Emperyalizm, tekelci kapital e ve Türkiye
Sedat Özkcl
ANT YAYINLARI: 43
İ l k Y a y ım : A N T Y A Y IN L A R I K a s ım 1970, İ s ta n b u l
K a p a k :
İ N C İ Ö Z G Ü D E N
D iz g i - T e r tip : Y Ö N E T M A T B A A S I
B a s k ı :
Ö Z O T M A T B A A S I
Dr. Sedat Özkol
Emperyalizm Tekelci Kapital ve Türkiye
ANT YAYINLARI H |
C a ğ a lo ğ lu , B a ş m u s a h ip S o k a k 1 0 /2 - İS T A N B U L
1
Temel NedeniEm peryalist Sömürüdür
Ülkemizdeki devrimci mücadele, kaçınılmaz evri
mi içerisinde kesin bir dönüm noktasına gelmiş bu
lunuyor. Emperyalizmle işbirlikçilerine karşı günden güne gelişen ve güçlenen savaş sahte devrimcilerin maskelerini teker teker indirerek modem revizyoniz- min sadık bendelerini tüm kaypaklıkları, tüm korkak' lıklan, tüm iktidarsızlıklarıyla kitleler önünde teşhir etmiş, kimlerin Türkiye halklarının kurtuluşu için hayatlarım vermeğe hazır proleter devrimciler, kim
lerin fetişizm ve kendi kendini tatm in bataklığında debelenen lafebeleri ve kimlerin emperyalizmle uz
laşmayı kabullenen teslimiyetçiler olduğunu açıkça ortaya koymuştur. Türkiye'nin ancak halk savaşı yo
luyla Amerika ve dünya emperyalizminin boyunduru
ğundan kurtanlabüeçeğine, Türkiye ve Ortadoğu halklarının devrimci mücadelesinin bir bütün oluştur
duğuna inanmış proleter devrimcilerle, temel sınıfsal ittifakları reddederek parlam enter mücadele dışında
ki tüm mücadele biçimlerini anarşizm diye niteleyen sahte devrimciler, düzmece sosyalistler arasındaki
uzlaşm az çelişki biitün ayrıntılarıyla bu -yüzüne çık
m ış bulunuyor. Bugün Türkiye'de bir yanda emper
yalistlerle işbirlikçilerin çizdiği sınırlar ve tanıdığı izinler çerçevesinde sosyalistçilik oynayarak devrim
ci mücadeleyi temel hedeflerinden bilinçli bir şeküde saptırmayı amaçlayan sahte bilgeler, yüreksiz küçük burjuva aydınlan ve işçi sınıfını aldatmayı meslek ha
line getirmiş kağıttan kaplanlar; bir kelimeyle Tür
kiye îşçi P artisi’nin günümüzdeki yöneticileri ve bendeleri, öte yanda da aralanndaki bağlan mutla
ka güçlendirmeleri, m utlaka pekiştirmeleri gereken gerçek devrimciler vardır. Açıktır ki, savaş sadece Amerikan emperyalizmine ve işbirlikçilerine karşı değil, emperyalizmle temelde uzlaşan tüm sahte dev
rimcilere, tüm teslimiyetçilere, tüm revizyonistlere karşı da verilecektir ve verilmektedir.
Bu koşullar içerisinde ülkemizdeki proleter dev
rimcilerin eskisinden daha güçlü bir biçimde bir ara
ya gelmelerini ve örgütlenmelerini sağlamak üzere devrimci ç ilin in doğru olarak saptanması ve Tür
kiye koşullarına oturtulması sosyalistlerin günümüz
deki en önemli görevi olarak karşımıza çıkmaktadır.
Türkiye’deki egemen sınıflann politik ve ekonomik güçlerinin kökenleri, dayanakları ve nedenleri araş
tırılmadan, Türkiye’nin bugünkü sosyo-ekonomik ya
pısını belirleyen yada sürdüren temel nedenler, temel etkenler açıkça ortaya konulmadan bu görevde ba
şarıya ulaşabilmenin olanağı yoktur. Diğer bir de
yişle eylemlerimizin çizilen hedeflere ve başarıya ulaşabilmeleri için, Türkiye’nin toplumsal yapısı hak- kmdaki analiz ve değerlendirmenin de gerçeklerle uyuşması, doğruluğunun yine gerçeklerle belgelen
mesi ve kanıtlanması zorunludur. Türkiye’nin top
lumsal gerçeklerine dayanmayan, bu gerçeklerden güç almayan her değerlendirme ve h er görüş, bilim
sel sosyalizmin deyimleriyle tanımlansa da, en azın
dan devrimci aşamaları geciktirici yada köstekleyi
cidir, bir yerde idealist ve kısırdır, kurucularının ve savunucularının zihinlerinin dışında gerçek bir yeri, temel bir dayanağı yoktur. O halde işe Türkiye’nin gerçekleriyle başlamamız gereklidir.
Nedir Türkiye’nin sosyo-ekonomik yapısını be
lirleyen temel etkenler? Türkiye toplununum bilimsel sosyalist açıdan tanımı ve değerlendirilmesi nasıl ya
pılabilir? Türkiye’deki egemen sınıfların, ileri kapi
talist ülkelerdeki gibi, bağımsız bir varlıkları, ba
ğımsız bir güçleri v ar mıdır? Diğer bir deyişle Tür
kiye’de ülkeyi sanayi kapitalizmi aşamasına getirebi
lecek bir «milli burjuva» sınıfı ortaya çıkabilmiş, ve varolabilmiş midir? Yoksa Türkiye’deki egemen sınıf
la r güçlerini ve varlıklarım dünya emperyalizmine mi borçludurlar?
Bütün bu sorulara «Türkiye kapitalist ve feodal üretim ilişkileri içinde, emperyalizmin pençesinde y a
rı bağımlı bir toplumdur, özellikle Güneydoğu’da ve Doğuda tarım kesiminde feodal üretim ilişkileri, hiç değilse feodal kalıntılar etkindir. Buna karşılık Ku
zey Batıda, Çukurova’da, Ege’de hem sanayi ve hem de tarımda kapitalist üretim ilişkileri gelişmiştir.
Türkiye’de, zayıf da olsa, emperyalist sömürüye di
renebilecek anti-emperyalist devrimci eylemlere k at
kıda bulunabüecek M tLLÎ BURJUVA diyebileceğimiz bir sınıf mevcuttur» diye cevap verebilir miyiz? Böy
le bir değerlendirme Türkiye toplumunun bir bütün
halinde ele alınıp bilimsel sosyalist yöntemle araştı
rılması sonunda mı oluşmuştur? Diğer bir deyişle, gö
rünüşlerin altındaki temel ve belirleyici ilişkiler araş
tırılmış, saptanmış, bilimsel sosyalizm tüm zenginliği, tüm yaratıcılığıyla mı kullanılmıştır?
Kalıplardan, şartlanm alardan, modem revizyo- nizmin saptırıcı etkilerinden, tarikatçılıktan ve keli
me fetişizminden sıyrılıp, toplumumuzu diyalektik bü
tünlüğü ve kapitalist dünya düzeni içindeki yeri ve yapısıyla inceleyebildiğimiz takdirde varacağımız k a çınılmaz sonuç şudur :
Kapitalizm bir dünya sistemidir, bir bütündür.
Bu bütünün bir kesiminde dış ve iç sömürü ile üretim güçlerini üstün bir düzeye çıkararak önce sanayi ka
pitalizmi ve giderek tekelci kapitalizm aşamasına ulaşmış bulunan A.B.D., F. Almanya, îngütere, F ran sa, Belçika, Hollanda, Kanada, Avustralya, Yeni Ze
landa ve Güney Afrika gibi ülkeler, diğer kesiminde ise ileri kapitalist ülkeler tarafından asırlardır sömü- rüldükleri için ekonomik ve sosyal bakımdan geri bı
raktırılm ış Asya, Afrika, Latin Amerika ve Ortadoğu ülkeleri bulunur. Diğer bir deyişle, dünya kapitalist düzeninin tarihsel gelişimi içerisinde belirli ülkelerde yine belirli sınıflar için üstün bir yaşam a düzeyi ya
ratılır ve üretim güçleri üstün bir düzeye ulaşırken, aynı gelişim diğer bazı ülkelerde üretim kapasitesinin kavruk kalmasını, aracılar dışındaki tüm emekçi sı
nıf ve tabakaların sefalet içerisinde yaşamalarını da belirlemiştir.
