• Sonuç bulunamadı

B İ BLİ OGRAF Y A: PROGRES DANS LA CONSTRUC-TİON DE LA MAISON ECONOMİOUE

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "B İ BLİ OGRAF Y A: PROGRES DANS LA CONSTRUC-TİON DE LA MAISON ECONOMİOUE"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

bul'dan Manisa'ya bu iş için gönderilmiştir. Muradiye camii T ü r k oymacılık sanatının en güzel örneklerini de bünyesinde toplamış-tır. İki kanattan ibaret olan cümle kapısı

16. yüzyıl Türk oymacılık sanatının en gü-zel örneklerinden biridir. Geometrik şekil-ler ihtiva eden kapının oymaları arasında ahenkli birtakım madenî parçalar aplike edilmiştir. Bu kapının bronzdan m a m u l bi-rer halkası vardır ki eski bir Selçuk mo-tifi olan ejder kullanılmıştır. Müezzin mah-fillerinin tavanları da ahşap oymalıdır. Bun-lar gayet iyi bir şekilde zamanımıza kadar gelmiştir. Mahfillerin tavanları iki kare kısma bölünmüş ve her birinin ortasında oymalı birer yıldız bulunmaktadır. Bu yıl-dızların arasındaki boşluklar da çiçeklerle doldurulmuştur. Sarı siyah ve kırmızı renk-ler kullanılmıştır. Bu tezyinatlar da 16. yüzyıla aittir.

Murat III camiye vakıf olarak Tarhale kazasındaki Bergama tahılhanesi Nif ka-zasına tâbi Halil Beğlü ve Kozluya köyle-rini göstermiştir. Vakıf geliköyle-rinin toplamı 29303 akçedir.

Muradiye camiinin restorasyonu ise ol-dukça uzun bir maziye sahiptir. İlk defa 1 9 4 6 - 4 8 yılları arasında Vakıflar U m u m M ü d ü r ü Fahrettin K İ P E R z a m a n ı n d a ema-neten restore edilmeye başlanılmıştır. 1948 den sonra Vakıflar U m u m Müdürlüğüne ge-len H a k k ı Kâmil Beşe zamanında, restorede suiistimal olduğu iddia edilmiş ve o n a r ı m a müfettişlikçe el konmuştur. Aşağı yukarı 5 - 6 yıl kadar restore işi tahkikat sebebiyle durmuştur. Araya giren bu kadar uzun bir zaman dolayısiyle yapılan eski işlerin bir kısmı tabiî âmillerden dolayı zarar görmüş-tür. Manisa'nın en güzel ve kıymetli eserinin bu şekilde muattal kalmış olması M a -nisalılar için de ayrıca bir üzüntü kaynağı olmuştur. U z u n bir z a m a n devam eden tahkikat yıllarından sonra neticede hiçbir suistimal olmadığı meydana çıkmış ve zan altında bulunanlar beraat etmişlerdir. Bun-dan sonra U m u m M ü d ü r Orhan Ç A P Ç I zamanında yeniden restorasyona başlanıl-mış ve restore Yüksek M i m a r Süreyya Y Ü C E L ' e verilmiştir. Yeniden başlanılan restorasyonda caminin cephesindeki yontma taş işleri yeniden yapılmış ve iki minare tehlike arzettiğinden yıkılarak yeniden inşa edilmiştir. Caminin iç kısmındaki yarıda kalan kalem işleri t a m a m l a n m ı ş ve döşeme-ler de yenilenmiştir. Caminin üst örtüsünü kaplıyan kurşun işleri de yenilenmiştir. Çalışmalar sırasında avlunun ihata duvar-ları yenilenmiş ve bu arada avlunun orta-sına devrine uygun olarak bir de şadırvan yapılmıştır. Şadırvan beyaz mermerden, ince narin sütunlar ile ahenkli baklavalı başlık-lara sahiptir. Caminin batı ve doğu taraf-larında hariçte m e r m e r sütun üzerine ahşap

ve üstü kurşun kaplamalı iki sundurma da camie bitişik olarak yeniden inşa edilmiş-tir. Bu arada caminin külliyesi de ele alı-narak onarılmıştır. Bugün Manisa arkeoloji müzesi olarak kullanılan medresenin cephe-sindeki kefeki taşları da t a m a m e n yenilen-miş ve avlusuna da m e r m e r bir şadırvan yapılmıştır.

Restorasyonun devamı sırasında cami-nin avlu girişinde bir W. C. yapmak arzusu bir kısım halk tarafından istenmişse de bu

B İ B L İ O G R A F Y A :

P R O G R E S DANS L A C O N S T R U C

-T İ O N D E L A MAISON

E C O N O M İ O U E

Yazan : G. V I N A C C I A

Bir vakitler, F r a n s a ' d a ucuz fakat düşük kaliteli binaların, gelişigüzel denemelerle yapılması yüzünden, diğer kötü sonuçlarla birlikte, böyle ucuz yapılara rağbet edil-memesi neticesi de doğmuştu.

