i¡ H H ii ii M it m ;! !! U H i! !f n ¡H m i;! !n !n H U !i it ii ;n ii iM ti M M ii :u i! !t !! i> ii ¡m m ii ii ti m m in n i:i im ii ii ii ii in :u ^ ¡n u m ti ii im m m n !! ii m im ti ti m tn i » r o m H H n ı« m w m iH im m K iH !i ıi M n m n « n u u u ro n ın ü u m n ı
Yahya Kemâlden
fıkralar...
Dedim ya, anlatmadan dura
mayacağını. Siz KENDİ GÖK
KUBBEMIZ’de canını şiirleri
okurken, bana da burada üsta dın biribirinden ¡tüzel ¡fıkrala rım anlatmak dii$üyor. (Söz a- rasıııda söyleyeyim, bu KENDİ GOKKUBBEMıZ k ita b ilik tan- himiz için mühim bir kıstas o-
lacak. Kitapçılar pür dikkat,
hâdiseyi takip ediyorlar. Ba
kalım bu eıı çok beklenen şiir kitabı ııc kadar /.amanda satı lıp tükenecek diye... Satılmaz sa, bundan sonra şiirlerini neş redecek sairlerin vay haline)..
Fıkraların biri siyası: mönü
Reisicumhur olduğu şıraday
mış- Yahya Kemal:
— Bu is yanlış oldu, demiş. Memleketi ben idare edecektim, İsmet Pasa şiir yazacaktı. Hiç olmazsa o zaman yalnız Türk şiirinin canına okunurdu.
* YA R A N AM AD IK . — Ya
kup Kadri Karsoamaııoğlu
için de demis k>¡
— Bu millet elli senedir, onu tedavi etmek için dağ lık memleketin birinden di ğerine sefir gönderir. Haz- rete yine de yaranmak müxn kün olmaz.
İK İ TÜRKÇE. — Yabya Ke- | mal, t alih R ıfk ı Atay İle Ulus
% matbaasında oturuyorum». Bir flievamı Sa. 5, Su. I de) ?,fiiiiiluliii:ıi.:t.tUiu,ılıJuiiiiiâiumiiliii,ı.ıijıi,iMjiiıı:ııiH|iıı
T r 5 0 'W ?
tvctl* t ik
b f.« !;i in «ıi H m *m nH H nn m H «ın H iT m H ijî !m !im ım !n LM j»i H nn iî« nj «ıu nj m iiı ıın i'i a! îP i«n um ıiH H nM iın ıu ni !n u« nı ıu ıın ım ıw nH m !m nH in H nH K m m ıu ın nı nm !fi iii »!i ii! tii üm i!a tım H m i!m im m !im !i! i!i ııı ii» nm nı au ın ın H iu uı «u aıt
Yahya Kemâl'den
f ı k r a l a r . . .
(Ba^taraiı 1. tayfada,»genç gelmiş, Ataştı ziyarete..
Ciddi bir genç, ateşli. Söze: — Nedir bu İstanbul Türkçe* si davası beyefendi? diye bas- lamıç. Hâlâ mı istanb u lin he gemonyasında yasayacağız? A r tık Anadoluya dönmeliyiz beye fendi, Anadoluya!! Diliyle, me seleleriyle, gerçekleriyle...
Delikanlının öfkesi, A ta y ı
biraz şaşırtmış- Söz<? Yahya Ke mal karışmış:
— Beyefendinin hakkı var
Falih, demiş- Hakikaten Anado
lu kelimeleri tstanbuidan daha
iyi telâffuz eder.. Meselâ oto büs denilen kocaman vasıtaya,
iriliğine uygun bir telâffuzla
OTOBOS, der.. Buna mukabil
tstantnılun Profesörüne karşı
lık, kelimeyi küçülterek PEUFü SÜR demeyi tercih eder. B ili
yorsunuz, bizim profesörlerimi
zin bir kısmı da. dahiden pru- füsür’dür hani..
it YEDı D A K İK A D A . — E-
mirgân iskelesinde vapur
bekliyorlarmış. Meclise ka rışan müna'rıbetsızlerden bi ri durup dururken.
