• Sonuç bulunamadı

Pervin Savran Anadolu nun son göçerleri Sar

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "Pervin Savran Anadolu nun son göçerleri Sar"

Copied!
2
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

Pervin Savran Anadolu nun son göçerleri Sarıkeçililer in kadın lideri. Göçer kültürünü korumak için göç yollarının üzerindeki HES projelerine karşı mücadele ediyor. Yaşı sorulduğunda sana ne diyen İlmiye Akçal ise 80 in üzerindeki yaşına rağmen vadisinde yapılmak istenen HES leri durdurmak için kilometrelerce yolu günde beş defa gidip gelecek kadar kararlı ve enerjik. Yaşadıkları bölgenin ölüm fermanı olarak nitelendirdikleri Tabiatı Koruma Kanunu na karşı Fırtına Vadisi nde düzenlenen eylemin bir araya getirdiği iki kadının ortak görüşü ise HES ler günümüz insanının yaşam biçiminin bir sonucu.

Birisi Türkiye’nin en kuzeyinde Kaçkar dağlarında Senöz Vadisi’nde yaşayan İlmiye Akçal, diğeri Toroslar da

yaşayan Anadolu’nun son göçerleri Sarıkeçililerin lideri Pervin Savran… Bugüne kadar geleneksel yaşam biçimlerinin dışına çıkmamış, Anadolu’nun iki ucunda yaşayan iki bilge kadın…

Verdikleri mücadelenin sadece doğayı ve yaşam alanlarını korumak için olduğunu düşünürken daha ilk soruya verdikleri yanıt bir tokat gibi yüzümüzde patlıyor.

Sizi bir araya getiren nedir?

Pervin Savran: Bugünkü insanın yaşam biçimi. Yani tüketim alışkanlığı, teknolojiye bağımlılığı ve kendi bencilliğinin nelere yol açtığını düşünmemesi. Artık bilerek ve düşünerek karar vermiyor insanlar. Sanki başka bir dünyada

yaşayan birileri bu dünya için kararları veriyor gibi. Bu yaşadıklarımız insanlık dışı bir şey çünkü.

İlmiye A.: Zamane insanlarının cahilliği bizi bir araya getirdi. Ben yiyeyim sen yeme, ben varım sen yoksun diyenler bizi bir araya getirdi. Bu dağlarda elektrik üreteceğiz diye ağaçları kesenler, aha bu su boşa akıyor diyenler bizi bir araya getirdi.

Bu yüzden neler değişti hayatınızda, ne hissediyorsunuz?

İlmiye A.: Canımız acıyor. Hatta bizim şu anda ölmüşlerimizin bile canı acıyor mezarda. Bir sürü ağaç kestiler, kalanların canı acıyor. Topraklarımız HES (Hidroelektrik Santrali) inşaatları nedeniyle gitti. Eskiden hiç çarşıya gitmezdik bir şey almaya. Herkeste dayanışma vardı. Birbirine destek olur, yardım ederdi. HES inşaatlarıyla gelen para bu dayanışmayı birlikteliği de parçaladı. Hem toprağımızdan hem komşumuzdan olduk. Şimdi birçok şeyi çarşıdan almak zorundayız. Suyumuzu almak istiyorlar. Bizi yok etmek istiyorlar. Oysa kime ne zararımız varmış bizim?

Pervin S.: Bizim için bu dünyada her mahlukat ötekinin rızkıdır. Keçiler dua etmezse şu dağlarda bir ot bitmez. Otlar dua etmezse gökten bir tek damla yağmur düşmez. O yüzden tüm canlılar bizim için birdir. Keçim neyse oğlum da odur, dağ da odur, su da odur. Biz yüzyıllardır konup göçüyoruz. Göçerken bir taşı bile yerinden oynatmamaya doğaya zarar vermemeye dikkat ediyoruz. Keçilerimiz orman diplerindeki otları yiyor. Doğa zarar görmesin diye sürekli keçilerimizle göç ediyor onları bir yerde sabit tutmuyoruz. Ama gel gör ki yolumuzdaki bütün suları birileri satın almış. Böyle giderse dağda değil keçilere içirecek, biz bile içecek su bulamayacağız. Şu anda yaşadığımız bir kültür soykırımı. Bizi yok etmek istiyorlar. Günbegün yok oluyoruz.

Beni öldürmeden buraya giremezler Peki neden bunu yapıyorlar sizce?

Pervin S.: Bizi yok etmek istiyorlar çünkü biz burada olduğumuz sürece başka bir şekilde yaşamın da bir alternatifi var. Biz doğayla barışık, paylaşan canlı bir örneğiz. Ben paylaşmaya hazırım. Dünyanın tüm insanlarıyla. Bizde hoşgörü sınırsızdır. Dili, dini, rengi ne olursa olsun her şeyimizi paylaşabiliriz. Doğa gibi. Elektrik üreteceğiz diye doğayı yok edenler de böyle mi? Yaşadıkları dünyada böyle bir şey var mı? Olmadığını, olmaması gerektiğini düşündükleri için bizi yok etmeye çalışıyorlar. Yoksa benim kime zararım var? Kimin sırtında yüküm?

