• Sonuç bulunamadı

Visual chronicler of our age Ara Güler

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Visual chronicler of our age Ara Güler"

Copied!
8
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

S K y u

8

-

•Y7 b ti

i

U S

û

VISUAL CHRONICLER OF OUR AGE

ARA GÜLER

Ç A Ğ IM IZ IN G Ö R S E L T A R İH Ç İS İ

G erçeğin peşinde koşan sanatçı Ara Güler dünyanın maceralı

ve ulaşılması zor köşelerinde çalışmayı seviyor. G azeteci

Füsun Özbilgen

sanatçı ile Skylife için söyleşti.

Ara Güler’s search f o r reality sends him in pursuit o f facts in some

o f the remotest corners o f the world. Journalist Füsun Özbilgen

interviewed Istanbul’s celebrated photographer f o r Skylife.

Yaratıcı fotoğrafçılığın uluslara­ rası alanda ün kazanm ış en önemli temsilcilerinden olan Ara Güler, fotoğra fçılığı "Sanattan daha önemli bir uğraş, yaşadığı devrin görsel tarihini yazmaktır" diye tanımlıyor.

Ara G ü ler ile S k ylife için Galatasaray'daki stüdyosunda söyleşiyoruz. Duvarlarda dünya­ nın en ünlü isim lerin in Ara G üler tarafından çekilm iş ve kendisine imzalanmış portreleri. Picasso, Salvador Dali, İsmet İnönü ... Bir başka duvarda Picasso'nun çizip Ara Güler'e hediye ettiği bir desenin tıpkıba­

sımı.. -Aslını başka yerde saklıyorum, çok çok değerli, hemen binlerce dolar teklif ettiler satın almak için diye anlatıyor.

Stüdyonun bir bölümünde karanlık oda olarak da kullandığı arşivi yeralıyor. Binlerce film ve kontaktları kutularda arşivlenmiş. Kutuların üstündeki ülke ve bölge isimleri Ara Güler'in yaşamı boyunca dünyanın en ulaşılmaz köşeleri­ ni karış karış dolaştığını belgeliyor. İran, Kenya, Kazakistan, Y en i Gine, Afganistan, Pakistan,

0 ne o f the fo rem o s t fig u re s o f international creative photogra­ phy, A ra Güler, declares that photography is more im portant than artt and defines it as “the visual chronicling o f contempo­ rary history”.

1 went to see the photograph er A ra G ü le r a t his s tu d io in Galatasaray. On the walls were p o rtra it photos by Ara Güler o f some o f the most fam ous names in the world, bearing the signa­ tures o f subjects who in c lu d e Picasso, Salvador Dali and ismet İn önü. On another wall was a f a c s im ile p r i n t o f a d ra w in g given to Ara Güler by Picasso. “I keep the original elsewhere, ” he explained. “It is extremely valuable, I have been offered thousands o f dollars f o r it. ” Ara Güler’s archive in the section o f the studio he uses as a darkroom contains thousands o f nega­ tives an d transparencies in boxes. Classified accord ing to country, region and subject, the labels testify to a life spent travelling the world: Ira n , Kenya, K a za k ista n , New G u in ea , Afghanistan, Pakistan, India, and Borneo, to

60

(2)

TAKSİTLE' mm

(3)

Hindistan, Borneo, Afrika gibi isimlerin yamsıra Kafatası Avcıları gibi konu isimleri, vahşi kabile isimleri, dünyanın en önemli devlet adamlarının isimleri dünyanın en ünlü sanatçılarının isimleri, Türkiye'nin hemen her bölgesi, sanat eserleri, sarayları bu kutuların üstünde yazılı. Her bir kutunun içinde ise yüzlerce yaşam tanıklığının kareleri.

Acaba ne kadar fotoğraf diası saklıyor bu kutu­ lar?

-800 bin kadar tahmin ediyorum., diyor. Ama tabii saymak mümkün değil.

Bir de çalıştığı Time, Life, Paris Match, Stern gibi dergilere gönderdikleri ve Magnum Ajans aracılığı ile dünyanın pek çok ülkesindeki dergi ve yayınlara dağılan fotoğra f

kareleri...

