor. Fakat ben, gücüm
yettiğikadar
Allah'ın Kitabıve Peygamberinin sünneti ile amel ediyorum"n
dediğirivayet edilmektedir.
Keza, Hz. Ali'nin Hacer-i Esved'i
"Allahım, Kitabınıve Peygqmberinin sünnetini tasdikleyerek"
deyip
selamladığınıbilmekteyiz.
34Hz. Ali'ye göre Bayram
narnazına çıkmazdanönce,
birş.eyleryemek ve yürüyerek gitmek sünnet
olduğugibi/
5Bayram
namazının
musallada
kılınmasıda sünnet idi. Nitekim, Kufe'de musallaya
çıkmaktazorlanan
bazı zayıfkimseler için mescidde bayram
namazı kılmalan talimatını verdiğizaman, "(Musa/lada
kılmak)sünnet
olmasaydı,
ben de mescidde
kılardım''l6.demiştir.Yirıe
ona göre
Rası11ullah(s) içki
cezasıkonusunda belli bir sünnet
koymamışb,37fakat Hz. Ebu Bekir ve Ömer'in daha sonraki uygulamalannın hepsi de sünnetti.
38Kişinin kurbanlık
devesine binip
binemeyeceğisorulunca Hz. Aii, bunda bir beis
olmadığını,zira Hz. Peygamberin, yürümekte olan kimselere kurbanianna binmelerini
emrettiğinisöyledikten sonra, "Peygamberinizin sünnetinden daha üstün
birşey aramayın!''l9 demişti.
Hz. Ömer, lbn Mes'ud ve Ali
tarafındanSünnet tabiri, daha çok
ıstılahianlamda
kullanılmışbr.Gittikçe
yaygınlaşantabir, rivayetlerde de
görüldüğügibi, bazen Kur'An ile birlikte, bazen bid'at
karşılığıolarak, birçok defa da "Peygamberin sünneti"
şeklindetamlama veya
"es-sünne"
şeklindemarifeolarak
kullanılmaktadır.Sadece bir
kısmınıvermekle
yetindiğimizbu rivayetler göstermektedir ki, "Peygamberin sünneti"
veya
kısaca"sünnet" tabiri, Hz. Peygamberin
vefatındansonraki ilk 30
yıliçerisinde
başta Raşit" Ahmed b. Hanbel, Kitabu'z-Zühd, lstanbuJ.ı993,
Iz
Yaylndılk, ll. 290, no: ıo9ı; Kadi lyaz, Ebu'I-Fadiiydd b. Müsa el-Yahsubi,~.Şifô bl Ta'rifi HukUku'I·Mustofô, tah. Ali Muhanuned el·Becavi,
Kahire-ı977, Mektebetu'z·Zehran, O·ffl
o .
557.n Ahmed, 1. ı60.
"lbn Ebi Şeybe, W. 44ı, no: ı5797.
"TirmW, So/at382, no: 530, U. 4ıO;
,. Zeyd b. Ali, b. Huseyn b. Ali, Musrıedu'l·imôm Zeyd, derl. Abdulaziz b.lshak ei·Ba~d!di, Beyrut-1983, D. baski, Daru'I-Kütubel-llmiyye, s. 128.
" Abdurrazz!k, VII. 378, no: ı3543; Buhari, Hudud 4, VIU. ı4 ; Muslim, Hudud 39, U. 1332.
" Abduıı-azzak, VII. 379, no: ı3554; lbn Ebi Şeybe, V. 503, no:
i8407; Muslim, Hudud 38, U. ı33ı-2.
,. Ahmed, ı. ı2ı.
SÜNNET KAVRAMININ OLUŞUM VE GELiŞİMİ
Halifeler olmak üzere büyük sahabiler
tarafından-
çeşitli bağlam
ve kontekstlerde de olsa- birçok defa
kullanılmış, yıllar
ilerledikçe
kullanım artmışve en
azından kavramlaşma
sürecinde gerekli olan
altyapı oluşmuştur.\Hz.
Aişe, İbnAbbas ve
İbnÖmer gibi genç sahabilerin dilinde ise sözkonusu süreç
tamamlanmışbr.
Hz.
Aişe'nin anlatbğınagöre, 'Menat denilen bir put
adınaihrama giren, Safa ile Merve
arasındasa'y etmez' diyen Ensar ve
GassanlılarMüslüman olduktan sonra sa'y etmekte
zorlandılar.Çünkü bu, onlann
babalarının
bir sünneti idi: Onlar müslüman olup ta bunu Rasiilullah'a sorunca Yüce Allah bu hususta
"Saja ile Merue, Allah
'ınsembol/erindendir. Her kim Beyt'i haccedef ueya umre yaparsa, o ikisi arasmda sa'y etmesinde bir günah yoktur ... "
40ayetini indirdi.
41"Rasiilullah (s) o ikisi
arasınısa'y etmeyi sünnet
kıldıve arbk kimse sa'y etmeyi terkedemez" demektedir_.
1Hz.
Aişe'yegöre "0, insaniann sünnet edinmelerini (sünnet
olmasını) istemediği bazı şeyleriterkediyordu."
0Yine ona göre "Berire'de üç sünnet
vardır.
Bu üç sünnetten birisi: o, azad edilince,
kocası(ile
evliliği
devam ettirip-ettirmeme) hususunda muhayyer
bırakıldı.
