• Sonuç bulunamadı

- I ESÂRET” Çanakkale Muharebelerine Dair Gayriresmi Yeni Bir Belge: “HÂTIRÂT

N/A
N/A
Protected

Academic year: 2021

Share "- I ESÂRET” Çanakkale Muharebelerine Dair Gayriresmi Yeni Bir Belge: “HÂTIRÂT"

Copied!
39
0
0

Yükleniyor.... (view fulltext now)

Tam metin

(1)

History Studies

Volume 2 / 3 2010

Çanakkale Muharebelerine Dair Gayriresmi Yeni Bir Belge: “HÂTIRÂT-I ESÂRET”

A New Unofficial Document Related to the Wars of Dardanelles: “MEMOIRS OF CAPTIVITY / HÂTIRÂT-I ESÂRET”

Nuri ÇEVİKEL**

Özet

I. Dünya Savaşı‟nda (1914-1918) İtilaf Devletleri, özellikle İngiltere, savaş esirleri için dünyanın birçok yerinde esir kampları kurmuşlardı. Bunlardan birisini de Türk esirler için Kıbrıs‟ta Mağusa‟nın Karaol Bölgesi‟nde "Türk Üserâ Karârgâhı” adı altında kurmuşlardı. Bu makalenin konusunu, bahsi geçen kampta ilgili dönemde bulunmuş olan esir Türk askerlerinden bazılarının tutmuş olduğu “Hâtırât-ı Esâreti”n tanıtımı oluşturacaktır. Elimizdeki belge araştırmalarımızın sonuçlarına göre, muharebelere katılmış ve esir düşmüş olan Türk askerlerinden bazılarının esâret altındayken ve çok ağır şartlar altında gayriresmi olarak kaleme aldığı bir nevi harp günlüğü olması açısından bu alanda bir ilktir. “Hâtırât-ı Esâret” orijinal bir belge olarak, değişik açılardan Türk tarihinin önemli bir dönemine ışık tutmaktadır.

Anahtar kelimeler

:

I. Dünya Savaşı, Osmanlı Devleti, Çanakkale Cephesi, Kıbrıs, Türk Esirler, Hâtırât-ı Esâret

Abstract

During the World War I (1914-1918) the Powers of Entente, especially Great Britan established camps for war prisoners in many places all over the world. One of them was openned for the Turkish captives in the Karaol Region of Famagusta in Cyprus under the name of “Camp for the Turkish Prisoners of War / Türk Üserâ Karârgâhı”. The introduction of Hâtırât-ı Esâret written by some of those Ottoman-Turkish soldiers who stayed in the camp cited above during the period, is to be the subject matter of this article. “Hâtırât-ı Esâret” belonged to the Turkish soldiers most of who were to be taken prisoner during the wars of Dardanalles, has importance for the history of the period. The document in our hands, according to the results of our investigations, appears to be the first in this field because of the fact that it was a kind of war diary unofficially kept by some of the Turkish soldiers who took part in the wars and were held to be war captive, during their captivity and under very bad conditions. As an original document Hâtırât-ı Esâret sheds lights from different angles onto an important period of the Turkish history.

Key Words: World War I, The Ottoman State, Front of Dardanelles, Cyprus, Turkish War Prisoners, 'Memories of Captivity'

Bu makalenin özeti, XVI. Türk Tarih Kongresi‟nde (20-24 Eylül 2010, Ankara) “I. Dünya Savaşı‟nda İngilizler‟in Kıbrıs‟ta Kurduğu Türk Üserâ Karârgâhı‟ndaki Türk Esirlerin „Hâtırât-ı Esâret‟i” başlığı ile bir tebliğ olarak sunulmuştur.

**Prof. Dr., Harran Üniversitesi Fen Edebiyat Fakültesi - URFA

(2)

History Studies

Volume 2 / 3 2010 GİRİŞ

Tarih araştırmalarında kullanılan kaynaklardan birisi de hatıralardır. Hatıralar, özellikle Türkiye‟de yakın tarih yazıcılığının “en dikkate değer”, bir o kadar da “en çok hassasiyet gerektiren” kaynaklarını oluşturmaktadır1. Hâtıranın çoğulu hâtırattır ve kişilerin, hayat maceralarının, diğer insanlarla kurdukları ilişkilerinin, düşüncelerinin, etraflarına dair müşahedelerinin, mesleki tecrübelerinin ve farklı konularda yaptıkları tespitlerin, yorumların dile getirildiği ve çoğunlukla bir edebi eser çeşidi olarak kabul edilen2 tarih ilminin yazılı haberlerindendir3.

Yazının insanlar tarafından kullanılmaya başlanmasından bu yana bazı insanlar farklı etkenlerin etkisiyle geride hatıra nevinden yazılar bırakıp gitmişlerdir. Bunlardan kimisinin, hayatın bir rüzgâr gibi uçuşu ya da sınırlı ömür sermayesinin hızla elden çıkışına karşı geride bir iz bırakmak, bu şekilde sonraki nesiller tarafından hatırlanmak gibi bir istekten, anlayıştan beslenen şahsi bir merakının neticesi olarak, kimisinin kendilerinin zor şartlar altında çok önemli işler yaptıkları inancıyla bu durumun kayda geçirilmesini istemeleri, önemli mevkiilerde bulunmuş olanlardan kimisinin icraatlarından daha sonra kendilerine yöneltilebilecek tenkitlere karşı bir savunma bırakmak istemesi, kimisinin de kendi dönemlerinde yaşanan olaylar veya kişilere yönelik olarak o tarihlerde açıktan yapamadıkları tenkitlerinin bir şekilde tarihe not düşülmesi düşüncesi vb. sebeplerle tesiriyle hatıra kaleme aldıkları görülmüştür4. Örneğin, I. Dünya Harbi‟nde görev alan Türk askerlerinin geride bıraktıkları hatıralar gibi5.

Bu makalede tanıtılacak olan “Hâtırât-ı Esâret”, yani esaret hatıraları ise, esir düşmüş olan Türk askerlerinden bazılarının esaretten kurtulduktan sonra birbirlerini bulabilmeleri ve haberleşebilmeleri için hazırlanmıştır6. Bu gaziler hatıralarını esaret altında iken kaleme aldıkları için de ayrıca tutulan notlarda ihlas ve samimiyet hissedilmektedir. Ayrıca, “Hâtırât-ı Esâret”e en çok katkı yapan ve en rütbelisi olan “Dersa„âdetli Başçavuş” Ali Kemâl‟in, diğer esir Türk askerlerine, bizzat katıldığı ve tarihini “12 Nisan 331 Pazar günü” olarak belirttiği Çanakkale Kumkale‟deki şiddetli harbe dair kaleme aldığı şu kayıt gayet dikkat çekmektedir:

“İhvânım bunlar muhtasardır belki hiç kalır ve ta„rîfi gayr-ı kâbildir. İnşâ‟l-lâh ba„de‟s-sulh kıblegâh-ı İslâm olan güzel İstanbul‟umuz[da] muktedir arslanların ellerinden çıkan târîh-i harbi mütâla„a ederseniz anlarsınız. Belki onlar bile noksan

1 Ali Birinci, “Sultan Abdülhamid‟in Hâtıra Defteri Meselesi”, Mustafa Gündüz (haz.), Bir Abdülhamid Müdâfaanâmesi - Hâtırât-ı Sultan Abdülhamid-i Sâni, Süleyman Nazif, Lotus Yayınevi, İstanbul, 2007, s. 24.

2 Gündüz. A.g.e., s. 17. Hatıra veya anı hakkında sair tanımlar için bkz.: Gündüz, a.g.e., 18.

3 Tuncer Baykara, Tarih Araştırma ve Yazma Metodu, Akademi Kitabevi, İzmir, 1999, s. 50, 54-56.

4 Emin Özdemir, “Anı ve Anı Dilimiz Üzerine”, Türk Dili, (Anı Özel Sayısı), C. 25, 246, Ankara, 1972, s. 398-399;

S.H. Steinberg, “Memories”, Cassel‟s Encyclopedia of Litterature, , Vol. 1, 1953, s. 63; İbrahim Olgun, “Anı Türü ve Türk Edebiyatında Anı”, Türk Dili, (Anı Özel Sayısı), C. 25, 246, Ankara, 1972, s. 401 ve Cemil Öztürk, Rahmi Otluoğlu, Sosyal Bilgiler Öğretiminde Edebi Ürünler ve Yazılı Materyaller, PegemA Yayınları, Ankara, 2002, s.

151‟den akataran Gündüz, a.g.e., aynı yer.

5 Bkz.: Harb Mecmû„ası, Yıl: 1, Sayı: 1, Teşrîn-i Sânî 1331 (Kasım 1915), (Yay. Hazırlayan: Ömer Ali Fuat Bilkan- Ömer Çakır), Kaynak Kitaplığı, İstanbul, 2005; Halil Ersin Avcı, Çanakkale Ruhu, Metropol Yayınları, İstanbul, 2007; H. Murat Başbay, Çanakkale‟den Asker Mektupları – Anılar ve Gözlemler, Ara Kitap, İstanbul, 2008; Yusuf Gedikli (Der.), Cephe ve Esaret Hatıraları, Bilgeoğuz Yayınları, İstanbul, 2009; Recep Şükrü Apuhan, Çanakkale‟den Kurtuluş Savaşı‟na Son Kahramanlar, 6. Baskı, Timaş Yayınları, İstanbul, 2010 vb. gibi.

6 Kıbrıs Adası Üserâ Karârgâhı Hâtırât-ı Esâret: Dt. Fehmi Tuncel Özel Arşivi, Gazimağusa, KKTC, s. 53. (Bundan sonra Hâtırât-ı Esâret olarak geçecektir).

