• Sonuç bulunamadı

Küresel hastalık: zayıf ekonomik büyüme nasıl aşılacak?

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "Küresel hastalık: zayıf ekonomik büyüme nasıl aşılacak?"

Copied!
10
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Güncel konularla her Çarşamba

OECD geçen hafta yayınladığı bir ara ekonomik güncelleme prezantasyonu ile küresel büyüme beklentisini aşağı yönde değiştirdi. Raporun

rakamlardan daha dikkat çekici kısmı, dünyada hem gelişmiş hem gelişmekte olan ülkelerde izlenen bu

“büyüyememe hali” karşısında OECD’nin küresel ölçekte politika yapıcılardan acil önlemler istemesi.

Peki büyüme nasıl güçlendirilecek?

Büyük ödüllü bu sorunun cevabı küresel ölçekte tartışmaların odağına oturmuş durumda.

Yeni bir finansal kriz riskini bertaraf etmek için; ister ülkeler bazında ister küresel ölçekte ele alınsın; kuvvetli büyümeye ulaşmanın yolu temelde yatırımların artırılmasından ve dolaylı olarak da toplam talebin

körüklenmesinden geçmekte. Parasal genişleme politikalarıyla son sekiz senede gelinen nokta malum iken, parasal aktarım mekanizmasını

çalıştıracak tamamlayıcı reformlara hiç olmadığı kadar ihtiyaç var. Kısaca, maliye politikalarının etkin kullanımına öncelik verilmesi gereği ortaya çıkıyor.

Küresel hastalık: zayıf ekonomik büyüme nasıl aşılacak?

OECD geçen hafta yayınladığı bir ara ekonomik güncelleme prezantasyonu ile küresel büyüme beklentisini aşağı yönde değiştirdi. Kurum, 2016 yılında dünya ekonomisinin bir önceki yıla göre Kasım’da

24 Şubat 2016

açıkladığı %3,3 yerine 2015 ile aynı seviyede; %3,0

büyüyeceğini açıkladı. Dünya ekonomisinin uzun vadeli ortalama büyüme hızı % 3,75’te. Büyük bir krizden çıkarak toparlanma eğilimine girmiş gelişmiş ülkelerin büyüme performansının

“sağlıklı” sayılmaları için değil

Haftanın Ortası

Tablo 1: Dünya Büyüme-2016

Kaynak: OECD, Egeli & Co.

(2)

%3,0; uzun vadeli büyüme ortalaması %3,75’in dahi üzerinde olmaları gerekiyor.

Raporun rakamlardan daha dikkat çekici kısmı, dünyada hem gelişmiş hem

gelişmekte olan ülkelerde izlenen bu “büyüyememe hali” karşısında OECD’nin küresel ölçekte politika yapıcılardan acil önlemler istemesi.

OECD’nin altığı çizdiği konular arasında dünya ticaretinin giderek

zayıflaması ve yatırımların

zayıflığı küresel büyümeyi 2016’da 2015 ile aynı seviyede tutarken, son beş yılın da en yavaş temposuna düşürecek.

Üstelik bu yavaşlık birkaç ülke kaynaklı da değil. Gelişmiş ülkelerde geçen yıl içinde büyümede gözlenen

toparlanma zayıflarken, en büyük aşağı revizyon ABD ekonomisi için %2,5’ten % 2,0’ye yapılmış durumda. AB tarafında da büyüme beklentisi

%1,8’den %1,4’e indirilmiş durumda. Gelişmekte olan ekonomilerdeyse, özellikle Brezilya ve Kanada gibi petrol

ihraç edenler OECD’nin Kasım- Şubat arasında güncellediği büyüme tahminlerinde olumsuz tarafta öne çıkmaktalar.

Kurum, son zamanlarda dünya hisse senedi ve tahvil fiyatlarında gözlenen

düşüşlerin kötüleşen büyüme beklentileri ile ilgili olduğunu vurgulayarak; mevcut duruma müdahale edilmemesi halinde finansal istikrarsızlık riskinin giderek arttığına işaret ediyor.

Gelişmekte olan piyasalar açısından özellikle sertleşen sermaye hareketlerinin yüksek iç borç üzerinden kırılganlık yaratmakta olduğunu ekliyor.