H angi d e rg id e ne fo to ğ ra fı yayınlanmış izleyemiyor.

-Ne bileyim mesela Brezilya'da çıkan bir dergi fotoğrafımı kul­ lanmışsa dergin in adını bile duymamışımdır, takip etmeme olanak var mı?

1928 yılında İstanbul'da doğan Ara G ü ler'in babası İstiklal Caddesinde herkesin uğrak yeri olan bir eczane sahibi. Eczacı babanın sanatçı dostlan arasın­ da Türkiye'de tiyatronun kuru­ cusu Muhsin Ertuğrul da var. Yine Türkiye'nin en büyük işa­ damı Vehbi Koç'un işyeri ecza­ nenin birkaç bina ötesinde. O yılların İstanbul'unda böyle bir çevre ile içiçe büyüyen Ara Güler film stüdyolarında sine­ macı olarak çalışmaya başlıyor. Bir yandan da Muhsin

Ertuğrul'un açtığı tiyatro kurslanna devam edi­ yor. Sonra gazeteciliğe hevesleniyor. 1950 yılın­ da Yeni İstanbul gazetesinde başladığı gazeteci­ lik yaşamı zamanın ünlü dergisi Hayat mecmu­ ası ile sürüyor. 1958'de Paris Match ve Stern dergileri ile uluslararası çalışmaları başlıyor. 1961 yılında İngiltere'de Photography Annual antolojisinde "Dünyanın en iyi yedi fotoğrafçı­ sından biri" ilan edildiği günden bu yana ödül­ leri, sergileri, hakkında yapılan özel ekler, dün­ yanın en ünlü yayınevlerinin kullandığı fotoğ­ rafları ile sürüyor yaşamı. 1968 yılında N ew York Modem Sanatlar Sergisi'nde yer alıyor Ara Güler. 1975 yılında Yavuz Zırhlısı'nın sökülme­ sini konu alan "Kahramanın Sonu" adında 16.

name but a few. One box bears the tantalising label “Head Hunters”, and many others record journeys into regions which remain remote and inaccessible even today. Still other boxes belong to fam ous statesmen and artists fro m all around the world, and there is an exhaustive collection cov­ erin g v irtu a lly every region, m on u m en t an d palace o f Turkey. Each box contains hundreds o f frames bearing witness to events and life.

How m any negatives and transparencies are there altogether in the archive, I wondered? “I reckon around eight hundred thousand, but it is impossible to count them all, ” explained Güler. Then there are the photographs he has sent to publica tions he works fo r, such as Time, Life, Paris Match, an d Stern, not to mention those distributed around the w orld by M agnum Agency. Güler cannot keep track o f which magazines have published which photographs. “1 cannot remember w hether a m agasine in B ra z il whose name I have never heard o f has used my photograph, f o r instance. It is impossible. ”

Ara Güler was bom in Istanbul in 1928. H is f a t h e r ow ned a pharmacy on istiklal Caddesi and his wide circle o f friends from the art world o f the period included M u h s in E rtu ğ ru l, f o u n d e r o f modem theatre in Turkey, as well as budding business tycoons such as Vehbi Koç, whose office was just down the road.

H is e a rly a c q u a in ta n c e w ith Is ta n b u l’s a rt w orld m otivated Ara Güler to embark on a career

in cinema.

A t first he worked in film studios and attended Muhsin E rtuğrul’s drama courses. Before long, however, he abandoned cinem a in fa v o u r o f jou rn a lism , jo in in g the staff o f Yeni Istanbul newspaper in 1950, and later transferring to the famous Hayat magasine.

In 1958 he did his first overseas commissions f o r Paris Match and Stem, and in 1961 was listed among the w orld’s seven best photographers in the Photography A n n u a l published in Britain. Since then he has received countless awards, his work has been the subject o f exhibitions and spe­ cia l supplements, and the world’s most fam ous publishers have featured his photographs.

