• Sonuç bulunamadı

Yazan: Zarif ORGUN.

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Yazan: Zarif ORGUN. "

Copied!
7
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

S ü s l e y i c i S e n a t l a r :

IV ncü S U L T A N M E H M E D İ N S A L T A N A T K A Y I Ğ I

Yazan: Zarif ORGUN.

Kasımpaşada Deniz müzesinde bulunan bu saltanat kayığını merhum Abdurrahman Şeref, Top- kapı Sarayı hümayunu müştemilâtı hariciyesi beya- nındadır, adlı makalesinde Sepetççiler köşkünü ve yanındaki kayıkhane ocağını anlatırken Tarihî Os-

manî encümeni mecmuasında (1) ; meılhum Halil

1 — A b d u r r a h m a n Ş e r e f — T a r i h i O s m a n î E n c ü m e n i m e c m u a s ı — Sene 1329 - S a h i f e 268 - ( T o p k a p ı S a r a y ı m ü ş t e m i l â t ı hariciyesi b e y a n ı n d a d ı r . ) adlı makalesinde:

( . . . • K a y ı k h a n e d e r u n u n d a hususî bir koğuşta b i m i s l - u - b a h a b i r a n t i k a b ü t ü n azametile m e h a b e t n ü m a d ı r . O da iki buçuk a s ı r d a n b e r i ve sadenişin-i istirahat olan S u l t a n M e h m e d h a n - ı r a b i i n saltanat kadirgasıdır... K ı ç ı n d a k i k ö ş k ü n z i y n e t ve nefaset v e zerafeti k a l e m ile t a s v i r et-

Edhem Eldem ise Sarayburnundaki Kayıkhane oca- ğından da bahseden resimli bir yazısiyle Şehıbal

mecmuasında (2) ilk defa tanıtmışlardı. Bilâhare merhum Ihtifalci Ziya Bey'de istanbul ve Boğaziçi dlı eserine sepetçiler köşkü ve kayıkhane ocağı kıs- mına evvelki her iki yazı ve resimlerden nakiller yapmıştı. ( 3 )

m e k k o l a y d e ğ i l d i r . H e r t a r a f ı inoe k a l e m ile m i n a k â r î altın işlenmiş v e k a b a r t m a l a r ı n ortasında a k i k ve necef n e v ' i n d e n m u h t e l i f r e n k d e taşlar o t u r t u l m u ş cidden şahane bir kasr-ı sahihtir....) d e m e k t e d i r .

2 — Ş e h b a l , S a y ı 75.

3 — İhtifalci M e h m e d Z i y a — İ s t a n b u l ve B o ğ a z i ç i — Cilt I - S a h i f e 297-300.

(2)

Değerli arkadaşımız Halûk Y. ŞahsuvaroğVu da 24 haziran 1944 tarihli Cumhuriyet gazetesinde.

Deniz müzesindeki muhteşem kadirga başlıklı yazı- sını bu konuya hasretmiş, ayrıca ilk tersanelerimiz, gemilerimiz ve bahriye arşivi hakkında da kıymetli malûmat vermişti.

1944 yılı mart aymdanberi bu kayığın müzey- yen köşkü Topkapı sara,yı müzesi Müdürlüğünün murakabe ve mesuliyeti altında tamir ettirmekte bu- lunduğundan bu kayığın teknik evsafına, hususiyet- lerine ve onarma esaslarını tesibit için teşekkül eden heyetlerin kararlarına, onarım safhalarına ve tez- yinat esaslarına dair bildiklerimizi anlatmağa vs bu tekne için şimdiye kadar yazılanlardan da fay- dalarak kagirga denildiği hâlde ne için Saltanat ka- yığı isminin daha doğru olacağını belirtmeğe çalı- şacağız.

39 metre 70 uzunluk, 5 metre 70 en, 2 metrs 40 santim derinlikte olan bu kayığın omurgadan kü- peşteye baş yüksekliği 2 metre 28, omurgadan köşk istüne olan kıç irtifaı 5 metre 80 santimdir. 140 ton su çekmektedir. Yirmi dört çifte yani kırk «e- kiz küreklidir. Gayet uzun ve ağır olması icabeden küreklerinden maalesef elde bugün tek bir örnek bile kalmamıştır.