İleri kapitalist ülkelerle geri bıraktırılmış ülkeler aynı gelişimin zorunlu, birbirini tamamlayan, birbi
rine bağımlı ve çelişik öğeleridirler. Batı Avrupa, Ku
zey Amerika, Güney Afrika, Avustralya ve Yeni Ze
landa'nın ileri gitmişliği, Asya’nın, Afrika'nın, Latin Amerika’nın ve Ortadoğunun geri bıraktınlmışlığm- dan bağımsız olarak düşünülemez. Bir dünya sistemi haline gelebilmek için kapitalizm geri bıraktırılmış ül
kelerin emek-gücüne ve doğal kaynaklarına m uhtaç
tı, bugün de varlığını sürdürebilmek için bu ülkeleri emperyalist sömürü çarkı içinde tutm ak ve geri bı
raktırm ak zorundadır. Dolayısıyla geriliği doğuran, belirleyen ve sürdüren etkenler, dış kökenli etkenler
dir. Dış etkenlerin kontrol ettiği bağımlı iç dinamik sadece emperyaüst sömürüye aracılık eder, bu sömü
rünün faaliyetlerini kolaylaştırır ve de gizler. Bir ke
limeyle geriük, fosilleşmiş ilişkilerin, sermaye ve mü
teşebbis eksikliğinin değü, eski ve yeni sömürünün, yani kapitalizmin dünya üzerindeki gelişiminin doğal ve kaçınılmaz sonucudur.
Bu açıdan bakıldığında Asya, Afrika, Latin Ame
rika ve Ortadoğu ülkelerinin geriliklerinin temel ne
deninin, feodal üretim ilişküeri, kapitalistleşme süre
cini kasıth olarak yavaşlatan feodal egemen sınıflar olmadığı da ortaya çıkar. Feodal üretim biçimi, üstü
ne kapanıklığı, zayıf dinamizmi, kendine yeterliği yü
zünden sürekli emperyalist sömürüye uygun değildir.
Dolayısıyla emperyalizm, iç dinamiği zayıf bir ülke
ye el attık tan sonra, bu toplumda o zamana kadar fosilleşmiş sayılan üretim biçimini, üretim ilişkilerini nitel olarak değiştirmek, temelde pazar üretimine uy
gun bir yapı belirlemek zorundadır. Böylece dünya emperyalizminin pençesine düşen bir toplumun sosyo
ekonomik yapısı, kısa bir süre içinde, dış sömürüye uyacak, cevap verecek, araçlık edecek şekilde değiş
• 10 •
tirilecek; emperyalizm toplumun her sınıfın^, her ta- bakasma, her kurumuna kendi damgasmı vuracak, ülkenin doğal kaynaklarıyla emek-gücü kadar dış ve h a tta iç ticaretini boyunduruğu altına alacak, sömü
rülen halk kitlelerinin bu nitel değişimlerin bilincine varamamaları için de geçmiş düzenin ü st yapıya yan
sıyan en tutucu, en gerici, en yoz ve en bölücü özel
liklerini koruyacak, destekleyecek ve yaşatacaktır.
Bir bilimsel sosyalist bu gerçeği şu şekilde dile getiriyor: «XIX. yüzyıl, Osmanlı toplumu için batı toplumlannın sadece hammadde kaynağı ve lüks tü ketim maddeleri ticareti temin eden bir yer olmasına ilaveten, sanayilerinin mamul madde satacakları pa
zar ilişkisinin kurulması için zorlandığı bir devredir.
Bütün siyasal ve fikirsel ilişkilerle beraber bu devre Osmanlı toplumunun temel yapısının değişmeye baş
ladığı devredir. Ve bu oluşum açıkça dış etkenlerle başlamıştır. Başka bir deyimle, XVI ncı yüzyıldan XIX ncu yüzyıla kadar Osmanlı toplumundaki iç di
namiğe bağlı değişmeler temel ilişküeri köklü şekü- de değiştiremediği, sadece buhranlar yaratıp sürdür
düğü halde, XIX ncu yüzyılın dış etkileri doğrudan doğruya temel değişikliklere götürmüştür.» t1) Bir başka araştırıcımızın bu temel gerçeğe yaklaşımı ise şu şekilde : « Daha XVI. yüzyılda Batı baskısıy
la tökezliyen Türk toplumu, emperyalist aşamaya doğru yol alan Batı kapitalizmi karşısında bağımsız gelişme olanağını elde edemedi. Ülkenin mevkii ve zenginliği, Batı Kapitalizminin iştahlarını üstüne çek
(1 ) M übeccel K ır a y : T o p lu m Y a p ıs m d a b i T e m e l D e ğ i
ş im le rin T a r ım s a l P e r s p e k tif i: B u g ttn k il v e Y a r ın k i T ü rk T o p lu m Y a p ıs ı... M im a rlık S e m in e ri. M im a r la r O d a sı
mekteydi. Bunun sonucu, çoktan bozulmuş olan ata
larımızdan kalma düzen çöktü ve başta Saray, ege
men sınıflarıyla Avrupa emperyalizmine bağlı yan- sömürge düzeni doğdu. Demek ki Türkiye geri kalmış değü, emperyalizmin geri bıraktığı bir ülkedir.» (2).
Sadece Türkiye’ye özgü olmayan böyle bir ge
lişim içerisinde toplam artık-değerden pay alabilmek, yani geri bıraktırılmış ülkelerdeki sanayi ve toprak proletaryası ile az topraklı köylülerin sömürülmesine katılabilmek, h a tta bu sömürünün koşullarını belirle- leyebilmek için emperyalizmin büyük şehirlerdeki iş
birlikçi kapitalistler kadar, en uzak kasabalardaki aracı yerli burjuvayı, devamlı olarak dalgalanan kü
çük burjuva sınıfının belirli bir kesimini ve satılmış bürokratları da göbek bağıyla kendine bağlayacağı, bağlamaya çalışacağı açıkça ortadadır. Çağımızın en güçlü m arksist araştırıcılarından Andre Gunder Frank, ileri kapitalist ülkelerle geri bıraktırılmış ül
keler arasındaki bu sömürü ilişkisini bir «metropol
üydü» ilişkisi olarak tanımlıyor (3). Metropoller Ku
zey Amerika ve Batı Avrupa'nın üeri kapitalist ül
kelerinden, uydular ise Latin Amerika, Asya, A fri
ka ve Ortadoğu ülkelerinden oluşuyor. îleri kapitalist ülkelerle geri bıraktırılmış ülkeler arasındaki sömürü ilişkisi, geri bıraktırılmış ülkenin içinde de aynen uy
gulanıyor. Dolayısıyla dünya emperyalizminin baş metropolü New York nasıl Delhi’den, Kahire’den, İs
tanbul’dan ve A.B.D. Hindistandan, Birleşik Arap
(2 ) D o ğ a n A v c ıo ğ lu : T ü rk iy e n in D ü z e n i - (D ü n - B u g ü n - Y a rın ) s. 106
(3) A n d re G u n d e r F r a n k : C a p ita lis m a n d U n d e rd e v e lo p m e n t in L a tin A m e ric a .