In 1968 his photograph s were shown at the

One o f the

foremost figures

o f international

creative

photography,

Ara Güler declares

that photography

is more important

than art, and

defines it as “the

visual chronicling

o f contemporary

history”.

62 S K Y L IF E A Ğ U S T O S - ^ A U G U S T 1 9 9 3

(4)
(5)

64

(6)

mm.lik gerçeküstü bir film yapıyor. "Ara Güler'in Yaratıcı Amerikalıları".. "Ara Güler, Fotoğraflar".

"Ara Güler'in Sinemacıları"

"Muhteşem Süleyman'ın Mimarı Sinan'ı "(Sinan, Architect o f Süleyman The Magnificient)

"Türkiye'de Yaşam " (Living in Turkey)

Ara Güler'in çalışmalarını içeren 20'den fazla kitaptan bazıları.

Ara Güler ile fotoğraf üzerine derinleştiriyoruz konuşmamızı. Son zamanlarda bilgisayar ile fotoğraf üzerinde yapılan oyunlar veya karanlık odada birkaç fotoğrafı üst üste basarak elde edilen imajlar hakkında ne düşünüyor acaba? -Bunlar teknik oyunlardır. Ben bunları fotoğraf saymıyorum. Fotoğraf gerçektir. Fotoğraf haya­ tım ızın içinde yakalanan bir

kesittir ama öyle bir kesittir ki, o fotoğraf birşey de söylemeli­ dir. Bir duyguyu, bir düşünceyi de aktardığı zaman fo to ğ r a f olur.. Peki ya sanat ile fotoğraf arasındaki ilişki? Fotoğraf nasıl bir sanattır söz buraya geliyor. Yanıt oldukça ilginç:

-F o to ğ ra f sanat Sanattan

fotoğrafçılar yaşadığımız devrin görsel tarihini yazan birer tarih- çiyizdir. 19. asrın fotoğraflarına bakın. O fotoğraflardan, o asrı en doğru şekliyle tanırsınız. Tarihçiler tarih yazarken bir miktar duygu ve imajinasyonla- rını da katarlar yazıların a. Fotoğraf ise gerçeği gösterir. Onun için sanattan daha büyüktür. Fotoğraf canlı tarihtir. Sanat gerçek değildir, yalandır, uydurmadır. Hamlet her gece

tiyatro sahnesinde ölür. Neden? Çünkü tiyatro yalandır. Fotoğraf ise gerçektir. Hamlet öldü ise ben onu ancak bir kere öldüğü anda çekebili­ rim. T iya trod a ise her g e c e H am let ölür. Karanlık oda oyunlarında yokum. Dört tane resim alır istediğim kadar kolajlı oyunlar yapa­ bilirim ama o zaman oyun oluyor fotoğrafın gerçeğini yansıtmıyor. Fotoğraf herşeyden önce gerçektir.

Bu sözler üzerine "Fotoğraf sanatçısı" tanımla­ masını nasıl karşıladığını soruyoruz Ara Güler’e. -Fotoğrafçıdan sanatçı olur mu? Fotoğrafçı, ger­ çeğin peşinde koşan adamdır.

Sonra peşinde koştuğu gerçekleri konuşmaya

Modem Art Exhibition in New York, and in 1975 he made a brief return to cinema with a surreal­ istic 16 mm film entitled “End o f a H ero”, about the dismantling o f the “Yavuz” warship.

His photographs have illustrated over twenty books, in c lu d in g “A ra G i il e r ’s C re a tiv e Am ericans", “A ra Güler, Photographs”, “A ra G ü le r ’s F ilm M a k e rs ”, “S in an , A rc h ite c t o f Süleym an the M a g n ific e n t”, a n d “L iv in g in

Turkey”.

The conversation then turned to the photograph itself, and I asked him f o r his views on effects produced by computers, and images obtained by

developing several film s one on top o f the other. G ü le r was dismissive. “These a re te c h n ic a l devices. I do not regard them as photographs.