(3)

History Studies

Volume 2 / 3 2010

yazarlar. Çünkü siyâset mânî„ olur. Emîn olunuz Kumkal„a mes‟elesi 12 Nisan 3317 Pazar günü oldu …”8

Başçavuş Ali Kemâl‟in bu ifadelerinden de anlaşıldığı gibi hatıra yazan insanlardan bir kısmı da yaşadıkları mühim tecrübelerin daha sonraki dönemlerde siyasi kaygılarla göz ardı edilebileceği veya çarpıtılabileceği endişesini hissetmişler ve bu nedenle tarihi gerçekliğe şahitlik yapmak üzere önemli gördükleri hususları kaydetme ihtiyacını hissetmişlerdir9.

Bu araştırmada, Hâtırât-ı Esâret tanıtılmaya çalışılacaktır. Bu yapılırken önce, bu araştırmanın asıl konusu olmamakla birlikte, Hâtırât-ı Esâret‟in taşıdığı önemi ve ihtivâ ettiği malumatı daha iyi anlamamızı sağlayacağı düşüncesiyle, en genel hatları ile I. Dünya Harbi, Osmanlı‟nın buna dâhil oluşu, cepheler, özellikle Çanakkale cephesi ve Mondros Mütarekesi ile ilgili gelişmeler özetlenecektir. Bunun ardından I. Dünya Harbi esnasında Kıbrıs‟ın durumu, İttihat Terakki‟nin oradaki faaliyetleri, birçok yerde olduğu gibi İngilizlerin Mağusa- Karaol bölgesinde Kıbrıs‟ta Savaş Esirleri Kampı / Üserâ Karârgâhı kurması, Türk esirlerin kampa getirilmesi, kamp şartları, Türk esirler arasında meydana gelen ölümler, bunların listesi, gömüldükleri yer ve nihayet 1921‟de Türkiye ile İngiltere arasında imzalanan esirlerin mübadelesine dair anlaşma konularına değinilecektir. Bu noktadan sonra ise, Hâtırât-ı Esâret‟in özetle muhtevâsı, Hâtırât-ı Esâret‟e katkı yapanlar ve konuya dair resimler ve belgeler sunulacaktır.

DÜNYA HARBİ I.

1908 krizinden10 sonra, zaten kutuplaşmış durumda olan Avrupa devletleri artık büyük bir savaşa hazır hâle gelmişti. Onlara göre artık meselelerin çözümü, yani barışın yolu savaştan geçecekti ve bir kıvılcım beklenmekteydi11.

Bu kıvılcım 28 Haziran 1914‟te yine Bosna-Hersek‟te üretilecekti. Bu tarihte Avusturya-Macaristan veliahtı Arşidük François Ferdinand‟ın Saraybosna‟da bir Sırplı tarafından öldürüldü. 28 Temmuz‟da Avusturya-Macaristan Sırbistan‟a savaş ilan etti.

Bölgesel bir olay kısa sürede 26 devletin dahil olacağı bir dünya savaşa dönüşecekti12.

“SEFERBERLİK İLÂNI”

28 Haziran 1914‟te başlayan dünya savaşında zamanın İttihat ve Terakki Fırkası hükümeti, ilk önce İngiltere‟ye kendilerinin safında harbe girmek istediklerini bildirmişler, ret cevabı aldıktan sonra Almanya‟ya yönelmişler ve 2 Ağustos 1914‟te Osmanlı Devlet‟ni öylesine büyük bir çarpışmada yanlarında görmeyi stratejik olarak uygun gören Almanlarla gizlice bir ittifak anlaşması yapmıştı13. Ardından Padişah-Halife Sultan V. Mehmed Reşad‟ın

7 Rûmî tarih olup, Hîcrî 10 Cemâziyelâhir 1333, Milâdî 25 Nisan 1915 Pazar‟dır. Yücel Dağlı-Cumhure Üçer, Tarih Çevirme Kılavuzu, c. V, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 1997, s. 362.

8 Bkz.: “Hâtırât-ı Esâret”, s. 44.

9 Nitekim, I. Dünya Harbi‟nde Sarıkamış fecaati vb. menfi gelişmeler, harp süresince İttihat ve Terakki hükümeti tarafından basın yayın kontrol altında tutularak gözden kaçırılmaya çalışılmıştı. Bkz.: Ergün Aybars, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi 1, Ege Ün. Basımevi, İzmir, 1986, s. 70-71.

10 Oral Sander, Siyasi Tarih, İlkçağlardan-1918‟e, İmge Kitabevi, Ankara, 1989, s. 226-227.

11 Tuncer Baykara, Türk İnkılâp Tarihi ve Atatürk İlkeleri, 5. Bsm., Akademi Kitabevi, İzmir, 1996, s. 53.

12 İ. Kurtcephe ve A. Beden, Türkiye Cumhuriyeti Tarihi I, Alp Yayınevi, Ankara, 2006, s. 95.

13 Carl Mühlman , İmparatorluğun Sonu 1914, Osmanlı Savaşa Neden ve Nasıl Girdi, (Almanca‟dan çev.: Kadir Kon), Timaş Yayınları, İstanbul, 2009, s.84.

(4)

History Studies

Volume 2 / 3 2010

onayı alındı ve memlekette muhtemel gelişmelere hazırlıklı olabilmek için “umumî seferberlik” ilân edildi14.

28 Haziran 1914‟te başlamış olan savaşa devletin resmen dahil edilebilmesi için gerekli görülen bir tertip olarak Ağustos 1914‟te satın alındığı ilân edilen iki Alman gemisinin isimleri Yavuz ve Midilli olarak değiştirilmişti15. Bu gemiler Osmanlı donanması ile birlikte önce, sözde tatbikat için Karadeniz‟e açılmış, ardından da 28-29 Ekim 1914 tarihinde Osmanlı donanmasının Karadeniz‟de eğitim düzenini bozan ve düşmanca faaliyetlerde bulunan Rus donanması ile çatışmaya girmişti. Bu şekilde başlayan çatışmalarda iki Rus, bir Fransız gemisi batırılmış, 72 er ve 3 subay esir alınmış ve ayrıca Sivastopol, Odesa, Kefe, Novorosisk liman ve şehirleri topa tutulmuştu16. “Karadeniz Olayı” şeklinde tarihe geçen bu gelişmeden sonra karşılık olarak 2 Kasım‟da Rusya, 5 Kasım‟da İngiltere ve Fransa Osmanlı Devleti‟ne savaş ilân etmişlerdi. Osmanlı Devleti de 11 Kasım 1914‟te resmen İtilaf Devletleri‟ne savaş ilân etmiş ve özellikle İngiliz, Fransız ve Rusya idareleri altındaki müslüman halkı ayaklandırmak ve böylece İtilaf Devletleri‟ni en hassas yerlerinden darbelemek için Padişah V. Mehmed Reşad Müslüman dünyasının halifesi olarak “Cihâd-ı Ekber” ilân etmişti17.

CEPHELER

Osmanlı Devleti kısa sürede, hiç de hazır olmadığı hâlde çok geniş bir coğrafyada birçok cephede kendisini dünyanın ilk “topyekün” savaşının içinde bulacaktı.

Osmanlı orduları şu cephelerde savaşmak zorunda kalmıştı: Kafkasya Cephesi, Kanal Cephesi, Filistin Cephesi, Irak-İran Cephesi, Hicaz-Yemen Cephesi, Galiçya ve Makedonya Cephesi, Çanakkale Cephesi. Burada Çanakkale Cephesi‟ndeki gelişmelere konumuzla ilgisinden dolayı ayrıca değinilecektir.

ÇANAKKALE CEPHESİ

I. Dünya Savaşı‟nın en çetin ve kanlı savaşları yaşandığı cephelerden birisi de Çanakkale Cephesi‟ydi. Aslında İtilaf Devletleri savaşın en başında Çanakkale‟de bir cephe açmak niyetindeydiler. Fakat bu tarihte Osmanlı Devleti tarafsızlığını ilân etmiş olduğu için söz konusu niyetlerini erteleyen İtilaf Devletleri Osmanlı‟nın Almanya‟nın yanında savaşa dahil olmasıyla birlikte özellikle boğazlara yönelik harekat plânlarını uygulama kararı almışlardı. 3 Kasım 1914 tarihinde dünyanın en büyük ve modern deniz gücüne sahip olan İngiltere ve Fransa‟ya ait muazzam savaş gemilerinin Çanakkale Boğazı‟nın her iki yanındaki Türk tabyalarını bombalamaya başlaması ile Çanakkale Cephesi açılmıştı18.

Belirlenen hedefler doğrultusunda İtilaf Devletleri donanması önce denizden saldırıya geçmişti. Çanakkale Boğazı‟nın her iki yanında Kumkale ve Seddü‟l-bahir mevkileri 18 Mart

14 Ekrem Şama, Şu Boğaz Harbi – Bir Başka Açıdan Çanakkale Savaşları, 6. Bsm., Gonca Yayınevi, İstanbul, 2006, s. 26.

15 Baykara, Türk İnkılâp Tarihi ve Atatürk İlkeleri, s. 53.

16 Cemal Akbay, “Birinci Dünya Harbi‟nde Türkiye‟yi Harbe Sürükleyen Karadeniz Olayı”, Askeri Tarih Bülteni, Yıl: 13 (Ağustos 1988), Sayı: 25, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt ve Türk Tarih Komisyonu Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1988, s. 39-41‟den aktaran Kurtcephe, a.g.e., s. 97.

17 Sander, a.g.e., s. 260

18 Refik Turan, M. Safran. ve Diğerleri, Atatürk İlkeleri ve İnkılâp Tarihi, 1. Bsm., Gazi Kitabevi, Ankara, 2004, s.

56-57.

(5)

History Studies

Volume 2 / 3 2010

1915‟e kadar ağır top atışına maruz bırakıldı ve 18 Mart‟ta, topa tutulan Türk mevzilerinin tamamen imha edildiği hesap edilerek Çanakkale Boğazı geçilmeye çalışıldı19.

