• Sonuç bulunamadı

T.C. BOZOK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "T.C. BOZOK ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ İŞLETME ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS"

Copied!
80
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

BOZOK ÜNİVERSİTESİT.C.

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

İŞLETME ANABİLİM DALI YÜKSEK LİSANS

(2)
(3)
(4)
(5)
(6)
(7)
(8)
(9)
(10)
(11)
(12)
(13)
(14)
(15)
(16)
(17)
(18)
(19)
(20)
(21)
(22)

Psikoloji biliminde karar alma ile iktisat veya

finans alanlarının ilişkilendirilmesi Kahneman ve Tversky’nin 1979 yılında Econometrica

dergisinde “Beklenti Teorisi” adındaki

makalelerinin yayınlanması ile olmuştur

(23)

Bireylerin, örneğin, 15 liralık malda 5 liralık indirimi önemli bulurken daha pahalı bir maldaki benzeri indirimi aynı

değerde görmemelerini geliştirdikleri davranışsal modelle açıklamışlardır.

(24)

Kahneman ve Tversky yapmış oldukları bir dizi deney sonucu makalelerinde insanların iddia edildiği gibi her zaman riskten kaçınmadıkları, şartlar uygun olduğunda bir kumar oynamaya tamamen istekli oldukları sonucuna varmıştır.

Yapılan analizler göstermiştir ki, insanlar aslında belirsizlikten değil, kaybetmekten hoşlanmamaktadır.

Hayatımızdaki kayıplar, kazanımlarımızdan çok daha fazla

önem taşımaktadır. Alacağımız kararın mevcut durumumuzu ne ölçüde iyileştirip kötüleştireceği hususu, yatırım

tercihlerimizi belirleyen ana etkendir.

(25)
(26)
(27)
(28)
(29)
(30)
(31)

Davranışsal finans rasyonel karar verici modellere karşıt olarak rasyonel olmama veya

sınırlı rasyonellik yaklaşımını benimsemiştir.

Rasyonel olmayan veya sınırlı rasyonel

kararların temelinde de yatırımcıların kararlarını

etkileyen psikolojik önyargılar vardır.

(32)

Davranışsal Finansta Psikolojik Eğilimler

Davranışsal finans alanında yapılan araştırmalar,

bireyleri rasyonel davranmaktan alıkoyan bilişsel ve duygusal eğilimler üzerinde yoğunlaşmaktadır.

Duygusal eğilimler temel olarak kayıptan ve pişmanlıktan kaçma istekleri tarafından

yönlendirilirken bilişsel eğilimler yatırımcıların karar

verme sürecinde zihinsel kısa yol (hevristik) yaratma

arayışı sonucunda oluşmaktadır

(33)

Davranışsal Finansın Temelleri

“Davranışsal finans sahasındaki çalışmalar temel olarak iki nokta üzerinde durmaktadır:

Bilişsel kusurlar

ve bu bilişsel

kusurların

yatırım kararı alma süreci üzerindeki etkileri

. Davranışsal finans genel anlamda yatırım yapan

insanların yatırım kararlarında hangi faktörlerden etkilendiklerini ve nasıl davrandıklarını ortaya koymaya çalışmaktadır.

Davranışsal finansta insanlar akılcı değil

normal olarak kabul edilirler.

(34)

YATIRIMCI DAVRANIŞLARINI ETKİLEYEN PSİKOLOJİK FAKTÖRLER Kendine Aşırı Güvenme Eğilimi

Aşırı güven, yatırımcıda varlık fiyatlarındaki potansiyel bilgiyi görmektense kendi şahsi analizlerine daha fazla güvenmenin sebebidir. Aşırı güven, eğer piyasada olumlu sinyaller algılanırsa yatırımcılarda daha fazla varlık satın almaya, tam tersi piyasada olumsuz sinyaller algılanırsa yatırımcılarda daha fazla varlık

satmaya neden olmaktadır.

(35)

Aşırı güven birçok alanda bireyleri etkilemektedir.

Finansal davranış hatalarının muhtemelen en

önemlisinin kişilerin kendilerine duyduğu aşırı güven olduğu söylenebilir

Aşırı güven duygusu, insanların sahip oldukları

bilgiye fazla güven duymalarının sonucu olarak

aldıkları risk düzeyini yanlış yorumlamalarına ve

yüksek riskler almalarına neden olmaktadır.

