Çok eski bir geçmifle sahip olan
matemati¤e, insanl›¤›n uygarlaflma
se-rüveninde yaratt›¤› en zengin ve en
soyut düflünsel faaliyetlerinden biri
olarak bak›lmas› yanl›fl olmasa gerek.
‹ki art› ikinin dört etti¤ine dair
bizle-re çok basit görünen bir aritmetik
eflitli¤in bile, üniversitelerin
matema-tik bölümlerinde okuyan ö¤renciler
için s›navlarda soruldu¤unda
ispat-lanmas› ciddi anlamda bir çaba
gerek-tirdi¤i düflünülürse, matematik
ger-çekten de soyut bir düflünsel
faaliyet-tir. Fakat bunun yan›s›ra, ayn›
eflitli-¤in, insanlar›n her türlü
faaliyetlerin-de ve dünyadaki her türlü materyalfaaliyetlerin-de
uygulama alan› da buldu¤u göz
önüne al›n›rsa matematik bir yönüyle
de "somuttur" ya da somut olanla
ilifl-kilidir diyebiliriz. Matemati¤in bir
yanda soyut bir düflünsel faaliyet
ol-mas› ya da hiçbir olgu veya deneyin
dayatmas› olmaks›z›n
yap›labilece¤i-nin düflünülmesi, di¤er yanda insan›n
içinde bulundu¤u dünya ve evrene
kusursuz bir biçimde uygunluk
gös-termesi, yani matematiksel kuram,
önerme ya da nesnelerin dünyada
uy-gulama alan› bulmas›, bafllang›c›ndan
beri hem filozoflar› hem de
matema-tikçileri düflündürmüfltür. Buna göre,
matematikteki deneyle hiçbir iliflkisi
olmad›¤› düflünülen en soyut
kuram-lar›n bile, günün birinde fiziksel ya da
teknik (mimari, mühendislik,
istatis-tik, hatta ekonomik vs.) bir uygulama
alan› buldu¤u düflünülürse, sorun
"Matematik nas›l oluyor da (ya da
ne-den) dünyaya kusursuz flekilde uygun
olabiliyor?" diye ifade edilebilir.
Üze-rine düflünülen ve bir problem olarak
görülen bu durum, matematik
felsefe-sinde de genifl bir uygulama alan›
bul-mufltur. Soruyu biraz açmak için flu
örnekler verilebilir: Örne¤in
matema-tikte √-1 say›s›ndan oluflturulan
kar-mafl›k say›lar, x
2= -1 gibi bir cebirsel
denklemi çözmek amac›yla
yarat›lm›fl-lard›r. Fakat gelin görün ki bir
mate-matikçinin hiçbir flekilde deneye
da-yanmadan yani d›fl dünyadaki
herhan-gi bir nesneden esinlenmeden yapt›¤›
bu buluflun, elektrik mühendisli¤inde
çok önemli bir uygulama alan› vard›r.
Karmafl›k say›lar yard›m›yla örne¤in
elektronik devre analizleri kolayca
ya-p›labilmektedir. fiimdi, nas›l oluyor
da bulunmas› s›ras›nda hiç bir
deney-den esinlenilmeyen bu tip say›lar,
fi-ziksel dünyaya bu kadar uygun
olabi-liyorlar? Bir baflka örnek de flu:
Say›-lar›n baz› özelliklerinden
yararlana-rak bulunan asal say›lar, nas›l oluyor
da günümüz dünyas›ndaki
bilgisayar-larda flifreleme yöntemlerinde
kullan›-labiliyorlar? Örnekler ço¤alt›labilir…
Fakat genel olarak tüm matematik
önermeleri ya da nesneleri; ister
de-neyle yak›n, ister uzak iliflkide
görün-sünler, hepsi ‘nas›l oluyor da d›fl
dünyada bir uygulama alan›
bulabili-MATEMAT‹K
NEDEN DÜNYAYA
UYGUN?
Y ü c e l D u r s u n
68 Temmuz 2001 B‹L‹MveTEKN‹Kyor?’ diye sorabiliriz. ‹flte felsefenin
"analitik/sentetik ayr›m›" adl›
litera-türünün matematik felsefesindeki
aya¤›, bu konuyu kendine sorun
edin-mifltir.