18 Mart 1915‟te İtilaf Devletleri donanması Çanakkale Boğazı‟na girmiş ve ilerlemeye başlamış ve Türk topçuların menziline girdikleri anda kıyıdan başlayan top atışları altında neye uğradıklarını bilememişlerdi. Beklenmedik şekilde maruz kaldıkları bombardıman altında düşman gemilerinin düzenleri bozulmuş ve kıyılara yakın yerlere döşenmiş mayınlara doğru yönelmişlerdi. Bunun üzerine, gayet güçlü ve mağrur düşman donanmasını bekleyen büyük felaket başlamıştı. Akşam güneşin batışına kadar İtilaf Devletleri donanmasına it 18 gemiden 7‟si ya mayınlara çarparak ya da Türk topçusunun isabetli atışlarıyla yara alarak Çanakkale boğazına gömülmüştü (Irresistible, Ocean, Inflexible, Majestik, Gaulois (Golyat), Triumph, Bouvet). Birçok gemi de savaşamaz hâle getirilmişti20.

Denizde uğranılan büyük hüsranın ardından fena hâlde rencide olan gururlarını tamir ve hedeflerine ulaşabilmek için İtilaf Devletleri, uğradıkları bozgunun tarafsız devletleri ve İslâm âlemi üzerinde yapacağı muhtemel etkiyi hesap ederek, boğazları bu sefer de karadan geçmeye teşebbüs edeceklerdi. Osmanlı askerleri 25 Nisan 1915‟te Seddü‟l-bahir ve Arı Burnu‟nda ve Ağustos‟ta Anafartalar‟da İtilaf güçlerinin düzenlediği harekatı durdurmayı ve iç bölgelere ilerlemelerini önlemişti. Buradaki kanlı çarpışmalarda İtilaf güçlerine karşı gösterilen mukavemet Çanakkale Cephesi‟nde savaşın gidişatını belirlemişti. İtilaf Devletleri Aralık ayına kadar, farklı rakamlar verilmekle birlikte, 252.000 civarında kayıpla (ölü, yaralı, hasta ve kayıplar) geri çekilmek zorunda kalacaktı. Osmanlı Devleti‟nin kaybı da ölü, yaralı, hasta ve kayıplar dahil 251.309 kadar olmuştu21. Her iki taraftan da savaşlar esnasında birçok asker esir düşmüştü.

19 Çanakkale Savaşları için bkz.: F. Şarl, Çanakkale Seferi, (Tercüme: Nihad ve Asım), Matbaa-i Askeriye, İstanbul, 1337; Yıldıran, Orhan, Çanakkale Muharebeleri, Genelkurmay Basımevi, Ankara, 1966, s. 7-8; Yusuf Hikmet Bayur, Türk İnkılap Tarihi, Cilt III, Kısım II, Türk Tarih Kurumu Yayınları, Ankara, 1983; Hülya Özkan, “Osmanlı İmparatorluğu‟nun Birinci Dünya Savaşı‟na Girişi ve Bu Savaş İçinde Çanakkale Muharebelerinin Önemi”, Askeri Tarih Bülteni, Yıl: 17 (Şubat 1992), Sayı: 32, Genelkurmay Askeri Tarih ve Stratejik Etüt ve Türk Askeri Tarih Komisyonu Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1992, s. 114; A. Thomazi, Çanakkale Deniz Savaşı, (Çev.: Hüseyin Işık), Genelkurmay ATASE Başkanlığı Yayınları, Ankara, 1997, s. 36-40; Ekrem Şama, Hilelerle Çanakkale: Çanakkale Savaşları‟nda Başvurulan Hile ve Tuzaklar, 8. Bsm., Gonca Yayınevi, İstanbul, 2004, s. 43-62; Aynı yazar, Şu Boğaz Harbi, s. 53-118.

20 İtilaf Devletleri Donanması‟nın Çanakkale‟de uğradığı kayıplar hakkında Osmanlı belgelerine göre ayrıntılı döküm için bkz.: Halil Ersin Avcı, Çanakkale Ruhu, Metropol Yayınları, İstanbul, 2007, s. 38-48.

21 Ekrem Şama, Şu Boğaz Harbi, s. 457-458.

(6)

History Studies

Volume 2 / 3 2010

Çanakkale Boğazı

MÜTÂREKE

Almanlar‟ın Mart 1918‟de batı cephesinde giriştiği son taarruz girişimi de A.B.D.‟nin savaşa müdahalesiyle sonuçsuz kalmasıyla 1918 yılı itibariyle savaş tamamen İttifak Devletleri‟nin aleyhine sonuçlanmış olacaktı. A.B.D.‟nin savaşa sürdüğü Amerikan yapımı tankların da desteği ile Alman orduları doğuya doğru sürülmüş ve bir bakıma savaşın kaderi belli olmuştu. İttifak Devletleri birbiri ardından teslim olmuştu.

I. Dünya Savaşı‟nda Osmanlı Devleti birçok cephede yenilmediği hâlde en başta Almanya‟nın, en son da Bulgaristan‟ın savaştan çekilmesinin ardından ve de Filistin ve Suriye‟de savaşın kaybedilmesi üzerine telaşlanan ve yeni iş başına geçmiş olan Ahmet İzzet Paşa‟nın başında bulunduğu Osmanlı hükümeti, memleketin işgale uğramaması ve halkın daha fazla perişan olmaması için 30 Ekim 1918‟de Mondros Mütarekesi‟ni kabul etmek zorunda kalmıştı22.

Mondros Mütarekesi ile suçlu Ermeni mahkumlar dahil savaş esirlerinin serbest bırakılması ve bununla birlikte Türk savaş esirlerinin İtilaf Devletler‟inin elinde kalması karara bağlanmıştı.

3 Temmuz 1918‟de Sultan V. Mehmed Reşad ölmüş, 4 Temmuz 1918‟de yerine tahta Sultan VI. Mehmed Vahdeddin geçmişti. 6 Temmuz 1918‟de II. Talat Paşa kabinesi kurulmuştu23.

8 Ekim 1918‟de Talat Paşa‟nın başkanlığındaki İttihat ve Terakki hükümeti istifa etmiş ve Kasım ayında Enver Paşa, Talat Paşa ve Cemal Paşa gizlice yurt dışına firar etmişlerdi.

Onların yerine 14 Ekim 1918‟de iktidara Ahmed İzzet Paşa kabinesi geçmişti. Ahmed İzzet Paşa da 8 Kasım 1918‟de istifa etmiştir24.

22 Ahmet Kabaklı, Temellerin Duruşması, 6. Bsm., Türk Edebiyat Vakfı Yayınları, İstanbul, 1990, s. 37.

23 Harb Mecmû„ası, s. 294-295.

24 M. Alpargu, İ. Özçelik, ve N. Yavuz, Türk İnkılâp Tarihi ve Atatürk İlkeleri, 72TDFO, Ankara, 1995, s. 226.

(7)

History Studies

Volume 2 / 3 2010 KIBRIS ADASI

1877-1878 Osmanlı-Rus Harbi sona erdiğinde 1878‟de Ayastefanaos Antlaşması‟nın ardından İngiltere ve Fransa‟nın baskısıyla Berlin‟de toplanan konferans sonunda Berlin Antlaşması imzalanmıştı. Berlin Konferansı esnasında İngilizlerin el altından Osmanlı Devleti ile yaptığı her türlü tehdit ve şantajın da kullanıldığı müzakereler sonucunda25 bir “Savunma Anlaşması”, ya da Kıbrıs Konvansiyonu‟26 imzalanmıştı27.

4 Haziran 1878 tarihinde Sultan Abdülhamid anlaşma metni üzerine: “Hukuk-i Şâhâneme asla halel gelmemek şartıyla muahedeyi imzalarım” notunu düşerek imzalamıştı28.

Antlaşma gereği Kıbrıs‟ın idaresi “geçici” olarak 12 Temmuz 1878 günü İngiltere‟nin eline geçmişti. İngiliz güçlerinin 22 Temmuz 1878‟de adaya çıkmaları ile Kıbrıs‟taki 308 yıllık Osmanlı idaresi fiilen sona ermiş oluyordu

29

.

İNGİLİZ İLHÂKI

Osmanlı Devleti Birinci Dünya Savaşı‟nda Almanlar‟ın safında savaşa dahil olunca İngiltere 5 Kasım 1914 tarihinde Kıbrıs‟ı tek taraflı olarak İngiliz sömürge imparatorluğu topraklarına ilhâk etmiştir30. Bütün şiddetiyle başlamış ve birçok cephede devam etmekte olan I. Dünya Savaşı‟nın çalkantıları içerisinde Osmanlı hükümetine sadece protesto etmek kalmıştır.

İTC VE KIBRIS SİYÂSETİ

İttihat ve Terakki Cemiyeti (İTC) 1908‟den sonra bütün Osmanlı genelinde “kulüpler”

şeklinde örgütlenmeye giderken, aynı tarihlerde Kıbrıs‟ta da örgütlenmişti. İttihat ve Terakki hükümeti, Osmanlı istihbarât teşkilâtı olan Teşkilât-ı Mahsûsa aracılığıyla I. Dünya Savaşı‟nın başlamasından itibaren Kıbrıs‟ta istihbarat çalışmaları yapmış ve Kıbrıs Türkleri ile yakın temas hâlinde olmuştur31.

25 Kıbrıs Meselesi, Bâb-ı „Âlî Hâriciye Vekâleti, İstanbul, 1335, s. 7.

26 Gerek bu esas anlaşma, gerekse Kıbrıs‟taki Osmanlı Devleti‟nin ve Türk halkının bütün haklarının korunmasını öngören ek anlaşma maddeleri için bkz.: Kıbrıs Meselesi; George H. Hill, A History of Cyprus, vol. IV, Cambridge University Press, Cambridge, 1952, ss

s. 300-304; Salahi R. Sonyel, Settlers and Refugees in Cyprus, London, Cyprus Turkish Association, 1991, s. ekler kısmı.