OECD Başekonomisti

Catherine L. Mann, büyüme beklentilerinde hiçbir canlılık göremediğini, yılbaşından bu yana gelen ekonomik verilerin büyük ekonomilerde büyüme hızının geçen seneye göre daha yavaş seyretmekte olduğunu gösterdiğini ve sonuçta ne düşük petrol fiyatının ne de düşük faizlerin tüketiciyi harekete geçirmekte

Grafik 1: Dünya Büyüme-2016

Kaynak: EIU, Egeli & Co.

(3)

başarılı olmadığını söylüyor.

Mann, artan risklere dikkat çekerek hükümetleri mali politikalar ve büyümeye

odaklanmış yapısal değişimler izleyerek söz konusu finansal riskleri azaltmaya ve büyüme hızını artırmaya odaklanmaya davet ediyor.

Zaten Rapor’da uygulanan politikaların değiştirilmesi gerektiği; sadece para

politikasıyla talebin ve tatmin edici bir büyümenin

yakalanmasının mümkün olmadığının artık görüldüğü açıkça vurgulanıyor. OECD, AB de dâhil birçok gelişmiş ekonomide mali politikanın

halen daraltıcı bir seyir içinde olduğunu ve küresel ölçekte reform momentumunun düştüğünü ekliyor.

Kurum, gelişmiş ülkelerde ufukta enflasyon görülene kadar parasal genişlemeye devam edilmesini öneriyor.

Türkiye gibi gelişmekte olan ekonomilerde ise para

politikası desteğinin enflasyon dengelerini gözeterek

verilmesinden yana. Ancak parasal genişleme yanında, reformlarla desteklenmiş mali politikaların da mutlaka

devreye sokulmasını öneren OECD; reformların odağında da verimlilik artışını,

inovasyonu ve değişimi öne çıkaran tercihlerin konmasını istiyor.

Başekonomist Mann,

hükümetlerin hala çok düşük faizlerden çok uzun vadeli borçlanma imkânları varken, hem kısa vadede etki

yaratacak hem de uzun vadede büyümeye katkı sağlayacak önceliklerle mali genişleme yapmalarını;

kısaca kamu yatırımlarını artırmalarını öneriyor.

Neden büyüyemiyor dünya?

Yılbaşından bu yana endişelenecek bir konu

bulmakta hiç zor değil. Çin’in imalat sanayinden hizmet odaklı ekonomiye geçişte yumuşak inişi yapıp

yapamayacağı; tam da Fed faiz artırmaya başlamışken ABD ekonomisinde izlenen

“umulandan daha yavaş büyüme” sinyalleri; Suriye merkezli bir III. Dünya Savaşı endişeleri; petrol fiyatları ve genel olarak emtia fiyatlarının düşmeye devam ederek

Grafik 2: OECD- Büyüme 3Ç2015 ve 4Ç2015

Kaynak: OECD, Egeli & Co.

(4)

küresel ekonomiyi çevreleyen kötümserliği beslemesi;

küresel talepteki zayıflıklar herhalde güncel belirsizlikler arasında en önemli başlıklar.

Tüm bunların bağlandığı nokta ise küresel ölçekte bir

“istifalar” dalgasının

başlayacağı korkusu; bunun sistematik bir kriz haline dönüşeceği ve 2008’den daha beter bir noktaya geri

dönüleceği. Bu tür büyük endişelerin olduğu ortamda da büyüme tarafında sıradan bir temponun ötesine geçmek kolay değil.

Roubini’nin tanımıyla, “Yeni Anormal” 2016’da da üretim şekilleri, ekonomi politikaları, enflasyon ve finansal

piyasalardaki nevrotik hareketlerin ana teması

olmaya devam etmekte.

Potansiyel büyüme hızı, hem gelişmiş hem gelişmekte olan ülkelerde yüksek kamu ve/

veya özel sektör borcu yüzünden düşerken (ki Türkiye de bu gruba dâhil), teknolojik gelişmelerin verimlilik üzerindeki etkileri rakamlara yansımıyor.

Potansiyel büyümeyi bir tarafa koyalım, gelişmiş

ekonomilerde izlenen reel büyüme zaten 2008 sonrası oluşan çıktı açıklarını

kapatmaktan bile uzak; keza hem hane halkı hem de özel şirketler borçluluk oranlarını düşürmeye çalışmakla

meşguller öncelikli olarak.

