• Sonuç bulunamadı

16 EKiM felsefe. BiLIM ARAŞTIRMALARI

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2022

Share "16 EKiM felsefe. BiLIM ARAŞTIRMALARI"

Copied!
33
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

fELSEFE BiLIM

ARAŞTIRMALARI

JOURNAL OF PHILOSOPHY <;CIENCE RESEARCH

1 6

EKiM 2009

SUSAYI

Öl.UMÜNÜN -100. YlLDÖNÜMÜNDE.

KLASiK KIMYANIN

VESlMYEVİ

DOÖA FELSEFESININ TÜRKIYF.DEKi EN ÖNDEGELEN TEMSILCiSi

HAKiM iZNi KU FAZfl ALi BEY.E (Ö. 1609) t ·n-IAF

OLUNMLJŞTIJR.

ISSN IJ01-J1!17

(2)

SARTRE VE İBN SINA ARASINDA ONTOLOJİK BİR KARŞILAŞTIRMANlN iMKANI ÜZERİNE

Eyüp

Şahin*

ON THE POSSIBrLITY OF AN ONTOLOGICAL COMPARISON BETWEEN SARTRE AND IBN SINA

ABSTRACT

In this article, dwelled on the basic differences between the ontelogic percepti- veness of Sartre and lbn Sina, and also dwelled on the possibility lo ereale pa- rallelism or noL Sartrc,

as

known, by romoving barricrs in front of human fre- cdom, defends existence coming bcforc csscnce. When the cxistencc comcs be- fare cssence, man witl have created hiı. cssence tlıus, he will be responsiblc for his actions.

In

fact, such an idea, thcre is no nccd for exisıcnce of God.

From

this respccl,

man

has cut the rclationship with God in Sartrc's thought. The so- urce

of

csscnce (mahiyalı)

in

ibn Sina is God itsclf necessary being.

So,

human being is not the sourecs of his essen ce. So. we do not

talk

about

aU

the eoncept of unlimited freedom for him. The necessity of pbysical and psychological of the universe is a resul! of mctaphysical necessity; because God itself is neces-

saıy being. ln this regard, lbn Sina. defending as a starting point of the human itself, reveals

ll1at

his existencc is clcarley understood and may know him in a certain way, and also not doubt in the prescncc of him. Despite this, the concept of self in Sartreisa resul ı of conviction ı o frccdom. Sartre puts forward the can- ccpts of

en soi

(bcing in itself) and

pour soi

(being for itself) for undcrstanding being that it comes before wlıat it is, so, he claiıns that the main problem is to understand his bcing for itself.

Keywords: existence, essence (quiddity), freedoın. responsibility, necessary be- ing, bcing.

*

Dr . Ank:ım Üııtversitcsi. lbhiyat Fakültesi, Felsefe ve Din Bilimleri.

KuradJ<ubı/ıg felsd~·BI/Jm Araşurma/im /Jerf?ISJ, S.ıyı lO. Ekım 2009. s 117·158

(3)

121< Eyüp Şdlıln

ÖZET

Bu makalede, Same ve

İbn

Sina

'nın varlık anlayışlan arasındalci

temel

ayrıın­

lar ve bununla birlikte paralellikler

kunnanın imkanının

var olup

olmadığı ÜLc-

rinde

durulınakıadır. Bilindiği

g,ibi Sartrc,

insanın özgürlüğü önündek.ı sınıılan kaldırarak varoluşun

özden önce

geldiğinı savunmaktadır. Varoluş

özden önce gelince, insan özünü kendisi yaratacak ve böylece eylemlerinden bütünüyle ..,o- namlu

olacaktır.

Böyle bir

düşünce

de

Tanrı'nın varlığına

c:;ascn ihtiyaç da ol-

mayacaktır.

Bu

bakımdan insıın,

Sartre'da

a:;.kııı varlıkla

olan bütün

ilişkilerini

kopannış durumdodır.

ibn Sina 'da ise özün

(ınıihiyct) kaynağı

bütünüyle zorun- lu

varlık

olun

Tanrı 'nın kcndısidir.

Bu nedenle insani

varlık

mahiyetinin

kııyna­

ğı değildir.

Böyle oluea int-tan için bütünüyle

sınırsız

bir ÖLglirlük

anlayı~ından

söz edilemez. Alemin

fızik

ve psikolojik

LOrunluluğu,

metafizik

zorunluluğun

ncticcsidir; çunkü Tann,

zorunluluğu kemlıı.indc

olan

varlıktır.

Bu

bakırndan

lbn Sina, ontolojidc

insanın hen

'ini

(zat/ö.ı:)

bir

başlangıç noktası

almakla, onun,

açık

ve seçik kavrarran bir

varlık olduğunu

ve

insanın

kesin bir

şekilde

onu bi-

lebileceğini, varlığında şüphcyc düşıncycccğini

ortaya

koymaktadır.

Buna kar-

şın

Sartre,

ben'ın muhtevasını ÖLgürlüğe maJıküıniyctin

bir sonucu olarak dol-

dunnaktadır. Varlığı

anlamak, onun ne

olduğunu

anlamak/kavramaktan önce

geldiği

için Sartre kendince bu noktaya

işarcl

ederek en soi ve pour soi kavram-

lurını

ileri siinnckle ve

asıl şorunun insanın

kendi

varlığını

kavmmak

olduğunu

iddia etmektedir.

Anahta r K elimeler:

Varlık,

mahiyet, özgürlük, sorumluluk. zorunlu

varlık, oluş

Giriş

Genel olarak

"varoluşçuluk" kavramının, "varoluş"

(existence) isminden ilk olarak

"varoluşsal" (exisrenıiel)

ve

varoluşla

ilgili

sı falların

türetilcrek, sonra da bun- lara "-culuk" eki eklenerek ortaya

çıktığı düşünülür.

Bu ek genellikle, bir önceli-

ğin/ilkliğin tanınıp

kabul

edildiğini

gösterir; mesela "toplumculuk" kuramsal

bakım­

dan toplum

çıkarlarını

bireyin

çıkarlarının

önüne gcçirirken. bircycilik, bireyi, siya- sal güçlerin

başlıca

konusu yapar. Buradan hareketle

varolu~çuluk, varoluşun

öncc-

liğini

ya da

ilkliğin

i benimseyen bir felsefi

öğreti

olarak kabul edilir.

ı Kuşkusuz

bu- rada sözü edilen öncülük ya da ilklik öze (essence) oranla bir önccliktir. Öz, bir var-

lığın

ne

olduğunu gösterır. Yanı bır şeyi

ne ise o yapan, kendisi olmadan o

şeyın

va-

rolamııyacağı şey anlamına

gclir.7

Bır anlanıda

özün

varlığı, olabilır

(mümkün) ol-

1 l'oulqLıic. P::ıul. l'iuoluşçuluk çev Yakup Şahan, lsıanbııl 19Q 1, s. 7

ı Routlt:t~f(<' EllcrclrıJJC'tftıı o{Piıı/osopln: ed Edward Crnıg V 3. RouıJcdgc 199X, ~ 419: Cevı1ci. Ah·

ın~ı. Felsefe So:lıl.~ü Ankar:ı 1997, s (•62.

(4)

129

m:l' ..

ıdır

Bu

olabiltrlık

varolu:;.la

gerçeğe ulaşır.

O halde

varoluş Öi'Ü gerçeğe çıkaran şcydır.1 Örneğin,

"ben

bır insanım" tlcdiğim

zaman; "ben" ve

cıı

sonda yer alan··-

ını"

eki yeryüzündeki

varoluşumu, "ınsan''

da

öziiınü

gösterir.

4

rakul bu aynm insan

varlığı söz konusu olduğuntin ~cçcrlidir. Bu bakımdan Tanrı'da öz

ilc

varoluş

birbi- rinden

ayrılmaz

Nitekim

varolu~çuluğun

bu tasavvuru ili.

bakışta iı:liim

filozofian-

nın vfıcip-ınümkün, varlık-miihiycı. zflt-sıfat tart~malannı halıı

b

tır kı.

ibn

Sina'yı

ele

alırken

buna

değinnıcyc ç:ılı;;:ıcağız.

Bilindiğı

gibi Platon,

duyuh.ıı dünyası ve

fikirler

dünya:;ı

olarak iki evren tasa-

nmından

hareket ederek duyular

evrenini

varolu!;ilar

cvrcııı, li kırler ener.ini de

özler

cvıcni olarc~k düşünnıi.iştü

Bununla birlikte,

Aristoıclcs

ve

Ortaçağ'da

özellikle St.