(36)
(37)

Zihinsel (Akli) Muhasebe

Thaler (1999), zihinsel muhasebenin 3 temel bileşenini vurgulamaktadır. Bunlardan ilki, sonuçların nasıl

yorumlandığı ve algılandığını, ayrıca kararların nasıl alındığını ve daha sonra nasıl değerlendirildiğini

kapsamaktadır. Muhasebe sistemi burada hem

exante(önceden tahmin edilen) hem de ex post (geçmişe yönelik) maliyet-kar analizi için gerekli girdileri

sağlamaktadır.

(38)

İkinci bileşen, belirli aktivitelerin belirli hesaplara atanmasından oluşmaktadır.

Masraflar; ev, gıda, vb. gruplara

ayrılmaktadır ve harcamalar çoğu zaman doğrudan ya da dolaylı bütçelere göre

sınırlandırılmaktadır.

(39)

Bireyler, yatırım kararları esnasında, yatırım araçlarını zihinlerinde farklı hesaplarda

muhasebeleştirerek aradaki etkileşimi görmezden gelmektedirler. Finansal

aktiviteler organize edilirken zihinsel

hesaplar arasında kaynak dağıtımının etkin

biçimde yapılamaması nedeniyle etkin bir

portföy yönetimi gerçekleştirilememektedir.

(40)

Temsil Etme Eğilimi

İnsanlar karar verirken ellerinde istatistiksel veriler olsa bile görünüşte hangi özelliklerin temsil edici olduğuna bakmayı tercih etmektedirler.

“Bazı sembollere olduğundan daha fazla önem vermek suretiyle karar verme yanılgısıdır.”

Temsil etme eğiliminde olan insanlar küçük sayılar

kanunundan hareket ederek karar verirler. Küçük sayılar

kanununa göre; popülâsyondan çekilen küçük bir örneklem popülâsyonu büyük oranda temsil etmektedir

(41)

Örnek olarak ise yatırımcılar iyi özellikleri olan şirket ile iyi bir yatırımı kararını karıştırabilirler. Yatırımcılar bu iyi

özellikleri şirketin kaliteli ürünler, yetenekli yöneticileri, yüksek beklenen büyüme gibi özelliklerini iyi bir yatırımla yapma olarak yanlış düşünebilirler. Burada şirketin iyi bir özellikleri şirketi iyi bir yatırım kararı olarak görmesi

yatırımcılar için kısa bir yoldur. Geçmişteki gelirlerinden

dolayı bir firma iyi olarak nitelendirilir ancak çok az şirketin geçmişteki yüksek fiyat artışlarını sürdürdüğü

gerçeği göz ardı edilir.

(42)

Aşırı İyimser Davranma Eğilimi

İnsanların çoğu kendilerini ortalamanın üzerinde ve başkalarının kendilerini gördüğünden daha iyi

görmektedirler.

İyimserlik, olayları ve beklenen sonuçları iyi yanından görme anlamı taşıyan ve

iktisattaki rasyonellik anlayışından sapılmasını neden

olan bir önyargı ifadesidir

(43)

Birçok iyimser karakterli yatırımcı, kendisinin zarar etmeyeceğine, yatırıma konu olan değerlerin ani şoklardan etkilenmeyeceğini buna rağmen diğer

yatırımcıların bundan etkileneceğini düşünmektedir.

Bu yanılgı onları rasyonel davranmaktan

uzaklaştıracaktır.

(44)

Hataları Yanlış Değerlendirme Eğilimi

Hataları yanlış değerlendirme eğilimi, başarısızlıklarını kötü şans ve benzeri dış unsurlara bağlaması olarak açıklanabilir. İnsanlar arzu etmedikleri hatalı durumlarla karşılaştıklarında bu durumu kendileri haricinde bir unsurla eşleştirmek istemektedirler.

Kendisi dışında bir faktörü kötü sonuçlarla eşleştiren insanlar yaptıkları hatalardan ders almamaktadır ve bu sebeple söz konusu hataları

yineleme ihtimalleri yüksektir.