Analitik/Sentetik
Ayr›m›
Analitik/sentetik ayr›m›, yarg›lar,
önermeler ya da bildirimlerle ilgili bir
ayr›md›r. Bir önermenin analitik
ol-du¤unu söyledi¤imizde, genel olarak
o önermenin do¤rulu¤unu ya da
yan-l›fll›¤›n› belirlerken olgu dünyas›na
gidip test etmenin gereksiz
oldu¤u-nu, çünkü bu tip önermelerin her
za-man biçimleri aç›s›ndan hep do¤ru
olduklar›n› ve olumsuzlar›n›
düflün-dü¤ümüzde akl›n bir çeliflkiye
düfltü-¤ünü söylemifl oluyoruz. Üstelik bu
tip önermeler bilgimize yeni bir fley
kat›p bilgimizi art›rmazlar;
dolay›s›y-la bofl içerikli önermelerdir. Bu tip
önermelere baz› örnekler verelim:
"Bir fley kendisine eflittir"
dedi¤imiz-de bu tip bir önerme, daima do¤ru
bir önermedir. Çünkü bilmekteyiz ki
düflünsel ya da madde dünyas›nda
hangi nesneyi ele al›rsak alal›m,
ald›-¤›m›z o nesne öncelikle kendisine
eflittir. Örne¤in "a¤aç, a¤açt›r"
dedi-¤im zaman ayn› tipten bir önerme
kurmufl olurum ki bu da bu
önerme-nin daima do¤ru oldu¤unu ve
olum-suzunu, yani "a¤aç, a¤aç de¤ildir"i
düflünürsem aklen bir çeliflkiye
düfle-ce¤imi gösterir. "A¤aç, a¤açt›r"
öner-mesi daima do¤ru oldu¤undan
zorun-lu bir bilgiyi dile getirir, yani baflka
türlüsü olanaks›zd›r. Bir baflka
aç›-dan bakt›¤›m›zda bu önerme ayn›
za-manda bize yeni hiçbir fley sunmaz,
çünkü biz zaten a¤ac›n a¤aç
oldu¤u-nu biliyorduk. Yine bu önermenin
do¤ru olup olmad›¤›n› anlamak için
bahçemize gidip ya da d›flar›ya ç›k›p
bir a¤aç bulmam›z o a¤ac›n a¤aç m›
ya da baflka bir fley mi oldu¤una
bak-mam›z yani test etmemiz gereksizdir.
Baflka deyiflle bu önerme aç›k bir
to-tolojidir. Bu kadar aç›k olmayan,
ya-ni ilk bak›flta totoloji oldu¤unu
he-men anlayamayaca¤›m›z analitik olan
bir baflka önerme de "bütün
bekarla-r›n evli olmayan insanlar oldu¤u"
ör-ne¤idir. "Bekar" sözcü¤ü, "evli
olma-yan insan" ifadesiyle eflanlaml›
oldu-¤undan ya da di¤er bir deyiflle
"be-kar" sözcü¤ünü araflt›r›p onu
kav-ramsal olarak çözümledi¤imizde "evli
olmayan insan" ifadesiyle
karfl›laflt›¤›-m›zdan, bu önerme de analitik bir
önermedir. Dolay›s›yla bu önerme de,
daima do¤ru, zorunlu bir önermedir.
Yani bu önerme için baflka türlüsünü
(örne¤in "benim tan›d›¤›m bir Ahmet
bey var, o hem bekard›r hem evlidir"
gibi) düflünemeyiz. Çünkü o
durum-da aklen bir çeliflkiye düfleriz. Yine
bu önermenin do¤ru olup olmad›¤›n›
anlamak için dünyadaki tüm bekar
insanlar›n evli olup olmad›klar›n› test
etmemiz, yani olguya ya da deneye
baflvurmam›z gereksizdir. Bu önerme
ayn› zamanda bizim bilgimize yeni
hiçbir fley katmaz, çünkü biz zaten
bu bilgiyi deneyle test etmeden önce
de biliyorduk. Oysa ikinci tür
öner-meler olan sentetik öneröner-meler, bu
önermelerin tersi bir durumu ifade
ederler. Onlar›n do¤ru olup
olmad›¤›-n› bilmek için, o önermenin iliflkin
ol-du¤u olguya gidip o bilgiyi
s›nama-m›z gerekir. Örne¤in, "Bütün a¤açlar
yaprakl›d›r" dedi¤im zaman, bu
tip-ten bir önermede bulunmufl olurum.