... Hz.
Aişe'yegöre, Rasiilullah (s) Ebtah'ta,
sırforadan hareket etmesi daha müsait
olduğuiçin
konaklamışb, dolayısıyla
burada konaklamak sünnet
deği/di.45
Görüldüğü
gibi sünnet tabiri Hz.
Aişe'ninhem zihninde, hem de dilinde
kavramlaşmasürecini
tamamlamışbr.O, Hz. Peygamberin hal ve hareketlerini, onun
gözettiğiilletler ve maksatlar
açısından
degerlendirmekte ve buna göre neyin sünnet
olduğunu,neyin sünnet
olmadığınısöylemektedir.
Keza Hz. Peygamberin ibadet kasbyla
yaptığıbir
davranışın,
ümmet için terkedilemez bir sünnet haline
dönüştUğUkanaatini dile getirmektedir.
Şuhalde onun
düşüncesinde,sünneti
normatıflikve
bağlayıcılıközellikleri belirlemekte' ve Hz. Peygamberin her
davranışı
sünnet
sayılmamaktadır.İbn Abbas'a göre, hac için, hac aylan içerisinde ihrama girilmesi sünnet
olduğugibi
46;temettu
haccı" MÜsUm, Hac 263, 1. 930; ayet: 2 Bakara ıs8.
"Muslim, Hoc 26ı, 1. 929.
"Buhari, Hac 79, U. ı69; Muslim, Hac 262, 1. 930.
0 lbn Ebi Şeybe, D. ın. no: 7779; Abdunazzak, DI. 78, no: 4867;
Ahmed, VI. 33-4, 86.
"Malik, Ta/ak 25, U. 562; Buh:ıri, Ta/ak ı4, VI. ı71; Nikah ıs, VI.
ı24; Et'ime 3ı, VI. 207; Muslim, /tk ı4,11. 1144-5; Nesai, Ta/ak 29, VI. ı62. Geniş bilgi için bkz: Buh!ri, To/ak ı6, VI. ı71-2; Ebü. Dawd, To/ak ı9, no: 2231, D. 670-ı; Darimi, Ta/ak ıs, s. 56~;
Ahmed, 1. 2ı5; lbn Hacer, Fethu'I·Bôri, IX. 3ı9-326.
"lbn Ebt Şeybe, W. ı9ı, no: 13346; Muslim, Hac 339-340, 1. 9Sı;
Ebu DavOd, Menasfk 87, no: 2008, ll. 513; Ahmed, VI. ı90; bk.
BuMri, Hac ı47, ll. 196.
••lbn Ebi Şeybe, lll. 323, no: ı46ı7, ayrica bkz: Buhari, Hac 33,
BÜNYAMİN
ERUL
da, Hz. Peygamberin sünnetidir.
47Çünkü Yüce Allah, onu
Kitabında indirmiş,Peygamberi de onu sünnet olarak
belirlemişve Mekke'li olmayanlara bunu mübah
kılmıştır.45O, Hacer-i Esved'i
"AIIahımsana inanarak,
Kitabınıve Peygamberinin sünnetini tasdik ederek/Peygamberinin sünnetine uyarak"'
9diye
selamlamaktaydı. Diğertaraftan
İbnAbbas'a göre Safa ile Merve
arasındakivadinin içinde
koşmaksünnet
değildi,bilakis o bir cahiliyye adetiydi.5°
Yine onun
kanaatınagöre Hz. Peygamber, deve ile tavaf
ettiğihalde bu sünnet
değildi.Keza, tavaf
esnasında Kureyş'lilere gösteriş
için
yapılan-remel (heybetli
yürüyüş)de .sünnet
deği/di.S1Ancak bunu Hz.
Peygamber veda
haccında,ilk üç tavafta
yapmıştıve böylece sünnet
olmuştu. 52Arafat'ta
kardeşi Fadl'ı yemeğedavet
ettiğinde,onun oruçlu
olduğunusöylemesi üzerine Fadl'a:
"Orucunu boz! Çünkü Hz. Peygambere bir kap süt ikram edildi ve o, bu günde ondan içti. Oysa insanlar
şimdi
sizi örnek alacaklar (yestennüne bikum)"
53demişti.
Abdullah b. Ömer (ö. 73) de, sünnet tabirini
sık sık kullanmış,özellikle ibadetlerle ilgili
feı:'imeselelerden nelerin sünnet
olduğunadair
görüşbeyan
etmiştir.Yolcunun
namazının nasıl olduğunusoranlara
İbnÖmer "Siz Peygamberinizin sünnetine uymayacak
mısınız,
size (bunu)
habervermedİmmi?" deyince onlar:
"Elbette
sürınetlerinen
hayırlısıPeygamberimizin sünnetidir" mukabelesinde
bulunmuşlar,bunun üzerine
İbnÖmer,
Rasülullah'ınbu
şehirden çıkınca,dönünceye kadar iki rekattan fazla
kılmadığınıhaber
veimiştir.54Ona göre güven içinde de olsa, yolculukta
ikişer
rekat
kılmakHz. Peygamberin sünnetidir.