Cumhuriyeti’nden, Türkiye’den çok daha gelişjniş, çok daha güçlenmişse, İstanbul da, Ankara da, İzmir de, K ars’tan, Bingöl’den, Tunceli’den, H akkari’den çok daha gelişmiştir. Diğer bir deyişle İstanbul, Ankara, İzmir gibi metropoller gelişimlerini bir yerde Anado- lunun geri bıraktırılmışhğına borçludurlar. Aynı şe
kilde Türkiye’nin batısının göreli gelişimi ile doğusu
nun geriliği aynı sürenin bağımlı iki halkasıdırlar, iki yüzüdürler. Doğu bölgesinde biriken sermayenin de
vamlı olarak İstanbul, İzmir gibi Batıdaki büyük met
ropollere aktığının belgelenmesi de bu gerçeği kanıt
lamaktadır. Diğer bir deyişle, Türkiye’nin doğusunun doğal kaynakları ve emek-gücü temelde Türkiye’nin baş metropolü İstanbul’daki işbirlikçiler tarafından sömürülmektedir. Dolayısıyla Anadolu’nun kalkınma
sında kullanılabilecek artık-değerin önemli bir kısmı İstanbul’daki işbirlikçi kapitalistlerin elinde yoğunla
şıyor, birikiyor, böylece İstanbul’un Anadolu üzerin
deki tekelci baskısı giderek daha da güçleniyor. Ay
rıca Türkiye metropollerinde toplanan artık-değerin büyük parçası da ileri kapitalist ülkelerdeki metropol
lere aktığından, bir yandan ileri kapitalist ülkelerle Türkiye, diğer yandan Türkiye’de İstanbul ile Anado
lu arasındaki gelişme açığı kapanacak yerde, günden güne büyüyor. Türkiye’nin batısındaki metropollerle doğu bölgesindeki şehir ve kasabalar, yani uydular arasındaki ilerilik - geri bıraktırılmıştık gerçeğini, fa rklılığım, Doğudaki şehirlerin kendi yapılan içinde de rahatça bulabiliyoruz. Örneğin İstanbul metropo
lündeki işbirlikçiler tarafından sömürülen K ars böl
gesinde de, artık-değerin kullanılmasına bağlı olarak, ileri gitmiş ve geri bıraktınlm ış kesimler vardır. Böy-
lece emperyalizmin pençesine düşmüş bir ülkede baş metropolle - uydu arasındaki sömürü ilişkisi, uydu içinde de en uzak noktaya taşınm akta, görünüşte dı
şarıdan tamamen tecrit edilmiş dağ ve orman köy
lerine kadar geçerli olmaktadır. Böyle bir toplumsal dinamik içinde, feodal üretim ilişkileri aramak, bey- hudedir, gereksizdir ve gülünçtür.
O halde şimdi yeniden tekrarlıyalım : Türkiye, iç dinamiğinin zayıflığı yüzünden emperyalizmin pençe
sine düştükten sonra sosyo-ekonomik yapısı emper
yalist sömürü tarafından belirlenen bir geri bıraktı
rılmış ülkedir, dünya kapitalist düzeninin sömürülen bir halkasıdır. Türkiye’nin geriliğini belirleyen ve sür
düren temel etken emperyalist sömürüdür, işte bu ne
denle, daha önceki bir araştırmam ızda da ortaya koy
mağa çalıştığımız gibi, az gelişmiş, gelişmekte olan, geri kalmış ülkeler yok, GERÎ BIRAKTIRILMIŞ ÜL
KELER vardır (A) ve Türkiye bu ülkelerden birisidir.
■ Kapitalizm, Geri Bırakılmış Ülkelerde E n Yoz, E n Gerici E n Tutucu
özellikleriyle Egemendir.
ileri kapitalist ülkelerdeki burjuva sınıflarının tarih açısından olumlu ve devrimci bir geçmişleri var
dır. Özellikle egemen feodal sınıflara karşı, objektif olarak üretim güçlerini geliştirme savaşının verildiği Ingiltere, Fransa gibi ülkelerde sanayi burjuvazisi geçmişte dinamik ve yapıcı özelliklere sahipti. Kapi
talizmin bu çağı pazarlan, dolayısıyla üretimin mik-
(4) S e d a t ö z k o l: G eri B ır a k tır ılm ış T ü rk iy e . A n t Y a y ın la rı.
• 14 •
tarım ve fiyatlarını doğrudan doğruya etkileyemeyen, kontrol edemiyen, pazarlarda oluşan fiyatları dış ve objektif bir gerçeklik olarak kabullenmek zorunda bu
lunan çok sayıda üretici kuruluşun üretime sınırlı m iktarlarla katüdığı «serbest rekabet» çağıdır. «Ser
best rekabet» koşullan içinde, hiç değilse teoride, üretime katüan firm alar rekabet dolayısıyla en ras
yonel üretim metodlannı, en ucuz üretim biçimlerini aram ak zorundadırlar. Böyle dinamik bir rekabete da
yanamayan kuruluşlar zorunlu olarak yokolurlar. Do
layısıyla bu gelişim içinde kapitalizm kaçınılmaz bir şekilde serbest rekabet kapitalizminden tekelci kapi- talizm’e dönüşür. Tekelci kapitalizmde, bilindiği gibi, dev firm alar pazarlara, dolayısıyla üretimin m iktan- na, cinsine ve fiyatına da egemendirler. Bugün kapi
talizmin en ileri gitmiş olduğu Amerika Birleşik Dev
letlerinde de, Amerika’yı teknolojik bakımdan çok arkadan izleyen B. Avrupa ve Japonya’da da kapita
lizm keşinlikle tekelci kapitaüzmdir.
Özellikle sanayide bu tekelcilik çok belirgindir.
Örneğin Amerika Birleşik Devletlerinde oto sanayi
inde üretimde bulunan sadece üç firm a v ard ır: Gene
ral Motors, Ford ve Chrysler. Bu üç kuruluş arasın
da da, üretimin ve pazarlardaki satışların ortalama olarak % 60’ını yapan General Motors başı çekmek
te, diğerlerini peşinden sürüklemektedir. Uç dev ku
ruluş fiyatlara yansıyan rekabeti kesinlikle yasakla
mışlardır. Üretim tekelci kapitalizm koşullan içerisin
de yapılmakta, üretimin toplam m iktan, cinsi ve ürünlerin fiy atlan bu üç firm a tarafından belirlen
mektedir. Sanayinin diğer kesimlerinde de durum ay
nıdır. Böylece 200 kadar dev sanayi firm ası Ameri
B. Avrupa, Kanada ve Japonya’daki durum da bun
dan farklı değildir.
Dünya kapitalizminin gelişimi sırasm da metropol niteliğindeki ülkelerde üretim in serbest rekabet ka
pitalizmi koşullarından «tekelci kapitalizm» koşulları
na geçmesi, temelde metropollerin kendi iç dinamik
leri tarafından belirlenen doğal ve kaçınılmaz bir ge
lişimdir. Buna karşılık kapitalizmin bu tekelci yapı
sı, emperyalist sömürü tarafından geri bıraktırılan ülkelerde serbest rekabet kapitalizmi süresini izle
meden, doğrudan doğruya ve emperyalist sömürü
nün belirlediği biçimde ortaya çıkmıştır. Diğer bir de
yişle, emperyalizmle işbirlikçi sermayenin boyundu
ruğundaki geri bıraktırılmış ülkelerin en önemli özel
liği, üretim güçlerinin gelişimi bakımından ilkel bir düzeyde bulunmalarına rağmen, ileri kapitalist ülke
lerin yozlaşma süreçlerinde beliren yapısal ekonomik değişimlere tamamen açık oluşlarıdır. Dolayısıyla tüm geri bıraktırılmış ülkelerde dünya finans kapitali ile bütüsleşmiş bulunan yerli kapital, temelde tıpkı ileri kapitalist ülkelerdeki KAPİTAL gibi, TEKELCİ KA
PİTAL’dir. Büyük şehirlerde, «metropollerde» bir kaç büyük firmada yoğunlaşan, merkezileşen bu tekelci sermaye, daha önce tanımladığımız «metropol - uydu»
ilişkisi içerisinde çevresini sömürür ve çevrede oluşan artık-değerin önemli bir bölümüne el koyar. Aynca, başlıca metropollere bağımlı ikinci, üçüncü derecede metropoller, şehirler, kasabalar aracılığıyla bu met- ropol-uydu ilişkisi toplumun en uzak, görünüşte en tecrit edilmiş bölgelerine kadar ulaştırılır, böylelikle emperyalizmin belirlediği özellikler, koşullar topluma
• 16 •
mal edilir, toplumun sosyo-ekonomik yapısı emperya
list sömürüye cevap verecek biçime sokulur. Dolayı
sıyla bir yandan emperyalizm, diğer yandan emperya
lizmin emrindeki tekelci sermaye, geri bıraktırılmış ülkelerde sanayi kapitalizmine geçişi, iç pazarların gelişimini ve büyümesini de devamlı olarak engeller, kasıtlı ve de bilinçli bir şekilde geriüği sürdürürler. O halde geriliğin kısır döngüsünü kıracak olan devrimci mücadelelerin yöneltileceği temel hedefler emperya
lizm ve emperyalizmle bütünleşmiş işbirlikçi ve te
kelci yerli kapitaldir.
