• Sonuç bulunamadı

Niğde-Bor kaynaklı cönkler üzerine tetkik (1580-6694-42142 no.lu cönkler)

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Niğde-Bor kaynaklı cönkler üzerine tetkik (1580-6694-42142 no.lu cönkler)"

Copied!
434
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

T.C

NİĞDE ÜNİVERSİTESİ SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANA BİLİM DALI

NİĞDE-BOR KAYNAKLI CÖNKLER ÜZERİNE TETKİK (1580-6694-42142 NO.LU CÖNKLER)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Cahit DENİZ

Niğde Haziran, 2015

(2)

SOSYAL BİLİMLER ENSTİTÜSÜ

TÜRK DİLİ VE EDEBİYATI ANA BİLİM DALI

NİĞDE-BOR KAYNAKLI CÖNKLER ÜZERİNE TETKİK (1580-6694-42142 NO.LU CÖNKLER)

YÜKSEK LİSANS TEZİ

Hazırlayan Cahit DENİZ

Danışman

Yrd. Doç. Dr. Namık ASLAN

Niğde Haziran, 2015

(3)

YEMİN METNİ

Yüksek Lisans Yüksek Lisans Tezi olarak sunduğum “Niğde-Bor Kaynaklı Cönkler Üzerine Tetkik (1580-6694-42142 No.lu Cönkler)” başlıklı bu çalışmamın, bilimsel ve akademik kurallar çerçevesinde tez yazım kılavuzuna uygun olarak tarafımdan yazıldığını, yararlandığım eserlerin tamamının kaynaklarda gösterildiği ve çalışmamın içinde kullanıldıkları her yerde bunlara atıf yapıldığını belirtir ve bunu onurumla doğrularım.

20/07/2015 Cahit DENİZ

(4)

Yrd. Doç. Dr. Namık ASLAN danışmanlığında Cahit DENİZ tarafından hazırlanan “Niğde-Bor Kaynaklı Cönkler Üzerine Tetkik (1580-6694-42142 No.lu Cönkler)” adlı bu çalışma jürimiz tarafından Niğde Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalında Yüksek Lisans Tezi olarak kabul edilmiştir.

Tarih: 25/06/2015

JÜRİ:

Danışman : Yrd. Doç. Dr. Namık ASLAN

Üye : Doç. Dr. Nedim BAKIRCI

Üye : Yrd. Doç. Dr. Onur Alp KAYABAŞI

ONAY:

Bu tezin kabulü Enstitü Yönetim Kurulu’nun ………. Tarih ve

………sayılı kararı ile onaylanmıştır.

Doç. Dr. Ömer İSKENDEROĞLU

Enstitü Müdürü

(5)

i ÖN SÖZ

Türk milleti gerek tarihi gerekse kültürel anlamda medeniyet sahnesine çıktığı günden bu yana artan, arttıkça parçalara bölünerek türlü coğrafyalara ayrılan, büyük ve kudretli imparatorluklar kuran şanlı bir millettir. Bu süreç içinde, başlangıcından günümüze dek sürekli gelişim içinde olmuş ve özünü kaybetmeden tamamen milli edebi değerler vücuda getirmiştir. İslamiyet öncesinde ilk tohumları atılan ürünler sözlü özellikler taşımaktaydı. Ardından yazılı ürünler Orhun Abideleri ve Uygur Metinleri gibi önemli eserler kültürümüzün ilk halini ölümsüz kıldı. Bu ilk ürünleri 11. yüzyıldan itibaren Kutadgu Bilig, Divan-u Lügati’t-Türk, Atabetü’l-Hakayık ve Divan-ı Hikmet gibi İslamiyet etkisindeki ilk yazılı eserlerimiz izlemiştir. Bu nadide eserlere 15. yüzyıldan itibaren cönkler de dâhil olmuştur. Edebi kültürümüzde Tekke, Anonim ve Âşık şiirimizi birçok yönüyle aydınlatan cönkler, yazıldıkları çağın kültürünü ve edebi zevkini tanıma fırsatı verdiği için önem arz eder. Cönkler bünyelerinde sanatsal, dini ve estetik açıdan birçok değeri barındırır. Cönkler okunup irdelendikçe adı duyulmadık şairler, şiirler ve orijinal ürünler edebi kültürümüze kazandırılacaktır.

Bu hedefler doğrultusunda danışmanım Yrd. Doç. Dr. Namık Aslan’ın rehberliğinde Niğde-Bor kaynaklı 1580-6694-42142 numaralı cönkler üzerinde çalışmayı amaç edindik. Bu cönklerdeki çalışmamız dört bölümden oluşmaktadır.

Birinci bölümde cönklerin genel özellikleri ve Niğde-Bor kaynaklı cönklerin özellikleri hakkında bilgi verdik. İkinci bölümde cönklerdeki şiirlerde görülen genel değişikliklere ve diğer kaynaklardaki benzer örnekleri ile karşılaştırmalara yer verdik.

Üçüncü bölümde ise cönklerdeki metinlerin eski harflerden Latin harflerine transkripsiyon harfleri de kullanılarak tetkikini hazırladık. Dördüncü ve son bölümü ise cönklerin tıpkıbasımlarına ayırdık. Cönkleri orijinal sayfa numaralarına göre çözümledik. Edebi kültürümüzün en doğal hazinelerinden olan bu nadide ve değerli eserleri edebiyatımıza kazandırmaktan dolayı kıvanç duyuyoruz.

Bu ilmi çalışmamda bana yol gösteren ve desteklerini benden esirgemeyen değerli hocalarım Öğr. Gör. Bayram Sönmez, Doç. Dr. Orhan Yavuz ve Yrd. Doç. Dr.

Namık Aslan’a şükranlarımı sunarım.

Niğde, 2015 Cahit DENİZ

(6)

ii

YÜKSEK LİSANS TEZİ

NİĞDE-BOR KAYNAKLI CÖNKLER ÜZERİNE TETKİK (1580-6694-42142 NO.LU CÖNKLER)

DENİZ, Cahit

Türk Dili ve Edebiyatı Anabilim Dalı Tez Danışmanı: Yrd. Doç. Dr. Namık ASLAN

Haziran 2015, 433 sayfa

Cönkler birçok edebi eserde olduğu gibi muhteva ettikleri ürünler bakımından çok zengin kültür kaynaklarıdır. Herhangi bir cönk kimi zaman tek bir kişi tarafından oluşturulabileceği gibi kimi zamanda birden fazla kişi tarafından derlenerek de hazırlanabilmektedir. Adı ve şiirleri bilinen nice şairlerin hiç duyulmamış şiirlerini bulmamız açısından önemli olduğu gibi adı hiç duyulmayan şairlerin edebiyata kazandırılması açısından da önemlidir. Gerek bir kişi gerekse birden fazla kişi tarafından oluşturulsunlar cönkler Halk Edebiyatının nadide eserleridir. Çünkü bu eserlerin bir benzeri, daha yoktur. Kimi zaman bir semai, gazel, türkü, halk hikâyesi, dua, koşma cönkte aynı potanın içinde eritilen maden gibi iç içe kaynaşmış durumdadır.

Hazırlamış olduğumuz cönklerde bu bahsettiğimiz duruma misal olması açısından Niğde-Bor kaynaklı 1580-6694-42142 Numaralı cönklerdeki metinleri ve şiirleri eski harflerden Latin harflerine çevirerek tasnif ettik. Yaptığımız çalışmanın birinci bölümünde incelediğimiz cönklerin şekil ve muhteva vasıfları hakkında bilgi verdik. Çalışmada bir şairin farklı cönklerdeki şiirlerini tek bir yere toplamak yerine cönklerdeki kronolojik sıraya sadık kalarak dizilim yaptık. Cönklerimizde şiiri en çok bulunan şairler Âşık Ömer ve Âşık Şem’î’dir. Cönklerin kim tarafından yazıldığına dair fazla bilgi olmasa dahi var olan müstensihleri ve ait oldukları yılları birinci bölümde belirttik. Son bölümde ise incelediğimiz cönklerin dijital fotoğraf makinesi ile çekilmiş yüksek çözünürlüklü fotoğraflarını asıl metin bölümünde verdik.

Anahtar Kelimeler: Türk Edebiyatı, cönk, edebi eser, şair, şiir

(7)

iii

MASTER THESIS

THE NİĞDE-BOR CÖNKS ABOUT RESEARCH (CÖNKS IT’S NUMBER İS 1580-6694-42142)

DENİZ, Cahit

Department of Turkish Language and Literature Thesis Advisor: Assistant Professor Namık ASLAN

June 2015, 433 page

The cönks are very rich culture sources. They can be formed by a single person. Sometimes they can be prepared by a few people. The cönks are very important. We can find unheard poems and poets from cönks. They give to poems and poets to literature. And then they are very volueble works of the folk literature.

Because they are unique. The gazelle, semai, folk song, folk story, prayer, koşma weld to the cönks. Turkish literature is a value. The development and solution of public literature doesn’t be exhausted.

We prepared a cönks. It is about Niğde-Bor cönks, it’s number is 1580-6694- 42142. We translated from Arabic and Ottoman to Turkish transcription letters. At the first section we informed about the figures and contens of the cönks. At working, we sticked chronological order. We don’t add at the single location. At cönks, there are a lot of poems of Aşık Ömer and Aşık Şem’i. There aren’t a lot of knowledges about the outhor of cönks. We pointed out transcribers and years at the first section. We took photos of cönks with a digital camera at last section we gave the high resolution photos of cönks to real text section.