Bütün a¤açlar›n yaprakl› olup
olma-d›klar›n› anlamak için, önce
yeryü-zünde varolan a¤açlar›n hepsini
ince-lemem ve onlar›n yapraklar›na
bak-mam gerekir. E¤er bir tane bile
yap-raks›z a¤aç bulursam bu önerme
yan-l›fl, yok hiç yapraks›z a¤aç
bulamaz-sam do¤ru olacakt›r. Bu tür
önerme-ler zorunlu ve evrensel bir bilgi de
sunmazlar. Çünkü bir kimse pekala
aklen hiçbir çeliflkiye düflmeksizin,
bu önermenin olumsuzu olan "hiçbir
a¤aç yaprakl› de¤ildir"i düflünebilir.
fiu da var ki, bu önermenin dile
getir-di¤i bilgiyi olgu dünyas›nda
do¤rula-d›¤›m›z ya da yanl›fllado¤rula-d›¤›m›z zaman
art›k yeni bir bilgi edinmifl
olmakta-y›z; "bütün a¤açlar›n ya hepten
yap-rakl› oldu¤unu" ya "hiç yapyap-rakl›
ol-mad›¤›n›" ya da "k›smen yaprakl›,
k›s-men yapraks›z a¤açlar›n oldu¤unu"
ö¤reniriz. Yine bu tip önermeler
zo-runlu olmad›klar› gibi, analitik
öner-meler gibi evrensel öneröner-meler de
de-¤illerdir. Çünkü bu tipten sentetik
önermeler her zaman, her yerde ve
herkes için do¤ru ya da yanl›fl olan
önermeler de¤illerdir.
Analitik ve sentetik önermelere
iliflkin çizdi¤imiz profil bununla
kal-mamakta. 18. yüzy›l›n önemli
düflü-nürlerinden Immanuel Kant, Saf
Ak-l›n Elefltirisi adl› yap›t›nda baz›
sente-tik önermelerin bir yönüyle analisente-tik
önermeler gibi davran›p zorunlu ve
evrensel olduklar›n›, di¤er yönüyle de
deneye dayand›¤›n› iddia etti. Yani bu
tip önermeler kesin, zorunlu ve
evren-sel bir bilgi sunuyorlard›; hem de biz
bu tipten bilgileri dile getiren
önerme-leri olufltururken deney dünyas›n›n
verilerine dayanmak zorunda
kal›yor-duk. Kant bu tip sentetik önermelere
sentetik a priori önermeler ad›n›
ver-di. Yukar›da sözünü ettiklerimize de
sentetik
a posteriori önermeler dedi.
Kant, sentetik
a priori ad›n› verdi¤i
önermelere, "her de¤iflimin bir nedeni
vard›r" gibi bir önermeyi örnek
gös-terdi. Kant’a göre bu önermenin dile
getirdi¤i bilginin do¤rulu¤unu ya da
yanl›fll›¤›n› s›namak için, evrende
var-olan ve de¤iflim halindeki her fleyin
bir nedeni olup olmad›¤›n› anlama
yö-69
nünde deneye baflvurmam›z
gereksiz-dir. Çünkü "her de¤iflimin bir nedeni
vard›r" tipindeki bir ifadenin dile
ge-tirdi¤i "neden-etki" ba¤›nt›s› bizim
zi-hinsel yap›m›zda zaten vard›r. ‹flte bu
ba¤›nt›n›n bizim zihinsel yap›m›zda
ve akl› olan her yarat›¤›n zihinsel
ya-p›s›nda varolmas›ndan dolay› bu
öner-me hem zorunlu hem de evrenseldir.