Şimdi Türkiye ekonomisinin çeşitli kesimlerini inceleyerek, kapitalizmin Türkiye’deki tekelci yapısı
nı belgelemeğe çalışalım.
Sanayiind e Yapısal ve Bölgesel Tekelcilik
Geçmişte Avrupa emperyalizmi ve günümüzde ede Amerikan emperyalizmi tarafından sömürülerek geri bıraktırılan Türkiye’de, emperyalizmle bütün
leşerek ülkemize egemen olan işbirlikçi sermaye, İs
tanbul, İzmir, Adana gibi şehirlerde, «metropoller»- . de, belirli sayıda büyük kuruluşta yoğunlaşmış, bi
rikmiş tekelci sermayedir, işbirlikçi sermayenin te kelci yapısı en belirgin şeküde imalat sanayünde or
taya çıkmaktadır. TABLO I, bu gerçeğe ışık tutm ak
tadır.
T A B L. O I
T Ü R K İY E ’D E İM A L A T S A N A Y Ü N D E K İ B Ü Y Ü K V E K Ü Ç Ü K Ö Z E L İŞ Y E R L E R İ N İ N K A R Ş IL A Ş T IR IL M A S I
(1963 y ılı) S a tın a lm a n
m a l v e b iz- S a tı la n m a l m e t le r v e h iz m e tle r İ ş y e r i S a y ı % (100 T l) % (100 T l.) %
B ü y ü k 2774 1.7 7.824.926 62.3 10963.147 66.4
K ü ç ü k 157759 98.3 4.752.183 37.7 6.344.911 33.6 T o p la m 160553 100.0 12-577.109 100.0 17.308.058 100.0 .(K a y n a k : T ü rk iy e İ s t a t i s t i k Y ıllığ ı 1968, D .l.E . S. 205)
• 18 •
Tablo I, İm alat sanayiinde 10 veya daha fazla kişinin çalıştığı büyük işyerlerinin toplam işyerleri
nin sadece % 1.7’sini oluşturduğunu göstermektedir.
Buna karşılık büyük işyerlerinin satın alman mal ve hizmetler içindeki paylan % 62.3 ve satılan mal ve hizmetler içindeki paylan ise % 66.4’tür. Oysa top
lam işyerlerinin % 98:7’sini oluşturan küçük işyerle
rinin paylan sırasıyla % 33.7 ve % 33.6’dır.
Büyük işyerleri mal ve hizmetler bakımından olduğu kadar, çahştınlanların sayısı, çalışanlara öde
nen toplam ücretler bakımından da imalat sanayün- de çok güçlü bir yer işgal etmektedirler. Bu konuda
ki sayısal bilgi TABLO I l ’de özetlenmiştir.
T A B L O I I
T Ü R K İY E ’D E İM A L A T S A N A Y llN D E K l B Ü Y Ü K V E
k ü ç ü k İş y e r l e r i n d e ç a l i ş a n l a r i n s a y i s i v e
Ü C R E T L E R İ (1963 y ılı)
Ü c r e tle B ir y ıld a ö d e n e n ç a lış a n la r m a a ş v e Ü c re tle r (Y ıllık İ ş y e r i S a y ı % (1000 XI.) % o r t a la m a ) %
B ü y ü k 2774 1.7 1.014.848 74.8 164.562 55 5
K ü ç ü k 157759 98.3 541.423 25.2 131.756 44.5
T o p la m 160553 100.0 1.556 271 100.0 296.318 100.0 (K a y n a k : T ü r k iy e İ s t a t i s t i k Y ıllığ ı 1968, D .I.E . S. 205)
Tablo II, İm alat sanayiinde çalışanlann % 55.5’- inin büyük işyerlerinde çalıştığını ve ücretlerin
% 74.8’ini aldıklannı göstermektedir. Dolayısıyla imalat sanayimdeki toplam işyerlerinin sadece % 1.7’- sini oluşturan büyük işyerleri hem üretim ve hem
de istihdam kapasiteleri bakımından imalat sanayii
ne egemen durumdadırlar.
İmalat sanayiine egemen olan bu büyük kuru
luşları kendi aralarında sınıflandırdığımızda da ay
nı tekelci yapıyı buluyoruz. Bu gerçek TABLO IH ’te ayrıntılı bir şekilde ortaya konulmaktadır.
T A B L O I I I
İM A L A T S A N A Y İİN D E Ö Z E L B Ü Y Ü K İŞ Y E R L E R İ N İ N D U R U M U [I] (1963 y ılı)
Y ıl iç in ö d e n e n İ ş y e r i
b ü y ü k lü ğ ü
İ ş y e r i s a y ıs ı %
1 K a sım 1968’t e ç a lış a n la I r %
m a a ş v e ü c r e t le r
(1000 T L .) %
10-19 k iş i 1258 45.4 20346 11.0 69201 6 8
20-49 » 887 32.0 33372 18.0 134180 13.2
50-99 » 313 11.3 24875 13.5 127852 12.6
100-199 170 6.1 23009 12-4 153303 15.2
200-499 » 95 3.4 28667 15.5 194283 19.1
500-999 » 31 1.1 22860 12.4 132152 13.0
1000 ve d a h a f a z l a k iş i
20 0.7 31848 17.2 203877 20.1
T o p la m 2774 100.0 184974 100.0 1014848 100.0
( K a y n a k : S a n a y i v e İ ş y e r le r i S a y ım ı : İ m a l a t S an ay U . 1964, D .I.E . S. 261)
Tablo III, büyük işyerleri içinde 200 ve daha fazla işçi çalıştıran işyerlerinin, sayısal bakımdan, toplam işyerlerinin c/c 5.2’sine eşit olduğunu gösteri
yor. Buna karşılık çalışanların % 45.1’i bu işyerlerin
de bulunmakta ve yıl içinde ödenen maaş ve üc
retlerin % 52.2’sini almaktadırlar. Özel büyük işyer
lerinin katm a değer ve toplam artık-değer içindeki
• 20 •
paylan bakımından sınıflandırılmaları TABLO IV’te verilmektedir.
T A B L O I V
İM A L A T S A N A Y Ü N D E K İ Ö Z E L B Ü Y Ü K İŞ Y E R L E R İ N İ N D Ü R Ü M U [IX]
O>■
o o ** 5«'Z
c İ 01 > 5 K a tm a A r t ı k
VıS ^ ^ G ird i Ç ık tı d e ğ e r d e ğ e r İ ş y e r i B ü y ü k lü ğ ü % — 3
£ 8 " 8 % % % %
10-19 k iş i 45.4 1 1 8 13.6 12.1 8.4 8.2
20-49 » 32.0 16.5 21.6 19.1 13.0 11.6
50-99 11.3 11.0 16.7 15.4 12.0 1 2 2
100-199 6.1 10.2 12.9 13.1 13.7 14.0
200-499 » 3.4 1 6 7 15.0 16.0 18.4 18.5
500-999 » 1.1 17.3 8.7 10.7 15.8 17.0
1000 d en d a h a
f a z l a k iş i 0.7 16.5 11.5 13.6 18.7 1 8 5
T o p la m 100.0 100.0 100.0 100.0 100.0 100.0
( K a y n a k : S a n a y i v e İ ş y e r le r i s a y ım ı : İ m a l â t S a n a y ii. 1964, D İ.E ., S. 261)
Tablo IV’ten özel büyük işyerlerinin % 5.2’sinin sab it sermayeye yapılan gayrisafi ilavenin °/c 50.5’- ine, girdi değerinin % 35.2’sine, çıktı değerinin
c/c- 40.3’üne, katm a değerin c/c 52.9’una ve toplam ar- tık-değerin % 54.0’üne sahip olduklarını görüyoruz.
İm alat sanayiindeki özel büyük işyerlerini mül
kiyet biçimlerine göre sınıflandırdığımızda da aynı gerçekle karşılaşıyoruz. TABLO V’te bu sınıflama
nın sonuçlan açıklanmıştır.