Thoma:;'ııı

metafiZik çizgiye oturttuklan fclscfelcri,

devamında

Dcscartes ve Ba- con'la

değişime uğradı. Önıek

olarak, Bacon,

yalın yapılar (simples llolures),

Dcs-

cıırtcs

ise.

"açık ve

seçik kavramlar"

aradı.

Buna

karşın nc~mclcrin

özü, bilginin

araş­

lınııa

konusu olarak kalmaya ve

tartışılmaya devaın cııi. Dcscartcs'ın "düşünüyo­

rum, o halde

varım'' şeklinde şöhrel

bulan önermesinde

insanın varoluşuna yapılan

vurgu ile ibn

Sina'nın

neredeyse bütün

Ortaçağ'da

kabul gören "uçan adam··

(flying

mcm)

metaforu

arasındaki bağl:ıntı

dikkate

değerdi

Buna

karşın varoluşçulukla

bir- likte.

Dcscartcs'ın yaratıcı Tann~

fikri özellikle 18.

yüzyıl

filozoflan

tarafından

bir

1 Foulquic, l(ıroluşçuluk, s li

Routh•dgc l:.iıc\'clopcdw

•4

Pltılo.fvfllll; s 419; aynen bkz. foulquie, ı;tralt~çtllıı~. s. !! Foulquie "n

göre, Pluıon, yalnız varoluşçu göıilşlc değil genel no lanıda özeiiliilde de ınbnn ı;ıb:ıno zıt durmakta-

dır Genellikle herkes için varoluş öze ı,teıçck varlığını k:ızandırırkcn, Plnıon·n ı;öre, varoluş, gerçeğe çıkardığı özii ı:cııginlc~ıircceği yc:ıde bü~bütün yoksullııştımuı.ktadır (bkı:. ttg.<., s. 1 1 ).

~ Etiennc Gil~on'a göre, Dcscarte~·ın T:ınn'sının Hıristiy::ınlığ"ın Tanrı'sından hıçbır larkı yoktur. Esa- 'en Descartcs'ın Tann liklinin özü, diişiıncn y:ırnıılın:ımış. bağımsız. açık-seçık bır ccvhere dayan-

nınktadır Gıl~on. Descancs'çı Tıınn fikrinin ele~ıirisiııi şöyle ~ürdürüı " ... boyle bir fkir, insan zıh­

ninin doğuştın ı;et.rdiğı bır fikirdir. lno;.ın zihnınde, Tanrı fikrine: verilc:bilco;ek butun sıf:ıtlan haız

olan. bir :ınl:ımd3 ~endi başına v:ırol:ııı. ~On\UZ ve kadır olan. eşi ve ~nıeıi bıılunmııy:ın bır varlık mcvcuınır. Doğuşııın varolan fann fıkrını dıişunmek, O'nun ''arlığınd:ın enıin olmak için yeterlidir.

İnsan. öı:le 'arlı!.. arasında bir :ı)ıım )apmaya alışkın olduğu için, Tanrı'yı gerçekte varolmayıın ohı· rak diişiınllr, nncak, Tanrı'nın yoklu~unu düşünmenın mumklln olmadığı do ı;oriılceekıir. Dolnyısıyl:ı nıııtlnk monndn "ari ık fikrı. Tn rm filmyle n ynıdır Varlık bır yetkinlıktır O nedenle. varlık ~ı fatının ek- sik olduğu ıtıuıl:ık bir varlık düşiinıııck. unun yeıkinlikten de yoksun olduğunu düşünmek oluı ki. bu bir çclişkidır. Öyleyse v:ırolnın. Tıınıı 'don oyrt olomk düşünülemez ve dolayısıyla Tanrı'nın varlığı zo- runlu olur. Eğer o. öne sürdüğil Tnnrı knvmmı lıakkınd:ı bimz :ıroştırııın ynpsaydı, fiırk cdcrdı ki, bu-

ııııı ınsanlarda ınuayyen bır uhihıyycı k:ıvmmının bulunduğu gerçek olınnkln bırlikte, onlar her zaman

llıristıy:ınlıktııki Tanrı anlayışına sn hip olıımınışlardır. Eğer bütün iııs;ınl:ır. bu Tanrı likrınc sahip ol-

muş oh,ıl:ııdı. 'vlu~a. Y:ıhovn'd:ın kendı çı ne ne ad vc:rcceğinizi somı:ıı:dı veya Y:ıhova'nın cevabı 'ne

~pıalca bir ~orul Sen z:ııen onu hıliycır,ıın· )el.lındc olurdu.. Dcsc:ırıc~. llınsııy:ın ın:ıncını ı~in ıçme k.ıı:ır.ık kendı mcıııllzığinin aldı ,;:ıtiycıini bozm:ıya o kad:ıı ıiıizlıklc g.ıyrcılı.ırcadı ki. bu )ÜZden llı­

ıbtiy;ırılığııı Tanrı tınınıının bııtıın insanlarda doğuştan \ arolduğıınu mlıatç:ı ihıı cııi Fakat bu haıır­

l:ını:ı, (PI:ııon'd:ı olduğu gibi) nıhıın dı hı oııce y:ı'i:ıınış olduğu h:ıyoıınd:ıki bır ıdc:ıyı hatırlaması de-

ğ ıl de, Dc~cartcs'ıo çocukken kıli,cdcn oı;r.:ndiğı lıaıırlamnsıydı." Gilson. Eıicıme, Iimn ~~ FC'Irıfe, ÇC\. Mehmet Aydın. lzıniı 191)6, '· 58·59

(5)

130 &yüp şahtn

kenara

bırakıldı.

Bunun yerine az çok

hıtsallaştınlınış

bir

doğa, Tanrı'nın

ya da Tan- n fikrinin yerini

aldı.b Kuşkusuz

hem bu tarihi süreçten

bakıldığında

hem de varhk ile ilgili

tartışmayı

salt

insanın

dünyaya

atılması

ile

başlatan,

böylece

Tanrı kavramı­

ontolojik

tartışına alanından çıkaran Sartrc'cı

çizgi ilc

İbn

Slna'mn metafizikçi çiLgisi.nin büti.inüyle birbirinden

ayrı olduğu açıktıı. Dolayısıyla

buradan

baktidığın­

da daha

baştan

bir paralellik

kurmanın

imkiim ortadan

kalkmış

gibi görünmektedir.

Buna

rağmen

özellikle ontolojinin

varlık-öz, varlık-ınahiyel

ve genel olarak

varoluş

kavramları

çerçevesinde bir

tartişma

yürütülebilir mi?

Sartre'ın

salt insani

varlıklaJ

için

yaptığı varoluş-öz ayrımıyla,

fbn Sina'daki

varlık-ınahiyet ayrımı arasında

bir il-

kurulabili.r mi'?

Varoluşçuluğun

iki temel metafizik ilkesi

varoluş

(existence) ve öz (essence)

kavramlarımn

genelde islam felsefesindc, özelde ibn

sınırnın varhk-mıilıi­

yet-inniyct terimlerine

karşılık geldiğini düşünenler haklı

olabilir mi? Belirtmeliyiz ki, bizi

araştırınaya

sevk eden

başka

bir neden de, do lay

lı araştırmalara

rastlansa da, ibn

Sina'nın yeniçağ

ve

aydınlanma düşüncesine

elkisinin yeterince

incelenmemiş olmasıdır.

Ancak

araşhrma,

temel noktalarda birbirinden bütünüyle

farklı

ilci

fılozo­

fu yan yana

gelirıne iddiası taşımamaktadır.

Biz makalede, öz ve

varoluş

üzerinde

yapılan

derin

tartışmalara

girmeden, genel hatlanyla

varoluşçuluğun

hareket noki:a-

larına;

Sartre

varohışçuluğıına,

tbn Sina ile

arasındaki

temel

ayrıınlara, yanı sıra

pa- ralellikler

kurmanın imkanının

var olup

olmadığına, sınırlarını

belirlemeye

çalıştığı­

mız

yukandaki sorular çerçevesinde

yanıtlar

aramaya

çalışacağ1z.

Varoluşçuluk

Varoluşçuluk, varoluş

üzerine vurgu yapmak

eğilimiyle

nitelenir.7 Özlere, ola- bilirlcre, soyut kavrarnlara hiçbir biçimde

vurgıı

yapmaz. Bu

bakımdan varoluşçullik

her

şeyden

evvel kendisini

asıl gerçeğe

dönmek olarak

tanımlar.