Uygulamaya sokulan ve

Kaynak: OECD, Egeli & Co.

Grafik 3: Özel Sektör Borcu /GSMH

Grafik 4: OECD Büyüme Beklentileri

Kaynak: OECD, Egeli & Co.

(5)

giderek bir norm haline gelen parasal genişlemede yaratıcı politikalar, maliye ve para politikalarında çizgileri karıştırırken, eski bildik reçetelerin yeni bir yorumla uygulanmasını giderek zorlaştırmakta.

Gelinen aşamada bankalar ellerindeki dev likiditeyi kredi vermek yerine fazla rezerv olarak tutuyorlar. Bankacılık sisteminin varoluş amacı aracılık faaliyetlerinden

uzaklaşarak para kazanmaya yönelmeleri de çoktan para arzı ile enflasyon arasındaki geleneksel bağı yok etmiş

durumda. Fed’e park etmiş fazla rezervlerin seviyesi 2000-2008 arasında ortalamada 200milyar

dolarken, bu ortalama 2009- 2015 arasında 1,6 trilyon dolara çıkmış durumda. Son beş yılda kaynaklarını fazla rezerv hesabında tutarak risksiz şekilde bankalar 30 milyar dolar civarında para kazanmış durumda; Fed’in faiz artışıyla da sırf bu sene 13 milyar dolar daha

kazanacaklar. Bu durum, bankalara Fed tarafından ciddi bir sermaye desteği anlamına da gelmekte.

Finans dışı şirketler ise yine kriz sonrası yıllarda ucuz paradan bolca borçlanarak yatırım yapmak yerine, söz konusu kaynakları başka finansal varlıklara alım yapmak için kullanmış

durumdalar. Bu tercihleri bir taraftan şirketlerin borçluluk oranlarını artırırken, bir yandan da finansal

piyasalarda şirketlerin değerini katlamış oldu.

Finansal piyasalarda son yıllarda yaşanan ralliler büyük merkez bankalarının yarattığı likidite sayesinde olurken, finansal piyasaların

ekonominin genel gidişatı hakkındaki sinyal oluşturma etkisi de kalmamış durumda.

Finansal piyasalardaki zirve üzerine zirvenin gelir

adaletsizliğine olan katkısı ise artık piramidin en

yükseğindekiler açısından dahi sıkıntı verici bir hale gelmiş durumda.

Birleşmiş Milletler’in 2016 Dünya Ekonomisi Raporu’na göre, gelişmiş ekonomilerde büyüme hızı krizden bu yana

Kaynak: CPS, Egeli & Co.

(6)

%54 azalırken daha

oynaklaşmış durumda. Söz konusu ülkelerde 44 milyon işsiz bulunmakta-ki bu rakam krizin başlangıç yılına göre 12 milyon daha fazla işsiz olduğu anlamına geliyor.

Bu bambaşka dünya içinde bireyler, uygulanan miktarsal genişleme (QE) turları

sonrasında daha fazla tüketir hale gelemediği gibi,

yatırımlarda önemli artışlar kaydedilememiş durumda.

Dünya ticaret hacminde son dönemde izlenen gerilemeyse,

gelişmiş ekonomilerde zar zor yakalanan hareketlenmenin

kalıcılığı konusunda önemli sorular yaratmakta.

Büyüme nasıl güçlendirilecek?

Büyük ödüllü bu sorunun cevabı küresel ölçekte

tartışmaların odağına oturmuş durumda.

Kriz sonrası yıllarda yaratılan para hükümetleri yatırım, eğitim ve sosyal transferler gibi alanlara yöneltebilmiş olsaydı, “toplam talep” bir

Grafik 6: Borçluluk (Hane halkı ve Finans dışı Sektörler)

Kaynak: OECD, Egeli & Co.

Grafik 7: Küresel Ticaret Hacmi ve Küresel GSMH

Kaynak: OECD, Egeli & Co.

(7)

ihtimal bugünkü kadar zayıf bir seviyede olmayacak;

tüketime bağlı olan küresel büyüme bu kadar güçsüz durmayacaktı. Özellikle ABD’de bankaların Fed’e park ettikleri fazla rezervlerin kriz sonrasında hızla artmasının önüne geçilip, bankalara faiz ödemek yerine bankaları borç vermeye yönlendirilselerdi bugün reel ekonomi de QE’lerden bir fayda sağlamış olabilirdi.

