HES projeleri gündeme geldiğinden bu yana, bu projelerin yörede yaşayan halkın işsizlik sorununa çare olacağını ileri süren günümüz hükümeti, şimdide turizm yolları yapacağız diyerek, bir doğa katliamı projesi ile yine yalana
başvurmakta.
Doğu Karadeniz “Turizm Odaklı Kalkınma Planı” 5’inci toplantısı, 5 bakanın katılımı ile Rize’nin İkizdere ilçesi RİDOS Termal Kaplıca Merkezi’nde gerçekleştirilmiş. Toplantıya Başbakan Yardımcısı Hayati Yazıcı, Devlet Bakanı Faruk Nafiz Özak, Maliye Bakanı Mustafa Şimşek, Bayındırlık ve İskan Bakanı Mustafa Demir, Kültür ve Turizm Bakanı Ertuğrul Günay, DPT Müsteşarı Kemal Madenoğlu, Ulaştırma Bakanlığı Müsteşarı Habib Soluk, Karayolları Genel Müdürü Mücahit Turan, Cumhurbaşkanı Başdanışmanı Eşrat Hürmüzlü ile Rize, Artvin, Trabzon, Giresun, Ordu, Gümüşhane, Samsun ve Bayburt illerinin milletvekilleri, vali ve belediye başkanları, İl Genel Meclisi ile Ticaret ve Sanayi Odalarının başkanları v.s. katılımı ile, yeni bir rant alanı yaratmayı hedefleyen toplantıda, “Mevcut yolları iyileştirerek, tabiatı bozmadan proje hayata geçireceğiz” açıklaması yapıldı. Toplantının açılış konuşmasını Rize Valisi Seyfullah Hacımüftüoğlu yapmış ve Turizm Mastır Planı ile Karadeniz Bölgesi’ndeki 8 ilin ciddi faydalar göreceğini belirterek, “Samsun’dan girdikten sonra yolunuzu şaşırmadan istediğiniz yerden çıkılabilecek şekilde bir safari yapabileceksiniz. İstediğiniz yaylada konaklayarak Samsun’dan girip Artvin’den çıkabileceksiniz. Bu büyük bir projedir ve yaklaşık bin 250 kilometrelik bir yol ile binlerce yayla ve mezrayı kapsıyor. Kolay olmayacak ama çok güzel olacak. Bu projede yeni bir yol gayreti içinde değiliz. Sahile alternatif bir yol olmayacak. Mevcut yolları iyileştirerek, tabiatı bozmadan proje hayata geçireceğiz” demiş.
Yukarıda yazılanlardan da anlayacağımız gibi yeni bir rant ve talan planları ile karşı karşıyayız. Samsun’dan Artvin’e kadar 1500-2000 mt yükseklikte açılacak olan yollar alternatif değil yayla turizmine hizmet edecek yollarmış. Zaten bizde alternatif yol olarak algılamamıştık. Daha önce kime ve neye hizmet ettiğini anlamakta zorlandığımız, zamanın Başbakanı ve Bakanları da benzer teranelerle otoyolun bölgeye refah getireceğini ve turizmin canlanacağını ifade ederek halkı ikna etmeye, edemediklerini de cezalandırma yöntemiyle saf dışı bırakmaya çalışmışlardı. Karadeniz Sahil Yolu ile ilgiyi dava için gittiği memleketinde kurşunlanarak öldürülen avukat Cihan Eren ülkemizin adı hiç unutulmayacak çevreci bir avukatıydı. Olayın ardından yakalanarak tutuklanan 25 yaşındaki Serhat Karadeniz “Kurtlar Vadisi dizisindeki Polat Alemdar’a özeniyordum. Ünlü birini vurmam lazımdı. Fındıklı’daki en ünlü kişi de Cihan Eren olduğu için onu vurdum” bu gerekçeler ne kadar da Hrant Dink’i öldürenlerin gerekçelerine benziyor değil mi? Bugün geçmişte yaşanılanların izdüşümünü yaşıyoruz sanki. Yeni hazırladıkları yalan ve demogojilerle halka yutturmaya çalıştıkları anayasanın içinde, maalesef karşılaştıkları bazı yasal zorlukları aşmaya çalıştıkları gerçeğini de unutmamamız gerekiyor.
TURİZM ADI İLE DOĞA TALANI
HES projeleri gündeme geldiğinden bu yana, bu projelerin yörede yaşayan halkın işsizlik sorununa çare olacağını ileri süren günümüz hükümeti, şimdide turizm yolları yapacağız diyerek, bir doğa katliamı projesi ile yine yalana
başvurmaktalar. Hazırlığı yapılan ve ihale sürecine yaklaşılan bu projenin ardındaki gerçekler maalesef
saklanamayacak kadar açık ve yalın bir biçimde karşımızda duruyor. Bu proje ile Karadeniz de rant olarak ne var ne yok sömürmeyi hedefleyen ve yörenin adeta kanını içmeye hazırlanmış vampir gibiler. Karadeniz’in neredeyse tüm tepelerini, maden şirketlerine arama yapmaları için ruhsatlar dağıtan hükümet, şimdi de turizm yolları adı altında madencilerin ulaşım sorunlarını çözmeye çalışıyor. Hangi ahmak kafa söylenenlere inanır acaba. Turizmi
canlandıracaklarmış, buna ancak gülünür ya da daha doğrusu ağlanılır herhalde. Ülkemizin doğal yapısının en az bozulduğu ve doğal yapısı ile değil ülkemizin dünyanın sayılı yerlerinden biri olan Karadeniz dağlarına yollar yapmaya çalışmak olsa olsa turizmi yok etme girişimi olabilir. Tabii hükümet üyelerinin turizm anlayışları bizlerden farklılıklar arz ediyor. Onlar Bursa Uludağ da talan edilen doğal yaşamın bir benzerini burada oluşturup, Ayder ve İkizdere civarında büyük otel yatırımcıları için kayak merkezleri açılmasını sağlamaya çalışmak hedeflerinin içinde gizli ikincil bir hedef olduğunu biliyoruz. Kayak yapmak için özellikle ağaç olmasa iyi olur diye düşünen turizmcilere de hizmet etmek bunlar için İslamın 6. şartı gibi.
Doğal ve yaban yaşamın halen sürdüğü ülkemiz yegane alanlarından biri olan bölge de neredeyse her dereyi bir HES projesine kurban etmek üzereler. Yöre halkının onurlu ve haklı mücadeleleri olmasa şuan tüm HES projeleri hayata geçmiş olacaktı. Buna rağmen HES’lerin yapıldığını düşündüğümüzde turizm amacıyla gelenler HES katliamlarını mı izleyecek, yoksa kuruyan dereleri ve suları çalındığı için can çekişen hayvanlarımı izleyecek, solan yok olan
Hükümet sözcüleri mavi tura alternatif yeşil tur hedefini koyarak yeni talan edilecek bölgemize işaret etmekteler. Mavi tur yapılan Ege deki koylarımız turizm yatırımlarına kurban edilmiş tüm doğal yaşam alanları yok olmuş durumda. Yeni hedefleri Doğu Karadeniz…