O halde bu

nasıl

ola-

caktır? Kuşkusuz varoluşçuluğun

bu

sonıya

eo kestinne

yanıtı, inıdc

ve bilinç sahi- bi olarak, irade ve bilinçten yoksun nesneler

dünyasına fırlatJ

lan

insanın, gerçeğe

an- cak

varoluşçulukla

u

taşabileceği şeklindedir. Varlığa ilişkin araştırma,

varolanm ara-

larından

bir seçim yapmak durumunda

olduğu

bir

takım

imkaniarta

karşı karşıya

gel- meyi gerektirir. Klasik felsefenin, özün

varoluştan

önce

geldiğinden kuşku

duyma-

masına karşın varoluşçuhık, varoluşun

özden önce

geldiğini

savunur. Bu, bütün Or-

taçağ

felsefesinin, özün

varoluştan

önce

geldiği şeklindeki

temel

düşüncesini

tersine çcviJco bir

anlayışı doğurmuştur.

Bu tasavvura göre insan, önce

varolmuş, sonrasın­

da da kendisini

tanımlayıp

özünü meydana

getirmiştir.

Bu nedenle insani

varlığın

de-

ğişmez

bir

doğasından

söz edilemez.

İnsaııa

özünü

oluşturma şansı

veren imkanlar.

onun

şeylerle

ve

başka

insanlarla olan

ilişkileri tarafından yaratıldığı

için,

varoluş

her

6 Foulquic, f1ıroluşçuluk, s. 24.

' Foulquie. v.,v/uşçııluk, s. 34.

(6)

S.ırtr(' ·~Jim Sin.i Ardsındı Onıokıpk Bıt l\.lf1JI.ışrunıJnın JmkJnı Uunnl! 131

Laınnn dünyadakı

bir

varlıl..

olmak veya seçimi

sınırlayan,

!;Omut ve

tarılısel

olarak

bcliıiL:ıııni;.

bir

dummıla

ortaya

çıkma!..

zorundawr.H

Varoluşçulul..

bu

anlamıyla

so- mtll olana bir

dönüştür.

Bu

bakımdan

vnr olmakla, olmak ya da bulunmak

aynı anicı­

ını ıfadc

etmez.

Örneğin, taşlıır vardırlar;

nncak onlara tck

başına varlık kazandıran

zihinsel

etkinliğin dışında

varolarnazlar.'l Bu

bakımdan varolıı~

bir durum

değil.

bir

liıldir; yanı

olabilir (imkfut/mümkün) olandan

gerçeğe yükseliş/çı kı"

durumudur.

Varoluşçulukta

insan. olmak

istediği şeyi

kendisi

bclırlcyccck

ve seçecektir: an- cak seçmek tek

başına

yeteri

ı olamayacaktır Örneğin, ate;.lı

ve

enerjık olınayı seçmiş

olmak, sürekli bu seçim

içerisındc kalınaya

yeterli

olmayacaktır;

çünkü

seçtiği

örnek- tc

takılıp kalmış

varolan,

varlık

içensinde

katılaşacak

ve

sonrasında

da vurolmaktan

çıl..abilccel..tir. Dolayısıyla

varolmak için, önceki scçmclcnn bir sonucu olan yeni var-

lıktaki

olanaklara

bakıp.

ne olmak

i:.tcııiyorsa,

onu durmadan

ayırmak

ve seçmek ge- rekir.

Varoluşun,

sürekli bir

fiil/yükscliş

olarak

tanımlanmasının

sebebi

buduı.

insan bu süreçte kendisini

aşmalıdır; zircı

o,

ancı:ık

Ö7gür bir seçimle

oluşturulan daha

yük- sek

bır varlığa doğru

bir

gelişme ı>Üreci

içerisinde varolabilir Göriilüyor ki,

varoluş­

çulukta insan, olmak

istediği şeyi scçınekle,

özünü de

seçınişlbelirleıniş olmaktadır.

Esaı.en varoluşun

özden önce

gclmcsınin

sebebi budur, zira, seçmek için öncelikle va- rol mak gerekir.

Varoluşun

özden önce gelmesi ile

kasıcdilen

durum sadece insani var-

lıkla sınırlıdır,

çünkü evrende gerçek manada özgür olan salt

insanın

kendisidir. insan

dışında diğer varlıkJan

n hemen

hcpsı bır takım

yasalara

bağlı

ve onlarla

kuşatılmıştır.

Varlık, Varoluş ve Öz

Sartre üç tür

varlıktan

söz eder. Du nlar; kendi

başına varlık

(en soi), kendisi için

varlık (pour

soi) ve

başkası

için

varlıktır.ıo

Buradaki en soi

(kendı başına/kendinde),

kendi içinde

sınırlı

kalan

varlıktır

Masa gibi nesnelerin

varlığı

bu

çe~itıir.

Puur soi

(kendısı ıçın) ıse,

kendi

kendının bılıneınde

olan

varlıktır

ki, bununla kastedilen

in-

san

varlığıdır. losanın varlığı ıle masanın varlığı. varlık

olmak

bakımından apayrıdır.

Kendi

başına varlık; varlığının scbebı

olmayan,

değişmez,

mükemmel, tamamen bel- li ve mutlak

imkıindır.

Bu

varlık.

objclcrin ve

eşyanın cansız dünyasına

denk

düşer.

Kendisi için

varlık

eksik,

akıcı

ve belirsizdir; bu da insan

şuurunun varlığına işaret

eder. Sartre, benin

varlığını

ve

ayrı oldu~runu açıklamak

için, üçüncü tür bir

varlık­

lan yani,

başkası

için

varlıktan sö7

eder. Ben,

başkasının varlığı

Ü7crindcn kendi var-

lığıını

anlatumam. Bu, ben olmayan ben, yani

başkası

demektcdir Böylece

başkası

da ben

olmayacaktır.

Ben ilc

başkası arasındaki bağ

esascn yokluklan ibarettir ki, bu- na ilerde

değinıneye çaJışacağız.

Ccvi1ı:i, fi?l.rt?[e Sö:lıiğıl, s. 890

• 13kz Snrıre. Bcmg ımd Nollting,cr.r, lnı;. ç,cv Hazcl E B:ımes, New York 1956. ~. 73 vd.

ın Snrtrc. Bemg mtd Notlu11gm•t>. s 73. 79, K4 vd.

(7)

132 E1·iıp Ş..hın

Kendi

başına

olan

kendısi

için

olandwı

önce gelir. Kendinde

varlık

ne

ısc

odur, bu

bakımdan

o.

b,laın fılozonarının ınahiyet tanımını hatırlatır.

Kendinde

v.ırlı~

ya-

raLJimamı:;;tır

ki, bu Sartre'da

umuıniyeıle \'arlığııı yaratılmadığı lanaatı

ilc uyum içerisintiL mütalaa edikbilir

ba~en

bir y<>ktan

yaratılış

(creation e\ 111111/u)'tan söz edilemez. Kendisi için

varlık ısc ~ııun.lan ibareıtir; bıı cin kcndisı saycsındc

;;eylcnn mevcut

olduğu

bir

hiçliktir.ıı Şuur

denilen

şey, aslında

bir

hıçlik

ya da yokluktan iba-

rellır. Kentiisı ıçin, varlık kurşısınd:.ı

bir eksiklik, bir yokluktur. Kendisi için, bu du-

nımdan

kurtulma

çabası

içerisinde olarak,

varlık

için bir hasret duyacak ve varolmak isleyccektir. Bu

ıtıbarla, kcntli~ı ıçin,

kendisinde lendi

varlığının ck:.ikliği

olan var-

lıktır.ı2

Bu durumda. onun ihtiyaç

duyduğu ı;;ey,

kendinde olabilme

halıni

elde et- mektir. Varolmak

çabası,

kendi

kentiısı

ile dolu olmak. böylece kendi

varlığının

te- meL olmak

içındir.

Bu

bakımdan

vurolmak, kendisi

ıçinin1

kendi

dışındakı kendınde varlık'a bır atılma

hamlesi olarak ortaya

çıkar.

O halde

şuur.

bu iki

varlık tliıiinü

için- de loparlayubilccek bir "kendisinde kendisi için" (cm soi pour soi) olabilmek istcye- ccktir. Kendisinde kendisi için

varlık

sentezi ilc kastcdilcn.

varlığın

insan ya da

baş­

ka bir nesne

olmadığı açı.klır Kendısinde.

kendisi için

varlığın, inı.anın

Tann olma

isteğini ı

fade eden ve kendi

kcmli~inin

:sebebi olan

varlık. ı'acibu

'/-

ı·uniı/'u hatıı

lat-

makıadJr;

ancak

bilindiği gibı

bu

varlık İbn

Sina 'da

Tanrı

'ya tekabül

ctrnektcdır.