Zorunludur çünkü, olgu dünyas›n›n
sürekli de¤iflen bir yap›s›na sahip
de-¤ildir. O asl›nda dünyada de¤iflen ve
de¤iflmekte olan bütün nesnelerin
bi-çimsel yap›lar›na sahiptir. Örne¤in
"Ayfle ö¤leden sonra okula gitti",
"Sa-at 5:00’da füze f›rl"Sa-at›lacak", "Günefl
6:30’da do¤acak", vs.. gibi
önermele-rin ifade ettikleri ve bizim içinde yer
ald›¤›n› zannetti¤imiz zaman, Kant’a
göre bütün de¤iflimlerin biçimidir ve
biz onun içinde de¤iliz; o bizim
içi-mizde. Ya da "bütün cisimlerin
uzay-da yer kaplad›klar›n› ve bunuzay-dan
dola-y› bir uzamlar› oldu¤unu"
belirtti¤i-mizde, bu yer kaplama özelli¤inin
ci-simlerin yap›s›n›n bir özelli¤i ve
bun-dan dolay› cisimlerde olan bir fley
de-¤il, onlar›n biçimsel yap›lar› oldu¤unu
ve bundan dolay› da bizim yap›m›zda
oldu¤unu söyler Kant. ‹flte bu iki
bi-çimsel de¤iflmez yap›n›n (uzam ve
za-man) ve biçimsel (ve dolay›s›yla
de¤ifl-mez) baflka yap›lar›n zihnimizde
ol-mas›ndan dolay› bu tip sentetik
öner-meler zorunludur. Evrensel
olmas›y-sa, bu tip biçimsel yap›lar›n evrende
70 Temmuz 2001 B‹L‹MveTEKN‹K
Bütün bu aç›klamalar ne ifade etmektedir di-ye sorulabilir. Çünkü matemati¤in tüm önermele-ri Kant’a göre, bu tip bir bilgiyi ifade eden sen-tetik a prioriönermelerdir. Bundan ne ç›-kar diye yeni bir soru sorulabilir. Yaz›-m›z›n bafl›nda ele ald›¤›m›z sorun, matemati¤in neden dünyaya uygun oldu¤u sorunuydu. Yani, örne¤in 5 + 7 = 12 gibi bir aritmetik ifade bütünüyle benim zihinsel yap›m›n bir ürünü olmas›na ra¤men, nas›l oluyor da bu ifadeyi dünyadaki bü-tün nesnelere uygulayabiliyorum? Ya da zihinsel birtak›m çal›flmalar sonucu buldu¤um, bir üçgenin iç aç›lar›n›n 180° olmas›na iliflkin bir geometrik önerme nas›l oluyor da bir mühendisin bir köprü infla ederken köprünün maddi parçalar›na uygulayabildi¤i bir önerme oluyor? Bu ve benzeri sorular›n temelin-de, ak›lsal yetilerimiz sonucunda elde etti¤imiz matematik önermelerinin bizim içinde yer ald›¤›-m›z dünyaya nas›l uygun oldu¤u ya da uygulana-bildi¤i sorunu yat›yor. ‹flte Kant’›n bu noktada verdi¤i yan›t, matematik önermelerinin sentetik a prioriolmas›yla ilintilidir. Ona göre bir kez bizim d›fl›m›zdaki her nesnenin görünüflsel özellikleri ve biçimsel yap›lar› bizim yap›m›zda oldu¤unda, bu iki fley (biçimsel yap› ve görünüflsel özellikler) bir çak›flma durumu gösterirler. Üstelik bizim zi-hinsel yap›m›z nesnelere de¤il, nesneler bize uy-gun davran›rlar. Böylece geometri çal›fl›rken zih-nimde oluflturdu¤um üçgen imgesi de d›fl dünya-da gördü¤üm (asl›ndünya-da görünüfl itibariyle bende olan) üçgensel flekle birebir uygun olur. ‹flte bu biçimsel yap›lar ve onlar›n alt›nda yer alan nesne-lerin görünüflsel yap›lar›ndan oluflturdu¤um ma-temati¤in sentetik a prioriönermeleri, bu yüzden dünyaya uygundur.