Merhum Abdurrahman Şeref İ 329 senesinde saltanat kayıkları Hamlacılar ocağından Kasımpa- şadaki şimdiki yerlerine naklolunmadan evvel kü-

reklerini gördüğünü ve heı kürek 'topacında üç kabze bulunduğunu yazar. Buna nazaran her kürek- te üç kişinin kürek çektiği ve kürekçi sayısının 144 olduğu anlaşılır.

Halil Etihem Eldem'in kaydettiğine göre de kayık Venedik kadirgası diye meşhur imiş; fakat es- ki saray hamlacılarından biri kendisine bunun Avcı Sultan Mehmet zamanından kalma olduğunu, hât- tâ bazı havası ruhaniyeye malik olup sıtmaya ağa- cından verildiğini, eskidenberi üzerinde kandil ya- kıldığını söylemiş; nitekim bu gemiyi merak edip görmeğe giden ihtifalci Ziya Beye de sıtmaya iyi ge lir diye ağacından bir parça koparıp vermişler. ( 4 ) Teknik evsafını kısaca anlattığımız, bir vakit- lerde tahtası sıtma ağacı diye halka dağıtılan gami-

4 — ihtifalci M e h m e d Z i y a — İ s t a n b u l v e B o ğ a z i ç i — C i l d I, S a h i f e 300.

A y n e n (... B u e s r a r ı e n g i z sefineyi g ö r m e k için olan a r z u v e m e r a k bir kat daha iştidad ederek b e h e m e h a l g i d ü p sıtma ilâcı a l m a ğ a k a r a r v e r d i m ve ertesi g ü n ü de ocağa m ü r a c a a t ettim. Beni içeriye g ö t ü r d ü l e r ve k e m a l i t â z i m ile o koca sefinenin e t r a f ı n ı d o l a ş t ı r d ı l a r ; z i y a r e t et- t i r d i l e r . B a n a bir cemilei mahsusa o l m a k üzere sefinenin kıç t a r a f ı n ı n ü s t ü n d e k i t a h t gibi k ö ş k ü n (örtüsünü bir a z

T a h t ı n iç k ı s m ı n d a y a n tarafta b u l u n a n y a z ı l a r . A l t k e n a r d a boş g ö z ü k e n y e r l e r d e b u l u n a n g ü m ü ş l a v h a l a r üze-

r i n d e k i d o k u z b e y i t l i k kasideden b i r m ı s r a k a l m ı ş t ı r . ( R e s i m : II. B.)

nin kıç üstünde etrafı müşebbek korkuluklarla çev- rili ve iki yadan dörder ayağa istinat eden müzey- yen bir köşk bulunmaktadır. Arka tarafı ön kısmına nazaran daralan bir kemer şeklinde olan bu köşke kayığın tahtı dsmek daha doğrudur. Tahtın içi ve dışı bağa ve sedef ile müzeyyendir. Müzelerimizde mevcut gemiler arasında en eski bir yapıdır. Taşıdı- ğı tahtın tezyinatının fevkalâdeliği ile de büyük bir sanat değerini haizdir. Sayın Halûk Y. Şahsuvaroğ- iunun dediği gibi deniz inşa tarihimizle güzel sanat- lar tarihimizi ilgilendiren bir varlıktır.

Maalesef son asrın ihmal ve lâkaydisi tahtın tezyinatının mühim bir kısmının dökülmesini, kay- bolmasını hattâ belki de açılmasına sebep olmuştur.

Bugün dünyada emsali olmayan bu muhteşem Türk kayığının tezyinatına gelince;

Köşk veya taht kayığın kıç üzerinde olup ka- yığın bu kısmı omurgadan itibaren altı metre kadar yüksekliktedir. (Tam ölçüsü 5,70) etrafı müşebbek

açarak b i r cebhesini gösterdiler. A r u s e k ve fildişi ve bağa ile işlenmiş ve necef v e f i r u z e v e sair ahcarı n a d i r e ile m ü z e y y e n olan bu eseri bi n a z i r i n karşısında h a k i k a t e n r u h a n i y e t hissettim. B u n d a n sonra g e m i n i n ç ü r ü m ü ş b i r tahtasından sıtma ilâcı o l a r a k bir m i k t a r toz v e r d i l e ^ y i n e k e m a l i i h t i r a m ile o r a d a n çıktık.)