Aslında

yeryüzünde bütün varolanlar yüz yüze gelinebilen

varlıklaı ~eklinde

va- ro

lmaktadır.

Bu

varlıklar arasınua

Heidcgger'c göre, sauccc Dasein (burada olmak) için

hayalın akışı

ilc bu

bayatın biçimlenişi,

üzerinde

düşünülmesi

gereken bir

şey­

dir. n Örnek olarak, Sartre ·da

olduğu

gibi, birer

varlık

olan masalar zaten

canlı değil­

dir.

Nasıl yaşamak

istediklerine dair tercihleri

bilinçsiı

olan ve bireysel seçimleri ol- mayan

canlılar

için,

hayatın

sürdürülmesi için gereken

şanlar,

bütünüyle üremc ilc belirlenmektedir. Bu nedenle Dasein'in

varlığı diğer

varolan türlere

uy!,rtı!anan

kav- ramlarla

anlaşılamaz.

Dasein için

yaşamak

demek, kim

olduğuna,

kendi

varlığında

neyin asli

olduğuna ilişkin

bir

yaklaşıma

sahip olmak

dcmcktir.ı4

Bir anlamda

yaşam

bu

yaklaşım

ile

tanımlanır olmalıdır. Görilldüğü

gibi, Dasein son dcreec ontik bir öneme

sahipıır.

Sartre'm

altını çııdığı diğer

varolanlardan

farklı

olarak Dasein, va-

roluşun

bcr

anında

kendisini.

kendı varlığıyla ilişkilcndinr.

Dasein'in

varlığının

en kesin

niteliği,

kendi

varlığına ılişkin bır anlayışa

sahip

olmasıdır.

Varolu~ sözcüğünü

kullanan

ların,

onu savunurken oldukça güçlük çeki ikierinin

allınJ

çi7cn Sartre'a göre,

varoluşçuluk

kolayca

tanımlanabilir

bir

öğretidir. Btırad:ı

sözü edilen güçlüklcrin temel

kaynağı

kendisini

vuroluşçu

diye

tanımlayanların çı­

kışlandır kı,

bu

çıkı~lan

iki gurupla mütalaa etmek mümkündür;

bırinci gunıp

vnro- lu;;çulnr. Karl Jaspcrs ve Gabricl Mareel'in

ba;.ını çektiği Hırisliyan varolu~çulardır

ı ı S:ınrc, 8c·wı:: '"'" .Vatlımgnc-ss, s. 7-1.

12 Sartre Beuıg wul Nrıtluııgness, s. 8-1

1·' Heıdcı.:ı;er. h'.\lsiL'IIC:I' und Bcwfi.. (lntıcıı.ltıcııon and aııalysıs by Werner Brock), Chıcaııcı 1 9(ıl( s. 17

tJ Mulhııll, St.:plıcıı, fiL'itleggt'l l't' 'l/11 lti. 1·ı· Lumwı ·. çev Katın öı..ıcın, lsıanbul 199!1. s .l4

(8)

S.Jtlt~ '~ Jbıı Siuj t\rJsıııJ~ Onrdo}tk Bır lürşıl~ştmıwıın hnldmlt.ennl! 133

k

ı

li art re, Kierkegaartl'

ı

bu gurup

ic;cri~indc

mütalaa

cımcz.ı

s

İkincı çeşit varoluşçu­

lur. 1 leıdcgger başta olmak üzere Fransız varoluşçuların başını çckıiğ,ı

Tunn

tanımaz varoluşçulardır kı.

Sartre bu

guruba kcndisıni

de dahi l

cJcr.ı6

Hem

Hı ristıyan

hem de

ı~ Foulquic':ı göre, Hırisıiy:ınl:ınn Tnnn'o;ı dlişiinilrlcrııı .:ınu hapseıınck zorunda knldı~lıın soyuıl,ıınıı­

lnr dünyasıııdıı k:ılmış değildir Plntonun ı) ilik fikıi. 1\risıoıelcs'ın ''knıışıksız cdiın"i, ıut:ırlılıf!ı ile

t;ıtmınkör nma. bit denldemin ''i nden dnhn canlı olmoyan bır dızgcnın :ın:ılıtar ı:ış.lnndır Burı:ı karşı­

h k, lhnıhıııı pcygoınbcriıı. lsh:ık'ın, Yakııp'uıı Tanrı'sı bır "v:ırol:ın"dır. ls:ı nın insaıı biçınııııe buıii­

nüp göriııınıcsı aslında. Hm~tıyan dininin varoluşsul ö.ı:clliğiııi ı;iic;Jendinnckıcdır Kclöm. ıns:ın biçi-

nıınde goriınmekle, bu v;ulı~ kıpinı benimsemiş. bôylece. kendi yaşantı~ını. başk:ılnnnın da yenıden yaşamnsın:ı. bir bakının yaş::ınıı~ olduğu vnrolıışun b ıl ineine ııl:ı~nıasm:ı yordınıcı olnbılır. Bıı ıııanada Aııgu~tiıııı~c;ııluğun, ıııs:ın ı,:öıilşO, Hıristiyan varolu~çulıığuıııın da ıcınclı olmuştur. Buna göre, insnn gunahk:ir doğmu-şıur Hıçbiı-nedene daynnmaksızın yapiiğı seçımler, onu y:ızgısındnn kurtnrnmnzsa, o cehenneme a.d:ınmıştır. Böyle bır dü~ünceye in:ın:ın her k ını olursa obun, sureki ı olarak sıkıntılı bir

rııh h:ılındc olo.cokııı Bu itı b:ırl:ı.. Azız Augustinus, vnroluşçu düşiincenın bır öncüsü sııyılmnkln knl- maz: çağdıış varoluşı;uluğun iki önemli öncüsü Pascal ve Kierkeı;nnrd gibı iki önemli filozofn dn kay-

naklık edeı Bu konuda genış bılgı ıçin bkz. Foulquıe. I'Utvlıısçıılul;, ~. 93-94. KorA11 ı·e Titr'l'mt' :ıdlı

esennde Kıcr~egaıırd,lann'nın buyru~un~ uyan ve o~lıınu kurban etmeye kn.LkıŞ>ln ibruhim pcyg:ım­

berlc k e nd i sini özdeşleşt.imıcyc çalışır. Oıımdan, Ton rı 'nın ah lıi k k n tegorı leri nin llsıiıııde bır yerin in

olduğu sonucuna ulaşır Herkese bcnzcıneycn bireyler için de durum aynıdır: ahiakın genel kur:ıll:ın

onl:ır ıçın geçerlı ol:ııııaı. A.ynntılı bılgı ıc;ın bkz Kıerkegaard. Ft•ur 1111rf Trmıbli11g. In ı;. çe\ Alasta-

ır H:ınny, Loııdm l 985, s. 57-82; Tann'ııın oJıliik kntcgorılerınin usllindc bır yerinin olduğun:ı daıı bö- Him için bkz. u.g.e., ~ 83-90. Kicrkegnrd'ın ı;eldiğı ııoktanın. Sartre'ın vnroluşçulu~uııun ıemoltczı­

nın ilk ıasl:ığını vermesi b:ıkımından önemi büyiiktur Bunn gore herkes kendi olmak zorundadır. ona

kc:ndıni 70rlnyabileeek genel bır öz. yn da genel nonnlar yokııır (bkz. Foulquic:, "-K t·. s. 9-1, Kauf- mnn, Wnlıcr, Do.Noyt·ı·s~l'de!l Sarinı 'u l'tuoluşçııluk, çev Akşıl Göktürk, istıınbul l 997. s. lS). Gab-

rıel Mareel ise şöyle der: "Özün v:ıroluş:ı or:ınl:ı önceliği sorunu zihninıı her z:ını:ın kurc:ıl:ınııştır.