55Hz. Peygamberin Kabe'yi yedi kez tavaf
ettiğini, Makam-ı İbrahim'deiki rekat namaz·
kıldığını,Safa ile Merve
arasındasa'y
yaptığınıve bunun sünnet
olduğunu56söyleyen
İbnÖmer, ihramit iken, insanlar vakfeden dönmeden önce Beyt'i tavaf etmeyi yasaklayan birinden
şikayetlesoru soran kimseye de
"Rasülullah hac
yaptı,Beyt'i tavaf etti, Safa ile Merve
arasında
sa'y etti.
Eğer sadıkisen Yüce
Allah'ınve Rasulünün sünneti, tabi olunmaya, fe/an
oğlununıı. ıso.
"Buhan, Hac 34,
n.
1S2."Buhari, Hac 37, ll. 1S3-4.
"Abdurraııak, V. 34, no: 8898-9.
so Buhari, Meniikibu'I-Ensar 27, IV. 238.
" Muslim, Hac 237, ı. 921-2; EbO DavOd, Menasik 51, no: 1885, Il.
444-5; Ahmed, ı. 229, 233, 247, 297 305, 373.
"EbO DavOd, Menasik Sl, no: 1889, ll. 448; Ahmed, 1. 247, 30S.
"Ahmed, l. 321, 367.
"Ahmed, Il. 124.
"Ahmed, Il. 20, 31, S7.
.. Ahmed,
n.
85.sünnetinden daha
layıktır"57 cevabını vermiştir.Rivayetlere göre Halife Abdulmelik (ö. 86), Haccac'a hac konusunda
İbnÖmer'e muhalefet etmemesini
yazmış, İbnÖmer de onlara bir nevi rehberlik
yapmıştı.Arefe günü,
güneşinzevalinden sonra
İbnÖmer, Haccac'a vararak
"Eğersünneti
(yaşamak)
istiyorsan, (hutbe için) gitme (vakti geldi)"
derken,
oğluSalim de,
"Eğersünnete uymak istiyorsan, hutbeyi
kısatut, vakfede acele et!"
demiş, babasıAbdullah da onu
tasdiklemişti. Aynı şekildeSalim ona,
"Eğersünneti
(yaşamak)istiyorsan, Arefe günü
namazıilk vaktinde
kıl!" demiş, İbnÖmer yine
oğlunu
tasdikledikten sonra, "Onlar (sahabe) sünnete uyarak,
öğleile ikindiyi cem
ediyorlardı" demişti.İbn Şihab,
Salim'e Rasülullah bunu
yaptı mı?"diye sorunca ondan
şu cevabı almıştır:"Siz bu hususta ancak, onun sünnetine uyuyorsunuz"
58İbn
Ömer,
kurbanınvacip olup
olmadığı doğrultusundakibir soruya "RasGiullah (s) kurban kesti, ondan sonra müslümanlar da kestiler ve bu
şekilde
sünnet cari oldu"
59 cevabınıverirken, devesini çöktürerek kesrnek üzere olan bir adama, "Onu Muhammed (s)'in sünneti üzere ayakta
boğazla!"60, diğerbir rivayette ise, "Onu ayakta,
bağlıolarak Muhammed (s)'in sünneti üzere
görıder!"61 demiştir.Hz. Peygambere hemen her
davranışındaittiba
ettiğiiçin, insaniann gözleri daima
İbnÖmer'in üzerindeydi. Kendisi de bunun
farkında olduğuiçindir ki, çok
kıllıolan
kollannı,boynunu ve
boğazınıda berbere traş ettirirken, kendisini izleyeniere "Ey insanlar, bu sünnet
değildir,ama
kıUanmbeni
rahatsızediyordu" diyerek bunun sünnet
olmadığını, kişiselbir ameliye
olduğunuhaber verme
ihtiyacı hissetmiştir.62İb~ Ömer, sünneti, Kur'an'ın yanısıra, hükümler için ikinci bir kaynak olarak kabul etmektedir. Nitekim Cabir b. Zeyd'e "Sen
Basra'nınfaki.hlerindensin. Sen, sadece
Kur'an'ın açıkhükmü ile ve. ya sabit bir sünnet ile fetva ver! Bundan
başka birş~yyaparsan, kendin de helak olursun,
başkalannıda he la k edersin "
63demiştir. Aynı
zamanda onun bu ifadelerinden Kur'an ve
Sürınettebulunmayan meselelerde rey ve ictihada
başvurmaktan çekindiği, başkalamu
da
sakındırdığı anlaşılmaktadır.İbn
Ömer'in Abdulmelik b. Mervan'a (ö. 86)
"Ahmed, Il. S6-7.
"'Buhan, Hac 87, 89, 90, U. 174-S.
,. İbn Mace, Edahi 2, f\O: 3124, Il. 1044; Kış: Tırmiıi, Edahi ll, no: 1506, IV. 92.
60 İbn Ebi Şeybe, nı. 428, no: 15665, 1S662.
•ı Buhari, Hac 118, ll. 185; Muslim, Hac 358,1.956; Ebü DavOd,
· Menasik 20, no: 1768, ll. 371; Ahmed, ll. 3, 86, 139.
., İbn Sa'd, IV. 154-S.
•• Darimi, Mukaddime 20, s. 59 .
beyati münasebetiyle
yazdıgımektubunda ise onun daha
farklı.bir
kullanımınıgörmekteyiz:
" ...