(3)

Y a z ı l a r ı n y a n t a r a f ı n d a b u l u n a n lâle ve k a r a n f i l l i pano

r

korkuluklarla çevrilidir ve dörderden sekiz ay.:ğa müsteniddir. (Rasim 1 ) Dışındaki hendesî tezyinat- ta gümüş yuvalar içinde büyük kıt'adaki renkli taş lar nazarı dikkati çekmektedir. Bu taşların gömüş yuvalarından birinde Kanunî Sultan Siileymanin a-

ya.r tuğrası bulunmaktadır. Bu, kayığın köşkünde yuva vazifesi gören gümüşlerin saraydan verilmiş olduğunu gösterir. Belki ilerde saraydan çıkan eşya- nın yazıldığı defterlerde bu kayığa sarfeoftlmek üze- re verilen gümüş kaydına tesadüf edilerek geminin devri hakkında doğru bir malûmat elde edile'oile Çektir. Resimde görüldüğü veçhile bu kısım çok ha- raptır ve tezyinatının hepsinin yeniden yapılması icabetnıektedir. Taşların da çoğu eksiktir.

İç tarafta evvelâ oyma bağa zemin üzerine gömme sedef ve sülüs hattı ile yazılmış kıt'a göze çarpar. (Resim II)

S a ğ d a :

Hazret-i Sultan Mehmet Han gazinin mü dam Bahr-ü-berde yarı Hız:r Hafızı Allth ola S o l d a :

Yspdura daim saadetle nice â'lâ kayık Cmr-ü Nuh ile cihan milkinde Ş'hinşah ola Bu yazıdan başka köşkün içini çepçevre dola- şan dokuz beyitlik güm' ş kaside levhalarından ise yalnız aşağıda yazılı bir mısraı kalmıştır.

B — II, n u m a r a l ı resimde y a z ı a l t ı n d a g ö r ü l e n t e z y i n a t ı n t a m a m ı ,

(4)

T a v a n ortasındaki k u b b e ve k e n a r ı n ı n t e z y i n a t ı . Resim : 4

Devam-ı ömrile Rüstemlik itsün kahraman âsâ (x) (Resim II. B.)

bu kaside tam olarak bulunsa idi belki ebced hesa- bile bir tarih elde edilebilir ve geminin tam devri meydana çıkardı. Ç' nki, bugün her ne kadar Meh- med IV.e izafe olunuyor isede tezyinatı itibarile klâ- sik devrin hususiyetlerini taşıdığından ve elimizde Ahmet I. in arife tahtı gib< bu işe yakın zenginlikte bir misal de bulunduğundan Mehmet III. de mal e- dilebilir. Şimdilik bu ihususta kat'i hüküm vermek- ten uzağız.

Sülüs kıt'anın sağ ve solunda karanfil ve lâle ile fevkalâde güzel kompoze edilmiş birer pano var- dır. Yazıların ve bu panoların dışındaki kısımda bu- lunan sedeflere firuze ve yakutlu, altın yaldızlı gü- müş çiçekler veya yıldızlar oturtulmuştur ki bunlaı- danda büyük bir kısmı noksandır. (Resi

m

III.)

Tavanda; ortada küçük bir kubbe vardır. (Re sim IV.) Kubbenin ortası üzerleri gümüş çiçekli hen desî tezyinatlıdır; etrafı aynı kökten çıkan lâle ve

( * ) A b d u r r a h m a n Şeref, H a l i l E d h e m , Z i y a m e r - h u m l a r b u n u n d e v a m ı olan ( Y ü r ü t s ü n b e r - r ü - b a h r e h ü k - m ü n ol S u l t a n ı bi h e m t a ) m ı s r a ı n ı h a v i diğer b i r parça- dan daha bahsederlerse de son z a m a n l a r d a b u n u n da k a y -

b o l d u ğ u a n l a ş ı l m a k t a d ı r , T a h t ı n a r k a k ı s m ı n d a k i tekne t a v a n ı n tezyinatı.