Eğer bu ~onına varoluşçu tomıule d:ıy:ın:ır:ık. "varoluş özden önce gelir" ılkesiyle çözüm ı;eıırılınc­

diyse, bunun neden ı, özü, ancak tasarlanan bir şe), düşünürken nraç olarak kull:ındığımız ı;cnel likır­

ler olarnk düşüııülıııesıdir. Kısaca söylemek gerekirse, dfışııncc nııcak Ö?lcrc ilgi duyar. Bununin bir-

lıkıe v:ıroluşçuluğun ıcmel fiknnı. bızım açıkladığıınız biçimde bcninı~enıckten de gen kalınnz; ne

olacağını. bıreysel özünü insanın kendisi bclırler; bız gerçek ı en. olduğumuz şeyden b:ışk:ı bır şey de- ğiliz" (Mn reel, Gabriel, 77w Plt~losoplıı· o/E.ıistf!llfltllısm,

i

nı;. çe\ Mnnyn Hıırari, New York l 968, S-

~0 vd.) J:ıspcrs ise, varolmanın özünü, öıglirce scçnıek olar:ık tnııınılar Bu nedenle onun bakışı Sar- trc'a oldukça yakındır Jaspcrs·e göre. olnıak ısıediğınıız şeyin ~eçımı :ıkı Ila ılgili değildır. bu yiızdcn

nedenlere, kanıdam b:ığlnnnm:ız. Buıı:ı k:ır~ın herkes ynptığı seçımden gene de sorumludur . .çünku.bu seçme onun kendisidir: bund:ııı ötürü de ktılO seçnıış olmak korkusu msondo bir iç sıkınıısı ynmtır. Bu konuda dah:ı fazl:ı bilgı ın bkz Jaspers, Karl, Tlıc l'cremHal Scope of PJ,/osoplıı•, log. çev. Ralp

Manhcinı, Nev. York l 949, s. 5~; 62.

ıo J P. Snıtrc, 11.rrolııiruluk, çev Asını Bezırcı, lsinnbul 1989, s 61 Hcıdcı;ger, Hrrlı~ ı·e Zıımurı adlı cseıin ılk bölünnınde ınsanın varoluşunun çöıumlcnınesı iizeriııde durıır. Bıııın gCirc olayın v:ırlığı kn-

osr::ın ins:ınl:ı on:ıya çıkar, görimiır Bılinç. nesnenin on:ıya çıkı~ı ilc koşull:ınmı~ bır şeyin bılıncıdır.

Günliık ynşnntının hay:ığılığının oıesını gorebilen. hıc;bır nedene d:ıyanm3ksızm bu diiny:ıy:ı atılmış

olnn ve ölmeye hilkuııı gıynıış buluııon bır kıın~e içııı sıkıııtı clııyınnk son derece: olağandır Kendısi­

ni gerçek '<Uoluşıı yiıksı:lıecek olan bu dunınıu ü~ılenerek sıkıntıy:ı göğüs germek on:ı k:ııl:ınnıak.

dıişfuıunın göre,ıdır Bu konud:ı daha 13zl:ı bılgı ın hkz Heıdcı;ı;er. ltıdıA ı·e Lmnarı. çev Az u Y:ır­

dımlı l~tonbııl2()().l, s. 1-32: ~rş. Hcidc~gcr, E\istc/1, .,. uurlllı-111g, s 1 l vd 1 lcıdcgger'ın hnkıknı ı;ö­

nışıi içın :ıvııcn bkz rıııst Tuı;eııdlıaı, "llcidcggcr's ı den of tnıılı", Critırull!t>ir/,•gf!.<'r. ed. Clıri~ıop­

hcr \lncnnn. Rouılcdı;.e 19%, s 227-24 l nync:ı bb F) n-;k Clınsıophcr. 1/erdl'I/J.:<'ı f/ıouglıt ıuıd 1/ı.Ho/lclly, Comeli 191<6 s D6-137.

(9)

134 Erıtp Şahw

Taıın tanımaz varoluşçuların birl~tiklcri

nokta

vaıolu:;.un

Ölden önce

geldigı

nokta-

sıdır

ki,

Saıtrc' ı rı

bununla

i~arcı ettiği şey

"öznel! ikten hareket etmek gen:kir"17 var-

sayı mıdır;

bunu göre

varoluşçuluk, insanın yaşamasına

yol veren ve her

gerçeğin,

her eylemin bir çevreyi, bir

ınsancıl (hümanızın) özndlığı kucaklarlığını

gösteren

bır öğ­

rcıidıı.

Bu

bağlaında varoluşçuluk, aslında

bir

büınanızmdir. Sortre'ın v<ıroluşçuluğu biı

hümanizm

ol<ırak

belirlemesi,

varoluşçulanı karşı yapılan en

önemli

eleştiri

olan.

ınsan hayatının

sürekli olarak olumsw ve

kötü yanları

üzerinde durdukJan

cle~tirbi­

nc

bır yanıt niteliği olma'>ı bakınundan

önemlidir

ıs

Sartre,

varoluşçuluğunun dayandığı

en temel nokta,

"varoluş

özden önce gelir"

ifadesiyle neyi

k:ıstcttiğini.

buna mukabil

vamlu~un

özden sonra

geldiği görüşünü savunanların

tezleri ve

dayandığı

temel

noktaları

:;.u :;.ekilde

açıklar~

O halde ne anlamalıyız bu sözden? Y:ıpılınış bir nesneyi, sözgelişi bir kitabı ya da bır kiığıt keseceğini ele alalım. Bu nesneyi, bir kavıaıııJun c.:sinlcncıı bir zanaatçı yapmıştır.

Zanaatçı, onu yaparken bir yandan kıiğıt kcseceğı kavramına, öbür yandan da bu kav- ramla bırlcşen bir üretım tekniğine, bir yapış reçeıesınc başvurur Boylece kağıt kesece-

ği hem bcllı bır biçimde yapılmış bir nesne, hem de belli bir işe yarayan bır eşya oluı.

Neye yııradığını bilmeden kağıt keseceği yapmaya kalkan bir

kimse

ıasarlanaınaz.

Bu

demektir kı, kağıt keseceğinin özü onun varlaşınasından önce gelir. Karşıında şu şekil­

de bir kitabın ya da kağıt kcseccğınin bulunuşu önceden belirlcnıni~tir. Burada dünyanın

teknik görümü (vizyon) ilc karşılaşıyoruz. Buna bakarak "'yapış varoluştan önce gelir"

diyebiliriz. Yaratıcı bir Tanrı 'yı bile çoğu zaman yüksek bir zanaatçı gibi tnsnrlarız:. Tan- n 'yı zanaatçıya benzet i riz. Bcnimsediğim öğreti hangisi olursa olsun yine de biz ırade­

nin az çok müdriki izledığini, hiç olmazsa onunla birlikte yürüdüğünü kabul cderız Tan-

yaraurkcn, neyi yarattığını çok iyi bilir diye duşıinüıiiz. Böylece Tnnn'nın ruhundaki insan kavr.ımını zanaııtçının kafasındnkı kağıt keseceği kavnıınınn bcnzetınış oluruz.

17 Sartre'ın öznellik vurı,'Usu aslında Kierkegııard'ın da üzerinde önemle durdu~u bır noktadır Buna gö- re. hakikal ozneldır Kierkeganrd bunu sıklıkl:ı "öznellik hakık:ııi" şeklinde k:ıvr:ımlaştınr ve tekr:ırlar.

Du tekmr sadece. hakikatin insanda yaşnın haline geldiği ınınan bilinebıleceğı şeklinde değıldır. Aynı zaın:ında bilincin kendi kendine işe koyulamk hnkikaı olan şeyi meydana gcıinııcsidir; biı ıınlonıda o.

özgurlük tiılıdır Hem Sartre hem de Kicrkega:ırd için özgur fıil, geleneksel felsefenin :ık la d:ıy:ılı se-

çımı olmaktan uzakur. O daha çok bilinmc:yenc doğru bır sıçr:ıma "e aslında kör bır au lımdır (bkz

J:ıekson, Timothy P, "Annınıan cdıficatıon ~ıerkegaard on ı;mce :ınd free wıll", Kıt!rlieguanl, ed

Alııst:ıir Htınay, Gordon D Mıırino, Cambndgc 1998, s 235: roulquie, l'cıroluşçııluk. s. 94). Hegel'in.

gerçeğin akla uygun olduğunu vıırgul:ınıasıııcı knrşın, Kicrkegnord. aklıı çok önem vemıcı Ona göre oklo uygunluk. bır voroluşçu için hiçbir gerçeklik ıaşımayıın özlcrde mevcumır Varoluş yo d:ı hakikat

aklın isıeklerine gore hareket etmez. Sığınıl:ıe:ık tck yer \'ardır o dıı insandır (bkz. nı(! See~~ dı /iır Be- ing, (Essur.-/iom Kirrliegııwrf lt>:l.llt/1?011 1711! l'mblemn/Fıml'IIN>}, ed. Willı~m Kiınmel Ne"' York

1962, s. 60-66. Molına, Fcınoııdo, E.ıi.-reutiufıım 11s Plıılo.r<Jfıll\•, Pıımıice·ltnll 1962. s 5·X)

1~ Sıırtrc. llwolu,vç·o/11k, s. 59: aynen bkz. E.Hslt·nruılısm, ed. Robert C. Solomon, New Yoı k 1974, s. 196 vd Sartrc' ıraınsanın durumunu ~:ıçnıalık ve ırnjık olomk gômıcsi. onun soyluluğu. yiğıılığı yn dıı yıl­ may:ın çabasını ortadan kaldır:ıc:ıı.. brr durum dcğıldır. Bilnka s. kendi umutsuzluklarını önnıeı.: 'c so-

nınl:ınyl:ı yüzlcşmek istemeyen l..öıiı niyeLtı Hıri,ııyanlar, yalnızca ön yargı \oC karalama gayesıyle va-

rohışçuluğu unıııısuz damgasıyin nitelerler (hk7 nynı yer).