Bugün de. bu tarz yapılara tam olarak itimat edildiği söylenemez. D u n o d kitabevi tarafından yayımlanan bu eser, küçük fakat ekonomik lojman inşaatını güven verici bir d u r u m a getirmek amacıyla hazırlanmıştır. Kitapta, alınması gereken tedbirler, sakınıl-ması icabeden hatalar ve başarı için gerekli teknik şartlar incelenmiş, sosyal olduğu ka-dar şahsî ve manevî huzuru tatmin imkân-ları aranmış ve bunlar, büyük kitlelerin isti-fadesini hedef tutan inşaatçılara açıklan-mıştır.

Belediyeleri ve resmî daireleri olduğu kadar mühendis ve mimarları da ilgilendi-ren bu eserde, özellikle pratikte faydalı ol-mak amacı güdülmüş ve inşaat tekniğinde ihtisası olmıyanların da istifadesine imkân verilmiştir. H e r sınıf halk için, sade ve ucuz lojman temini konusu ile ilgili herkese fay-dalı olabilecek bilgiler, böylece bu eserde bir araya toplanmış bulunmaktadır. Tavsiye ederiz. D U N O D kitabevi, 92 rue B o n a p a r t e -P A R İ S 6 eme. 116 sahife 24 x 32, 43 şekil, 1964. Fiatı: 24 N F .

N U O V E F O R M E

D İ V İ L L E E C A S E T T E A. P A N D İ S C İ A Neşreden : Vitali e Ghianda

Casa Editrice

Via alla Ghiesa, della Maddalena Cenova — İtalie

istek caminin estetik görünüşünü bozduğun-dan yerine getirilmemiştir. F a k a t restorasyon nihayete erdikten sonra Vakıflar İdaresi, ne yazık ki bu arzuya boyun eğmiş ve bura-da basit bir W. C. yapılmasına müsaade et-miştir.

Manisanın bu en güzel camiinin haricî görünüşü bu şekilde kısmen zedelenmiş-tir. Caminin sanat değerini gölgeliyen bu inşaatın Vakıflar İdaresince ortadan kaldı-rılması temenniye şayandır.

Yazar, kitapta dağ, deniz ve göl ke-narlarında yapılacak küçük evler ve villâ-lar için yeni düşünüş ve şekillerde tanzim ettiği birçok projeleri takdim etmektedir.

Kitap küçük ev ve villâlar için fikir alınabilecek bir değerdedir.

Z O N G U L D A K B Ö L G E S İ

ÖN P L Â N I

Les travaııx de planification regional de Zonguldak

Yayınlayan : İmar ve İskân Bakanlığı Bölge Plânlama Dairesi

İmar ve İskân Bakanlığı Plânlama ve İmar Genel Müdürlüğü tarafından Doğu M a r m a r a bölgesi ön plânından sonra, «Zon-guldak Bölgesi ön plânı» hazırlanarak kitap halinde yayınlanmıştır.

5 yıllık kalkınma plânına, bölge plân-larının o bölgenin tarım, endüstri, ekonomi, sosyal düzen ve şehirleşme meselelerinde da-ha derinlere inmesi, dada-ha detaylı çalışma-ları ihtiva etmesi itibariyle, yardımcı ve aydınlatıcı olacakları muhakkaktır. Kitap-taki izahlara göre. plân 1 9 6 0 - 1980 yılları arasındaki yirmi yıllık dönemi kapsamakta ve,

— N ü f u s artışı ile kalkınma hızı ara-sında denge kurmak

— Bölgenin alt yapısını kalkınma plânı hedefine göre geliştirmek — Gelir farklarını denkleştirmek — Yatırımlardan en yüksek randımanı

sağlamak

— T a r ı m dışı iş imkânlarını araştırmak — Resmî ve özel sektör arasındaki

den-geyi k u r m a k gibi ilkeleri ihtiva et-mektedir.

İmar ve İskân Bakanlığının Zonguldak için yaptığı bu mühim çalışmanın, bölgenin meselelerine ışık tutacağına inanmaktayız.

(2)

B İ B L İ O G R A F Y A :

B. A M E R İ K A ' D A İ M A R H A R E K E T L E R İ

B. A. D. Muhabirimiz

Y. M i m a r N e z a h a t A R I K O G L U bildiriyor p | İki defadır civarımızda bir toplantıya çağrılıyoruz. Yüzlerce semt halkı toplanı-yor, imzalar alınıyor. K a d ı n ve erkek salâ-hiyet sahibi kimseler çıkıp konuşuyor. Tele-vizyon akşam hemen havadisi yayıyor ve gösteriyor.