(45)

Saunders (2003)

tarafından yapılan bir çalışmada, New York şehrinde havanın bulutlu olması ile New York Borsası’ndaki hareketler

arasında anlamlı bir ilişki olduğu ortaya çıkmıştır. 1927-1989 yılları arasındaki hareketleri günlük olarak inceleyen

çalışmada, bulutlanma seviyesinin % 100 olduğu günlerde (yağışların % 85’i bu seviyede oluyor) borsanın getirisinin anlamlı bir biçimde ortalamanın altında kaldığını,

bulutlanma seviyesinin % 0-20 arasında olduğunda (güneşli günlerde) borsanın getirisinin anlamlı bir biçimde

ortalamanın üzerine çıktığını ortaya koymuştur.

(46)

Sonradan Anlama Önyargısı

Sonradan anlama önyargısı gerçekleşen bir olayın

sonucunda, insanların sonucu önceden bildiklerini söyleme önyargısıdır.

Hell , 1988’de parasal güdülerin değişmesinin, sonradan anlama etkisinin büyüklüğünü etkilemek için otomatik faktörlerle etkileştiğini söylemiştir.

Ayrıca Sharpe ve Adair 1993’te konu hakkında kişilerin

yorumunun bilişsel ve motive edici faktörler arasında aracı bir faktör olabileceğini ifade etmiştir.

(47)
(48)

Aşina Olanı Tercih Etme

Aşina olanı tercih etme etkisi ile insanlar kendi çalıştıkları şirketin hisse senetlerini alma, yatırım için birçok şirket

olmasına rağmen daha çok kendi bölgelerindeki şirketlerin hisse senetlerini tercih etme veya yurt dışındaki şirket hisse senetlerine yatırım yapmama gibi davranışlar

sergilemektedir. Dolayısıyla bu durum yatırımcıların farklı hisse senetlerine yatırım yapmamasına ve portföylerini çeşitlendirmemelerine neden olmaktadır

(49)

İnsanlar aşina oldukları şeyleri tercih ederler.

Taraftarlar yerel spor takımlarını desteklerler,

çalışanlar, şirketlerinin hisse senetlerine sahip olmayı severler.

Çünkü yerel spor takımlarına ve çalıştıkları şirkete aşinadırlar. İnsanlar iki riskli seçişle karşı karşıya

kaldıklarında ve birisi hakkında daha fazla bilgiye sahipseler daha aşina oldukları seçeneği tercih ederler.

Kazanma ihtimali aynı olan iki oyunda, oyuna iştirak edenler iki oyundan birisi hakkında daha fazla tecrübe sahibi iseler, insanlar daha iyi bilinen oyunu seçerler.

(50)

Belirsizlikten Kaçınma Eğilimi

Belirsizlikten kaçınma, insanların bilinmeyen olasılıklardan çok, bilinen olasılıklara dayalı riskler almayı tercih ettikleri anlamına gelmektedir. Bir başka ifadeyle, bilgi önemlidir.

French ve Poterba’nın yaptıkları bir çalışmada

Amerika Birleşik Devletleri’ndeki yatırımcıların %94’ünün, Japonya’daki yatırımcıların %98’inin

ve İngiltere’deki yatırımcıların %82’sinin

kendi ülkelerine ait şirketlerin hisse senetlerine yatırım yaptıklarını söylemektedirler.

(51)

Kendini Doğrulatma Eğilimi

Doğrulayıcı önyargı, birinin görüşlerini destekleyen

deneyimlere inanma ve vurgulama; desteklemeyenleri ise önemsememe ve kötüleme eğilimidir.

Bu durum yatırımcıların bilgiyi nereden

seçeceklerini etkilerken, aynı zamanda da elde ettikleri bilgiyi nasıl yorumlayacaklarını belirler. Dolayısıyla da, doğrulayıcı kanıta çok fazla önem verilirken, doğrulayıcı olmayan kanıta yeteri derecede önem verilmez.

(52)

Tutuculuk Eğilimi

Barberis, ShleiferandVishny’ye (1998) göre yatırımcıların maruz kaldıkları önyargılardan birisi de tutuculuk

önyargısıdır. Tutuculuk önyargısı yatırımcıları yeni gelişmelere karşı çok yavaş bir şekilde inançlarını yenilemelerine neden olmaktadır.