(10)

S.mre ve lbn Sin/ı AtJ3mdd OrıtoloJik Bil 1-;.ırfı/.ı~rımı.lnm lmk.inı tJz~nn~ 135

Nasıl ki, Taıın bir teknik kavıayıı,a göre insanı ynraııyorsa, zanaatçı da bır ıanıın ve ıck­

niğc göre !.ağıt kescccğini yap.ır. Yani birey olarak insan. Tanrısal zıhınde varolan belli

bır kavramı gcrçel.lc~ı irir.ı'l

Göıiildüğü

gibi

S.ırtre, kağıt keseceği örneğinden

hareket ederek. onun özünün,

varlığından

önce

geldiğinin dü:;;ünülebileceğini

söyleyecek;

ancaı..

kendisi bu fikrc

kaulmay:ıcaktır.

Yapma, meydana getirme, onu

yapınayı

ve

tanımlamayı !lnğluyan

her türlu reçete onun

varlaşmasından

öncedir. Tann olmadan onun

zıhnindel..ı ınsan tasavvunındaıı, zanaatçı o~nadan kağıt keseceği kavramından

söz elmek

olanaksız­

dır.

bu itibarlu

varlık

olmadan Ö7den sö7 edilemez. Sartrc,

varoluşun

özden önce gel-

diğini şu şekilde açıklar:

"Benim

bağlandığını

Tann

tanımaz varoluşçutuı..

daha tu-

tarlıdır.

Ona göre,

eğer Tanrı

yoksa hiç

olınazsa 'varoluşu

özden önce gelen' bir var-

lık vardır.

Bu

varlık, bır

kavrama göre

tanımlanmazdan.

belirlenmezden önce de var-

dır.

Bu

varlık insandır.

treidegger'in

deyişiyle,

'insan

gerçeği

'dir.

Varoluş

özden ön- ce

gelır

Iyi ama ne demektir bu?

Şu

demektir. ilkin insan

vardır;

yani insan önce dünyaya

gelır,

var olur, ondan !'Onra

tanımlan ıp belırlcnir,

özünü ortaya

çıkarır."20

Buradan

anlaşılıyor

ki, Surtrc'a göre ilkin insan

vardır;

ancak bu

varlık nasıl oluşmuştur.

nereden

nc~cl elmı~tir, sonılannın

bir

cevabı

yoktur.

Varlık

olarak insan, kendü,i için

varlık

(pour soi) olabi lmek için,

başka

bi r

deyişle

varolmak için

adım atacaktır, varlık.kcn varolacaktır;

zira bunun öncesinde, insan

tanımlanaınaz,

bclirle- ncmez. Bu nedenle o

hıçbir şey değildir.

Kcndinj

nasıl

yaparsa, o

~ekilde şekillene­

cek ve ondan sonra bir

şey olacaktır.

Kavrayacak ve tasariayacak

bır Tanrı olmayın­

ca bu durumda insan

doğasından

söz etmek de

olanaksızlaşaeak:tır.

insan sadece ken- dini

anludığı

gibi

değil, olınak istediği

gibi

olacaktır. Dolayısıyla

insan varolduktan

lY Sartrc, Vuro{uft;tdıtk, s. 62. Sarıre'ı:ı göre, Tanrı kavramının ortndan kalkınasının sebebi, özün varohı~­

ıan önce geldiği düşüncesi değildir Bu düşünceyi biz. hemen her yerde, Didcrol'da. Volı:ııre'de h:ıı­

tı.. Knnt't:ı bile gönnektcyız Onlara göre ınsanı varhkta bır "ınsan doğa!>ı" \'ardır Bu ın~:ın doğası

herkeste bulunmaktadır. Esasen herkes evrensel insan kavrnmının özel bu örneğidır Kanı bu evren- sellikten şunu çıkanr; Omı:ın adıımı d:ı bır buıjuv:ı ile aynı temel nitelikleri taşır; aynı ıanıma, aynı kavrnnıa uyar B:ışka bır deyişle, her ilcisınde de aynı ınsancıl özellikler göze çarpar. Demek bum- da bile ınsanın özü, doğada k:ırşıloşıığımız tarıhsel vnıoluşlan önce gelir (bkz. a.g ,. , s. 63)

ıu Sartre. Vı.ıroluşr;ufuk. s. 63. Joachinı Ritter, VtJrofuş Ft!lscj'esi :ıdlı eserinde. Heidcgı.ıer. Jaspers ve Mar·

eel'in varoluşçuluğunun gerek yöntem gerekse bakışııçılan bakımından Sartre'dan önemli ölçüde ay·

nldıklannı belınır Rıner·e göre Jnspers, bireyin ıehdıt altında uluşunu geleneğin elden gitmesi. geç·

rnişle olan bağların yilirilmesi olarak ele ıılır. Heideggcr ise varoluş problcmini. v:ırlık problemi ol:ı·

rak ele nlır ve onu varlığın yeniden uyanlması olarak göıiir Bugun \'arol:ın dıye adlandınlan şey ne·

dır? Vnrlık nedır sorusunu cevaplnndırnıış durumda mıyız? Bu soruya Hcidegı;cr, "elbcnc hayır" di yerek cevap verccckt·ir Onun için vıırlığın ın:ınasını yeniden sorgulıınınk gerekir Bu konudn oynntılı

bilgi içın bkz. Rt11er, Jo:ıchım, Hırolıq Fl'f<c{rrı. lsı:ınbul 1954. s 23. Bunun yanında Hcideggcr, fcl·

sefecılerın varlığın anlamına ılışkın soruyu reddetmek ıçın uııc sürduklcn :ırgunınnlam k:ır)ı çık:ıı.

Heıdoggcr'ın bununin ılgıli düşüncesi, sanınun yıınıtlonnnıaz olmadığı, ııncak ba~ıt ve çok oçık biry:ı·

mta da sahip olnıııdığ.ı şeklındedır Söz konusu sonı, ~istemi ı olarak göz ardı cdılmiş, böylece çoğu felscfecı ıçın konu anl:ı~ılnııız ve son dereec kanşıl\ bır hale gcıinlmişıir Bu görüş ıçin bkz. Mulh:ıll.

f/ddr,ı:ger ıııo 'ılırlik 1'1' l.unwn·, s 27.

(11)

136 Evup Şahın

sonra !-.endini

nasıl kavrıyorsa

o

~ckiltkdir. Varlaşınayu doğnı yaptığı

her

atılım.

gös-

terdiği

her çaba onu olmak

ıı;tcdığı ~eye doğnı götüıcccktir.

Sartrc'a göre.

varoluşçu­

luğun

en

temelılkesi

budur.2 ' Röylccc insan.

kendı

özünü kendisi

yaratacaktır.

Göru- lüyor ki. öz

halındcki varlıktan bağımsız,

kendi

ba~ına (en sui) varolu~lar

ele

alına­

maz.

Maddenin

varoluşu

(

nıste11ce)

onun

varlığına b<tğlı okiuğu

gibi ,

ım.arıın

varolu-

~u

da

insanın varlığına bağltd ı ı. Öylcy:ıc insanı.hı

kcnJisi i çin

varlığı. kendı başına

var-

lıktan nyınnak

ucaba

nasılmümkün olacaktır? Kıı~hı<;U:?