AIIah'ınsünneti ve Rasu/ünün sünneti üzere (oldugun sUrece) güctim nisbetinde seni dinleyip itaat edecegimi ikrar ederim. "
64Bey'atle ilgili
olması
hasebiyle, buradaki sUnnet ifadeleri, siyasi bir kontekstte
kullanılmıŞ ~bigözlikUyarsa da,
kanaabmızcaburada Allah ve Rasulünün yolu, diger bir ifade ile
Allah'ın Kitabıve Rasulünün sünneti de
kasdediimiş
olabilir.
Burada dikkat edilirse, genç sahabilerin sünnet kelimesini genellikle Hz. Peygamberin örnek
davranışlan anlamında ıstılahiolarak, bazen de lugavi olarak
kullandıklangörülmektedir. Özellikle onlann, Hz. Peygamberin
davranışlanndanneyin sünnet olup, neyin
olmadıgını tartışmalan,herhangi bir
davranışın,sünnete uygun veya muhalif oldugunu
tartışmalan;"sünnet" veya "Peygamberin sünneti"
tabirinin
kavramlaşma sürecını ta~amladıgınıortaya
koymaktadır. Artıkbu dönemde "es-Sünne"
denildiginde büyük ölçüde Hz. Peygamberin örnek
davranışı, yapmışoldugu bir
uygulamasıkasdedilmektedir. Ancak
farklı anlayışlarsebebiyle, onlardan
bazılannın"bu sünnettir'' veya
"şusünnet degildir"
şeklindeki bazıkanaat ve beyanlan, her ne kadar yine Hz. Peygamberin belli bir
davranışıile ilgili ise de, bu bazen sadece o sahabilerin
görUşünegöre sünneti ifade eder. Zira her hangi bir nebevi
davranış,bir sahabiye göre sünnet iken, digerine göre sünnet olmayabilir.
6s5. Tabi un ve Sünnet (H. 70-13 0 ) Saha be ve tabi un nesillerinde, sUnnet denildiginde ilk
anlaşılanHz.
Peyğainber'inuygulamalan olmakla birlikte, zaman zaman Hz. Ebu Bekr'in, Hz. Ömer'in ve Hulefa-i
Raşidin'insünnetlerinden söz eden
bazı kullanırnlarada
rastanmaktadır.Alimierin bir
kısmı,
Hz. Peygamber'in sünnetine uygunlugi.!Ilu dile getirerek bu halifelerin
tasarruflannıda sünnet gibi
algılamaktanyana
tavır sergilemiştir.66Ancak, sözkonusu
kullanımlardakastedilen
şeyin,dini
açıdanbir örneklik degil,
adıgeçen halifelerin idari veya siyasi bir
takımleraat ve idihadlan oldugu kanaatindeyiz.
Sahabe dönemindeki
kullanımfann berızerlerini,tabiun döneminde de görmekteyiz. Bilhassa Hz.
.. Malik, Bey' at 3, ll. 983; Şeybiini, Muhammed b. Hasan, Muuattau'l·
imam Mal/le, tah. Abdulvehhab AbdullaUf, Beyrul-ts., Danı'I·Kalem, s. 319, no: 900.
., Bu konuda geniş bilgi için bkz: Erol 80nyamin, Sahabenin SOnnet
Anlayışı, Ankara-2005.
m.
Baskı.~ Geniş bilgi için b~ Leknevi, Ebü'l-Hasenat Muhammed Abdulhay, Tuhfetu'I·Ahy(ır bi Ihy(ıi Sunneti Seyyidi'I-Ebrar, tah. A. EbO Gudde, Beyrut-1992.
SÜNNET KAVRAMININ
OLUŞUMVE
GEUŞiMiPeygamber'in örnek
davranışlanya da uygulamalan
anlamında sıkça kullanıldıgıgörülür.
61Nazar degmesinden
dolayı yapılangusül
uygulamasını"Sadece bir
sıkıntıverme (cefa)
saydıklarını
söyleyen Cafer b. Burkan'a Zuhri'nin
cevabı:"Bilakis o sünnettir!"
şeklinde olmuştur.Aynı
rivayette, gusül emrinin bizzat Hz. Peygamber
tarafındanverildigi
anlatılmaktadırki, Zuhri'nin burada
kullandıgı
"sünnet" ifadesinden Hz. Peygamber'in
uygulamasını
kasdettigi çok
açıktır.611Zuhri (ö. 124), Urve'ye (ö. 94) Medine'de
g9J1eş tutulmasıoldugunda
kardeşi(Abdullah)nin sabah
nam~gibi iki rekat
kıldığınısöyleyince "!::vet o, Sünnet'te hata. etti" diye cevap
vermiştir.69Urve, teyzesi
Aişe'ye"Sünnet/eri Rasulullah'dan
aldın, şiirive
ArapçayıAraplardan
aldın,peki
tıpbilgini nereden
aldın?"diye
sormaktadır.70Bu dönemde bilhassa Hadis ve Sünnetierin tedvin faaliyetini resmi olarak başlatan halife Ömer b. Abdulaziz'in (ö. 101) sünnete ittiba vurgusu, Kitap ve sünnete
baglılıksöylemi hayli öne
çıkmaktadır.71O kadar ki, U. Ömer'in· , Hz. Peygamber'in sünnetini önem
açısındanKur'an'dan sonra ikinci rehber olarak belirleme konusunda kendisinden önceki her yöneticiden daha fazla
kararlıoldugu ve sünnetin ilk teorisyeni kabul edildigi
şeklindekanaatler mevcuttur.