(5)

— II. n u m a r a l ı r e s m i n alt k a m ı n d a boş olarak y e r l e r i g ö r ü l e n kaside l a v h a l a r ı arasındaki t e z y i n a t ı n t a m a m l a n m ı ş

şekilleri.

karanfillerle çevrilidir. Esasen köşk"m tezyinatındı hâkim olan desen klâsik devrin ve Türk motifleri- nin belli başlı çiçeği karanfil ve lâledir. (Resim İÜ ve IV.) Kubbenin önünde tezyinatı hiç kalmamış küçük bir kubbe, arka tarafında bir tekne tavan vardır. Bunun da tezyinatı hendesî taksimatlıdır.

(Resim V ) Baş taraf kemeri tepelik denilen çiçek koncası motifleriyle bezenmiştir. Köşkün istinat et- tiği direklerin üzeri is

e

tekne tavan, kuıbbe ortası ve dış bördürü gibi hendesî tezyinatlıdır.

Müşdblbek korkuluklarda ise tezyinat köşkün iç ve dışındakinden ayrılmaktadır Burada yine klâ- sik devrin en s e ç

m e

örneklerinden biri olan benek motifinin yer aldığını görmekteyiz.

Fakat kclgkün tezyinatı Abdurraihman Şeref, Halil Ethem, Ihtifalci Ziya merhumların dediği gi- bi her tarafı ince kalem ile minakârî altın işlenmiş değildir. (5) Böyle bir şey yoktur, tarif ettiğimiz gibidir. Yalnız bağaların renk kazanması için altla- rına altın varak yapıştırılmıştır ki yeniden yapılan yerlerde biz de bunu tatbik ediyoruz. Bütün tezyi- natı çerçeveliyen filetolar ise fildişi, abanoz ve ka- lay ile imal olunmuştur. Bu filetolar bilhassa hende- sî tezyinatlı kısımlarda bağa ile fildişini birbirinden

ayırmakta, yazıları ve panoları çerçevelemektedir.

(Resim II, III, IV ve V )

iç k ı s ı m d a n bir pano.

5 — İhtifalci Z i y a Bey — i s t a n b u l ve B o ğ a z i ç i — C i l d I S a h i f e 300.

— li. r.umaralı resimde; yazı orta ve y a n l a r d a k i lâle d e m e t l e r i .

Tezyinat esasını kısım kısım hülâsa ettiğimiz köşkü bir kül olarak da tetkik edecek olursak desen ve kompozisyonunda hiç bir aksaklık göremeyiz.

Her şey yerli yerindedir. Esasen mimarîde ve süs- leme sanatında bağ?; ile sedefi birlikte olarak en iyi şekilde kullanmasını bilen ve bu iki maddeye en ge- niş bir tatbik sahası bulan bir millet olduğumuz in- kâr olunmaz ıbir hakikattir. Topkapı Sarayı müze- sindeki Ahmed I. in arife tahtı, müzelerimizde bu- lunan sayısız mahfazalar, çekmeceler, kutular, is- kemleler, koltklar, sehpalar, rahleler, b"yük küçük masalar, gergefler, saat dolapları, çerçeveler, ca- milerimizin, türbe ve medreselerimizin, saray ve köşklerimizin kapıları, dolap kapakları, bu sahada ne kadar ileri olduğunuzun canlı birer şahitidirler.

Bilhassa bu işde, aynı zamanda Hassa Başmimarlığı- nı da y-pmış olan, iki üstadı ve eserlerini anmak icabeder.

Bu iki sanatkâr Murat III. ün türbe kapısı ( 6 ) ile Türk ve islâm eserleri müzesinde bulunan bir ku- ran mahfazasına (7) ismini yazan Dalgıç Ahmet i- le tercemei halinden (8) eşsiz bir sedefkâr olduğu- nu anladığımız ve sanatinin inceliğinin her türlü te- zahürüne yaptığı Sultan Ahmet camiinde büyük bir yer ayıran Mehmed ağadır. ( 9 )

Şimdi bir az da bu gemiye niçin kadirga de- mek istediğimizi ve saltanat kayığı tabirinin daha doğru olacağını inceleyelim.