Sortre bu

tartışmaya

ginne- dcn,

yalnıtc<ı

J..:cndi

b~ına varlık

ilc kendisi

içın varlığı

önceden

ayrıymış

gibi

dü~ün­

mcklc yctınmcktcJır. Dolayı~ıyhı özün (es.>ence) kayn.ığı, Tanrı y;ı

da

ba~ka

bir

~ey değil varlığın bizatilıi kcndisıdır. Bır geleceğe doğru atılan

ve bu

atılışın bı

lincine va- ran bir

\artık

olarak ortaya

çıkan

insan, önce

varolmaktadır. Sartre'ın ifaLic~iylc

o, bir yosun bir

karnıbahar

ya da çürümü;. bir

ne~mc değildir:

Ö7ncl olarak kendini

yaşayan

bir

tasandır. ıı Dolayısıyla

bu tasandan önce

anılacak

hiçbir

şey

yoktur.

iıısım. nasıl

olmayı lıt'>arladıysa

öyle

olacaktır

Bir

bakıma insrın

o lmak

istediği şey değil,

tasarla-

dığı ~ey olacaktır.

Sanrc

'm varoluşçuluğunda ınsan,

öyle

anlaşılıyor

ki,

aslında

kendi

tasarısından ba~ka bır ~ey değildır. O

kendini

yaptığı, gerçekleştirdiği

ölçüde

\ardır;

bir

bakıma

o,

hayatının

ve fiilierinin

toplamından ibarettır

Varlık Olarak insa mn Durumu ve Özgürlük

Kuşkıısu7 Sanre'ın varoluşçultık anlayışının tcınclındc, insanı

özgür

kılmak vardır. Başkalan tarafından

belirlenip,

tanımlanmayan

insan ancak

kendı

özünü ya-

ratır.

Bu nedenle

ınsan

özgür olmaya mahkümdur Mahkumdur, çünkü

yaıatılmarruş­

tır.

''Özgürdür çünkü yeryüzüne geldi mi, bir

kcı:

dünyaya au

ldı mı, anık

bütün yap-

tıklarından

sorumlu tl ur.

"2~ Sartre'ın

bumda

verdiği

özgürlük

tanımı. aydın

!anma fel-

sefesinın sınırsız

özgürlük

tanımınuan bambaşkadır;

zira bu özgürlük

Tanrı'nın

ar-

mağanı değildir "İnsan artık

evrende tck

başınadır;

içinde

bulunduğu

durumdan so- rumludur, yeryüzünde kalacak

gibı

görünmckle

birlıkte yıldızlara crişebilccck

ölçü- de özgürdür "'

4

Insan, soluk.

alırken,

yerken, uyurken,

~u

ya da bu

bıçimdc davranır­

kcn mutlak çerçevesinde

harckcı

eder, bu anlamda özgürce varolmak ilc mutlak va- rolmak

arasında

hiçbir fark yoktur. Zaman içine

ycrlc;;mış,

tarih

ıçınde

yer

alınış

bir mutlak olmakla, evrensel

bakımdon anlaşılabilir olını:ı.k tırasında

hiçbir

ııyrım

yoktur.

u Srınre. fimıliiŞ("IIlttk. s. 64.

n Snrtrc lftmllll("l"k· s. SO: krş. Solormın, Ewteflliuli.mı, s. 20:!.

B S:ınrc, f'tırnlllgıtlıtJ., s. 72 Mnrcel, S:ınrı:'ın bu likrinı elcşıinr ··s:ırtn: bu ~öz ıle neyi knsıc:ııncktc­

dir' Bu, Oe,canes, y:ı da gec;mi}t~kı onc:ınlı fılozoflara bır clcşıın mıdır"' Ne ıçın ın:ılıt..ıim cdılebili­

rını" Gerçekten bu. h::ıy:ıtın, '<ağlı ğın •c özı;iırlüğüıı knybı ve yoksıınıu};'lı için olnı:ılıdır Ozgilılırk bir

ynksııııluk y:ı d:ı kn:yıp olnı:ıdıkçn onunıçın nınhkiını olnnıonı" (l>kı Mnrccl, 1/ıc Pllllow/dtı•o(E.,;.r­

fl'lllilllnm. ~ 7X).

ı• Knufnıun /)owr•yeı·s/..ı ·ul'n St~tlrc•"rı l,ımlr~şçulllk. s. 72.

(12)

S.uuc , .. Jbn SinJ At.ısuxh Onrdt:'Jık Bir K.Jtşıb~tltm.ınıtı lmkJm VZt!fW• 1.37

Sartre

ın

özgürlük

anlayışında sınır~ız biı seçımc..lı.:n

söz

cuilcıncz.~s

O. "Her ne

ıst~rscnız

}

apabihrsinıt

··•

"Ba;.kaları

üzerine

yargılar

veremcL...,iniz.''.

"Bır tasarıyı dığcrındcn

üstün tutmak

ıçin

bir

dayanağın ız

yok, bu nedenle höyleykcn birini öbü- rüne

yeğ tutınay:.ı

ne

hakkınız

var'l".

"Göıi'ıyorsunuz

ki,

seçi~lcrıniz

köksüt: bir eli-

nizi~! diktiğiniLJ öbüı

cimizle söküyorsunuz" türlinden

karşı çıkmalara itıraz cdcr.'!<ı Sartre'ın

daha

başlangıçta

bu

km~ı itirazlanı cevabı. ın~anın

herzaman

ı-cçcbileccğı, uma scçınc:mcsinın de bır çeşit

seçme

olduğu şcklindcdir.27

Kendi

tasarısını

kendi

bc- lırlcycn

insan. bir

bakıma seçımını

de

belırlcıniş

olur Bu takdirde ona

ba~ka

bir

~c­

çimi dikte etmek

doğnı değildır

Çünkü Sartre

ılcrlcmeyc (tcı.ıkki) inanına7;

ilerlc-

nıc

ona göre

aslında

sadeec bir düzcltmc

(ıslalı)'tır. Insanın

her somut

dunımda ö;.-- güılüğü

isternekten bu!?ka

amacı olınamulıdır. Insanın bırakılınışlık

içerisinde bir ta-

kım değerler

ortaya koyabilmc:;i

ot:gürliıklc

mümkündür. ancak bu durum

insanın özgürlüğ~ii ı-oyut

olarak

ıstcmcsı anlamına gclmemclıdır.

Bu. iyi niyetli

insanların

li- illerinde özgür

olmaları dcmcktıı.28 Özgürlüğün

talep edilmesi demek. onun tümüy- le

b<~i>kaJannın özgürlüğüne, başkalarının Özbrürlüğünün

de

kendı özgürlüğüne bağlı olduğunu

anlamak demektir.

Özgürlüğün kişinin kcndisıııdcn

çok

başkasına bağlı olduğunun altını

çizmek gerekir. Bu

dunımda ınsan kendı özgürlüğünün yanında başkalarının

da

özgürlü~ıi.ı­

nü btemck

dunımunda kalacaktır Başkalannın özgürlüğünü gözctmedığınde

kendi

özgürlüğünlin

de tehlikede

olacağını

bilmcliJir. Bu durum

insanın özgürli.iğünün başladığı

\c

bıttiği yerı

göstermektedir. Sartre. özgürlük

kavramını

tümel bir gerçe-

ge uyariayarak

şu

sonuca

ulaşır:

··insan.

varoluşu

özünden önce gelen bir

varlıktır, çeşitli koşullar

içinde

özgürlüğünü ısteıncdcn/talep

etmeden

yHşayamayan

özgür bir

vurlıktır.'':N

Sartre, bununla

aynı

zamanda

başkalarının

özgürlük

talebindım farklı

bir özgürluk talebinin

olma)acağıriı

da

~öylcnıış olmaktadır

Böylece Sartrc,

özgürlüğün ıçinde

yer alan özgürlük istemi

adına, varoluşlannın nedensizliği

ilc tumcl özgürlü-

ğünü

gizlemcye

çalışanlar

üzerinde

yargılar yürütcbilıncktcdir.

Bir

takım insanların ciJdılık iddıasıyla

tümel özgiirlüklcnni

saklamaları

anc:ak

korkalJıkla nıtelenebilir

1

nsanın

yeryüzünde

belirişi zonınlu değilken

( contingent iken),

varoluşunu zonın

lu

gö~tcrıneyc çalışanlar, aynı şekilde alçaklıkln

nitclencbilir.

Kanı'ın belirttiği

gibi, öz- gürlük hem kendinin hem de

b~kalannın ozgürlüğünü

gerektirir.

10

Sartre

varoluşçuluğunun dayandığı tcınc:l

nokta olan.

insanın nasıl alınayı

tasar-

lauıy~a.

öyle

olmasını s;,ığlayan anlayışının.

iradeye vurgu

yaptığı oııla~ılıııakladır:

çünkü

ısıemek

deyince o. bu eylemden

bilıııçli

bir karan

anlamaktadır

O halde

ın-

ı~ Natnıısorı, M~unce. "Jcnn-Pmıl Snnrc\ f'hılosoplıy offreedoııı". lüirtrntmlw UntolcJf:.l' ıllull/tutıtm Cıum:iotHm·.l.~. cd Willıaın l. McBrıdc, New Yoık-Londoıı 1997. s. 40·-11

ıı. Saı tıc. l(un/,~ptlll"-. ~. 1!1!