Key Words: Turkish Literature, cönks, Literary works, poet, poetry

(8)

iv

ÖN SÖZ ………I ÖZET………...…….II ABSTRACT………...…III İÇİNDEKİLER……….….IV TRANSKRİPSİYON HARFLERİ…….………..…VI KISALTMALAR LİSTESİ………...VII

GİRİŞ

BİRİNCİ BÖLÜM CÖNKLER ÜZERİNE

1.1. CÖNKLERİN MUHTEVA VE ŞEKİL ÖZELLİKLERİ……… 3

1.2.NİĞDE-BOR KAYNAKLI CÖNKLERİN MUHTEVA VE ŞEKİL ÖZELLİKLERİ ……….10

1.2.1. 1580 Numaralı Cöngün Şekil ve Muhteva Özellikleri………...11

1.2.2. 6694 Numaralı Cöngün Şekil ve Muhteva Özellikleri………...13

1.2.3. 42142 Numaralı Cöngün Şekil ve Muhteva Özellikleri……….15

İKİNCİ BÖLÜM CÖNKLERDEKİ ŞİİRLERDE GÖRÜLEN GENEL DEĞİŞİKLİKLER VE KARŞILAŞTIRMALAR 2.1. 1580-6694-42142 NUMARALI CÖNKLER………..………17

ÜÇÜNCÜ BÖLÜM CÖNKLERDEKİ METİNLERİN TRANSKRİPSİYONLU METNİ 3.1. 1580 NUMARALI CÖNK………..19

3.2. 6694 NUMARALI CÖNK………..71

3.3. 42142 NUMARALI CÖNK ………...…..194

DÖRDÜNCÜ BÖLÜM CÖNKLERİN TIPKI BASIMI 4.1. 1580 NUMARALI CÖNK………234

4.2. 6694 NUMARALI CÖNK………285

(9)

v

4.3. 42142 NUMARALI CÖNK………..…381

SONUÇ………..419

KAYNAKÇA………420

ÖZGEÇMİŞ………..423

(10)

vi

آ a, â

أ a, e, ı, i, u, ü ż, ḍ

b

پ p

t '

s ġ

c f

چ ç

k, ğ, ñ

l

d m

ẕ, n

r v, u, û, ü

z h, a, e

ژ j la, lâ

s y, ı, i, î

ş

(11)

vii

KISALTMALAR LİSTESİ

a.g.e. : Adı geçen eser

C. : cilt

Md. : madde

s. : sayfa

S. : sayı

TDV : Türkiye Diyanet Vakfı vb. : ve benzeri

(12)

1

A. TEZİN AMACI, ÖNEMİ, SINIRLILIK ALANI, METODU

1. AMACI

Yaptığımız çalışmadaki hedefimiz Niğde-Bor yöresine ait cönkleri transkript etmek, cönklerdeki şairleri ve bu şairlerin şiirlerini tespit ederek bunları gün yüzüne çıkarmak ve bu eşsiz, değerli hazineleri Türk kültür ve edebiyatına kazandırmaktır.

2. ÖNEMİ

Türk Edebiyatı yazılı ve sözlü birçok kaynağı bünyesinde barındırır.

İslamiyet’in etkisiyle ve değişik toplumlarla etkileşimin bir sonucu olarak kaynak çeşitliliği bir hayli artmıştır. Bu kaynaklar içinde cönklerin yeri ayrı bir önem teşkil etmektedir. Halk edebiyatımızın tüm kolları hakkında ürün barındıran değerli kaynaklardır cönkler. Gerek ulusal ve yerel kütüphanelerde gerekse kimi meraklılarının özel kitaplıklarında birbirinden farklı birçok cönk mevcuttur. Bu kaynaklar hak ettikleri asıl değeri elbette ki okunarak kazanacaktır. Bu eserler zamanın yıpratıcılığına terk edilmemelidir. Yapıları bakımından cönkler - oluşturuldukları zaman bir hayli uzundur- yıpranmaya, deforme olmaya çok müsaittir.

Bu eserlerin korunması ve bakımları için oldukça fazla emek ve çaba gerekmektedir.

Arşivlerde, kütüphane raflarında okunmadan bekleyen bir cönkün edebiyatımıza hiçbir önemi yoktur. Cönkler okundukça adı duyulmamış şair ve şiirleri edebi dünyamıza kazandırılacak, adı bilinen şairlerin hiç duyulmamış şiirleri ortaya çıkacaktır. Ayrıca okunmuş olan cönklerin mukayese edilmesiyle de eksik olan şiirlerin mısra ve dörtlükleri de tamamlanmış olacaktır. Tüm bunların hayata geçirilmesi için de iyi bir Osmanlıca eğitimine vakıf olmak vazgeçilmez bir unsurdur.

Ecdadımızın dilini ne kadar iyi bilirsek bize bırakılan bu nadide eserleri bilim dünyamıza kazandırmamız da bir o kadar kolay olacaktır.

Biz de incelemiş olduğumuz 1580-6694-42142 numaralı cönkler aracılığı ile kimi şairlerin hiç duyulmamış şiirlerini ya da bilinen şiirlerin farklı versiyonlarını edebiyatımıza kazandırdık.

(13)

2

3. ARAŞTIRMANIN SINIRLILIK ALANI

Araştırmamızın sınırlılık alanını Niğde-Bor kaynaklı 1580-6694-42142 numaralı cönkler teşkil etmektedir. Cönkler transkript edilerek eski harflerden Latin harflerine aktarılacaktır. Bu cönkler Bor Halil Nuri Bey Kütüphanesi bünyesine kayıtlı iken 2004 yılında Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesine nakledilmiştir.

Adı geçen cönkler halen Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesinde bulunmaktadır.

4. ARAŞTIRMANIN METODU

Yaptığımız çalışma eski metinlerden oluştuğu için -bu metinlere ne kadar vakıf olunsa da- öncelikle yazının karakteristik kimi özelliklerinin anlaşılması gerekmektedir. Çünkü bir cönkün kimi zaman birden fazla şahıs tarafından kaleme alındığı gözlemlenmiştir. İlk etapta metinlerdeki yazının karakteristik özellikleri üstüne çalışılmıştır. Cönklerde bulunan nazım ve nesir parçaları Arapça harflerden günümüz harflerine -transkripsiyon harfleri ile- çevrilmiştir. Metinlerdeki şairler arasında Niğdeli olan veya olmayanlar şeklinde bir ayrıma gidilmeden hepsi bir arada verilmiştir.

Cönklerdeki kronolojik sıra nasılsa çözümleme bölümünde de aynı sıra takip edildi. Şairi tespit edilemeyen ya da mahlası olmayan şiirler, yarım şiirler, bağımsız beyitler, Arapça dualar, ayetler, hutbeler, vaazlar için ayrı bir bölüm yapılamayarak cönkteki sıraya sadık kalındı. Bu sayede çözümlenmiş metinden cönkteki orijinal metine ulaşmada kolaylık sağlamak amaçlanmıştır. Bir şairin bütün cönklerdeki şiirleri bir araya toplanmış olsaydı her bir şiir ya da metin parçası için farklı cönklere her seferinde bakmak gibi bir zahmete girişmiş olacaktık. Metindeki silik, lekeli, olmayan veya yırtık yerlerdeki kelimeler […] şeklinde belirtildi. Metinlerde bulunduğu halde okunamayan veya anlamlandırılamayan kısımlar (…) şeklinde gösterildi. Kimi duaların aralarında bulunan Türkçe açıklamalar " " şeklinde verildi.

Metinlerin üst başlığı için cönkteki sayfaların numaraları kullanıldı. Her bir sayfaya sadece bir metin sayfası çözümlendi. Herhangi bir metnin yazılı olmadığı sayfalar için

"Bu sayfada herhangi bir metin bulunmamaktadır." ifadesi kullanıldı. Bazı sayfalar ardı ardına aynen tekrar edildiği için aynı metin tekrar yazıldı.

(14)

3

CÖNKLER ÜZERİNE

1.1. CÖNKLERİN MUHTEVA VE ŞEKİL ÖZELLİKLERİ

Cönk kelimesi, anlamı ve içerdiği zenginlik bakımından edebiyata ve halk şiirine aşina olmayanlara yabancı bir kelimedir. Çoğu insan da kavramla araştırmaları safhasında karşılaşmıştır. İrticalen oluşturulan halk edebiyatının birçok ürününü içinde barındıran bir kaynaktır. Bu kaynak içinde halkı yakından ilgilendiren dini metinler (hutbe, dua, ayet, vaaz, büyüler, vb.), önemli toplumsal ve siyasi olaylar, doğal afetlerin anlatımı ve hesap metinleri olabilmektedir.

Âşık edebiyatı şairleri eserlerini hazırlıksız meydana getirmişlerdir. Bu da eserlerin yazılı halde bulunmasını zorlaştırmıştır. Cönkler farklı müellifler tarafından, kimi zaman da tek bir müellif tarafından oluşturulsa dahi yazılı olmayan bu şiir ve metinleri ihtiva etmesi bakımından önem arz eder. Bu önem de elbette ki edebiyattan sanata tarihten sosyolojiye kadar birçok bilim dalının ilgisini çekecek kaynak olma özelliğine bürünür.

Türk milletinin yüz yıllar süren tarihinde pek çok toplumla olan münasebetinin tecellisi olarak günümüze kadar ulaşmış nadide eserler gün yüzüne çıktıkça ne kadar da zengin bir kültürel birikime sahip olduğumuz iyice anlaşılacaktır. Şu da bir gerçek ki bu tür eserler ne biter ne de araştırmalar bir nihayete kavuşur. Çünkü Türk milleti dünyayı yönetmekle yetinmemiş aynı zamanda dünya toplumlarının kültürel hayatına hem yön vermiş hem de kültürlerini şekillendirmiştir.

Bir milletin hayatında, fertlerin yazılı ve sözlü gelenekte yer alan kabulleriyle müştereklik gücüne erişen ve milli kimliği oluşturan maddî ve manevî faaliyetlerinin bütünü milli kültürü veya kültürü meydana getirir.1

1 Dursun Yıldırım, Türk Bitiği, Ankara, 1998, s.38

(15)

4

Türk milleti geleneklerine, özgürlüğüne, vatanına ve insanına gösterdiği ehemmiyeti aynı zamanda sanata ve sanatçıya da göstermiştir. Tarihte nice millet barbar bir yaşamın sürüp giden bilinmezliği içinde yaşayıp insana ve insanla ilgili değerlere zulmetmeyi bir erdem sayarken Türk milleti insanı her yönüyle yaşatmayı en önemli düstur kabul etmiştir. “İnsanı yaşat ki devlet yaşasın.” mantığı bunu en güzel örneğidir.