Tüm bunlar yapılmadığı için, QE’ler yoluyla yaratılan

finansal varlık balonları düşük

küresel büyüme ile

birleştiğinde yeni finansal krizlerin çok da uzakta

olmadığı anlamı çıkarılabilir.

Bu riski bertaraf etmek;

yeniden sağlıklı büyüme sağlayacak politikalar oluşturabilmek için yapılan tartışmalarda öne çıkan öneriler, kamunun altyapı yatırımlarının artırılması, vergilerin yeniden

düzenlenmesi, eğitim ve teknolojiye yatırım yapılması kadar piyasa ekonomisinin daha uzun vadeye

odaklanacak şekilde

düzenlenmesi var. Daha tartışmalı başlıklar yüksek borç sahibi ülkelerin ve kurumların borçlarının, 2007 öncesi büyüme eğilimi yeniden yakalanana kadar ertelenecek şekilde yeniden

yapılandırmadan geçirmeye kadar uzanıyor.

Politikacıların nasıl olup da bu kararları küresel ölçekte koordine olarak alabilecekleri ise işin püf noktası. Keza, dünyanın birçok yerinde küresel ekonomik sıkıntılar, sağda veya solda daha radikal düşünceleri günlük siyasetin ortasına taşımış durumda.

Yine de eski tip büyüme reçetelerine bakınca kamu yatırımlarının her ülkenin GSMH’sinin %5-7’si arasına oturtulması yanında hukukun üstünlüğü, mülkiyet hakları garantisinin sağlanması ve yatırım yapma kolaylığı şartların en önemlileri

arasında. Ancak bu tür kamu- özel sektör yatırımlarında kaynakların da mümkün

olduğunca borçlanarak değil, iç tasarruflar yoluyla yapılması

Grafik 8: Çekirdek Enflasyon-Çeşitli Ülkeler

Kaynak: OECD, Egeli & Co.

(8)

büyümenin sürdürülebilirliği açısından öne çıkmakta.

Doğrudan yatırımların ülkeye çekilmesi, para biriminin verimlilik artışlarına paralel şekilde yönetilmesi yine geçmiş krizlerden alınan dersler arasında. Bir de tabi, büyüme uğruna atılan zorlu adımlara halkın desteğinin sağlanması açısından, elde edilecek faydaların

paylaşımında toplumun her kesiminin hak sahibi kılınması da önemli.

Bugün dünya ekonomisinin geldiği nokta ise, bu reçetenin uygulanması için uygun ortam

değil. Birçok ekonominin yüksek kamu borç oranı, kamu yatırımlarının önünde önemli bir kısıtlayıcı.

Enflasyon olmadığı için yüksek nominal büyüme ile bu borcu eritmek de öyle pek mümkün değil. Büyük ülke varlık fonları, emeklilik fonları veya sigorta fonlarında biriken kaynaklar ise aracılık sistemindeki sorunlar nedeniyle reel ekonomiye aktarılmakta zorlanıyor.

Toplam talebin zayıflığı, krizden bu yana uygulanan politikalardaki belirsizlikler ve yine küresel ekonomik gidişat hakkındaki endişeler özel

sektörün büyüme sağlayacak kadar kuvvetli yatırım

yapmasının, risk almasının önünde engel.

Ancak yine de, ister ülkeler bazında ister küresel ölçekte ele alınsın; kuvvetli büyümeye ulaşmanın yolu temelde

yatırımların artırılmasından ve dolaylı olarak da toplam

talebin körüklenmesinden geçmekte. Parasal genişleme politikalarıyla son sekiz

senede gelinen nokta malum iken, parasal aktarım

mekanizmasını çalıştıracak tamamlayıcı reformlara hiç olmadığı kadar ihtiyaç var.

Kaynak: OECD, Egeli & Co.