27Kıbrıs Meselesi, s. 3-5; Hill, a.g.e., s. 300-301; A. Kemal Meram, Belgelerle Türk-İngiliz İlişkileri Tarihi, İstanbul, 1969, s. 156; Nesim Zia, Kıbrıs‟ın İngiltere‟ye Geçişi ve Adada Kurulan İngiliz İdaresi, Türk Kültürünü Araştırma Enstitüsü Yayınları, Ankara, 1975, s. 38-39; Nuri Çevikel, Akdeniz‟de Bir Osmanlı Adası (1570-1878), 47 Numara Yayınları, İstanbul, 2006, s. 144. Bu konuda ayrıntılı bir çalışma için bkz.: Rifat Uçarol, Kıbrıs Sorunu ve Osmanlı-İngiliz Anlaşması (Adanın İngiltere‟ye Devri), Edebiyat Fakültesi Basımevi, İstanbul, 1978; Aynı eserin İngilizce tercümesi için bkz.: Rifat Uçarol, 1878 Cyprus Dispute and the Ottoman-British Agreement, Handover of the Island to England, (Çev. Metin Mavioğlu), Rüstem Kitabevi, Lefkoşa, 2000.

28 Hüseyin Çelik, “İngiliz Gizli Belgelerine Göre Kıbrıs‟ın İdaresi İngiltere‟ye Nasıl Bırakıldı?”, Tarih ve Toplum, c.97, İstanbul, 1992, s. 27-32.

29 Hill, a.g.e., s. 262; C. Gökoğlu, Kıbrıs Tarihinin Ana Hatları, İzmir, 1964, s. 327.

30 Pier Oberling, The Road to Bellapais: The Turkish Cypriot Exodus to Northern Cyprus, Columbia University Press, New York, 1982, s. 29.

31 Halil Aytekin, Kıbrıs‟ta Monarga (Boğaztepe) Ermeni Lejyonu Kampı, Türk Tarih Kurumu, Ankara, 2000, s.

135.

(8)

History Studies

Volume 2 / 3 2010

İttihat ve Terakki hükümeti, Kıbrıs İttihat ve Terakki yetkililerinin etkisiyle: “Kıbrıslı Türk çocuklarının subay okullarına sınavsız alınmaları, her türlü masraflarının Osmanlı Devleti tarafından karşılanması, müracaat edenlerin kontenjana bağlı olmaksızın okula alınmaları ve yetiştirilmeleri”ne dair bir kararnâme yayınlamıştı32.

İttihat ve Terakki hükümeti söz konusu uzun vadeli politikasının yanında bu arada Teşkilât-ı Mahsûsa aracılığıyla Kıbrıs‟ta Kıbrıs Türkleri ile işbirliği içerisinde bazı kısa vadeli hedefler için de girişimlerde bulunmuştu.

İngilizler I. Dünya Şavaşı‟nda cephelerde esir düşmüş olan Türk savaş esirlerini tutmak dünyanın birçok yerinde olduğu gibi Kıbrıs adasında Mağusa bölgesinde de 1916‟da esir kampı kurmuştu33. Kıbrıs‟ta da örgütlenmiş olan Teşkilât-ı Mahsûsa Kıbrıs Türkleri‟nin desteğiyle, Mağusa‟daki Türk Esir Kampı‟ndan Türk esirlerin kaçırılmasına yönelik olarak bir plân hazırlamıştı. Fakat İngilizler plân hakkında önceden istihbarat aldığı için gerekli tedbirleri almışlardı. Bu nedenle ilk ayağı gerçekleştirilen hareketten sonuç alınamayacaktı 34.

5 Ağustos 1914‟ten itibaren İngiltere‟nin adada ilân ettiği “sıkı yönetim” uygulaması ve özellikle Türkler‟e karşı almış olduğu olağanüstü tedbirler devam etmekteydi35.

İngiltere 1915 Ekim‟inde Yunanistan‟ı kendi yanında savaşa katabilmek için Kıbrıs‟ı Yunanistan‟a teklif etmişti. Kıbrıs Türkleri‟nin endişeleri iyiden iyiye artmıştı. Teşkilât-ı Mahsûsa 1909‟dan beridir adada örgütlü bulunan İttihat ve Terakki Cemiyeti üyeleri aracılığıyla silahlı bir ayaklanma36 hazırlığına girişmişti. Hareketin öncüleri Sadrazam (Kıbrıslı) Kamil Paşa‟nın damadı Dr. Esat, Dr. Behiç ve Hasan Karabardak idi37.

İsyan hareketi, Karpazlı Babaliki ve arkadaşlarının Monarga Ermeni Kampı‟nı basmaları ve iskelede bulunan gemileri tahrip etmeleriyle başlamış, fakat İngilizler‟in elde ettikleri istihbarat doğrultusunda aldıkları tedbirler sayesinde Mağusa‟daki Türk Esir Kampı‟ndaki esirlere silahlar ulaştırılamamış ve Akdeniz‟deki İngiliz Donanması‟nın desteği ile bastırılmıştı.

32 Düstûr, İkinci Tertip, Yedinci Cilt, s. 243 vd (Aktaran Aytekin, a.g.e., s. 116).

33 Haşmet M. Gürkan, Tarih İçinde Kıbrıs: Toplu Eserler 4, (Yay. hazırlayan: Remzi Yektaoğlu), Galeri Kültür Yayınları, Lefkoşa, 2000, s. 141-142. Gürkan burada, İngilizler‟in I. Dünya Savaşı‟nda Kıbrıs Türkleri‟nden de paralı asker yazdığı ve Çanakkale‟de Türk ordusuna karşı kullandığını, durumu anlayan Kıbrıs Türkleri‟nin “hile ve yalan”la kendilerini özürlü çıkartarak vicdan azabı içerisinde adaya geri döndüklerini belirtmektedir. İngilizler bu konuda sadece bazı Kıbrıs Türkleri‟ni değil, diğer sömürgelerindeki binlerce Müslümanı da bin bir türlü yalan ve hileyle birçok cephede Müslüman-Türk askerlerinin karşısına çıkarmışlar ve onlar da acı durumu ve İngiliz‟in çirkinliğini savaş meydanında öğrenmişlerdi (Şama, Hilelerle Çanakkale, s. 32-40). Bazı araştırmalarda ise, bu dönemde İngilizler‟in I. Dünya Savaşı‟nda Türkler‟e karşı savaştırmak için askere aldığı Kıbrıs Türkleri‟nin

“katırcı” olarak yazıldıkları, bu şekilde hizmet ettikleri, ancak hiçbir zaman savaşmadıkları kaydedilmektedir. Bkz.:

Yılbay M. Emel ve Diğerleri, “Yaşlıların Ağzından Kıbrıs Türk Toplumu‟nun Geçmişi”, Türk Öğretmen Koleji Lisans Tezi, Lefkoşa, 1992, s. 17. KKTC, Milli Arşivi ve Araştırma Dairesi, Ref. No: 1949, Kutu No: 60.

34 Ulus Irkad, “İttihat ve Terakki: Kıbrıs Osmanlı Toplum Yapısı ve Ekonomik Durum 1, 12-15”, Ortam, 30 Mart 1993, (Lefkoşa, KKTC), s. 5; 10 Nisan 1993, s. 8; 12 Nisan 1993, s. 8, ; 13 Nisan 1993, s. 9; 14 Nisan 1993, s. 9;

Ulus Irkad, Alper Susuzlu, “Zihni İmâmzâde‟nin Anıları 4”, Yeni Düzen, Lefkoşa/KKTC, 4 Eylül 1986, s. 4.

35 The Cyprus Gazette, (Extraordinary), 1st June, 1916, Nicosia, No: 1227, (KKTC, MAAD, Girne).

36 Ayaklanma plânı şöyleydi: İngiliz askeri gücünün adada en az olduğu bir dönemde, önce Fransızlar‟ın Osmanlı‟ya karşı kullanmak istediği Ermeniler‟i eğitmek için kurmuş olduğu Monarga (Boğaztepe) Ermeni Kampı basılacak, silahlara el konulacak ve Monarga iskelesi‟nde bulunan askeri deniz araçları imha edilecek; sonra Mağusa‟daki Türk Esir Kampı‟ndaki esirler kurtarılarak silahlandırılacaklardı. Ardından adada askeri araçların dağıtım merkezi olan Mağusa ele geçirilecekti. Bu arada da, Lefkoşa, Larnaka, Limasol ve Baf‟ta olaylar çıkarılacaktı. Hareket başarılı olursa, İngilizler adayı Yunanistan‟a bırakmamaya zorlanacak, aksi hâlde, yani İngilizler‟den gerekli güvence alınamazsa geçici bir “Ada Türk Yönetimi” kurulacaktı (Aytekin, a.g.e., s. 117-118).

37 Hill, a.g.e., s. 411, 529.

(9)

History Studies

Volume 2 / 3 2010

Olaya adı karışan Kıbrıs Türkleri‟nden bazılarını, İngilizler “Türk ordusuna yardım yaptıkları ve bir ayaklanma hazırladıkları iddiasıyla tutuklayıp, Girne Kalesi‟ne hapsetmişlerdi: Hasan Karabardak, Ali Hüseyin Babaliki, K. Lambrio, Dr. Şevket vd.38.

“TÜRK ÜSERÂ KARÂRGÂHI”

Osmanlı Devleti, 20. yüzyılın en önemli süreçlerinden birisi olan I. Dünya Harbi‟nde Çanakkale, Kafkasya, Süveyş Kanalı, Sina, Irak, Hicâz, Filistin, Suriye ve Galiçya cephelerinde İtilaf Devletleri‟yle ve 1918‟den sonra onların Anadolu‟ya çıkardıkları Yunanlılar ile savaşmıştı. Bu savaşlarda iki taraftan da çok sayıda asker sakatlanmış, kaybolmuş, ölmüş veya esir düşmüştü39.

İngiltere teslim olan askerlerin geçici veya sürekli olmak üzere kontrol altında tutulması veya bir kısmının yargılanması için Hindistan, Batum, Musul, Limni, Helyapolis, Sedibeşir, Malta ve Kıbrıs gibi dünyanın değişik yerlerinde esir kampları kurmuştu40. Kıbrıs‟ta esir kampı, yani belgedeki adıyla “Kıbrıs Adası Türk Üserâ Karârgâhı”41 bugünkü Mağusa‟nın Karakol (Karaol) bölgesinde kurulmuştu42.