Milletsiz, vatansız ve bayraksız bir devlet düşünülemeyeceği gibi sanatçısız bir sanat da mümkün değildir. Halk edebiyatı her ne kadar divan edebiyatı kadar yazılı olma özelliği belli bir plan dâhilinde olan bir edebi dönem olmasa dahi tıpkı adı gibi

“Halkın edebiyatı” olma özelliğiyle toplum içindeki birçok sanatsever sayesinde günümüze sayısız eseri cönkler aracılığı ile ulaştırmıştır.

Cönklerin edebi kültürümüze katkıları saymakla bitirilemez. Kimi zaman bir şairin aynı şiirinin farklı şekilleri kimi zaman bilindik bir şairin hiç duyulmamış bir şiiri kimi zamanda adı sanı bilinmeyen hiç duyulmamış bir şairin şahsiyetinin gün yüzüne çıkmasına katkısı büyüktür.

Cönk kelimesi farklı bilim adamları ve araştırmacılar tarafından değişik isimlerle tanımlanmaktadır. İbrahim Aslanoğlu2, Müjgân Cumbur3, Hikmet Dizdaroğlu4, Orhan Şaik Gökyay5, Sabri Koz6, Kutlu Özen7, Burhan Paçacıoğlu8, Mehmet Zeki Pakalın9, M. Şakir Ülkütaşır10, Şükrü Elçin11, Saim Sakaoğlu12, Ali Berat Alptekin13, Murat Uraz14, Hayrettin İvgin15, Vehbi Cem Aşkun16, Doğan Kaya17

2 İbrahim Aslanoğlu, , “Geçen yüzyıllarda Folklorumuza Işık Tutan Kaynaklar”, I. Uluslararası Türk Folklor Kongresi Bildirileri, C. I, Ankara, 1976, s. 125.

3 Müjgân Cumbur, “Folklor Araştırmalarında Cönklerin Yeri”, I. Uluslararası Türk Folkloru Semineri Bildirileri, Ankara,1974, s. 82.

4Hikmet Dizdaroğlu, , “Cönklerde Güvenirlilik Derecesi”, Türk Folklor Araştırmaları, XVII (341), Aralık, 1977.

5Orhan Şaik Gökyay, “Cönk” Md., İslâm Ansiklopedisi, TDV, İstanbul, 1993, s. 186.

6Sabri Koz, , “Cönk”, Türk Dili ve Edebiyatı Ansiklopedisi, C. 2, Dergâh Yayınları, İstanbul, 1977, s. 223.

7 Kutlu Özen, “Cönk ve Mecmuaların Halk Edebiyatı Araştırmalarındaki Yeri, Sivas Yöresinde Tutulmuş Olan Cönklerin Bazı Özellikleri”, Kızılırmak, S. 1, s. 10-13

8Burhan Paçacıoğlu, “Bir Cönk İncelemesi”, Türklük Bilimi Araştırmaları, S. 2, Sivas, 1996. s. 187-205

9Mehmet Zeki Pakalın, Osmanlı Tarih Deyimleri ve Terimleri Sözlüğü, C. I, MEB Yay. İstanbul, 1993, s. 303.

10M. Şakir Ülkütaşır, “Halk Edebiyatı Araştırmalarında Cönklerin Değeri”, Türk Kültürü, C. 5, Sayı 60, Ankara, 1967, s. 25-27.

11 Şükrü Elçin, “Cönkler ve Mecmualar Üzerine”, Türk Yurdu, S. 278, Kasım 1959, s. 60.

12Saim Sakaoğlu, "Cönklerin Kültür Tarihimizdeki Yeri", Fırat Havzası Yazma Eserler Sempozyumu, Elazığ, 1987, s.219

13Ali Berat Alptekin, “Fırat Havzası ve Doğu Anadolu’ da Yazılmış Cönkler”, Fırat Havzası Yazma Eserler Sempozyumu, (5-6 Mayıs 1996, Elazığ), Ankara, 1987, s. 227-232.

(16)

5

tanım yapmışlardır. Sadece bununla kalınmamış birçok kitap, ansiklopedi ve sözlükte de cöngün tanımına rastlanmaktadır. Namık Aslan’ın "Niğde/Bor Kaynaklı Dört Cönk ve Muhtemel Niğdeli Âşıklar"19 adlı makalesinde cönk: "Başta halk şairlerinin şiirleri olmak üzere tekke ve divan şairlerinin şiirleri ile çeşitli folklorik bilgilerin kaydedildiği ve uzunlamasına açılan, sırtı dar, ensiz, kimi deri kaplı, kimi kapsız deftere verilen addır." şekliyle tanımlanmıştır.

Her ne kadar araştırmacılar cönk kelimesi üstüne ortak ve benzer bir tanım yapsalar dahi her bir cönk ihtiva ettiği konu bakımından benzersizdir. Bu da cönkleri içerdikleri muhtevanın niteliğine göre değerlendirmemizi zorunlu kılmaktadır. Divan edebiyatında bir şiirin farklı bir versiyonunu bulmak neredeyse imkânsızdır.

Cönklerdeki ve birçok mecmuadaki aynı şiirin farklı yazılmasının ya da bir cöngün içinde farklı sitillerde yazı karakterleri olmasının nedenleri vardır. Şiirin şair tarafından icra edilmesi esnasında dinleyen kişinin ifade edilen mısraları yanlış anlaması ya da işitememesi, cöngü yazan müstensihlerin eğitim durumlarının tam olmayışı veya tahsil sahibi olamamaları, kimi şiirlerin derleme yoluyla tamamlanması gibi özellikler sıralanabilir.

Bir şiir dilden dile dolaşırken mutlaka değişime uğrayacak ya da bazı kısımları kaybolacaktır. Bu eksilme kaybolmalarda en önemli ve dikkat edilmesi gereken husus mısralardaki kelime kaybı ve bunun sonucu oluşan vezin hatalarıdır. Derleme esnasında ya da şiir icra edilirken yazma anında karşılaşılan bir diğer önemli sorun da müstensihin herhangi bir kelimeyi -tahsili yarım olduğundan- anlayamaması ve kendine göre bir kelime uydurmasıdır.

14 Murat Uraz, “Cönkler ve Sefineler”, Türk Folklor Araştırmaları, C. 17, S. 337, İstanbul, 1977, s. 8057-8059.

15 Hayrettin İvgin, “Millî Folklor Araştırma Dairesindeki Cönkler ve Bunlar Arasında Doğu Anadolu ile Fırat Havzası Cönkleri”, Fırat Havzası Yazma Eserler Sempozyumu, (5-6 Mayıs 1996, Elazığ), Ankara, 1987, s. 233- 236.

16Vehbi Cem Aşkun, “Yazma, Cönk ve Sığırdili”, Sivas Folkloru, S. 3 (33), Ekim, 1975, s.3.

17 Doğan Kaya, “Kültürümüzde Cönklerin Önemi ve Sivas Kaynaklı Cönkler”, Sivas Kemal İbn-i Hümam Vakfı Kültürümüz ve Kitap Sempozyumu, (4-6 Mayıs 2007), s. 254-263

18 Orhan Yavuz, “Türk Edebiyatında Cönkler, Hususiyetleri ve Dili”, Türk Dünyası Araştırmaları, S. 54, İstanbul, s. 117-131.

19 Namık Aslan, "Niğde/Bor Kaynaklı Dört Cönk ve Muhtemel Niğdeli Âşıklar", Akpınar Dergisi, (Ocak- Şubat 2010) S. 25, s. 22-29.

(17)

6

Şeyh Süleyman Efendi’nin Lûgat‐i Çağatay ve Türkî‐i Osmanî eserinde cönge

"gemi, sefine" karşılığını vermektedir. Cönk kelimesi Velet Çelebi İzbudak’ın Türk Lügatinde ise “Tespit etmek, derlemek, ciltlemek” anlamına gelen “cönemek, cönlemek, cünlemek” fiilinden türemiş bir kelime olarak adlandırılmaktadır.

M. Şakir Ülkütaşır cönk kelimesine XIV. yüzyıl Arap gezginlerinden İbn-i Batuta’ nın eserinde Çinlilerin yine bu isimle gemileri olduğunu ve kelimenin Arapçadaki "cunuk" kelimesinin tekili olduğunu ifade eder.20 Görüldüğü gibi kelime bu bilgiler ışığında değerlendirildiğinde tarihinin oldukça kadim olduğu anlaşılmaktadır. Fakat kültürümüze ait en eski cönk 15. yüzyıla aittir. Bundan sonraki her yüz yıla ait muhtelif cönkler bulunmakta olup sayılar 500 civarındadır.

Müjgân Cumbur’ un ifadesiyle cönk: " Bilindiği üzere cönk sırtı dar, eni geniş, uzunlamasına açılan bir kitap türüdür. Günümüzün blok notlarına benzer ve çoğunlukla yazma halindedir. Cönge halk arasında biçimi bakımından benzerliği sebebiyle ‘sığır dili cöngü’ de denilmektedir. Aydın çevrelerce uzunlamasına açılan ve albüm biçimindeki bu ciltlere ‘sefine-kârî’ adının verildiği de bilinmektedir."21 Türk milleti her alanda olduğu gibi kendi kültürüyle alakalı olan bu nadide eserlere de doğal ve gayet somut bir isim vermeyi uygun görmüştür. Çünkü halk edebiyatı; içinde yapaylığı ve sıradanlığı barındırmayan ve barındıramayacak bir değerdir.

Saim Sakaoğlu, "Cönkler, Türk kültürünün tapusudur. Bize ait olan kültürün atalarımız tarafından adımıza tescil edilmiş belgeleridir. Pek çok bilinmeyeni oradan öğreniriz. Yanlış bilinenleri onun yardımıyla düzeltiriz, eksik bilineni onunla tamamlarız."22 der. Bu ifadede en önemli olan kısım hiç şüphesiz cönklere bir tapu değeri verilmesidir. Tapu bir metaın kime ait olduğunu kanıtlayan tek kanuni belgedir. Bu topraklar da Türk milletine ait olduğuna göre -yüz yıllardan beri- bunun en tartışmasız belgesi de cönklerdir.