Örneğin şirketler belli bir dönem sonunda mükemmel veya çok kötü kar/zarar rakamları açıkladıklarında, piyasa bu

bilgiye bir süreliğine fazla önem vermeyecektir. Bu nedenle fiyatlar tam bilgiyi yansıtmada yavaş kalacak, ancak orta vadede bu durum fiyatlara yansıyacaktır.

(53)

Çerçeveleme Yanılgısı

Bu eğilim, yatırımcıların karar verme sürecinde olayların sunuluş şeklinden etkilenerek farklı ifade ediliş biçimlerine göre değişik tepkiler vermelerini anlatan bir bilişsel

eğilim olarak adlandırılmaktadır.

Kayıpların verdiği üzüntü, kazançların verdiği

memnuniyetten daha yüksek olduğu için herhangi bir

seçimde kayıplara ilişkin dikkat çeken bir çerçeve, o seçimi daha az seçici kılmaktadır.

(54)

Demirleme/ Referans Noktası Alma Eğilimi

Algısal sapması, bir ürünün

değerlendirilmesinde verilen farklı referans

noktalarının ürünün kalitesi hakkındaki görüşü etkilemesidir.

Örneğin bir menüye kimsenin yemeyeceği pahalı bir yeni yemek koymanın restoranın gelirlerine etkisi olmaması gerekir diye

düşünülebilir, ancak araştırmalar bu eklemenin kendisinden bir sonraki pahalı olan yemeğin satışlarını arttırdığı bulmuştur.

(55)

“Yatırımcıların menkul kıymetin belirli bir fiyat noktasını “referans noktası” kabul ederek bu noktaya odaklanması (demirleme) olarak

adlandırılan bir durumdur. Eğer yatırımcı bir

müddet önce bir varlık satın aldıysa yatırımcı

bunu çok sık referans noktası olarak kullanma

eğiliminde olacaktır. En yüksek fiyatta yatırımcı

için bir referans noktasıdır.

(56)

Kayıptan Kaçma Eğilimi

Daniel Kahneman ve AmosTversky tarafından ortaya konan kayıptan kaçınma etkisi, insanların kayıplara karşı daha

duyarlı olduğu gerçeğini dile getirmektedir. Buna göre,

insanlar her zaman için kayıplara karşı kazançlara kıyasla çok daha duyarlı olup, çok daha tepki göstermektedir.

Bir başka şekilde ifade etmek gerekirse, 10.000 $ lık bir kayıptan duyulacak üzüntü, 10.000 $ lık bir kazançtan duyulacak mutluluktan çok daha yüksek olacaktır.

(57)

Kahneman ve Tversky (1979) Beklenti Teorisini

kayıptan kaçınma eğilimine

dayanarak ortaya atmışlardır.

(58)
(59)

Mevcudiyet Kısa Yolu

Bir şey akla çabuk geliyorsa, insanlar o şeyin çok yaygın olduğunu sanmaktadır. Yeni yaşanan bir deprem olayının

ardından deprem sigortası yaptıranların artması bir örnektir Örneğin, Tversky ve Kahneman (1973)

deneklere şu soruyu sormuşlardır: “Tipik bir İngilizce

dökümanda, hangisine daha çok rastlanabilir, ilk harfi K olan kelimelere mi, yoksa üçüncü harfi K olan kelimelere mi?”

(60)

Toplam 152 denekten 105’i (%69.07), K ile başlayan kelimelerin sayısının daha fazla olduğunu söylemişlerdir. Ancak gerçekte,

üçüncü harfi K olan kelimelerin sayısı, ilk harfi K olanlardan yaklaşık iki kat daha fazladır.

Deneklerin hata yapmasının nedeni,

K ile başlayan kelimelerin akla daha kolay

gelmesidir.

(61)

Şans Oyunları Yanılgısı

Şans olgusu, insanın var oluşundan beri bireysel

beklentilerin açıklanmasında kullanılan önemli bir araç olma özelliğine sahiptir. ‚Şansım yaver gitti, şansız biriyim, şans

bana güldü, şanlı olarak dünyaya gelmişim, bende de şans mı var, şansızım‛ biçiminde ifade edilen bireysel beklentiler insanların şansa olan inançlarını yüzyıllardır sürmesini

sağlamıştır.