6 — Z a r i f O r g u n — M i m a r Dalgıç A h m s d — A r k i t e k t sene 1941 - S a y ı 3-4.

7 — A z i z O ğ a n — M ü z e l e r i m i z d a k i Ş a h e s e r l e r — L a T u r - quie Kemaliste - S a y ı 43.

8 — T a h s i n Öz — M i m a r M e h m e d A ğ a ve Risalei m i - m a r i y e — A r k i t e k t a y r ı baskı - S a y ı 16.

9 — T a h s i n ö z — S u l t a n A h m e d c a m i i n i n tezyinî h u s u - s i y e t l e r i — V a k ı f l a r dergisi - S a y ı i l .

(6)

ooo

— T a h t ı n k e m e r i n i n arka k ı s m i n i n t e z y i n a t ı . T a h t ı n k e m e r i n i n ön k ı s m ı n ı n t e z y i n a t ı , î u m o t i f l e r M i h r i b a n S ö z e r t a r a f ı n d a n t a m a m l a n m ı ş t ı r . Ve V. n u m a r a l ı resimdeki Itekne t a v a n ı n b o r d ü r i i .

Tahtın içinde yazılı kıtanın üçüncü m:sraı (Yapdura daim saadetle nice âlâ kayık) dır. Bina- enaleyh devrinde bu tekneye verilen isim kayıkt'r.

Nitekim resmini koyduğumuz ve podişah genç. Ol- manın cevelânım gösteren minyatürde de buna ben- zer tekneye verilen isim kayıktır, hem de yirmi al- tı çifte kürekli altanat kayığı; yani bizimkinden se- kiz kürek fazladır. Kaldıki kadirga bir harp gemisi- dir. Topu, güvertesi, anbarı, sereni, yelkeni vardır.

Burada akla Venedik kadirgası rivayeti gelebslirse de biz buna ihtimal vermiyoruz.

I — Venedik kadirgası olsa idi daha b'iyük bir tekne olacaktı, yukarıda arzettiğimiz hususiyetleri bulunacaktı. Bilindiğine göre bir kadirganm müret- tebatı üç yüz kişidir. Bunda o kadar kişi alacak yer yoktur. Geminin yapısında da kadiraglığım göstere- cek bir hal bulunmamaktadır.

II — Bu tekne açık denizler için yapılmamıştır.

Kısa gezintilere mahsustur. Ekmek ve su koyacak yeri hâttâ helası bile yoktur.

Mehmet IV. ün Silâhtar tarihinde okuduğumuz kısa gezintilerini bu kayıkla yapmış olması kuvvet- le muhtemeldir.

III Teknede yabancılık görenlerle tekne- nin (üzerindeki boyanın tesiriyle olacak) köşke na- zaran daha yeni bir inşaat olduğunu zannedenlerin fikrine de iştirak etmiyoruz. Köşkün tekneye göre ve her ikisinde burada inşa olunduğuna kaniiz.

Onarmaya nasıl başlandı:

Merhum Hamdi beyin yaptırdığı ufak tamir- den sonra ( 1 0 ) birkaç kere esaslı onarımı için bir

10 — ihtifalci Z i y a bey — i s t a n b u l ve B o ğ a z i ç i — C i l d i S a h i f e 300. ;

cereyan hasıl olmuş gibi iş teşebbüs safhasından j- leri gidememişti.

Şükrana lâyıktır ki en tehlikeli bir zamanda, yani tezyinatın inhilâle yüz tuttuğu sıradn, Millî Mü dafaa Vekâleti işi ele almış güzel sanatlara ve ihtisa- sa taalûk eden bir mevzu olduğundan 1942 yılında Maarif vekâletine müracaat etmiş ve Maarif Vekil- liğince de Topkapı Sarayı müzesi müdürü Tahsin Oz'ün riyasetinde Aıyasofya Müzezi m;V/dürü Res-