20 M. Şakir Ülkütaşır, “Halk Edebiyatı Araştırmalarında Cönklerin Değeri”, Türk Kültürü, C.5, S. 60, Ankara, 1967, s. 25-27.

21 Müjgân Cumbur, “Folklor Araştırmalarında Cönklerin Yeri”, I. Uluslararası Türk Folkloru Semineri Bildirileri, Ankara, 1974, s. 69.

22 Saim Sakaoğlu, "Cönklerin Kültür Tarihimizdeki Yeri", Fırat Havzası Yazma Eserler Sempozyumu, Elazığ, 1987, s.219.

(18)

7

her şiiri yazma gayreti içinde olmuş ve bunu torunlarına miras olarak bırakmıştır.

Cönkler nasıl ki bu topraklarda yazılarak Türk milletinin kültür tapusu olduysa bu topraklar da ilelebet Türk milletinin varlığını sürdüreceği vatan olmaya devam edecektir.

Cönklerin genel özellikleri şöyle özetlenebilir: Kimi cönklerde cöngün başında ya da ilk sayfada "Besmele" vardır. Çoğunlukla siyah, kahverengi deriyle kaplıdır.

Nadiren kırmızı renkli deriyle kaplanmış cönklere de rastlanmaktadır. Bazı cönkler ciltsiz olmakla birlikte direkt ilk sayfayla başlamaktadır. Ciltler genel itibariyle bakımsızdır. Altlarına destekleyici karton benzeri bir destek konulmamıştır.

Şükrü Elçin, dış görünüşleri ve muhteva bakımından cönkleri değerlendirdiğinde Türk kültürü bakımından önemini belirterek “sağlam kilometre taşları, kırkambar kitapları” olarak tanımlar.23

Dini metinlerde her bir ifadenin ya da şiirlerde her iki mısraın arasına güneş ve yıldız figürleri yapılmaktadır. Bazılarında itinasız yapılmış cetvel çizgileri, yanlamasına çizilmiş ve aralarına cümleler yazılmış geometrik şekiller, çiçek figürleri görülmektedir.

Bazı cönklerde yazana ait notlar, atasözleri, borç-alacak kayıtlarına rastlanabilmektedir. Cönkler oluşum ebatları bakımından belli bir ölçü kuralına sahip değildir. Her bir cönk farklı boyut özelliğine sahiptir. Müjgân Cumbur: " Cönklerin boyutları çok çeşitlidir. 5x10, 15x23 cm ebadında olanlar vardır. Yaprak sayıları 30 ve 300 arasında değişmektedir."24 der.

Cönk birden fazla kişi tarafından yazılmış olabilir. Bu durumu yazı karakterlerinin farklılığından anlamaktayız. Sayfalar belli bir plana göre yazılmadığı için sayfa numaraları da mevcut değildir. “Kâğıtları XVI. ve XVII. yüzyıla ait olanlarda daha temiz ve iyi terbiye edilmiş saykalıdır. XVIII. ve XIX. yüzyıldan kalanlarda çoğunlukla kâğıt kirli, kalın, kaba filigranlıdır. Özellikle son yüzyıllarda

23 Şükrü Elçin, Türk Halk Edebiyatına Giriş, Ankara, 1981, s. 173.

24 Müjgân Cumbur, a.g.e., s.71

(19)

8

yazılanlarda pembe, krem, sarı, turuncu, mavi, mor, tirşe renkli adi kâğıtlar kullanılmıştır. Eski cönklerde de renkli ve aharlı kâğıtlara rastlanmaktadır. Cönkler çoğunlukla tezhipsizdir. Ancak bazılarında kaba nakışlar, eğri büğrü cetvel ve satır çizgileri görülmektedir. Bir iki cönkte halk tarzı resim, şekil ve motiflerle karşılaşılmıştır.”25

Cönklerde "alikurna" yahut "abadî" adı verilen kâğıt kullanılır. “Cönklerin muhteva bakımından da değerlendirildiğinde Âşık edebiyatı, Tasavvuf edebiyatı ve birçok halkiyat ürününü ihtiva ettiği görülür. Cönklerde türkü, destan, koşma, semai, kalenderi, mâni, ilahi, nefes, hikâye, fıkra, karagöz metinleri gibi sözlü gelenek mahsullerinin yanı sıra hutbeler, mevize, dua ve salavatlar bulunur. Bunlardan bir kısım dualar halk inanışları ile birlikte kaydedilmiştir. Cönklerde ilaç terkipleri, hastaları sağaltıcı bazı tedbir ve inançlar, rüya tabirleri, seyir name, fal, büyü, tılsım ve muskalar, vefkler, borç ve vergi hesapları, mektuplar, doğum ve ölüm tarihleri, ay tutulması, büyük yangın ve sel gibi hadiseler, tarihî olayları açıklayan kayıt ve tarihler de yer alır.”26

Bazı cönklerde kimi şiirlerin sonunda "Temmet" yazar. Şiir başlığında da türkü, ilâhî, koşma, şarkı, gazel gibi şiirin nazım şeklini ifade eden başlıklar vardır.

Şiirlerin nakarat kısımları yazılmayarak "Eyzan" ifadesi kullanılmaktadır. Bazı şiirlerin altına "Temmet" kelimesi birkaç defa yazılarak süslemeler yapıldığı da olabilmektedir.

Cönklere yazmaya başlanırken bazen sondan bazen de olması gerektiği gibi baştan başlanabilmektedir. Bir şiirin birkaç mısrası ya da dörtlüğü sayfalarda kronolojik sıra takip edilmediği için birkaç sayfaya serpiştirilebilmiştir. Bir cöngün yazımı kimi zaman birbirinden farklı birkaç kişiyle de tamamlanabilmektedir. Bu da uzun yıllar alır. Bu uzun zaman dilimi cöngün hasar görmesine de kapı aralamaktadır.

Kimi cönklerde cöngün yazarı hicri yıla göre tarih atabilmektedir.

Cönklerde kullanılan yazı çeşidi genellikle talik, kaba nesih ve rik’adır. Bir cöngü okuyup çözümlemek her şeyden önce cönkte kullanılan yazı ya da yazıların

25 Müjgân Cumbur, a.g.e., s.74

26Müjgân Cumbur, a.g.e., s.73

(20)

9

seviyesi ne kadar yüksek olursa cöngün okunması da o derece kolay olacaktır.

Türk milleti şiire düşkün olan, beşikten mezara kadar ninniler, maniler, türküler ve hayatının çeşitli dönemlerinde etkilendiği her türden şiirlerle iç içe yaşayan bir toplumdur. Halk şiiri milletin kültürünün, yaşama biçiminin, dünya görüşünün, zevkinin ve içtenliğinin, birçok örneğiyle de toplumun ruhunun aynasıdır.27

Takibi ve tespiti zor olan bu sözlü gelenek kültür ürünlerinin kısmen de olsa yazıya geçirildikleri cönkler, kültür tarihi, edebiyat hatta tarih için çok önemli yazılı kaynaklardır. Folklor tarihiyle ilgili araştırmalarda cönklerin önemli bir yeri vardır.

Geçmişe ait folklor ürünlerinin bulunabileceği başlıca kaynak cönklerdir denilebilir.28

Sözlü kültürü teşkil eden unsurlar, yazılı kültürü oluşturanlara nispetle millet hayatında daha geniş bir katılıma kabule sahiptirler ve bu yüzden fertlerin faaliyetleri üzerinde daha etkilidirler. Milletlerin milli kimliklerini oluşturan ortak kabuller, geniş ölçüde sözlü kültür içinde teşekkül eder.29

Sonuç olarak her cönk içinde farklı bir hazineyi ve gizemi barındırır. Bu yüzden her biri farklı bir dünyanın kapılarını aralar bize. Bir hazineyi bulmak çaba ve biraz da şans gerekir. Çoğu zaman da bu çabanın sonu bir hüsranla sonuçlanır. Ama cönk her zaman, içindeki hazineyi arayana seslenen ve sonucun olumlu olduğunu haber veren bir hazinedir. Her sayfasında ayrı bir sürpriz ve merak barındırır. Elbette ki bu zevke ancak bu işi yapmaktan hoşlananlar ulaşabilir. Çünkü bu metinleri okumak, araştırmak bu metinlere zaman ayırmak bir yaşam tarzıdır.

27 Doğan Aksan, Halk Şiirimizin Gücü, Ankara, 1999, s.16.

28 Müjgân Cumbur, a.g.e., s.69.

29 Dursun Yıldırım, Türk Bitiği, Ankara, 1998, s.38.

(21)

10 ÖZELLİKLERİ

Üzerinde çalışılan cönkler, Bor Halil Nuri Bey Kütüphanesi Pirizadeler El Yazması Eserleri Bölümünde 1580-6694-42142 numara ile kayıtlı iken bütün el yazma eserleri ile birlikte 2004 yılında Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesine nakledilmiştir. Cönkler Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesine başvurularak kütüphane tarafından yapılan dijital çekimleri alınarak temin edilmiştir.

Üç cönkte toplam 9 şairin adı geçmektedir. Bu 9 şairden sadece 1 tanesi yani Ḳuddusî Niğdelidir. İnceleme sonunda cönklerde edebiyat literatüründe adı bilinen şairlerin yanı sıra kaynaklarda adı geçmeyen kimi şairlere ve şiirlerine de rastlanmıştır.

İncelenen cönklerde Âşık, Anonim ve Tekke edebiyatının ürünleri olan koşma, destan, türkü, semai, satranç, ilahi, mani, divan, gazel, naat ile hem nazım hem de nesir halinde yazılan hikâyeler vardır. Bunların yanı sıra bayram ve cuma namazı hutbeleri ve hutbe duaları, mübarek aylar için hutbeler, dini nikâh şahit metinleri, cenazenin kabre konulmasının ardından imam efendinin mevtanın ruhuna hitaben söylediği telkin duası, dualar ve Kur’an’dan bazı ayetler, şiir karalamaları ve tarih düşmeler mevcuttur. Muhtemelen bunları imamlar yazmıştır.