Grafik 9: Seçilmiş Merkez Bankası Bilançoları

(9)

Kısaca, maliye politikalarının etkin kullanımına öncelik verilmesi gereği ortaya çıkıyor. Hemen akla gelen mesela, yatırımları ayrı

tutacak şekilde “mali kurallar”

oluşturularak sıkı bütçe politikalarının yeniden tanımlanması. Bu işler planlanırken de büyümenin

“kapsayıcı” hale gelmesi ve gelir dağılımında küresel ölçekte derin farklılıkların giderilmesinin hedeflenmesi çok önemli. Sadece adalet kavramı üzerinden değil, krizden bir türlü istediği

tempoda çıkışı yakalayamayan dünya ekonomisinin geleceği açısından bu konuları

gündeme almak kritik hale gelmiş durumda.

Bu işin sorumluluğunu üstlenmek de şu aşamada G20 ülkeleri açısından mümkün ve makul. Hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler açısından

önümüzdeki on yıllarda düşük büyüme döngüsünden

kurtulabilmenin tek yolu koordineli şekilde maliye

politikasının odağına büyümeyi koymak gibi duruyor.

Tasarrufların belli ülkelerde toplandığı ancak yatırım ihtiyacı olan ülkelerin de bankacılık sistemi üzerinden bu fonlara ulaşımının zorluğu;

aracılık faaliyetlerinin belki de yeniden tanımlanmasını

gerektirecek. Küresel

anlamda bankacılık sisteminin parasal spekülasyonlardan uzaklaşarak yeniden kamu- özel ortaklığında planlanan büyük yatırımlara öncelik vermesine yol açan bir yapının peşine düşülecek belki. Asya, Afrika, İslam coğrafyası ve Güney Amerika’da kalkınma bankalarının yeniden

yapılandırılması; özel bankalarla işbirliğinin artırılması da gündeme gelebilecek.

Bunu yaparken, önceliğin sosyal olarak da kazanım anlamına gelecek yenilebilir enerji sistemlerine, akıllı şehirler, akıllı sağlık sistemleri kurulmasına verilmesi dünya

açısından ayrıca bir şans olabilir.

Önümüzdeki birkaç yıllık süre bu anlamda dünya

ekonomisini bir yol ayrımına taşıyacak. Son sekiz yılda öğrenilen, merkez

bankalarının yarattıkları trilyonlarca doların uzun vadede finansal istikrar ve büyüme sağlamada yetersiz kaldığı. Gelişmiş ülkeler açısından uzun vadede büyümeyi diri tutabilecek en önemli faktör yeniden 21.yya uygun karakterdeki

yatırımların artması.

Gelişmekte olan ekonomilerin ihracata bağlı yapılarının da gözden geçirilerek

güncellenmesi gerekli bu arada.

Başarısız olunması halindeyse, uzun yıllar sürecek durgunluk;

böylesi bir durgunluğun sosyal etkileri hem gelişmiş hem de gelişmekte olan ülkeler açısından yüksek maliyetler anlamına geliyor. Çözüm ise sadece ekonomik değil. Hem politik hem de ideolojik

(10)

açından yeni bir yaklaşım gerekiyor.

Başa dönersek, OECD

raporunda politika yapıcılara

“şimdi hemen” harekete geçmeleri için yapılan davetin altını doldurmak için

hükümetlere düşen görevlerin

ne olduğu aslında çok açık.

Her problemi parasal

politikalarla çözmeye çalışmak yerine, zaman artık maliye politikalarının ağırlıkla devreye sokulması zamanı. Bu kararın da bir an önce cesur adımlar eşliğinde verilmesi gerekiyor.

İletişim: Güldem Atabay Şanlı Direktör, Araştırma ve Strateji

+90 532 347 82 06

guldem.atabaysanli@egelico.com

Bu doküman Egeli & Co. Portföy Yönetim A.S. (“Egeli & Co.“ Mersis No: 0-3254-1422-0400018) tarafından hazırlanmıştır. Egeli & Co. SPK düzenlemelerine tabi ve SPK tarafından düzenlenen yetki belgesine sahip, kendine değer yaratmaya adamış bağımsız bir portföy yönetim şirketidir. (Yetki belgeleri: 10.07.2015 PYŞ /PY.34 –YD.14/638). Portföy yönetimi ve yatırım danışmanlığı hizmeti veren Egeli & Co. 2002 yılından bu yana, dürüst ve seçkin yaklaşımı ile yerli ve yabancı kurumsal yatırımcılara, aile şirketlerine ve özel bireysel portföylere hizmet etmektedir. Başarısı, yatırımcıları için yurtiçi ve yurtdışında geliştirdiği finansal ürünler ile değer yaratma becerisinden gelmektedir. Egeli &

Co.’yu diğerlerinden ayıran fark alternatif varlık sınıflarına ve yatırım temalarına odaklanmasıdır. Egeli & Co. Türk sermaye piyasalarındaki alternatif yatırım temaları alanında bulunan geniş bilgi, tecrübe ve geçmiş performansı ile yatırımcıları için uzun vadeli yatırımlarla önemli getiriler yaratmaktadır.