Matematik önermelerinin Kant’ç› anlamda sentetik de¤il de farkl› bir anlamda sentetik ol-du¤unu ileri sürenler de olmufltur. Yani matema-tik önermelerinin bütünüyle deneysel bir yap›da olup, zorunlu ve evrensel olmad›¤›n› (efldeyiflle sentetik a posteriorioldu¤unu) ileri süren bu gö-rüflün temsilcilerinden biri de J.S. Mill’dir. Mill, Mant›k Sistemi adl› yap›t›nda, matematik öner-melerinin tümevar›msal bir soyutlamayla elde edildi¤ini söyler. Bu noktay› aç›k k›lmak için
tü-mevar›m ile tümdengelimi biraz aç›klamak ge-rekiyor. Ben e¤er, "Bütün insanlar ölümlüdür", "Sokrates bir insand›r" dedikten sonra, "O halde Sokrates de ölümlüdür" dersem tümdenge-limsel bir sav ortaya koymufl olurum. Çünkü "Sokrates’in ölümlü oldu¤u" sonucu, bu savlamam›n öncesinde yer alan "Bütün insanlar ölümlü-dür" ve "Sokrates bir insand›r" önermelerinde zaten vard›r. Böyle-ce önBöyle-ceki önermelerde (öncüllerde) gizli olan bir bilgiyi dile getirmifl ol-maktay›m. Oysa, ku¤ular üzerine bir gözlem yap›p, gözlemim sonucunda "Bütün ku¤ular beyazd›r" dersem, tüme-var›msal bir savda bulunmufl olurum. Bu göz-lemimde inceledi¤im ku¤u say›s›, dünya yüzeyin-de yer alan bütün ku¤u say›s›na eflit olmayabilir; daha az olabilir. Ama ben yine de bu sav›mla, gözlemim d›fl›nda kalan di¤er ku¤ulara iliflkin bir genellemede bulunarak onlar›n da beyaz olmas› gerekti¤i sonucuna var›yorum. Buna karfl›l›k tüm-dengelimsel olan ilk örne¤imde gözlem yapmam gereksizdi. Yani Sokrates'i bulup onun insan olup olmad›¤›na dair t›bbi bir araflt›rma yapmam ge-reksizdi. Ak›l yürütmemde kulland›¤›m ilk öner-melerden yola ç›karak Sokrates’in insan oldu¤u-nu bilebilirim. Hem de Sokrates’e
iliflkin hiç bir deney ya da gözlem yapmaks›z›n... Fakat son örnekte, bütün ku¤ular›n beyaz oldu¤unu söy-lemeden önce mutlaka birkaç ku¤u üzerinde bir gözlem yapmam gere-kir. Daha sonra bu gözlemimi genel bir ifade fleklinde belirtebilirim. An-cak dikkat ederseniz tümevar›msal bir önermede deneyin bütün elaman-lar›n› (örne¤in bütün ku¤ular›) tü-ketmedik. Dolay›s›yla bir kimse,
ya-r›n bir gün ç›k›p, bize siyah bir ku¤u gösterebilir. Bundan dolay› "bütün ku¤ular›n beyaz oldu¤una" dair önermem zorunlu ve evrensel de¤ildir. Oysa, Sokrates’in insan oldu¤una dair ak›l yürütmemde e¤er öncüller do¤ruysa "Sokrates’in insan oldu-¤u" sav› da daima do¤ru, yani zorunlu ve evren-sel olacakt›r. ‹flte Mill, matematik önermelerinin, ikinci örne¤imizle belirtmeye çal›flt›¤›m›z gibi tü-mevar›msal oldu¤unu söylüyor. Yani biz 5 + 7 =
12 gibi bir aritmetik önermeyi elde ederken, in-sanl›k olarak birçok gözlem yapt›k ve sonucunda böyle bir önermeye ulaflt›k. Örne¤in 5 say›s›, 5 elma, 5 bilgisayar, 5 a¤aç, 5 tafl, vb birçok nes-nenin befl olma durumundan soyutlanarak elde edilmifltir. Dolay›s›yla temellerinde say›lar›n yer ald›¤› aritmetik ilkeler fiziksel yasalard›r. Onlar, birçok deney ve gözlem sonucu elde edilmifltir. Fakat bu durumda akla flu soru gelmektedir: Tü-mevar›msal bir önerme ya da ilkenin her zaman yanl›fllanabilme özelli¤i varsa ve e¤er 5 + 7 = 12 aritmetik ifadesinin de daima do¤ru oldu¤unu bi-liyorsak, nas›l oluyor da tümevar›msal bir yoldan elde edilmifl 5 + 7 = 12 ifadesi daima do¤ru ola-biliyor? Çünkü e¤er o tümevar›msal bir yoldan el-de edilmiflse, bu ifael-denin temelinel-deki say›lar› ve ifadenin kendisini elde ederken henüz gözlemle-memifl oldu¤umuz baflka nesneler ve durumlar da olabilir. ‹flin kötü taraf›, aksi bir gözlemimiz bu ifadeyi yanl›fllayabilir de. ‹flte Mill’ci görüfle göre, matematik önermeleri bu yüzden zorunlu de¤il-dir. Tabii matemati¤in zorunlulu¤unu göz ard› edemeyen ama buna ra¤men yine de Mill’ci an-lamda sentetik oldu¤unu söyleyen görüfller de vard›r. Bu görüfllerin aç›klamas› ya s›n›rs›z göz-lem yap›ld›¤› ya da bafllang›çta tümevar›msal ola-rak matematik nesnelerinin elde edildi¤i, fakat sonra matemati¤in tümevar›msal bir nitelik kazand›¤› yönündedir.