Her üç cönkte de konu, içerik ve şekil özellikleri bakımından bazı farklar bulunmaktadır. Her bir cönk ayrı bölümde tanıtılarak verilmiştir. Cönklerde bazı sayfalar boş bırakılmış müellifi tarafından hiçbir metin kaleme alınmamıştır. Kimi sayfalarda da ufak tefek karalamalar yapılmıştır.

Gerek şiirlerde gerekse nesir parçalarında aynı kelimenin farklı yazım şekilleri ile karşılaşmaktayız. Bu açıdan bakıldığında cönkler sadece halk edebiyatı değil edebiyatın diğer araştırma kolları içinde önemli kaynak araştırması metni durumundadır. Ayrıca üzerinde çalışma yaptığımız cönkler halk edebiyatının Divan edebiyatından etkilenmiş olduğuna dair bilinen kanıyı örnekleyen satranç, divan, semai gibi nazım şekillerini de içinde barındıran kaynak olma özelliği göstermektedir.

(22)

11 ÖZELLİKLERİ

Cönk 9x17 cm boyutlarındadır. Toplam 50 sayfadan meydana gelmektedir.

Cönk her iki tarafından da ciltli olup üstten dikişlidir. Dış kapak yüzünde ebru deseni bulunmaktadır. Dikişlerin olduğu üst kısım siyah bir deri parçası ile desteklenerek sağlamlaştırılmıştır. Bu deri kısmın üstünde kütüphanenin etiketi ve cöngün numarası bulunmaktadır. Cönk sığır dili şekline olup dış kapak haricinde iç sayfalar renksizdir.

Cönk genel olarak bakımsız ve düzensizdir. Cönk pek temiz tutulmamıştır.

Hemen hemen her sayfada lekelenmeler vardır. Bazı sayfalara günümüz rakamları yazılmıştır. Sayfalar siyah mürekkepli kalemle yazılmıştır. Cönkteki metinler tek tip bir yazıyla yazılmamıştır. Yazıların karakterine bakarak müelliflerin farklılık gösterdiği söylenebilir. Yazıların farklı kişiler tarafından yazılmış olması bazı kelimelerin farklı metinlerde farklı şekilde yazılmasına neden olmuştur.

Yazar tarafından bazı sayfalarda kelimeler üstünde karalamalar yapıldığı ve metnin alt satıra tekrar yazıldığı görülmektedir. Arapça metinlerin olduğu dua ve ayet bölümlerinde imla yanlışları neredeyse yoktur ve bu bölümdeki kelimeler harekeli bir şekilde yazılmıştır.

Cöngün kime ait olduğu hakkında cöngün baş, son veya muhtelif yerlerinde herhangi bir bilgi yoktur. Cöngün kimi sayfalarında hicri tarihler mevcuttur.

Teşrin-i Sani 1211 (Cönk s. DSCN0729)

Sene biñ iki yüz ḳırḳ sekiz oldı

Ḳıyâmet 'alâmeti eyledi ẓuhûr (Cönk s. DSCN0766)

Vech-i Azir-i Huruf Budur Ki

Bin İki Yüz Elli Dört Senesinde Mah-ı Şevval-i Eşrefin (Cönk s. DSCN0741)

Cönkte sınırlı sayıda var olan tarihlere bakılırsa cönk hicri 1211-1248-1254 yılları arasında yazıldığı öngörülebilir. Bu tarihler miladi takvime çevrilirse 1796-

(23)

12

tamamlandığını söyleyebiliriz. Yıllarla birlikte şevval ve teşrin-i sanî ayları da mevcuttur.

Cönkteki bazı şiirlerin sonunda “Tamam” anlamına gelen “Temmet” ifadesi bulunmaktadır. Yine bazı şiirlerin sonunda “Bu da öyledir” anlamına gelen tekrarlanan mısraları ifade etmek için kullanılan “Eyzan” kelimesi bulunmaktadır.

Cönkteki toplam şiir sayısı 34’tür. Kuddusî’nin 7, Âşık Ömer’in 13, Kurbanî’nin 1, Urfanî’nin 1, Âşık Garip’in 1, Dertli Kerem’in 1, Şem’î’nin 5, Gevherî’nin 2 şiiri vardır. Geriye kalan 3 tane şiirin şairleri belirtilmemiştir. Ayrıca kimi sayfalarda müstensih karalamaları ile Arapça telkin ve dini nikâh dualar mevcuttur.

Bu cönkte sayı bakımında Âşık Ömer ve Kuddusî’nin şiirleri çoğunluktadır.

Şiirlerde konu bakımından ilahi aşk, peygamber sevgisi, tasavvuf, bireysel aşk, dini değerler, dünyanın geçiciliği, dini öğütler, toplumsal hadiseler işlenmiştir. İşlenen konuların ağırlığını dini temalar teşkil etmektedir. Bu da cöngün müelliflerinin din ehline mensup kişiler olduğunu gösterir.

(24)

13 ÖZELLİKLERİ

Cönk 10x18 cm boyutlarındadır ve toplam 94 sayfadan meydana gelmektedir.

Cönk her iki tarafından da ciltli değildir. Dış kapak yüzünde Arapça “İslâhâ” ibaresi ve altında Arapça “sat” harfi bulunmaktadır. Kütüphanenin etiketi ve cöngün numarası dış kapağın üst tarafında bulunmaktadır. Ayrıca yine dış kapakta Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesine ait bir damga bulunmaktadır. Cöngün diğer dış kapağının iç kısmında en üstte “Türki” kelimesi ve altında bir su ibriği figürü vardır.

Bazı sayfalara günümüz rakamları yazılmıştır.

Cöngün sayfaları birbirine iki noktadan dikiş ile tutturulmasına rağmen bazı sayfalar yıprandığı için dikişten kopmuştur. Kimi sayfalar kenar kısımlarından ciddi hasar görmüştür.

Cönk sığır dili şeklinde olup dış kapak haricinde iç sayfalar renksizdir. Cönk, Arapça metinlerin olduğu sayfalar dışında bakımsız ve düzensizdir. Sayfalarda lekelenme izleri yok denecek kadar azdır. Sayfalar siyah mürekkepli kalemle yazılmıştır. Bazı sayfalarda kırmızı mürekkep de kullanılmıştır. Kırmızı kalemle bazı kelimelerin altı çizilmiş, cümlelerin arasına yuvarlak motifler yapılmış ve bazı Arapça kelimeler ile başlıklar kırmızı kalemle yazılmıştır.

Cönkteki metinler tek tip bir yazıyla yazılmamıştır. Bazı sayfalardaki yazı karakteri diğer sayfalardan farklılık göstermektedir. Metinler genel olarak harekeli olarak yazılmıştır. Cöngün nesir kısımlarında ciddi imla yanlışları vardır ki bu da bazı kelimelerin okunmasını mümkün kılmamıştır. İmlâ yanlışları Arapça duaların olduğu kısımlarda yoktur ve yazılar daha düzgündür.

Cönkteki bazı şiirlerin ve metinlerin sonunda “Tamam” anlamına gelen

“Temmet” ifadesi bulunmaktadır.

Cöngün kime ait olduğu hakkında cöngün baş, son veya muhtelif yerlerinde herhangi bir bilgi yoktur. Cöngün hiçbir sayfasında da tarih mevcut değildir.

(25)

14

Cönkte Karacaoğlan’ın bir şiiri dışında hiçbir metin ya da şiirde herhangi bir isim geçmemektedir. Şairi ya da yazarı belli olmayan anonim ürünler çoğunluktadır.

Her ne kadar isim geçmese de Âşık Ömer’in 3 tane şiiri vardır. Cöngün büyük bir çoğunluğunu ehl-i beyt hikâyesi ve dualar oluşturmaktadır. Dualar İslam’ın şartları ve farzları üstünedir ki bunlar cöngün baş, orta ve son kısmında ağırlıktadır. Genel olarak işlenen tema dini öğütlerdir. Duaların yazılı olduğu kısımlarda hata yok denecek kadar azdır.

(26)

15 ÖZELLİKLERİ

Cönk 10x19 cm boyutlarındadır ve toplam 37 sayfadan meydana gelmektedir.

Cönk her iki tarafından da ciltlidir. Ön kapak kahverengi deri kaplama olmakla birlikte kapağın yarıdan fazlası deforme olup soyulmuştur. Kütüphanenin etiketi ve cöngün numarası dış kapağın üst tarafında bulunmaktadır. Dış kapağın altındaki sayfada kırmızı, siyah, sarı ve beyaz renklerden oluşan dairesel ve çizgisel motifler vardır. Aynı motifler diğer son kapakta da mevcuttur. Son kapaktan bir önceki sayfa tamamen sarı renge boyanmış boş bir sayfadır. Dış kapaktan sonra ilk sayfa yarıdan çoğu olmayan parça bir sayfadır. Bu sayfanın ardından gelen bölümde Konya Bölge Yazma Eserler Kütüphanesine ait bir damga bulunmaktadır.

Cöngün sayfaları birbirine dört noktadan dikiş ile tutturulmasına rağmen bazı sayfalar yıprandığı için dikişten kopmuştur. Kimi sayfalar kenar kısımlarından ciddi hasar görmüştür. Cönk sığır dili şeklindedir. Sayfalar yeşil, turuncu, sarı, açık pembe renklerden oluşmaktadır. Hemen hemen her sayfada lekelenme izleri vardır.

Sayfalar siyah mürekkepli kalemle yazılmıştır. Bazı sayfalarda kırmızı mürekkep de kullanılmıştır. Bazı kelimeler ve başlıklar kırmızı mürekkep kullanılarak yazılmıştır. Ayrıca DSCN0376 nolu sayfada şiir sırayla bir siyah ve bir kırmızı mürekkeple yazılmıştır. DSCN0377-78-86 nolu sayfada “Temmet” kelimesi kullanılarak siyah ve kırmızı renkte yazı süslemeleri, hemen altında da siyah ve kırmızı noktalarla çizilmiş yaprak figürleri vardır.