12 Çeşitlikaynaklarda ona nispet edilen sözlerde, sünnetin
ihyası,sünnete sanlma, sünnetle hükmetme, bid'atlerden
sakınmade>grultusunda beyanlara
rastlanmaktadır.Suniann
yanı sıraÖmer b. Abdulaziz'e göre, Hz. Peygamber'den sonra idarecilerin de sUnnetler
koymuşlardır.Ancak onun, Hz. Ebu Bekir, Hz.
Ömer ve Hz.
Osman'ınsünnetlerine olumlu
baktığı, Haccac'ınsünnetine ise
uyulmamasıtalimab
verdiğinakledilmektedir.
nBu dönemde sünnet
kavramının farklı kullanırrılanda dikkat çekmektedir.
Geçmişte yaşananve "fitne"
diye tabir edilen iç
savaşlarsebebiyle ortaya
çıkan tartışmalardasünnet kelimesi bid'at
kavramının zıddıolarak
kullanıldıgıgibi, bid'at
fırkalanna kanşmayançevrelerini vasfeden bir tabir olarak
kullanılmaya" Örnekler için bkz: AtdııTaızak,
m.
179-181, no: 5230, 5232, 52 36, 5238... bk. Ma'mer, Cami, (Abdurrazzak, Musannefl, XL 14-5, no:
19766 .
.. Buhari, Kusuf 4, II. 25; Ahmed, Musned, VI. 87
•• Hakim, Mustedrek, IV. 197.
" bk. Oarimi, Muakaddime 39, s. 114; Ebu Dauud, SOne 6, no:
4612.
n bk. Juynboll, Hııdis Tarihinin Yeniden lnşısı, tre. Salih Özer, Amara-2002, s. 58. Geniş bilgi için bk. Yunus Macit, Ömer b.
Abdülaziz'in Hadis KOitUrOndeki Yeri, s. 148.
n 'bk. Yunus Macit, a.g.e., s. 155, 163.
BÜNYAMIN ERUL
ı ştı Nitekim
Şa'bi(ö. 103) ve Mesruk b. el-
baş amı
r. a·· •• k
E d • (ö 63) göre "Ebu Bekr ve mer
ısevme ve c a a · .. d"
"74H tt b n1 faziletlerini bilmek sunnetten
ır.a a u
~ö:~de bidatin karşdıgı olarak kullanılan sünnet teriminden hareketle, sünnete uyan
anlamındanadir de olsa "sünni" tabirinin de
kultanddığıgörülmektedir.
Buradan hareketle sünni tabirinin H. U.
asınn başlanndanitibaren
kullanılmaya başlandı~ıtespiti
yapılmaktadır.7s
Bu
kullanımlarda,Sünnet tabiri ile kastedilen,
doğrudan doğruyabid'at saydan
şeylerile ehl-i bid'at addedilen
fırkalara karşıtlıkbr.Bunun hadisl erin kabul veya reddinde de dikkate
alındığı anlaşılmaktadır. İbnSirin'e göre, sünnet ehli olan ravilerin hadisleri
alınmış,bid'at ehli ravilerinki ise
ahnmamışbr. 76
Kadi
Şurayh'agöre, (tek talak ile)
boşamasünnet, "elbette" (kesin olarak üç talakla)
şeklindeki boşamaise bid'attir.
71 İbnSirin'in
(ö.110) "Bir kimse, bir bidat
işlediğindebir sünneti terkeder"
71;el- Hasan el-Basri'nin de: "Sünnet içinde az amel, bid'at içindeki çok arnelden daha
hayırhdır"dedikleri rivayet edilmektedir
79•Tablun döneminde görülen bir
başka kullanımda rey
karşıtlığı şeklindedir.Zuhrfnin (ö. 124)
"Bırakınsünneti yoluna devam etsin; ona reyle
sataşmayın"SÖZÜ
böyJedif'O.
Sünnet
kavramıylailgili ender bir
kullanımda
'belirlenmiş
sünnet'
şeklindekiifade
tarzıdır.Ata'ya (ö.
114) göre: "Müezzinin
~abdestli olarak
okumasıgerekir. Bu
belirlenmişbir sünnettir
(~L). Çünkü ezan
namazdandır. Namazın anahtandır.Bu nedenle sadece abdestli olarak
okunmalıdır"".Tabiün döneminde sünnet
kavramı,sözlük
anlamıyla kullanıldı~ı
gibi,
Allah'ınsünneti,
Allah'ınsünnet
koymasıvb.
farklı şekillerde kullanılabilmiştir.Aynca
başta RaşidHalifeler olmak üzere, sahabenin uygulama ve leraatlan da sünnet tabiri ile ifade
edilmiştir. 32
Tabiün nesi inde ortaya
çıkanbir
başka kullanımda "madat es-sunne" ve "cerat es-sunne" ifadeleridir.
islam Hukuk literatürüne sunnet-i môziye olarak
"İbn Ebi Şeybe, VI, 349 (31937); İbn Abdilberr, Gami, U, 187.
" Said b. Cubeyr (ö. 95) şöyle demektedlr:
(ı....:,. .ı:~ı-..,...