Photography is real. Photography captures a fa c e t fro m o u r lives, a n d a g o o d p h o to g ra p h m ust have something to say. When a photograph conveys an emotion, a thought, then it is a real photo­ graph. ”

So what about the relationship between a rt a n d photography? What kind o f an art is photogra­ phy?

A ra G ü le r has a con trov e rs ia l answer: “Photography is not an art. It is more important than art. We photographers are chroniclers who record the visual history o f o u r age. Look at 19th cen tury photographs. They g iv e us the truest glim pse o f that century. Historians are bound to incorpo­ rate a degree o f e m o tio n a n d im a gin ation into their writing, but photographs show the truth. That is why they are greater than art. Photographs are livin g history. A rt is not real, it is contrived, fictitious. Hamlet dies on the stage every night. Why? Because theatre is f ic t i­ tious. Photography is the tmth. I f Hamlet dies I can only photograph h im at the m om ent o f death. Darkroom tricks are not f o r me. I could take fo u r pictures and play around with them as much as I liked, creating collages. But then the results would not have anything to do with reali­ ty. Photography is reality above all else. ”

So what does Ara Güler think o f the phrase, “pho­ tographic artist”?

“How can a photographer be an artist? The pho­ tographer is a man in pursuit o f the truth. ”

d eğ ild ir, daha önem lidir. Biz

Gezip

görüp kendin

keşfedeceksin.

Gazetecinin birinci

hedefi budur. Yani

bugünün Kristof

Kolomb'u olmak.

Gitmeli, bulmalı

onlarla beraber

yaşamalı. Kendini

keşfetmeli ve

onlarla birlikte

hissetmeli.

(7)

başlıyoruz. TV'de macera filmi izler gibi heye­ canla dinlediğimiz nice anı. Afrika'da en vahşi kabilelerden biri olarak bilinen M asai'lerle görüşmeye giderken arabalarının etrafını çevi­ ren 24 adet aslan..

Bomeo'da kum kafa avcıları röportajlarını ger­ çekleştirmek için landrover tipi araçlarla vahşi ormanlar içinde yolculuk, sonra yol bitince nehirde kano ile ilerlem eye çalışmak, silahlı koruyucular, timsahlar, yılanlar paslanan kıy­ metli Leica iki adet fotoğraf makinesi..

Kaç tane fotoğraf makinesi sahibi olduğunu soruyoruz bu kez.

-40-41 tane var. Aslında çok değil 40 yıldır fotoğraf çektiğime göre her

seneye bir tane say..

Bu kameralar arasında sualtı çekimler için veya müzeler­ deki belgelerin ince detayla­ rını çekecek biçim de çeşit çeşit işlevleri olanları var. Eski kameralarının yanısıra karanlık odanın duvarlarında ilk başladığı yıllardan kalma kocaman bir tencere kapağı büyüklüğündeki flaşlar da yer alıyor.

Dünyanın Pasifik taraflarını daha çok seviyor Ara Güler. Batı dünyasını ve batılı insa­ nı h esaplı v e dünyadaki olumsuzluklardan sorumlu buluyor. Uzak Doğu'luları ise "candan insanlar" olarak değerlendiriyor. Türk insanı­ nı da seviyor.

-Biz iyi memleketiz, insanla­ rımız ağlamasını bilir., diyor. Peki ya Y e n i G in e 'd e n Borneo'ya, Afrika'dan Orta Asya'ya uzanan ve fırsat bul­ dukça kendini en güç koşul­

lara, içeceği bir bardak suyun sıtma hastalığına dönüşeceği, yaban hayvanlarla dolu ormanların derinliklerine atılmaya yönelten dürtü ne? Şöyle yanıtlıyor Ara Güler:

-Kendimi explorer (kâşif) gibi hissediyorum. Gezip görüp kendin keşfedeceksin. Gazetecinin birinci hedefi budur. Yani bugünün Kristof Kolomb'u olmak. Bence gerçek gazeteci-yazar değil, röportajcıdır. Gitmeli, bulmalı onlarla beraber yaşamalı. Kendini keşfetmek ve onlarla birlikte hissetmeli. Ben bu tür gazetecilik yapı­ yorum.. •

At that cue we began to discuss the truth which Ara Güler has gone in pursuit of.