K o n u : U r b a n reneval - şehir yeni imar plânıdır. Halk, ev sahipleri şiddetle buna muarızdır. Semt eski bir köy iken — bizim Kadıköy gibi — ilerlemekte kıymetli bir merkez haline gelmektedir. Niye plânlamağa gidilmesin! Halk niye bu kadar geri kafalı hareket ediyor? diye düşünüyor ve canım sıkılıyordu. Ertesi günü meydanda gösteri yürüyüşü bile yapılacaktı. Aksi gibi şehirci-lik işlerinin başında bulunan m i m a r şahsen ahbabımızdı. Londra'da o k u m u ş bir zattı. Kendisinden bir yazı rica etmiştim (yakında broşür çıkaracağız zaten) demişti ve b a n a verecekti. Bu toplantıda sık sık adı geçiyor ve itham ediliyordu. (Eline iyi bütçe veri-len şahısların bu isi destekliyecekleri tabiî-dir) deniliyor. Hükümetin yeni çıkaracağı kanunda bu işle meşgul mühendislere azamî salâhiyet verileceği, kanun çıkmadan menfi imzaların toplanmasına lüzum olduğu bir üniversite hukuk hocası tarafından izah olu-nuyordu.

İkinci toplantıya gidemedim, yalnız bize gelen kâğıtta: Şehircilik faaliyetleri içinde dönen skandalları açıklıyan yazısiyle bir meb'us adı ve onun konuşacağı haber veri-liyordu. Ben de evde adı geçen mecmuayı bulup o yazıyı okudum (Reader's Diğest March 1964) İstanbulun yıkılma devrinde geçirdiği acı tecrübeleri hatırlamadan geçe-medim. İnsanlar her yerde fırsatçı ve fena mıdır? diye düşündüm.

U. S. Representative, Texas John Dow-dy'nin yazısı 7 sahife tutuyor. Kısaca va-ziyet şu: Sermaye sahipleri ilerlemekte olan semtlere gözünü dikiyor. Hele işin başında bir plânlama bürosu var ise, zamanında yıkılan binanın arsasını eline geçiriyor, ora-ya 1 0 - 1 2 katlı bir büro ora-yapıyor. Muaz-zam bir kâr vasıtası haline getiriyor o yeri... Bu tabiî ve kanunî bir iş gibi görünüyor ise de, ilk yıkılma emrini veren h ü k ü m e t me-muru acaba iyi ve sağlam bir karar veriyor mu, yoksa küçük tamir istiyen bir binayı büsbütün yok edip sahibini açıkta mı

bıra-kıyor! O semt sakin bir ikametgâh yeri olmakla mes'utken araba parkları, bürolar, pahalı apartmanlar ile dolup gürültülü bir ticaret havasına mı bürünüyor? Halkın his-leri ve bu safha bir tarafa, Mr. Dowdy asıl işin iç yüzünü açıklıyor.

Yıktırılan binaların satınalma, yıkma masraflarını kim ödüyor? H ü k ü m e t ve şe-hir. Arsa haline gelmeden üzerinde bina bulunan mülk tabiî boş arsadan pahalı ol-duğundan ve yıkma masrafı da b u n a ilâve edildiğinden açılan boş arsalar pahalıya alınıp daha ucuza satılıyor. İşte aradaki bu farkın çoğunu zarar olarak şehir imarı uğ-runa hükümet ödüyor. Halkın kendi ver-diği vergi ile ceplerinden ödenerek temizle-nen şehir ve semtlere sonradan kimler sa-hip oluyor? Pahalı büro ve apartman yapan sermayedarlar. Evsiz, mağazasız kalan, ver-giyi veren o halk ise o yerde bir büro veya apartmana yüksek kira yüzünden sahip ola-mıyor. Üstelik masrafın büyük kısmını hükümet ödediğinden, olur olmaz binaya sehirciler tarafından (standarddan aşağı) (yıkılmalı! emri veriliyor ve hükümete mil-yonlarla masraf gösteriliyor, bina adedi ve kıymeti hesaba vurulunca zarar bu milyon-lara erişemiyor, bu para nereye sızıyor? Arsaları hususî şahıslar müştereken ev ve büro haline getirecek iken birtakım emlâk şirketleri aralarında alıp satarak arsaları ve yıkılmak üzere olan yerleri ateş pahasına yükseltiyorlar ve yıkım, düzeltim masrafı-nın çoğu ağır bir şekilde hükümete yükle-niyor. Halbuki h ü k ü m e t ilk sahipleri ile bu işi yapsa iki t a r a f a da ayrı m e n f a a t sağla-nacak! H ü k ü m e t az masraf ödeyecek. O ye-rin sahibi yine o semtte bir mülke sahip olacak. Onun için halk şehircilik yenileme-lerini istemiyor. Haklı: (Ben oturamayıp işi-mi devam ettiremedikten sonra o yerin kal-kınması niye beni alâkadar etsin. Belki ben yerimden m e m n u n u m . Kusuru varsa mes-kenimi ben tamir edeyim veya yenileye-yim) diyor. Mesken hürriyeti elimizden alı-nıyor diye telâşa düşüyor. Son kanun şe-hircilere azamî selâhiyet verirse ne olacak? İlk yıkılan eski zenci mahalleleridir. Bu halk nereye göçecek? D a h a az eskilerine! Buraları önceden alan açıkgözler apartman-ları bölüp fiatı artırarak yeni fakir mahal-leler meydana getirecekler. Halk büsbütün zor duruma düşecek. Gerçi yıkmadan yap-mıya imkân yok ama bilhassa fakir halkı zarara sckmıya ne hakkı var şehircilerin! Hele bu fakirin çoğu zenci olur, büyük bir rey kudretini de elinde tutar ise!