At nalı, taşlar, kolyeler, atalardan kalma resim eşya gibi pek çok nesne insanların algılamasında kendilerine şans

getirdiğine dair atfedilen anlamlara bürünmüştür.

(62)

Pişmanlıktan Kaçınma Yanlılığı

Pişmanlık, verilen kararın hatalı buna karşılık diğer

seçeneğin daha olumlu bir sonuç elde etmesi ve değiştirmek için geç kaldığımız bir durumda hissedilen bir duygudur.

Hisse senetleri piyasasında kara geçilen hisse senetlerini

acele ederek satma buna karşılık zarar eden hisse senetlerini elde tutma şeklinde kendini göstermektedir.

(63)

Bilişsel Çatışma

Bilişsel çelişki, kişinin inançları ya da davranış eğilimleriyle uyuşmadığı durum olarak tanımlanmaktadır.

İnsanlar düşünceleri ve kararları ile bir olmayan bilgileri görmezden gelme, kabul etmeme ya da minimize etme yoluna gitmektedir. Buna “bilişsel çelişki” denilmektedir.

Bilişsel çelişki, herhangi bir olayı hafızadaki mevcudiyetine göre yargılayan yanıltıcı ve kestirme davranış şeklidir.

(64)

Örneğin

yatırımcı elindeki tasarrufu kullana-bilmek için N sayıda yatırım alternatifiyle karşı karşıya

kaldığı varsayıldığında, genellikle 1/N kuralı işlemekte ve yatırımcı elindeki tasarrufu tüm seçenekler arasında dağıtmaktadır.

Benartzi ve Thaler (2001) yaptıkları çalışmada

1/N kuralının finans pazarında işlediğini tespit

etmişlerdir.

(65)

Örneğin

araba kullanırken bir kazaya şahit olan bir

sürücü, kaza yapma olasılığı artmasa bile daha dikkatli araba kullanacaktır.

Belirli bir süre daha dikkatli sürüş şekli devam

edecek ancak bir süre sonra tekrar sürücü eski

sürüş şekline dönecektir. Bu davranış biçiminin

temelinde insanların hatalarından yeteri kadar

ders çıkarmaması yatmaktadır.

(66)

Sosyal Etkileşim ve Sürü Davranışı

Küresel finansal krizde, finansal kuruluşlar içerisinde sürü davranışı ortaya çıkmıştır. Finansal kuruluşlar yarat-dağıt

modelini kullanarak eş zamanlı olarak aynı alanlara çok fazla yatırım yapmışlardır. Yarat-dağıt modeli finansal kuruluşlara zayıf yapılandırılmış, düşük fiyatlı ürünleri satma olanağı

vermiştir. Ancak finansal krizle birlikte söz konusu kuruluşların büyük kısmı iflas etmiştir. Ayrıca küresel finansal kriz öncesinde hemen hemen hiç kimse risk

modellerinden şüphe duymamaktaydı. Küresel finansal krizle birlikte rating

kuruluşları başta olmak üzere kullanılan risk modellerinin yetersiz olduğu ortaya çıkmıştır

(67)
(68)

Piyasalar etkin ve yatırımcılar rasyonel olmalarına rağmen düzenli aralıklarla piyasa balonları patlamakta ve finansal krizler ile karşı karşıya kalınmaktadır. 2000'li yılların başında görülen internet temelli firmalardan kaynaklanan “dot.com”

krizi ve 2008 yılında emlak piyasasından kaynaklanan

“mortgage” krizi bu durumun yalnızca iki örneğini oluşturmaktadır.

Söz konusu örnekler EPH’nin ciddi bir biçimde

sorgulanmasına neden olmuştur. Karşıt görüşleri savunanlar DF ekolünü temsil etmektedir

(69)

Davranışsal Finans ve bireysel emekliliğe otomatik katılım

‘’Bu ilginçtir, otomatik katılımı bizim gündemimize akademisyenler soktu. Bir kaç ülkede bireysel emekliliğe otomatik katılım sistemi var. Bu aslında davranışsal finansın gündemimize getirdiği bir konu. Serbest piyasa ekonomilerinde sistem kişiyi reklamlarla, bir takım promosyonlarla bir şeyler almaya zorluyor. Paranız yoksa, bankalar hemen size para vermeye hazır. Dolayısıyla insanlardaki tasarruf eğilimi gittikçe azalıyor. O zaman ne olacak, birtakım teşvikli sistemler olabilir mi?