TÜRK ESİRLERİ KAMPTA

Mağusa‟da kurulan Kıbrıs Adası Türk Üserâ Karârgâhı‟na Çanakkale, Irak, Hicaz ve Kanal cephelerinde çarpışırken esir düşen er, onbaşı, çavuş ve başçavuşlar toplanmıştı43. Sayıları konusunda farklı yaklaşımlar olmakla birlikte yedi bin veya üzerinde esir olduğuna dair kayıtlar bulunmaktadır44. Bu esirler Eylül 1916‟dan itibaren kampa toplanmaya başlamıştı45. Esirler Çanakkale, Kanal ve Hicaz (Mekke ve Cidde) cephelerinden gelmekle birlikte çoğunluğu birinciye aitti.

Esir kampının şartları çok kötü idi. Kıbrıs‟tan askeri amaçla taşınan kerestelerin ormandan kesilmesi, işlenmesi ve gemilere yükletilmesi, Mağusa surlarının tamir edilmesi ve maden ocaklarında çalıştırılması kampın şartlarını daha da ağırlaştırmaktaydı46. Kamp hakkında resmi raporlarda şu şekilde kayıtlar bulunmaktadır:

Sayıları 2000 civarında tahmin edilen Türk esirleri, on gün arayla, iki ayrı vapur kafilesi halinde ve İngiliz harp gemilerinin refakatinde 1916 Eylül ayında Mağusa limanına vasıl olmuşlardır.

O vakit yarım olan Mağusa limanının Othello kısmına yanaşan gemilerden karaya çıkarılan Türk esirleri sıra halinde ve süngülü İngiliz askerlerinin kontrolleri altında yaya olarak Liman - Tren İstasyonu – Mağusa Kapısı – Karpaz yolu tarîkiyle Karaol bölgesine götürülmüşler ve daha evvel hazırlanan Türk Esirleri Kampı‟na yerleştirilmişlerdir.

38 Salın Aktuğ –Kemal Yılmaz, “I. Dünya Savaşı‟nda Kıbrıs‟ta Gelişen Olaylar”, Türk Öğretmen Koleji Lisans Tezi, Lefkoşa, 1992, s. 4, KKTC, MAAD, Ref. No: 1949, Kutu No: 60; Yılbay M. Emel ve Diğerleri, a.g.e., s. 7, 23-24.

39 Aytekin, a.g.e., s. 72-73.

40 Diğer bölgelerde esir türk askerleri için kurulan kamplar için bkz.: Cemalettin Taşkıran, Ana Ben Ölmedim: I.

Dünya Savaşı‟nda Türk Esirleri, Genişletilmiş 3. Baskı, Türkiye İş Bankası Kültür Yayınaları, İstanbul, 2008.

41 Bkz.: Hâtırât-ı Esâret, s. 1.

42 Aynı yer; Gedikli, a.g.e., s. 134 vd.; Apuhan, a.g.e., s. 83-106.

43 Bkz.: Hâtırât-ı Esâret.

44 Hâtırât-ı Esâret, s. 40.

45 Aytekin, a.g.e., s. 73.

46 Aytekin, a.g.e., aynı yer.

(10)

History Studies

Volume 2 / 3 2010

Esirler limana vardıklarında yerli Türkler ile temasa getirilmemişlerdi. Uzun esirlik yılları hemen hemen bütün Türk esirlerinin sıhhatine tesir etmişti.

Sabahın erken saatlerinde limana giren vapurdan çıkarılan ve esir kamplarına yerleştirilen Türk esirlerinin hepsi de Çanakkale veya Süveyş harekâtlarında esir edilen er, onbaşı, çavuş veya başçavuşlardı. Yalnız esirlerle beraber bir de askerî doktor esir getirilmiş ve bu zatın isminin de Dr. Şevket olduğu bilinmektedir.

Kampta ölüm çok fazlaydı. Esirlerin bir kısmı ecelleri ile, bir kısmı da firâr ederlerken vurularak şehid edildi.

Cenaze merasimine esirlerden 30-40 kişilik gruplar iştirak ederler; bunlara hemen hemen aynı sayıda İngiliz askeri katılırdı. Cenaze merasimlerini kaleden çıkan yüzlerce halk gözyaşları arasında takib ederlerdi.

Esirlerin yemekleri usulen kırmızı kabaktı ve ekmekleri de kılçıklı arpa ekmeği idi;

ekmeğin kalitesi pek çok fena idi. Esirlerin elbiseleri gayet perişan bir halde olduğu halde bütün ceketleri ve pantolonları üzerinde esirlik numaraları vardı.

Esirlerin mektupları Mağusalı Türk kayıkçılar tarafından Mersin‟e kaçırılırdı47. Kamplardan kaçmaya muvaffak olan bazı esirler Aynakofo ile Topçu köy mıntıkalarına kadar gidebilmişlerdi de tekrar yakalanarak kamplara getirildiler48.

Mevcut belgelere göre kampa 1916 ile 1918 yılları arasında esir gelmeye devam etmiştir. Adaya yapılan esir sevkiyatı kronolojik olarak aşağıdaki gibi gerçekleşmişti:

- 11. 10. 1916 tarihinde 300 esir geldi.

- 12. 10. 1916 tarih ve 493/16 sayılı yazıyla esirlerin geleceği bildirilmektedir.

Yazıdaki imza Francis Soicu adını taşıyor.

- 23. 10. 1916 tarih ve 2 nolu telgraf Elele gemisiyle esir geleceğini bildirmektedir.

- 23. 10. 1916 tarih ve 3 nolu telgrafla esir geleceği bildiriliyor.

- 29. 10. 1916 tarih ve 493/16 sayılı yazıyla 900 esir geleceği ve refakat gemisinin adının Nou Stan olduğu bildiriliyor.

-

8. 12. 1916, 9. 12. 1916, 11. 12. 1916 tarihlerinde esir geleceği polis müdürlüğüne bildiriliyor.

- 12. 12. 1916 tarihinde 1300 Türk esir geldi.

- 26. 1. 1917 tarih ve LO.317 nolu yazıda 1900 esirin geldiği belirtilmiştir.

- 7. 10. 1918 tarihli yazıda torbito refakatinde Theseus gemisiyle 1002 esirin geleceği bildiriliyor.

- 15. 10. 1918 tarih ve 855-16 sayılı yazı ile esir geleceği bildiriliyor49.

Yukarıdaki 9 kaydın beşinde belirtilen esir sayısı toplamı 5402‟dir. Bu kampa getirilen Türk esirlerin bu kadar olduğunu kesinlikle göstermez. Hâtırât-ı Esâret‟te “yedi bin esîr-i Osmânî” kaydı bulunmaktadır (s. 40). Rakamların bundan da fazla olabileceğine dair önemli bir işaret de, esir kampında iken hayatını kaybedenlere dair İngilizler tarafından tutulan listedeki sicil numarasına dair şu kayıttır:

47 Hâtırât-ı Esâret, s. 54: “Kuşun kanadıyla kondurma” tabiri.

48 KKTC, DG-1413: KKTC Milli Arşiv ve Araştırma Dairesi (Girne), Dışardan Gelen Evrak, 1413 No‟lu Dosya:

(Mustafa Haşim Altan ve Turan Katırcıoğlu‟nun imzalarını taşıyan tutanak). (Bundan sonra KKTC, DG-1413 olarak geçecektir).

49 İngiliz Arşivi: Foreign Office Secret Documents. FO/4225/72547; FO/4225/81089; FO/4225/01089. Secret letters from the Cyprus Governor to the Colonial Office, No: 72547/M.E./44 (1918-1920) (Aktaran Aytekin, a.g.e., s. 75, 227 no‟lu dipnot).

(11)

History Studies

Volume 2 / 3 2010

Sıra No: Rütbesi Esir Sicil No Kimliği Ölüm Tarihi50 Tarihi

8 Başçavuş 10446 Mehmed Said - 51

Bu esirler cephelerden getirilmişti. Bunların dışında Mısır esir kamplarından gönderilenler de olmuştu. Bunlar, Kıbrıs‟tan Mısır‟a askeri malzeme götüren gemilerin boş olarak dönüşlerinde kampa getirilmekteydiler. Yük gemileri yüklerini güney limanlarından yüklendiği için esir Osmanlı askerleri bu limanlarda gemiden indirildikten sonra yaya olarak kampa katılmaktaydılar. Bu durum esirler için aşağı yukarı bir iki gün yürümek anlamına gelmekteydi52.

KAMP ŞARTLARI

Esirler adaya getirildikten hemen sonra askerler arasında ölüm olayları görülmeye başlanmış ve günler geçtikçe ölü sayısı artmaya başlamıştı. Kamp komutanlığı, kamp doktorunun raporuna bağlı olarak bazılarının ölüm nedeninin “menenjit hastalığı” olduğunu belirtmekteydi53. Bununla birlikte, cenaze merasimlerini idare eden, cuma ve bayram günleri gibi kutsal günlerde kampa girmesine izin verilen Mağusalı imam Mustafa Nuri Efendi ölümlerin esirlerin maruz kaldığı kötü şartlardan ve işkenceden olduğunu şu şekilde ifade etmişti:

“Esirlerin yatakları yoktu. Toprak üzerinde yatarlardı. Barakaların bazılarında esirler kendilerine odun ve otlardan yatak yapmışlardı. Açlık ve sefalet çok kötüydü. Su yoktu. Bunların (esirlerin) görünüşü çok kötüydü. Yazın çok sıcak, kışın da çamur içindeydi. Bölgede yaşayan Türkler‟in yardım etmesine izin verilmezdi. Birçok er savaşta ölmediğine çok üzülürdü. Esirler Mağusa surlarının onarımına giderlerken gözleri bağlanırdı”54.