L E S C İ N T R E S P O U R

V O Û T E S M E T H O D E S

G E N E R A L E S D E

C A L C U L

E T T Y P E S D E C O N S T R U C T İ O N Y a z a n : N . Z İ M A R I N O

Y a y a n : DUNOD,- 92 Rue Bonaparte Paris 6. F i a t ı : 32 F .

Büyük açıklıklı kemerlerin ve özellikle köprü ve viadüklerin inşası sırasında geçici yapı olarak kurulan iskelelerin, taşıyacak-ları yüke dayanmak ve kemere verilecek şekli tam olarak verebilmek bakımlarından çok önemli oldukları bilinmektedir.

Eserde bu konular incelenmiş, klâsik iskeleler detaylı olarak etüd edilmiş, ke-merlere intibakları ve parçalarının hesapları gösterilmiştir. Ayrıca çeşitli özel iskeleler-den — yeni şekilde ahşap ve çelik iskele-ler, boru iskeleler v . s . . . . — nümerik hesap-ları ile birlikte birçok örnek verilmiştir.

Mimarlara yeni profiller ve mühendis-lere kesin hesap metodları veren bu eseri her iki meslek erbabına da tavsiye ederiz.

Â. T O N K A Y

Uzun dâvalar, mücadeleler oluyor. H a l k tahrik ediliyor, arada milyonerler mültimilyoner oluyor, emlâkçi kazanıyor, halk zarara uğruyor ve bu açıklamalar ne hikmetse ille seçim zamanında yapılarak (halk taraftarı) meb'us namzedi rey avına çıkıyor.

Eski tas eski h a m a m , yalnız bizler fırsat düşmüşken kulak kabartıp bir şeyler öğreniyoruz.

Şimdiye kadar şehircilik temizlemeleri yüzünden küçük esnafın % 40 i piyasadan çekilmiş, 1970 de bitecek program ise 200,000 kişinin dükkânını kapatmasına se-bep olacak imiş. Halk düşünerek yine hal-kı ezmenin sağladığı şey ne olabilir? Şahsî menfaatler!

Rusyanın ezemediği hırs insanların sa-hip olma hırsı imiş. Halbuki can için edi-nilen fazla mal canı derdiyle eritir yok eder. Hırsları yenmesini bilmeliyiz.

Referanslar

Benzer Belgeler

İç mekan olarak şapel ve ruhun mezarında; dış mekan da ise siyah avlu duvarı ve Kudüs duvarında küçük seramik ve cam kırıklarını tercih edilmiştir.

Elâlem üç dört asırlık koskoca eser­ leri değil, yerin altından on binlerce sene önceki ibrikleri çıkarıyor da bun­ ların hangi barbar kavim tarafından

Ezcümle kitap yapı alanında teorik ve pratik yönden meydana konan en değerli bir eserdir.. MENTEŞE Les paraboloides elliptique et hyperbolique dans les constructions Yazanlar

Yayınları Maarif Basımevi Garplıların Şark san'atı hakkında yazmış oldukları eserlerde göze çarpan noksan tarafı belirterek, sebeplerini ara- yan, Fatih ve devrinin,

sueña el que a medrar empieza, sueña el que afana y pretende, sueña el que agravia y ofende, y en este mundo, en conclusión, todos sueñan lo que son,. aunque ninguno

oda ile yeniden ilâve edilen büyük oturma salonundan iba- Mimar manzaraya hâkim olan cihetlere yaptığı geniş balkonlar ve çatıya verdiği az ve tatlı meyille binaya cam

Les bateaux vont loin le long de la côte, ils naviguent pendant des jours et des nuits, ils navi- guent vers le nord, jusqu'à Ras Kasar, ou bien ils vont vers les îles, à

En effet, la traduction pédagogique n’est pas seulement une activité effectuée sur l’axe linguistique mais aussi sur l’axe cognitive exigeant de la part de l’apprenant qui