Cönkteki metinler tek tip bir yazıyla yazılmamıştır. Bazı sayfalardaki yazı karakteri diğer sayfalardan farklılık göstermektedir. Metinler genel olarak harekeli olarak yazılmıştır. DSCN0380 nolu sayfada Arapça metin dikdörtgen içine alınarak sayfaya çaprazlama olarak yazılmıştır. DSCN0388 ve 0399 nolu sayfalar dışında bütün sayfalarda yazılar okunaklıdır. İmlâ yanlışları Arapça duaların olduğu kısımlarda yok denecek kadar azdır. DSCN0388 nolu sayfanın altında müellif Arapça harf yazma talimi yapmıştır.

(27)

16

Cönkteki bazı şiirlerin ve metinlerin sonunda “Tamam” anlamına gelen

“Temmet” ifadesi bulunmaktadır. Cöngün kime ait olduğu hakkında bir sayfada isim geçmektedir.

Ketebehü’l Faḳîr Muḥammed Kâmil (Cönk s. DSCN0387)

Cöngün bir sayfasında hicri tarih mevcuttur. Fakat bu tarihte 3. rakam tam olarak okunamamaktadır (Hicri 1?99).

Cönkteki toplam şiir sayısı 12’dir. Âşık Ömer’in 1, Şem’î’nin 6, İsmail El Hakkı’nın 1, Kuddusî’nin 1 şiiri vardır. Geriye kalan 3 tane şiirin şairleri belirtilmemiştir. Ayrıca kimi sayfalarda Arapça dualar, ayetler, cuma namazı hutbesi, manzum hikâye, Recep ve Ramazan ayı dua ve hutbeleri mevcuttur.

Bu cönkte sayı bakımında Şem’î’nin şiirleri çoğunluktadır. Şiirlerde konu bakımından ilahi aşk, peygamber sevgisi, tasavvuf, bireysel aşk, dini değerler, toplumsal konular işlenmiştir. İşlenen konuların ağırlığını dini temalar teşkil etmektedir. Bu da cöngün müelliflerinin din ehline mensup kişiler olduğunu göstermektedir.

(28)

17

CÖNKLERDEKİ ŞİİRLERDE GÖRÜLEN GENEL DEĞİŞİKLİKLER VE KARŞILAŞTIRMALAR

Üzerinde tetkik çalışması yaptığımız 1580, 6694, 42142 numaralı cönklerde var olan birçok şiirin bugüne kadar yapılan çalışmalarda farklı şekline rastlanılmamıştır.. Cönklerde adı geçen Âşık Şem’î, Gevherî ve Kuddûsî gibi şairlerin neredeyse bütün şiirlerini bulabilme fırsatımız oldu.

Özellikle Âşık Ömer’in birçok şiiri araştırdığımız kaynaklarda bulunamamıştır. Karşılaştırdığımız şairlerin içinde özellikle Gevherî’nin şiirlerinde değişiklik gözlemlenmiştir. Aynı durum Âşık Şem’î ve Kuddûsî için geçerli değil. Bu iki şairin cönklerde olan şiirleriyle karşılaştırma yaptığımız diğer kaynaklardaki şiirler çok küçük imlâ hataları ve ek eksiklikleri dışında fazla fark göstermemektedir. Bunun yanında müellifi olmayan şiirler ve metinler de vardır.

İncelediğimiz bu üç cönk, kimi sayfalarda rastladığımız notlardan anlaşıldığı üzere 18. ve 19. yüzyıl arasında oluşumunu tamamlamıştır. Aslında bu bir tamamlanma değildir. Tamamlanıştan kastedilen, cöngün en son kimin elinde şekillendiğidir. Genelde cönklerin tamamlanması uzun bir zaman dilimini alır.

Böylelikle bir cönk birden fazla kişi tarafından oluşturulmuş olur. Kimi zamanda tek bir kişi tarafından daha kısa zamanda yazılır. Bizim incelediğimiz cönklerde de farklı yazı karakteri bulunması cönklerin birden fazla kişinin elinden geçtiğinin güçlü bir kanıtıdır. Özellikle dini içerikli metinler yazı daha düzgün, imlâ hataları daha azdır.

Bu da içeriğin sahip olduğu ciddiyetten kaynaklanmaktadır. Cönkteki şiirler ve karşılaştırma yaptığımız diğer kaynaklardaki şiirler arasında bazen kelimede bazen - çok az da olsa- mısrada bazen de şiirin tamamında farklılıklar görülmüştür. Bazı şiirler tamamen birbirine benzemekte sadece herhangi bir kelimedeki ek eksikliği ya da ünlü farklılığı bulunmaktadır. Kimi şiirlerde de anlamdaş kelime farklılıkları gözlenmektedir.

İncelediğimiz cönklerdeki metinlerde Kuddûsîye ait olan şiirler, Doç. Dr.

Ahmet Doğan’ın hazırlamış olduğu “Kuddûsî Divanı” adlı eserdeki şiirlerle

(29)

18

karşılaştırılmıştır. Bu farklılıklar ek eksikliği, kelime farklılığından ya da kelimelerin yerlerinin değişik olmasından ibarettir. Herhangi bir mısraın farklı hali dipnotta gösterilmiş ve yanına parantez içinde karşılaştırılan kaynağın künyesi yazılmıştır.

Âşık Şem’î’ye ait olan şiirler, Feyzi Halıcı’nın hazırlamış olduğu “Âşık Şem’î Hayatı ve Şiirleri” ile Ümran Aşıkferki’nin hazırlamış olduğu “Şem’î Divanı” adlı eserdeki şiirlerle karşılaştırılmıştır.

Âşık Ömer’e ait olan şiirlerden var olanları Yakup Karasoy ve Orhan Yavuz’un hazırlamış olduğu “17. yüzyıl Saz Şairi Âşık Ömer Üzerine Bazı Mülahazalar” adlı makaledeki şiirlerle karşılaştırılmıştır. Bunun yanında Âşık Ömer’e ait kimi şiirler Sadettin Nüzhet Ergun’un “Âşık Ömer Hayatı ve Şiirleri” isimli kaynakla karşılaştırılmıştır. Şiirler arasında önemli farklar bulunmaktadır. Bu farklılıklar üçüncü bölümde işlenmiştir.

(30)

19

CÖNKLERDEKİ METİNLERİN TRANSKRİPSİYONLU METNİ

1580 NUMARALI CÖNK

DSCN0729

Acıyın dostlar bana kim yüzü mâhım aldılar Teşrin-i Sani 1214 Niçe kan ağlamayım çeşm-i siyâhım aldılar

Bir niçe hûnî harâmi kimseden ḫavf eylemez Kazâ-yı seyf alıp ele doğru râhım aldılar30

Hey meded insâf edin ben bir zâ'if hâlim dedim Mihnet-i hicrân elinden kâmeti dâlım dedim31 Bu fenâ-yı aşk içre bi-çâre 'abdâlım didim Üstümden ḫırḳâm ṣoyub başdan külaḥım aldılar32

Bir alay bî-dîn ü bî-mezheb niçe sözde kusûr Zemm edip tâ kim beni kendileri eyler huzûr Mey içer mahbûb sever hem menba-ı fısk u fücur Diyü bühtan eyleyip cümle günâhım aldılar33

Ey 'Ömer çekdiklerin heb nev-civân-ı içün Canı başı terk idersün ol şân içün

Hiç amân virme raḳibi ḥasbeten li’l-lâh içün Ḳatl ederdim n’eyleyim elden ṣilaḥım aldılar

Temmet

30 O. Yavuz ve Y. Karasoy’un Âşık Ömer Divanı adlı eserinden alınmıştır.

31 O. Yavuz, Y. Karasoy, a.g.e., s. 387.

32 Tekye-i aşḳ içre ben bî-çâre abdâlım dedim/ Hırkam eğnimden alıp baştan külâhım aldılar (O. Yavuz, Y.

Karasoy, a.g.e., s. 387.)

33 O. Yavuz ve Y. Karasoy, a.g.e., s. 387.

(31)

20

Bu sayfada herhangi bir metin bulunmaktadır.

(32)

21 Hazâ Telḳîn

Ya 'abdah Emine Meryem, üç kere böyle dimeli Ba'dehu Üzküril-'ahdellezî ḫarecte 'aleyhi mine’d-dünyâ Şehâdeti enlâ ilâhe illallâhü vahdehû enne Muḥammeden 'abduhû ve Rasûlühû Ve enne’l-cennate haḳḳun vennare haḳḳun Ve ennes-sâ’ate âtiyetün lâ raybe fîhâ ve ennellâhe yeb'asü men fil-ḳubûr Ve Kul raḍîtü billâhi Rabben ve bil İslâmi dînen ve bi Muhammedin aleyhisselâm nebiyyen ve bil- Ḳur’âni imâmen ve bil Ka'beti ḳıbleten ve bil-Müslimîne iḫvânen Rabbiyellahu la ilahe illa hu Ve hüve Rabbu’l 'arşi’l 'aẓim. "Üç kere" Ya Muḥammed di ve nebiyyi Muḥammed aleyhisselem biraḥmetike ya erḥamerraḥimin.