İlmiye A.: Bu işleri okumuşlar yapıyor. Diyorlar ki biz iyi biliyoruz. Benim okumam yok. Niye yapıyorsunuz

yapmayın dediğimde bana cahil dediler. Başıma neler getirdiler. Oysa ben onların da annesiyim. Bunlarda utanma da yok terbiye de. Hiçbir şey yok. Bunların yerine para var. Ondan yapıyorlar, niye yapsınlar.

Bu işlerin sonu nereye varır sizce?

İlmiye A.: Ben kadınım. Söz vermişim. Beni öldürmeden buralara kazma kürekle bile giremezler. Nereye varırsa varsın. Ben bilmem…

Pervin S.: Bir tek Toroslar ya da Karadeniz böyle değil ki. Memleketin her yeri böyle. Bu böyle gitmez. Anadolu insanı çok akıllıdır. Bir geçiş sürecindeyiz. Memleketin her tarafında bizim gibi insanlar var. Bunu görüyoruz. Çok

(2)

güçlüyüz aslında. Türkiye’nin her yerinden sesimiz çıkıyor. Sesler birleşmeye başladı. Sabredip görmek gerek. Onların parası var, bizim yüreğimiz

Karşınızdakilerin paraları var, büyük iş makineleri var ve kanunlarla da destekleniyorlar. Kısacası çok güçlüler. Karşılarında durmak zor olmayacak mı?

Pervin S.: Mazlumun ahı mutlaka çıkar. Güçlü gördüğümüz insanların sonu da yakındır. Mazlumların içinde sadece insanlar değil, doğadaki tüm canlıların ahı var. Kurdun kuşun, böceğin ahı var. Güçlü sandığımız güçlü gördüğümüz saltanatları yıkacak başka güçler de var. Bir kere her şeyden önce yaratan var. Anadolu insanı akıllıdır. Sabredip görmek lazım. Bizler özgür yaşayan insanlarız. Özgür akan sular oldukça biz de özgürüz. Özgürlüğümüz için canımızı da veririz gerekirse.

İlmiye A.: Onlar güçlüyse benim de sözüm var. Buraya koymayacağım onları. Vicdanı olan hiç buna razı gelir mi? Paraları varsa var. Bizim de yüreğimiz var. Ben ölürüm sözümden dönmem. Artık hiçbir yetkiliye inanmıyorum. Herkes aha buraları yok edenden yana. Hiç aklı başında adam yok. Büyük Allahım’a havale etmişim bunları. Paraları olacak ama gözleri görmeyecek ayakları yürümeyecek ama ölmeyecekler bunlar.

Birbirinizi ilk kez gördünüz ve tanıştınız. Birbirinizde ne buldunuz, ne gördünüz?

İlmiye A.: Bugün burada derenin derdine düşmüşüm ama gördüm ki kızımın başında da aynı dert varmış. Bundan sonra ben de oraya gideceğim. Toroslar’a. Benim canım yanıyor. Şimdi gördüm ki onun da canı yanıyor. Nasıl durayım. Yeter ki çocuklarım beni götürsün. Ayrı gayri yok.

Pervin S.: Anladım ki bu dert bir tek bizim değilmiş. Biz aynı dünyada yaşıyoruz. Acılarımız, kaygılarımız, sıkıntılarımız, çektiğimiz işkence… Bü mücadelede yalnız olmadığımızı ve çok güçlü olduğumuzu bir kez daha gördüm.

Referanslar

Benzer Belgeler

Marmara Üniversitesi Makine Mühendisliği Bölümünü 2003 yılında bitirmiş, Ortadoğu Teknik Üniversitesi Mühendislik Yönetimi Yüksek Lisans Programına katılmış, aynı zaman

Muğla Gazeteciler Ce- miyeti Başkanı Süleyman Akbulut, bugüne kadar Temmuz ayında yapılan Basın Gecesi’nin bundan böyle Ekim ayında yapıla- cağını

Ba şkentte, yer seviyesinden itibaren meydana gelen sıcaklık terselmesinin su buharı ve atmosferi kirletici gazların yükselmesini engellediğini anlatan yetkililer, "Su buharı

As a result, it was deıermined Ihal the hyglenic qua[ity ol the examined samples was nol satisfactory, nevertheless they did nol conlain microorganisms al alevel cııuslng

Sonunda köpek susuzluğa dayanamayıp kendini gölete atar ve kendi yansımasını görmediği için suyu içer.. O daya namayıp kendini gölete atar ve kendi yansımasını

İstatistiksel olarak un tipleri açısından unların riboflavin miktarı ortalamaları arasındaki farklılıklar çok önemli bulunmuş (p  0.01), ancak fabrikalar

Overall physical and mechanical properties of wheat straw, wood fibers and straw-wood fiber mixture MDF boards made under the conditions of 150 °C, 6 minutes pressing time and

Buğday bitkisinin azot kapsamı üzerine artan miktarlarda uygulanan azotun etkisi önemli (p<0.01) olmuş (Tablo 3) ve tüm bor düzeylerinde uygulanan azota