İM A L A T S A N A Y İİN D E Ö Z E L B Ü Y Ü K İ Ş Y E R L E R İ N İ N M Ü L K İY E T B İÇ İM İN E G Ö R E S IN IF L A N D IR IL M A L A R I
T A B L O V
M ü lk iy e t biçim i
İ ş y e r i sa y ıs ı %
1 K a s ım 1963’te ç a lış a n la r
(%)
o-S ®
1A Q, Q
O > c e > o c .S,İT>»C
“ DS.s
>- E~
jt■Ei
K işise l M ü lk iy e t 1322 47.7 21.6 17.2 14.3 12.1
K o lle k tif Ş ir k e t 794 28.6 19.0 14.9 15.0 15.4
K o m a n d it Ş ir k e t 89 3.2 4.1 3 2 4.9 5.9
L im ite d Ş ir k e t 267 9.6 11.9 14.8 14.8 14.7
A n o n im Ş ir k e t 241 8.7 39.7 48.2 49.8 50.8
K o o p e ra tif ö z e l K a n u n la
13 0 5 0.5 0.3 0.1 —
k u r u lm u ş 48 1.7 3.2 1.4 1.3 1.1
T o p la m 2774 100.0 100.0 100.0 100.0
( K a y n a k : S a n a y i v e İ ş y e r le r i S a y ım ı. İm al& t S an ay ii., D t . E . )
100.0
1964.
Tablo V, Çalışanların % 39.7’sinin özel büyük iş
yerlerinin % 8.7’sini oluşturan Anonim Şirketler ta rafından istihdam edildiğini göstermektedir. Ayrıca anonim şirketler yıl içinde sabit sermayeye yapılan gayrisafi ilavelerin % 48.2’sine, toplam katm a değe
rin % 49.8’ine ve toplam artık-değerin % 50.8’ine sa
hip bulunmaktadırlar.
İm alat sanayündeki özel işyerlerinin tümü bira- .rada düşünüldüğünde, toplam işyeri sayısı içindeki paylan sadece % 0.15 olan anonim büyük şirketler ücretle çalışanlann % 24.8’ine, toplam girdi ve çık
• 22 •
tı değerlerinin sırasıyla % 19.2 ve c/o 22.9’una, top
lam katm a değerin ise % 33.0’üne sahip bulunmak
tadırlar. Türkiye imalat sanayiinin tekelci yapısı açıkça ortadadır.
İm alat sanayimdeki sermayenin tekelci yapısı kendisini sadece kurulmuş şirketlerde değil, belki de daha belirgin bir şekilde, kurulan yeni şirketlerde göstermektedir. TABLO VI, bu gerçeğe ışık tutm ak
tadır.
T A B L O V I
i m a l a t s a n a y i i n d e y e n i k u r u l a n ş i r k e t l e r
1 9 6 1 1 9 6 8
D e ğ e r D e ğ e r
Ş ir k e t ş e k li S a y ı % 1000 T l. % S a y ı % 1000 T l. %
A n o n im 36 2.0 51320 15.2 395 12.0 1012803 73.0 L im ite d 125 6.8 122449 36.3 318 9.7 107540 7.8 K o o p e r a tif 150 8.1 825 0.3 888 27.1 4232 0.3 K o m a n d it 137 7 5 29915 6.8 256 7.8 51013 3.7 K o lle k tif 1391 75.6 139497 41.4 1425 43.4 210968 15.2 T o p la m 1839 100.0 337006 100.0 3282 100.0 1386556 100.0 ( K a y n a k la r : 1 — K a lk ın m a P lâ n ı İ k in c i B e ş Y ıllık 1968 -
1972, S. 365.
2 — ik t is a d i R a p o r 1967, T ü rk iy e T ic a r e t O d a la r ı, S a n a y i O d a la rı ve T ic a r e t B o rs a la rı B irliğ i,
3 — İ k t is a d i R a p o r 1969, T ü rk iy e T ic a r e t O d a la r ı, S a n a y i O d a la rı v e T ic a r e t B o rs a la rı B irliğ i.)
Tablo Vl'da, 1961 yılında imalat sanayiinde ku
rulan yeni şirketlerin c/c 2’sini anonim şirketlerin
oluşturduğunu görüyoruz. Anonim şirketlerin 1961 yılındaki değerleri, toplam değerin % 15.2’sine eşit
tir. 1968 yılında anonim şirketlerin toplam şirketler içersindeki payı % 12’ye ve toplam değer içindeki payı da % 73’e yükselmiştir. İm alat sanayiinde yeni kurulan şirketlere de tekelci bir yapınm egemen ol
duğunu görüyoruz.
Şimdiye kadar verdiğimiz değerlerin açık ve se
çik bir şekilde belgeledikleri gerçek şudur: Sosyo-eko- nomik yapısı dünya emperyalizmi tarafından belirle
nen Türkiye’de üretim güçlerinin ilkel bir düzeyde bulunmasına rağmen kapitalizmin en yoz aşaması, yani tekelci kapitalizm egemendir.
■ Türkiye’de İm alat Sanayiinde Bölgesel Tekelcilik
Araştırmamızın başında geri bıraktırılmış ülke
lerin bir metropol-uydu ilişkisi içerisinde emperyalizm ve işbirlikçi sermaye tarafından sömiirüldüklerini ileri sürmüş ve bu sömürü Uişkisinin belirli metro
poller tarafından düzenlendiğini, uygulandığını belirt
miştik. Türkiye’de bu sömürü ilişkisinin düğümü ve beyni İstanbul’dadır. 1960 yılında Türkiye’deki top
lam sanayi üretiminin değeri 7.159 milyon TL. ve İstanbul’daki sanayi üretiminin değeri ise 4.234 mil
yon TL. idi. Diğer bir deyişle Türkiye’nin toplam sanayi üretiminin % 60’ı İstanbul’da yapümaktaydı.
Ülkenin geri kalan kısmına göre böylece çok güçlü bir durumda bulunan İstanbul’da sanayi sermayesi çok açık bir şekilde, tekelci sermayedir. İstanbul’da üretilen yada monte edilen sanayi ürünleri Türkiye’-
• 24 •
nin diğer bölgelerinde monopol fiyatlarda satılmakta^
emperyalizmle bütünleşmiş işbirlikçi ve tekelci ser
maye böylece bir yandan Anadolu’daki üreticüeri, di
ğer yandan da İstanbul ve çevresindeki sanayi pro
letaryasını sömürmektedir.
TABLO
Virde
imalat sanayiinde İstanbul’un tekelci gücü belgelenmektedir.
T A B L O V I I
İS T A N B U L V E D lĞ E R « M E T R O P O L L E R » D E İM A L A T S A N A Y ÎÎN D E K Î B Ü Y Ü K İŞ Y E R L E R İ N İ N
D A Ğ IL IM I [I] (1963 Y IL I)
§ s -
İ ş y e r i Yılı »çi^de fc-S g w
m o a ş v e ^ o>»,
s a y ı s ı ] K a s ım 1 9 6 3 't e ö d e n e n + . '“ c*3
n j i 1 f j f i o f \ ç a l ış a n l a r ü c re t le r ! 5 - . 2 >
M e tro p o l % (% ) % %
İ s ta n b u l 1263 45.5 50.1 64.4 5 8 5
İ z m ir 209 7.5 11.4 8.7 7.7
A n k a r a 154 5.6 2.7 2.5 4.1
A d a n a 80 2.9 7-4 6.5 8.8
B u r s a 243 7.7 3.8 2.5 1.8
B e ş m e tro p o l
T o p la m ı 1919 69.2 75.4 84.6 80.9
(K a y n a k : S a n a y i v e İ ş y e r le r i S a y ı m ı : İ m a l â t S a n a y ii. 1964,- D .İ.E .)