Temmet Telḳin

İlahi-i Ḳuddusî

Ṣoyunub 'uryân olurdum giyüben köhne pelâs Yiyüb içüb uyumazdım giymez idim hîç libâs

(33)

22 Nâsa ḳarışmazdım aṣlâ ider idim iḥtirâs

Ḳuddusî

fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilâtün fâ’ilâtün Ey ḫudâ ḳıldı perîşân 'aḳlımı Cebbârlıġın

Her ḳaçan fikr eylesem ḫavf eylerem Ḳahhârlıġın Eyledim îmân ki ḥaḳdır birliğin hem varlıġın Ḳulların bâzârlıġına beñzemez bâzârlıġın Taġlara çıḳar giderdim olmasa Settârlıġın İtmese hem tesliye bu göñlümi Ġaffârlıġın

Uymazam şol 'âbid-i câhil muḳannit sözüne34 Düşürür ol vesvese miskîn güneh-kâr özine Raḥmeti göstermez aṣlâ ehl-i cürmiñ gözüne Olmaz idi ṭâḳatim baḳmaġa insân yüzine

Eyẓân

Kendimi dellâla virüb ṣaṭar idim bir pula Kimse raġbet eylemez zîrâ benim gibi ḳula Ḳudretim yoḳ gitmeğe bir haṭve ḥergiz ḥaḳ yola Cismimi baḥre aṭardım baḳmayub ṣaġa ṣola

Eyẓân

Ṣoyunub 'uryân olurdum giyüben köhne pelâs Yiyüb içüb uyumazdım giymez idim hîç libâs

34 Kanmazam şol 'âbid-i câhil muḳannit sözüne (Doç. Dr. Ahmet Doğan, a.g.e., s.648)

(34)

23 Nâsa ḳarışmazdım aṣlâ ider idim iḥtirâs

Tenḥâ çöllerde gezerdim görmez idim cism-i nâs

Eyẓân

Raḥmetim boldur didiñ Ḳur'ân içinde ey Mecîd Tevbe-kâr ḳullarına seniñ olur faẓlıñ mezîd35 Ṣuçunı bilüb ṣaña iḳbâl iden olur ṣa'îd

Oda yanub kül olurdum olmasa ḫulḳuñ ḥamîd

Eyẓân

Eylediñ bir kez tecelli pâre pâre oldı Ṭûr Ben ża'îfe luṭf-ıla bir kez nigâḥ itseñ nolur

Sen Laṭifsiñ hem Ḥalimsiñ hem Kerîmsiñ hem Ṣabûr Ol ḥabîbiñe baġışla ben ḳuluñu ey Ġafûr

Eyẓân

Çün[ki] bir adıñ Raḥîmdir bir adıñ Raḥmân seniñ36 Hem civânsın işiñ sâ'illere iḥsân seniñ37

Geldi Ḳuddusî kapuña kul seniñ fermân seniñ Sen 'ayıblar örtücüsiñ 'afv ile ġufrân seniñ Taġlara çıḳar giderdim olmasa Settârlıġın İtmese hem tesliye bu göñlümi Ġaffârlıġın

Temmet

35 Tevbe-kâr ḳullarına olur seniñ faẓlıñ mezîd (Doç. Dr. Ahmet Doğan, a.g.e., s.648)

36 Çünki bir adıñ Raḥîmdir bir adıñ Raḥmân seniñ (Doç. Dr. Ahmet Doğan, a.g.e., s.648)

37 Hem cömerdsin ki işiñ sâ'illere iḥsân seniñ (Doç. Dr. Ahmet Doğan, a.g.e., s.648)

(35)

24 Der ki 'Ömer bülbül misalî konaram gül dalına Aldanıram çoḥ zamandır bir dilber alına Ol melek simâlı bir ḳuzunun yoluna

Ben vücudum fâni ḳıldım kimseler ta'an itmesün

Semâ'î

Ḫudâya-girü vâṣıl ile cüdâ düşdüm nigârımdan Felek ḫışm idüb ayırdı beni gül yüzlü yârımdan

Benim fikrim de budur ki seniñ yoluña hey dilber Melâmet ḫırḳasın giyüb geçem nâmûs u 'ârımdan

Felek baña ne yâr oldı ne yaranım keser oldı Ne açıldı ḳoncam ne güldüm rüzgârımdan

Beni ayrılıġın narı be-ġâyet yaḳdı yandurdı Tütünüm göklere aġdı felek ṭuṭuşdı nârımdan

Daḫi cennetde ḥurîler yüzün gösterseler biñ kez Göñül birine meyl itmez geçilmez eski yârımdan

Ölem bir gün yatam biñ yıl tenim türâb ola küllî Muḥabbet ḳoḳusı gelür yel esdikçe mezârımdan

Bu Âşık Ömer’in vâhı çıkupdur göklere âhı Seher vaktinde vallahi sakınıp âh u zârımdan38

38O. Yavuz, Y. Karasoy, a.g.e., s.37

(36)

25 Fitne-i vuḥş-ı cihânda niçün bana söylemez Anıñ içün ḳoymuştum ben bu sırr-ı sevdâya ben

'Âşıḳ 'Ömer

Yar içün ben ḫayrân oldum kimseler ta'an itmesün39 Ya bende giryân oldum kimseler ta'an itmesün 'Âşıḳ olmaḳ müşkil işdür çekmeyenler ne bilür Hele ben gördüm geçirdim kimseler ta'an itmesün

Görmedim mihr ü vefâyı geçdi 'ömrüm zâr ile 'Aşıḳıñ yanmaz vücudu nice yüz biñ nâr ile Ḥacca varmaḳtan ṣevâpdır bir ṣarılmaḳ yâr ile İşidüp bu kelâmı ṣofular ta’an itmesün

Eylerem muḥabbetle ol şâhıñ 'âşıḳıyım 'âr itmesün Baña her dem cevr ederse ben oña zâr etmezem Ṣan'atım maḥbûb[u] sevmek ġayrıya kâr itmezem Üstâdımdan böyle gördüm kimseler ta’an itmesün

Bu Ömer gulâmın oldu gün-be-gün cânım sana Sûfinin pendi gerekmez oldu şimdi bir bana40 Dostlar ile ferâġat-ı gülşen cümle 'âlem birdir baña Fâriġ olmazam yârimden kimseler ta’an itmesün

39ta’an itmesün ifadesi adı geçen eserde dahl etmesin şeklindedir.

40O. Yavuz, Y. Karasoy, a.g.e., s.639.

(37)

26 'Âşık 'Ömer

Ey aġalar mâ’il oldum bir puṭa-u tersâya ben Anıñ içün düşmüşüm ruhban ile ġavġaya ben Bir elinde dolu bade bir elinde ḫançeri

Ḳorḳarım şâhiddürür kime gidem imdâda ben

Bir küççücek İncil var gösterür her dem bana Rûşeni ah u fiġânım ḳaluram ṣandıñ ṣana Ruḥ-u 'İsanıñ 'aşḳına merḥamet eyle bana Yoḳsa yarın şükr iderim ḥażreti 'İsaya ben

Ta giceler ṣubh olandan beridür ah u zâr Ḳalmadı ṣabrım elimde gitdi elden iḫtiyar Bir imânsız yâr öcünden olmuşam ben bî-ḳarar Tek ne virseñ ḳâ’il oldum görmezem külliyâ ben

Derd-i mende 'Âşık 'Ömeriñ ḥaline raḥm eylemez Çoḳ naṣiḥat ettim ama hiç aña kâr eylemez

(38)

27 Ḳuddusî

Gözüñ aç uyḳudan uyan Göñül saña dimedim mi Ḳalur yolda çoḳ uyuyan Göñül saña dimedim mi

Kesel deryâsına taldıñ Ki nevmiñ dadını aldıñ Erenlerden girü ḳaldıñ Göñül saña dimedim mi

Âmân göñül didim saña Gidelim gel Ḥaḳdan yaña İdelim bendelik aña Göñül saña dimedim mi

Didim gel idelim ġayret Ki elde var iken fırṣat Ṭuṭub ṭurmaz seni ṣıḥḥat Göñül saña dimedim mi

Bu dünyâ[ya] gelen ölür Ölüm acısını bilür Seniñ de başıña gelür Göñül saña dimedim mi

Ben itdikde saña pendi Baña sen eylediñ fendi Çizilür cismiñiñ bendi Göñül saña dimedim mi

(39)

28 Kabir içinde yir dîdân

İderler mâlıñı ṭâlân Göñül saña dimedim mi

(40)

29 Anañ atañ ider feryâd41

Ḳavm u ḳardaş 'ıyâl evlâd İdemez kimse hîç imdâd Göñül saña dimedim mi

Beni sen çoḳça incitdiñ Rıżâsız yollara gitdiñ Sivâ-yı Ḥaḳḳa meyl itdiñ Göñül saña dimedim mi

Ne sen ḳadriñi bilürsiñ Ne benden öğüt alursıñ Yarın sözime gelürsiñ Göñül saña dimedim mi

Giden günler gerü gelmez Bu demler de geçer ḳalmaz Çalışmayan murâd almaz Göñül saña dimedim mi

Gönül Ḳuddûsîye yâr ol Ki Mevlâya olalım ḳul Kişi sa’y ile alur yol Göñül saña dimedim mi

Temmet

41 Atañ anañ ider feryâd (Doç. Dr. Ahmet Doğan, a.g.e., s.631)

(41)

30 Türkü

Gel benim (…) nerde ḳaldın gelmediñ Bâdeler elimde ḳaldı çoḳ bekledim gelmediñ Bir baḳışla 'aḳlım aldıñ bir daḳiḳa görmedim Öldüğüme ḳam yemezdim ne yaman ḳurbeddeyim

Daracıḳ ṣoḳaḳta bulsam ben şu yâriñ izini Tûtiya deyi çekineyim ayaġınıñ tozunu Ölmeden bir daḫi görsem nazlı yâriñ yüzünü Öldüğüme ḳam yemezdim ne yaman ḳurbeddeyim

(42)

31

Varıñ söyleñ şu ḳarşıḳi bülbüle ḳarip ḳarip ötmesiñ Ötüp ötüp heba efendim sılasın terk itmesiñ

Bir yiğidiñ sevdiceği ḳarşusundan gitmesün Öldüğüme ḳam yemezdim ne yaman ḳurbeddeyim

Temmet

İlkbahardan başlayaydım bülbül gibi zâra ben Başıma ḥaṣır taḳaydım çıḳaydım ḥünkâra ben Bileydim 'âşıḳın olmazdım seniñ gibi yâra ben Öldüğüme ḳam yemezdim ne yaman ḳurbeddeyim

(43)

32 Hey aġalar be hey beğler gül dibinde ḫâr biter Eski derdim tazelendi yenisinden besbeter Derunuma bir ot düşmüş ciġerim yanıb tüter Dünyâ tolusu malım olsa baña sevdiğim yeter Öldüğüme ḳam yemezdim ne yaman ḳurbeddeyim