S u l t a n O s m a n ı n ( G e n e O s m a n ) Saltanat kayığı

(7)

sam Sami Boyar ( I I ) ve Vekillik âbideleri koru- ma heyeti azasından yüksek mimar Macit Kural'- dan mürekkep bir heyet teşkil olunarak kayığın va- ziyeti ve köşkünün tamiri esasları hakkında bir ra- por istenmişti. Bu heyetin hazırladığı rapor esas i- tibariyle iki kısma ayrılmakta idi. Birincisi Saltanat kayıklarının durduğu yer hakkındadır ki konumu- zun dışında olduğundan bundan bahsetmiyeceğiz;

kayığın müzeyyen köşkünün onarılmasına ait ikin- ci kısım ise şöyle hülâsa olunabilir:

I — Tarihî kadırganın çok sanatlı bir eser o- lan köşkünün hava tesiriyle sedef ve bağaları düş- müş ve düşmektedir. Bu tezyinat tamamen inhilâl etmeden derhal tamirine başlanması gerektir. Bazı desenler büsbütün zayi olursa bu tamire imkân kal- mıyacaktır.

II — Demir paraçollarla kadırgaya bağlı olan köşk yerinden çıkarılarak iyi bir ambalaj ile sedefçi ustalaınm kış ve yaz çalışabilecekleri bir binaya nakledilmelidir.

III — Tamir işi dört, beş sene sürecektir. Bu- gün ki fiyatlara göre bu işin on bin liraya kadar ya- pılabileceği tahmin olunur.

Bu ilk rapor üzerine iş katiyet kesbediyor, i- cabeden tahsisat ayrılıyor ve tamir esaslarını ve te- ferruatını kararlaştırmak üzere yine Topkapı Sarayı müzeci müdürü Tahsin Oz'ün riyasetinde ikinci bir heyet mahallinde müteaddit tetkikler yopıyor, (Bu heyette evvelki bulunanlara ilâveten Güzel Sanatlar Akademisi Müdürü Burhan Toprak, Deniz müzesi Müdürü Mehmet Ali Unal, Müzeler kimyakeri Nu- reddin Akbulut ve Topkapı Sarayından Zarif Orgun da vardır.) ve sekiz maddelik bir rapor yazılıyor.

Bu rapora görede yapılacak onarmanın keşfini Tek- ne mütehassısı Sabri Ülçer, Prof. Süheyl Unver ve Zarif Orgun hazırlıyor. Bunun üzerine de bu keşfi tatlbik edecek olan emanet heyeti teşekkül ediyor <d bu heyete de Tekne mütehassısı Sabri Ölçer'in baş- kanlığında Topkapı Sarayı müzesi memurlarından Naci Kumbaracı ile yine aynı müzeden olan Zarif Orgun ayrılıyor.

Tetkik, keşif ve emanet heyetlerinin mesaisi- ne iştirakimiz bu iş ile başındanberi yakından alâ- kadar olmamızı icabettirdiğinden bu konu üzerin-

11 — S a m i B o y a r ı n B a h r i y e müzesi m ü d ü r l ü ğ ü z a m a n ı n - da saltanat k a y ı k l a r ^ H a m l a c ı l a r ocağından K a s ı m p a ş a y a n a k l o l u n m u ş t u .

deki çalışmaları ve onarmayı safahatiyle tesbit et- memize imkân vermiştir.

Raporlara göre köşkün tamiri kayığın durduğu yerde yapılamazdı. Bu iş için gösterilen iki yerden, Divanhane binası ile Müzeler kimyahanesinden, biz usta ve amelenin kolayca gidip gelebilecekleri da- ha merkezî bir yerde olan Kimyahaneyi seçtik. Bi- naenaleyh köşkün oraya nakli icabediyordu ki en güç iş de bu oldu. Çünkü, yukarıda arzettiğimiz veçhile köşk kayığın yerden altı metre kadar yük- seklikte olan kıç üzerinde idi. Askıya alırken, indi- rirken çok dikkat edilmesi icabediyordu. Maamafih biz her ihtimale karşı mevcut tezyinat saslarını fo- toğrafla tesbit ettik vs, daha da fazlasını yaparak Prof. Süheyl'in nezareti altında bütün tezyinatını kopye ettirdik, kalmış olan bağa ve sedefler ve taş- lar dökülmesin düşmesin diye tutkallı kâğıtlar yapış- tırdık, pamuklarla ambalaj yaptık, ondan sonradır ki köşkü kayığa bağlıyan rabıtalar kesildi, söküldü ve Denizyollarının yeni atölye ustalarının yardımı ile askıya alınarak yerinden indirildi, yaylı arabalar- la kimyahaneye getirildi.