Davranışsal finansın getirdiği bir alan otomatik katılım. İnsanlar otomatik olarak tasarruf sistemine katılırlarsa daha sonra vazgeçmiyorlar, bunu devam ettiriyorlar.

İngiltere'de bu zorunlu sisteme girdikten sonra cayma oranı yüzde 6, 7'ler civarında. Bizde de henüz daha başlamadı ama tahminimiz en azından yüzde 60'ının sistemde kalacağı yönünde ‘’ 20 Ekim 2016

Türkiye Sermaye Piyasaları Birliği (TSPB) Başkanı İlhami Koç

(70)

BES’e giren milyonlarca kişinin fon seçimini kendi

yaptıklarından habersiz oldukları yadsınamaz bir gerçek.

Aslında bu durum dünyada da çok farklı değil.

O nedenle davranışsal finans uygulamaları ile fon seçimi yükünü vatandaşın üstünden alan 'default (standart)' uygulamalar tüm dünyada yaygınlaşıyor.

Bizde de otomatik katılım ile 'default' fonlar gündeme geldi.

(71)

Davranışsal Finans ve Kredi Kartı Kullanımı

(72)

Kredi kartı sahipliğinin yaptığımız alışverişleri artırdığı açıktır. Bir nevi kredi kartı ile yaptığımız harcamalarda parayı zihnimizde devalüe ederiz.

Bir teknoloji mağazasını geziyorsunuz; amacınız alışveriş değil, sadece

bakıyorsunuz. Son model bir dizüstü bilgisayar beğendiniz. Fiyatı ise 2000 TL. Bu kadar bir meblağ bütçenizde mevcut değil ama çok almak

istiyorsunuz. Bir de baktınız kredi kartınıza vade farksız 10 eşit taksit

uyguluyorlar. Bir anda 2000 TL’lik harcama zihninizde 200 TL’ye düştü ve 200 TL’lik bütçem var deyip düşünmeden alıyorsunuz. Mutlusunuz artık.

Peki, gelecek 9 ay boyunca yeterli bütçeniz var mı bunu ödeyecek?

Bunu düşünmediniz bile.

Ya da kredi kartınız olmasaydı bu harcamayı yapabilecek miydiniz?

(73)

Prelec ve Simester “Always Leave Home Without It”( Evinizden çıkarken onsuz-kredi kartsız çıkın) adlı akademik makalelerinde ilginç bir araştırma yapmışlar. Araştırmalarındaki amaç, insanların kredi kartı ile bir mal/hizmet alırken daha fazla ödemeye meyilli olduğu tezini desteklemek.

Bu amaçla bir grup MBA öğrencisinden, Boston Celtics’in Miami Heat ile oynayacağı basketbol maç biletlerini almak için açık arttırma usulü ile teklif vermeleri istemişler. Teklifleri toplamadan önce bir gruba açık arttırma

sonucu kazananların ödemeyi nakit, diğer gruba ise açık arttırmayı kazananların ödemeyi kredi kartı ile yapabileceği belirtmişler.

Sonuç ne mi olmuş dersiniz?

Kredi kartı ile ödeme yapacak gruptaki ortalama teklifler, nakit ödeyecek gruptakilerin ortalama tekliflerinin neredeyse 2 katı olmuş.

(74)

Dünya’da merkez bankalarının ve siyasi aktörlerin yoğun önem verdikleri

davranışsal finans olayını, FED’in faiz

politikalarında görebilmekteyiz

(75)

2015 yılını hatırlayalım…

FED, faiz artırmadan

önce, Amerikan Ekonomisinde işsizlik yüzde 5 (ki

buda tam istihdam sayılmaktadır.), enflasyon yüzde 0.2 ve ortalama ekonomi büyümesi 2010 yılından beridir yüzde 2 civarında seyretmekteydi. 2015 Eylülünde faiz artırmayacağını söyleyen FED, bir hafta sonra faiz artırımına gideceğini söylemiştir.

Nitekim, Aralık 2015’te FED, faizleri 0.25- 0.50

bandına çekmiştir. Peki FED faizi neden artırmıştır?