Temmet

Vech-i Azir-i Huruf Budur Ki

Bin İki Yüz Elli Dört Senesinde Mah-ı Şevval-i Eşrefin Kerem

Bre aġalar yaman olur Ḥali yardan ayrılanıñ Varur bir kötüye düşer Yolu yardan ayrılanıñ

(44)

33 Şahinler göğe çekilür

Durnalar yere dökülür On beş yaşında bükülür Beli yardan ayrılanıñ

Gül bülbülsüz olmazmış Bülbül gülsüz olmazımış İşe güce ḳalḳmazımış Kolu yardan ayrılanıñ

Hiç halini bilmez dirler Yâr 'ahdinde durmaz dirler İki gözü görmez dirler Gözi yardan ayrılanıñ

Dertli Kerem gelir dirler Gelir bunda ḳalır dirler Söylemez olur dirler Dili yardan ayrılanıñ

Temmet

(45)

34 Ḳurbânî

Yavrum seninle bade içelim Değme çeksiñ cezâsıdır göñlümüñ Didim el çek her cândan çekmedi

Eyẓân

Gine sevdâlarıñ alır yanımı Doṣta peş-keş verem ṭatlı cânımı Öldürseñ de alan yoḳdur kanımı

Eyẓân

Ḳurbaniyem baḥçeliyem baġlıyam Ciğerciğim 'âşḳ uğruna daġlıyam Ḳor deyu eşiğine ḳolu bağlıyam

Eyẓân

'Urfânî Saña dedim 'özge sevdâ

Diñle kelâmı kelâmı

(46)

35 Gider iseñ yâr yanına

Eyle selâmı selâmı

Her dem ayrılıḳ mı bize Ele güler süze süze Yazılmışdur alnımıza Ḥasret ḳalemi ḳalemi

Gevherimdir bunda ḳalıñ Dilerim ki yâre varıñ Ağ elinden bade alıñ O gün ola mı ola mı

Temmet

(47)

36 'Âşıḳ Garib

Bilebilür misin benim ḥalimi Mevlâya emânet ettim cânımı 'Aceb nerde bulam nazlı yârimi Ben giderim baba du’âlar size

Zeycan ḥanım ḳaraları giyindi Bize ḳısmet ġurbet elden verildi Şimdi bize uzaḳ yirler göründü Ben giderim baba du'âlar size

Şahin gibi uçurdular yuvamdan Ben garibi götürdüler elimden Unutmayıñ beni ḫayır du'adan Ben giderim baba du'âlar size

Gece gündüz gözüm yaşın dökeyim Ḳo bir zaman ḳurbet elde gezeyim Cânım nine getür eliñ öpeyim Ben giderim nine du ͑alar size

Cânım nine yaşın yaşın aġlama Ciğerciğim 'aşḳ oduna daġlama

(48)

37 Ben gideyim beni burdan eğleme

Ben gideyim nine du'alar size

'Âşıḳ olan 'aşıḳını güldürür Gizlice sîretini yâre bildirir 'Ayân itsem ẓâlim babam öldürür Naṣıl söyleyim ṣaña ḥâlimi

Dilerim babam muradına ermesin Senden ġayrı evlad yüzü görmesin Arasın derdine dermân bulmasın Var sevdiğim Mevlâm selamet versin

Ne ḳadar severim ben seni cândan Gözlerimiz ṭoldu yaş ile ḳandan Ölmeyince civân vaz gelmem senden 'Ahdim olsun bu sözümde ḳalayım

(49)

38 Na'at-ı Resûl

Elim al varayım pîrim 'alîlem Ya Rasûlallah Esîr-i ġurbetim zâr-ı zelîlim Ya Rasûlallah

Pıñarlar oldı peydâ ḥasretiñle daġ-ı dillerde42 İki çeşmim verir [yaş]selsebilem Ya Rasûlallah43

Bulur ṣıḥḥat vücûdum nûş idersem kevser-i vaṣlıñ 'Acûzem teşneyem müştâḳ-ı delîlem Ya Rasûlallah44

Naṣibim var ise görmek ne yüzle varayım bilmem Yüzi ḳara günâhkâram ḫacîlem Ya Rasûlallah

Ḳoyub da bab-u lüṭfuñ ben kim[e] yalvarayım şâhım Revâ ḳıl ḥâcetim şâhım Ḫalîlem Ya Rasûlallah

Seni görmekliğe candan ziyâde armaġanım yoḳ Tehî destim ḳamu yüzden melîlem Ya Rasûlallah

Ḳulıñ Şem'î gedâyı ḳoyma luṭfet dâr-ı ẓulmetde45 Uyandır nûr-ı 'aşḳıñla fitilim Ya Rasûlallah

Temmet

42 Bîkârlar oldı peydâ ḥasretiñle daġ-ı dillerde (Ümran Aşıkferki, Şem’i Divanı, Balkan Türkoloji Araştırmaları Merkezi Yayınları, Prizren, 2006, s.169)

43 İki çeşmim verir yaş selsebilem Ya Rasûlallah (Feyzi Halıcı, Âşık Şem’i Hayatı ve Şiirleri, Ankara 1982, s.83)

44 'Acûzem teşneyem müştâḳ-ı dilim Ya Rasûlallah (Feyzi Halıcı, a.g.e., s.83)

45 Ḳulıñ Şem'î gedâyı ḳoyma luṭfet zâr-ı ẓulmetde (Feyzi Halıcı, a.g.e., s.83)

(50)

39 Gevheri Bir ġonca açılmış baġ-ı felekden

Ḥar elinde ḳayṣalanmış bozulmuş Elmas küpe gerdan döğer ḳulaḳda Yaḳasına gümüş düğme çözülmüş

İncili fes giyer altın ḳaḳmalı El giderüb uzun boya baḳmalı Dilber böyle 'âdet cevrine çekmeli Yiğidin alnına böyle yazılmış

Ḳıya bakmañ benim nazlı dostuma Ġılma[n] yorduşlu ser mestime Gezerken bir civân düştü destime Bilmem bu gül ḳanḳı baġdan uzulmuş

Der ki Gevherim buna ḳâ’il olmam ki Ġamze oḳuyla sinem delmem ki Ey sevdiğim sen bir çâre bilmem ki Göz göz olmuş kara baġrım delinmiş

'Âşıḳ 'Ömer

Ṣalınub seyrâna çıḳan Dilber kiminsiñ

Siyah zülfüñ mâh yüzüne Döken dilber kiminsiñ

Baḳdım gözüne ḳaşına Benzetim hümây ḳuşuna Beni hicran ateşine Yaḳan dilber kiminsiñ

(51)

40 Seyre gidelüm baġa boṣtana

Bülbül ḳonar gül gülistâna Bize mestâne mestâne Baḳan dilber kiminsiñ

Babıña yüz süren ḳullar Seniñ medhiñ idene Al yanaḳ al yanaḳ üstüne Gülleri ṣoḳan dilber kiminsiñ

Der ki 'Ömer aġyara varma Varub divânına ṭurma Ela göze siyah sürme Çeken dilber kiminsiñ

Temmet

Âdem ile yedim dân Nuh ile gördüm tufan Üç kere geldim meydan Bir daḫi gelsem gerek

'Âşık 'Ömer

Bir 'acâyib derde düştüm ins ü cin aġlar bana Etdiğim günâhlarım çoḳ dostlarım aġlar bana Çoḳ günah ettim ise ta ebi müstaġfirâm Gûş idüb feryâdımı hem mur u mâr aġlar bana

(52)

41 Yâr seniñ firḳat ateşin sineme çaḳmaḳdadır Gözlerimden ḳanlı yaşlar çaġlayub aḳmakdadır Rûz-u şeb ah u fiġanım göklere çıḳmakdadır Ḥâlime [ah] eyleyüb çoḳ asûmân aġlar bana

Sende ḳıl kendi nefsine ettiğiñ 'iṣyânı gör Ḳulunuñ virir murâdın ol ġonca subḥânı gör Beyt içinde ab-ı zem zem ṣularıñ ṣultânı gör Zâkirî ay'ân ab-ı revân aġlar bana

Tañrımız iḥsân iderse ey Ömer 'aşıḳ sana Ġam degil 'âlem içinde çekdiğim cevr ü cefâ Ne anam var ne ḫasmım ne düzdâne aḳrabam Gözlerimden ġayrı yoḳdur her zaman aġlar bana

Temmet

Referanslar

Benzer Belgeler

Increased life expectancy following the Whipple procedure in patients with periampullary pancreatic tumors depends on many factors, including negative nodal status,

Bu çalışmada; veri zarflama analizi tekniklerinden çıktı yönlü CCR ve BCC modelleri kullanılarak, ülkelerin karbondioksit emisyonları miktarlarına göre

Aranjman söyleyenler kervanına rock ‘n’ roll yıldızı Erol Büyükburç’tan geleneksel Türk sanat müziği oryantasyonlu popüler ikon queer Zeki Müren’e, diğer

To improve the detection of single cell genetic defects, the lysate of a single lymphocyte, with or without cystic fibrosis F508 mutation (CFF508), was incubated in a higher

Bizim çalışmamızda plazma LDL-kolesterol düzeyleri için benzer sonuçların bulunmasına rağmen HDL-kolesterol plazma düzeylerinde istatistiksel olarak anlamlı fark

Araştırmada sosyal risk altındaki çocukların maruz kaldığı olumsuz ortamlar ve davranışlar göz önüne alınarak uygulanan görsel sanatlar eğitimi programı, bu

Bu hastaların 141’i yoğun bakım ünitesine arrest olarak kabul edildiği için AYB I grubuna, 299’u ise tedavi sırasında arrest geliştiği için AYB II grubuna alındı.. Gruplar

Ölçeğe göre değişken getiri varsayımı altında etkin olan banka sayısına göre kamu sermayeli bankalarının en etkin olduğu yıl 2011, özel sermayeli bankalar için 2008