Tablo VII, İmalat sanayiindeki büyük işyerleri
nin % 45.6’inin İstanbul’da bulunduğunu, bu işyerle
rinin toplam işgücünün % 50.1’ini istihdam ettiğini, yıl içindeki toplam maaş ve ücretlerin % 64.4’ünü ödediğini ve sabit sermayeye yıl içinde yapılan gayri safi ilavelerin % 58.5’ine sahip olduğunu ortaya koy
maktadır. Ayrıca Türkiye’de İm alat sanayiindeki bü
yük şirketlerin c/c 69.2’si İstanbul, İzmir, Adana ve Bursa metropollerinde bulunurken diğer 62 ilde bu
lunanların oram % 30.8’dir. Aynı şekilde yıl içinde sabit sermayeye yapılan yatırım ların % 80.9’u beş metropolde birikmiştir. İstanbul ve diğer önemli met
ropollerin toplam girdi, toplam çıktı, toplam katm a değer ve toplam artık-değerdeki paylarıysa TABLO V lII’de verilmiştir.
T A B L O V I I I
İS T A N B U L V E D İĞ E R M E T R O P O L L E R D E İM A L A T S A N A Y İİN D E K İ B Ü Y Ü K İ Ş Y E R L E R İ N İ N
D A Ğ IL IM I [II] (1963 Y IL I)
M e tro p o l
İ ş y e r in in s a y ıs a l o ra n ı (% )
G ird i (% )
Ç ık tı
( % )
K a tm a D e ğ e r
(% )
A r t ı k - D e ğ e r
(% )
İ s ta n b u l 45.5 45.6 51.2 65.1 67.8
İ z m ir 7.5 12.6 11.4 8.4 8.5
A n k a r a 5 6 7.1 3.3 2.7 2.3
A d a n a 2.9 5.7 6.0 6.7 6.2
B u r s a 7.7 2.5 2.5 2.5 2.7
B e ş m e tro p o l
to p la m ı 69.2 7^.5 74.4 85.4 87.5
(K a y n a k : S a n a y i v e İ ş y e r l e r i S a y ı m ı : İ m a l a t S a n a y ii. 1964, D .l.E .)
Görüldüğü gibi 1963 senesinde İm alat sanayim
deki özel büyük firm alara ait toplam katm a değerin
% 65.1’i ve toplam artık-değerin % 67.8’i İstanbul’da
dır. Ayrıca yine toplam katm a değerin % 85.4’ü ve toplam artık-değerin % 87.5’i, beş metropolde yo
ğunlaşmıştır. Buna göre geriye kalan 62 şehir toplam
• 26 •
katm a değerin % 14.6’sına ve toplam artık-değerin
% 12.5’ine sahip bulunmaktadırlar.
İstanbul sanayiinin tekelci yapısı ise TABLO IX’da belgelenmektedir.
T A B L O I X
İS T A N B U L ’D A K İ Ö Z E L S A N A Y İ Y E R L E R İN İN K A R Ş IL A Ş T IR IL M A S I
S a b it se r m a y e
İşyeri büyük
lüğü (Ç a lışan la r sayısı)
İş y e r le r i
s a y ıs ı %
y a tı r ı m l a r ı
1000 Tl. %
4 - 1 0 k iş i 597 39.4 21 843 1.5
1 1 - 5 0 k iş i 611 40.2 207 604 14.4
51 - 100 k iş i 156 10.2 180 933 12.6
101 - ve d a h a f a z la 155 10-2 1028 626 71.6
T o p la m 1519 100.0 1439 016 100.0
(K a y n a k : İ s ta n b u l’u n S a n a y i P o ta n s iy e li, S. 18, İ s ta n b u l S a n a y i O d a s ı N e ş r iy a tı, 9-1964).
Tablo IX, İstanbul’da 100 kişiden daha fazla iş
çi çalıştıran özel sanayi kuruluşlarının, toplam kuru
luşların % 10.2’sini teşkil ettiklerini ortaya koymak
tadır. Buna karşılık bu kuruluşlar toplam sabit ser
maye yatırımlarının % 71.5’ini yapmışlardır. 50 ki
şinin üstünde işçi çalıştıran sanayi kuruluşlarının toplam sabit sermaye yatırımları içerisindeki paylan ise yaklaşık olarak % 85’e varm aktadır. Diğer bir deyişle İstanbul’daki sanayi kuruluşlannın % 20’si sabit sermaye yatırım lannın % 85’ini yapmış bulu
nurken, geriye kalan % 80’i sadece % 15 oranında bir sabit sermaye yatınm ı yapmış huhinma.kta.dir.
Görülüyor ki, İstanbul sanayiine egemen olan serma
ye tekelci bir sermayedir.
Aynı şekilde tamamen özel kesimin elindeki ka
ğıt, kauçuk, kimya ve madeni eşya sanayilerini ince
leyecek olursak, 10 kişiden fazla işçi çalıştıran ve büyük sanayi kuruluşu olarak tanımlanan işyerleri
nin toplam üretim içindeki paylannm çok yüksek ol
duğunu görürüz. TABLO X ’da bu konuda bilgi veril
mektedir.
T A B L O X
İS T A N B U L 'D A B E L İR L İ S A N A Y İ D A L L A R IN D A B Ü Y Ü K V E K Ü Ç Ü K Ö Z E L S A N A Y İ K U R U L U Ş L A R IN IN
K A R Ş IL A Ş T IR IL M A S I
Ü re tim D a ğ ı l ı m ı ( % ) İş k o lu B ü y iik S a n a y i K ü ç ü k S a n a y i
K a ğ ı t 80.6 1 9 4
K a u ç u k 98.7 1.3
K im y a 72.9 27.1
M a d e n i E ş y a 69.1 30.9
(K a y n a k : İ s ta n b u l’u n S a n a y i P o ta n s iy e li, S. 17, İ s ta n b u l S a n a y i O d a sı N e ş r iy a tı, 9-1964).
Tablo X ’da görüldüğü gibi, örneğin kauçuk sana
yiinde üretimin % 98.7’si büyük sanayi kuruluşları tarafından yapılmaktadır. Türkiye’nin baş metropo
lü İstanbul’da da imalat sanayimdeki sermayenin te
kelci sermaye olduğu açıkça ortadadır.
Daha önce de değindiğimiz gibi, imalat sanayim
deki bu yapısal ve bölgesel tekelcilik, ülke içinde geri bıraktırılmış bölgelerde de geçerlidir. Şöyle ki, Gü
neydoğu ve Doğu bölgesindeki 17 şehir içerisinde Gaziantep şehri 1965 yılında imalat sanayündeki fir-
• 28 •
m alann % 45.3’üne, çalışanların % 49.9’una, sabit sermayeye yapılan gayrisafi ilavelerin % 55’ine, top
lam katm a değerin % 66.9’una ve toplam artık-de- ğerin ise c/o 58.1’ine sahip bulunmaktadır. Aynı şe
kilde O rta Anadolu’da 12 şehir içerisinde A nkara’
nın, imalat sanayimdeki firmalar, çalışanlar, sabit şermayeye yapılan gayrisafi ilaveler ve toplam k at
ma değerdeki payları, sırasıyla, % 51.7, % 47.6,
% 70.9, % 53’tür. Ege kesiminde İzmir, imalat sa
nayimdeki firmaların % 61.8’ine, çalışanların % 65’- ine, sabit sermayeye yapılan gayrisafi ilavelerin
% 65.5’ine ve toplam katm a değerin % 70.8’ine sa
hiptir.
Görülüyor ki, emperyalist ülkelerdeki ana m etro
pollerle, geriye bıraktırılmış ülkelerin oluşturduğu uy
dular arasındaki metropol-uydu ilişkisi, geri bıraktı
rılmış ülkelerde de geçerli olmakta ve örneğin İstan
bul’daki işbrilikçi ve tekelci sermaye Anadolu’yu çev
re şehirler aracılığıyla sömürürken, Anadolu’daki ikinci, üçüncü dereceden metropoller de kendi çevre
lerindeki kasaba ve köyleri sömürmektedirler. Yine yukarda gösterdiğimiz gibi, Güneydoğu ve Doğu böl
gesinde Gaziantep, İç Anadolu’da Ankara, Ege’de İz
m ir bir metropol görevi görmektedir. Diğer bir de
yişle, Türkiye’nin Batısındaki büyük şehirlerle Do
ğu bölgesi arasındaki ilerilik-geri bıraktınlmışlık iliş
kisini, gerçeğini, Doğunun, îç Anadolu’nun kendi ya
pılan içinde bulabiliyoruz.
im alat sanayimdeki bölgesel tekelciliğin göster
gelerinden birisi de, yeni kurulan şirketlerin illere göre dağılımıdır. TABLO X I’de bu dağıhm verilmiş
tir.