Matematik neden dünyaya uy-gundur sorununa gelince... Mill’ci anlamda bu sorunun yan›t› kolay-d›r: Çünkü matemati¤in nesneleri, tümevar›msal olarak dünyadan el-de edildi¤i için elbette ona uygun olmak zorunda olacakt›. Matema-tikle bütün yapt›¤›m›z, dünyadaki nesneleri gözlemleyerek matemati-¤in nesnelerini (say›, çizgi, düzlem vs…) ve ilkelerini (toplama, çarpma, alan bulma, vs..) bu gözlemler sonucu soyutlama yoluyla bul-makt›r. Daha sonra bu ilkeleri matemati¤in nes-nelerine uygulayarak, ak›l yürütmelerimizle öner-meleri, kuramlar›, matemati¤e ait her fleyi ortaya ç›karmaktay›z. Bundan dolay› da, yani matemati-¤e ait her fleyin bafllang›c›nda dünya olmas›ndan dolay›, matematik gerisin geriye dünyaya uygula-nabilmektedir.
Matemati¤in Sentetik Olmas›
.
Immanuel Kant
akl› olan her yarat›kta varolmas›yla
aç›klan›r. Kant, nesnelerin yaln›z bu
biçimsel yap›lar›n›n bizim zihinsel
ya-p›m›zda yer ald›klar›n› söylemekle
kalmaz; nesnelerin bütün
görünüflle-rinin de bizim zihinsel yap›m›zda yer
ald›¤›n› söyler. Örne¤in masam›n
üze-rinde duran "bardak" nedir ya da
ba-na ba-nas›l görünür diye sordu¤umda,
flu yan›t verilecektir: Bardak içine
ifl-lenmez (yani kat›), flekilli, renkli
(ör-ne¤in yeflil bardak diyelim), vs..
birta-k›m özellikleri olan bir cisimdir. ‹flte
Kant’a göre cisme ait tüm bu
özellik-ler de bizim zihinsel yap›m›zda yerini
alm›flt›r. Yani bizim deney dünyas›
de-di¤imiz fley Kant’a göre bizde olan bir
fleydir. Bizde bulunan biraz önce
sö-zünü etti¤imiz biçimsel yap›lar da
(uzam ve zaman), nesnelerin bu
özel-liklerinden önce gelirler ve onlar›
alg›-lamam›z› sa¤larlar. Kant sentetik
a
priori önermelerin sentetik olmas›
ba-k›m›ndan deneye dayand›¤›n›
söyler-ken, kastetti¤i deney, bir anlamda
nesnelerin özelliklerinden oluflan bu
ham verilerdi.
*Hacettepe Üniversitesi, Felsefe Bölümü
Kaynaklar
Immanuel Kant, Critique of Pure Reason, çev. Norman Kemp Smith, ST. Martin Press, NewYork, 1965
John Stuart Mill, System of Logic, Routledge/Thoemmes Pr., Lon-don,1997.
David Hume, ‹nsan›n Anlama Yetisi Üzerine Bir Soruflturma, çev. Oruç Aruoba, Hacettepe Yay›nlar›, Ankara, 1976
Frederick. C. Beiser, The Fate of Reason, Harvard University Press, Massachusetts, 1987
Alfred Jules Ayer, Dil, Do¤ruluk ve Mant›k, çev. Vehbi Hacikadiro¤lu, Metis Yay›nlar›, ‹stanbul, 1984.