— Usta d, demiş; bize şiir terinizden birini okur mu sunuz?
Yahya Kemal bir an sus muş, sonra o zata dönerek: — Birader, demiş; vapura kaç dakika var?
— Tam yedi dakika. — E., bir şiiri yedi sene de yazan benden, onu yed» dakika içinde okumamı is lemek. biraz insafsızlık de ğil mi?
»• AZİLETLÜ... — Dermiş ki:
— Gençlerimize son devirde
FuzulTyi bilmemek fâzilettir.
dendi. Bütün eski edebiyatım ı
zı bilmemek fâzilettir. dendi.
Gsmanlı tarihini bilmemek fâri
lettir, dendi. Eski yazıyı ve
eski Türkçeyi bilmemek fazilet tir, dendi. Çocuklar hiT gün bir
de durup baktılar ki, meğer
ne çok faziletlere sahip İmişler. * VUSLAT. — Yine bir gun
Emirgândan Taksim’e ç ık
mak üzere dolmuşa binmiş-
Yanında. tanımadığı iki
genç hanım. Ama onlar üs tadı tanımışlar, önce fık jr - daşmışiar, sonra cesaretleri ni toplayıp, hem de ilk söz olarak:
— Ah üatad, demişler; iki m iz de şiirlerinize hayranız. Hele o Vuslat şiiriniz yok mu? Acaba bize bu şiirinizi okumaz mısınız?
Yahya Kemal demiş ki: — Hanımefendiler, ben o-
tomobilde vuslat lâfı ede
cek yaşı çoktan geçtim. Gör muyor musunuz?
M APUSANE ÇEŞMESİ. — Yah ya Kemal’den bahsetmişken, o- nun hayranlarından bir şâirin, (Faruk Nafiz Çamlı berin) son
şiirini de şuraya yazıvereyim.
İy i ama. Çamlı bel Yassıada'da , <*/
diyeceksiniz. Sen yazdığı şiiri
nereden öğrendin? Fısıltı gaze tesinden, Hem siyasi tarafı da yok, sanmam kî alınan olsun. Çamlıbe! sadece, karısına duy
duğu hasreti dile getirmiş, di
yor ki:
«Ruhumda bütün gün tutuşur çöl gibi hasret, En sonra serabınla döner v a
haya meydan. Belki s gibi dehlizde belirdik çe hayâlin, Kalmaz koğuşun farkı Süley
man Sarayından.*
ir MESLEĞİ DEĞİŞTİRİ
YORUZ GALİBA.. — Baksa
nıza resmen çöpçatanlığa
başladık. Ankara’dan CİM e-
fendi yazmış, Taksim’den
N AİM E hanını sormuştu. Şim di, bizim damat namzedi CİM suallere cevap veriyor.
« — Ankara Hukuk Fakül tesinden mezunum. Avukat lık ruhsatım da var. Hâlen alelusul bir memurum. Ça- lıştım ı yeri yazamıyatağım. Personeli mahdut bir Devlet Dairesidir. Posta K : 144, Ba kanlıklar, Ankara) bana ait bir adrestir. Endişesiz kulla nılabilir, diyor ve ilâve edi yor:
— İçinizden gelen sesin
kulağıma fısıldadığı bir
şey var. Onun için gözleri
mi sütunlarınızdan ayırım -
? arağım. Hürmetlerimle.» Naime hanımcığım. Görü yorsunuz ki çocuk hiç fena
değil. Adresini de veriyor.
Siz artık oraya yazarsınız.
Ama beni de neticeden haber dar etmeyi unutmayın.
ir G A Y R Î K A B İL t ISLAH.
— Geçen akşam radyoda
bir şarkı anons ettiler. Bir
rtalyan şarkıcı var, bir er
kek; Dominico bilmem ne
diye... O söyleyecek dediler, ama radyoda karşımıza bjr
kadın şarkıcı çıktı. ister
inisiniz seçimler de aynı ha
taya düşüp, gerçekte falan
parti kazanmışken, zuhuien
filân parti kazandı desinler?
Kee, n’aparsımz, insanoğlu
kendini Islâhtan âciz değil
ki koca bir radyoyu... Kişisel Arşivlerde İstanbul Belleği