17 S:ıııre, liımlllşl'lllllk. ,;. 8!\.

lM Snnn:. litml~tşçuluk, s. 93

ıoı S:ırtre. llmıl11guluk, s. 94

'" O~z. S:ırtrc, E•t.<lcllltıtbwı ı111d 1/umıuı J:'motw1a, New Yoık IQS7 " 66. llımluşçu/uJ., ~. 9-l,

(13)

E yup Ş., lım

san

doğal olanık

eylem l erinden

sonımludur.

Sartre bunu

şu şekilde oı1~ıya

koyar:

"Gerçekten de

varoluş

özden önce geliyorsa, insan ne

olduğundan

sorumludur. Ya-

roluşçuluğun ılk i~ı

her

insanı

kentli

vurlığına kavuşturmak, varlığımn sorumluluğu­

nu

oınzuna

yüklemektir Ne var

bi

ı,

·

in::ıan

sorumludur.' tlcrken,

yalnızca

·i nsan.

kentlinden

~orumluduı.

·demek istemiyoruz. 'Bütün insanlardan sorumludur' demek

istiyonız."~ı

Sartre öyle görü lüyor

kı,

en

başında belırttiğimız "öznclcılık" sözcüğü­

nün iki

anlanıınııı nitını çizınektcdiı.

Öznclc ili k, bir yandan bireysel öznenin kendi kendini seçmesi; öbür yandan ise.

insancıl öznelliği uşmanın kişinin

elinde olmama-

demektir

Sartre'ın insanın

kendi kendini seçmesinden

anladığı,

her bireyin kendi kendisini

scçmcsıdir. Dolayısıyla bırcy

kendisini scçcrkcn

ru.lında

bütün

ınsanlan

seçmektcdir.

Ba~kasılbaşkalan. keııdisıni

seçmenin yilksek bilmeine varmak

ıçın

ka-

çınılmaz

bir

anıeıdır. Varoluşçtılar bnşkalarıruıı bilınç durumlarına

ancak

onların

iz-

lerı

ilc

varılnbikccğini

ileri süren

klasık görüşü

bir yana iterek,

başkasıııın nıhsal

ya-

şantısıoın dolaysız

ol arak

kaıvr::ınılmosını

ve bunun neticesinde bilinçler

arasında

bel- li ölçüde bir

iletişimi

amaçladar.32 Nitekim Sartre'da bütün

ınsanları

seçcrkcn insa-

noğlunun

kendi

nı seçtiğıni

i fade ederken bu noktaya

işaret

eder. Bu durum

bır bakı­

ma onun

scçtiğı şeyin değerli olduğunun kanıtı gibidır.

zira o, kendisi

içın dcğcrsız olanı

istemeyecek, böylece kötuyu de

scçmeyecektır. Başkası

için

ıyi

olmayan

şey, kcndısi

için de iyi

olmayacaktır. Varoluşun

özden önce gelmesi ve

insanın, tasarısına

göre

varl:ışması

ya da

varlaşmak

istemesi

doğal

ol arak herkes için geçerli

olacaktır,

böylece

insanın sorumluluğu,

onun

talıayyül ettiğinden

Je çok olacaktu. Bu durum bi- Li,

ınsanın

sadece kendisinden

değil, etrafında

olup bitcndcn,

dolayısıyla b~kalann­

dan da sorumlu

olduğu

sonucuna görürecektir

33 Kendısınc karşı

sorumlu olmak, her- kese

karşı

sorumlu olmak

demektır Bır

baluma insan

aslında kendısini

seçerkcn "in-

sanı"

seçmcktcdir.

Yalnızca

olmak

ı!itcdiği

kimseyi

dcğıl.

yasa koyucu olarak bütün

insanlığl

seçen

kişi

sorumluluk duygusundan bir an bile

kuriulaınayacaktır

.

. 11 Sartre, E..\istentwlwu ımd 1/umwı Emotiom. 5 53-54; Vurolıqçuluk, s. 65.

~2 1-oulquıe. ltırolu~çuluk, s. 42-43. Hakik:ııin ancak ikı k~ının bır ar:ıd.ı bulunduğu yerde başl:ıdığını

savunan Jospcrs'e göre, kendı bnşına kalan ıns.'ln, durumundan sürekli olarnlqüphe duyar. Içerden bir

clcşıınylc. ınsan kendı uygulamalannın gcrçekliğıne vakıf olamaz D:ışk:ı bakış açıl:ınnı. kendiniııki­

Jc:rle aynı dü7cyde göıemez: kendı durumunu başkalarının önunc seınncnın s:ıkıncalnnnı göıe :ılııınaz

(Ktlufman, [)o.,f()J'C'I.rki 'rfl!ll Surlle ·u ıınıılrışçıtfu!.:, s. 35).

l.l Au konuda blc.z. Snrtre, Vurolıwçuluk, q 85. Vnrolıışçu nhl5k, ıımırıı bir varlık olnrıık nlnn, ınsııııın

ahlaki yaşamını, cvvcla varlığı anianıayrı ç:ılış:ır:ık onayakoyan diğer ahliik görilşlcnnc bır ıcpkı ola- rak gelışıı ve bu çcrçevcd~ özgürlliğlı ıns:ının belirlenmiş varlıksol konumuna göre değıl de, kendı kendisinı bclırlı:ıııcsı 'e şekillcndımıcsı yönüyle onnya koyar. Bu konuda bl.z Ro11tlcd~<· l:"mydufJ<'·

dıı1

ot

Plıtfosop/11•. s 418: 435-ılb: Cevı?Ci, Fel.rcfl! Sö=liiğıi, s. ııııq Kıcrkegı:ı.ırd·ın :ılıl:ik :ınl:ıyışı, varolu?çul;ınn burada zikrenığmıız ı;cııcl ı,:cçcr ahlak anlayışı ıle oldu~ça p:ımlellık iln eder. Kıer~c·

g.ı:ırd. hem Plnıon un akla. il.;ınci bır ı;önnc organı olarak yuklcdiği üncme, hem de !>3h dnğruluk ın:ıncın:ı knrşıdıı A hlıik. Kicrkega:ırd':ı guıc ı yiyi göıme değil. ~adece bır knrnr vcrınc soruııudıır Bil·

gilice olsun bılgısizce olsun. ncdeıılı olsun ncdcnsız olsun, ıkı karnı nmsındnkı ayrım Kaııfnıan'n gö- re, Kicrkcgo;ırd'ııı göıdcıı knçırdığı biı hu~ubıur. Kicıkcgruırd. nl..tııı ln~oııı k:ırar veıınc ılııiyocıiJ:(crc­

ğınden kun:ıronıoy:ıcrığıııı söylerken, ke,iıılikle haklıdır, çuııku o bunun lo, bır yondnn Yunonlılnrlo H ı·

Referanslar

Benzer Belgeler

Yapılan bu araştırmalar ile dünyada ve Türkiye’de öne- mi büyük olan yerel ve kültürel bilgiler ile tasarlanmış ve günümüze kadar tasarım detayları

efsanelerinde Meleklerin ‘Allahın kızları’ olduklarına inanılır. Arnavutluk, Hıristi- yanların iddia ettiği gibi Hz. İsa’nın vefatından hemen sonra Hıristiyanlaşmadı,

laboratuvara ulaştırarak, geliştirilen deprem tahmin modellerine katkı sunabilirsiniz. Mevcut deprem modellerinin iyileştirilmesini desteklerken farklı tahmin

Z am an zam an m asal, tekerlem e, halk şiiri gibi folklor ve halk edebiyatı ürünlerinden de y ararlan an şair, yeni bir söyleyiş biçimi içinde güçlü aşk

Anahtar Kelimeler: Doğu Hindistan Şirketi, İngiltere’de Arapça Basım ve Yayın, Leiden basım harfleri, Oxford Üniversitesi Matbaası, Cambridge

A person being in the first stage of the ethics of rebellion and experiencing the crisis of sincerity turns to oneself as s/he takes a dislike to the worldly life functioning over

• Ahlaken doğru veya yanlış hareketler (veya değerler, veya kurumlar) arasında bir fark var mıdır?. • Hangi hareketler doğrudur,

Şekil A.8 : 41 No’lu deney sonucunda dinamik dengeye ulaşan profil