Matemati¤e analitik olarak bakan görüflte, ma-temati¤e sentetik olarak bakan görüflte oldu¤u gibi, matemati¤in temelinde deneyin olmas› gerekti¤i kayg›s› yoktur. Bu görüflün en büyük
temsilcilerinden birisi David Hu-me’dur. Hume, ‹nsan›n Anlama Yetisi Üzerine Bir Soruflturma adl› yap›t›nda idea iliflkileri ve olgu sorunlar› aras›n-da bir ayr›m yapm›flt›r. ‹dea iliflkileri, evrende varolan herhangi bir fleye da-yanmadan, sadece düflüncenin iflle-mesiyle ortaya ç›kar›labilen iliflkiler-dir. Bu tür iliflkilere geometri, cebir, aritmetik bilimlerinin önermelerinde
rastlanabilir. Örne¤in, "hipotenüsün karesi, iki dik kenar›n karelerinin toplam›na eflittir" ya da "üç ke-re befl otuzun yar›s›na eflittir" önermeleri gibi... Hu-me’a göre bu tür önermeler "evrende varolan her-hangi bir fley üzerine dayanmazlar". Çünkü geomet-ricinin ideallefltirdi¤i daireyi ve çemberi do¤ada gö-remeyiz. Do¤ada ancak, bu ideallefltirilmifl geomet-rik nesnelere benzeyen cisimlere rastlar›z. Bu tür önermeler, do¤an›n de¤iflen yap›s›na tabi olmad›k-lar› için, yani yaln›zca akl›m›z›n iflleyiflinden elde edildikleri için kesindirler ve kesinlikleri sonsuza dek sürecektir. Bu anlamda bu tür önermelerin ter-sini düflünürsek aklen bir çeliflkiye düfleriz Hume’e göre. Di¤er yandan olgu sorunlar›, idea iliflkilerinin tersi bir yap›dad›r. Olgu sorunlar›na iliflkin önerme-lerse, idea iliflkilerine iliflkin önermelerde oldu¤u gi-bi, olumsuzlar› düflünüldü¤ünde bizi çeliflkiye düflü-recek önermeler de¤illerdir. Bu tür önermelerin olumsuzlar›n› her zaman düflünebiliriz. Örne¤in "ya-r›n Günefl do¤acak" gibi olgu sorunuyla ilgili bir önermenin olumsuzu olan "yar›n günefl do¤maya-cak" önermesini aklen hiçbir çeliflkiye düflmeden düflünebiliriz. Çünkü bu önermeler olgulara, baflka bir deyiflle evrende varolan fleylere dayanan öner-melerdir. Böylelikle Hume’un idea iliflkileri ad› ver-di¤i önermeler analitik önermelere, olgu sorunlar› ad›n› verdi¤i önermeler de sentetik önermelere denk düflmektedir. Dolay›s›yla matematik Hume’e göre analitik bir yap›dad›r. Fakat matemati¤in Hu-me’un belirtti¤i tarzda analitik olmas› durumunda akla flöyle bir soru gelmektedir: "Evrende varolan hiçbir fleye dayanmayan bu iliflkiler nas›l oluyor da evrende varolan her fleye böyle kusursuz flekilde uy-gun düflebiliyor?" Yani matemati¤in Hume’un dedi-¤i gibi analitik oldu¤unu kabul ettidedi-¤imiz zaman,
ma-temati¤in önermeleri ve dünya aras›ndaki bu uçu-rum nas›l oluyor da uygulama esnas›nda ortadan kalkabiliyor? Öyle ya, matematik, evrende varolan hiçbir fleye dayanm›yorsa, yani onlar-dan ayr› bir yap›s› varsa ve yaln›zca bizim düflüncemizin ürünüyse, nas›l oluyor da örne¤in bir Pisagor teore-mini do¤ada gördü¤ümüz her flekle uygulayabiliyoruz? Matemati¤e anali-tik olarak bakan görüfl aç›s›ndan bu sorunun yan›t› basittir: Çünkü, mate-matik, özellikle geometri, bazen görü-ye baflvursa da, bu hiçbir zaman ma-temati¤in önermeleri için zorunlu de-¤ildir; daha çok, bir tümdengelimsel zincirin do¤ru-lu¤unu do¤rudan kavrayamayan s›n›rl› anlama yeti-miz için yard›mc› birfleydir. Buna ra¤men e¤er, tanr›sal bir sonsuz anlama yetisine sahip olsayd›k, görüye baflvurmam›za da gerek kalmayacakt›.
Yani bizlerin matematik yaparken deneye bafl-vurmam›z, örne¤in Pisagor teoremini anlat›rken önümde duran ka¤›da bir dik üçgen çizmem ve onun kenarlar›n› ölçmem benim için yaln›zca yar-d›mc› bir ifllemdir. Matematikte asl›nda tümdenge-limsel bir zincir vard›r ve bu zincirin sonundaki ma-temati¤in tüm önermeleri ve kuramlar›, birkaç bafl-lang›ç önermesinden bafllar. Asl›nda
matemati¤in bütün teoremlerinde ve önermelerinde anlat›lanlar bu bafllan-g›ç önermelerinde zaten vard›r. Bizim zihinsel yap›m›z e¤er çok güçlü olsay-d›, asl›nda matematik denen bir fleye bile gerek kalmadan bu bafllang›ç önermelerinde anlat›lanlar› hemen kav-rayacakt›k. Bu bafllang›ç önermeleri de, örne¤in B. Russell’a göre birkaç mant›k aksiyomundan ibarettir. Sözü
geçen mant›k aksiyomlar›n›n en bafl›nda ise, "bir fle-yin kendine özdefl olmas›" (A=A) gelir. Her fley so-nuçta A=A demek oldu¤una göre, matematik elbette dünyaya ve evrene uygun olacakt›r. Çünkü "bir fleyin kendisine eflit olmas›" ilkesinin evrende varolan her fleye uygun oldu¤unu flimdiden söyleye-biliriz. Dolay›s›yla bu ilke, evrende varolan her fleye uygulanabilir.