Yapılacak ilk iş yerlerinden oynamış olan ve ya sağlamca bulunan ve mevcut tezyinatı teşkil e- den sedef ve bağaları tsker teker elden geçirerek yerlerine icabı veçhile tesbit etmek ve bu iş yapılır- kende eksik yerler için lâzım gelen malzemeyi teda- rik etmek idi. Bu da ilk üç ayda tamamlandı, ikinci üç ayda noksan yerler yapılmaya başlandı. Şimdi ü- çüncü üç ayın içindeyiz; bu müddetin sonunda köş- kün içi trmamen yapılmış ve dışa geçilmiş olacaktır.

Ancak dışı içinden dalba harap bir hâlde ve tezyina- tı hiç kalmamış olduğundan bu kısmın onarılması daha uzun bir zamana mütevakkıf bulunduğu gibi daha da fazla bir masrafa ihtiyaç hasıl olacaktır.

Yazımızı bitirmeden, anlattığımız onarmanın,

Halûk Y. Şahsuvaroğlunun âlâkalı makamların dik-

kat nazarını çekmek için yorulmadan sarfettiği me-

saisine inzimam eden Topkap* Sarayı müzesi mü-

dürlüğünün yakm âlâkası üzerine Millî Müdafaa

Vekâleti ile Maarif Vekilliğinin bu hususta işbir-

liği yapmalarının sayesinde başladığını, yakında

muvaffakiyetle sona ereceğini ümit ettiğimizi; tez-

yinatın eksik yerlerinin mevcutlara nazaran yeniden

yapılabilmesi için Mi'hriban Sözer'in titiz bir ilgi ile

hazırladığı kalıpların işin yf rümesine bilhasa büyük

yardımı olduğunu, ustaların ise işin azameti karşı-

sında saygı ve hayranlık duyarak mümkün olduğun-

dan fazlasını yapmağa çalıştıklarını kaydetmek is-

teriz.

Referanslar

Benzer Belgeler

Artık sanat yapıtı kendi an­ lamını doğal bir nesne gibi bulmak için, ince­ lenmeyi, kendi gerçeğini düzenlemek için sa­ natçıyı aracı olarak kullanmayı

Halbuki hafriyattan sonra o tarihten daha eski zaman­ lara aid Etrüsk mezarları bulundu­ ğu gibi Romulus’un mezarı denen merkadde de bir Etrüst kitabesi meydana

“ Yarın akşam saat 20.00 civarında, sadece 75 yılda bir olduğu gibi, Halley kuyrukluyıldızı taburumuzun bulundu­ ğu yöreden izlenebilecektir.. Erat manevra

Batılı için “Avrupa’mn taşrası”, Yahya Kemal için “ezansız semt”, Tanpınar için “yarım kalmış bir estetik hamlesi”ydi..

Gerçek ortamda olmayan mavi renk koltuk dijital olarak kodlanmış bir şe- kilde gerçek ebat- ları ve renklerinde görülmektedir.. Akıllı telefonda be- yaz duvar önünde

EĢ anlamlı ve soyut devir kelimesinin öğretiminde görsel grup ve beden dili ve oyun grubu %43‟lük baĢarı elde etmiĢtir. Bu gruplar ön testte ve son testte eĢit baĢarı

1997 yılında, 21 N isan’ın Dünya Şi­ ir Günü olarak kutlanmasını önerme­ si ve konunun PEN genel kurulun­ da benimsenmesi üzerine 21 Nisan, bütün dünyada

Fakat, Türk milletine verdi­ ği idealler, O’nun kudsî adiy­ le vanyana bütün millet fert­ lerinin kalbinde ve kafasın­ da yaşıyor.. Türk münevveri, her ge­