"'
...,-ı,... !tl;! ı;_,; ! ~ ~)"Benim için ojllumwı f!sık, facirfakat
sünni biriyle arkadaşlık elmesi &bld ama bld'atçi biriyle arkadaşlık elmesinden daha iyidir" bk. Hayri Kırbaşo!llu,""Sannı· Deyiminin Ortaya Çıkışı" Islami Araşbrrnalar, D/6, s. 26- 7.
" Milslim, Mukııddime S.
77 Abdurrazzak, VI. 357-8, no: 11181-2.
"ed·D1ırimi, Mukııddime, 23
O.
61, 214 nolu rivayet)."lbn Abdilberr, Gami, U, 194.
.., lbn Hazm, EbO Muhammed Ali b. Hazın ei-Endelusi, el-İhkô.m, VI, SS (8 cilt 2 mucelled), Mııtbaatu's-&ıade, Mısır, h. 1345-1347;
lbnu'I·Kayyim, l'lrım, I, 74.
•• Abdurrazzak, 1, 46S (1799)
" bk. Arif Ulu, a.g.tez.
girmişse
de tabi ün
arasında çoğunlukla kulanı mı"ma d at es-sunne"
şeklindedir.Nitekim hadislerin tedvinini emreden Ömer b. Abdilaziz, sunnet-i môziyenin
toplanıp
kendisine gönderilmesini
istemişt:ifl3.Zuhıi
"Uygulama, mulaanede bulunan
kadının çocu~unun arınesine, arınesininde çocuga
Allah'ıntakdir
ettiğiölçüde
mirasçı olmasıyönünde
olagelmiştir"demiştir14•
"Cerat es-sunne", hem
kullanımı,hem de
kastettiğianlam
açısından,"madat es-sunne" ifadesiyle
aynıdır.
Tabiün
tarafından kullanım sıklığı,"madôt es- sun ne" ifadesiyle mukayese
edildi~inde,daha
azdır.Dikkatimizi çeken önemli bir husus, hem madat es- sunne hem de . cer6t es-sunne tabirinin çogunlukla Medine'li tabiün alimlerince
kullanılmış olmasıdır.Nitekim daha sonra imam Malik de bu tabirleri
sıkça kullanacaktır.Tabiün alimlerinin sünnet ifadesini Hz.
Peygamber'e nispet etmeksizin
mu~akolarak
kullandıklannda,
onunla kimin sünnetini kastettikleri kolayca
anlaşılamamaktadır.Hatta aniann
bazı kullanırmanndakimin sünnetini kastettikleri,
asırlarboyunca süren
tarbşmalarabile neden
olmuştur."Buraya kadar sunulan örneklerin de ortaya
koyduğu
gibi, tabian sünnet ifadesini, lügavi, siyasi, kelami ve
ısbiahianlamda
yoğunbir
şekilde kullanmışlardır.Ancak
ısblaholarak
kullanımının diğerlerinenazaran daha çok
olduğunugörmekteyiz.
Sünnet ifadesini her bölge alimi
yaygınolarak
kullanırken,
"madat es-sunne" ve "cerat es-sunne'yi
çoğunlukla Hicazlı
alirruer
kullandı~ıiçin, bu kavramiann Medine ehlinin arneli ile de ilgili
olmasımuhtemeldir. Öte yandan, tabiünun hem mutlak olarak hem de terkib halinde
kullandıklansünnet ifadesinin her zaman' Hz. Peygamber'in sünnetiyle
ilişkili-olmadığı
da görülmektedir. Bir
başkaifade ile, tabiün döneminde "sünnet" mutlak anlamda her man Hz. Peygamber'in sünneti anlamında kullandmamaktadua'.
6. Tebe u't-T abiin ve
SonrasındaSünnet (H. 13 0 - ... )
H. II.
asırHadis
musarınefleri,Hz.
Peygamber'den nakledilen hadis ve sünnetlerio
yanı sıra, azımsanmayacakkadar sahabe, hatta tablun söz ve uygulamalanna da .bol miktarda yer
vermişlerdir.Ma'mer b.
Raşid(ö. 153)
17, İmamMalik (ö. 179),
., lbn Sa'd, U, 387; ei-Hat!b ei-Bagdadi, Takyidu'J.ilm, tahk. Yilsul
el·~, s. 105,byy, 1974,2.bas~.
.. Abdunazzak, VU, 125 (12484)
" Bu konuda ömekler ve degerlendirmeler için bkz: Arif Ulu, Tabiunun Sünnet An/ayi§!, AÜSBE sawnulmuş doktora tezi.
" bk. Arif Ulu, a.g.tez.
•• bk. Abdurrazzak. xı. 14, 137. ısı. ıs7. 213.
Ebu Yusuf (ö.182), Muhammed
eş-Şeybani(ö.179) vb. H. n . asnn eserlerine
bakıldı~ındabu durum açıkça göıi.umektedir. Sünnet kavramının birçok farklı
kullanımınabu eserlerde de
rastlanmaktadır.Ancak, ilerleyen zaman
içeİ-isinde bazı farklı kullanırnlarda ortaya
çıkmışhr.Bilhassa
İmamMalik'in• Muvatta
adlı kıymetlieserinde
sıkçarastlanan 'es-sünnetü
ındena'(bizim nezdimizde sünnet), 'es-sunnetu fi zcilik' (bu hususta sünnet), 'e/-amelu
ındena'(bizim nezdimizde uygulama), 'madat es-sunnetu' (sünnet bu
şekildecereyan etti) vb. ifadelerdeki
kullanımlardankastedilen
do~rudan
Hz. Peygamber'in sünneti
de~ildir.Konuyla ilgili yapdan
araştırmalardatespit
edildi~iüzere, Muvatta'daki
şünnetmefhumu, Kur'an'dan ve Hz.