T A B L O X I
Y E N Î K U R U L A N Ş İR K E T L E R İN S E Ç İL M İŞ İL L E R E G Ö R E D A Ğ IL IM I (1 9 6 0 - 1 9 6 7 )
K u r u la n Ş ir k e t T o p la m s e r m a y e
İ l l e r s a y ıs ı 7c (1000 T l.) %
İ s ta n b u l 3441 37.1 1 670 229 47.3
A n k a r a 960 10.3 993 543 26-2
İz m ir 736 7.9 228 206 6.5
D iğ e r ille r 4147 44.7 636 611 18.0
T o p la m 9284 100.0 3 528 589 100.0
(K a y n a k : T ü rk iy e i s t a t i s t i k Y ıllığ ı. 1968. S. 306, D .I.E .)
Tablo XI, 1960 -1967 yıllan arasında şirketlerin
% 37.1’inin İstanbul’da kurulduğunu ve bu şirketle
rin toplam sermayenin % 47.3’üne sahip olduklanm belgelemektedir. İstanbul, A nkara ve İzmir’deki şir
ketlerin sahip olduklan sermaye toplamı % 82’ye eşittir. Görüldüğü gibi, Türkiye imalat sanayiine ya
pısal tekelcilik kadar, bölgesel tekelcilik de egemen
dir.
■ Yabancı Sermayenin Dununu a) Yapısal Tekelcilik :
Türkiye’de emperyalist sömürünün egemenliğini pekiştirmek amacıyla, emperyalizmin uşaklarına ha
zırlatılarak yürürlüğe konulan 6224 sayılı Yabancı Sermayeyi Teşvik Kanunu’na göre, yurdumuza giren yabancı sermaye de, yapısal bakımdan tamamen te
kelci sermayedir. TABLO X II’de bu gerçek belgelen
mektedir.
6224 S A Y IL I K A N U N A G Ö R E T Ü R K İY E ’Y E G İR E N Y A B A N C I S E R M A Y E D E Y A P IS A L T E K E L C İL İK
(1965 Y I L I S O N U )
T o p la m
• 30 •
T A B L O X I I
S e rm a y e G ru b n (1000 T l.)
F ir m a S a y ıs ı %
S e rm a y e (1000 T l.) 7o
50-000 ve d a h a b ü y ü k 2 1.9 102311 14.5
10001 - 50000 15 14.2 364215 51.4
1001 - 10000 55 52.0 226581 32.0
501 - 1000 12 11.3 10316 1.4
0 - 5 0 0 22 20.7 6012 0.7
T o p la m 106 100.0 709255 100.0
Tablo X II’ye göre, yabancı sermayenin katıldığı 106 firmadan 17’si toplam yabancı sermaye yatırı
mının % 65.9’unu yapmıştır. E n büyük iki firmanın toplam yabancı sermaye yatırımı içindeki payı
% 14.5’tir. Görülüyor ki, firmaların kontrol ettikleri, sahip oldukları sermaye açısından çok belirli bir ya
bancı sermaye tekelleşmesi vardır. Bu tekelleşmenin sağladığı imtiyazlar yüzünden, yabancı sermayenin katıldığı kuruluşların kârlılığı aynı sanayi dalındaki yerli kuruluşların kârlılığının çok üzerindedir, ö rn e
ğin yabancı sermayeli kuruluşların 1959 -1965 yılları arasındaki ortalam a kârlılığı % 50 iken, yerli kuru
luşlarda bu oran % 19’dur. Aynı şekilde 1959 -1964 yıllan arasında, yabancı sermayenin katıldığı kuru
luşların yaptığı satışlann sermayelerine oram o rta
lama olarak % 300 iken, yerli kuruluşlarda bu değer
c/o 200 kadardır. Yine yabancı sermayenin katıldığı kuruluşlarda gayrisafi kârların satışlara oram % 13.8, yerli kuruluşlarda ise % 9.3’tür. Madeni eşya,
elektrik aletleri, ilaç ve gıda sanayiinde yabancı ser
mayenin katıldığı firmaların kârlıhğı % 60 - 80’e çık
maktadır.
b) Bölgesel Tekelcilik :
Araştırmamızda daha önce de belgelediğimiz şe
kilde, geri bıraktırılmış ülkelerdeki yabancı ve işbir
likçi sermaye ile yerli sermaye büyük şehirlerde,
«metropoller» de yoğunlaşmakta, merkezileşmekte, ülkenin doğal kaynaklarıyla emekgücü bir «metro
pol - uydu» ilişkisi içerisinde sömürülmektedir. Aynı şeküde Türkiye’nin özellikle 2. Dünya Savaşı’ndan sonra Amerikan emperyalizminin politik ve ekonomik egemenliği altına düşmesiyle birlikte, ülkemize yeni
den giren yabancı sermaye, tıpkı son yıllarda yan- sömürge durumunda olan Osmanh İm paratorluğu’n- daki gibi, komprador burjuvazinin varlığını en güçlü bir şekilde sürdürdüğü İstanbul ve İzmir gibi m etro
pollerde yoğunlaşmıştır. Diğer bir deyişle emperya
lizmin beyni ve kalbi İstanbul’da, vantuzları ise hem İstanbul, hem de Anadolu’dadır. TABLO XIII, bu gerçeği ortaya koymaktadır.
Tablo XTTT, 1965 yılı sonu itibariyle yabancı ser
mayenin katılmış olduğu kuruluşların % 80’inin İs
tanbul’da bulunduğunu gösteriyor. Aynı şekilde top
lam yabancı sermayenin % 80.5’i İstanbul’da top
lanmıştır. Yine Tablo XHI’e göre, Türkiye’de yabancı sermaye yatırımlarının bulunduğu illerin sayısı sade
ce altıdır. Bu illerden Bursa ve H atay illerinde top
lam yabancı sermayenin sadece % 0.3’ü yatırılmış ol
duğundan, yabancı sermaye gerçekte Türkiye’nin dört ilinde yoğunlaşmış bulunmaktadır. Bu yoğunlaşma
T A B L O X I I I
6224 S A Y IL I K A N U N A G Ö R E T Ü R K İY E ’Y E G İR E N Y A B A N C I S E R M A Y E N İN İ L L E R A R A S IN D A K İ
D A Ğ IL IM I (1965 Y IL I S O N U İT İB A R İY L E )
Y a tır ıl a n s e r m a y e
• 32 •
İ lle r K u r u lu ş sa y ıs ı % (1000 D o la r) %
İ s ta n b u l 98 8 0 4 55 253 80.5
A n k a r a 11 9.0 8 438 12.3
İ z m ir 10 8.2 1 644 2.4
B u r s a 1 0.8 195 0.3
K o c a e li 1 0.8 3 073 4.5
H a ta y 1 0.8 17 —
T o p la m 122 100.0 68 620 100.0
yabancı sermayenin Anadolu’nun en uzak köşelerini etkiliyememesi, Anadolu’yu bütünüyle sömürememesi demek değüdîr. İstanbul, İzmir ve A nkara’da yoğun
laşmış olan yabancı sermaye, daha önce açıkladığımız
«metropol - uydu» ilişkisi içerisinde, Anadolu burju
vasını, sömürü mekanizmasını, aracı unsuru olarak kullanmakta, Anadolu burjuvası aracılığıyla Türki
ye’de oluşan toplam artık - değerin önemli bir bölü
müne elkoyabümektedir. Diğer bir deyişle metropol - uydu sömürü ilişkisinin zorunlu halkasını oluşturan yerli burjuvazi, Anadolu’da oluşan artık - değerin bir kesimine elkoyduktan sonra, geriye kalan büyük bö
lümü İstanbul ve İzmir gibi metropollerdeki yabancı ve yerli efendilerine ulaştırm akta, ayrıca yine met- ropollerce ithal olunan yada metropollerde monte edilen sınai ürünlerinin Anadolu pazarlarında mono
pol fiyatlarda satılmasını sağlamaktadır.