(76)

koşullar uygun olmadığı ve temel göstergelerin iyi gittiği bir süreçte FED’in neden faiz artırdığı hakkında çeşitli

senaryolar vardır. Bunlardan biri gelişmiş ülkeler arasında kur savaşına sebep olmasıdır. İkincisi ise, gelişmekte olan ülkelerin ‘Washington Uzlaşı’ içinden çıkmasını

engellemektir. Düşen Asya ve Çin büyümesi bu ülkelerin dolar ve ABD kağıdı talebini de düşürmektedir.

Üçüncü bir sebepte, ABD içindeki geleneksel savaşa dayalı demir-çelik, petro-kimya gibi sektörlerde düşen kâr

oranlarını telafi etmek ve bu sektörlerin yaşam sürelerini uzatmaktır

(77)

FED’in sadece sahip olduğu bu gücü, Amerikan’ın çıkarlarına göre kullanması, savaşların artık meydanlarda değil de

ekonomik, politik ve psikolojik olarak yaşandığının ispatıdır.

ABD’nin faiz artırımı yaparak IMF ve Dünya Bankası gibi

küresel ekonomiyi yönlendirme araçları ile gelişmekte olan ülkeleri borçlandırmaya çalışmak; bunu yaparken de

gelişmekte olan ülkelere yatırım yapan bireysel yatırımcıları faiz artırıp artırmayacağını konusunda sürekli olarak

toplantılarında dile getirip, ertelemesi, FED’in davranışsal finans kavramını da kullandığının göstergesidir.

(78)

İçinde bulunduğumuz 21. yüzyılda hızla değişen

teknoloji sayesinde uzay yolculuğu, internet, genetik ve biyoteknoloji, robotlar, nanoteknoloji ve paranın

gücüne şahit olunmuştur.

Ne var ki geleceğin yüzü, bizim bu yüzü tasarlamada faydalandığımız teknolojiden ve paranın gücünden daha karmaşıktır: “21. yüzyılın en heyecan uyandırıcı atılımları, teknoloji sayesinde değil, insan olmanın ne manaya geldiğinin daha iyi anlaşılması sayesinde

gerçekleştirilecektir’’

(79)

SON SÖZ

Atalarımız eğer vatanımızın elimizden

alınmak istendiği o günlerde ölüme koşmak yerine rasyonel davranmayı tercih etselerdi, bugün kutlanacak bir 29 Ekim’imiz olmazdı.

Bu vesile ile tekrardan tüm arkadaşlarımızın Cumhuriyet Bayramını en içten dileklerimle kutlarım.

Yasin RİHAN

(80)

Referanslar

Benzer Belgeler

1) Araştırmanın başlangıcında yapılan ön gözlem sonucu kontrol ve deney gruplarının okul ve sınıf kurallarını davranışa yansıtmaları bakımından

X yöneticisine göre EFQM MM’nin performans ölçümünün yanında şirkete en büyük faydası şirket için bir yönetim modeli oluşturuyor olmasıdır. Performans Karnesinin sağladığı

Bilgi iletişim teknolojilerinin, çok çeşitli uygulamalar, fonksiyonlar içerdiğinden genellikle bilişsel yönden farklı yetilere değindiği ve bu yetiler için

Bu araştırma, RRMS hastalarının kısa süreli bellek, çalışma belleği ve yönetici işlevlerin kapsamlı bir şekilde değerlendirilmesi ve bahsi geçen bu işlevlerin, hastaların

Yapılan literatür taraması sonucunda elde edilen verilerin sonucuna göre; 24 bestecinin 8 konçerto, 8 solo viyola eseri, 1 iki viyola için eser, 6 viyola ve keman için eser,

Bu çalışmanın amacı, yaşamın her alanında giderek artan bir öneme sahip enerji konusunu, sürdürülebilirlik kavramı çerçevesinde temiz ve yenilenebilir enerji

Bu bölümde, Ankara Üniversitesi, Atatürk Üniversitesi, Boğaziçi Üniversitesi, Cumhuriyet Üniversitesi, Dicle Üniversitesi, Ege Üniversitesi, Fõrat Üniversitesi, İnönü

Bu çalışmada imalat işletmeleri için önemli olan üretim verimliliği konusu ele alınarak örnek bir imalat işletmesindeki verimlilik Veri Zarflama Analizi ile