Matematikçi ve filozof H. Poincaré’ye göre bu durum "tuhaf" bir durumdur. O, matemati¤in bütü-nünü oluflturan ve böylesine çok say›da kitaplar› dol-duran bütün teoremlerin, dolambaçl› yoldan "A=A"
demekten öte bir amac› olmad›¤›n› kabul edemedi-¤ini söyler. Çünkü düflünün bir kere, e¤er bu görüfl do¤ruysa matemati¤in bütün bu zenginli¤i asl›nda görünüflte bir zenginliktir. Ve bu görünüflteki zengin-li¤in ard›nda yatan neden de bizim k›t anlay›fl›m›z. Buna ra¤men, matemati¤in sentetik oldu¤unu savunan görüfl, bu aç›klamaya çabucak teslim ol-maz ve yukar›da bahsetti¤imiz gibi, matematikte, özellikle geometride deneye zorunlu olarak baflvu-ruldu¤unu iddia eder. Örne¤in geometride flekille-ri kullanmaktay›z ve bu flekiller ancak dünyadaki ci-simlerle anlaml› olabilirler. Örne¤in bir do¤ru tek bafl›na hiçbir fleyi ifade etmez... e¤er dünyada do¤-ru fleklinde bir çubuk olmasayd›. Ya da en az›ndan matematikteki do¤ru çizgi, dünyadaki bir do¤ru fleklindeki çubuktan farkl› olsa bile, bu geometrik flekil elde edilirken deneyle bir flekilde iliflkili olma-l›yd›. Bu duruma, yani geometride görüye (örne¤in flekillere) baflvuruyor olma durumuna, matemati¤in analitik oldu¤unu savlayanlardan biri olan A. J. Ayer’in yan›t› haz›rd›r: Geometride ille de flekillere baflvurmam›z gerekmez! Tümüyle kesin bir ge-ometri için flekiller gereksizdir. Biz flekilleri zihin-sel anlay›fl›m›za yard›mc› olsun diye kullan›r›z. Ayer’in sözünü etti¤i bu nokta, geometrinin yorum-lanm›fl ve yorumlanmam›fl geometri ad› verilen k›s-m›yla ilgilidir. Yorumlanmam›fl bir geometri bütünüyle flekilleri kullan-mayan ve formel bir yap›da olan ge-ometridir. O, sanki bir mant›k dizge-sine benzer. Yorumlanm›fl geometri de bu yorumlanmam›fl geometrinin bir yorumudur. Yani flekillerin art›k kullan›ld›¤› bir geometri.
Her ne kadar, yorumlanm›fl ge-ometri yorumlanmam›fl gege-ometrinin bir yorumu olsa da, yorumlanm›fl bir geometride flekillerin kullan›lmas›ndan dolay›, ma-temati¤in k›smen de olsa bir parças›n›n deneyle iliflkili olaca¤› kesindir. Dolay›s›yla matemati¤in bü-tünüyle olgu dünyas›ndan ba¤›ms›z oldu¤u ne ka-dar söylenebilir? E¤er matematik bir yönüyle olgu dünyas›na ba¤l›ysa ya da olgulardan soyutlanarak elde edilmiflse, bu durum matemati¤in bütünüyle tümdengelimsel bir zincir olmad›¤›n› gösterir. O za-man da matematikteki her fley A=A’ya indirgene-mez. E¤er indirgenemiyorsa bafllang›çtaki sorumu-za yeniden dönmüfl oluruz: Matematik neden bu dünyaya bu kadar uygundur?
71
Temmuz 2001 B‹L‹MveTEKN‹K
Matemati¤in Analitik Olmas›
.
David Hume