His fascinating anecdotes often beat any adven­ ture film f o r excitement: how his car was sur­ rounded by 24 lions on the way to photograph the Masai, one o f A frica ’s most warlike tribes; his jou rn e y through virgin forest to f in d the head hunters o f Borneo, starting in four-w heel drive vehicles and continuing by canoe when the track ran out; a story o f arm ed guards, crocodiles, snakes, an d his two rusty but preciou s Leica earners.

At this poin t I interrupted him to ask how many cameras he had got altogether. “Forty o r forty- one, ” Ara Güler replied. “That is not so many, i f you reckon I have been taking photographs f o r fo r ty years. One a year. Some o f them are designed spe­ cially f o r particular functions, such as underwater photogra­ phy, o r c a p tu rin g the f in e

detail o f historical documents in m useum s.” Some o f them are o ld models, a n d on the wall o f the darkroom hang the hu ge fla s h ligh ts as big as saucepan lids which he used to use in the early years.

Ara G ü le r’s fa v o u rite p a rt o f the w orld is the P a c ific . He blames the western world f o r all the afflictions o f the world today, and describes the people o f the Far East as “warmheart­ ed”. O f Turkey, his home, Ara G ü ler comments favourably, too: “We are a good country. Our people know how to cry. ” What is it that sends Ara Güler in search o f ad venture an d even danger, to A fric a an d Central Asia, and to the remotest comers o f New Guinea and Borneo? Places where attack fro m wild animals, malaria, and other risks are ever present.

“I feel like an explorer. You must discover these places f o r yourself. That is the first objective o f the journalist, to be today’s Christopher Columbus. I think that the true journalist is the reporter, who goes and fin d s the people he writes about and lives with them. He has to discover them f o r him ­ self, and share their experiences. That is the kind o f journalism which I do. ”

Hamlet her gece

sahnede ölür.

Neden? Çünkü tiyatro

yalandır. Sanat

uydurma ve yalandır,

fotoğraf gerçektir.

Hamlet öldü ise ben

onu ancak bir kez

öldüğü anda

çekebilirim. Tiyatroda

ise her gece Hamlet

yeniden ölür.

Fotoğraf yaşayan

hayatımızın içinden

yakalanan

bir kesittir.

6 6 S K Y L IF E A Ğ U S T O S A U G U S T 1 9 9 3

(8)

67

S K Y L IF E A Ğ U S T O S A U G U S T 1 9 9 3

Referanslar

Benzer Belgeler

Bu çalışmada amaç ülkemizde yaşayan ağaçkakanlar için kullanılan geleneksel isimleri derlemek, bu isimlerin benzer yönlerini ve farklılıklarını ortaya koymak,

1 Pazar Yom rişon Yevmu’l-ahad Birinci gün 2 Pazartesi Yom şeyni Yevmu isneyni İkinci gün 3 Salı Yom şlişi Yevmu’s-sulesau Üçüncü gün 4 Çarşamba Yom revii

Konulu tefsir araĢtırmaları hususunda bir giriĢle baĢlayıp, Kur‟ân‟ın fazileti, sûrelerin fazileti, sûrelerin isimlendirilmesinin tevkîfî mi ictihâdî mi

Türk Tarih Kurumu Yayınları. Tarihî Türk Lehçelerinde Bitki İsimleri. Gazi Üniversitesi Sosyal Bilimler Enstitüsü Türk Dili ve Edebiyatı Ana Bilim Dalı, Türk Dili

Aşağıda şekillerin içinde verilen özel isimleri maviye, tür isimlerini kırmızıya

Aşağıdaki adları okuyalım Adın özelliğini belirtmek için boşluklara (X) işareti koyalım.. ADLAR

Aşağıda şekillerin içinde verilen özel isimleri maviye, tür isimlerini kırmızıya

En son olarak tahmin ve gerçek sonuç arasındaki farkı bulmak için çıkarma işlemi