Kavanin Meclisi55 Mağusa üyesi Mahmud Celaleddin Efendi kampın içinde bulunduğu kötü şartları Kıbrıs‟ın İngiliz Valisi‟ne ileterek tedbir alınmasını ve bu durumun özellikle Türk halkını rahatsız ettiğini bildirmişti. Ayrıca, çok sayıda Kıbrıs Türkü‟nün İngiltere hükümetine müracaat etmeyi düşündüğünü ve hatta bazılarının bu konuda girişimde bulunduğunu da söylemiştir. Bunun üzerine kampa doktor ve imam kadroları sağlanıp bazı iyileştirici önlemler alınmıştı56. Bu arada ölüm oranında azalma olmamıştır. Kamp Komutanı ölümlerin bilinçli olarak abartılmaya çalışıldığını iddia ederek kendisini bu konuda bir açıklama yapmak zorunda hissetmişti57.

50 Ölüm tarihi olamayanlar kayıp olarak belirtilmektedir.

51 Mehmed Said Yemen‟e asker olarak gitmiş, Trablusgarp savaşlarına katılmış ve Galiçya‟da çarpışmıştı. 1917 yılında Sina Cephesi‟nde esir düşmüştü. Millî Mücadele‟de Antep Cephesi Kuvva-yi Milliye Kumandanlığı yapmış ve savaşta şehit düşmüştü (Aytekin, a.g.e., s. 77, 235 no‟lu dipnot).

52 Aytekin, a.g.e., s. 75.

53 Hüseyin Nafi Özel Arşivi (Aytekin, a.g.e., s. 75, Ek 45).

54 KKTC, DG-1413. .

55 Adadaki İngiliz Yüksek Komiserine yardımcı olmak üzere atama ile göreve gelen 4 İngiliz memur ve memur olmayan 3 Kıbrıslı‟dan oluşan meclise denilirdi. Bu üç Kıbrıslı‟dan ikisi Rum, birisi de Türk idi. Bilahere üçü Türk olmak üzere meclisin toplam üye sayısı on ikiye çıkarılmıştı. Bkz.: Seyit Yolak, 1571‟den Günümüze Kıbrıs Türk Yönetimleri, Lefkoşa, 1989, s. 23-27.

56 Aytekin, a.g.e., s. 77.

57 KKTC, DG-1413.

(12)

History Studies

Volume 2 / 3 2010

Bu gelişmelerin üzerine ölen esirlerle ilgili kayıt tutulması uygulamasına başlanmış ve bir kayıt defteri oluşturulmuştu58.

Listeden anlaşıldığı kadarıyla ölüm hadisesinin olmadığı ay neredeyse yok gibidir. Bu durumun ve kampın kötü şartlarının Kıbrıs Türk toplumu üzerindeki olumsuz etkilerini azaltmak ve muhtemel olayları önlemek maksadıyla İngiliz Yüksek Komiserliği sömürge idaresinin Kıbrıs‟taki resmi yayın organı olan The Cyprus Gazette‟de kamptaki şartların iyileştirileceğine dair bir bildiri yayınlamıştı. Bildirinin içeriği şu şekildeydi:

- İngiliz Yüksek Komiseri ve aynı zamanda Kıbrıs Silahlı Kuvvetler Komutanı‟nın 11.4.1917 tarihinde savaş esirleri kampına yapılan ziyaret sırasında gördüğü memnuniyet verici durum dolayısıyla Birlik Komutanı General How ve savaş esirleri kamp personeline memnuniyetini ifade etmiştir.

- Sir John Clauson, yapılan ziyarette askeri kışlanın temizliği, askerlerin kıyafet ve teçhizatının mükemmel olmasından ve yapılmakta olan ek binaların düzeninden son derece etkilendiğini belirtmiştir.

- Savaş esirleri hastanesinde hastaların konforunun, bakımının ve Capt. Williamson (RAMC) Baştabibi‟nin açık hava tedavisi mükemmeldir.

- Capt. E. N. D. Nikolles yönetimindeki The Royal Engineer Unit, yani Kraliyet Mühendislik Birliği planlı bir şekilde çevreyi imar ve geliştirmektedir.

- Kamptaki içtima sırasında savaş esirlerinin durumları yakından gözlenmekte, İngiliz komutanlarca tedavi ve yardım görmekteler ve de sağlığına kavuşanların da tekrar cepheye gitmeleri önlenmektedir.

- Şeref kıtasını denetleyen Yüksek Komiser, şeref kıtası yanında tüm askeri görevliler ve sorumluları bu kampta ifa etmekte oldukları üstün görev ve sağladıkları güven dolayısıyla kutlamıştır.

Ekselansları‟nın Emriyle, C. D. Fenn

Hükümet Genel Sekreteri Vekili59

Bu bildiride, kamptaki durumlar, adadaki Kıbrıs Türkleri‟ni yanıltmaya yönelik olarak İngilizler tarafından kasten çarpıtılmıştır. Ayrıca bahsi geçen hastane gerçekte aynı bölgedeki Ermeni Lejyonu Kampı‟na aitti. Netice itibariyle amaç ne olursa olsun Vali‟nin kampı ziyaretinin ardından kamptaki uygulamalarda kayda değer bir iyileşme görülmüştü.

Kampta hayatını kaybeden esir Türk askerleri, günümüzde (Ekim 2010) Gazimağusa‟da Çanakkale Şehitliği diye bilinen yere defnedilmişti. Burada defnedilen 217 şehidin 33 tanesinin ayrı ayrı mezarı ve mezar taşları bulunmakta, geriye kalanları ise aynı noktada bir toplu mezara gömülmüştür. 33 tane müstakil mezara ait mezar taşlarının üzerine Osmanlı Türkçesi ile hayatını kaybeden Türk esirlerle ilgili bilgiler kazınmıştır60. Fakat bugün itibariyle bu mezar taşlarına hakkedilen yazıların çok önemli bir kısmı okunamaz hale gelmiştir. Ne iyi ki, daha önce bu yazılar okunmuş ve birçok okuma yanlışlıklarıyla birlikte

58 A.g.e., Aynı dosya.

59 The Cyprus Gazette, Thursday, 19 April 1917, No 1277 (Karar No: 178), KKTC Milli Arşiv ve Araştırma Dairesi, Girne, KKTC.

60 Hüseyin Metin, Kıbrıs Tarihine Toplu Bir Bakış, Lefkoşa, 1959, s. 239-244; Halil Sadrazam, Kıbrıs‟ta Varoluş Mücadelemiz Şehitliklerimiz ve Anıtlarımız, İstanbul, 1990, s. 201-211.

(13)

History Studies

Volume 2 / 3 2010

kayıt altına alınmıştı. Dönemin gelişmeleriyle yakından ilgili olduğu için bu bilgileri burada ilgili kaynaktan, elimizde tahkik imkanı olmadığı için, aynen aktarmakta yarar vardır:

1. Ordu-yı „Osmânî efrâdından olub Süveyş Kanalı harekâtında düçâr-ı esâret olan, Fırka 22, Alay 130, Tabur 2, ….. Sancağı‟nın İdili (?) karyesinden Mehmed oğlu Cafer‟in rûhu içün Fâtiha. 2 Temmuz 333.

2. Ordu-yı „Osmânî efrâdından olub Kanal harekâtında düçâr-ı esâret olan, Fırka 3, Alay 39, Bölük 13 ve Adana‟nın Girmıt karyesinden Ahmed oğlu Hanifi‟nin rûhuna Fâtiha.

3 Ramazan.

3. Ordu-yı „Osmânî efrâdından olub Mekke‟de esir olan, Fırka 22, Alay 128, Bölük 3, Ahmed oğlu Yusuf‟un rûhu içün Fâtiha. 21 Haziran 333.

4. Ordu-yı „Osmânî efrâdından olub Çanakkale harb-i hûnrîzinde giriftâr-ı esâret olan, Fırka 5, Alay 14, Bölük …, Edremit‟in Cehtiger karyesinden Ahmed oğlu Halil‟in rûhu içün Fâtiha. 7 Mayıs 332.

5. Ordu-yı „Osmânî efrâdından olub Kanal harekâtında düçâr-ı esâret olan, Fırka 27, Alay 80, Tabur 3 ve Anamur kazâsının Tekelli (?) karyesinden Bobuş Kâhyâ Mehmed‟in rûhu içün Fâtiha. 20 Mayıs 332.

6. Osmanlı ordusunun Kanal harekâtında düçâr-ı esâret olan Fırka 3, Tabur 1, Birinci İstihkâm Bölüğü efrâdından ve Bilecik Sancağı‟nın Kefsit (?) karyesinden Mustafa oğlu Ahmed‟in rûhu içün Fâtiha. 17 Mayıs 332.

7. Osmanlı ordusu efrâdından şecâ„at nikâdından olub Çanakkale muhârebe-yi hûnrîzinde düçâr-ı esâret olan, Fırka 3, Alay 32, Bölük 3, Babaeski kazâsının Taptık karyesinden „Ali oğlu Âdem‟in rûhu içün Fâtiha. 4 Nisan 333.

8. Müstakil Fırka 22, Alay 128, Bölük 11 efrândından Cidde‟de düçâr-ı esâret olan ve füc‟eten vefât eyleyen Dersa„âdet‟de Eyyüb Sultânlı Mehmed oğlu Hacı Şerîf‟in rûhu içün Fâtiha. 8 Nisan 333.

9. Ordu-yı „Osmânî efrâdından olub Çanakkale harekâtında düçâr-ı esâret olan, Fırka 9, Alay 26, Bölük 12 ve Balıkesir‟in Kemer kazâsının Hacıahmed karyesinden Osman oğlu Halil Mehmed‟in rûhuna Fâtiha. ...

10. Çanakkale muhârebesinde düçâr-ı esâret olan Alay 126, Tabur 1, Bölük 2 efrâdından, Divriği Sancağı ve Tulu (?) kazâsının Kerkâr (?) karyesinden Memiş oğlu Yusuf onbaşının rûhuna Fâtiha. 9 Şubat 1332.