Peygamber'in
davranışlarındanelde
edilmişbulunan dini ve ahlaki umdeler üzerine kurulu, temel ve asli prensipleri
teşkileder. Bu sünnet, Malik'in nazanndaki en yüksek kriterdir ve Medine'de
yaygınolarak bulunan
di~er fıkhiargümanlann hepsinden üstündür.
imam Malik'in bu tür tabirleri kullarumlan, daha çok Medine'nin arneline
işaretetmektedir. Sünnetin asd ve temel prensipler manasma
geldi~ini açıklayan ŞahVeliyullah'a göre, "Ne zaman
İmamMalik Muvatta'da.
"es-sünnetu" tabirini
kullanırsa,o bununla temel prensipleri kasteder. "
88"es-Sünnetü'l-ma'rufe" tabirini eserlerinde
sıkça
kullanan Ebu Yusuf'a göre öu tabir, adeta hadisin
yanında,onu da içine alan, fakat ondan ayn ve daha
kapsarruı·bir
kavramdır.O, sünnet ile Hz.
Peygamber'in
uygulamalarından başlayarak,sahabe ve daha sonraki uzmardann süregelen
uygulamalannı kasdelmiş olmalıdır.O, sünneti, sadece Hz.
Peygamber'den rivayet edilen bir unsur olarak
de~il.sahabe ve
fıkıhotoritelerinin de ortaya koyabilecekleri nazari ve fiili bir
fıkıhnormu olarak kabul etmektedir.
Hemen hemen Malik'in sünnet
anlayışıile paralellik arzetmekle birlikte o, delillendirme
esnasında, kesirdi~iolmayan bir uygulamaya ahfta
bulunultnasınıyeterli görmemekte; teorik delilin de mutlaka belirtilmesi
gerektiğini düşünmektedir.
Aynı
çizgiyi sürdüren Muhammed
eş-Şeybanide, sünneti salt merfu hadise
indirgememiştir;kendisinden önce devam edegelen tavn
sürdürmüş,o da sünneti pek çok materyaldan elde edilen bir
fıkıhnormu
şeklinde geniş
çerçevede kullanmaya devam
etmiştir.Burada
adıgeçen
imarruarın,daha çok
fıkıhla iştigal ettiğini,isnaddan çok metne,
lafızdançok muhtevaya, hadisten çok
fıkhaöncelik verdiklerini unutmamak gerekir.
İmam Şafii'ye
(ö.204)
gelindiğindeise, -o da bir
fıkıh imamı olmasına
ragmen- gerek Hadis-Sünnet'in
"Guraya M. Yusuf, SünnetinNeliğiSorununaMetDdoikBirYak/CI§Im, tre. M. E. Özafşar, s. 134, Ankara·l999.
SÜNNET KAVRAMININ OLUŞUM VE GELİŞİMI
neliği
ile ilgili
yaklaşımı,gerekse Hadis-Sünnet
ardayışıtipik bir
şekilde degişmektedir.Ona göre Hadis,
sürınet;
Sünnet de hadistir. Hadis'in sübutu, sünnet
olması
için yeterlidir. Sabit olan bir hadis, bizatihi
sürınettir, başka
bir
şeye ihtiyacıyoktur.
Şafü
çizgisinin egemen oldugu klasik teoriye göre, Hz. Muhammed'e kadar uzanan ve sahih
olduğu
kabul edilen hadis rivayetleri ile sünnetin
tam anlamıylabir
tutulmasısonucu sünnet, sahih görülen
birtakım
hadislerle
özeleş görülmüştür.Sünni
anlayışınen eski öncülerinden olan
Şafii'yegöre sünnet' in, sahih, muteber, kafi ve gerçek temeli, peygamber'e kadar
ulaşanhadistir. Diger taraftan Ebu Hanife ve Malik ekolüne göre sünnet sadece hadis üze. rine ' bina edilemez. O, aynı zamanda,
Müslümardarın
uygulamalan ile de
sürdürülmüş olmalıdır. 89Şüphesiz,
sonraki dönemlerde,
İmam Şafii'ninHadis-Sünnet
anlayışınınetkisi büyük ve
kalıcı olmuştur.Kütüb-i Sitte ve
sonrasındakibütün hadis kaynaklannda Sünnet
kavramınınbirçok
farklıkullanuru görülür. Bilhassa Hz. Peygamber'in örnek uygulamalan
anlamında, ıstdahi kullanım artıkdaima öne
çıkacaktır.Özellikle Darimi'nin Sünen'ine
yazdığıMukaddime'sinde, Ebu Davud'un Kitabu's- Sünne'sinde,
İbnMace'nin Mukaddime'sinde Hadis ve Sünnet'in
değeri vurgulanırken,içinde sünnet kelimesinin geçtigi birçok hadisiere de yer
verilmiştir.Elbette bu eserlerin her biri bu
bakımdanmüstakil olarak
araşhrmayıhak edecek
kapsamdadır.Tek tek incelendiginde daha titiz sonuçlara
ulaşılacaktır.SONUÇ
Cahiliye döneminde ve Kur'an'da
çeşitlitürevleriyle birlikte kullarlliagelen Sünnet kelimesi, Hz. Peygamber, sahabe, tabiun ve tebeü:t-tabiin dönernlerinde de
kullandmıştır.·
İslam
öncesi Araplarda
"atalarınsünneti";
Kur'an'da ise
"AIIah'ınSünneti" ve "Ewelkilerin stiİıneti" şeklinde kullandan tabir, Hz. Peygamber'in dilinde lügavi, siyasi ve
ıshlahi- ardarruarda
kullanılmışhr.
