• Sonuç bulunamadı

KÖY DEĞİL KASABA Mustafa Uçurum

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "KÖY DEĞİL KASABA Mustafa Uçurum"

Copied!
3
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

30

Ö Y K Ü

Birdenbire eskiyor her şey, birdenbire değişiyor içimde birikip du- ran yüzümün arkasına gizlenmiş ne varsa. Çöl, bir hızla geçiliyor;

ovalarda kayboluyor insan. Kim çıkarsa önüme bir eski masal de- yip geçiyorum.

Geçiyorum ne varsa dünden kalan bugünüme dokunan, kendin- den kaçan, kendime kalan. Ben bir yelkensiz gemi, rüzgâr nereye savurursa orada soluğu alan. Beni yollarda unut, yollara yoldaş et;

eskiyen bir yüz var, çok siyah beyaz.

Bir kelebek dokunuşu kadar hassas, yaprağın düşüşü kadar na- rin, kendine oldukça yabancı. Evet, insan bazen en çok kendine yabancı olur.

Bunu ilk anladığımda şehirden çok uzak bir köydeydim. Aslında herkesin kasaba dediği ama benim inatla köy dediğim yerdeydim.

Söz arasında köy desem kahvedeki herkes koro hâlinde, “Köy de- ğil kasaba.” derdi. Hatta emekli öğretmen Ferit Hoca, en çakırke- yif hâliyle “Hocaa, yanlış sularda yüzüyorsun. Bura kasaba kasaba.

Biz bunun için ne büyük mücadeleler verdik. Sen nereden bilecen.

Biz ölüleri bile nüfustan düşmüyoruz ki kasabalık elden gitmesin.

Sakın bir daha köy deme. Değişiriz külahları.”

Ferit Hoca’nın bu tehditleri sarhoşluk geçince unutulur, hoca ayıkken şeker gibi adam olurdu. Ama kasaba meselesi hiç değiş- mezdi. “Köy demiyecen hocaaa.”

Birdenbire olurdu her şey. Sabah birdenbire, akşam da... Çiçekler birden açar, meyveler birden olurdu. Sadece insanlar yavaştı bu-

KÖY DEĞİL KASABA

Mustafa Uçurum

TÜRK DİLİ HAZİRAN 2020 Yıl: 69 Sayı: 822

(2)

31 ..Mustafa Uçurum..

HAZİRAN 2020 TÜRK DİLİ

rada. Acele etmeyeceksin, hayat geçiyor ne de olsa derdi Ferit Hoca. Geçer- di her şey. Gökte bulut, yüzde tebessüm, pınarda su.

Kıvrımlı yollardan geçerek gidilen bir dar geçit yolun sonu. Çam ağaçları- nın iç ferahlatan kokusu. Patikalarda keçiler, uzaklarda çoban köpekleri.

Köpeklerden ve sarhoşlardan korkarak büyüdüm. İkisinin de ne yapacağı belli olmaz diyerek uzak durdum kendimi sakınarak. Köyün tam ortasın- da kocaman köpekler yatardı. (Köy değil, kasaba.) Sanki bu ses yankılandı dağlardan. Köpeklerin yoldan kalkmasını beklemekle öyle vakitler harca- dım ki attığım adımları saya saya ömür tükettim. Korkmak, farklı bir his.

İnsan korkar ve korkusu onun yakasını bırakmaz. Defalarca yüzleşse de korkularıyla yine de yüce dağlar gibi büyür korku insanın içinde.

Beni değiştiremez yayla havası. Bana dokunmaz dağlardan gelen rüzgâr.

Beni kendine benzetemez bu köy. (Köy değil, kasaba diyerek geçti köyün meczubu.) “Meczup değil, deliyim ben.”

İnsanın kendini bilmesi gibi bir devlet yok. Yalansız, rüyasız, riyasız, sev- dasız, en çok da yarasız yaşayamıyor insan.

Düş kırıklıklarını topladım. Eskileri, unutulmuşlukları, umutsuzlukları, sararmış otları, siyahı, keskin bakışı, yarım kalmış sevdayı, büyütülmüş hesapları ve kendinde olup biten her şeyi toplayıp bir kenara koydu mec- zup. Benden düş kırıklıklarını istedi. Ben deliyim, meczup değilim dedi.

Kırık nedir, bilirim. Sen ne anlarsın kırıktan. Geçen zamandan, yarım kal- mış sevdadan, hüzünden, güzden, bana bakan yüzden.

Ben çok kül ortasında kaldım. Güllerden geçip kül olmak neymiş öğretti zaman.

Bu orman çok karanlık. Sanki ıssızlık bu ormanda yuva yapmış kendine.

Kimsenin geçmediği yerlerden geçmek için karanlık beni kendine çağırı- yor. İlk ayak izini ben bıraktım ağaçların arasında. Korku diye bir şey gel- medi aklıma. Çalı çıtırtıları, kuru dallar, ağacı basmış yapraklar ve çam kozalakları. Daldan dala atlayan bir sincap, dalların arasına gizleniş bir baykuş, yuvasına gömülüp kalmış bir kırlangıç.