11. Ordu-yı „Osmânî efrâdından olub Çanakkale‟de düçâr-ı esâret olan, Fırka 5, Alay 14, Bölük 11 ve Çatalca Sancağı‟nın Istranca karyesinden Mustafa oğlu Yusuf Usta‟nın rûhuna Fâtiha. 7 Mayıs 332.

12. Osmanlı ordusu efrâdından olub Çanakkale‟de dört ay müdafâ„adan sonra düçâr-ı esâret olan, Alay 129, Tabur 3, Bölük 2, İzmir Vilâyeti‟nin Manisa Sancağı‟ndan Mustafa oğlu Süleyman Ağa‟nın rûhu içün Fâtiha. 27 Ocak 1332.

13. Ordu-yı „Osmânî efrâdından olub Kanal harekâtında düçâr-ı esâret olan, Fırka 31, Alay 39, Bölük 8 ve Konya‟nın Karabıyık karyesinden Hacı Ahmed oğlu Ali‟nin rûhuna Fâtiha. 3 Ramazan 335.

14. Ordu-yı „Osmânî efrâdından olub Kanal harekâtında düçâr-ı esâret olan, Fırka 3, Alay 32, Bölük 6 ve Tarsus kazâsının Alibey karyesinden Abdullah oğlu Mehmed‟in rûhu içün Fâtiha. 6 Ramazan 335.

15. Ordu-yı „Osmânî efrâdından olub Kanal harekâtında düçâr-ı esâret olan, Fırka 3, Alay 31, Bölük 5 ve İzmir Vilâyeti‟nin Timurcu karyesinden Hasan oğlu Halil‟in rûhuna Fâtiha.

(14)

History Studies

Volume 2 / 3 2010

16. Ordu-yı „Osmânî efrâdından olub Mekke‟de düçâr-ı esâret olan, Bodrum kazâsının Seyyid (?) karyesinden Fırka 22, Alay 128, Bölük 1, Karaali oğlu Hasan‟ın rûhuna Fâtiha. 3 Ramazan.

17. (Baş tarafı okunamadı).

Zâir ibru fâtiha oku geçki buradan Zirâ i„tilâ-i ma„k içün idem canum fedâ

Gülşen-i sînemde açılan Çanakkal„e muhârebesi Kapunun tamiyet bir fenâ akar nehr-i Nil

…. zicelâl eceli mir‟at

Gam değil yurdum ıyâlim hemân mes„ûd kılsun Hüdâ

18. Bursa‟nın Karacabey kazâsı Yeniceköy karyesinden Abdullah Oğlu Ahmed‟in rûhu içün Fâtiha. 31 Ocak 1332.

19. Çanakkale‟nin kahraman müdâfilerinden olub Seddülbahir muhârebât-ı hûnzîrânesinde ve Kanal Cephesi‟nde, Romanya ve Galiçya (?) muhârebelerinde müte„addid cerîha alarak düçâr-ı esâret olan, Alay 56, Tabur 1, Bölük 3 efrâdından Kayseri‟nin Hacılar karyesinin Veli oğlu Mustafa‟nın rûhu içün Fâtiha. 16 Ocak 332.

20. Osmanlı ordusunun Süveyş Kanalı herekâtında düçâr-ı esâret olan, Fırka 3, Alay 9, Bölük 9 efrâdından … Mehmed oğlu İbrahim‟in rûhu içün Fâtiha.

21. Ordu-yı „Osmânî efrâdından olub Kanal harekâtında düçâr-ı esâret olan, Fırka 3, Alay 31, Bölük 11 ve Sinoplu (?) Veli oğlu Halil‟in rûhu içün Fâtiha. Mayıs 333.

22. Ordu-yı „Osmânî efrâdından olub Cidde‟de düçâr-ı esâret olan, Fırka 22, Top 2, ….

karyesinden Ali Osman oğlu Salih‟in rûhuna Fâtiha.

23. Ordu-yı „Osmânî efrâdından olub Kanal harekâtında düçâr-ı esâret olan, Fırka 3, Alay 31, Tabur 1 ve Düzce kazâsının Sirkeci karyesinden Derviş oğullarından Ahmed oğlu Fehmi‟nin rûhu içün Fâtiha. 23 Mayıs 333.

24. Ordu-yı „Osmânî efrâdından olub Çanakkale‟de düçâr-ı esâret olan, Fırka 11, Alay 33, Bölük 8 ve İzmir‟in Milas kazâsının Mersin (?) karyesinden Pekmezci oğullarından Hasan oğlu Hasan‟ın rûhuna Fâtiha. 15 Nisan 333.

25. Osmanlı ordusunun Süveyş Kanalı harekâtında düçâr-ı esâret olan, Fırka 3, Alay 39, Bölük 12 efrâdından ve Tarsus kazâsının Kumetiye (?) karyesinden Osman oğlu Mehmed‟in rûhu içün Fâtiha. 6 Ocak 1332.

26. Osmanlı ordusunun Süveyş Kanalı harekâtında düçâr-ı esâret olan, Fırka 3, Alay 32, Bölük 9 ve Edremit kazâsının Câmî„-i Vustâ mahallesinden merhûm ve mağfûr Emîr oğlu Muharrem‟in rûhu içün Fâtiha. 14 Kasım 1332, Pazartesi (Ketebehu Ali).

27. Osmanlı ordusunun Süveyş Kanalı harekâtında düçâr-ı esâret olan, Fırka 3, Alay 6, Mitralyöz neferi, Silifke‟nin Hasanaliler karyesinden merhûm ve mağfûr Mahmud oğlu Osman‟ın rûhu içün Fâtiha. 11 Kasım 1332.

28. “Öldüm, „azmimden dönmedim.”

Ordu-yı „Osmânî efrâdından olub Çanakkale harb-i hûnzîrinde düçâr-ı esâret olmuş ve vatana visâl maksadiyle firârda bulunarak İngilizler tarafından şehîd edilmiş olan Fırka 4, Alay 12, Bölük 10 ve Konya‟nın Büyük Sinan mahallesinden Ömer Ali oğlu Hüseyin‟in rûhuna Fâtiha. 8 Mayıs 332.

29. Ordu-yı „Osmânî efrâdından olub Çanakkale‟de düçâr-ı esâret olan, Fırka 16, Alay 47, Bölük 1 ve Mersin Sancağı Dağlı karyesinden Tursun oğlu Bekir Hüseyin‟in rûhuna Fâtiha. 1 Mayıs 332.

(15)

History Studies

Volume 2 / 3 2010

30. Ordu-yı „Osmânî efrâdından olub Mekke‟de düçâr-ı esâret olan, Fırka 22, Alay 13, Bölük 10 ve Ecr-i nâr-ı zehumnalarından Halil oğlu Mustafa‟nın rûhuna Fâtiha. 22 Temmuz 333.

31. Ordu-yı „Osmânî efrâdından olub Kanal‟da esir olan, Fırka 3, Alay 22, Bölük 9 ve Sivrihisar kazâsının Çelik Nağlu (?) karyesinden Kadı Osman oğlu Mehmed‟in rûhuna Fâtiha. 12 Mart 332.

32. Ordu-yı „Osmânî efrâdından olub Mekke‟de düçâr-ı esâret olan, Fırka 22, Alay 128, Bölük 8 ve Tarsus kazâsının Musalı karyesinden Osman oğlu Turhan‟ın rûhuna Fâtiha.

33. Ordu-yı „Osmânî efrâdından olub Mekke-i Mükerreme‟de esir olan, Fırka 22, Alay 128, Bölük 6 ve Kastamonu Vilâyeti‟nin İnebolu kazâsının Künkler karyesinden Mehmed oğlu Mustafa‟nın rûhuna Fâtiha61.

ESİR MÜBÂDELESİ

1918‟de Mondros Mütarekesi imzalanmış ve Osmanlı Devleti savaştan çekilmişti. Bu tarihlerde hem Osmanlı‟nın elinde özellikle Irak Cephesi‟nden kalma İngiliz, hem de İngilizlerin elinde Osmanlı savaş esirleri vardı ve Mütareke hükümlerine göre Osmanlı‟nın elindeki esirler serbest bırakılacak, İtilaf Devletleri‟nin elindeki Türk esirlerin tutuklulukları devam edecekti62. Yunanlılar özellikle ilerleyen tarihlerde bu durumun devamı için İngiltere‟ye baskı yapacaklardı. Buna rağmen iki taraf arasında görüşmeler çoktan başlamış, hatta İngiltere Hindistan‟daki ve Mısır‟daki Türk esirlerden bir kısmını serbest bırakmış ve bırakmaya da devam etmekteydi63. Her iki taraf da nihai olarak bu esir sorununu çözmek istiyor ve buna yönelik olarak görüşmeler yapıyorlardı. Sonuç 16 Mart 1921‟de alınmıştı: Üç maddelik “Tutsakların Hemen Salıverilmesi İçin Antlaşma”. Buna göre her iki taraf da en kısa sürede ellerinde tuttukları esirleri serbest bırakmaya başlayacaklardı64.

HÂTIRÂT-I ESÂRET VE ONA DAİR TESPİTLER Ortaya Çıkışı:

“Hâtırât-ı Esâret” ile ilk defa, 2006 yılı Mayıs veya Haziran ayında Gazimağusa‟da Kıbrıs tarihine ve kültürüne meraklı ve ailemizin diş doktoru olan Fehmi Bey ile yaptığımız görüşmelerden birisinde kendisi anlamadığı için bana gösterdiği Osmanlı Türkçesiyle yazılmış bir “tomar” evrak arasında karşılaşmıştım. İncelemek ve akademik olarak değerlendirmek üzere izin aldım ve o tarihten itibaren, ısrarıma rağmen Fehmi Bey farklı bahanelerle aslını bana vermekten çekindiği için, metnin en azından fotokopisi üzerinde çalışmaya başladım.

Metnin transkripsiyon işini bitirdim ve takıldığım yerleri, bu arada göreve başladığım Yakın Doğu Üniversitesi‟nin Fen-edebiyat Fakültesi Türk Dili ve Edebiyatı Bölümü öğretim üyelerinden Güney Azerbaycanlı Prof. Dr. Habib Derzinevesi ve Türkiye‟den Yrd. Doç. Dr.