Yabancı sermayenin katıldığı şirketlerin 76’sı anonim, 37’si limited, 9’u kollektif ve 2’si komandit şirket şeklindedir. Anonim şirketlerin 59’u, limited şirketlerin 33’ü İstanbul’dadır. Diğer bir deyişle, ano
nim şirketlerin °/o 78’i, limited şirketlerin % 89’u İs
tanbul’da bulunmaktadır. A nkara’daki anonim şir
ketlerin sayısı 7 ve limited şirketlerin sayısı 2’dir. Bu değerler İzmir için de sırayla 7 ve 2 dir.
Yabancı sermayenin İstanbul’da yoğunlaşması
nın yanında özellikle Sınai Kalkınma Bankası’nm sağ
ladığı kredilerden yararlanan firm aların çoğunluğu da İstanbul’dadır, örneğin 1966 yılına kadar Sınai Kalkınma Bankası’mn kredilerinden yararlanan 700 firmanın % 60’ı İstanbul’da bulunmaktaydı. Yine 1966 yılma kadar Sınai Kalkınma Bankası’ndan en büyük krediyi (2.5 milyon dolar) sağlayan, bir ya
bancı sermaye kuruluşu olan Good Year Lastik Co.
olmuştur.
Yabancı sermayenin katıldığı kuruluşların sana
yi dalındaki yerli kuruluşlardan daha büyük oranda k â r sağlamaları karşısında emperyalizmin sözcülüğü
nü de yapan işbirlikçileri, bu firm aların teknolojik bakımdan yerli firm alardan daha rasyonel üretimde bulunduklarım, bu yüzden k âr oranlarının da doğal bir şeküde daha yüksek olduğunu ileri sürerler. Oysa Prof. Gülten Kazgan Cumhuriyet Gazetesi’nin 6.8.969 tarihli sayısında yayınlanan «Yabancı Sermaye ve Teknoloji Transferi» adlı araştırm asında yabancı ser
mayenin Türkiye’ye daha üstün bir teknoloji getir
mediğini sayısal olarak belgelemiştir. Prof. Kazgan’- m bu kısa fakat çok değerli araştırm ası yabancı ser
maye yatırımlarının en fazla yoğunlaştığı sanayi dal
larında, yani kimya, kauçuk ve lastik sanayilerinde işçi başına katm a değerin A.B.D.’ne göre en düşük düzeyde olduğunu açıkça göstermektedir. Bu sanayi dallarındaki işçi başına verimlilik yerli kuruluşların yoğun olduğu sanayi dallarındaki verimliliğin büe çok kereler altındadır. Bu gerçeğin belirlediği kaçı
nılmaz sonuç şudur : Yabancı sermayenin yoğun ol
duğu sanayi dallarındaki kârlılığın yüksek oluşunun temel nedeni bu dallardaki sermayenin çok belirgin bir şeküde tekelci sermaye oluşudur.
Türkiye İm alat Sanayiinde yabancı sermayenin giderek ne kadar etkin, ne kadar güçlü'hale geldiğini belgelemek üzere TABLO XIV hazırlanmıştır.
T A B L O X I V
T Ü R K İY E İM A L A T S A N A Y İİN D E 1970 Y IL I F İN A N S M A N K A Y N A K L A R I [I]
S e k tö r le r Y a b a n c ı Y a b a n c ı
S e rm a y e K r e d ile r T o p l a m
G ıd a S a n a y ii % 10.4 % 4.0 % 14.4
K im y a s a n a y ii (T o p la m ) 24.5 53.7 78.2
T ıb b i il â ç la r 28.0 24.9 52.9
M a k in e s a n a y ii (T o p la m ) 15.4 24.9 4 0 3 T a r ım a le t v e m a k in a l a n 8.8 70.3 79.1 E le k t r i k m a k i n a v e g e re ç le ri 25.5 16.6 42.1 T a ş ı t A r a ç la r ı S a n a y ii (T o p la m ) 4.0 1 8 1 22.1
K a ra y o lu T a ş ıt la r ı 5.9 30.5 36.4
(K a y n a k : ö z e l S e k tö r Y a tır ım A n k e ti S o n u ç la n . 1963 - 1969, T . C. B a ş b a k a n lık D e v le t P la n l a m a T e ş k ila tı, T e m m u z 1970, S. 3 9 - 4 2 )
Yukardaki tabloda kimya sanayünde 1970 yılı finansman kaynaklarının % 78.2’sinin yabancı kre
diler ve yabancı sermaye yatırımlarından oluştuğu
nu görüyoruz. Bu değer tıbbi ilhçlar a lt sektöründe
7c 52.9, makine sanayünde % 40.3, tarım alet V e
m akinalan alt sektöründe ise % 79.1’dir. Görülüyor ki, kimya, makina, elektrik, makina ve gereçleri, ka
rayolları taşıtlarında yabancı sermaye kesinlikle ege
mendir. Diğer sanayi sektörlerindeki finansman du
rumu TABLO XV’de özetlenmiştir.
T A B L O XV
T Ü R K İY E İM A L A T S A N A Y İİN D E 1970 Y IL I F İN A N S M A N K A Y N A K L A R I [II]
Y a b a n c ı Y a b a n c ı
S e k tö r le r K r e d ile r S e k tö r le r S e rm a y e Giyim , s a n a y ii % 22.2 M a r g a r in % 80.0 O r m a n ü r ü n le r i s a n a y ii 19.1 İ p e k li d o k u m a 48.4
K a ğ ıt 43.2 L a s t i k ü r ü n le r i 21.7
S a b u n ve d e te r ja n 96.7 T a r ım il& çlan 40.9 D e m ir v e çelik , m e t a ll u r j i 39.9 T u ğ la v e k ir e m i t 2,02 S a n a y i m a k i n a la n 17.6 E l e k t r i k ile tk e n le r i 62.2 E l e k t r i k m o t o r l a n 12.8 (K a y n a k : Ö zel S e k tö r Y a tır ım A n k e ti S o n u ç la n . 1963 - 1969,
T. C. B a ş b a k a n lık D .P .T ., T e m m u z 1970, S- 39 - 42)
Tablo XV, sabun ve deterjan imalinde yabancı kredilerin finansman kaynaklarının % 96.7’sini, m ar
garin üretiminde yabancı sermayenin finansman kay
naklarının % 80’ini oluşturduğunu ortaya koyuyor.
Demir Çelik ve metallurji sektöründe finansman kay
naklarının % 39.9’u yabancı kredilerden sağlanmış durumdadır. Böylece kimya, elektrik, çelik ve demir sanayimden giyim ve gıda sanayüerine kadar, Tür
• 36 •
kiye imalat sanayiindeki pek çok sektörün yabancı sermayenin kontrolü altında olduğunu bir kere daha görmüş bulunuyoruz. TABLO XIV ve TABLO XV’- deki değerler, Türkiye imalat sanayiindeki sermaye
nin, tekelci sermaye olduğu kadar, emperyalizmle bü
tünleşmiş işbirlikçi sermaye olduğunu da açıkça bel
gelemektedir. Türkiye’nin bütünlüğü içerisinde oldu
ğu gibi, imalat sanayünde de, «milli burjuva» sınıfı
nın varlığından söz açmak, kendini aldatm aktan baş
ka birşey değildir.
■ özel Sektör İmalat Sanayii Yatınmlannın Dağılımı 1967 yılında gerçekleşen toplam im alat sanayii yatırım larının % 61.9’ü özel sektör tarafından yapıl
mıştır. Çevirici kuvvet kullanan 5 ve daha fazla işçi- li kuruluşlarla çevirici kuvvet kullanmayan 10 ve daha ¿azla işçili sanayi kuruluşları «organize sana
yi» olarak tanımlanmakta, im alat sanayiindeki top
lam yatırımların ortalam a olarak % 90 - 95’i ise bu «organize sanayi» tarafından yapılmaktadır. 1967 yılında «organize sanayi» olarak tanımlanan kuru
luşların toplam sayısı 7527’dir. Oysa imalat sanayi
indeki kuruluşların sayısı 1963 yılında 160553’e var
mış bulunuyordu. Diğer bir deyişle, im alat sanayiin
deki kuruluşların yaklaşık olarak % 4.7’si yatırım ların % 95’ini yapmaktadır.
BÖLGESEL YATIRIM :
İm alat sanayinin bölgesel tekelci yapısmı belge
leyen göstergelerin en önemlilerinden birisi, bu ke