Bir eski zaman masalındaymışım gibi yürüyorum ağaçlar arasında. Karşı- ma kim çıksa kabulüm. Korku gelip konsa da içime geri dönmem artık. O köy yerinde dursun. Köy işte. Bildiğin köy. Üç beş ev var. Yaşlılardan başka kimse kalmamış. Büyük şehirden uzak ve soğuk selamlardan başka bir şey yok genç olan. Bir de baharda ağaçlardan çığlık çığlık yükselen genç dallar.

(3)

32 TÜRK DİLİ HAZİRAN 2020

Ormanda kaybolmak gerek. Gökyüzünün görünmediği ağaçlar arasında şehirden, insandan, köyden kaçmak en güzeli.

Asfalt yolda -evet, köydeki asfalt yolda- sekiz çizerek geliyor Ferit Hoca.

“Ben içmeyim de kim içsin hoca.” dedi. Emekli bir öğretmen bile olsa sar- hoştan korkarım ben. “Neden içersin?” dedim çekine çekine. “Ne olacak bu Müslümanların hâli.” dedi. “Ne olmuş ki?” dedim işin nereye varacağını merak ederek. “Korku hâlâ devam ediyor. Bi taraftan Amerika, bi taraftan Rusya. İran ne ayak anlayamadım, ha İran ha İsrail. Zor bu Müslümanların işi hoca zor.” dedi sekiz çizerek uzaklaştı yanımdan. “Gel de içme.” dedi ar- kasını son kez dönüp.

Korkmasam, “N’oluyoruz hoca!” deyip tepki göstermeyeceğini tahmin et- sem gidip sarılacağım. “Gel de sen içme hocam!” diyeceğim ama içimden geçti bunlar. Sadece içimden.

Kara ormanlardan geçerek, hayatın felsefesini bir köy meydanında öğre- nerek yaşayacağım bana sunulan ömrü.

Kalmışım köyün meydanında. Aslında bu köy sevilebilir ama içimde ru- huma dar gelen bir gömlek var. Bunu sesli söylemişim. Meczup geldi. “Köy değil hoca, kasaba.” dedi. “Meczup değil, deli.” dedi. Delilerden korkmuyo- rum diye içimden geçireceğim cümleyi de sesli söyledim. “Benden korkma hoca.” dedi. “Ben kendimden korkmayı bırakalı çok oldu. Sen de korkma.”

dedi. “Bir de dar gelen gömlek değil. O zamanla açılır. Seninki ruh daral- ması. Onun şifası zor, sonu ben.”

Aslında buralar sevilebilir ama uzun sevmelerin göğünde yeri yok buranın bende. Az seveceğim. “Biliyor musun az az yaşıyorsun içimde.” diyeceğim şair gibi. “Seni şair yapar buralar.” dedi Ferit Hoca. Bunu da sesli söylemi- şim. “Unutmadan söyleyim, riyakâr adamlar da Rusya, Amerika gibidir.

Yanardöner. Al birini, vur ötekine. Ülkemin yanındayım ben hoca. Düş- man uzakta değil ki içimizde.”

Dedi, gitti.

Referanslar

Benzer Belgeler

Ahmet Altıner, Enstitülerdeki “ iş içinde eği­ tim ” uygulamasını şöyle özetliyor: “ Köy Enstitüleri çokamaçlı bir okuldu.. Öğretmen yetiştiriyordu,

[r]

Avuçlarıma hayat diye yuva yapar göçebe bir kuş Kaçacak olsam bunu kimse bilmez. Mutlak bir yalnızlık konar kanatlarıma Ben koro hâlinde en çok kendine bağıran Bir

Yorgun gözlerimize fer oluyor şehrin kapıları Mümkün her şey ölüm yakamızı bırakmıyor hiç Hatır için yaşamak yeni harfler sunuyor bize Bir fincan kahve çokça

Programda ay­ rıca ünlü bas sanatçısı Aladar Pege ile Ali’nin söyleşisi ve Pege’nin bu hafta İstanbul’da verdiği konserin görüntüleri de yayımlanacak.

Bertolazzi araştırma sonuçlarının beyin değişiklikleri ile leptin ve insülin gibi hormonlar arasında bir ilişki olduğunu gösterdiğini söylüyor.. Bu obezite ve

Ordu ili sahil kesiminde doğal olarak yetişen anadolu üçgülü (Trifolium resupinatum L.), yeraltı üçgülü (Trifolium subterraneum L.) ve kır üçgülü (Trifolium

Örneğin; Üstel, Monomoleküler, Lojistik, Sigmoid (Brody), Richards, Gompertz, Von Bertalanffy, Belirsiz Büyüme, Polinomial Büyüme, Çok Fazlı Büyüme eğrileri