YASAL UYARI: İşbu araştırma raporu, ticari iletişim ve ticari elektronik ileti olmayıp sadece ekonomik konjonktür ile ilgili bilgilendirme amacıyla hazırlanmıştır. Bu rapor ve yorumlardaki yazılar, bilgiler ve grafikler, ulaşılabilen kaynaklardan iyi niyetle ve doğruluğu, geçerliliği, etkinliği velhasıl her ne şekil, suret ve nam altında olursa olsun herhangi bir karara dayanak oluşturması hususunda herhangi bir teminat, garanti oluşturmadan, yalnızca bilgi edinilmesi amacıyla derlenmiştir. Bu belgedeki bilgilerin doğruluğu, güvenirliliği ve güncelliği hakkında gerekli özeni göstermekle birlikte bu bilgilerin güvenirliliği, doğruluğu, güncelliği ve eksiksizliği hakkında hiçbir garanti vermemektedir. (Varsa) Yürürlükteki herhangi bir yasa veya düzenleme ile sorumluluğun sınırlandırması ölçüde tasarruf olarak, Egeli & Co., yöneticileri, çalışanları, temsilcileri ve ajansları bu belgenin içeriği, hatası veya eksiklerinden ya da bu bilgilere dayanılarak yapılan işlemlerden doğacak her türlü maddi/manevi zararlardan (ihmal olup olmadığı ya da başka bir şekilde olursa da) ve her ne şekilde olursa olsun üçüncü kişilerin

uğrayabileceği her türlü zararlardan dolayı sorumlu tutulamaz. Herhangi bir şirket, sektör, hisse veya yatırım için detaylı ve tam bir analiz değildir. Egeli & Co. her an, hiçbir şekil ve surette ön ihbara ve/veya ihtara gerek kalmaksızın söz konusu bilgileri, tavsiyeleri değiştirebilir ve/

veya ortadan kaldırabilir. Bu rapor hangi amaçla olursa olsun çoğaltılamaz, dağıtılamaz ve yayınlanamaz.

Üstelik uzun süredir gündemine ekonomiyi alamayan Türkiye açısından da durum farklı değil.

Referanslar

Benzer Belgeler

Ne­ deni ülkemizde hafif batı müziğinin gi­ derek yozlaşması, müzik kültürüne ge­ reken önemin verilmemesi, ve halkın bu konuda gittikçe bilinçsizliğe

Öykücülüğünün ikinci evresini oluşturan gerçekçi çizgiye yöneli­ şinin ürünlerinde, taşra ve kırsal kesim insanının sorunlarını ir­ deledi. Romanlarında da

Haftada iki ya da daha az d›flk›lama, d›fl- k›lama s›ras›nda ›k›nma, parça parça veya sert d›flk› yapma, tam boflalamama hissi, d›fl- k›lama s›ras›nda

Red and black crystals of compounds 4 and 7 suitable for X-ray diffraction analysis were obtained by slow evaporation of an ethanol solution at room

Yığma yapılar, yapımlarının kolay olması ve kullanılan malzemelerin yaygın bulunmasından dolayı ülkemizde önemli yer tutmaktadır. Yapılarda kullanılan

TARSUSLU CÛDÎZÂDE MEHMED TEVFÎK’İN NEVBER VE MENÂSİM-İ ‘AŞK ADLI ESERLERİ.. (İNCELEME

İç su balıkçılığının ekonomik öneme sahip türlerinden biri olan Squalius cephalus ile ilgili olarak; Köksal, (1990) Keban Baraj Göl’ünde yaşayan Leuciscus

Bu perspektiften devlet borçlanmasının seyri incelendiğinde, borç kavramının gelişiminde kutsal kitaplarda yer alan faize ilişkin yasaklara ek olarak Antikçağ ve