Giriş
Egemenlik kavramı, tıpkı çağdaşı
olan ‘modern devlet’, ya da
yalnızca ‘devlet’ kavramı gibi,
pek çok tartışmayı içinde
barındırmakla, Siyaset Biliminin
ve Genel Kamu Hukukunun en
girift konularından biri olarak
karşımıza çıkar.
Egemenlik, bir dönem devlet kudretinin en önemli özelliği, cevheri ya da kendisi olarak anlaşılmışsa da artık bu görüş terk edilmiştir.
Bugün egemenlikten anlaşılması gereken, devletin kurucu unsurlarından ‘devlet kudreti’nin taşıması gereken bir özellik olmasıdır.
Sonuç olarak egemenlik, devletin bir unsuru değil, devletin unsurlarından biri olan devlet kudretinin bir özelliği/niteliğidir.
Devlet kudreti, egemen bir kudrettir.
Egemenlik- devlet ilişkisi
Mutlak monarşilerden demokratik ulus- devletlere doğru yaşanan dönüşümde, şu
sorulara verilen yanıtlar büyük pay sahibidir:
egemenliğin kaynağı,
sahibi,
nasıl kullanılacağı,
sınırlandırılıp sınırlandırılamayacağı.
Buradan hareketle, ‘devlet’ ve ‘egemenlik’
kavramlarının gelecekteki kaderlerinin de ortak olacağının varsayılması dayanaksız ve gerçekdışı olmayacaktır.
Kısaca, egemenlik devletten ayrı düşünülemez.
Siyasal Merkezileşme
Siyasal merkezileşme
İki boyutu:
Hukuksal merkezileşme
İdari merkezileşme
Merkezileşme ile tüm yetkiler merkezde toplanmıştır.
Modern devleti modern öncesi siyasal iktidar tiplerinden ayıran temel farklardan biri budur.
Devletin tek bir merkezden yönetildiği, tüm ülkenin tek bir siyasal bütün haline geldiği görülür.
Egemenliğin salt kurgu olmaması ve hukukiliği
Egemenlik, hukuk ya da siyaset kuramcılarının yarattığı bir kavram değildir; birtakım tarihsel olayların ve verilmiş mücadelelerin sonucudur.
Egemenlik, ister klasik mutlak ve sınırsız anlamıyla, ister modern anlamıyla anlaşılsın, mutlaka de jure’dir; de facto değildir; yani hukuka dayanır ve fiili değildir. Egemenlik, hukukun devlet kudretine atfettiği bir özelliktir.
Klasik Egemenlik Anlayışı
Egemenlik kavramının ortaya çıkışı, 16.
yüzyılda, feodal düzenin çökmesiyle merkezileşmeye doğru gidişle çakışmaktadır.
‘Klasik egemenlik’ olarak adlandırdığımız bu egemenliğin özelliklerini en yalın biçimiyle Bodin ve Hobbes’ta bulmaktayız .
(Bodin: Boden okunur)
Bodin’in devlet tanımının dört unsuru
Aile
(Roma örneğindeki ataerkil aileyi kasteder) Aile devletin hem kurucu birimi, hem de küçük bir modelidir. Hane, devletin doğru düzeninin bir modelidir.
Ailelerin ortak varlıkları
Nasıl ailelerin özel mülkiyeti varsa, ortak (kamusal) varlıklar da vardır(Kamu arazileri, kentler, sokaklar, dini mekanlar vs.) Devlet bunları da yönetecektir.
Egemen Güç
Adalet
Devleti çeteden ayıran, adaletli bir düzen kurmasıdır.
Devleti meşru kılan şey tam olarak budur.
Bodin’in egemenlik tanımı
Egemenlik, “yurttaşlar ve
uyruklar üstünde yasayla
kısıtlanmamış en üstün
iktidar”dır.
Jean BODIN
Devletin olmazsa olmaz koşulu olan egemenlik,
mutlaktır;
süreklidir;
bölünemez;
devir ve ferağ olunamaz.
Egemenliğin İki Boyutu
Boyutları bakımından egemenlik, içeride en üstün güç olma ve dışarıda bağımsız olma biçiminde tanımlanabilir.
Dış egemenlik
İç egemenlik