Sahabe döneminde kavramlaşma sürecını tamarruayan sünnet terimi, T abiun döneminde yukandaki
kullanırnlarailaveten bid'at
kavramının zıddıolarak yeni
kullanımiarakonu
olmuştur.Keza, bid'at
fırkalanylayapdan
tartışmalardabu
fırkalaramüntesip olmayan hadis ve sünnet ehli için de
kullanıldığı
görülmektedir. Aynca Ehl-i Hadis ile Ehl-i
" Geniş bilgi Için bk. M. E. Özafşar, Hadisi Yeniden DÜiünmek, Ankara-2000.
BÜNYAMiN ERUL
Rey
arasındaki tartışmalardada benzer bir
kullanımarast!
anmaktadır.ilerleyen dönemlerde bilhassa Hicaz muhaddislerinde
sıkçagörülen "madat es-sünne"
kullanımlar
dikkat çekici olup, buradaki sünnet kelimesinin delaleti
hakkında çeşitli tartışmalar yapılmıştır. İlk bakıştaHz. Peygamber'in sünnetinin kastedildigi
sanılsada,
aslındabu ifadeyle daha çok Medine Ehli'nin uygulamalan
kastedilmiştir.Imam Ebu Yusuf ve Muhammed'in eserlerinde ise "es-sunnetu'l-ma'rufa" gibi
farklı kullanımlarortaya
çıkmıştır.Bu tabir, Hz. Peygamber'in sünnetini içerdigi gibi, sahabe ve tablun uygulamalanru da içerebilmektedir.
İmam Şafü'nin
eserlerinde ise, Hz. Peygamber'in sünnetine olan vurgu çok keskin bir
şekildedir.Onun dilinde Hadis ve Sünnet dogrudan Hz. Peygamber'in söz ve füllerine
işareteder. Zaten
Şafii sonrasıhadis
musannefatındada yogun bir
şekildebenzer
kullanımlada karşılaşılır.Burada hadislerde geçen sünnet tabiri ve türevleri ile ilgili önemli gördügümüz
bazıtespitleri yapmak istiyorum:
1. Bu tabirin geçtigi rivayetlerin hemen hepsi mana ile rivayet edildigi için , gerçekten Hz.
Peygamberin bu
lafızlankullanip
kullanmadığı zann-ıgalip ile tespit edilecektir. Bu
kullanımlarınbir
kısmıHz. Peygambere ait oldugu gibi, bir
kısmıda sünnet
kavramının yerleşmesinden, kavramlaşma
süreci
tamamlandıktan
sonra, raviler
tarafındanmana ile rivayet neticesinde o
şekildeifade
edilmişolçbilir.
Nitekim bu husus muhtelif versiyonlarm bir araya getirilmesiyle
arılaşılmaktadır.2. Rivayetlerin bir
kısmındasöz konusu olan, Hz.
Peygamber'in
örnekdavranışlanyani sünnetleri oldugu halde,
bazırivayetlerde bu husus
farklıkelimelerle ifade
edilebilmiştir.Daha sonraki dönemlerde ise, bu mefhum, "sünnet" terimi ile
karşılanmıştır,yani bir anlamda o kavram ile tercem e
edilmiştir.3. Yine kaynaklarda geçen söz konusu rivayetlerin
bazılan zayıflır.
Hatta Hz. Peygambere nispet edilen çok
zayıfveya uydurma
olmasımuhtemel veya kesin uydurma haberler dahi mevcuttur.
4. Hz. Peygamber'den itibaren her dönemde
çeşitli kullanımlanyla
sünnet tabirine
rastlanmaktadır.Belli dönemlerde,
kavramın anlamıve
kapsamında bazıkaymalar,
genişlemelerve daraJmalar
olmuşsada, lügavi, siyasi ve
ıstılahi kullanımınıher zaman
korumuştur.
Ancak
bazızaman ve mekanlarda, belli
kullanımlar
öne
çıkmıştır.5. Konu ile ilgilenen
bazıoryantalistlerin, sünnet tabirinin oldukça geç bir döneme ait, geç bir kavram oldugu yolundaki iddialan gerçegi
yansıtmamaktadır.Aksine bu tabir
başlangıçtanberi az da olsa
kullanılmışve bir kavram için geç
sayılmayacakbir süre içerisinde
Prof_Dr. Ahmet YÜCEL
Sayın
Erul'a çok
teşekkürediyoruz. Talat
SakallıHocam, müzakerenizi sunmak üzere buyurunuz.
r
'!
'