Ömer Yaraşır ile müzakere etme fırsatım oldu. Kendilerine de teşekkürlerimi sunmak isterim.

Yine de, çok sayıda olmasa da, tam okunamayan ibâreler kaldığını ve bunların ciddi anlam kaybına neden olmayacak türden olduğunu belirtmeliyim.

61 KKTC, DG -1413 (Mustafa Haşim Altan ve Turan Katırcıoğlu’nun imzalarını taşıyan tutanak).

62 Ulvi Keser, Kıbrıs 1914-1923: Fransız Ermeni Kampları, İngiliz Esir Kampları ve Atatürkçü Kıbrıs Türkü, A.H.A. Yayınları, Lefkoşa-KKTC, 2000, s. 9-10.

63 A. C. Gazioğlu, Kıbrıs Tarihi – İngiliz Dönemi (1878-1960), Lefkoşa, 1997, s. 41-43.

64 Antlaşma maddeleri için bkz.: Keser, a.g.e., s. 10-11

(16)

History Studies

Volume 2 / 3 2010

“Hâtırât-ı Esâret”in Fiziki Durumu:

Yukarıda belirttiğimiz gibi elimizdeki “Hâtırât-ı Esâret” nüshası asıl değil, fotokopisidir. Dolayısı ile bu çalışma fotokopi nüshaya dayanılarak yapılmıştır. Fotokopiye yansıyan görüntüye göre boyutları 28.5x18.2‟dir. Sayfaların sağında ve solunda 3 cm içeriden yukarıdan aşağıya çizgiler vardır. Notlar bu şekildeki sayfalara yazılmıştır. Metnin elimizdeki fotokopisinde bir kapağı yoktur. Ama olma ihtimali vardır. Biz bu şekildeki dosyayı numaralandırdık. Buna göre elimizdeki “Hâtırât-ı Esâret” nüshası 54 sayfadan oluşmaktadır.

Her sayfasında kayıt bulunmakla birlikte, 1. sayfanın üst yarısı, 22. ve 54. sayfaların alt yarıları boş bırakılmıştır. Büyük ihtimal siyah mürekkep kullanılmıştır. Metindeki bütün kayıtlar birkaç kalemden çıkmış gibi gözükmekle birlikte çoğunluğunun Başçavuş Ali Kemâl‟e âit olduğu anlaşılmaktadır.

Hâtırât-ı Esâret‟in İçeriği:

Hâtırât‟ın ilk sayfasında, Ali Kemâl‟e ait olduğu anlaşılan, esâret hayatının verdiği keder, ümitsizlik ve teessürü açık şekilde hissettiren ve başında ve sonunda yine Ali Kemâl‟e ait imzâ bulunan aşağıdaki şiir bulunmaktadır:

İmzâ

Ali Kemâl

Bih65

Ey gençlik ey hayât-ı şebâb Ey mes„ûd günlerim fakat heyhât

Bir zaman mesrûr handân, gezer oynardım Fakat şimdi dâ‟imâ me„yûs dâ‟imâ mükedder Gülmek oynamak, bu benim hakkım...

Fakat ne çâre hepsinden bıkdım usandım Kıbrıs Adası Üserâ Karârgâhı İkinci tel Beşinci Baraka Me‟mûru

Dersa„âdetli İmzâ Ali Kemâl (s. 1)66 2. ve 8. sayfalarında, “Destân-ı Seferberlik” başlıklı I. Dünya Harbi –ki, buna o dönemde Osmanlı lisanında “seferberlik” denilirdi- ve safahatına dair bir destân yer almaktadır. Destânın sonunda Kayserili Hafız Halil‟in adresi ve imzası bulunması (s. 16)

65 “O‟nunla”, “O‟nun adıyla”, yani “Allâh‟ın adıyla” anlamında, besmelenin kısaltılmışıdır. Osmanlı‟da resmi veya gayr-i resmi olarak ele alınan belgelerin, yazıların veya mektup, şiir, kitab vb. çalışmaların en başında ve en üstte kullanılan bir ibaredir. Osmanlı diplomatik dilinde bu vb. ibârelere “davet = invocatio”, yani tahmid ve temcid rüknü denmektedir. Belgenin türüne göre “hüve veya hû” olarak görülen “davet” rüknü yukarıdaki gibi daha farklı şekillerde olabilmekteydi (Bkz.: Kütükoğlu, a.g.e., s. 100).

66 Bu makalede Hâtırât-ı Esâret‟e atıfta bulunulduğunda daima parantez içerisinde Hâtırât‟ta bizim yaptığımız sayfalandırma düzenine göre sayfa numarası verilmektedir. Yani, bu çalışmadaki parantez içindeki sayfa numaraları Hâtırât‟a göredir.

(17)

History Studies

Volume 2 / 3 2010

destânın Hafız Halîl‟e ait olduğunu göstermektedir67. Destân‟da Osmanlı Devleti‟nin

“seferberlik ilân” ettiği tarihe şu dörtlükte değinilmektedir:

Üç yüz otuz iki „Arabî68 hemân Temmuz 24 on bir Ramazân69 Redîf emrim verdi ol Sultân Reşâd Âh çeker gelin kız hem ata evlâd

“Destân-ı Seferberlik”te harbin başlangıç safhası, seferberlik ilânı, askere alımlar, cepheler, harbin gidişatı, dost ve düşman ülkeler, Osmanlı‟nın harbe bakış açısı, Osmanlı askerlerinin maneviyatı, Padişah Sultan Mehmed Reşâd‟a sadakatı ifade eden mısralar, beyitler, âyetler, hadisler, dualar bulunmaktadır. Seferberlik Destânı‟nın 11‟lik hece ölçüsüne göre kaleme alınmış olan ilk kısmından bazı dörtlükler şöyledir:

Destân70-ı Seferberlik Destân-ı Seferberlik Destân-ı Seferberlik Destân-ı Seferberlik

1

Evvelâ Allâh‟a edelim niyâz. Sonra şürû„ kılalım bir destâna Hikâyem muhtasar değildir derâz. İlticâ lâzımdır ulu Sultâna Hakk‟ın türlü türlü hikmetleri var. „Akıl kabûl etmez kudretleri var Velîlerin bize himmetleri var. Gerçi hizmet eder isek erkâna

2

Üç yüz otuz iki „Arabî hemân. Hiç görüküb gelmez belâlar nihân Temmuz 24 on bir Ramazân71 . Davul zurna sesi doldu cihâna Redîf emrim verdi ol Sultân Reşâd. Mâdem seferberlik olundu bünyâd

Âh çeker gelin kız hem ata evlâd. Bülbül gibi başladılar figâna 3

Bu hali duyanın ciğeri sızlar. Firâk-ı hasretle kan döker gözler Sanduklarda kaldı harîr cihâzlar. Hâsılı biz kaldık âhir zamâna Bizim yardımcımız Cenâb-ı Bârî. El atub kabzaya kırdı küffârı

Çıkar âsumâna kanlar bihârı. Rabbim nusret vere ol Reşâd Hân‟

…….

Atılan toplardan zerre havf etmen. Bu dîn-i Muhammed‟siz geri gitmen

„Âlimler va„az edin hafızlar yatman. Gece gündüz dikkat lâzım Kur‟ân‟a

…….

67 Bu arada, destândan sonra 9. ve 16. sayfalar arasında yer alan Hafız Halîl‟in, burada vermediğimiz ve aşağıda değineceğimiz Türk halk edebiyatında “Vücûdnâme” denilen başka bir edebi eseri daha bulunmaktadır.

68 Hicrî 1332, Miladi 1914. Bkz.: Dağlı, a.g.e., s. 360.

69 Hicri 11 Ramazan 1333, Rumi 11 Temmuz 1331 ve Miladi 24 Temmuz 1915 Cumartesi.

70 Destân, olağanüstü ile gerçeği, efsaneyle tarihi kaynaştırarak kahramanlık olaylarını veya bazı önemli toplumsal hadiseleri manzum biçimde ele alan edebi bir ürün türüdür. İslâmiyet öncesi sözlü Türk edebiyatı ürünlerinin en önemlisini destanlar oluşturmaktadır. Destân sözlü gelenekte oluşur ve nesilden nesile intikal ettirilirken değişim geçirir. Erman Artun, Türk Halk Edebiyatına Giriş, 2. bsm., Kitabevi Yayınları, İstanbul, 2004, s. 20. “Destân-ı Seferberlik”te 11‟li hece ölçüsüne göre ana kafiye (ayak), düz kafiye ve çapraz kafiye, yarım kafiye, zengin kafiye ve redifler birlikte kullanılmıştır.

71 Tem-muz yi-ğir-mi dört on-bir Ra-ma-zan = 11

Referanslar

Benzer Belgeler

The proposed watermarking technique for color images using Aadhar number, DWT and SVD methodology is used for authentication of images on demand which has

[r]

It is well known that in a Lorentzian Manifold we can find three types of submanifolds: Space-like (or Riemannian), time-like (Lorentzian) and light-like (degenerate or null),

Bölük Komutanı Yüzbaşı Emin Efendi, Kumkale’de 4 Mart’ta Kumkale’de yaşananlarla ilgili nok defteri şunları yazmıştır: “… Bugün Hasan Efendi

“Kudüs (Osmanlı Dönemi ve Sonrası)”, Türkiye Diyanet İslam Ansiklopedisi içinde (c.. Ankara: Türkiye

Mehmed Reşad’ın portresinin bulunduğu pulda ise haritanın altında Çanakkale Boğazı, haritada ise Adalar Denizi (Ege Deni- zi), Gelibolu, Lapseki, Eceabat, Çanakkale,

Ancak Osmanlı Donanması bütün gücüyle bu nakliyat hatlarına yönelmek imkânını kullanamıyordu. Çünkü Çanakkale kara muharebeleri sırasında Osmanlı Deniz Kuvvetleri,